#yıkılan umutlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Mesele, olaylar geçene kadar katlanmak mı, yoksa görmezden gelmek mi, belki de savaşmak mı olduğuna karar veremedim. Bir şeylerin içinde çırpınıyorum, fakat neyin içinde olduğumu bilmiyorum. Acı çekiyorum, ama neyin acısını çektiğimi anlayamıyorum. Ruhsal acılar o kadar derine işliyor ki, sonunda fiziksel acılara dönüşüp izler bırakmaya başlıyorlar ve benim bedenimin her yerinde izler var. Sanırım bu izler, görünür olmanın bir yolu olarak ortaya çıkıyor, ama işleri daha da zorlaştırdıklarının farkındalar mı acaba?
Yılların baskısı,biriktirmesi, bir patlamaya dönüşür mü? Dönüşürse, bu patlama ne kadar şiddetli olur? Eskiden ne yapmam gerektiğine dair bir fikrim vardı. Kafam karışıktı, evet, ama o kaosun içinde bir yön bulabiliyordum. Şimdi her şey boş, bir kırıntı bile kalmadı. Her şey çöktüğünde ne yapacağım ben?
Uzun zamandır, kimse için bir kurtarıcının gelmeyeceğini ve kendimi kurtarmam gerektiğini biliyorum. Ama ah o kitaplar... o kurulan hayaller... Her gece yatmadan önce içimde minicik bir umut kırıntısı: "Belki de bu kadar şeyle tek başıma savaşmam gerekmiyordur, belki birisi çıkar ve benim elimden tutar, ben de onun..." diye geçen binlerce gece... Ve her sabah aynı umutsuzluk. Yine de zihin, ya da belki hayal gücü, asla vazgeçmiyor. Uyuyamadığım gecelerin kurtarıcısı, hayatımın en büyük işkencesi.
Belki de kendi karamsarlıklarıma, olumsuzluklarıma o kadar odaklanıyorum ki, güzel şeyleri kaçırıyorum. Hayır, aslında her an dikkatliyim, her an tetikteyim. Dikkatim her şeyin üzerinde yoğun. Ama belki de sadece kendimi oyalıyorumdur.
Hayatta olan her şeyin, insanın kendi çabasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Ama bunu uygulamak.. ah, uygulamak o kadar zor ki..
Keşke her şey kitaplarda olduğu kadar kolay olsaydı.. Hep sonunu bildiğimiz gibi: "Ah, kesin kurtulacak ve başına güzel bir şey gelecek" diye düşünmek kadar kolay. Elbette, kitaplarda bile öncesinde hep acı ve yıkım var ama.. aması yok işte.
Kafam karışık. Zaten hep karışıktır benim zihnim, düşüncelerim çoğu zaman ben bile anlamam beni, ama en azından kendime göre düzenli bir karışıklığım vardı. Şimdi her şey paramparça. Niye böyle oldu ki? O zor bela alıştığım hayata yeni yeni tutunmaya başlamıştım...
Her düştüğümde, her dibe battığımda tekrar kalktım. Ama her seferinde biraz daha eksik, biraz daha güçsüz... Bazen yarım kaldım, bazen tamamen tükenmiş hissettim. Yine de ayağa kalktım. Sonra fark ettim ki, ben ne kadar o dipten çıkmaya çalışırsam, beni yeniden oraya iten bir şey hep vardı. Sanki ne kadar çabalarsam, o kadar aşağı çekiliyordum.
Ve bir gün, tekrar düştüğümde.. bu kez kalkmadım. O çukurun dibinde, karanlığın ortasında oturdum. Nasılsa eğer kalkmazsam, kimse beni yeniden itip daha derine batıramazdı.Sonra alıştım o çukurun dibinde oturmaya. İlk başta zor geldi; o soğuk, o karanlık, o derin boşluk. Ama zamanla o sessizlik bana tanıdık gelmeye başladı. Kendi içimde kaybolduğum bir yer oldu orası. Kalkmaya dair bir isteğim de kalmadı zaten, çünkü ne zaman ayağa kalksam, beni yeniden düşürmek için bekleyen bir güç vardı.
Çukur, artık sadece bir düşüş değil, benim sığınağım olmuştu. Belki de en acıtan kısım buydu: O dibe mahkum olmayı kabullenmiş olmak. Kalkmamanın getirdiği o garip huzur... Hem acıtan, hem uyuşturan bir rahatlık.
Sürekli inandığım şeyleri tekrar tekrar sorgulamaktan çok yoruldum. Keşke bazı şeyler bambaşka olsaydı...
✧☽✧
#hayal kırıklığı#düşünceler#edebiyat#lluminara#pişmanlık#acı#geçmiş#Luminara#hayaller#gerçekler#düşler#rüyalar#gece#gece kurulan hayaller#yıkılan umutlar#delirmek#arayış#dibe batmak#karamsar#duygusal çöküş#ruhsal çöküş#yıkım#karanlık#kabullenme#yalnızlık#geceye not#uykusuz geceler#duygular#son#kendi kendime düşünceler
7 notes
·
View notes
Text
Yıkılan Hayatlar,Yıkılan Umutlar;En önemlisi de Yıkılan Gelecekler...
Allah Tüm Enkaz Altında Kalan ve Soğukta Bir Umut- Bir Ses Bekleyen Bütün Herkeze Yardım Etsin.
13 notes
·
View notes
Text
İşte bir çocuğun bir gencin hayalleri nasıl yıkılır? En güzel örneği bu. Yıkılan hayallerin altında nasıl kalınır o enkazın içinde nasıl çırpınılır? Sadece geçmişe dönüp izlenir o enkaz. Altında kalanın, ölenin bir önemi yoktur. O da geçer. Hayat devam eder. Savaş kaybedilmiştir. Ölen ölmüştür geriye artık ne kaldıysa. Sadece o acı anı, ama o yerde o ölen de o enkazda bir yerlerde kalmıştır. Umutlar mezarlığında... Geriye sadece buruk bir tebessümle...
5 notes
·
View notes
Text
Yıkılan hâyaller, kırılan umutlar, tutulmayan sözler ve daha nicesi bir dalga misali yüzüme çarparken en çok senin yanımda olmana ihtiyacım vardı...
1 note
·
View note
Text
Karabağlar, depremi unutmuyor, unutturmuyor
https://pazaryerigundem.com/haber/190837/karabaglar-depremi-unutmuyor-unutturmuyor/
Karabağlar, depremi unutmuyor, unutturmuyor
Karabağlar Belediyesi, 4 yıl önce 117 kişinin hayatını kaybettiği İzmir Depremi’yle ilgili farkındalık yaratmak amacıyla çok sayıda etkinlik düzenledi. Bunlardan ilki olan İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği (İFOD) işbirliğiyle hazırlanan “Kent mi?” konulu fotoğraf sergisi izlenime açıldı. Açılışa Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, İFOD Proje Koordinatörü Tayfun Kocaman, fotoğraf sanatçıları, meclis üyeleri, muhtarlar, bürokratlar ve vatandaşlar katıldı.
İZMİR (İGFA) – Ana hizmet binası meclis fuaye alanındaki serginin açılışında konuşan Başkan Kınay, “Geçmişin yanlışlarını düzeltmezsek yeni doğrular yaratamayız. Bunun en güzel örneği fotoğraflardır aslında. Biz İFOD ile beraber bu sergiyi yaparken, bu alandaki fotoğrafları belediyemize gelen herkes görsün istiyoruz. Halkımızla beraber iç içe olalım. Ve geldiğimiz, getirdiğimiz her evrakta, her izinde, her dosyada buralardan geçerken birlerinin görmek istemediği, duymak istemediği, unuttuğu gerçekleri hatırlatalım diye uğraşıyoruz” diye konuştu.
SADECE RAKAM DEĞİLLER!
4 yıl önce kaybedilen canların, tüm afetlerin ardından olduğu gibi sadece rakamlarla anılmasını doğru bulmadığını vurgulayan Başkan Kınay, “Yitip giden hayatlar, umutlar, aileler, geçmiş, gelecek gibi değerlendirmelerin yapılmadığı bir acıyı yaşadık ve hala yaşıyoruz. Bu ülkenin geçmişi depremlerle ve acılarla dolu. Biz yaşadığımız acıların sebeplerini biliyoruz, sonuçlarını biliyoruz. Bu sonuçları en ağır bedellerle ödüyoruz, ödüyoruz, ödüyoruz… 30 Ekim’de konuşurken, yıllarca bu konuşmaları çok yaptık. Aslında hepimiz bu sürecin içerisinde bir parçayız. Her depremde, ama bu böyle olmamalıydı, ama bu yanlıştı diyoruz. Ama unutuyoruz, devam ediyoruz” dedi.
AMAÇ FARKINDALIK YARATMAK
30 Ekim Haftası’nı sadece anmak değil farkındalığı büyütmek amacıyla da yaptıklarına dikkat çeken Başkan Kınay “Biz farkındalığı vatandaş olarak büyütelim ki, ‘oğlum gelecekte bir kat daha çıktı’ demesin. ‘Aman şu kolonu keseyim de mutfağı büyüteyim’ demesin. ‘Aman ucuza iş yaptırayım mühendis mimar denetimi olmasa da olur’ demesin. ‘Evim 3 kat değil de 4 kat imarsız olsun’ demesin. Aynı zamanda yönetenler ve bu projeleri hazırlayan mühendisler, mimarlar, denetleyenler, müteahhitler, 3 kuruş fazla kazanacağım diye bakın nelere mal oluyor. Bunun farkında olmasını, diplomasını, imzasını doğru kullanmasını istedik” diye konuştu.
“DOĞRULARLA BAŞLAMAK İSTİYORUZ”
Başkan Kınay, Karabağlar’ın kentsel dönüşüme en fazla gereksinim duyan ilçelerin başında geldiğini hatırlatarak, “Bunları düzeltirken, işe doğrularla başlamak istiyoruz. Kentimizin planlarını hayata geçirirken, yönetimiyle, doğru yapılaşmasıyla yaşayan ve yaşatan Karabağlar yapmak istiyoruz. Bir daha bu acılar yaşanmasın diye hep beraber mücadelemizi edelim. Doğru için de hep beraber çalışalım ve o doğruları büyütelim” dedi.
İFOD Proje Koordinatörü Tayfun Kocaman ise farkındalık yaratmak ve dikkat çekmek amacıyla 35 arkadaşıyla birlikte bu sergiyi daha önce farklı noktalarda açtıklarını belirterek “Sergiye ‘Kent mi?’ adını koyduk. Yani böyle bir kent olur mu? Olmalı mı? Bu bakış açısı değiştirilmeli mi diyerek yaptık. Vermiş olduğunuz destek için teşekkür ederiz” dedi.
Başkan Kınay konuşmanın ardından Kocaman’a doğa dostu sertifika vererek teşekkür etti. Serginin ardından “Depremde yıkılan bir binanın anatomisi” isimli belgesel gösterimi de yapıldı.
35 sanatçının katılımıyla hızla büyüyen nüfus sorunu ve çarpık kentleşmeye dikkat çekmek amacıyla hazırlanan sergi, fotoğraf sanatçıları Tayfun Kocaman ve Liane Bencuya koordinatörlüğünde düzenlendi. Sergi 12 Kasım tarihine kadar açık kalacak
ETKİNLİKLER DEVAM EDECEK
Bu arada Karabağlar Belediyesi deprem farkındalığı haftasında etkinliklere devam edecek…
Programlar
31 EKİM PERŞEMBE
• KARBEM ÖĞRENCİLERİ İLE TEMEL AFET BİLİNCİ EĞİTİMİ VE DEPREM SİMÜLASYONU
???? 15.00
???? İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Eğitim Yerleşkesi
01 KASIM CUMA
• DEPREMLE YAŞAMAK // Sunum
• DERİN UĞULTU // Belgesel
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
???? 14.30
???? Karabağlar Belediyesi Muzaffer İzgü Konferans Salonu
02 KASIM CUMARTESİ
• 30 EKİM’DEN 6 ŞUBAT’A DEPREMİN GÖLGESİNDE YAŞAM // Panel
???? 15.00
???? 100. Yıl Uğur Mumcu Parkı Amfi Tiyatrosu
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Bir gecede değişen hayatlar, geri dönülemez düzenler ve geri dönemeyen insanlar. Enkazda kalanlar ve tüm şehrin enkazını omuzlarında taşıyanlar.
Bu gece sönen sadece ışıklar değil, yıkılan sadece şehirler değil; hayatlar, umutlar, gözlerdeki ışıklardı.
Her yara sarılmazmış, zaman ilaç olamıyormuş bazen, mevsimlerden bağımsızmış şehirlerin sıcaklığı, saniyeler dönebiliyormuş saatlere enkazın başında tek bir ses uğruna beklerken.
Yarım kalmışlıklarımız vardı. Yürünmesi gereken yollarımız, alınması gereken gönüllerimiz, sarılmamız gereken insanlar, yaşamamız gereken anılarımız vardı.
Acı biriktirdik, özlem biriktirdik, sözler biriktirdik, sarılmalar biriktirdik,
Bazı yollardan son defa geçtik, en sevdiklerimize son defa sarıldık, son defa göz göze geldik; bazılarımız son defa daldı uykusuna, yarın için planlar yaptık habersizce.
Bazı alarmlar bir daha çalmadı, bazı kapılar bir daha açılmadı ve ısınmadı bazı bedenler.
Saatler ilerledi belki ama biz aynı gecede durdurduk zamanı.
06/02 04.17'
0 notes
Text
Enkazlar altında yaşıyoruz bir çoğumuz..
Kimi yoklukların enkazı altında,
Kimi yıkılan hayallerinin enkazında..
Kiminin çocukluğu,kiminin gençliği,
Kimi de yıkılan yuvaların enkazı altında..
Bazen yorgun düşüyor nefes alamıyoruz..
Bazen bir boşluktan güneşe bakıyoruz.
Bazen elimiz kolumuz kırılıyor,
Bazen çok ağır geliyor yüreğimiz sıkışıyor..
Parayı gücü koymuşuz sevginin üstüne,
Sevgi can çekişiyor enkaz içinde..
Görmüyoruz,duymuyoruz,
Değmiyor kimse,kimsenin yüreğine..
Arada silkelenip gelsekte kendimize,
Herkes kendiyle meşgül,
Kendi enkazının içinde..
Hergün biraz daha kayboluyor mutluluk,
Yerleşiyor yerine gözlerdeki endişe..
Umutlar kırık,Tebessümler buruk,
Hayat hergün zorlaşıyor,
Yıkılan insanlığın, enkazının içinde..!!
164 notes
·
View notes
Text
Yıkılan binalar arasında kaybolan umutlar gördü, bir maskeden bir diğerine geçerken yorulup düştü... Kendisini saran bu hastalık geriye bir yara izinden başka bir şey bırakmadı... Şimdi ise aynı hastalığı görüyor... Bir başkasında... Ne yapacak? Savaşacak mı? Kıracak mı? Susup karışmayacak mı? Hayır... O sadece her gecesinde olduğu gibi huzurdan yoksun çatısı altında gözyaşları d��kecek... Çünkü o aşkından vazgeçemeyecek kadar cesur... Çekilen kılıç barışı asla ayaklar altına getirmedi, bu sefer ne bir ateş ne bir darbe... Yalnızca kaderden gelecek olan mektupları bekleyen aciz bir adam...
2 notes
·
View notes
Text
Ufak tebessüm, kocaman hayaller, yıkılan umutlar:)
4 notes
·
View notes
Text
Iste hayatimda yepyeni bir yelken açtım sonsuza adadığım bir yelken o yelken de ben ve yıkılan umutlarım ile okyanusun derinliğine gidiyoruz ki o umutlar yok olsun
5 notes
·
View notes
Text
yıkılan hayaller ve boş umutlar sonrası sessizlik
5 notes
·
View notes
Text
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel bir kız varmış. Yangınların arasında kalmış ve oradan hiç çıkamamış bir kız. Dinlediğim ve okuduğum bütün masalların sonu iyi bitiyordu biri dışında, benim masalım. Bu bir masal mi, gerçek mi? Yoksa o evde gözlerim kapandi ve ben uzun bir rüyada mıyım? Rüyamda yağmur yağdı, güneş açtı. Umutlar ve hayaller güneş, mutsuzluklar ve ihanetler yağmurdu. Prenses prensle dans etti, Kral ruhunun yangınında şeytanla anlaşmaya girdi, Kraliçe bir oyunu kaybetti. Yavaş yavaş bütün sarayı koyu gri bir duman sardı ve prenses ile prens dumanın içinde kayboldu ve yıkılan hayallerinin sisli dumanında can çekiştiler.
1 note
·
View note