#zihin gücü
Explore tagged Tumblr posts
Text
BEDENİNDE AĞRI OLARAK ORTAYA ÇIKAN DUYGUSAL YARALAR #mistikyol 1- OMUZ AĞRISI: Gereğinden fazla sorumluluk ve yük taşımak Hayatımı hafiflikle ve neşeyle yaşamaya izin veriyorum. 2- BOYUN AĞRISI: Korku ve kendini ifade edememe Hayatımı cesaretle ve isteklerimi ifade ederek yaşamaya izin veriyorum. 3- DİZ AĞRISI: Korkular, takılı kaldığını hissetme, egolu davranışlar Alçakgönüllülükle yaşamımın sorumluluğunu alıyorum ve değişime izin veriyorum. 4- SIRT AĞRISI: Güvende hissetmeme ve gücünü kaybetme Hayatımı güvende, rahat ve güçlü hissederek yaşamaya izin veriyorum.
mistik #mistikyol #mistikyolyoutube #ağrılarınruhsalsebepleri
hastalıklarınruhsalsebepleri #bedenzihinruhbağlantısı #kişiselgelişim
#ağrılarınduygusalnedenleri #ruhsalgelişim #olumlama #olumlamalar #didemçiloğlu #cemçiloğlu
#mistikyol#kişisel gelişim#mistikyolyoutube#çekim yasası#meditasyon#olumlama#youtube#farkındalık#düşünce gücü#kişiselgelişim#ağrılar#ağrıların ruhsal nedenleri#ağrıların duygusal nedenleri#ruh beden zihin ilişkisi#zihin beden ilişkisi#duyguların gücü#ruhsal gelişim#didem çiloğlu#cem çiloğlu
1 note
·
View note
Text
ömrümüzün en güzel yılları diye bir şey yoktur gerçekte. bir yığın küçük büyük sevinçle bir yığın büyük küçük acının bir araya gelerek yaptığı bir bileşime yıllar geçip bedenimizin gücü azaldıkça, zihin gücümüz genişlemiş gibi göründükçe, büyük işler yaptığımız, büyük mutluluklar yaşadığımız yanılsamasına kapılırız, o kadar.
lağımlaranası ya da beyoğlu, bilge karasu
15 notes
·
View notes
Text
Öyle görünüyor ki ben hep zamanımın ilerisinde olacağım.
Yalnız kalın, icadın sırrı buradadır; yalnız kalın, fikirler buradan doğar. Akıl inziva halindeyken ve kesintisiz kendi başınalığında daha çok işler. Düşünmek için büyük bir laboratuvara veya beyaz önlüklere ihtiyaç yoktur. Yaratıcı zekâyı köstekleyen harici tesirlerden uzakta özgünlük büyüyüp serpilir.
UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan!
Beynin sadece bir alıcıdan ibarettir; evrende ise bilgiyi, gücü ve ilhamı aldığımız bir öz vardır. Henüz bu özün sırrına erişemedim ama var olduğunu biliyorum. Tüm maddeler ilksel bir tözden gelir. Bu töz ışıksal eterdir.
Beden bir ev gibidir ama zihin hep seyahattedir; sahip hep başka diyarlarda geziyor ve ev hep boş kalıyor.
Zihin gücü Tanrı’dan, İlahi Varlık’tan gelir; zihnimizi bu gerçeğe odaklarsak bu yüce güçle uyumlanırız. Annem bana bütünü Kutsal Kitap’ta aramamı öğretti.
Hepimiz cahil doğarız ama aptal kalmayı sürdürmek için çok çalışmak gerekir.
Ben sükunetin ve gücün şahin başlı efendisiyim.
Benim Nefesim gece mavisi gökyüzünü kaplar.!
51 notes
·
View notes
Text
Mesele, olaylar geçene kadar katlanmak mı, yoksa görmezden gelmek mi, belki de savaşmak mı olduğuna karar veremedim. Bir şeylerin içinde çırpınıyorum, fakat neyin içinde olduğumu bilmiyorum. Acı çekiyorum, ama neyin acısını çektiğimi anlayamıyorum. Ruhsal acılar o kadar derine işliyor ki, sonunda fiziksel acılara dönüşüp izler bırakmaya başlıyorlar ve benim bedenimin her yerinde izler var. Sanırım bu izler, görünür olmanın bir yolu olarak ortaya çıkıyor, ama işleri daha da zorlaştırdıklarının farkındalar mı acaba?
Yılların baskısı,biriktirmesi, bir patlamaya dönüşür mü? Dönüşürse, bu patlama ne kadar şiddetli olur? Eskiden ne yapmam gerektiğine dair bir fikrim vardı. Kafam karışıktı, evet, ama o kaosun içinde bir yön bulabiliyordum. Şimdi her şey boş, bir kırıntı bile kalmadı. Her şey çöktüğünde ne yapacağım ben?
Uzun zamandır, kimse için bir kurtarıcının gelmeyeceğini ve kendimi kurtarmam gerektiğini biliyorum. Ama ah o kitaplar... o kurulan hayaller... Her gece yatmadan önce içimde minicik bir umut kırıntısı: "Belki de bu kadar şeyle tek başıma savaşmam gerekmiyordur, belki birisi çıkar ve benim elimden tutar, ben de onun..." diye geçen binlerce gece... Ve her sabah aynı umutsuzluk. Yine de zihin, ya da belki hayal gücü, asla vazgeçmiyor. Uyuyamadığım gecelerin kurtarıcısı, hayatımın en büyük işkencesi.
Belki de kendi karamsarlıklarıma, olumsuzluklarıma o kadar odaklanıyorum ki, güzel şeyleri kaçırıyorum. Hayır, aslında her an dikkatliyim, her an tetikteyim. Dikkatim her şeyin üzerinde yoğun. Ama belki de sadece kendimi oyalıyorumdur.
Hayatta olan her şeyin, insanın kendi çabasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Ama bunu uygulamak.. ah, uygulamak o kadar zor ki..
Keşke her şey kitaplarda olduğu kadar kolay olsaydı.. Hep sonunu bildiğimiz gibi: "Ah, kesin kurtulacak ve başına güzel bir şey gelecek" diye düşünmek kadar kolay. Elbette, kitaplarda bile öncesinde hep acı ve yıkım var ama.. aması yok işte.
Kafam karışık. Zaten hep karışıktır benim zihnim, düşüncelerim çoğu zaman ben bile anlamam beni, ama en azından kendime göre düzenli bir karışıklığım vardı. Şimdi her şey paramparça. Niye böyle oldu ki? O zor bela alıştığım hayata yeni yeni tutunmaya başlamıştım...
Her düştüğümde, her dibe battığımda tekrar kalktım. Ama her seferinde biraz daha eksik, biraz daha güçsüz... Bazen yarım kaldım, bazen tamamen tükenmiş hissettim. Yine de ayağa kalktım. Sonra fark ettim ki, ben ne kadar o dipten çıkmaya çalışırsam, beni yeniden oraya iten bir şey hep vardı. Sanki ne kadar çabalarsam, o kadar aşağı çekiliyordum.
Ve bir gün, tekrar düştüğümde.. bu kez kalkmadım. O çukurun dibinde, karanlığın ortasında oturdum. Nasılsa eğer kalkmazsam, kimse beni yeniden itip daha derine batıramazdı.Sonra alıştım o çukurun dibinde oturmaya. İlk başta zor geldi; o soğuk, o karanlık, o derin boşluk. Ama zamanla o sessizlik bana tanıdık gelmeye başladı. Kendi içimde kaybolduğum bir yer oldu orası. Kalkmaya dair bir isteğim de kalmadı zaten, çünkü ne zaman ayağa kalksam, beni yeniden düşürmek için bekleyen bir güç vardı.
Çukur, artık sadece bir düşüş değil, benim sığınağım olmuştu. Belki de en acıtan kısım buydu: O dibe mahkum olmayı kabullenmiş olmak. Kalkmamanın getirdiği o garip huzur... Hem acıtan, hem uyuşturan bir rahatlık.
Sürekli inandığım şeyleri tekrar tekrar sorgulamaktan çok yoruldum. Keşke bazı şeyler bambaşka olsaydı...
✧☽✧
#hayal kırıklığı#düşünceler#edebiyat#lluminara#pişmanlık#acı#geçmiş#Luminara#hayaller#gerçekler#düşler#rüyalar#gece#gece kurulan hayaller#yıkılan umutlar#delirmek#arayış#dibe batmak#karamsar#duygusal çöküş#ruhsal çöküş#yıkım#karanlık#kabullenme#yalnızlık#geceye not#uykusuz geceler#duygular#son#kendi kendime düşünceler
7 notes
·
View notes
Text
Güçlü Kadınların Hikayesi
Kadın olmak, tarih boyunca bir mücadeleydi. Toplumların dayattığı sınırlar, görünmeyen duvarlar, katı kalıplar, hep bir adım daha geriye gitmeye zorladı. Ama her seferinde, o adımlar geri gitmek yerine, yeni yolların başlangıcı oldu. Çünkü güçlü kadınlar yalnızca engelleri aşmakla kalmaz, aynı zamanda onlardan güç alır, yeni bir rota çizer.
Günümüzde güçlü kadınlar, geçmişin öykülerinden ilham alarak kendi hikayelerini yazıyorlar. "Kırık ayağının üzerinde yürü, kimsenin omzunda elinden eser bırakma" sözü, aslında bu yolculuğun özüdür. Zorluklarla baş etmek, bazen tek başına olmak, ama asla yere düşmemek. Çünkü her kadın, kendisinin kahramanıdır. Ve kahramanlar, acılarını göğüsler, yaralarını sarmayı öğrenirler.
Kadınların gücü sadece fiziksel bir dayanıklılıkla sınırlı değildir. Bu, ruhsal bir dirençtir, zihin gücüdür. Son yıllarda, toplumsal normlar, kadınları “güçlü” ya da “zayıf” diye sınıflandırmaya çalışsa da, güç, bir kadının dışarıdan gördüğü şekliyle değil, içindeki azimle ölçülür. Güçlü kadınlar, seslerini duyurabilmek için bazen kendilerini kaybetmek zorunda kalsalar da, her seferinde yeniden bulurlar. Çünkü güç, sadece güçlü kalmakta değil; güçsüz olduğunda da yeniden ayağa kalkabilmektir.
Kadınlar, son yıllarda daha fazla alan açmaya, seslerini duyurmaya, haklarını savunmaya başladılar. Yalnızca evde değil, iş hayatında, sanatta, siyasette, bilimde, sporun her alanında yer alıyorlar. Her kadın kendi yolunu çiziyor. Kimisi bir lider olarak, kimisi bir sanatçı olarak, kimisi de bir anne olarak gücünü gösteriyor. Ama her biri, aynı gerçekliği kabul ediyor: Güçlü olmak, başkalarının sırtında yük taşımakla değil, kendi ayaklarının üzerinde durabilmekle mümkündür.
Güçlü kadınlar, birbirlerinin omuzlarında değil, kendi ayaklarında durarak yükselirler. Bazen ayağınızın kırık olduğu anlar olacaktır. Ama unutmayın, ayağınızda bir kırık olsa da, yürümek için hep bir yol vardır. Zorluklar, bazen sizi durdurmak ister; ama bir kadın, ne kadar kırık olursa olsun, kendi yoluna devam eder. Çünkü gerçek güç, acılara rağmen devam etmektir.
Kadınların gücü, sadece kendi sınırlarını aşabilmeleriyle değil, toplumu dönüştürme potansiyelleriyle de ölçülür. Her bir kadının hikayesi, toplumun dönüşümüne katkıda bulunan bir parça, bir izdir. Güçlü kadınlar, toplumu şekillendiren değil, onu yeniden şekillendiren, daha adil, daha eşit ve daha güçlü kılan bireylerdir.
Bugün, güçlü kadınlar daha fazla varlıklarını hissettiriyorlar. Ama unutmayalım ki, bu gücü sadece içimizdeki direncin ve cesaretin sayesinde buluyoruz. Kırık ayağının üzerinde yürümek, her zaman bir acı olabilir, ama bu acı, büyümek, güçlenmek ve dünyayı değiştirmek için bir adımdır. Kadınlar, sadece bu dünyada yerlerini almakla kalmazlar, aynı zamanda dünyayı yeniden şekillendirirler. Çünkü bir kadının gücü, her zaman kendi yolunu bulma kararlılığıdır.
Ve en önemlisi, güçlü kadınlar bir araya geldiğinde, sırtlarında bir yük taşımazlar; çünkü her birinin omzu, birbirinin yükünü hafifletir. Kendi hikayelerini yazan kadınlar, başkalarına da yazma cesareti verir. İşte bu, güçlü kadınların gerçek anlamıdır.
#kendine yazar#blog yazarı#tumblr yazarları#yazar#yazarlık#blog yazısı#blog help#beauty blogger#blooger#guest blogger#ask blog#girl blogger#blogging#blog#writers on tumblr#artists on tumblr#photographers on tumblr#tumblr milestone#tumblog#tumblr girls#tumblelog#güncel#kişisel blog#iş#insan#hayat#hayatakarken#işlergüçler#Halimecan
6 notes
·
View notes
Text
YEMEN
İslam dünyası sessiz! İslam dünyası tepkisiz! İslam dünyası gözlerini kapadı! İslam dünyası görmezden geldi!
Filistin meselesinde en çok duyduğumuz sözler bunlar. Halbuki bu mesele yeni değil. 77 yıldır sürüyor. Şimdi İngiltere'nin Yemen'i vurduğu süreç de başladı. Baktım aynı ezber cümleler. Benzer tepkiler…
İslam dünyası diye bir dünya yok! Nüfusunun büyük kısmı Müslüman olan devletler var. Hepsi bu! Olsaydı ne olurdu? İyi mi olurdu? Kötü mü olurdu? Bunların hepsi ayrı tartışma konusu. Fakat sanırım bazı insanların, ''İSLAM DÜNYASI'' diyerek çağırdığı güçten tek kelime cevap gelmemesinin boşluğunu; ''ahhh ahhh bir hilafet gelse. O zaman cevap da gelir'' efkarıyla bastırdığı bir psikolojik virajdayız. Anlamamız gerek. Gerçeklerle yüzleşmemiz gerek. Bakın bugün ''İSLAM DÜNYASI'' diyebileceğimiz ekonomik, siyasi, askeri bir güç oluşumu başlasa ve bu oluşum ciddi bir gücü eline geçirse, Türkiye'yi ne kadar sürece dahil edeceği bile şüphelidir!
Arapların zihin dünyasını anlamak gerek! Arapların giyim, kuşam, tavır, davranış ve reaksiyonlarını taklit ettiğinde, onları anlamış olmuyorsun! İslam, Arapların topraklarında doğmuş bir din. Dolayısıyla bu dine dair aklınıza gelebilecek ne kadar öğe varsa, Araplara dairdir. Araplar da kendilerini, İslam'a dair ne kadar öğe varsa temsilcisi ve hakimi olarak görürler. Bu görüş ve bakış açısından ötürü de, kendilerini seçkin bir sınıfın mensubu olarak takdim ederler. Bu sınıfa onlardan olmayan giremez. Mevali diye bir kavram vardır. Kendilerinden olmayan herkes, onlar için mevalidir! Lütfen ufak bir araştırma yaparak mevali nedir, mevalinin hakları nelerdir okuyun.
Türklerin görece İslam dünyasındaki egemenliği, Arapların kabulü ya da devretmesiyle mümkün olmuş bir olgu, konum değildir! Abbasi hilafetinin zayıflaması ve hilafetin koordine edilmesi meselesinin Türklerin eline geçmesi altında yatan kompleksi okumazsanız, okumadan geçtiğiniz her satırda tarihi olarak yanılırsınız. Araplar, mevali dedikleri zümrenin 400 yıl kontrolü altında yaşamayı asla içselleştirememiş ve bundan büyük bir prestij kaybı hissiyatı altında ezilmişlerdir. Araplar bize ihanet etti, etmedi meselesini okurken, konunun psikolojik ve zihinsel takıntılarını ıskalamamak gerekir. Kafamın arkasında bir dikiş izi var. Bu dikişi, ortaokula giderken çevremizde toplanan arkadaşlarımın ve kalabalığın, karateci bilinmesinden ötürü beni döveceğine ikna oldukları bir çocuğu alt ettikten sonra sırtımı dönmeye borçluyum! Anlatabiliyor muyum?
Olmayan bir gücü çağırmayı bırakmalısınız! Olmayan bir güçten medet ummayı terk etmelisiniz! Kendi öğelerinize, kendi kültürünüze, kendi temalarınıza dönmeyi bilmelisiniz.
İslam dünyası diye bir dünya yok! Olsa bile biz o dünyanın mevalisiyiz!
8 notes
·
View notes
Note
Sana hayatını kolaylastıracak bir güç vermeyi teklif etselerdi ne olurdu? Örneğin uçmak, zihinlere girmek, görünmez olmak vs.
İsteyeceğim güç Scarlet Witch'in gücü olurdu sanırım. Ama bir süre sonra telepatiyi bırakır sadece telekinezi ile devam ederdim. Çünkü zihin manipülasyonunun bir süre sonra midemi bulandıracağını düşünüyorum ve insanların düşüncelerine hükmetmenin beni yozlaştıracağını sanıyorum.
2 notes
·
View notes
Text
Ölüm mü daha çok şaşırtır sizi yoksa doğum mu? Duyar duymaz beni afallattı bu soru. Gerçekten en ilginç olan hangisiydi? Kulağımı tırmalayandan başlayalım üzerine düşünmeye. “Ölüm”. Var oluşun bir parçası. Her canlının bir gün yaşayacağı gerçek . Ölüm gerçekleştiğinde bedenin dünyada bir eşya gibi kalakalması çok tuhaf. Can yok, ruh yok, hareket yok. Ölen kişi kim olursa olsun en fazla 72 saat sonra çürümeye başlayıp kötü kokacağı için, istenilmeyen bir an önce dünyadan yok edilmeye çalışılan bir eşya. Demek ki can olmayınca bedenin dünyada yeri yok.
Şimdi gel gelelim duyduğumda ağzımı kulaklarıma vardıran kelimeye. “Doğum” tam anlamıyla bir mucize. Bu mucizeye bir anne olarak olabilecek en yakın şekilde şahit olmak hayattaki en güzel şansım. Kadın bedeninin hacmi, gücü, dayanıklılığı, bilgeliği, işlevselliği, adaptasyonu ve toparlanması hayret ve gurur verici. Her şeyden daha çok size ihtiyacı olan bir canlıya uzun bir süre duygularınız, yediğiniz, içtiğiniz, dinlediğiniz, izlediğiniz, okuduğunuz, yaptığınız, canınız, kanınız her şey ile yaşam alanı olduğunuzu idrak ettiğinizde yavaş yavaş yükleniyor annelik. Zor ve sancılı bir yolculuğun ardından gelen vuslat sonucunda ilk nefes, ilk ağlayış, ilk bakış, ilk besleme ve ilk ten teması arayışı ile taçlanıyor. Velhasıl doğumun en can alıcı ve şaşırtıcı tarafı bence kadının anne olmayı, bebeğin ise o minik hali ve acizliğine rağmen ne yapması gerektiğini zihin ötesi sezgisel bir yerden çok iyi bilmesi. Hayal ettiği gibi bir doğum süreci yaşamış bir kadın olarak bu konuda tavsiyem zihni mümkün mertebe susturup, bedenine ve bebeğine sezgisel bir yerden güvenmek. Onlar ne yapacaklarını bizim anlamlandıramadığımız bir şekilde iyi biliyorlar.
Bu bakış açısıyla bakıp yarıştırdığım tuhaflık müsabakasında aralarında seçim yapamıyorum. Çocukken kendini bilmez yetişkinlerin sorduğu “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” sorusu karşısındaki zihinsel ve duygusal çıkmazda buluyorum kendimi. Bence ikisi de berabere.
#hayat#ölüm#ölümle yaşam arasında#doğum#yaratılış#gizem#bilinmeyen#yaşamdöngüsününbaşıvesonu#yaşam#insan#Spotify#blog#blogger
4 notes
·
View notes
Text
Sen Seçilmiş Olansın ( 𝟷𝟷𝟷 )🐇☁️..୧
Unutmayın, varsayım yasası ve gerçeklik değiştirme birçok sosyal medya platformunda trend olmasına rağmen, herkes buna inanmayı seçmedi. Herkes bu gücü kabul etmeyi seçmedi.
Gerçekliğinizi düzenleme/oluşturma gücü, isteğinize göre değiştirmek, kendi dünyamızın ötesindeki dünyaları ziyaret edebilmek... Kimi görmezden geldi, kimi inananlarala alay etti, kimi çocukça görüp yoluna devam etti. Ama bugün SEN buradasın. Bugün buradayız. Açık fikirli ve güçlü bir zihne sahipsin. İstediğiniz her şeyi yaratabileceğiniz, istediğiniz her şeye sahip olabileceğiniz ve uzun zamandır kurmaca olduğunu düşündüğümüz dünyalara gidebileceğiniz gerçeğini zihninize sarabilecek kadar güçlü bir zihine sahibiz. İnsanlara bir seçenek sunuldu. Ama sadece birkaçımız kaldı.
Tezahür ettirmenin ve gerçeklik değiştirmenin size göre olmadığından mı endişeleniyorsunuz? Bunu düşünün. Bir an için söylediklerimi düşünün. Ben de bununla mücadele ettim. LOA topluluğuna girmeden önce gerçekliği değiştiren (shifting) topluluktaydım. Kendi kendime, "Ya gerçekliği değiştirmek bana göre değilse?" diye sordum. Ama bunu sorguladığım her zaman bir arkadaşıma değişmekten ve tezahür etmekten bahsettiğim zamanı düşünürdüm. O bunun gülünç, çocukça ve aptalca olduğunu düşündü. Ancak motivasyonumu kırılmak yerine, tam tersi oldu. Ona yetki verdim ama reddetti, kendi kaydetti. Ama biz, canlarım, bugün buradayız. 🫶🏼
İstediğiniz hayatı yaşayabilmek için bu gücü kullanmak üzere seçildiniz. Size hayalinizdeki hayata hızlı geçiş teklif edildi. Sihrin (yasanın) var olduğu, tezahür ettirmenin gerçekten işe yaradığı, başka dünyaları ziyaret etmenin gerçek olduğu (shifting) gerçeğine herkes kafa yoramaz. Toplumun bize her zaman söylediklerine fazla takılıp kalmak, mantığa fazla takıldı. Elbette mantık, mantıklı ama sizi ne kadar uzağa götürebilir? Gücünüzü kucaklayın ve sihrin içinizde yaşadığını bilin.
﹅🫶🏼₊˚🥹 🏹 ( 𝟷𝟷:𝟷𝟷 )🐇☁️ . . ୧
cr @/princessofangiemania
@qwacious #manifest #manifesting #selfconcept #affirmations #thatgirl #itgirl #aesthetic #tumblr #lawofassumption #qwacious #nevillegoddard #manifestingtips #222 #777 #loa
5 notes
·
View notes
Text
"Erkeklerin, erkekliği gitti" bu sözün muhattabı olan "Müslüman" erkekler, tarihte bu sözü Moğollar ve Haçlılar gelip İslam beldelerini işgal ettiklerinde, cihada çıkmadıkları için duyuyorlardı. Günümüzde bu yerinde kalakalma durumu maalesef geçerliliğini korumakla beraber, ortada en az yerinde oturmak kadar büyük bir problem daha var ki o da hanımlarına yol göstermesi, örnek olması, İslam'ı öğretmesi ve Allah'a karşı sorumluluklarını hatırlatıp, bunun için gerektiği yerde kısıtlayıp, gerektiği yerde sert çıkması gerekirken, sadece kendi nefsi söz konusu olduğunda erkekliğini hatırlaması ve hanımına sert çıkmasıdır. Allah'ın hakkı ise maalesef akıllara gelen en son şey oluyor. Hatta bazen hiç gelmiyor. Çünkü kendisi de evli olunca karısının, kendi üzerine yüklenen haklarından bihaber. Türkiye toplumunda eskiden kalma bir deyim vardır "kadının şeyhi kocasıdır" Yani kadın evde çocuklarla, ev işleriyle meşgul olurken; camiiye giden, ilim meclislerine katılan erkek erkek eve geldiğinde öğrendiği bilgileri karısına (ve tabii çocuklarına) da öğretmekle mükelleftir. Ne hazin ki, sosyal medyada paylaşımları ve yorumlarıyla allame-i cihan olan erkeklerimizin aklına dönüp hanımına öğretmek, hatırlatmak, Rasulullah ﷺ'in "biriniz bir yanlış gördüğünde eli ile düzeltsin, gücü yetmezse dili ile düzeltsin" hadisi gelmiyor. Ancak yemeği eksik/yanlış yapmışsa, çocuklar çok ses yapıyorsa, veyahut başka şahsi bir ihtiyacı ve/veya rahatsız olduğu durum varsa evde (deyim yerindeyse) terör estiriyor. Peki ya Allah'ın hakkı çiğnendiğinde?
Bundan daha fenası ise, yapılan yanlışa göz yummak bir yana, kadının erkek tarafından cesaretlendirilmesi, o münker fiilleri işlerken bizzat erkeğin de buna eşlik etmesi. Evinin içinde birbirlerinin üzerine nasıl atladığını görmediğimiz kaç tane sakallı-çarşaflı/peçeli kaldı? Birbirlerine şuh bakışlar atan? Oturma odasından, yatak odasına, salonundan mutfağına kadar bütün evlerini seyr edebildiğimiz?
"Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez."
Buhari, Nikah 86; Müslim, Zekat 84
Yine Veda hutbesinde de Rasulullah ﷺ “… Sizin kadınlar üzerindeki bir hakkınız da evinize istemediğiniz kimseleri almamalarıdır.” buyuruyor.
Tirmizî, Rada 11; İbn Mace, Nikah, 3
Şimdi bu hesaba göre, kendisi arsızlık yaparak, yahut kocasının umursamazlığından cesaret alarak veyahutta bizatihi kocasının da onayıyla hatta O'nun hesabından evlerinin ve kendilerinin bu halini paylaşanlar, bu hadislerin tam olarak neresindeler? Bu soru kadına gibi görünse de aslında erkeğe. Rızanız olmadan evinize giremeyiz ama gözlerimiz girebilir ve günün her saatinde, istediğimiz yerde bakabiliriz? Tıpkı "tenimi göremezsiniz ama vücut hatlarımı görebilirsiniz" dercesine tenlerini göstermeyecek kadar uzun elbise giydiği halde, dar kalıp giyinenler (ve tabii sosyal medyada paylaşılan fenomen olanlar) gibi.
Hanımının suratına kocaman emoji koyup paylaşarak, neredeyse dudak dudağa öpüşecek kadar iç içe girmiş halde fotoğraf paylaşıp yine bu poza da çeşitli efektler ile güya gizlilik koyarak; Cuma'dan ağ atıp, Pazar günü toplayarak sözüm ona Cumartesi avlanma yasağına uyan Yahudiler gibi olduğunuzu hiç düşündünüz mü?
Kendinden çok takipçilerinin, karının psikolojisini ve zihin dünyasını bilmesi nasıl bir his? Eve giren çıkanı, reelde konuştuğu muhattap olduğu kimseleri (güya) kontrol et ama sosyal medyada kontrol etme?
Harcadığı parayı kuruşu kuruşuna hesab et ama işlediği haramları hesab etme?
Kendin için süslenmesini, güzel görünmesini arzu edip, teşvik et ama Allah için amellerini, kalbini, ruhunu süslemesini hiç umursama?
Nisa Suresi 34. Allah’ın bir kısmını (erkekleri) diğer bir kısmına (kadınlara) üstün kılması ve mallarından harcamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde idare edicidir (kavvamdır)
“Kavvam” kelimesi etimolojik açıdan; “kame bi” bir şeyi üstlendiğinde onu yerine getirip, korumak, bir işin ya da malın sorumluluğunu üstlenip, maslahatı gözetmek ve velayet gibi anlamlara gelmektedir.
Aynı kökten gelen “kayyım” kelimesi, başkan ve işi yöneten manasındadır.
“Kayyımu’l-mer’e” tabiri kadının geçimini temin eden koca anlamında kullanılmaktadır.
İbn Manzur bu k��ke, koruma, ıslah etme ve bir şeyde sabit kalma anlamının yanında ayrıca bu kelimenin efendisinin hizmetinde kalkıp oturması sebebiyle cariye için de kullanıldığını ifade etmektedir.
|| İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, 12/497-499
Abdullah ibn Ömer (radıyallahu anh)'tan rivayet edildiğine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurdu:
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.”
Sahih-i Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1;
Sahih-i Muslim, İmâre 20;
İmam Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13;
İmam Tirmizî, Cihâd 27
Tahrim Suresi 6. Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz! O ateşin başında, acımasız/sert, güçlü, Allah'ın kendilerine emrettiğine karşı gelmeyen, emrolunduklarını yerine getiren melekler vardır.
Amr İbn Kays şöyle dedi;
Muhakkak ki kadın, kıyamet günü Allah'ın huzurunda kocasıyla tartışıp şöyle der:
"Beni eğitmedi ve bana hiçbir şey öğretmedi! Onun yerine bana pazardan ekmek getirdi."
|| Tefsir es-Sem'ani, 5/475
#islam#din#iman#allah#tevhid#hakikat#şeriat#tevhid ehli#hadis#haram#kadın#erkek#aile#evlilik#nikah#mehir#kavvam#nisa 34#rasulullah#resulullah#peygamber#ramazan#ramadan#oruç#sorularla islamiyet#uyarı#nasihat
6 notes
·
View notes
Text
TAROT KARTLARINDAN BİRİNİ SEÇ! BİRİNCİ TAROT KARTI: HAYATINDA SENİ ZORLAYAN TÜM ZITLIKLARLA VE ÇELİŞKİLERLE BARIŞ YAPABİLİRSİN İçinden geçen bir isteğe uygun olmayan dışsal koşullar veya bazen kendi kendinle çelişkiye düştüğün zorlayıcı durumlarla barış sağlama zamanın geldi. Kendini yargılama ve çelişkilerinle bir bütün olduğunu düşün. Sana uygun olmayan dışsal koşullar ancak kendi içinde barış sağladığın zaman düzelecek. Kendini ait hissedemediğin bir arkadaş çevresi, bir iş ortamı veya aile bireyleri sendeki içsel değişimden etkilenip daha uyumlu olacaklar. Hayır demeyi bilmek ama bunu uygun bir dille ifade etmek büyük adımlar atmana yardımcı olacaktır.
İKİNCİ TAROT KARTI: RUHUNUN GÜCÜNÜ KEŞFETMEK İÇİN SEZGİLERİNİN SESİNİ DİNLEYEBİLİRSİN Ruhunun sana iletmeye çalıştığı mesajları duymak için sessizliğe ve içsel meditasyona zaman ayırmak hayatında değişimler yapmana neden olacak. Şu aralar ruhsal mesajlar sana her yerden gelebilir çünkü ilahi güçle hiç olmadığı kadar bağlantı halindesin. Mesaj veren rüyalar görebilir ve özellikle dolunay zamanlarında artan sezgilerinle niyetlerini kendine çekebilirsin. Bunun için özellikle geceleri el ayak çekildiğinde meditasyon yap ve ulaşmak istediğin her şey o anda gerçek olmuş gibi gözünün önünde canlandır. İçsel gözünle gördüğün şey gerçek olacaktır.
ÜÇÜNCÜ TAROT KARTI: ÇAMURDAN ÇIKAN LOTUS ÇİÇEĞİ GİBİ BAŞARI VE MUTLULUKLA BÜYÜYEBİLİRSİN Lotus çiçeği yaşamın zorluklarına rağmen çamurun içinde büyüyerek açar, ve bu yönüyle içsel güzellik ve huzur simgesidir. Pek çok zorluğun üstesinden başarıyla geldin ve şu ana kadar gösterdiğin çabaların artık karşılığını almaya başlayacaksın. Zorluklar seni ruhsal olarak büyüttü ve olgunlaştırdı. Bu bir süreçti ve senin gelişimin için gerekliydi. Şimdi artık ruhsal olarak daha da parlamak için zorluklara ihtiyacın yok çünkü bilincindeki farkındalığın gücü sana yetiyor. El attığın her şeyden başarıyla ve zaferle çıkacaksın. Şimdiden bunun mutluluğunu yaşamaya bak.
DÖRDÜNCÜ TAROT KARTI: MELEKLERİN VE YÜKSELMİŞ ÜSTAT VARLIKLARIN REHBERLİĞİNDE KORUNUYORSUN Tekrarlayan sayılar, karşına çıkan beyaz tüyler, içinde melek kelimesi geçen şarkılar ve yazılar gördüğün bir dönemden geçebilirsin. Bunlar çevreni saran ilahi rehberliğin mucizevi işaretleri. Sabahları uyandığında ve gece uykuya geçmeden hemen önce bu güzel varlıkların rehberliği için teşekkür etmeyi ihmal etme. Attığın her adımda özel bir korunma altında olduğunu hisset ve bu hisle daha cesur atılımlar yap. İsteklerinin kısa sürede olumlu sonuçlar getireceği çok şanslı bir dönem senin için başlıyor.
BEŞİNCİ TAROT KARTI: KALP ZİHİN BAĞLANTISINI HEP GÜÇLÜ TUTARAK NİYETLERİNE HIZLA ULAŞACAĞINI BİL Kalpten istediğin her şey hızla gerçek oluyor ama ilk önce kalp çakranda geçmişin getirdiği küslüklerden ve hayal kırıklıklarından arınmalısın. Kalbinin kırıldığı o dönemlerden bugüne üzüntülerini taşımamalısın. Zihninde tekrar tekrar canlandırdığın olumsuz senaryolardan kurtulmalısın. Kalp zihin bağlantısı çok güçlü ve hassas bir insansın. Mantığının duygularınla uyumlu çalışması şu anda sana sıkıntı veren her şeyin kendiliğinden çözülmesini sağlayacak. Kalbinin güzelliğine güven.
ALTINCI TAROT KARTI: KADERİNDE HENÜZ KEŞFETMEDİĞİN HEDİYELERİN SANA AÇILMA ZAMANI GELDİ Böyle gelmiş böyle gider kök inancının seni engellediğinin farkında mısın? Oysa henüz kapısını açmadığın muhteşem fırsatlar seni bekliyor. Çevrende tekrarlanan negatif inançlardan etkilenmemek için olumlamalar yapmalısın. Bu olumlamaların etkisini o kadar kısa bir zamanda göreceksin ki belki de çok şaşıracaksın. Oysa kaderinde henüz keşfedemediğin ama senin gerçek doğanı yaşamanı sağlayacak açılımlar olmak üzere. Yaşadığın yerin ve görüştüğün insanların değişimine hazır ol. Bu değişim sana çok iyi gelecek.
tarot #tarotkartları #tarotokuması #tarotseansı #tarotkartlarındanbiriniseç #ruhsalmesaj #mistikyolruhsalmesaj #mistikyol #mistikyolyoutube #kişiselgelişim #ruhsalgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu #olumlama #meditasyon #çekimyasası #melek #meleklerlebağlantı #meleklerdenmesaj #tekrarlayansayılar #düşüncegücü #bilinçaltıprogramlama #kökinançlar #kalpzihinbağlantısı
#mistikyol#kişisel gelişim#mistikyolyoutube#çekim yasası#meditasyon#olumlama#youtube#farkındalık#düşünce gücü#kişiselgelişim#ruhsal gelişim#tarot#tarot kartları#melekler#meleklerle bağlantı#tekrarlayan sayılar#didem çiloğlu#cem çiloğlu
3 notes
·
View notes
Text
5- Christopher Nolan,
İngiliz yönetmen, yapımcı ve senaristtir ve modern sinemanın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. 30 Temmuz 1970 doğumlu olan Nolan, özellikle karmaşık anlatıları, zaman ve hafıza ile ilgili derin temaları ve görsel anlatım gücü ile tanınır.
Nolan’ın bazı ikonik filmleri şunlardır:
1. Memento (2000) – Zihinsel bir sorunu olan bir adamın intikam peşinde koşmasını konu alan bu film, zamanın ileriye doğru değil geriye doğru işlendiği sıradışı bir yapımdır. Nolan’ın kariyerinde bir dönüm noktası olmuştur.
2. The Dark Knight Trilogy (2005–2012) – Nolan, Batman karakterine dair bu üçlemede (başlangıç, karanlık şövalye ve karanlık şövalye yükseliyor) daha gerçekçi ve derinlemesine bir yaklaşım sergileyerek, süper kahraman sinemasını dönüştürmüştür. The Dark Knight (2008), özellikle Heath Ledger’ın Joker performansı ile sinema tarihinin en iyi süper kahraman filmlerinden biri olarak kabul edilir.
3. Inception (2010) – Rüya içinde rüya konseptiyle bilim kurgu ve aksiyonun mükemmel birleşimi olan bu film, bilinçaltı ve gerçeklik arasındaki sınırları keşfeder. Hem görsel hem de zihinsel olarak izleyiciyi etkileyen bir yapım olmuştur.
4. Interstellar (2014) – Nolan, uzay ve zamanın sınırlarını zorlayan bu filmde, insanlığın hayatta kalma mücadelesini ve ailesel bağları işler. Film, görsel efektleri ve bilimsel doğruluğu ile övgü almıştır.
5. Dunkirk (2017) – II. Dünya Savaşı’nın önemli anlarından biri olan Dunkirk tahliyesini anlatan bu film, savaşın korkunç atmosferini gerçekçi bir şekilde yansıtır ve zamanın paralel bir şekilde işlediği bir anlatıma sahiptir. Film, çok sayıda ödül kazanmış ve eleştirmenlerden büyük takdir toplamıştır.
6- Following (1998) – Nolan’ın ilk uzun metraj filmi olan Following, siyah-beyaz bir gerilim filmidir ve bir suçluya takıntılı bir yazarın hikayesini anlatır. Film, Nolan’ın karmaşık anlatı yapısına olan ilgisini ve yeteneğini ortaya koyar.
7- The Prestige (2006) – Hugh Jackman ve Christian Bale’in başrollerini paylaştığı bu film, 19. yüzyılda iki sihirbaz arasındaki rekabeti konu alır. Film, yanıltıcı görseller ve sürprizlerle dolu karmaşık bir yapıya sahiptir.
8- Insomnia (2002) – Al Pacino ve Robin Williams’ın başrol oynadığı bu psikolojik gerilim filmi, bir dedektifin suçluya yaklaşırken kendi içindeki karanlık tarafla mücadelesini anlatır. Film, Nolan’ın klasik gerilim öğeleri ve zaman üzerindeki kontrolünü sergiler.
9- Tenet (2020) – Zamanın tersine akması ve entelektüel karmaşıklığı ile dikkat çeken bu film, bir ajan ve zaman yolculuğu teması etrafında döner. Film, görsel efektleri ve karmaşık zaman yapısıyla büyük bir tartışma yaratmıştır.
Nolan’ın sinema dili, zihin yoran yapıları, görsel efektler ve zaman üzerine kurulu derin anlatılarıyla öne çıkar. Bu filmler, yönetmenin sinemaya kattığı yenilikçi bakış açısını ve hikâye anlatımındaki becerisini gözler önüne serer.
Nolan’ın sineması, hikâye anlatımı, karmaşık zaman yapıları, psikolojik derinlik ve yüksek prodüksiyon değerleriyle dikkat çeker. Filmografi, genellikle insan bilincinin sınırlarını ve zaman algısını keşfeder, aynı zamanda büyük görsel deneyimler sunar.
0 notes
Text
HAARP Teknolojisi: Bilim, Komplo Teorileri ve Gerçekler
HAARP (High-Frequency Active Auroral Research Program), ABD’nin Alaska eyaletinde yer alan ve atmosferdeki iyonosfer tabakasını incelemek amacıyla kurulmuş bir bilimsel araştırma programıdır. 1993 yılında başlatılan bu proje, yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanarak iyonosferdeki etkileşimleri gözlemlemeyi ve çeşitli jeofizik süreçler hakkında bilgi edinmeyi hedeflemektedir. Ancak, HAARP'ın bilimsel misyonu kadar, özellikle komplo teorilerine konu olması da projeyi ilgi odağı haline getirmiştir.
HAARP’ın Bilimsel Amacı
İyonosfer, yeryüzünden yaklaşık 60 ila 1.000 kilometre yukarıda yer alan, Dünya’nın atmosferinin en dış tabakalarından biridir ve burada yüksek yoğunlukta iyonlar ve serbest elektronlar bulunur. Bu bölge, radyo dalgalarının yansıtılması ve uzun mesafeli iletişimde kullanılması bakımından büyük önem taşır. HAARP’ın temel amacı, iyonosferin bu dinamik özelliklerini incelemek ve özellikle radyo iletişimini nasıl etkilediğini anlamaktır.
HAARP, iyonosfere yüksek güçlü radyo dalgaları göndererek bu tabakada yapay uyarımlar yaratır ve bu etkileşimlerin Dünya’ya geri dönen etkilerini analiz eder. Bu araştırmaların, uydu iletişimi, GPS sistemleri ve askeri radar teknolojilerinde iyileştirmeler sağlama potansiyeli vardır. Aynı zamanda HAARP, manyetik fırtınalar ve güneş patlamaları gibi doğal olayların iletişim sistemlerine olan etkilerini araştırarak, bu tür olaylar sırasında iletişim kaybı gibi sorunları önceden tahmin etmeye yardımcı olabilir.
Komplo Teorilerinin Yükselişi
HAARP’ın bilimsel misyonu ne kadar net olursa olsun, proje çevresinde sayısız komplo teorisi üretilmiştir. HAARP’ın doğal afetler, iklim değişiklikleri, zihin kontrolü ve hatta depremler gibi felaketleri tetiklemek amacıyla kullanıldığı iddiaları ortaya atılmıştır. Özellikle depremlerle ilgili komplo teorileri, HAARP'ın yer kabuğuna radyo dalgaları göndererek büyük sarsıntılara neden olabileceği düşüncesine dayanmaktadır.
Bunun yanı sıra, küresel ısınma veya hava olaylarını kontrol etmek gibi iddialar da zaman zaman gündeme gelir. Bu teorilerin çoğu, HAARP’ın teknik kapasitesini aşırı derecede abartmakta ve bilimsel gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Örneğin, HAARP'ın gönderdiği radyo dalgalarının, iyonosferdeki sınırlı etkileşimlerin ötesinde Dünya'nın atmosferini ya da yer kabuğunu etkileme gücü olmadığı bilimsel çevrelerce defalarca vurgulanmıştır.
Bilimsel Gerçekler ve Teknik Kapasite
HAARP, 180 antenlik bir ağdan oluşan bir cihazdır ve her biri yaklaşık 3.6 megavat güçle çalışmaktadır. Yani toplamda, HAARP'ın anten dizisi saniyede 3.6 milyon watt’lık bir enerji yayar. Bu yüksek enerji iyonosfere gönderildiğinde, yalnızca çok küçük bir bölgeyi etkileme kapasitesine sahiptir ve bu etkileşimler tamamen geçicidir. Ayrıca HAARP, doğrudan Dünya'nın hava durumu üzerinde etkili olacak güce sahip değildir.
Deprem veya zihin kontrolü gibi teoriler, radyo frekanslarının bu tür etkiler yaratabileceği konusunda yanlış anlamalardan doğar. Radyo dalgalarının yer kabuğunu ya da insan beyin aktivitelerini değiştirebileceğine dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Dolayısıyla HAARP gibi bir sistemin bu tür etkilere neden olabileceği yönündeki iddialar spekülasyondan öteye geçmemektedir.
HAARP’ın Geleceği
2014 yılında HAARP’ın kontrolü, ABD ordusundan Alaska Fairbanks Üniversitesi’ne devredildi. Proje, artık askeri amaçlardan ziyade tamamen akademik araştırmalar için kullanılmaktadır. Bilim insanları, iyonosferin davranışlarını anlamaya devam etmekte ve bu bilgilerin gelecekte daha güvenilir iletişim sistemleri ve uydu teknolojilerinin geliştirilmesinde kullanılması amaçlanmaktadır.
Sonuç olarak, HAARP, karmaşık bilimsel bir araştırma projesi olmakla birlikte, ne yazık ki komplo teorileri tarafından karartılmıştır. Bu teoriler, HAARP’ın yeteneklerini aşırı derecede abartmakta ve çoğu zaman bilimsel gerçeklerle bağdaşmamaktadır. HAARP, insanlığın Dünya atmosferini daha iyi anlaması ve bu bilgileri iletişim teknolojilerinde kullanması amacıyla tasarlanmış bir projedir ve bilim dünyasında değerli bir yere sahiptir.
0 notes
Text
Olumlu Düşünme Teknikleri ve Mental Sağlık
Olumlu düşünme teknikleri, mental sağlığı güçlendirmek ve daha dengeli bir yaşam sürmek isteyen herkes için hayati önem taşır. Zihinsel sağlığı korumak, hayatın her alanında başarıyı ve mutluluğu yakalamanın temel taşlarından biridir. Ben Doğukan, bu yazıda olumlu düşünme teknikleri ve mental sağlık hakkında bilgiler vereceğim.
Olumlu Düşünmenin Mental Sağlığa Etkisi
Olumlu Düşünmenin Mental Sağlığa Etkisi Olumlu düşünme, zihinsel sağlığı doğrudan etkileyen en güçlü yöntemlerden biridir. Zihni pozitif düşünceyle beslemek, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal bozuklukların önüne geçer. Bilimsel çalışmalar, pozitif düşünen bireylerin stresle daha iyi başa çıktığını ve daha uzun, sağlıklı bir yaşam sürdüğünü ortaya koymaktadır. Ayrıca olumlu düşünce, bağışıklık sistemini güçlendirir, bu da bireylerin hastalıklara karşı daha dirençli olmasını sağlar. Olumlu Düşünme Nedir? Olumlu düşünme, olaylara ve hayata iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmayı ifade eder. Bu yaklaşım, karşılaşılan zorlukları birer fırsat olarak görmek ve sorunlarla daha yapıcı bir şekilde başa çıkmak anlamına gelir. Olumlu düşünme, ruh sağlığını koruma ve kişisel gelişim açısından önemli bir unsurdur. Bu bakış açısı, kişinin daha huzurlu, mutlu ve tatmin dolu bir yaşam sürmesine katkıda bulunur. Olumlu Düşünme Ne Anlama Gelir? Olumlu düşünme, olayları olabildiğince yapıcı bir çerçevede değerlendirmek ve geleceğe umutla bakmak anlamına gelir. Bu tutum, insanın kendine olan inancını pekiştirir, başarısızlıklardan öğrenmeyi sağlar ve kişinin hayatında daha fazla başarı elde etmesine yardımcı olur. Aynı zamanda, olumlu bir zihin yapısı kişinin çevresiyle olan ilişkilerini güçlendirir ve sosyal bağları derinleştirir. İlginizi Çekebilir; Kendine Şefkat: Öz-Sevgi ve Mental Sağlık Olumlu Düşünme Teknikleri 1. Kendini Olumlu İfadelerle Yönlendirme (Pozitif Onaylamalar) Pozitif onaylamalar, bireyin kendine güvenini artırır ve zihinsel gücü geliştirmek için kesin bir yoldur. Her sabah güne başlarken, “Başarılıyım, güçlü ve kararlıyım” gibi olumlu ifadeleri tekrar etmek, zihnin otomatik olarak olumlu bir düşünce yapısına geçmesini sağlar. Bu teknik, olumsuz düşünceleri zihinden uzaklaştırarak, yerini güçlü ve pozitif düşüncelere bırakır. 2. Negatif Düşünceleri Yeniden Çerçeveleme Negatif düşünceler, zihni kemiren ve bireyi stres altında bırakan en büyük düşmandır. Bu düşünceleri yeniden çerçevelemek, yani negatif bir duruma olumlu bir perspektiften bakmak, ruhsal dengenizi korumanın en etkili yoludur. Örneğin, iş yerinde bir hata yaptığınızda, bunu bir başarısızlık olarak görmek yerine, bu hatanın size yeni bir şey öğrettiğini ve gelişmenizi sağladığını düşünün. Bu teknik, bireyin kendine olan güvenini artırırken, stres seviyelerini de düşürür. 3. Minnettarlık Geliştirme Minnettarlık, bireyin sahip olduğu şeylere odaklanarak zihni olumlu bir yapıya sokar. Her gün şükredecek en az üç şey bulmak ve bunları yazmak, olumlu düşünceyi kalıcı hale getirmenin en kesin yollarından biridir. Minnettarlık pratiği yapan kişiler, hayatın olumsuz yanlarını daha az fark eder ve strese karşı daha dayanıklı hale gelir. 4. Olumlu Çevre Oluşturma Çevremizdeki insanlar, düşünce yapımızı doğrudan etkiler. Negatif düşüncelere sahip insanlarla sürekli etkileşimde bulunmak, zihni olumsuz düşüncelere çeker. Bu nedenle, olumlu düşünen, destekleyici insanlarla vakit geçirmek, zihinsel sağlığı korumak için kesin bir stratejidir. Pozitif bir çevre oluşturmak, bireyin kendine olan inancını artırır ve daha mutlu bir yaşam sürmesine katkıda bulunur. 5. Meditasyon ve Farkındalık Meditasyon ve farkındalık teknikleri, zihni arındırmak ve negatif düşüncelerden kurtulmak için en etkili yollardan biridir. Düzenli meditasyon, zihinsel berraklığı artırır ve stresle başa çıkma yeteneğini geliştirir. Özellikle farkındalık meditasyonu, anı yaşama odaklanarak, bireyin gelecekle ilgili kaygılarından uzaklaşmasına yardımcı olur. Günlük 10-15 dakikalık bir meditasyon pratiği, zihni pozitif bir yöne yönlendirmek için güçlü bir araçtır. İlginizi Çekebilir; İş Hayatında Mental Sağlık: Stresle Başa Çıkma Stratejileri Olumlu Düşünmenin Faydaları Olumlu düşünmenin mental sağlık üzerindeki etkileri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İşte olumlu düşünmenin sağladığı kesin faydalar: 1. Stres Azalması Olumlu düşünce, stres hormonu olan kortizol seviyesini düşürerek bireylerin stresle daha etkin bir şekilde başa çıkmasını sağlar. Bu, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı olumlu yönde etkiler. Stresten arınmış bir zihin, günlük zorluklarla daha kolay başa çıkabilir. 2. Daha Güçlü Bağışıklık Sistemi Pozitif düşünceler, bağışıklık sistemini güçlendiren önemli bir etkiye sahiptir. Araştırmalar, olumlu düşünen bireylerin daha az hastalandığını ve hastalandıklarında daha hızlı iyileştiğini göstermektedir. Bu da yaşam kalitesini artırır ve bireylerin daha enerjik ve dinç hissetmelerini sağlar. 3. Daha İyi İlişkiler Pozitif bir zihniyet, bireyin insanlarla olan ilişkilerini de güçlendirir. Olumlu düşünen bireyler, çevresine daha fazla destek verir ve insanlarla daha sağlıklı iletişim kurar. Bu da daha tatmin edici ve uzun ömürlü ilişkilerin anahtarıdır. 4. Daha Başarılı Kariyer Olumlu düşünme teknikleri, bireyin iş yaşamında daha başarılı olmasına katkı sağlar. Pozitif düşünce yapısına sahip bireyler, problem çözme yeteneklerini geliştirir ve iş yerindeki zorluklarla daha kolay başa çıkar. Ayrıca bu kişiler, liderlik yeteneklerini geliştirme eğilimindedir ve daha yaratıcı düşünce yapısına sahip olur. Zihinsel Sağlığı Güçlendirmek İçin Uygulama Adımları Olumlu düşünme tekniklerini günlük yaşantınıza dahil etmek, zihinsel sağlığınızı güçlendirmek için atılacak ilk adımdır. İşte bu teknikleri uygulamak için kesin adımlar: - Günlük Olumlama Egzersizi: Her sabah güne olumlu onaylamalarla başlayın. Kendinize olumlu ve motive edici cümleler söyleyin. - Farkındalık Meditasyonu: Günde en az 10 dakika farkındalık meditasyonu yaparak zihni negatif düşüncelerden arındırın. - Minnettarlık Günlüğü: Her akşam, gün içerisinde minnettar olduğunuz üç şeyi yazın. Bu, zihni olumlu bir yapıya yönlendirir. - Negatif Düşünceleri Yeniden Çerçeveleme: Negatif bir düşünceyle karşılaştığınızda, bunu yeniden çerçeveleyin ve pozitif bir bakış açısıyla değerlendirin. - Olumlu İnsanlarla Vakit Geçirme: Pozitif düşünen insanlarla zaman geçirerek, olumlu bir çevre oluşturun. Olumlu düşünme teknikleri, zihinsel sağlığı korumak ve geliştirmek için kesin çözümler sunar. Bu teknikler, stresle başa çıkmayı kolaylaştırırken, yaşam kalitesini artırır. Günlük hayatınıza bu teknikleri dahil ettiğinizde, daha mutlu, sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürdüğünüzü fark edeceksiniz. Unutmayın, zihinsel sağlığınızı güçlendirmek için olumlu düşünmek, her zaman ilk adımdır. İlginizi Çekebilir; Uykunun Mental Sağlık Üzerindeki Rolü Sosyal Bağlantıların Mental Sağlık Üzerindeki Etkileri Mental Sağlık İçin Beslenme Önerileri Read the full article
0 notes
Text
Doğal Taşların ve Doğal İncilerin Büyüleyici Dünyası
Doğa, binlerce yıl boyunca şekillendirdiği güzellikleri insanlığa sunar. Bu güzelliklerden biri de doğal taşlar ve inci gibi nadir ve değerli materyallerdir. Doğal taşlar, hem estetik hem de enerjik özellikleriyle tarih boyunca insanlar tarafından ilgi görmüştür. Doğal inci ise denizlerin derinliklerinden çıkarılan, zarafeti ve saflığı temsil eden özel bir mücevherdir. Özellikle akik taşı gibi taşlar, hem takı dünyasında hem de alternatif şifa yöntemlerinde sıkça kullanılmaktadır. Gelin, bu doğal hazinelerin büyüleyici dünyasına yakından bakalım.
Doğal Taşların Güzelliği ve Faydaları
Doğal taşlar, dünyanın dört bir yanında bulunan minerallerin binlerce yıl boyunca şekillenmesiyle oluşur. Her bir taş, kendine özgü bir enerjiye, renge ve dokuya sahiptir. Bazı doğal taşlar, yalnızca estetik kaygılarla değil, aynı zamanda enerjisel faydalarından dolayı da tercih edilir. Doğal taşlar, özellikle stres azaltma, denge sağlama ve ruhsal huzuru artırma gibi faydalarıyla bilinir.
Akik Taşı: Doğanın Sakinleştirici Gücü
Akik taşı, doğal taşlar arasında en çok bilinen ve tercih edilenlerden biridir. Kırmızı, yeşil, beyaz gibi çeşitli renklere sahip olabilir ve her bir rengi farklı bir enerjiye sahiptir. Akik taşı, özellikle ruhsal denge ve sakinlik arayanlar için mükemmel bir seçimdir. Aynı zamanda bedeni negatif enerjilerden koruduğuna ve zihin açıklığı sağladığına inanılır. Akik taşından yapılan takılar ve aksesuarlar, sadece estetik olarak değil, aynı zamanda enerjisel açıdan da günlük hayatta sıklıkla kullanılmaktadır.
Doğal İncilerin Zarafeti
Doğal inci, diğer taşlardan farklı olarak bir canlı olan istiridyeler tarafından üretilir. Bu yüzden inci, doğanın nadir ve eşsiz bir armağanıdır. İnci, tarih boyunca saflık ve zarafetin sembolü olarak kabul edilmiştir. Doğal inciler, özellikle kadınlar arasında zarafeti ve zarafeti vurgulayan takılarda tercih edilir. İncinin, duygusal dengeyi sağlama, sakinlik ve huzur getirme gibi ruhsal faydaları da bulunmaktadır.
Doğal Taş ve İnci Takıları: Estetik ve Anlam
Doğal taşlar ve doğal inciler, sadece güzel mücevherler değil, aynı zamanda derin anlamlar taşıyan objelerdir. Her bir taşın kendine özgü bir hikayesi ve enerjisi vardır. Bu yüzden doğal taş ve inci takıları tercih eden kişiler, yalnızca estetik bir görünüm değil, aynı zamanda kendileri için anlam taşıyan bir obje taşımış olurlar.
Doğal taşların ve incilerin bu mistik dünyasında, kendi tarzınızı ve enerjinizi bulabilir, bu nadide güzellikleri hayatınıza dahil edebilirsiniz. Özellikle akik taşı gibi taşlar, hem günlük yaşamda hem de özel anlarda size eşlik edebilir. İnci ve doğal taşların büyüleyici dünyasını keşfetmek için doğru bir başlangıç yapın!
1 note
·
View note