#Türkiye’nin dış yardımları
Explore tagged Tumblr posts
Text
Erdoğan: “Yeni Yapılanma İçin Hakan Fidan’ı Suriye’ye Gönderiyoruz”
2 minutes Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, D-8 Zirvesi dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda, Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin bu süreçteki rolüne dair önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, yeni dönemde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye’ye gideceğini belirterek, “Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar” dedi. Suriye’ye İnsani Yardım ve Yeni Yapılanma Cumhurbaşkanı…
#D-8 Zirvesi#DEAŞ ile mücadele#Erdoğan#Erdoğan Trump#Hakan Fidan#PKK/YPG ile mücadele#Suriye#Suriye anayasa#Suriye geçiş süreci#Suriye halkı#Suriye&039;de barınma#Suriye&039;ye insani yardım#Suriye’nin geleceği#Suriye’nin yeniden yapılandırılması#Suriyeli mülteciler#Türkiye dış politikası#Türkiye&039;nin sınır ötesi politikası#Türkiye-Suriye ilişkileri#Türkiye’nin dış yardımları#Türkiye’nin Suriye etkisi#Türkiye’nin Suriye rolü#Trump#yeni yapılanma#yeniden imar çalışmaları
0 notes
Text
Erdoğan: ''İsmet İnönü'nün ülkenin başında olduğu dönemde Amerikan yardımları bahane edilerek tüm stratejik savunma sanayi projelerinin iptal edildiğini, araştırma geliştirme ve üretim faaliyetleri durdurulduğunu, fabrikaların kapısına kilit vurulduğunu, eğer o gün bunlar yapılmış olsaydı, bugün biz çok ama çok farklı yerdeydik. İşte bu utanç verici mirasın sahibi CHP'dir'' dedi. **** ATATÜRK sonrası CHP İKTİDARI 1939-1950 11 yılda “TEK DİKİLİ AĞACI YOK..” denilen İNÖNÜ’nün CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMİ; Takdir ve yorum sizlerin..;
ATATÜRK’ün ölümünden sonra MUSTAFA İSMET İNÖNÜ DÖNEMİNDE YAPILANLAR
1939 - Bursa Merinos Fabrikası üretime başladı. 1939 – Ergani Bakır madenleri İşletmesi hizmete girdi. 1939 – Karabük Demir Çelik Kok Fabrikası üretime başladı. 1939 – İstanbul’da yabancıların işlettiği Tramvay ve Tünel tesisleri devralındı. 1939 – Bursa ve Mersin elektrik tesisleri devletleştirildi. 1939 – Adana Elektrik Şirketi devletleştirildi. 1939 – Sivas’ta Demiryolu Makinaları Fabrikası kuruldu. 1939 – Aydın’da 4000 köylüye toprak dağıtıldı. 1939 – İstanbul’da kent içi ulaşım, havagazı ve elektrik dağıtımı yapacak İETT kuruldu. 1939 – Fransız askerleri Hatay’dan çıkartıldı, Hatay Türkiye’ye katıldı. 1939 – Karabük Demir Çelik Fabrikası Yüksek Fırınları hizmete girdi. 1939 - Malatya iplik fabrikası hizmete girdi . 1939 – Ankara Havagazı Şirketi devletleştirildi. 1939 – Karabük Demir Çelik Boru Fabrikaları hizmete girdi. 1939 – Unkapanı Atatürk Köprüsü açıldı. 1939 – İlk Türk denizaltısı Atılay Haliç’te denize indirildi. 1939 – Sivas – Erzurum demiryolu açıldı. 15 yılda yapılan demiryolu 3.000 km’ye ulaştı 1939 – Tekirdağ Şarap Fabrikası hizmete açıldı. 1939 - TBMM binasının inşaatına başlandı. * 1940 – Raman dağında Petrol bulundu.. Milli Türk Petrol Şirketi kuruldu. 1940 – Köy Enstitüleri kuruldu. (Toplam sayısı 21’i bulan köy enstitüleri 1954 yılında kapatıldı) 1940 – İstanbul Radyo İstasyonu hizmete girdi. 1940 – Ereğli Kömür İşletmesi kuruldu. Ereğli kömür ocakları devlete bağlandı. 1940 – Haliçte yapılan İkinci Türk denizaltısı donanmaya katıldı. 1940 – Taksim Gezi Parkı İstanbul’da açıldı. 1940 – Ankara’da Milli Halk Kütüphanesi açıldı. 1940 – Garp Linyitleri İşletmesi kuruldu. 1940 - Antalya - Manavgat - Konya karayolu açıldı 1940 - Şile enerji santralı hizmete açıldı 1941 – Gebere Barajı açıldı. 1941 – Türkiye ilk milli petrol şirketi Petrol Ofisi kuruldu. 1941 – Türk Hava Kurumu Ankara Etimesgut’ta uçak fabrikası kurdu. 1941 – THY Yurtiçi uçuş merkezlerinin sayısı 11’e çıktı. * 1942 – Ankara Etimesgut’ta üretilen ilk Türk uçağı deneme uçuşları yaptı. 1942 – Türk Devrim Tarihi Enstitüsü kuruldu. 1942 – İlköğretim seferberliği başladı. 1942 – Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıldı. 1942 – Dalaman ve Hatay Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu. 1942 – Atatürk Devrim Müzesi açıldı. * 1943 – Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsası Kanunu kabul edildi. 1943 – Zonguldak-Kozlu demiryolu hattı açıldı. 1943 – İstanbul’da Atatürk Bulvarı açıldı. 1943 – Ankara’da Gençlik Parkı açıldı. 1943 – Diyarbakır – Batman Demiryolu açıldı. 1943 – Seyhan barajı ve Regülatörü faaliyete geçti. 1943 – Sivas Çimento Fabrikası üretime başladı. 1943 – İstanbul’da Yıldız Parkı açıldı. 1943 – Ankara Fen Fakültesi açıldı. * 1944 – Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) kuruldu. 1944 – İzmit Klor Alkali Fabrikası hizmete girdi. 1944 – İzmit Selüloz ve kağıt Fabrikaları işletmeye alındı. 1944 – Ankara Etimesgut uçak fabrikasında çeşitli tiplerde 200 özgün uçak üretildi. 1944 – Anıtkabir’in temeli atıldı. 1944 – İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) kuruldu. 1944 – Mersin Limanı hizmete açıldı. 1944 – Gaziantep Havaalanı açıldı. 1944 – Fevzipaşa – Malatya ve Diyarbakır – Kurtalan demiryolları hizmete girdi. 1944 – Sakarya’da Ziraat Alet ve Makinaları Fabrikası üretime başladı * 1945 - Köy Enstitüleri ilk mezunlarını verdi. 1946 mezun öğretmenden 1878 inin ataması yapıldı 1945 – Şirketi Hayriye (İst. Şehir Hatları vapur işl.) devlet tarafından satın alındı. 1945 – Türkiye Birleşmiş Milletler’e kurucu üye olarak katıldı. 1945 – İskenderun Limanı hizmete girdi. 1945 – Türkiye ilk defa yerli ampul üretimine başladı. 1945 – Çiftçiyi ve Köylüyü Topraklandırma Kanunu kabul edildi. 1945 – Ormanlar koruma amacıyla devletin mülkiyetine geçti. 1945 – İstanbul – Londra ve İstanbul – Paris uçak seferleri başladı. 1945 – İlk yerli uçak motoru fabrikasının temeli AOÇ’de atıldı.. 1945 – Etimesgut Uçak fabrikası bünyesinde oluşturulan ARGE –Etüd Bürosu 16 ayrı tipte özgün uçak projesi üretti * 1946 - Türkiye çok partili sisteme geçti. Demokrat parti kuruldu. 1946 – İş ve İşçi Bulma Kurumu hizmete başladı. 1946 – İşçi Sigortaları Kurumu kanunu yürürlüğe girdi. 1946 – İstanbul – Ankara arasında yataklı tren seferleri başladı. 1946 – Ankara Üniversitesi kuruldu. 1946 – Elazığ Tekel Şarap Fabrikası açıldı. 1946 – Türkiye’nin ilk çok partili seçimleri yapıldı. 1946 - İkinci Türk denizaltısı YILDIRAY hizmete alındı 1946 - Raman-8 kuyusundan günde 450 varil petrol üretimine başlandı * 1947 – İstanbul Açıkhava Tiyatrosu açıldı. 1947 – İşçi ve İşveren Sendikaları Kanunu kabul edildi. İşçi ve işverenlerin örgütlenmesinin önü açıldı.. 1947 – Palu-Genç demiryolu hizmete girdi. 1947 – Rize Çay Fabrikası üretime başladı. 1947 – Eskişehir Demiryolu Takım Fabrikası hizmete girdi. 1947 – İstanbul’da İnönü Stadyumu açıldı. 1947 – Etimesgut uçak fabrikasında üretilen uçakların aerodinamik testlerini yapacak Ankara Rüzgar tünelinin kurulmasına başlandı * 1948 – Köprüağzı – Maraş demiryolu açıldı. Açılan son demiryolu hattı oldu; çünkü 1950’deki Adnan Menderes hükümetinden itibaren demiryolu yapımları durduruldu. 1948 – Çatalağzı Termik Santralı hizmete girdi. 1948 – Milli Kütüphane hizmete girdi. 1948 - Ankara Etimesgut’ta kurulan ilk yerli Uçak Motor fabrikası hizmete girdi. 1948 - Paris’te yapılan dünyanın en büyük havacılık fuarında Türk uçakları da sergilendi * 1949 – Porsuk Barajı açıldı.. 1949 – Emekli Sandığı kuruldu. 1949 – Türkiye İnsan Hakları Bildirgesini onayladı. 1949 – Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kuruldu. 1949 – İstanbul’da Kartal- Yalova araba vapuru hizmete girdi.. 1949 – Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikası Filyos’ta açıldı. 1949 – Muş’ta Alparslan Devlet Üretme Çiftliği kuruldu. 1949 – Murgul Bakır İşletmeleri üretime başladı. 1949 – Türkiye Avrupa Konseyi’ne kabul edildi. 1949 - Etimesgut uçak fabrikasında üretilen uçakların aerodinamik testlerini yapacak Rüzgar tünelinin inşaat ve montajı bitirildi. * İşte Atatürk’ün vefat ettiği 10 kasım 1938’den Demokrat Partinin iktidara geldiği 1950 yılına kadar geçen 11 yılda CHP’nin yaptıkları.. Bu dönem aynı zamanda İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı dönemdir. Bu dönemin ilk 6 yılı dünyayı kasıp kavuran ll.Dünya savaşının sürdüğü, Türkiye’nin bu uğurda 2 Milyon Mehmetçiği silah altında bulundurmak zorunda olduğu yıllardır. Bu dönemin son 5 yılı ise Stalin canavarının Türkiye’den toprak talep ettiği, tehdit ve korku dolu yıllarıdır.. Bu dönem, Türkiye’nin dış borç alamadığı, fakat Osmanlı borçlarını son kuruşuna kadar ödediği yıllardır.. Bu dönem, savaşa giren girmeyen hemen tüm gelişmiş ülkelerin yoksulları korumak için temel gıda maddelerini karneye bağladığı yıllardır.. Buna rağmen dünyada yüzbinlerce kişinin açlıktan öldüğü yıllardır.. Türkiye bu zor yılları hasarsız atlatmış nadir ülkelerden biridir..
3 notes
·
View notes
Text
1950’lerden Günümüze Türkiye’de NATO Hakkında Basılan Kitaplardan Bir Seçkinin İncelenmesi 1
Türkiye’nin NATO’ya Girişi 1) İhsan Yurdoğlu, Atlantik Paktı’na Niçin ve Nasıl Girdik? İstanbul, Yenilik Basımevi, 1956 2) TC Milli Müdafaa Vekaleti, NATO ve Türkiye, Ankara, tahmini yayın yılı 1958 3) Mehment Saray, Sovyet Tehdidi Karşısında Türkiye’nin NATO’ya Girişi: III. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Hatıraları ve Belgeleri, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi, 2000
İkinci Dünya Savaşı müttefik kuvvetlerin zaferiyle sonuçlanmışsa da, ABD’nin savaş sonrasında askeri gücünü yitiren ve ekonomik olarak zayıflayan Avrupa’dan çekilmesi ile Sovyetler Birliği doğu Avrupa’daki etkinliğini artırmıştır. Sovyetler Birliği Doğu Avrupa’da ve Orta Doğu’da komünizmi yayarak nüfuz alanını genişletme çabasına girişmiştir. Monroe Doktrini’nden sonra Avrupa’da ki ittifaklara dahil olmamaya çalışan ABD, Komünizm tehlikesiyle karşı karşıya kalan Avrupa’yı Sovyetlere karşı dengeleyebilmek için Kanada ve Batı Avrupa ülkeleriyle 4 Nisan 1949’da NATO’nun kurulması için liderlik yapmıştır. NATO’nun kurulması ile Sovyetler ile Batı Avrupa ülkeleri arasında güç dengesi kurulmuştur. Bu dönemde Türkiye İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar tarafsız kalmayı başarmış ve Sovyetler Birliği’nin tehdit ve ısrarlarına rağmen savaşa girmemiştir. Savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nin Boğazların statüsünün değiştirilmesi konusundaki istekleri Ankara’yı tedirgin etmeye başlamıştır. Sovyetler gönderdiği notalarla ve verilen beyanlarla Türkiye’ye karşı düşmanca bir tavır sergilemiştir.
Sovyet tehdidini çok yakınında hisseden Türkiye Cumhuriyetin kurulduğu dönemden itibaren takip etmekte olduğu kendi kendine yetme ve diğer ülkelerin politikalarına ve ilişkilerine müdahil olmama politikasını bir kenara bırakarak milli çıkarların ve sınırların müdafaası için bir ittifaka dâhil olması gerekliliğini kabul etmiştir. Bu dönemde ABD, “Marshall Planı” çerçevesinde, Sovyet tehdidi altındaki Avrupa ülkeleri gibi Türkiye’ye de yardıma başlamıştır. Bu yardımlar Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin düzelmesinde önemli rol oynamıştır. İkinci Düya Savaşı sonrası Avrupa’da dengeler değişirken ve ABD ile Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaş dönemi başlarken Türkiye’de de iç siyaset alanında köklü değişimler olmuştur. Türkiye’nin iç siyasetinde ve bölgesinde meydana gelen değişimler Türkiye’nin NATO üyeliği yolunda etkili olmuştur. 1946 yılında kurulan ve 1950‘de yapılan seçimlerde iktidara gelerek Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarı sırasında Türkiye NATO ittifakına katılmış, ülke içindeki komünist aktiviteler ve Sovyet taraftarı hareketler bastırılmış ve Türkiye’nin Batı bloğu ile ilişkileri ilerlemiştir.
Bu dönemde NATO hakkında Türkiye’de yayınlanan kitaplarda Türkiye’nin NATO’ya girişini meşrulaştırma eğilimi görülür. NATO hakkındaki yayınların yanısıra “Sovyet tehdidi” ve “yıkıcı komünizm faaliyetleri” hakkında da yayınlar yapıldığı da dikkat çekicidir.
Burada incelenecek olan kitaplardan ilki 1957 yılında basılmış olan İhsan Yurdoğlu’nun Atlantik Paktı: Niçin ve Nasıl Girdik isimli çalışmasıdır. İhsan Yurdoğlu Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinden biri idi. Dolayısıyla, kitapta Türkiye’nin Atlantik Paktı’na girişi Demokrat Parti’nin uluslararası alanda en önemli başarılarından biri olarak gösterilmekte, NATO’ya giriş sürecinde Demokrat Parti liderlerinin çabaları sıklıkla övülmektedir.
‘Pakta girişimizin üçüncü yıldönümünde dış politikamızda görülen büyük inkişaflar, kısa zamanda kat ettiğimiz merhalelerin uzunluğu vasıl olduğumuz hedefin şumulunu göstermesi bakımından büyük ehemmiyeti haizdir. Demokrat iktidar, dinamik, teşebbüsü daima elde bulunduran ve hadiselere istikamet veren bir politika ile ... beynelmilel hadiselerden millet ve memleket lehine olan hiç bir fırsatı kaçırmamıştır.’
Demokrat Parti’nin o dönemde çok eleştirilen Kore Savaşı’na asker gönderme kararını da “sulhun korunması, milletler arası işbirliği azmimizi ve samimiyetimizi hür ve medeni dünyaya” göstermesi açısından takdir etmektedir Yurdoğlu. Kore Savaşı sayesinde Türkiye “Avrupa’da ve yakın doğu’da büyük bir varlık ve dünya siyaset terazisinin kefesinde yerini alması gereken bir devlet olduğunu” tüm dünyaya ispat etmiştir.
‘Türkiye Cumhuriyeti kayıtsız şartsız ve muvazaasız olarak Kuzey Atlantik paktının tabii üyesidir. Kore’de savaşan Türk askeri, yarın saati çaldığı zaman, Batılı müttefiklerinin ve arkadaşlarının yanında olacaktır. Meriç boylarından Ağrı eteklerine ve Kafkas berilerine kadar uzanan aziz topraklarımız bunda böyle hür ve medeni Avrupa müşterek ülkelerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur...’
Kitapta, Türkiye’nin jeopolitik konumu sebebiyle Avrupa güvenliğinin vazgeçilmez bir parçası olduğu, Sovyetler Birliği’nin Türkiye üzerindeki emelleri detaylı bir biçimde anlatılmıştır. Sovyetler Birliği kitap boyunca oldukça negatif sıfatlarla tanımlanmıştır. Komunist emperyalistlerin uzun vadeli plan ve programları olduğunu ifade eden Yurdoğlu, dünya komunizminin merkezi olan Moskova’dan “dünyanın herhangi bir köşesinde çıkan kargaşalık ... ve isyanın hareket işareti” verilmektedir. Moskova devletler, milletler ve zümreler arasında düşmanlık yaymak, kardeşi kardeşe düşürmek, iç savaşlar çıkarmak ve ekonomik krizlere sebep olmakla suçlanmaktadır. Kitapta komunist ekolü hakkında yapılan kısa etüt sonucunda komunizmin idealleri ile icraatları arasında uçurumlar olduğu ifade edilmektedir. Birleşmiş Milletlerin kuvvetlenmesine karşı olmaları, savaş esirlerine muameleleri, fikir hürriyetine karşı oluşları örnek olarak verilmektedir. Bunun aksine hür ve medeni milletlerin “manevi kuvvetlere dayanarak (kurdukları) medeniyeti” yıkmaya çalışan “sapık ve tahripkar inanç”lar üzerine kurulu komunizm tehditini önleyebilmek için “cihan tarihinin kaydetmediği askeri kuvvete” sahip NATO yüceltilmektedir. Dolayısıyla, Türkiye gibi Sovyet tehdidini çok yakınında hisseden bir ülke için doğru olan “geçmiş zamanlara ait bir rüya” olan tarafsızlık siyasetini bir kenara bırakıp “zulme ve haksızlığa, vandalizme karşı” müşterek korunmayı hedefleyen NATO’ya girmek idi.
NATO’nun kuruluşu ve Marshal yardımı ile ABD’nin Batı Avrupa’nın iktisadi gelişimi ve Sovyetler’den gelecek tehditlere karşı korunması konusundaki çalışmaları da kitapta yüceltilerek anlatılmaktadır. Kitapta Amerikan askeri gücü, hem II. Dünya Savaşı sırasında hem de sonrasında dünya barışı için göstermiş olduğu çabalar ve diğer ülkelere yaptığı maddi yardımlar detaylı bir biçimde anlatılarak, Türkiye’nin ABD gibi büyük bir uluslararası güç ile müttefik olmasının ne kadar önemli olduğu sık sık tekrar edilmektedir.
Türkiye’nin NATO üyeliği ile ABD’ye yakınlaşması Türkiye’nin Ortadoğu’dan uzaklaşması hatta belli konularda Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerle karşı karşıya gelinmesi ve İsrail’i müttefik olarak benimsemesi anlamına geliyordu. Bu kaygıyı taşıyan Demokrat Parti hükümetinin dış işleri konularında kamuoyu ile ters düşebileceği durumlar kitapta tek tek ele alınmış ve güvenlikleştirme çerçevesinde meşrulaştırılmıştır. Yazar İsrail devletini bir realite olarak kabul etmekte, İsrail ordusunun maddi ve manevi olarak Arap ordularının kat kat üstünde olduğu belirtilmekte İsrail’in “kabına sığmayan” bir devlet olduğundan bahsedilmektedir. İsrail’in medeni ve çalışkan halkı övülmektedir. Kitabın son bölümünde ise ABD’ye minnettarlığımızdan ve Türk ordusunun ABD’nin desteğiyle hakettiği güçlü konuma geldiğinden bahsedilir:
‘Türk ordusunun kuvvet ve kudretinin hergün biraz daha artmasında, Birleşik Amerika’nın ve Kanada’nın büyük yardımları olmuştur. ... Türk ordusu maddi ve manevi gücü ile Ortadoğu’nun sulh ve istikrar unsuru olmuştur.’
Buna rağmen Amerikan yardımının sanıldığı kadar çok olmadığı ülkemize transatlantik güvenliğinin sağlanması kapsamında “büyük külfetler yüklendiği halde, bu külfetleri tehvin edecek yardım”ın çok az tutulduğu belirtilmektedir. Herşeye rağmen Türkiye’nin NATO’ya girişi ve topraklarında kurulan deniz ve hava üsleri ile ekonomik hayatına canlılık geldiği, iş hacminin arttığı ve 7 milyar TL olan milli gelirin 15 milyara yaklaştığına işaret edilmiştir. NATO sadece bir güvenlik teşkilatı olarak değil aynı zamanda Türk ekonomisinin gelişmesine, refahının artmasına da katkıda bulunmuş bir oluşum olarak ele alınmıştır.
Yine aynı dönemde Demokrat Parti hükümeti döneminde Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan NATO ve Türkiye adlı kitap hem İngilizce hem de Türkçe olarak basılmıştır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nde Amerikan Halkına hitaben göndermiş olduğu mesaj ile başlayan Demokrat Partili elitin NATO hakkındaki beyanlarını takiben Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen NATO nezdinde görev yapan orgeneral ve generaller, Konsey’in daimi temsilcileri, NATO teşkilatı ile ilgili bilgiler, NATO Genel Sekreteri ve Genel Sekreter yardımcılarının özgeçmişleri, karargahlar ile ilgili bilgiler ve Türkiye’nin de katıldığı Teşkilat Toplantılarının sonuç bildirgelerinin yer aldığı kapsamlı bir tanıtım çalışması olarak ele alınabilir. Bu kitabın girişinde yer alan ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Savunma Bakanı Etem Menderes’in NATO ile ilgili beyanları o dönem NATO üyeliğine atfedilen önemi ve Türkiye’nin ittifak içinde kendini gösterebilmek için nasıl bir çaba içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu çalışma Demokrat Parti hükümetinin ve bu hükümetle benzer ideolojik altyapıya sahip Cumhurbaşkanı’nın Türkiye - NATO ve Türkiye - ABD ittifaklarına verdikleri önemi ve Demokrat Partinin Cumhuriyet tarihinin ilk 20 yılında izlenen tarafsızlık siyasetinden sapma olarak değerlendirilen bu ittifakların nasıl meşrulaştırıldığını göstermektedir. NATO ve Türkiye isimli kitapta yer alan Celal Bayar’ın TBMM’de yapmış olduğu konuşmalardan birinde Türkiye’nin NATO’ya olan taahütlerini yerine getirme konusunda ne kadar gayretli olduğunun altı çizilmektedir: Bütün azmimiz ve samimiyetimizle bağlı olduğumuz Kuzey Atlantik andlaşması teşkilatına mümkün olduğu kadar faydalı ve faal olmaya çalışıyoruz. ... Buna müvazi olarak siyasi alanda tesanüt ve işbirliğinin artırılşmasına tevcih edilen bütün gayretleri içten destekliyoruz.
Kitapta alıntılanan ve Başbakan Adnan Menderes’in Paris NATO Hükümet Başkanları toplantısında yaptığı konuşma metninde Sovyet Tehdidine karşı Türkiye’nin NATO üyeliğinin elzem olduğunu , Türkiye’nin NATO garantörlüğü olmadan Sovyetler’le başa çıkamayacağı işaret edilmektedir: ‘Sovyetlerin ilmi ve teknik sahalarda büyük terakkiler kaydetmiş oldukları herkesçe kabul edilen bir vakadır. Kuvvetlerini en modern silahlarla teçhiz eden Sovyetler yeni silahlar bulmak için çalışmalarına hızla devam etmektedirler. Bu durumun hürriyetin kalesi olan NATO’nun müdafaa azmi üzerinde herhangi bir sarsıntıya yol açması şöyle dursun NATO’yu ideallerinin tahakkuku yolunda yeni hamleler yapmaya teşvik eden bir amil olacağı muhakkaktır.’
Dönemin Savunma Bakanı Etem Menderes de NATO’nun sadece askeri alanda değil aynı zamanda siyasi, iktisadi ve kültürel alanlarda da varlık gösterdiğini ve Avrupa’ya barış gelene kadar misyonunu devam ettireceğini belirtmektedir. Etem Menderes de kitapta alıntılanan konuşmasında NATO ile ilgili savaş ile özdeşleşmiş algılamaları yumuşatmayı amaçlamaktadır.
Kitap bir nevi NATO ile ilgili olarak kamu diplomasisi misyonu taşıdığından dolayı kitapta sadece üst düzey siyasilerin ve askeri elitin katkısı yoktur. Kitap NATO ile ilgili olarak çizilmiş resimleri ve hatta bir binbaşının yazdığı bir şiiri de içermektedir. Tüm bu resimlerde ve aşağıda iki kıtası yer alan şiirde NATO’nun barışı hedefleyen bir oluşum olduğunun altı sık sık çizilmektedir. Bu barış vurgusu Türkiye’nin NATO ile ortaklığının Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” mottosu ile çelişmediğini göstermesi açısından önem arz etmektedir.
Silahlar birleşti, kalbler birleşti Bükülmez artık kolu NATO’nun Gönüllere sulhün aşkı yerleşti, Ebedi barıştır yolu NATO’nun. .......... Onbeş hür milletin birdir vatanı, Tek gaye uğrunda adanmış canı, Bekliyor sınırda, sokmaz düşmanı Mehmed’i, Edvard’ı, Pol’u NATO’nun. ......... Azmettik dönmeyiz bu yoldan, Ebedi barıştır yolu NATO’nun. Kitapta ayrıca Türkiye’nin NATO içindeki yerini öven uluslararası liderlerin beyanatları ve European Atlantic Review isimli dergide yer alan yazılara da yer verilmiştir. Bu tür referanlar Hükümetin NATO üyeliği ile ilgili olarak kamuoyu karşısında elini güçlendirmektedir.
Bu bölümde kısaca bahsedilecek son kitap zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın anılarının derlendiği Sovyetler Tehdidi Karşısında Türkiye’nin NATO’ya Girişi isimli eserdir. Bu kitap 1950‘lerde yazılmamasına rağmen Türkiye’nin NATO’ya girdği dönemde Türk siyasi eliti arasındaki tartışmalara ışık tutması açısından burada ele alınmıştır. Celal Bayar ile yapılan görüşmeler sonrasında hazırlanan bu kitapta Rusların Türkiye siyaseti 1917’den itibaren ele alınarak Türkiye’nin NATO’ya girişine yol açan “Sovyet Tehdidi”ne dönüşümü ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Celal Bayar, 1950‘li yıllarda Demokrat Parti tarafından yürütülen anti-komünist siyasetin temellerinin Mustafa Kemal Atatürk’ün komünizm ile ilgili fikirlerinde yattığının altını çizmektedir. Kitapta yer alan ve Celal Bayar ile yapılan görüşmelerde altı çizildiği gibi Türkiye Sovyet tehtidinden korunabilmek için NATO’ya girmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu çalışma Türkiye’nin NATO’ya girişinin üzerinden 48 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin NATO’ya girme kararını veren liderlerden olan Celal Bayar’ın hala bu kararlarını meşru kılmaya çalıştığını işaret eder.
Türkiye’nin NATO’ya girmesi Türk halkı için sembolik olarak bir yenilginin işaretidir. Kurtuluş Savaşı ile Batı’lı güçlere karşı savaşan ve hem savaş alanında hem de diplomatik görüşmeler sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi kendini koruyamadığını kabul edip, ancak 30 yıl önce savaştığı güçlerle ittifaka girerek kendini güvence altına alabilmesi Türk halkı tarafından sembolik bir yenilgi olarak kabul edilir. Dolayısıyla bu dönemde Türkiye’nin NATO’ya girişini meşrulaştıran yayınlar yapılması, bu döneme dair anılarda hala Sovyet tehdidi güvenlikleştirilerek Türkiye’nin NATO’nun güvenlik şemsiyesi altına girmesinin bir gereklilik olarak sunulması o dönemin hassasiyetlerini çok net olarak göstermektedir.
1 note
·
View note
Text
MUSİAD Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşeleri İle Buluşuyor http://ift.tt/2BGvALh
Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD) Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşeleri’ni 5 Aralık Salı Günü Ankara’da ağırlayacak.
Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD), Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşeleri’ni 5 Aralık Salı Günü Ankara’da ağırlayacak. 25 Afrika ülkesinin Ticari Ataşesi’nin katılacağı kahvaltı organizasyonunda, Türkiye’deki Büyükelçilikleri nezdinde Ticaret Ataşelikleri bulunan Afrika ülkeleri ile karşılıklı ithalat ve ihracat potansiyeli, doğrudan yatırım olanakları ve iş ortaklığı fırsatları değerlendirilecek.
Amaç Ticaret Hacmini Arttırmak
MÜSİAD Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Komisyonu’nun (UİK) ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan toplantıda, Türkiye’nin ticaret hacminin arttırılmasına yönelik çalışmalar yürütülecek. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Komisyon Başkanı ve MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmed Zeki Güvercin, ana hedeflerinin Türkiye’nin kişi başına düşen ticaret hacmini (2.737 Amerikan Doları) 5 katına çıkarmak olduğuna dikkat çekti. Düzenlenmesi planlanan etkinlik hakkında açıklamalarda bulunan Güvercin, “Gayemiz iki bölge arasındaki ticaret hacminin daha da artırılması… Türkiye, bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı… Afrika ülkeleri de giderek gelişen bir ticaret ve dolayısıyla istihdam hacmine sahip. Afrika ülkelerinde iş fırsatlarının gelişmesi demek, Afrika Kıtası’nın kalkınmasının işverene ve çalışana yansıması demek… Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 15 yılda dört kat artarak 5 milyar dolardan 20 milyar dolar seviyesine ulaştı. 10 yıl içerisinde bölgedeki Büyükelçilik sayımız 12’den 39’a çıktı.” dedi.
Türkiye’nin Afrika’da 5 Milyar Doları Aşkın Yatırımı Var
Türkiye’nin Afrika’ya yönelik yatırımlarında büyük gelişmeler yaşandığının altını çizen Güvercin, “Afrika ülkelerinde 5 milyar doları aşan bir Türkiye yatırımı söz konusu. Türk Hava Yolları şu an, 32 Afrika ülkesinde 51 noktaya sefer düzenliyor. Türkiye’nin Afrika Kıtası’na yaptığı kalkınma yardımları 2000 yılına kıyasla yüz katına ulaşarak 2015 yılı itibari ile 395 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşti. Afrika kadim kültürü ve zengin insan kaynağı açısından tecrübesinden çokça istifade etme imkânı bulabileceğimiz büyük bir kıta. Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşeleri ile yapacağımız kahvaltı organizasyonunu, iş ve yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi, alım (ithalat – ihracat) heyetlerinin koordinasyonu, ilgili ülkelerdeki kamu kuruluşlarının ve özel sektör yatırımlarının bir paydaşı olma noktasındaki çağrı ve davetlere daha bir aşina olmak ve birbirimizi daha yakından tanımak için samimi bir ortam olarak görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BJgQLB via IFTTT
0 notes
Text
Ahmet Davutoğlu, Karar TV'de Önemli Açıklamalarda Bulundu.
YENİ HABER https://millisura.com/ahmet-davutoglu-karar-tvde-onemli-aciklamalarda-bulundu-3461/
Ahmet Davutoğlu, Karar TV'de Önemli Açıklamalarda Bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, KARAR TV’de ‘Liderlerle Ekonomi’ programında yazarlarımız Taha Akyol, Elif Çakır ve İbrahim Kahveci’nin sorularını cevapladı.
Varlık Fonu’nun, Turkcell’in en büyük hissedarı olmasını eleştiren Davutoğlu, çok tartışılan işlemi şu sözlerle eleştirdi: “Varlık Fonu’nun, Turkcell ile ortaya koyduğu operasyon doğru ve rasyonel değil. Hem etik ve hukuki bağlamda hem de geleceğe dönük verdiği sinyal facia niteliğinde. Varlık Fonu, dünkü işlemle borçlandırma yaptı. Yani Ziraat Bankası’nın batmış bir kredisini, görünüşte kurtarmak için Varlık Fonu devreye sokuldu. Varlık Fonu, devleti borçlandırma ya da kredi kurtarmak fonu mudur?”
EKONOMİ YÖNETİMİ SINAVDAN GEÇEMEZ
Ekonominin yönetilmediğini belirten Davutoğlu, Türkiye’nin kapasitesinin çok altında performans sergilediğini söyledi. Davutoğlu “Ekonomi bir habitat meselesi; bir iklim meselesidir. Çöl şartlarında gül ağacı yetişmeyeceği gibi ekonominin çevre şartları iyi değilse; çok istediğiniz için ya da her gün slogan ürettiği için ekonomi düzelmez. Türkiye’de ekonomiyi yönetenlerin çok ciddi bir bilgi eksikliği var. Ekonomi sınavına alsanız; temel kavramlardan bile sınavı geçemezler. Ortada açık bir cehalet var. Hukuk, ekonominin oksijeni gibidir. Türkiye, kapasitesinin çok altında bir ekonomik performans sergiliyor. Çünkü hukuka güven yok, özgürlükler yok. Hukuka güven yoksa ekonomiye güven olmaz. Türkiye’deki ekonomik krizinin nedeni; bugün dışsal nedenler değil. Ekonominin habitatı yok edildi, iklim bozuldu” diye konuştu.
O PARAGRAFIN KALKMASI İÇİN BEN GİTTİM
Başbakanlığı döneminde ekonomi ile ilgili adımlarının da sorun olduğunu anlatan Davutoğlu, ‘gizli kapaklı işleri’ bitirmek istediğini ama görevden alındığını belirtti. Davutoğlu “AK Parti hükümetlerinin programlarında yer alan şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele paragrafının kaldırılması için benim gitmem gerekti” dedi.
Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Ekonomi elitleri ile siyasi elitler arasındaki gizli kapaklı işleri kaldırmak istedim. Bu ilişkilerin şeffaflaşması gerekiyordu. Kamu ile özel sektör arasındaki ilişkiler de şeffaflaşmalıydı. Bu yüzden özellikle torba tekliflere de karşı çıktım. Bir Karayolları Genel Müdürü, ayrıldıktan sonra Danıştay üyesi, daha sonra da Kuzey Anadolu Otoyolu’nun konsorsiyumunun başına gelirse ben bunu siyasi etikle bağdaştırmam. Bir tarafta o konsorsiyumun devlet tarafında oturuyorsunuz, kısa bir süre sonra konsorsiyum tarafında oturuyorsunuz. Sonra Ulaştırma Bakanı olarak tekrar devlet tarafına oturuyorsunuz. Burada artık ilişkileri kontrol etme şansınız yok. Siyasi Etik Yasası’nı çıkarmamız nedeni de; kamunun çıkarını sağlamak. Kamu bankasında yakın akrabaların çalıştığını görünce hepsini görevden aldım. Siyasi Etik Yasası için muhalefetin de desteğini almıştık ama maalesef Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis’e gittiği halde durmasını istedi ve sonra bir daha gelmedi. Gelecek Partisi olarak ekonomi paketinde en çok şeffaflık ilkesine dikkat ettik.
İSLAM EKONOMİSİ DİYORLAR AMA İSRAF VAR LİYAKAT YOK
İslam ekonomisinin kendine göre kuralları vardır. İslam ekonomisinin ilk kuralı hesap verebilirliktir. Faizsiz ekonomi diyenin önce İslam ekonomisinin temel kuralı olan hesap verebilirliğe mülkiyet hukukuna önem vermeli. İslam, can, aklın yani düşünce özgürlüğünün, mülkün ve neslin korunmasını emreder. Mülk sadece ev demek değildir, bankaya yatırılan sermaye de mülktür. Bankaya yatırdığınız paraya ne zaman vergi geleceğini bilmiyorsanız, bir anda yüzde 1 vergi getiriyorsanız bu olmaz. İslam kelimesi ile ekonomideki yolsuzlukları meşru gösteremezsiniz. Eğer İslam ekonomisi diyecekseniz, önce sistemdeki tüm hediyeleri iptal edeceksiniz. İslam ekonomisi israf etmeyeceksiniz der. Cumhurbaşkanlığında 150’ye yakın danışman gerçekten ihtiyaç olduğu için mi orada.
DEVLET MEMURU İKİNCİ BİR YERDEN MAAŞ ALAMAZ
Onlara ihtiyaç varsa bakanlıklara ne gerek var. Bir devlet memuru bir yerden maaş alır.Ben 7.5 yıl başdanışmanlık yaptım. Etik davrandım demek için söylemiyorum çünkü kuralı uygulamak etik davranmak değildir; üniversiteden aldığım maaşın altında maaş aldım. İkinci bir maaş almayı reddettim. Alıyorsa hakkını verecek. Orada çalışacak. Ehliyet ve liyakat problemi zaten var ama bir bakan yardımcısı bir bankadan yönetim kurulu üyesi diye maaş alamaz. Başdanışman ayrıca bir yerden maaş alamaz, eşine de ayrıca bir yerden kaynak sağlanamaz. İslam bunları yasaklar. İslam’ın temel ilkelerinin tümünü gözardı edeceksiniz, sonra İslam ekonomisi diyeceksiniz. Sahabe Hz. Ömer’e ne için hesap sordu? Savaş ganimetleri adil dağıtılmadığı için…
İSLAM’I YANLAŞLARI MEŞRULAŞTIRMAK İÇİN KULLANIYORLAR
Hz. Ömer’in oğlu izihat verdi, sahabe de “Şimdi sana itaat ederim” dedi. Var mı şimdi AK Parti içinde, Cumhurbaşkanlığı çevresinde hesap soracak biri. Biz sorduk. Kimseye hakaret etmedik, kötü söz söylemedik. Sadece geçen yıl Nisan ayında manifesto yayınladık “Şunlar yanlıştır” dedi. Derken de nezaketsizlik yapmadık. Hz. Ömer o sahabeye çık caminin dışına demedi. Ama bize “Çık partiden” dendi. Türkiye’de dini kavramları, yanlı şgiden işleri meşrulaştırmak için kullanılmasına son verilmeli. Dini yıpratıyorlar, İslam’a olan saygıyı yıpratıyorlar. Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu kim olursa olsun bunalara öfkeyi, eleştiriyi dine yönetmemek lazım. Türkiye’de bugün İslam’ın temel değerlerini sıralasınız her başlıktan iktidar sınıfta kalır. İslam ilkesi sadece faizden ibaret değil ki! Şeffaflık, israf, liyakat… Hepsinde sınırfta kalır.
TEDBİRLER GÜNÜ KURTARMAYA DÖNÜK
Ülkede açık bir nepotizm var. Hiçbir likayat yok. Özgeçmişinde hiçbir bankacılık aktivitesi olmayan bir banka yönetimi olduğunda insanlar güven duyar gelir mi? Dolayısıyla ehliyetin, liyakatin yok sayıldığı, hukukun daraltıldığı, özgürlüklerin yok edildiği bir ortam. Bir de ekonomi yönetiminin kapasitesizliği, cehaleti ve tamamen günü kurtarmaya dönük tedbirler söz konusu olunca tablo böyle oluyor. Hukukun daralttığı, özgürlüklerin yok edildiği bir ortada bir de ekonominin cahilce yapılması bugün Türkiye’yi bu hale getirdi.
CESUR KARARLAR ALINMALI
Korona sonrası yeni bir dünya ile karşı karşıyız. Bu süreçle birlikte yeni dönemi değerlendirmeliyiz. Ekonomideki dogmaları kırmak gerekir. Sağ ya da sol kavramlar üzerinden ekonomi okumaları yapılıyor. Gelecek Partisi olarak var olan paradigmaları kırmak istiyoruz. Cesur kararlar almalıyız. Örneğin mali ve parasal gelişmeler farklı bakmalıyız. Korona sonrası kaynak ihtiyacı oldu. Mali ve parasal yeni bir bütçe revizyonu yapılmalı. Alt gelir gruplarının evde kaldığı dönemde hayatlarını idame ettireceği bir kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağı kullanırken parasal ve mali genişlemeden korkmayın. Eski bütçe ile artık bunu yönetmek mümkün değil.
KRİZİN KORONA İLE ALAKASI YOK
Türkiye’yi buraya bu yönetim getirdi. Türkiye’yi yerin dibine getirdiler ve bunun korona ile ilgisi yok. Faiz dışı bütçe çok önemlidir. Faiz dışı bütçe dengesinde 2002’den beri ilk kez eksiklere düştük. Ama şimdi İslami ekonomiden bahsediyorlar? Milletin üzerine faiz yükleyerek mi İslami ekonomi yapıyorsunuz? İşte bu noktada din istismarı devreye giriyor. Faizle mücadele, İslam iktisadı diyerek kurtarılamayacak bir tabloda. İslam iktisadının uyguladığın yerde, milletin faiz yükü böyle artmaz. Daha Korona’nın K’sı ortada yokken ihtiyat akçesi 40 milyar TL harcandı. Sonra da diyorlar ki; biz bunları yapalım ama siz susun. Niye susacakmışız? Efendim sadakatmiş. Bizim bu ülkeye sadakatimiz önemli.
SOSYAL YARDIMLARI KESMEYECEĞİZ
Türkiye’de ciddi bir orta sınıf fakirleşmesi var. Öncelikle bu durumu ortadan kaldırmak lazım. Türkiye’de şu an yatırım ortamı kötü. Ekonominin habitatı düzelirse; bu durum en çok orta sınıfa yarar. Eğitimli sınıfı istihdam edecek bir ekonomi politikası yok. Sosyal yardımları hiç kesmeyi düşünmüyoruz. Bugünkü iktidarın söylemlerinden biri de bu: Biz gidersek sosyal yardımlar kesilir. Hayır efendim, sosyal yardımları kesmeyeceğiz.
TÜRKİYE 2001 KOŞULLARINA GERİ DÖNDÜ
Şu an Türkiye’de 2002 öncesi AK Parti’yi iktidara getiren ortam var. Ekonomi ve demokraside 2001’e geri dönüldü. Artık tek başına güçlü bir iktidar partisi yok. Sayın Bahçeli’nin ağzından çıkacak bir söz ile Erdoğan’ın planları değiştirebilir. Şu Türkiye’de örtülü bir koalisyon hükümeti ile karşı karşıyayız. Ve kararları doğru düzgün alamıyorlar. Bunlar orta sınıfın belini büken koşulları hazırlıyorlar. Türkiye’yi dış dünyaya kapatmak demek; orta sınıfı yok etmek demektir. Daha az soru soran, kendi içine kapanan kitleler daha çok fakirlik getirir. Ara kategorileri orta sınıfın omurgası haline getirmeliyiz.
VARLIK FONU’NU HEMEN LAĞVEDECEĞİZ
Varlık Fonu’nu hemen lağvedeceğiz. Varlık Fonu’nun, Turkcell ile ortaya koyduğu operasyon doğru ve rasyonel değil. Hem etik ve hukuki bağlamda hem de geleceğe dönük verdiği sinyal facia niteliğinde. Bir kere Varlık Fonu’nu niye kuruyorsunuz? Var olan bir varlığınızı değerdirmek için. Türkiye’nin en çok iş yapan kuruluşlarını bir yerde topluyorsunuz-ki Başbakanken benim önüme getirdiler-Varlık Fonu’nu doğru bulmadım. Rezerv parası bulunmayan ya da büyük enerji kaynağına sahip olmayan ülkelerin, Varlık Fonu kurması yukarıda bir oligopoli doğurur.
Türkiye’de her şirketi kendi içinde güçlendirmek ve iyi işlemesini sağlamak lazım. Varlık Fonu, dünkü işlemle borçlandırma yaptı. Yani Ziraat Bankası’nın batmış bir kredisini, görünüşte kurtarmak için Varlık Fonu devreye sokuldu. Varlık Fonu, devleti borçlandırma ya da kredi kurtarmak fonu mudur? Veya bu şu demek; hiç etkin çalışmayan bir yapıyı, üretken çalışan şirketlerin oluşturduğu bir fonun kaynaklarıyla finanse etmek.
YABANCI SERMAYEYE ADETA ‘GELME’ DENİYOR
Bir kere öncelikle doğrudan yabancı sermaye yapan birine mesaj veriyorsun: Seni gerektiğinde köşeye sıkıştırıp ve gitmek zorunda bırakırım. Sonra kar yaptım diyorsun ve orada kullandığın kredilerin aksine 1,6 milyarlık krediyi-yani Ziraat Bankası’nın kredisini-üstlenerek hisseleri (yüzde yüzde 24 civarında hisseler) alıyor. Birincisi Ziraat Bankası hesap verilebilirlik açısından; o kredinin nereye gittiğini konusunda muğlak bir yerde kalıyor. Böylece birincisi Türkiye’ye güvenerek yatırım yapan şirketi, ülke dışına çıkmaya zorluyorsun. İkincisi bir başka şirkete avantaj sağlıyorsun. Ve üçüncüsü güveni yok ediyorsun. Varlık Fonu’nun kuruluş gerekçeleri bu olamaz. Tamamen güveni yok eden, birtakım soruları beraberinde getiren bir operasyondur. Hem hukuki açıdan hem de bankacılık işlemleri açısından sorular söz konudur.
KURTARMA REÇETESİNE DÖNÜŞMESİ FACİADIR
Swap çok derece doğal bir araçtır. Ekonomi iyi ya da kötü gitse de tüm ülkelerin kullandığı bu aracı; ülkenin kurtarma reçetesi haline dönüşmesinin kendisi faciadır. Türkiye’nin swap için banka banka temas kurması bir utanç sebebidir. Swap normal, doğal işlemleriyle yürür. İtibar sahibi bir ülkenin swap için özel bir müzakereye girmesine gerek yok. Aslında bu durum bir semptomdur; ülke ekonomisine duyulan güvensizliğin belirtisidir. Bankacıların dediği gibi arka kapı operasyonları yaparsan; Türkiye içindeki dövizi korumak için, Türkiye dışındaki Türk lirasına dönük tedbirler almaya kalkarsan; bir müddet sonra kimse senin parana güvenmez. Şu an Türk Lirası’na güvenilmiyor? Senin parana güvenmeyen adam, niye swap yapsın? Burada daha vahimi ne biliyor musunuz? Bu kadar aciz ve kötü yönettikleri ekonominin düştüğü, acizlikten çıkmak ve kamuoyuna ümit vermek için ‘Swap için teknik görüşmeler sürüyor’ açıklamaları yapıyorlar. Swap’ta teknik görüşme mi olur?
AB İLE ANLAŞMAYA YAKLAŞTIKÇA PELİKAN SALDIRDI
Türkiye’de otoriter yanlısı kimse varsa; AB ile anlaşmanın karşısına çıktı. Benim 2013’te imzaladığı vize muafiyeti bu hükümet hale alamadı! Türkiye, Avrupa habitatının içinde olan bir ülkedir. Osmanlı bir Avrupa ülkesiydi. Gümrük Birliği revize edilecekti. O yıl Haziran ayında AB liderleri ile o pozu verebilseydik, hain FETÖ o darbe girişimini yapamayacaktı.
O dönem FETÖ, sonra FETÖ’ye hizmet etmiş ne kadar gazeteci varsa; bana karşı kampanya başlattı. Pelikan olayını iyi araştırmak lazım. Adalara giden illegal mültecileri Türkiye’ye alıp, aldıktan sonra da kendi ülkesine gönderecektik. Bunun karşılığında 1 milyon mülteciyi Avrupa alacaktı. Öyle bir algı oluşturdular ki; bu anlaşma Davutoğlu’nun şahsi anlaşması gibi. AB ile anlaşmaya yaklaştıkça pelikancıların saldırıları arttı.
KAZANIMLARI KAYBETME KORKUSU VAR
Bugünkü Türkiye’nin psikolojisi ne biliyor musunuz? Kazanımların kaybedilme korkusu. Bir ülkeyi korku ile yönetebilirsiniz ama korku ile kalkındıramazsınız. Bu yüzden müthiş bir propanganda yürütülüyorlar. O yüzden Gelecek Partisi’nden korkuyorlar. Seçmen davranışları değişecek; o tabanlar Gelecek Partisi’ne oy verecekler. O yüzden Gelecek Partisi’nden korkuyorlar. Örneğin bize medya ambargosu var. 28 Şubat korkusu ile seçmenleri etkilemeye çalışıyorlar. Niye Doğu Perinçek’i ekrana çıkarmaktan korkmayanlar Davutoğlu’ndan korkuyor? 28 Şubat korkusuyla insanları karanlık bir tünele girmeye zorlayıp mutlaka bu tünele gireceksiniz, yoksa sonunuz uçurum diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki, biz o tünelin sonundaki ışığız.
BÜROKRASİ TARUMAR EDİLDİ
Tek kişi yönetimlerinin; en büyük zaafı kurumsal kapasiteyi minimize eder. Rasyonel bir bürokrasiniz varsa; alttan yukarı doğru gelecek ve sizin önünüze alternatifler sunacak. Siz o alternatiflerden en doğrusunu seçeceksiniz ya da sizin bir vizyonunuz varsa; rasyonel bürokrasiye görüşleriniz aktaracaksınız. Başbakanken o yüzden bürokrasiyi tanımak istedim. Osmanlı’da da bu böyleydi. Türkiye’de de aslında rasyonel bürokrosi vardı; şimdi lider geldi ve bürokrasiyi tarumar ettiler. Rasyonel bürokrasinin gücünü siyasi lider bir yere kadar taşır. Türkiye’de ya bürokratik egemenlik oldu ya da siyasi lideri her an yönetebilecek biri gibi gören bir anlayışı. Şu anda Ankara’daki işleyişi görüyorum ve takip ediyorum. Her bir Bakanlık’ta neler olup bittiğini biliyorum. Bir kere yeni sistemle Bakanlar Kurulu kavramı gitti; yerine Cumhurbaşkanı Kabinesi geldi. Bu durum ilk çıktığında önemli bir bürokratı çağırdım. Tam referanduma gittiğimiz sırada. O zaman bahsettiğim bürokratta ‘Gidişat iyi değil siz devlet mimarisine bakın’ diye söyledim. Çünkü Cumhurbaşkanı ve etrafındakilerin böyle bir vizyonu olmadığını görüyordum. O bürokrat bana şunu dedi: Bürokrasinin şu an tek kaygısı var: Böyle bir değişimde özlük haklarım ne olacak?
MÜSTEŞARLIĞI KALDIRDILAR SEÇİM KAYBEDEN BAKAN YARDIMCISI OLUYOR
Mimar Sinan’ın zihninde Selimiye olmasaydı; Selimiye’yi yapabilir miydi? O resmi zihnindeydi. Yeni sisteme geçenlerin zihninde bir devlet mimarisi yoktu, bu beni tedirgin ediyordu ve o zaman herkesi uyardım. Bazı arkadaşları aradım; kaldırmayın müsteşarlığı dedim. Müsteşarlığı kaldırırsanız devletin tecrübe aktarımını yitirirsiniz. Olacakları biliyordum. Müsteşarlıkları niye kaldırıyorlar, Bakan yardımcılarına alternatifi olmasın diye. Peki, Bakan yardımcıları kim? Seçimi kaybeden Bakan yardımcısı oluyor. Sıradan milletvekili olacakken, iyi ki seçimi kaybettim diyor, güç kullanan bir Bakan yardımcısı oluyor. Müsteşarlık kaldırılmaması için neredeyse yalvardım; yapmadılar, dinlemediler. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi neye yol açtı? Cumhurbaşkanı bir de Bakan var. Fakat Bakan’ın altına Cumhurbaşkanı’nın atadığı 3-4 tane Bakan yardımcısı var. Bakanların çoğu her an yaptıkları bu işlemlerin; Bakan yardımcıları tarafından Cumhurbaşkanı’na iletilip kendi aleyhine kullanacakları korkusu içinde. Bu korkular bürokraside hiyarşisiyi yok ediyor. Ve Bakan’ın kendi kanaatini oluşturarak Cumhurbaşkanı’na gidip şu tedbiri almamız gerekiyor düşüncesini yok ediyor. Çarpıcı örnekler ise YKS ile sokağa çıkma yasakları.
0 notes
Text
İYİ Parti'de Yönetim Belli Oldu
İYİ Parti il Başkanlığı görevine Meral Akşener'in görevlendirmesiyle gelen Süleyman Sarıbaş bir basın toplantısı düzenleyerek Yönetim Kurulunu basına tanıttı. Sarıbaş yaptığı konuşmada şunları söyledi; İl Başkanı Süleyman Sarıbaş Geçtiğimiz günlerde İyi Parti Genel Başkanımız Meral Akşener tarafından görevlendirildim. Bu dönem içerisinde Partililerimiz, kanaat önderlerimiz Malatya’mızın siyasetini bilen insanlarımızla ,iki yüz ve üçüyüz üzerinde görüşmeler yaptıklarını ifade eden Başkan Sarıbaş,” 59 kişilik yönetim kurulumuz oluşturduk, aslında çok talep vardı sınırlı olduğunu için cevap veremedik arkadaşlarımızda partimizde görev vereceğiz , ve değerlendireceğiz .Hiç kimse siyasette bu günü ve yarını düşünmesin, siyaset nasip işidir hiç ummadığınız yerden teklif gelir ve o görevi en iyi şeklide yaparsınız. Listeye giremeyen arkadaşlarımız bizim arkadaşlarımız üzülmesinler onlarda danışman olarak, başka görevlerde değerlendireceğiz ifadelerini kullandı. “Elazığ ve Malatya’mızda Deprem yaşadık geçmiş olsun” temennisinde bulunan Başkan Sarıbaş” Depremde hayattı kaybeden vatandaşlarımız, Allah dan rahmet diliyorum yarılı olan vatandaşlarımıza geçmiş olsun, evini depremde kaybetmiş vatandaşlarımız var. Devletimiz, Milletimiz el ele vererek depremin yaralarını sardı dedi. “İyi Parti Malatya İl teşkilatı olarak Depremde vatandaşlarımızın yanında olduğun ifade eden İyi Parti Malatya İl Başkanı Süleyman Sarıbaş Türkiye Genelinde teşkilatlarımız çok üstün bir gayretle yardımlar Malatya Doğanyol ilçemizde Pütürge ilçemiz Kale İlçelerimizde vatandaşlarımıza destek olmak amacıyla, 17 Tır malzeme gönderdiler. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş Başkanımız 4 Tır yardım gönderdi Deprem bölgesinde vatandaşlarımıza, şuanda il başkanlığımızda yardımlar geldi onları en yakın zamanda deprem bölgesine göndereceğiz. Bizlerde kendi çapımızda destek olmaya çalıştık. Depremde hasar gören vatandaşlarımızın evlerinin biran önce yapılmasını yetkililerden bekliyoruz dedi. “Malatya’mızda Kar yağışı vatandaşlarımızı olumsuz etkiledi. İyi Parti Malatya İl Başkanı Sarıbaş Kent merkezinde bir kargaşa meydana geldi. Gördüğümüz kadarıyla Malatya Belediyemiz her türlü iyi niyetine rağmen ekiplerinin yetersiz olduğu ekonomik durumunun ani durumları kaldıracak. O tür ani durumları kaldıracak durumda olmadığı ortaya çıktı ifadelerini kullan Başkan Sarıbaş Bizim buradan talebimiz Devletimizin biran önce Malatya’ya öncelik kalkınma pozitif ayrımcılıkla. Malatya Büyükşehir Belediyesinin Borçlarını bir şekilde yapılandırmasını ve yeni baştan gerekli imkanlarını sağlayarak, kurmasını Malatya Büyükşehir Belediyesinin çalışır hale gelmesini bekliyoruz. Depremde dolayı Devletimiz biran önce yaralarını sarmasını bekliyoruz . Ülkemizde ve Malatya’mızda işsiz vatandaşlarımızın sayısına vatandaşlarımız asgari ücretle geçinmeye çalışıyorlar ve hayat pahalı herşey pahalı dedi. “Devlet Depremde yardımları nereye yaptığını açıklasın “Başka Sarıbaş Devletimizin depremde vatandaşlarımıza yardım yapıldığını söylüyor ihtiyaç vardı diyor açıklasın, Başkanlık sistemin olmadığını görüyoruz tekrar eski sisteme geri dönmemiz gerekiyor diyerek Hükümeti eleştiren İyi Parti Malatya İl Başkanı Süleyman Sarıbaş, Hesap verilmediği yerde yolsuzluklar vardır. Ülke olarak sınırlarımızda sorunlarımız var dış politikanın yanlış olduğunu ifade eden Başkan Sarıbaş Başkan Erdoğan Dış Suriye konusunda yanlış yapmıştır. Alınan yanlış kararlardan dolayı Askerlerimiz Suriye topraklarında şehit oluyor. Şehitlerimiz geliyor Allah rahmet eylesin mekânları cennet olsun yaralılarımıza acil şifalar versin mahalle bekçilerini biz anavatan partisi döneminde kaldırdık niye kaldırdık bize 21 nci yüzyılda mahalle bekçisi olur mu dediler komşu komşunun evinde hırsızlık yapar mı dediler Suriyeli ve afkanlı getirse ülkenize tabi hırsızlık olur ondan sonra hükümet olarak mahalle bekçisi alırsınız ve ülkemizi 10 yıl geriye götürdünüz vatandaşlarımız korkuyor evinde hırsızlık olacak mı diye Hükümet yanlış politika yapıyor diyerek eleştiren Başkan Sarıbaş Yeter Kardeşim her yer bataklık oldu gidin kardeşim artık gitmiyorsanız ’da muhalefetle ortak akılda buluşun İyi Parti Malatya İl yönetiminde her vatandaşlarımız yer alıyor biz Türkiye’nin mozaiğiyiz İyi Parti Malatya’da sağ partinin Kalesi yapacağız “İyi Partiye Karşı Algı operasyonu yapmasınlar” ifadelerini kullan İyi Parti Malatya il Başkanı Süleyman Sarıbaş, Devletin vermiş olduğu görevlerini yapsınlar aksi takdirde bir seçimden sonra İyi Parti kapısından içeri girmeye yüzleri olmaz, Partimizde yönetim kurulu tanıtımı yapıyoruz şeklinde konuştu. Malatya yönetim kurulu listesi şu şekilde oluştu; Süleyman Sarıbaş, H. Mehmet Turfanda, Feyzi Kılıç, Şeyda Candan, Mehmet Özden, Ali Ekinci, Özgür Bozkurt, Oğuz Demirbilek, Devrim Taşkın, Lütfiye Aslan, Ekrem Şenol, Mehmet Kırteke, Mehmet Durgun, Alper Gürsoy, Yılmaz Keleş, Zeki Yıldırım, Cavit Kazancı, Suna Kaya, Cumali Eroğlu, Nazım Durmuş, Çiğdem Şalva, M.A.Alparslan Ersoy, Bahattin Polat, A. Fazlı Yılmaz, Abdurrahman Yıldırım, Sedat Muzoğlu, Meltem Gür, Rukiye Özmarasalı, Ramazan Karabulut, Ökkeş Doğan, Abdullah Dalkılıç, Salih Özalp, F.Mehmet Yılmaz, Vahap Tural, Ekrem Ergöç, Seda Kurnaz, Alkan Arıkan, Yaşar Yazlak, Ali Topcu, Vahap Alagöz, Önder Barut, Ramazan Karaavcı, M.Ersan Saltürk, Sercan Kırmızıtoprak, Ali Haşhaş, Hülya Yıldırım, Saliha Erdem, Gülbeyaz Doğan, Orhan Yaka, Dilek Yıldırım, Esra Onurel, Ahmet Yıldırım, Arzu İmik, Selahattin Dağıstanlı, Süleymen Tokgöz, Mahmut Koç, Ercan Şahingil, Ayşe Salman, Yasemin Kırçuval Read the full article
#A.FazlıYılmaz#AbdullahDalkılıç#AbdurrahmanYıldırım#AhmetYıldırım#aliekinci#AliHaşhaş#AliTopcu#AlkanArıkan#AlperGürsoy#Arzuİmik#AyşeSalman#BahattinPolat#CavitKazancı#ÇiğdemŞalva#CumaliEroğlu#DevrimTaşkın#DilekYıldırım#EkremErgöç#EkremŞenol#ErcanŞahingil#EsraOnurel#F.MehmetYılmaz#FeyziKılıç#GülbeyazDoğan#H.MehmetTurfanda#HülyaYıldırım#iyiparti#LütfiyeAslan#M.A.AlparslanErsoy#M.ErsanSaltürk
0 notes
Text
Erdoğan bombayı patlattı! İşte Putin'in tepkisi...
Detaylar için https://bagimsizweb.com/erdogan-bombayi-patlatti-iste-putinin-tepkisi/
Erdoğan bombayı patlattı! İşte Putin'in tepkisi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in katıldığı “Suriye” için İran’ın başkenti Tahran’a yapılan “Üçlü Zirve” görüşmeleri sona erdi.
Görüşme sonrası ilk açıklama Ruhani’den geldi.
Ruhani açıklamasında şunları söyledi:
‘Birleşmiş Milletler çabası teröristle mücadele ve insani yardımları askerlerin Suriye’den çıkması yönündedir. Yabancılara müdehaleden uzak durulmalıdır. Suriye’nin yok edilmesi için silah aktarımı yanlıştır. İster terörist şeklinde olsun. Dünya özellikle bizim bölge dış müdehale hükümetlerin tek yönlü müdahalesi yüzünden çok insan hayatını kaybetmiştir. Terörizmin yok olması tek başına Suriye ve bölgedeki kriz yaşayan diğer ülkelerde istikrarın sürmesini garantileyemez. Diyalog gelecek için güvenilir bir nokta olabilir.
Her müzakerede saygı ön planda olmalıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyulmalıdır. Tererörizmle mücadele devam etmelidir. Suriye’de ABD’nin kanunsuz müdahalesi son bulmalıdır.
Putin’in görüşme sonrası açıklamalarından satır başları şöyle;
Şam’da kabul merkezi var. Ürdün ve Lübnan sınırlarında geçiş merkezleri kuruldu. Rusya Suriye’nin insanlarına düzenli olarak yardım yolluyor. Yardımlarımızı arttırmamız gerekiyor. Rusya, İran ve Türkiye’nin görüşmeleri sonrası yararlı kararlar alındı. Ve bu kararlar Suriye’ye katkı sağlayacaktır.
Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tahran’da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştirdiği Üçlü Zirve’nin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, “İdlib, sadece Suriye’nin siyasi geleceği için değil milli güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme sahiptir… İdlib’de ateşkes ilanı olursa önemli bir adım olacak” dedi.
Erdoğan’dan ateşkes vurgusu
Erdoğan, Ruhani ve Putin konuşmalarının ardından şu şekilde konuştu:
“Türkiye olarak şehitler verdiğimiz ve ciddi özveride bulunduğumuz bu sürecin şu an itibarıyla çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz.
“Astana ruhunun özünde asgari müştereklerde buluşma iradesi göstermemiz vardır. Bu asgari müşterekler ise Suriye’nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ihtilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunmasıdır.
“İdlib’de ortak kaygılarımızı dikkate alan makul bir çıkış yolu bulmalıyız.
Bu bölgenin ve ülkemizin sağladığı örtülü güvencenin, kendi halkına yönelik katliamları hala hafızalarımızda olan Esed rejiminin insafına bırakılmasına rıza gösteremeyiz.”
“PYD/YPG dahil Suriye’den kaynaklanan terörün her türlüsüne ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne kasteden girişimlere ortak tavır almalıyız.
“Biz konvansiyonel silahlarla öldürülenlere karşı veya öldürenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ama kimyasal silahlara karşı tavır koyuyoruz. Neticesi ölüm olduktan sonra kullanılan kimyasal olsa ne fark eder, konvansiyonel olsa ne fark eder.
“Bizler İdlib’e odaklanırken ve dünya gözlerini buraya çevirmişken Fırat’ın doğusunda arzu etmediğimiz gelişmeler yaşanıyor. Birtakım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ’la mücadele bahanesiyle attığı adımların artık bambaşka bir istikamete yöneldiği gizlenemez bir gerçektir.”
“Kimyasal silahlarla ilgili tavırlar koyuyoruz, doğrudur, yerindedir”
Geri dönüş sürecinin Birleşmiş Milletler gözetiminde olması önemlidir. Kimyasal silahların yasaklanması 1915 yılında imzalandı. Bununla ilgili tavırlar koyuyoruz. Fakat kimyasal silahla öldürülenlerin sayısını da 2 bin 3 bin görüyoruz. Konvensiyonel silahlarda 10 binleri, yüzbinleri görüyoruz. Neticesi ölüm olduktan sonra silahın hangisi olduğu ne farkeder?
Bu zirveden çıkacak sonuçların Suriye halkı için güzel olacağını düşünüyorum.
Bundan sonraki görüşme Rusya’da olacak. Oradan daha da olumlu sonuçlarla döneceğimi umuyorum.
Ruhani’nin kapanış konuşması şöyle oldu;
Masada barış ve güvenlik sağlanması öne çıkmıtır. Bu önemli amaçtır. Suriye milleti ve ordusu için çok önemli adımlar atıldı. Terörist ve bu gurupları yaratan ülkeler bugün onları yönetme kabiliyetlerini kaybetmişler. Terörist grupları destekleyerek amaçlarına ulaşamayacaklar. Bölgemizde halkın tamamı umutlu ve problemleri aşabileceklerini düşünüyorlar. Uçurumun kenarında olan ülke umut bekliyor.
İki önemli sorunumuz var. Suriye’deki diğer amaçlarımıza yönelmemiz lazım. Huzur ve demokrasiyi sağlamamız lazım. Her zirveden sonra umarım görüşmelerimiz sonrası huzurumuz devam eder. İdlib ve Fırat’ın doğusu sorununu çözebiliriz.
Erdoğan ve Putin’in eklemek istediği bir şey yoksa bildiriyi yayınlayacağız.
Erdoğan’dan ateşkes önerisi- Putin geri adım atmadı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede onaylanan 12 maddelik Tahran Sonuç Bildirgesi’nin 3. maddesine “Ateşkes” ifadesinin eklenmesi talebinde bulundu.
Erdoğan ve Putin’in ‘ateşkes’ polemiği görüşmeye damga vurdu.
İşte o diyalog:
Erdoğan: İdlib’deki bombardımanların artık bir ateşkese adım atılmasında fayda var. Halk korku içinde. Göç, iltica başladı. Bizim sınırlara doğru geliyorlar. Ateşkes yapılması bu zirvenin de zaferi olacaktır diye düşünüyorum. Sözlerimi noklamış oldum.
Putin: Esad kendi görevlerini yerine getirdi. Muhalefetin kendi payına düşeni yerine getirmesi gerekiyor. Listelerini verdiler. Askerler arasın koordinasyonların arttırılması gerektiğini düşünüyorum. Biz İdlib bölgesinde durumu ele aldık. Şu anda masada silahlı muhalifler yok. Mevcut ilkeleri esas alarak bu şekilde hareket ediyoruz. Bu iyi olurdu, fakat biz onların yerine konuşamıyoruz. DEAŞ’ın teröristlerine saldırıları keseceklerine, silahları bırakacaklarına da onlar adına konuşamayız. Elbette haklısınız, bazı formüller muğlak. Üçümüz bunları yapmalıyız.
Tahran Zirvesinin sonuç bildirisi başkanlar tarafından onaylandı.
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes
Text
Türkiye’nin En İyi İşitme Cihazları – Duyses
İşitme Cihazı İstanbul İşitme Cihazları İstanbul'daki işitme sorunları duruşmanın her bölgesinde olabilir; Dış veya orta kulak fonksiyon kaybı genellikle ilaçla veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Bununla birlikte, işitme problemlerinin% 80'inde işlev kaybı veya iç kulakta hasar oluşur. Günümüzde, modern işitme cihazlarıyla iç kulağa en ciddi zararlar dahi telafi edilebilir. Bununla birlikte, işitme kaybının hiçbiri aynı değildir. İşitme problemleri yaşayan birçok kişi hafif ve yüksek tonlar arasındaki farkı söyleyemez ve ıslık, çocuk sesleri veya kuş sesleri gibi sesleri duymakta zorlanır. Geçerli bir nedenden dolayı, iki kulağa sahibiz: İki kulaklı İkili İşitme veya işitme, seslerin nereden geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda daha sesli ve net konuşma gibi belirli seslere odaklanmamızı ve diğer sesleri dikkate almayarak ne istediğimizi duymamıza olanak tanır. İki kulakla işitmenin avantajlarından bazıları; Birikme etkisi, bastırma etkisi ve iki kulakla konuşma. İşitme Cihazı Adana İşitme Yardımları İzmir Her iki kulağımızla bir ses duyduğumuzda aynı sesin iki kez duyulması gibidir. Bu şekilde beynimiz sesin algısal görüntüsünü daha iyi hale getirebilir. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile birikim etkisinden faydalanmak mümkündür. Hem gürültü hem de konuşma mümkün olduğunda, her iki kulakla da işitme beynimizin konuşmanın sesine gürültüyü tercih etmesine yardımcı olur. Konuşma bu şekilde daha net duyulmaktadır. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazının kullanılması ile bastırma efektinin tekrar kullanılması mümkündür. İşitme Cihazı İzmir İşitme Cihazı Adana Farklı yerlerden gelen birçok farklı sesi bulunan gürültülü ortamlarda her iki kulakla işitme, beynimizin ilgilendiğimiz ve üzerinde durduğumuz tek bir ses kaynağını ayırmamıza yardımcı olur. İşitme kaybıyla bu etki önemli ölçüde azaltılır. İki işitme cihazı kullanıldığında, bir çift kulakla konuşmaya odaklanma avantajını tekrar kullanmak mümkündür. İşitme ile ilgili önemli bir sorunun başladığı günlük yaşamımızda ne kadar önemli işitme olduğumuzu anlamaya başlarız ve iyi duyamadığımızda kaçırdıklarımızı da biliyoruz. Neden en kısa sürede tedbir almıyoruz? İşitme kaybı genellikle kademeli bir süreçtir - hayatımızın olumsuz etkilerini anında anlayamayacak kadar kademelidir. Aileniz, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızla iletişimde yaşanan sorunlar asabiyete, kıtaya, yalnızlığa ve hatta depresyona neden olabilir. https://www.duyses.com.tr/
0 notes