#Mülteciler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Erdoğan'ın Mülteciler Üzerine Açıklamaları Yeniden Gündemde
Erdoğan’ın Mülteciler Hakkındaki Açıklamaları Yeniden Gündemde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz yıl 19 Eylül’de Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştirdiği ziyarette medyaya verdiği bir röportajda, muhalefeti mültecilere karşı ‘acımasız’ olmakla itham etmişti. Bu konuşma, sosyal medyada yeniden gündem haline geldi. ”MUHALEFET ÇOK ACIMASIZ” Röportaj sırasında spikerin,…
0 notes
Text
İA HABER AJANSI Fransa’nın tartışmalı göç yasası 43 kentte protesto edildi https://www.iahaber.com/fransanin-tartismali-goc-yasasi-43-kentte-protesto-edildi/135241/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr www.iahaber.com https://iahaber.com
0 notes
Text
mülteci sorunu
yerinden edilmiş birçok insanın kendi ülkelerinden başka bir ülkeye zor veya tehlikeli bir şekilde taşınması olarak tanımlanıyor olması gerekirdi. göç etmek zorunda kalan insanların çektiği çilelere gönderme yapıyor aslında bu tanım, fakat Türk halkı olarak biz bu tanımın “yerleşilen bölgedeki halkın çektiği çileler” versiyonunu yapabiliriz sanırım.
her gün çeşitli sosyal medya platformlarında pek çok aşırılık, taciz ve daha da k��tü şeylerin haberlerini görüyoruz. bunların çoğunluğu mülteciler tarafından olmaya başladı veya bilinçli olarak özellikle onların yaptıklarını servis ediyorlar bize, bilemiyoruz.
ben bugün başımdan geçen bir şeyi anlatmak istiyorum, ilk kez bizzat şahit oldum böyle bir olaya. Marmaray’da Ayrılık Çeşmesi-Yenikapı arası seyahat ediyordum. durakta bindim, bir boş yer gördüm, başka bir kız da benimle binip aynı yere hamle yaptı ama ben oturdum. kız ayakta kaldı. tam o sırada karşımda beş genç adamın oturduğunu gördüm. hepsi yabancı uyrukluydu, nereli olduklarını bile bilmiyorum. benim hizamda da iki tanesi oturuyor, bir tanesi de ayakta gidiyordu. tam benim karşımda oturan adam, ayakta kalan kıza öyle bir baktı ki… baştan ayağa, dilini dudaklarında gezdirip pislik bir gülümsemeyle süzdü kızı. kız da yukarıya baktığı için görmedi bunun baktığını. adam yanındaki arkadaşına bir şey söyledi ve bu sefer öbürü de aynı şekilde bakmaya başladı. dillerini anlamadığımız için fısıldamak bir yana, yüksek sesle kıza bakıp konuştular. o kadar sinirlendim ki, ne yapacağımı da bilemiyorum tabii, yumruğumu sıktım. bu sefer adamın gözü bana takıldı ve yine arkadaşına bir şeyler söyledi, diğeri de baktı ve bir şeyler konuştular. telefonumu çıkartıp sevgilime olanları yazmaya başladım ama bilerek kamerayı adamlara doğru tuttum ki rahatsız olsunlar bu utanmaz hareketlerinden. yanımdaki kişi Üsküdar’da inince kız yanıma oturdu ve bu sefer ikimiz adamların tam karşısında kaldığımız için baya baya bakıp konuştular beş kişilik grup olarak. kameraya bakıp rahatsız bir şekilde konuşmaya devam ettiler bir süre. sonra aralarından biri ayağa kalktı, benim hizamda ayakta giden adamın yerine geçip ekranıma bakarak onları video alıp almadığıma emin oldu. bütün bunlar olurken ineceğim durağa gelmiştim. kız da, adamlar da aynı durakta indiler. yanımdan geçerken bana tip tip baktılar. yol boyunca kıza olanı söylesem mi yoksa cıngar mı çıkarsam ya da hiçbir şey yapmadan gitse miydim diye çok düşündüm. olayları olduğu şekliyle sevgilime anlatmam delirmesine yetti ve direkt polis çağırsaydın dedi. adamların ne konuştuğunu anlayabilseydim keşke, belki o zaman polis çağıracak bir şey bulabilirdim ama ortada bir kanıt olmadan bir şey yapamazdım, bu şekilde o herifler de kızı ve beni gözleriyle yediler.
2 notes
·
View notes
Text
AB’de skandal! Mültecilere kafeste insanlık dışı muamele
AB’de skandal! Mültecilere kafeste insanlık dışı muamele
Yıllardır mülteciler konusunda belirlenen politikaların uygulanmasını ve kural ihlallerinin engellenmesini sağlama konusunda üye ülkelerine söz geçirmekte zorlanan Avrupa Birliği’nde (AB) yeni bir “geri itme” skandalı ortaya çıktı. Aralarında Fransız Le Monde, Alman Der Spiegel, İngiliz Sky News gibi yayın kuruluşlarının bulunduğu bir platform tarafından yapılan ortak araştırma, AB topraklarında…
View On WordPress
0 notes
Text
Yunanistan'dan mülteci ayrımı itirafı: Yaklaşım farkı AB'nin kararı
Yunanistan’dan mülteci ayrımı itirafı: Yaklaşım farkı AB’nin kararı
Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Notis Mitarakis, Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’dan gelen mültecilerle, diğer ülkelerden gelen mültecilere yaklaşımının farklı olduğunu belirterek, resmen tanınan tüm mültecilerin AB içerisinde serbest dolaşım hakkı olması gerektiğini kaydetti. Basın toplantısında konuşan Mitarakis, gazetecilerin göç sorununa ilişkin sorularını yanıtladı. Mitarakis, “Ukrayna’dan…
View On WordPress
0 notes
Photo
#sarıgül #göçmenler #mülteciler #sığınmacılar #türkiye https://www.instagram.com/p/CdQTj-1Kesw/?igshid=NGJjMDIxMWI=
2 notes
·
View notes
Text
İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç: Bu bir 'ümmet projesidir'. SADAT'ın projesini, Kanal İstanbul ve göçleri birlikte düşünün!
İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç: “Bu bir ‘ümmet projesidir’. SADAT’ın projesini, Kanal İstanbul ve göçleri birlikte düşünün. Ne yapılmak istendiği o kadar açık ki!” İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç, “Türkiye’ye gelen mülteciler Alevi, Şii veya Hıristiyan olsaydı; şu an hararetle mültecilerin Türkiye’de kalmasını isteyen İslamcılar yine destekler miydi?” diye sordu. Siyaset Bilimci Sedef Kabaş’ın Youtube…
View On WordPress
0 notes
Photo
#önderkaraçay #mobbingbank #mülteciler #mürteci https://www.instagram.com/p/CchdjVQgVMf/?igshid=NGJjMDIxMWI=
5 notes
·
View notes
Text
Hayat Çürürken
Bütünüyle simsiyah bir menzil temsili karşımıza çıkıyor. Hakkın da hukukun da, norm ve kıstasların da tamamen yerle yeksan edildiği bir karanlık günceyi boğuyor. Bütünüyle bir hayat iminin var edilmesi imkansız kılınmak isteniyor. Hayatın ederinin de kapsamının da konuşulması imkansız kılınıyor. Cerahat günü boğarken, muktedir ve avenesi olanların ol tekrar, bozuk plak gibi yineleye geldikleri eylemlerle, hakkın üstü çiziliyor. Hukuk sizlere ömür kılınıyor. Norm anormalden, kıstas kısas ile biçimlendiriliyor. Demokratik ülke hali ve isteminin kökten delik deşik edilmesi yolunda yürünen tek istikamet kılıyor. Simsiyah, kapkaranlık kılınıyor her gün, her yer, her dönemeç. Bir ülke fikriyatının, yaşatan bir saha ya da vatan imgesinin çürütülmesi o el birliğiyle güncellenen dönemeçlerdeki yıkımlarla birlikte şekillendiriliyor. Simsiyah bir ülkeye uyanıyor bir ülke hemen her sabah, hemen her şekilde arasız ve fasılasız.
Baş amir ve baş faşistin birlikte var ettikleri devlet denilenin yenisinin gölgesinin düştüğü bir karanlıktan ibaret olarak yaşama aksettiriliyor. Cürümler cürümleri takip ede dururken o ezberlerden var edilmiş düşman metaforu, kesintisiz kılınan hedef almalar, hiç aralıksız bir biçimde sunulan seçeneksizlik ile birlikte yaşam tepetakla ediliyor. Tek adam rejimi o her yıkımı kendi bekası için bir fırsat olarak görmesinin ceremesi bu ülkedeki simsiyahın kesintisizliğine dönüşüyor. Yolun yordamın hepten yıkıma, her an çürümeye çıkartıldığı bir yerin gerçekliğinde vatan imgesi daha ismen anılmadan tuzla buz ediliyor. Kesintisiz, essiz, belirgin bir biçimde enkaz ve tüm o karanlık bir normal diye addediliyor. Nutuklar, söylenişler verilen demeçler ve fazlasında iktidar ve yancı faşist çetenin elinde bir sahne dipsiz bir cehennemin ta kendisine dönüştürülüyor. Her an yeniden güncellenen yıkımın, her ana zerk edilen nefretin, her gün yeniden diriltilen ayrımcılığın artık habis bir karanlık dışında hiçbir şeyi var etmediği afakidir. Şu yaşadığımız günlerin belki de doğrudan bariz bir özetidir.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde 3 Suriyeli işçinin, bir saldırgan tarafından gece uyku halindeyken yakılarak katledildiğini iddia etti.
16 Kasım’da yaşandığı belirtilen olayda, saldırganla Suriyeli gençler arasında herhangi husumet bulunmadığı, olayın ırkçı bir saldırı olduğu ifade edildi.
Gözlemevi olayla ilgili araştırmasının sonucunu henüz yayınlamazken, hayatını kaybeden 3 gencin fotoğrafları ve kimlik bilgileri sosyal medyada paylaşıldı.
Suriyeli gençlerin 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Bish olduğu öğrenildi.
İHD İzmir Şubesi de sanal medya hesaplarından konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: "16 Kasım'da İzmir Güzelbahçe'de 3 Suriyeli mülteci gencin benzinle yakılarak hayatını kaybettiği duyumunu aldık. Mülteci dernekleri ve hak örgütleriyle beraber yaptığımız ilk araştırmalarda şunlar tespit edildi: Olay 16 Kasım'da gerçekleşmiş. Bir şahsın 3 Suriyeli mülteciyi önce benzinle yakmış ardından aynı şahıs iki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını bıçaklayarak öldürmüş. Aileler karakola çağrılmış ve susmaları için uyarılmışlar. İnsan Hakları Derneği olarak sürecin takipçisi olacağız."
Öte yandan Mezopotamya Ajansı'nın görüştüğü İzmir Barosu Mülteci Komisyonu ile mülteci dernekleri de konuyla ilgili duyum aldıklarını ancak, araştırmaların devam ettiğini ve netleşmesi halinde açıklamalarda bulunacaklarını belirtti.
Konuya dair Özgürlük için Hukukçular Derneği’ne (ÖHD) başvuruda bulunan Taha Elgazi, 3 Suriye’li gencin de işçi olduğunu aktardı. Gençlerin bulunduğu yeri Kemal adında bir kişinin ateşe verdiğini belirten Elgazi, iki gencin 15 saat içinde bir gencin ise bir hafta sonra yaşamını yitirdiğini aktardı.
Olayın ardından polisin geldiğini ve olayın bulunduğu yere yakın bir yerde yaşayan bir yurttaşın ifadesinin alındığını aktaran Elgazi, bu kişinin, “Kemal iki gün öncesinde gelip ‘bunları yakacağım’ dedi” şeklinde ifade verdiğini paylaştı. Elgazi, soyadı öğrenilemeyen Kemal adlı kişinin daha sonra tutuklandığını söyledi.”
Bütünüyle simsiyah bir menzil karşımıza çıkıyor. Bir asırdır süre giden nefret, ötekilerin, öyle bildirilenlerin bu sahadaki yaşam haklarına saldırılar kesintisiz kılınıyor. Soykırımın üstüne temellendirilmiş olan sahanın hazin gerçekliği bir kere daha gün yüzü buluyor. Bir koca asırdır nefret ekenin, Ermeni’den, Süryani’ye, Rum’dan, Pontos’a, Yahudi’den öteki olarak gayrimüslim dışından kulvara eklediği Alevi inancı, Kürd kimliği gibi zamana ait, zamana yayılmış bir yok edicilik kabusu yeniden hortlatılır. Ankara’nın ortasında pogrom var edilmişken, İstanbul’un Esenyurt’unda mülteciler hedef kılınırken, Bolu’da muhalefet partisinden bir zırzop efendinin çıkarta geldiği ucubelik dolu ayrımcılık ve nicesiyle daim bir önyargı refakatinde bu cürümler sarmalına bir ek daha var edilir. Bir cinayetler, daimi bir katliamlar silsilesine rehin edilmiş ülkede buna son ek Suriyeli üç insanın canının aleni çalınmasıdır.
Eda Aktaş’ın Evrensel Gazetesi’ndeki haberinden aktaralım: “İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde 16 Kasım günü Suriyeli inşaat işçileri 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Bish’i katleden saldırganın ifadesine ulaşıldı. Saldırgan ifadesinde katliamı tasarlayarak ve milliyetçi saiklerle gerçekleştirdiğini itiraf etti.
İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonunda bulunan avukatlar, savcılık dosyasından saldırganın ifadesine ulaştı. 1981 doğumlu saldırgan ifadesinde, 2000'lerde askerlik yaptığı dönemlerde kendisinin bir komutan tarafından çağırdığını ve JİTEM’e davet edildiğini söyledi.
Bir süre JİTEM’in gizli operasyonlarında yer aldığını iddia eden saldırgan, ifadesini şöyle sürdürdü: “Ama şimdi açıklayamam devlet sırrıdır. Ondan sonra ben İzmir'e memleketime döndüm ve çeşitli işlerde çalıştım. Seferihisar’da bir evim var. Arabanın camında bir gün not buldum. Bu notta ‘göreve başla’ yazıyordu. Bir zaman sonra bir not daha buldum, ‘Göreve devam et’ yazıyordu. Üçüncü notta ‘temizliğe başla’ yazıyordu. Temizliğe başla lafını Türkiye’yi Suriyelilerden temizle olarak anladım. Birlik Beton’a gittim. Eski arkadaşlarıma bana iş ve yer vermelerini istedim. ‘Tamam’ dedi."
İfadesinin devamında bir süre Suriyeli işçilerle odada birlikte kaldığını ve havasız kaldığı bahanesiyle odadan çıktığını anlatan saldırgan, “Hiç konuşmadık onlarla. Çok havasızdı. Çıktım dışarı hava aldım. Sonra hastaneye gittim bana iğne yaptılar. Sonra geri döndüm arabamın bagajında 5 litre su bidonunun içinde benzin vardı. Bidonu bir çuvala koydum. Yakınlarda bir cami var, camiye gittim ceketimi çıkardım beni tanımasınlar diye. Benzin bidonunu çuvala koydum. Bu kişilerin kaldığı odaya geldim. Odanın kapısını altına bez koydum, benzini döküp yaktım. Daha sonra camiye geri gittim, ceketimi aldım, eşyaları çuvala koydum, yoluma devam ettim” dedi.
Yangından sonra olay yerine geri gittiğini de ifadesinde belirten saldırgan, “Sonra tekrar işyerine döndüm. Yangını gördüğüm için geldiğimi söyleyerek oradakilerle konuştum” dedi.
İfade sonrası savcılığın saldırganın akıl sağlığının sorgulanması için hastaneden rapor istediği de belirtildi.”
T24’ten de iliştirelim: “İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Güzelbahçe ilçesinde 16 Kasım tarihinde 3 Suriyeli işçinin yakılarak katledilmesiyle ilgili bölgede yaptığı incelemelerin sonucunda şube binasında açıklama yaptı.
İki gün önce, 20 Aralık 2021 tarihinde Sığınmacı Hakları Platformu’nun İnsan Hakları Derneği’ne ulaşması ile birlikte İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde işçilik yapan 3 Suriyeli mülteci; Ahmed El Ali, Memun En Nebhan ve Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş’in 16 Kasım 2021 tarihinde yaşamlarını yitirdiklerini öğrendik.
“Bu haber üzerine derhal inceleme ve araştırmalara başladık. Araştırmalarımız gereğince yaşamını yitiren mültecilerin aileleriyle iletişime geçtik. Edinebildiğimiz ilk bilgiler; 3 Suriyeli mülteci gencin benzinle yakılarak hayatını kaybettiğiydi. Ailelerle ve Sığınmacı Hakları Platformu ile bir araya gelerek olayın yaşandığı yeri inceledik. İşçilerin çalıştığı yer sahibi ve avukatlarıyla görüşme sağladık.
Görüşmelerimizden olayın 16 Kasım 2021 günü sabah dört sıralarında mültecilerin kaldığı odaya benzin dökülerek ateşe verildiği, olayı gören diğer çalışanların hemen hızla oraya koştuğu, üç mültecinin kendilerini dışarıya atmaya çalışarak yardım istediklerini gördükleri, hemen iş yeri sahibine haber verdikleri, iş yeri sahibinin 4 buçuk sıralarında olay yerinde olduğu, hemen ambulans, polis ekipleri ve itfaiyeye haber verdikleri, aynı saatlerde devriye polislerinin de yangını görerek olay yerine geldikleri, üç kişinin Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yeşilbahçe Devlet Hastanesi ve 9 Eylül Hastanesine kaldırıldıkları, yoğun bakıma alındıkları, Ahmed ve Muhammed’in olay gününden iki gün sonra sabaha karşı ikişer saat arayla yaşamını yitirdikleri, Memun’un ise olay gününden bir hafta sonra yaşamını yitirdiği, yaşamını yitirenlerden ikisinin İzmir’de cenazelerinin defnedildiği, bir kişinin ise ailesinin talebi üzerine Suriye’ye defnedilmesi için gönderildiği bilgilerine ulaştık.
“Olayın detaylarına ilişkin öğrenebildiklerimiz de; 16 Kasım 2021 günü saat sabah 4 civarında K.K. (40) isimli katil, mültecilerin kaldığı odayı benzin dökerek yakmıştır. Olay günü; olay yeri inceleme, Güzelbahçe Emniyeti ve itfaiye ekiplerinin olay yerinde incelemeler gerçekleştirdiği, itfaiye ekiplerinin gerçekleştirdiği incelemelere göre ilk raporlarında mültecilerin kaldığı odada bulunan elektrikli sobadan kaynaklı yangının çıktığı belirtilmiştir.
Ancak K.K., olayı gerçekleştirmeden önce akşam 8-9 civarı Urla’da çalışan bir işçi arkadaşına ‘orası yanacak, o Suriyeliler bugün ölecek’ şeklinde konuştuğu, daha sonra iş yeri çalışanlarının bu duyumu öğrenmeleri üzerine iş yeri sahibi ve avukatlarına bilgi verdiği ve daha sonra bu duyumun emniyete iletildiği ve emniyet tarafından kişinin tespit edilerek teknik takibe alındığı belirtilmiştir.
26 Kasım 2021 günü aynı kişinin (Güzelbahçe’de bulunan) iddia bayisi sahibi bir kişiyi takip ederek evinin önünde kişiyi ve eşini bıçaklaması üzerine olay yerinden kaçarken yakalandığı ve o gün verdiği ifadesinde Güzelbahçe’de yaşamını yitiren Suriyeli mültecileri kendisinin bir bidon benzin dökerek yaktığını söylemiştir. Katil bu ifadesinin üzerine tutuklanmış ve hapishaneye sevk edilmiştir.
“Dosyayı inceleyebildiğimiz kadarıyla olayın tasarlanarak ırkçı saikle işlendiği ortadadır. Ancak bu durum kamuoyunda kişinin akli dengesinin bozuk olduğu, Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saikle cinayet işlemediği gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ırkçı saikle işlenen cinayetin örtbas edilmesine yöneliktir.
Dosyadaki kısıtlama nedeniyle şimdilik bu kadar bilgi verebilmekteyiz. Ancak soruşturma ve kovuşturma sürecini takip edeceğimizi ve ilerleyen aşamalarda bilgilendirmeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz.
Geçmişten bugüne Türkiye’de nefret söylemleri, ırkçı saldırılar ve cinayetler her geçen gün katlanarak artmaktadır. Mülteciler ile ilgili sorunların başında ülkedeki yasalar ve yasaların uygulanışı gelmektedir. Türk Ceza Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bu durum her ne kadar düzenleme altına alınmış olsa da pratikte hiçbir karşılığı olmamakta, adli olaylar olarak dosyalara konu edilmektedir.
Mülteci, sığınmacı, göçmenlere dönük ırkçı ve ayrımcı söylemlerin sürekli gündemde tutulduğu ve bu söylemler için etkin soruşturmaların açılmadığı bilinmektedir. Siyasi iktidar tarafından mülteci, sığınmacı ve göçmenleri araçsallaştıran söylem ve politikalar muhalefet tarafından mültecileri, sığınmacılar ve göçmenleri yük olarak gösteren politik söylem konusu haline getirilmesinde iktidar ve muhalefetin sorumluluğu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’deki yoksulluğun, işsizliğin sorumlusu olarak mülteciler, sığınmacılar ve göçmenlerin gösterilmesi onları nefret söylemine maruz bırakarak ırkçı saldırılara açık hale getirmektedir. Mülteci düşmanlığının gittikçe yayılmasının sonucu olarak 16 Kasım’da Güzelbahçe’de yaşanan bu saldırının benzerlerinin devamının geleceği endişesini yaşamaktayız.
Mülteci/sığınmacı ve göçmenler savaşlardan, yoksulluktan, yaşamlarını tehdit eden tehlikelerden kaçmak, yalnızca yaşama tutunmak amacıyla bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan insanlardır. Mültecilik bir neden değil acı bir sonuçtur. Terk etmek zorunda kaldıkları yerlerde yaşadıkları travmanın dışında da geldikleri yerlerde yaşamış oldukları her türlü zulüm kendini sürekli tekrar eden bir travmaya dönüşmekte; emekleri sömürülmekte, kötü yaşam koşullarının olduğu yerlerde yaşanmaya zorlanmakta, hakları ihlal edilmekte, şiddet görmekte ve yaşamlarını kaybetmektedirler.
Siyasetçilerin araçsallaştırıcı, ırkçı ve ayrımcı söylemleri terk ederek öncelikle mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yaşam güvenliğini sağlamak ve devamında insani yaşam koşullarını düzenlemek, insani bir göç ve mülteci politikasını geliştirmek gibi zorunlulukları vardır.
Siyasetçiler hitap etmiş oldukları kitlelere karşı, mülteci/sığınmacı ve göçmenleri sorunların kaynağı olarak gösteren, provoke edici ve linçe açık hale getiren söylemleri derhal terk etmelidir. İnsan hakları savunucuları olarak Güzelbahçe’de yaşanan saldırı ile ilgili adli ve idari yönden etkin bir soruşturma süreci yürütmeye davet ediyoruz. İnsan Hakları Derneği olarak da sürecin takipçisi ve müdahili olduğumuzu, dosyanın takipçisi olduğumuzu buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz.”
Bütünüyle simsiyah bir güncellik ortaya seriliyor. Her şeyiyle karanlığa gömülmüş, bariz ve belirgin bir biçimde çıkışsız bir sahne hali hazırda var ediliyor. İçten içe nakşedilmiş o nefret söyleminin binbir türlü suretiyle karşılanmış bir menzilde, bir kere daha can almayı, yakarak var eden, bundan gurur(!) duyanbir güruh ortaya çıkıyor. Bir asır ve onca yaradan sonra, hala şerh düşüp onlar da bu topraklara gelmeseydi diye cümleler kuran vekil bozuntuları var olabiliyor. Şu sahnenin suna geldiği yegane şey bir kepazelikten ötesi olamazken, muhtaçlar, evsiz ve barksız konulanlar, haymatloslar, kafa kağıtsızlar vesaire olarak anılan insanların hayat haklarına gölgeler düşürülüyor, ne eksik ne fazla. Can çalmaların sofrasında hayatın ne ederi, ne anlamı, ne kapsamı ne de derinliği geriye konulur / bırakılır oysa. Birilerinin tapulu bostanı olduğu için değil hemen her kimlikten insanın birlikte var ettiği hayat imgesiyle anılan / bilinen bir yerde her şeyin çürümeye çıkması dert değil midir? Katliamcılığın alenen savunulabildiği yerde hayat her neye tekabül eder, sorguluyor musunuz? Bunlar da mı ağır gelmiyor, bu da mı milli ve yerli diye kodlanmış, kimisi kafatası ölçen, kimisi din imanla kıyasa girişen, kimisi en hakiki Türkün kim olacağına kafa yorarken ortaya çıkan dehşet tablo bir şey anlatmıyor mu, emin misiniz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: Deysem SİTİ – Mülteci Medyası – Evrensel
#meram#arzihal#hayat hakkı#mülteciler#suriyeli#hak#yaşam hakkı#katliamcılık#yok etme#nefret suçları#ırkçı saldırılar#tek kimlik#kör karanlık#süreğen yıkım#karanlık çağ#biyopolitika#cerahat#ihd#suç devleti#kötücül ruh#yıldırı#haymatlos#gelecek yok#körlük#kapan#yaşam nereye?#demokrasi nedir?#devlet102
0 notes
Text
Erdoğan: Suriyelileri, Afganları ülkelerine göndermeyeceğiz!
Erdoğan: Suriyelileri, Afganları ülkelerine göndermeyeceğiz! Erdoğan, “Muhalefet ‘Seçimi kazanırsak Suriyelileri göndereceğiz’ diyor, biz göndermeyeceğiz. Irak’tan, Suriye’den, Afganistan’dan Türkiye’ye gelmişlerdi. Bugün Ukrayna’dan geliyorlar. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Bu ülke daima mazlumların sığınağı olmaya devam edecektir.” dedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe’de…
View On WordPress
0 notes
Photo
Kurtuluş Savaşı'nda bize bilezik gönderdilerse biz de onlara gönderelim bitsin bu tartışma @suleyman_soylu Mülteci istemiyorum. Bu ülkeye fayda değil zarar getiriyorlar ve daha fazla zarar getirecekler. Bunun biran önce engellenmesini istiyorum. #mülteci #mülteciistemiyorum #mülteciler #istemiyorum #afganlarıistemiyoruz #suriyeliler #suriyelileriistemiyorum (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/CScCI-bjI8z/?utm_medium=tumblr
#mülteci#mülteciistemiyorum#mülteciler#istemiyorum#afganlarıistemiyoruz#suriyeliler#suriyelileriistemiyorum
0 notes
Photo
Evet aslında sorulması gereken soru bu. Bilerek alınmıyorsa(!) ciddi bir güvenlik zafiyeti mi var? Afganlılar gibi Pkk lilarda girebilir mi? Her yerde bombalar patlayan zaman geldi aklıma... Yine aynı senaryoları izleyecek en kötüsü yaşayacak mıyız? @maiaece teşekkürler... #mülteci #sığınmacı #mülteciistemiyorum #mülteciler #türkiye #turkiye #sondakika #haber #suriyeli #afgan #afganlar (Turkey) https://www.instagram.com/p/CSVHshFq-SH/?utm_medium=tumblr
#mülteci#sığınmacı#mülteciistemiyorum#mülteciler#türkiye#turkiye#sondakika#haber#suriyeli#afgan#afganlar
1 note
·
View note