#Kuramayız
Explore tagged Tumblr posts
Text
savunma sanayi
#Türkiye son olarak Amerikalılara örgütün arkasındaki desteklerini çekmeleri yolunda uyarı şeklinde YPG'nin#Suriye'nin PKK bağlantılı Kürt hareketi diye de parantez açıyor#kontrolündeki bölgeyi işgal tehdidini de gündeme getirdi. Erdoğan'ın 7 Ekim saldırısından sonra Hamas'a verdiği desteği göz önünde bulundur#Kudüs'ün bunu Erdoğan'a ödetmek için Suriye alanındaki Kürt hareketine destek vermesi gerektiğini savunuyorlar.#Her geçen gün yapılan yeni yatırımlarla güçlenen bir donanmaya sahibiz. Özellikle son 3 tören#yani#-uçak gemisi saç kesme#-milden milli denizaltımızın üretiminin başlaması ve#- hava muharebe muhribinin yine saç kesmesinin yapılması#Atina'da panik yaratmıştır.#Onlar da şimdi Fransa'dan#Amerika'dan ne kadar fırkateyn alacaklar. Oğlum#taşıma suyla değirmen dönmez. Bu ülkenin#Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde benim bildiğim en az 12 tane dev tersane var. Geri kalanı da var da#bunlar böyle oturdular mı TCG Anadolu'yu yapıyorlar. Şimdi sen bunun da gideceksin Fransa'dan işte füze al#bilmem ne.#Geç bunları#bugün Jerusalem Post Jerusalem Post'ta bir yorum vardı. İsrail yayın organında Türkiye'den hiç bahsetmeden diyor ki: “Artık İsrail'in kend#Niye?#-Çünkü Amerika'dan bir gün akışın kesilebileceği açık bir şey. Şimdi donanmamız görev başında. Mavi Vatan 2025 üç denizde başladı. Benim iç#-Çünkü biz bu Mavi Vatan tatbikatlarını ne yazık ki 2023 ve 2024'te iptal ettik.#Niye iptal ettik?#-Efendim#Yunanlılarla iyi ilişki kuracakmış. O ilişkiler yumuşak ilişkiler ...#Kardeşim#ben 2020 yılından beri söylüyorum bunlara dönüp dönüp aynı şeyleri yapmayın. Bu Yunanlıyla#Ermeniyle#İsrail'le falan iyi ilişki kuramayız.#Kuramayız#bu eşyanın tabiatına aykırı. Bunlar bizimle maraz için mutlaka bir neden bulurlar.
1 note
·
View note
Text
Sevmediğimiz hiç-bir şeyle gönül bağı kuramayız. Gönül bağı kuramadığımız hiç bir şeyin de sorumluluğunu alamayız.
9 notes
·
View notes
Text
Kurmak ister misin beni ?
Dilediğin kişi olduğumu düşündün.
Olmadığımı farkettin.
Oldurmaya çalıştın.
Olmayınca sinirlendin.
Neticede kurma bebek değilim ki kurabilesin beni.
Keşke o kadar kolay olsaydı.
Kurabilseydik karşımızdakini.
Peki o zaman sevgi diyebilir miydik adına ?
Bilinmezlik ve çatışmaların olması değil mi güzel kılan ilişkiyi ?
İyi ya da kötü sürprizler değil mi heyecanı diri tutan ?
Sonuçta kurma bebek değiliz ki hiç birimiz.
Merak etmek zorundasın ve zorundayım.
Kuramayız birbirimizi.
İyi kötü sürprizlerimizle kabul etmek ya da etmemek zorundayız birbirimizi.
Aslında güzel’i güzel yapan da bu değil mi zaten ?
0 notes
Text
Aynı anda bir ileri bir geri yaşamaktansa, anısız yeni bir hayata başlayalım. Geçmişten intikam alarak, yeni bir gelecek kuramayız.
5 notes
·
View notes
Text
İnsanlar yakınlaştıkça bencillikleri azalır ve birbirlerini düşünmeye başlarlar; çünkü kalpleri ve zihinleri de yakınlaşır. Kırılınca, darılınca, öfkenince de bu yüzden bağırırız, bu yüzden sadece kendi duygularımızı düşünürüz, bu yüzden empati kuramayız. Uzağızdır artık ve sesimizi uzaklara duyurmaya çalışırız; karşımızdaki aklımıza uzaktır, artık aklımıza gelmez.
-k
#söz#yazı#düşünce#ilişki#sevgi#aşk#empati#kızgın#kırgın#kırılmak#dargın#öfkeli#üzgün#sinirli#kalp#kalp k?r?kl?klar?#kalp acısı#kalp kırıkları#kalp kırmak#kavga#acı#bencil#duygu#his#kar#kar yazar#world of kar
50 notes
·
View notes
Note
Ne yavsamasi aq
1.kizim
2.öylesine anonim olayım dedim
Sen böyle paranoyak olursan iletişim kuramayız hadi by
Tşk bb
3 notes
·
View notes
Text
Çocuklar anne ve babalarının kötü örnekleri ile bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kuramayız.
18 notes
·
View notes
Text
FÂNİLERE KUSURSUZLUK
VEYA KUTSALLIK
İZÂFE ETMEKTEN
KURTULMAK !
Parti farkı gözetmeksizin "liderlerine" kişisel olarak; dünyanın en erdemli, en faziletli, en vefalı, en ahlaklı, en kusursuz ve en mükemmel fânisi muamelesi yapan arkadaşlar, bu kanaatlerinizin doğruluğu veya yanlışlığını test etmek isterseniz, vaktiyle bu yöndeki şahsi duygularına fazlasıyla güvenen ve şimdi ise AKP çevrelerinde epeydir dile getirilen derin hayal kırıklıklarına kulak verin derim...
"Erdemliler Hareketi" güzellemeleriyle yola çıkıp, liderlerine kusursuzluk izâfe ederek, tam bir sadakâtla "biât" ilişkileri geliştirenlerin bugünlerde yazdıklarını okuyunca, insanlık tarihi boyunca binlerce defa benzeri yaşanmış tecrübelerden niye istifade edilmez sorusu çengel gibi beynimize bir defa daha asılmış oluyor.
Siyasal islamcılığın değişik tonlarını temsil eden çok farklı kesimlerden kalem sahiplerinin hazin hesaplaşmalarının ortak yönü, kişisel ilişkiler ve şifâhi kültür değerleri yerine kurum ve kuralların önemini geç de olsa fark etmiş olmalarıdır.
Mesela; akademik kariyer olarak profesörlük unvanını almış, bu ülkede bakanlık, başbakanlık yapmış ve halihazırda 60 yaşını geçmiş A.Davutoğlu'da bu durumu geç fark edenlerden;
"Biz insanlara iyi bir İslami yada dini eğitim verirsek onları melekleştirebileceğimizi düşündük. Ve bu melekler ordusunun ülkeyi kurtaracağını, dünyaya düzen getireceğini. Unuttuğumuz şey şuydu. İnsan doğasının mutlak melek ya da mutlak şeytan olamayacağı gerçeği. En melek gibi görünen insanın içinde bir şeytan gizlidir. En şeytan gibi görünen insanın içinde bir melek yaşamaya devam eder.
Demek ki sadece kişilerin tek tek ahlaklı olmasına dayalı bir sistem kuramayız. Kişileri tek tek ahlaklı yapalım şu ve ya bu ahlaki zeminde. Ama esas olan iklimi korumak. O ahlakın yeşereceği iklimi korumak. Çölde gül ağacı yetiştiremezsiniz. O iklim bozuksa bir kişinin ahlaklı olması o iklimi kurtarmıyor. Ama o da yetmiyor. Üçüncüsü öyle kurallar öyle kurumlar oluşturalım ki bütün bu iklimi de aşıp yanlışa kalkanı hesaba çeksin, sorgulasın veya doğru işleri kurala koysun. Dolayısıyla üç aşamalı bir şey. Bireysel aşama, iklim yani sosyal aşama ve siyasal hukuki aşama.”
Bu türden tespit, değerlendirme ve hayıflanmaları başta Karar Gazetesi olmak üzere, kendilerini muhafazakar diye adlandıran medyanın köşe yazarlarının yazılarında sık sık görüyoruz. Keşke insanoğlu "tecrübe" edinmek noktasında bu kadar bencil davranmamayı da öğrenebilmiş olsaydı...
İşte bu sebeplerle ısrarlı bir şekilde, AKIL, BİLİM ZİHNİYETİ, HUKUK BİLİNCİ, DEMOKRATİKLEŞME VE KURUMSALLAŞMA vurgusu yapmaya devam ediyoruz. Siyasi fikrimiz veya kimliğimiz ne olursa olsun, bu ölçüleri gözeten herkesin başımızın üstünde yeri vardır...
Yine bu sebeple içtenlikle bir temenni de bulunuyoruz; Allah aşkına kendinizi parti müfettişi veya fikir zabıtası gibi görerek, bizlerin sayfalarındaki partiniz veya lideriniz hakkında, asla hakaret ihtiva etmeyen her türlü eleştiri veya değerlendirmeye "kırmızı görmüş boğa" misali lütfen saldırmayınız...
Adam masum bir değerlendirme üzerine yazıyor mesela; "sen benim liderime akıl mı veriyorsun?" Sanki dünyanın bütün aklı onun liderinde toplanmış...
Eğer lideriniz ve partinizin kutsallığı yönündeki inanç ve duygularınızı yenemiyorsanız da, medeni bir şekilde aynı platformda bulunmama tercihinizi kullanınız...
"Bilinç düzeyini artırmamak her insanın en büyük günahıdır."
Selam ve sevgilerimle,
Rubil Gökdemir
#DemokratikDeğişimHareketi
1 note
·
View note
Text
tam olarak çöktüğümü hissettiğim bir dönemdeyim, önümüz belirsiz..öylece oturmuş boşluğu bekliyoruz, güzel bir haber görmek, “az kaldı bitiyor bak” denmesini beklemek..kitaplar okumaya çalışıyorum, diziler izliyorum, bir yığın ödevle uğraşıyorum, kedimi seviyorum ama artık gerçekten duvarların üstüme üstüme geldiği noktadayım, alışık değilim çünkü böyle oturup beklemeye. şimdi daha iyi anlıyorum kafeslere tıkılmış, akvaryum arkasına kapatılmış hayvanları ki onlar için hiçbir zaman umut yok o yüzden tamamen hiçbirimiz anlayamayız ya o da ayrı konu. benciliz..kendi refahını, özgürlüğünü, karın tokluğunu düşünen bencilleriz maalesef, kendinden başka hiçbir canlıya kıymet vermeyen nankörleriz, hep kedilere derler nankör diye, insandan büyük nankör mü var? bu süreç çok zorlu bir süreç olsa da zaten çok sevdiğim canlıları daha çok sevip daha çok korumamız gerektiğini fark ettim, onların hayatı doğduklarından itibaren bizimkinden çok daha zor çünkü, bir sokak köşesinde soğukta betonlarda yatmak, uyurken tekmelenmek, gittiği kafenin sahibi tarafından üzerine kaynar su dökülmek, iki lokma yemek için yollarca yürümek..kabul edelim hiçbirimiz bunun hayalini dahi kuramayız, hayat onlara her zaman böyle. psikolojimin yıkıldığı bu dönemde en çok farkındalık kazandım bu da buna bir vesileymiş. nolur düşünelim, nolur karşımızdakinin de bir can olduğunu, bizim gibi olduğunu hatırlayalım, bu süreç elbet geçip gidecek ve biz güneşli günlerimize elbet döneceğiz ama nolur biraz da onların güneşi biz olalım ♡
#cats#animals#dogs#books#world#books and literature#art#white#black#istanbul#sweet#love#amazing#peace#newyork#america#usa#london#amsterdam#chocolate#coffee#sky#blue#clouds#christmas#coronavirus#coronavid19#cars#kedi#köpek
1 note
·
View note
Note
İnsan her şeyi doğru yapmak zorunda değildir diye düşünüyorum yanlışını fark etme imkanı vermek lazım . Konuşur tartışırsın orta yolu bulmak lazım he dersin tüm bu konuşmalar olduktan sonra eskisi gibi bile iletişim kuramayız bi şey diyemem ama çözüm odaklı olmak lazım . İnsan insana her zaman lazım .
işte herkesle çözmek istemezsin. herkese o enerjiyi verebileceğin o sabrı gösterebileceğin kadar kıymet vermezsin. zaten çok candan hissedemediğim biri. rahatça kendimi açamadığım, anlayamadığım ve anlaşıldığımı da hissedemediğim biri. önceden böyle değildi ama on aydır böyle. on aydır, kendisi için çaba harcamak isteyeceğim biri olmaktan uzaklaştı. bazen böyle olur zaman geçer insanlar değişir bir şeylerin vadesi dolar. zaten ben de bir yıldır çok yorgunum. bende de artık tahammül sabır çok kalmadı. niye uğraşayım uğraşmaya değecek daha birçok şey varken. insan insana lazım ama herkes de lazım değil yani. bilmiyorum aslında. bu sadece bir yorgunluk ve bir sürelik uzaklaşma isteği de olabilir. belki zaman geçer pişman olurum :D hayret ederim ben neler söyledim diye :D
0 notes
Text
Bizler bazen gerçekleşmesini istediğimiz için değil de gerçekleşmeyeceğinden emin olduğumuz için hayaller kurarız. Gerçekte olmayacağını bildiğimiz şeylerin varlığını hayallerimizde süsler mutlu olmaya çalışırız. Sonu bazen hüsran olsada.. Çünkü hayal kurmakta anlatıldığı kadar kolay ve bedeli olmayan bir imge değil. Bazende o kadar imkansızdır ki isteğimiz hayalini dahi kuramayız. İşte en can alıcısıda budur. İmkansızın ötesi..
İmkanlar, istekler, hayaller, doğrular veya yanlışlar.. Hepsi ne kadarda kalıplaşmış zihnimizde. Hepsinin ait olduğu bir yer var, çağrıştırdıkladı anlamlar.. Sahi, imkanlar el verdiği kadarını mı yaşamalıyız dersiniz yoksa imkanları zorlamak mı gerekir? Bazen kadere teslim olmak bazen savaşmak gibi mi olmalı? Kafamızdaki bir sürü soru yığınına anlam veremediğimiz zamanlar olur. Düşündükçe konu konuyu açar, varlığını unuttuğumuz yaraları kendimiz deşeriz insanın en büyük düşmanı kendisidir çoğu zaman. En büyük yaraları en sevdiklerimiz açsada unutulmasına izin vermeyen bizizdir. İnsan kendinin düşmanı olabilir mi? Farkında değilsek evet! Belki de unutulmalı artık, yeni başlangıçlar için bazı yaraların yeride, sahibide unutulmalı. Canınıza can olanların yaktığı canınızı yaranızı kanatarak canlandırmayın. Bırakın unutulsun. Bazen hayatın verdikleri hayalini kurduklarımızdan daha mutlu eder bizi. Hayatın getirdiğini kabul etmek belki en kolayı olur. Bedelini ödeyemeyeceğimiz hayallerimiz için..
0 notes
Text
Aydınlık - Kapkaranlık
Her şeyin kapkaranlığa çıktığı bir zeminde ol aydınlık mefhumunun kökü kazılmış mıdır? Hayatiyet meselinin naçar konularak, her dem bildik madun siyaset elinde rehin kılınmış pratiklerinde gün yüzü görmeyen bir ülke gerçekken karanlık her yerdeyken bir çıkış var edilebilir mi sahiden? Bütün eğrelti, gecekondu gibi anlık bir tahlil ve hamleler silsilesi ile zehirlenirken gündelik yaşam zehir edilirken gelecek daha şimdiden bariz bir kötülük sarmalına rehin edilirken o çıkış var edilebilir mi? Bütünüyle bu döngü bir devamlılığa kavuşturulurken olası seçim tüm bu pisliği alt edip de karanlıktan çıkışı söz konusu eder mi, ihtimal midir? Hiçliğin göndere çekildiği bir uzamda her günün George Orwell’in ol meşhur fablı Hayvan Çiftliği’ndeki gibi yıkımların galebe çaldığı, mutlak doğruların bir istikamet haline dönüştüğü cerahatle benzerken her nerededir aydınlık! Cerahat bütünde o cürümle hemhal kılınırken istikamet belirlenip belagatin kollarına savrulurken bir menzil aydınlık hiç geriye bırakılır mı?
Biyopolitik bir cerahatin kesintisiz suretinde denek hayatlarımızın hali ne olacaktır! Açık bir biçimde tedbirlerin / ön almaların ihtimalleri çöpe basılırken, hayat kuşatılmaya halen devam olunurken her ne düzelecektir! Baş amir ve şürekasının baş faşist ve sürüsüyle bir ve beraberce kurduğu isimsiz koalisyonun sunduğu her şey cerahatle ilintiliyken her nasıl. Devinim ve dönüşümü mutlak çürümeye bağlayan bunu da bir icraat kabilinden halen ve halen pazarlamaya devam diyen muktedirin var ettiği eksen kaymasından hayat nasıl bir çıkışı bulacaktır ki! Yinelenen her eylem, mutlak doğruluk adına türetilen hemen hemen her tavırla, yeknesak eylemlerin yekununda bir toprak parçasında iki gıdım hayat hakkını alt etmek söz konusu edilir. Karanlığın kapsamı, derinliği, kalıcılığı kutsanırken hayatın ne hallere dönüştüğü sorgulanmasın istenir. Bütünüyle cerahat yinelenirken, oluşturulan o tahakküm nesnelliğinin bir yarını bırakmayacağı muhakkak iken her nerede söz konusu edilecektir, ümit, aydınlık, güzel günler!
Bir mizansen klişeye dönüştürülmüş olagelen her şey güzel olacak mefhumunun bilakis o devlet katının durmak yok yola devamının istikametlerinin her nasıl kesintisiz bir çürüme olduğunu bir kere daha gördüğümüz günlerden geçiyoruz. Burjuva siyasetinin sıradanları kapsayan, kuşatan, ezen ve sınırlandıran karanlığa karşı kıllarını kıpırdatmaya hemen hiç çalışmadıkları bir günce hasıl oluyor. Dört bir yan, hemen her gün, her an bir başka aleni, nesnel tahakküme rehin ediliyor. Her gün ve her ihtimal biraz daha afaki bir biçimde açık ve aleni bir halde sıradanın güncesine kara bulutların doluşmasına vesile kılınıyor. Asri zamanların, gelecek diye vaat olunanın bir şimdi dahilinde çürümeden ötesi olmadığının detayları peyderpey çıka geliyor. Yersiz, manasız değil doğrudan afaki bir cürümler artık ikinci defa bildirime hacet kalmaksızın süreğen addedilmiş tahakküm pratikleri ve hemen hiç ayrışmaz ilam olunan kırmızı çizgi icatlarıyla, masallar okunurken karanlık semalarını kapsıyor bir menzilin!
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “İstanbul Tuzla’ya bağlı, Aydınlı Mahallesi’nde bulunan Muş İli Varto Kültür ve Dayanışma Derneğinde bir araya gelen yurttaşlar, derinleşen kriz karşısında mücadele olanaklarını tartıştı. 1 Mayıs çağrısının yapıldığı toplantıda topyekün mücadele ile tüm sorunlarla başa çıkılabileceğinin altı çizildi.
Toplantıda Emek Partisi İstanbul İl Yöneticisi Orhan Atan ve Muş İli Varto Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Sinan Tekin söz aldı.
Muş İli Varto Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Sinan Tekin, enflasyonun yoksullaştırdığını söyledi. Tekin “Sırtını halka dönen tüm siyasi partilerin sonu hüsran olur” derken; Emek Partisi İstanbul İl Yöneticisi Orhan Atan “AKP gitsin de ne olursa olsun diyerek yeni bir şey kuramayız” ifadelerini kullandı.
Emek Partisi İstanbul İl Yöneticisi Orhan Atan, AKP iktidarının 20 yıldır Türkiye sermayesini arkasına aldığını, bütün emperyalist güçlere kendisini pazarladığını ve Türkiye’yi tam bir bağımlı ilişkiye soktuğunu ifade etti. Atan, “Bugün AKP’nin yarattığı bu ilişki ağını kırabilecek güçler yan yana gelebilecek mi? Ve bu güçler kimler?” sorusunun bu dönem için önemli olduğuna dikkat çekti.
Emek Partisinin “Tek adam rejiminin yıkılmasının" en önemli görevlerinden biri olduğuna dikkat çeken Atan, “AKP gitsin de ne olursa olsun diyerek yeni bir şey kuramayız. Biz de gitmesini istiyoruz ama bu tek başına çözüm değil. Çözümü nasıl yaratacağız bunu tartışmamız lazım” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ulaşıma yaptığı zamma dikkat çeken Atan, “Sorun şu, enflasyon var oluncaya kadar bizim muhalefetimiz ne yapıyor? ‘Aman seçim gelsin bize oy vereceksiniz biz de çözeceğiz’ demekle de yürümüyor, sorunlar çözülmüyor” dedi.
1 Mayıs’a hazırlık ve toplu katılım çağrısı yapan Atan, ortak mücadele için kolların sıvanması gerektiğine dikkat çekti.”
Düpedüz yalın bir biçimde bir mahalle toplantısından çıkagelen o karanlık halinin aslında nasıl imal olunduğunu da göstere gelir. Burjuva siyasetinin aktörlerinin elinde sök, tak bir ileri iki geri yapacağız, çözeceğiz cümleleri arasında, vaatler tükendikten sonra çıkagelen yegane şeyin daha büyük hayal kırıklığına dönüştüğü dillendirilir. Çağımızın denetim ile gözetimin beraberindeki tahakküm pratiklerine rehin edildiği bir şekilde düzenlemiş yeni ülke formunda hayat berhava olunandır. Değersizleştirilen, yoksullaştırılan, eksik kılınan, mahrum edilen sıradan insanların hayatlarını düzeltmek bir yana, seçim gelsin sandık çıksın meydana, oy verilsin geçip gitsin kolaycılığı hiçbir çözümü var etmeyecektir. Salt, Emek partisinin dillendirdiği değil, aynı zamanda da HDP gibi Türkiyeli halkların bedeller ödeyerek var ettiği bir çatının kaşla göz arasında kapatılması ihtimalinin yamacında var edilen meram, seslendirilen konu tükenişin süreğen kılınabileceğidir. Ki o tükeniş karanlığın da ta kendisinin temelidir.
Geçip gideceği zikredilen yıkımın bizatihi bu ülkedeki sabitliğinin o karanlık mefhumunu nasıl yeknesak bir devamlılığa kavuşturduğu şu son iki yıllık dönemde artık çok daha açık ve yalındır. Pandemiden başlayarak, savaşın yıkıcılığının beraberinde sunduğu ekonomik daraltma haline her şekilde karanlığın güncellenmesi, aydınlığın da tarumar edilmesine yol açar. Görünen köy kılavuz istemeyendir. Düzenin imkan olarak değerlendirdiği hemen her dönemeç bir başka yıkımın zeminini oluşturur. Bunca açık bir biçimde ol 1929 yılındaki büyük buhranın kıyısındaki bir dünyada, çok afaki bir yoksunlaştırma katarında ilerleyen sözüm ona yeni ülke gerçektir. Daha evvelinde yıllar yılıdır sürdürülen geçmişi kötüleme çabalarının, kuyruklar vardı, o yoktu, şu yoktu mesellerinin de nihayetinde şimdi şu anda da eskisinden ağır bir hakikate dönüşümü var edilir. Toplumun yüzde altmış gibi dehşet verici bir oranının asgari ücretle bir ayını geçiremediği bir zeminde, yüzde yirmi / yirmi beş aralığında kıt kanaat geçinebilenlerin bulunduğu bir menzilde bir asır heder edilmişken, daha da çekileceği varmış gibi yapılmasıdır mesel. Katran karasına mahkumiyet içerisinde, o algı, şu dış güçlerin işi, bu darbe, bu yıkım çabası diye konuşup savuşturmaya çabalanan şey bir kere daha koca bir sahneyi sıradana zehir etmektir. Artık emin olduğumuz yegane şey, bugünkü ülkede budur.
Bianet’ten aktaralım: “Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın istifası sonrası 2 Aralık’ta görevi devralan Nureddin Nebati 4 aylık sürede birçok kez ‘enflasyon’ hakkında açıklama yaptı.
Her defasında enflasyonun düşeceğini söyleyen Nebati’nin öngörüleri şu ana kadar tutmadı, hatta kimi zamanlarda kendisiyle çelişti.
'Ekonomi' üzerine bir eğitim almayan, doktora tezinde AKP’yi inceleyen Bakan Nebati’nin göreve geldiğinden bu zamana enflasyon açıklamaları ve öngörüleri şu şekilde:
9 Aralık: Enflasyonu düşük seviyelere indireceğiz
"Enflasyonla mücadele konusunda önümüzdeki dönemde de para ve maliye politikalarının güçlü eşgüdümü ile mal ve hizmet piyasalarında rekabet ve verimliliği artıracak yapısal tedbirleri hayata geçirerek ve kalıcı olarak düşük seviyelere indireceğiz"
3 Ocak’ta açıklanan Aralık enflasyonu: Aylık yüzde 13,58, yıllık yüzde 36,08
14 Ocak: Ocak’ta pik, 2023'te tek hane "Yıllık enflasyonun kurdaki yükseliş, ücret artışları, yeniden değerleme oranı kapsamında yapılan artışlar gibi etkenlerle Ocak ayında pik noktasına ulaşmasını öngörüyorum.
"Biz şu anda Aralık’ın kamburunu taşıyoruz. Yazın gerek gıda fiyatlarındaki gevşeme, ki şu an dünyada bir enflasyon da var, bu ikisinin etkisinin azaldığı bir döneme giriyoruz. Enerji ihtiyacımızın azalması, gıda fiyatlarındaki normalleşmeler bizim artık yeni bir patikaya girdiğimizi gösteren en önemli aylar olacak.
"Biz enflasyonu çözeceğiz. Ondan sonra 2022 yılı tam bir dönüş, istikrar ve işlerin oturduğu bir yıl olacak. Önümüzdeki yıl bu sohbeti yaparsak, yapacağımız sohbette faizde, enflasyonda ve kurdaki bütün olumlu değişimlerin nasıl gerçekleştirildiğini siz bana soracaksınız. Çünkü enflasyon denilen şey üç günlük bir iş değil ki, faiz oranlarının inmesi, çıkması hızlı bir etki gösterir ama kur ataklarının Türkiye’deki etkisini yadsımak, görmezden gelmek, kur ataklarının bu kadar hızlı etkili olduğunu görmezden gelmek kadar tehlikeli bir şey olabilir mi?
"Ben 2023 Haziran ayında seçime tek haneli enflasyonla gideceğim."
27 Ocak: Yüzde 40'lar civarında seyredecek "… (Enflasyon) Bir süre yüzde 40’lar civarında olacak. Yaz aylarında bir miktar düşme olacak. Yıl sonunda baz etkisiyle yüzde 30’ların altına indirmeyi hedefliyoruz."
3 Şubat’ta açıklanan Ocak enflasyonu: Aylık yüzde 11,10, yıllık yüzde 48,69
3 Şubat: Nisan’da zirve yapar ama yüzde 50'yi geçmez
(Ocak ayının enflasyon verileri açıklanmadan önce)
"… (Enflasyon) Yaz aylarında toparlanma göstermeye başlayacak ve aralık ayında baz etkisine bağlı olarak radikal bir düşüş gösterecek. Enflasyonun nisana kadar yüzde 50'nin altında bir seviyede zirve yapmasını bekliyoruz.
"Enflasyonda yüzde 50 seviyelerini göreceğimizi düşünmüyorum. Umarım yanılmam.
"Bu yeni (ekonomik) modelin riskli kısmını 2021'de çoktan geride bıraktık. Enflasyon sorununun sadece artçı sarsıntısı 2022'ye kaldı ve bu büyük ölçüde bu yıl içinde halledilecek. 2023 Haziran seçimlerine kadar tek haneli enflasyon yaşıyor olacağız."
8 Şubat: Kültürel sebepten yükseliyor
(Londra’da yabancı yatırımcılara yaptığı toplantıda)
"Türkiye’deki enflasyon yabancıların kültürel olarak anlayamayacağı sebepten yükseliyor."
3 Mart’ta açıklanan Şubat enflasyonu: Aylık yüzde 4,81, yıllık yüzde 54,44
3 Mart: Takılıp kalmayın, sonsuza kadar sürmez
(TÜİK’in enflasyon verilerini açıklamasından sonra)
"2023 Haziran seçimlerine de tek haneli bir enflasyon rakamı ile gireceğiz. Unutmayalım ki gerçekten her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Enflasyon karşısında yaşadığımız zorluklarda takılı kalıp hadiseyi sonsuza dek sürecek gibi görmek, bizim bakış açımızda yer almamaktadır.
"Döviz kurunu kapsamlı ve yenilikçi metotlar ile düşürdüğümüz gibi enflasyonu da önümüzdeki dönemde düşüreceğiz.
"Enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ettiğimizi yakın zamanda gıda ürünlerinde ve elektrikte yaptığımız KDV indirimleri ile gösterdik. Bu süreçte ülkemizde de özellikle enerji ve diğer emtia fiyatları kaynaklı baskıların etkili olduğunu ve şubat ayında yıllık TÜFE’nin yüzde 54,44’e, ÜFE’nin ise yüzde 105,01’e ulaştığını görüyoruz. Salgın sonrası dönemde küresel ekonomik aktivitedeki toparlanma neticesinde enflasyonun gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde etkili olduğuna birlikte şahit oluyoruz."
21 Mart: Bu gurur tablosu hepimizin
(AKP Şanlıurfa İl Danışma Meclisi'nde yatırımcılara ilişkin)
"Enflasyonla ilgili bir sıkıntımız var hiç merak etmeyin aşıyoruz, aşacağız. Türk Lirası'na güveni artırıyoruz. Türkiye ekonomisini faiz-kur kıskacından çıkardık ve ülkeyi öngörülebilir istikrarlı bir şekilde yöneten milletine güvenen dirayetli liderimizle birlikte koşuyor ve yorulmadan bütün sorunların üstesinden geliyoruz. Bu gurur tablosu hepimizin, AK Parti'nin, Türkiye'nin.
"225 milyar doları aşan bir ihracat geçen yıl ve şubat sonuyla birikimli olarak 232 milyar dolara ulaşan bir ihracat. Petrol fiyatları yükseliyor, emtia fiyatları yükseliyor, dünya bir enflasyon kıskacında biz hep beraber bunların üstesinden geliyoruz, hiç kimseyi yarı yolda bırakmadık bırakmayız, kimseyi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz.
"Enflasyonun üzerinden geldiğimiz gibi Karadeniz'deki bu gerginliğin üstesinden de geleceğiz. İzin vermeyeceğiz. Eğer ki fırsatçılık yapıp, fiyatları dilediği gibi oynatıp, yüksek kar elde etmeyi düşünüyorlarsa başta enflasyon timleriyle üzerlerine gideceğiz. Unutmayın önümüzü kapatan her türlü bürokratik engelin üzerine gideceğiz. Hiç kimse bu ülkenin girişimcisine, yatırımcısına engel koyamaz."
4 Nisan’da açıklanan Mart enflasyonu: Aylık yüzde 5,46, yıllık yüzde 61,14
10 Nisan: Aralık’tan itibaren...
(Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) iftarında)
"Savaş geldi, patladı, dengeler bozuldu. Dünya buğday bulmakta, çelik bulmakta, mal taşımakta adeta bir dejavu yaşamaya başladı. Böylesine sıkıntılı bir ortamda yine aynı söylemler başladı, 'yandık, öldük, bittik.' Bu ülke ne yanar ne biter ne ölür. Bu ülke yoluna devam eder. Biz gözlerimizi kapatıp zorlukları görmezlikten gelmiyoruz. Zorluklar var, sıkıntılar var, enflasyonu görüyoruz. Mücadelemiz belli ne yapacağımızı biliyoruz.
"Enflasyon yavaş yavaş yoluna giriyor ve Aralık ayından itibaren bu ülkede her ay enflasyonun nasıl düştüğünü hep beraber göreceğiz ve yürüyeceğiz. İşler daha iyi olacak"
Nisan ayının enflasyonu 5 Mayıs'ta açıklanacak...”
En başından bu yana anlatmaya çalıştığımız çürümeye dair tek başına Nebati Efendinin derleme dağarcığı zaten memlekette işlerin her nasıl sarpa sardığını da göstere gelendir. Aydınlık mefhumunun toptan karanlığa rehine edilmesinin, ekonomik çökertme halinin biteviye yeniden imalinin suretinde, o koltukları dolduran bir tiplemenin var ettiği şey her durumda ülkenin istikametini de ele verir. Enflasyona karşı hezimete uğramış bir ülkenin hakikati örtbas edilmek istenir. Dahası tümden bariz bir biçimde ezilmeye devam olunan bir halk gerçekliği mevzubahis olunmasın diye dikte olunur. Masallar sıralanır her gün, her yandan. Sabancısından, Koçuna bilmem hangi sermayedarın, anadolu kaplanının vesair kan emici sistem köşe bentlerini tuta gelen ismin arka çıktığı, devletin de dibine kadar battığı bu fasit döngü içerisinde yeni sermaye akışları, akıl dışı tutarların yer değiştirmesi gibi pek çok akçeli iş var edilir. Sıradanın canı çıkıyormuş, her gün biraz daha fakirleşiyormuş ne gam! Bütün, hemen hemen her şey bu can yakıcı kuşatmanın ta kendisine rehin edilirken, çözüm yerine çözümsüzlük göndere çekilirken, dibine kadar hep en kötüsüne rehinelik bir hakikat haline dönüşürken, aydınlık kalır mı geriye, hiç ama hiçbir zaman bahis olunabilir mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Kaynakça AFP Photos
#meram#arzihal#günce#ekonomik çöküş#cürüm#yaşam#insanlık#hayat memat#hayatiyet#ekonomik#paralel#devlet nedir?#normalleşme#tahakküm etme#rte#günlük#başka türkiye vardır#aydınlık#demokrasi102#söz#ses#mana#hayat akarken#fakirlik#kötürüm#zulüm#biyopolitika#siyasa#gerçeklik#akp devleti
0 notes
Photo
'Mantığın izah edemediği yegâne gerçek: Her şeyinizi merak edip de bilmek istedikçe ve öğrendikçe 'samimi bağlar kuramayız biz' deyişleridir asıl yoksulluk.'
Meral Meri
79 notes
·
View notes
Text
Orgazmik Tatlılar Serisi - Çakma Lotus Krema
Selamlar,
Bugün evde lotus bisküvisi kremasının yerine geçecek bir tarif denedim.
Çıkan sonucun orgazmik olduğunu düşünüyorum. Bu arada orgazmik gelimesini sıkça tekrar edecek olmamızın sebebi ise orgazm kelimesini ve haliyle de orgazmı toz tutmuş sandıklardan evin salonuna davet edelim.
Orgazm demişken, cinsellikle ilgili olgulara farklı çocuksu isimler vermemizin sebebi ondan korkuyor, onu pis, konuşulması yasak gösteriyor olmamız bizi kendimizle, haliyle de cinselliğimizle bağlantımızın sağlıksız gelişmesine sebep olur, basitçe mutsuz olur, yaratıcı enerjimizle, dişiliğimizle bağ kuramayız. Bu yüzden bu tatlı tarifinin içerisinde orgazm kelimesi geçiyor.
Bu konu hakkında daha çok konuşabilirdik ki konuşalım da fakat şimdilik konumuz tatlı olduğu için tarife dönelim
yarım litreden biraz fazla süt
(bitkisel süt de olur)
1 çubuk tarçın, vanilya,
ağız tadınıza göre birkaç çorba kaşığı esmer şeker (direk kamış şekeri olsa daha iyi tabi), pekmez de olabilir.
2 yemek kaşığı yer fıstığı ezmesi
1 tatlı kaşığı kakao (keyfe göre)
keyfe göre zencefil, karanfil, kakule vb. eklenebilir.
yukarıdaki malzemeleri orta ateşte süt iyice kaynayana kadar, sonra da karıştırrarak sütü krema haline getirene kadar karıştırıyoruz.
Sütün likit kısımlarının uçup kremamsı bir şey elde etmemiz lazım.
En son kremamızı kavanoza koyup soğumasını bekliyoruz,
tencerede kalanı da üzerine süt dökerek yiyoruz.
mmmmmm
orgazzmmiiikkkk
*anonim
0 notes
Photo
gamsız insanlarla huzurlu hayaller asla kuramayız.🌹#ruhensevdim
0 notes