#toplum
Explore tagged Tumblr posts
nevzatboyraz44 · 2 months ago
Text
SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ 🤔
Tumblr media Tumblr media
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🇹🇷 Arapgir 📍 Malatya
📷 Turgay Baykal
68 notes · View notes
hasanmisim · 7 months ago
Text
Bir Kadının Kaleminden
Sokaklarda yatak odası kıyafetiyle dolaşan her kadın sapıktır..
Tumblr media
Yazı kime ait bilmiyorum 2019 yılında beğendiğim için not almışım yazıyı. Bugün denk geldim ve paylaşmak istedim. Buyurun sizleri yazıyla baş başa bırakıyorum.
Bir algı var; sapık dendiği zaman sadece akla erkek gelir.. Oysa; sokakların sapık kadınlardan da temizlenmesi lazım ki, toplum bir nebze ıslah olsun..
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
Bir erkek avret mahallini iyice belli edecek tarzda çok dar bir pantolon giyse, sapık/rezil vs. diye bağırırsın.. Ama giydiğiniz taytlardan her hattınızı belli ederken kendiniz adına neden utanmazsınız?
Haa o sizin özgür yaşam tarzınız değil mi? Peki erkeklere niye yok o özgürlükten? Sen baştan aşağı avret olduğun halde, tayt giyme özgürlüğünü kendine hak biliyorsun da, erkeğin özgürlüğünü neden alıyorsun elinden?(!) Senin avretinin belli olması moda, erkeğin ki sapıklık öyle mi?
Otobüste/metro da bedeninin kokusunu şişeler dolusu parfüm sıkıp güzelleştirip, burunların direğini kıran ve erkeğin yanından ifil ifil geçtiğinde beyne direk şehvet hormonları uyarısı verecek kadar kokulanan bir kadın; "bana bakma" dediği gibi "beni koklamayın" da diyebilir mi?
Ben, helal olduğu halde hiç çarşı pazarı göğüsleri yarıya kadar görünür tarz da gezen abi/amca görmedim. Siz gördünüz mü? Görsek "sapık" diye koşarız değil mi adamcağızın peşinden?
Peki ben, domates seçerken sapık ablanın göğüslerini neden görmek zorundayım? Erkek göbekten yukarısı helal olduğu halde asla böyle gezmez/gezemezken, kadınlar göğüs avretini açıpta geziyor ve bu sapıklık olmuyor öyle mi?
Bir bankta kalçasının tam altına gelecek kısalıkta şort ile oturan bir adamın yanına çocuğunuzu oturtur musunuz? Ne münasebet deli midir, sapık mıdır nedir?! Teklifim bile nasıl çirkin değil mi annesi?
Peki aynı şekilde oturan, kalçasından aşağısı çıplak bir kadının giyinişi, neden seni aynı şekilde rahatsız etmiyor? Vel hasıl kelam; sokaklar da yatak odası kıyafetiyle dolanan her kadın da bir o kadar sapıktır!
Toplumun ahlakını bozuyorlar! Toplumun kalitesini düşürüyorlar! Bugün o çocuklar çarşı pazarda bir ablanın göğsünü, kalçasını, bacaklarını görmek zorunda kalıyorsa, bu da bir "ÇOCUK VE TOPLUM İSTİSMARIDIR"….
107 notes · View notes
derdiderun · 3 months ago
Text
Bu kadar zıvanadan çıkmışlık şu neticeyi gösteriyor. Yeryüzü İslam’a susamıştır.
Hasan Burkay (k.s)
33 notes · View notes
aksinabirak · 2 months ago
Text
Sadece bir cinayet olduğunda sorgulanan toplumsal yapımız, ayda yılda bir hatırlanan kadınlarımız, etkileşim uğruna maskot olan hayvanlarımız, haksız yere parmaklar ardında geçen yıllarımız, toprağa gömülen heveslerimiz, yüzümüzden çalınan gülüşlerimiz, dalından koparılan çiçeklerimiz, boğazımızda kalan yudumlarımız, gözümüzden akan yaşlarımız, hiç sevilmemiş olan kalplerimiz, nefretle çalkalanan her bir hücremiz, yüzyıllar geçse de değişmeyecek zihniyetimiz... Hiçbiri ama hiçbiri azalmayacak, bitmeyecek. Aksine bunlara göz yumulduğu müddetçe bedensel veyahut psikolojik şiddet artacak. Rahatça uyuyabilen, vicdanı rahat olan herkesin ise yattığı yatak dikenlerle dolsun dilerim.
27 notes · View notes
fthlc · 2 months ago
Text
22.10
Sevgisiz ve merhametsiz büyüyen çocuklar... Bu yeni nesil maalesef bizim eserimiz. "İstediği gibi davransın, biz gibi sürekli gözetim altında olmasın..." diyerek bir nesli psikopat, sosyapat ve boş özgüvenli hale getirdik. Okumuş cahillerimiz çocuk gelişimi ve çocuk eğitiminden habersiz sadece tüketen bireyler yetiştiriyor. "İdam getirilsin" gibi çözümleri var üstelik. Asıl idam bu yeni nesili "özgürce" yetiştirmek isteyen zihinlere getirilsin. Bu saçma fikirler kurutulsun. Çocuklar geleceğin bireyleri ve toplumun temel yapı taşlarıdır, sandığınız gibi sizin deneme yanılma tahtanız değil. Unutmayın, ancak bilinçli bireyler bilinçli nesiller yetiştirebilir.
22 notes · View notes
vinceverbatim · 1 year ago
Text
"
Acı çeken ben olduğuma göre, buna son verecek olan da ben olmalıyım. Şimdiye kadar başka birisi gelip çözüm üretmesini bekliyordum. Sanki yoldan geçen biri görmüşüm de onu gelip içine saplandığını bu batağın etrafı dolaşmaya ikna etmeye çalışıyormuşum gibiydi. Bataktan çıkmamak için türlü bahaneler üretirken, sorunu onun çözmesini bekliyordum. Aynanın önünde dikilip aynadaki yansımanızı şikayet ediyorsanız bir yere varamazsınız. Eğer toplumun yansıması da denilen bu aynanın yerini değiştiremiyorsanız, yapılacak en iyi şey aynadan uzaklaşmaktır.
Natsume Soseki, Madenci
68 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 11 months ago
Text
Tumblr media
"İlmi yazarak kayıt altına alın" diyen bir peygamberi ve ona tâbi olan toplumu kimse kültürsüzlükle suçlayamaz. İslam, bunu dikkate alarak ilerliyor ve âfaklara göz dikiyor.
Rönesans'ı tanımlayan Bodly şunları kaydeder: "Biz, Rönesans'ı müslümanlara (ilimlerine) borçluyuz."
51 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 6 months ago
Text
32 notes · View notes
dilhunbiri · 19 days ago
Text
Bir toplumun çoğunluğunu oluşturan kesim, kendi sıradanlığını yüceltmeyi erdem sayan gizli kibir sahipleridir.
–Budala, Fyodor Dostoyevski
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
11 notes · View notes
mrberkqy · 1 month ago
Text
Çöktük
Ekonomi çöktü; artık krediyle bile araba alınamıyor.
Eğitim çöktü; liseye giden çocuklar İstanbul’u kimin fethettiğini, Osmanlı’yı kimin kurduğunu bilmiyor.
Sağlık çöktü; insanlar aylar sonrasına bile randevu alamıyor.
Toplum çöktü; sokakta cahillikten uyuşmuş aptallar insanlara zarar veriyor, huzur bozuyor.
Adalet çöktü; kimse hak ettiği cezayı almıyor, bütün potansiyel suçlular dışarıda cirit atıyor.
Çöpleştik; sınırlardan bilmediğimiz sayıda artık ülkeye giriyor, çocuklara, kadınlara ve insanların huzuruna zarar veriyor.
Ülke, hukuksuzluğun; güçlünün sözünün geçtiği, haklının ezildiği, haksızın savunulduğu bombok bir hale geldi. Bu da yetmiyor; Atatürk'ün bize miras bıraktığı ülkeyi, onun bunun malzemesi yapmaya çalışıyorlar. "Türk milleti" değil, "Türkiye milleti" diyerek içimizdeki artıklara destek çıkıyorlar. Ama hayır! Bu ülke kimsenin malı değildir. Türkiye Türk’tür, Türk kalacak! "Türkiyeli" veya "Türkiye milleti" değil; Türk ve Türk milleti diyeceksiniz!
Tumblr media
8 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 3 months ago
Text
“Hepimiz kadınız...”
Tumblr media
Yanındaki 5-6 aylık bebekle kaldırımların üzerine uzanıvermiş kadın.
Bir eli bebeğinin başının altında. Öbür eli öylesine yana bırakılıvermiş.
Bebek ile arasındaki boşlukta iki beşlik, üç onluk.
Kadın uyumuş numarası yapmıyor, hayır. Sanki çok uzaklardan İstanbul’a, taşı toprağı altın İstanbul’a vasıl olmuş ta İstanbul’un altından bellediği taşlarının/kaldırımının üstüne kendisini öylece bırakıvermiş.
Yüz hatlarından, sırtındaki çiçek desenli basma entariden kız olduğu belli olan bebek annesinin kolu dünyanın en emniyetli yeriymişçesine uyuyor kaldırımda. Başka evlerde başka bebeklerin yatak beğenmez, ilgi beğenmez hallerinden habersiz. Gelip geçenler, bir iki dakikalığına bebeği seyretmeden edemiyor. Bebeğin yüzünde hâlâ cennet rayihası. Kaldırımın üzerindeki bebeği görenler şaşkın bir ifade ile bir anlığına duruyor. Bir anlığına...
Mütereddit.
Daha dün gece TV’lerde dilenci operasyonunu seyredip bir günde kazandıkları parayı, sahip oldukları dairelerin sayısını duyduktan sonra… Siz onlara para verdikçe onlar daha çok çocuğu sömürecek diye “bilinçlendirici” konuşmaları dinledikten sonra... Ülkemize gelmeye devam eden mültecilerin rakamsal karşılığını öğrendikten sonra… Değil para, bakışlarını bile sakınıyorlar. Ama bu küçük bebek. Bu bebek...
“Hiç utanmıyor musun şu küçük masum bebeği dilenciliğine alet edinmeye” diyor çizgili pantolonunu çizgili bir askıyla tutturmuş beyaz keçi sakallı adam. Adamın bağırışı bile kadını uyandıramıyor. Bir hastane odasındaki yoğun bakım hastası kadar dünyadan kopuk.
“Kadın inadına uyanmıyor, uyuyor numarası yapıyor, hesap vermemek için” diye konuşuyor hâki şortlu iki kadın. “Ama bebek de uyanmıyor!” diyor yanlarındaki tombiş küçük kız. Bebeğin, tıpkı annesi gibi yan tarafa uzattığı minik güzel ellerine bakıp, “Bir el bu kadar güzel olabilir mi?” diyerek dokunmak istiyor. “Dokunma!” diye bağırıyor iki kadın birden. 
Tombik küçük kız “öpebilir miyim?” diyor. “NeEE!” diye bağrışıp küçük tombik kızı adeta tartaklayarak uzaklaşıyorlar.
Yumuk minik elli küçük bebeğin yattığı kaldırımların karşısındaki kaldırıma dik inen yolda, bir kadın yanında iki kızı ile birlikte bir metre kare kadar bir yer üzerine yerleştirdiği kasaların üzerine birkaç demet maydanoz dizmiş, müşteri bekliyor: “Bahçe maydanozu, demeti on, demeti on...” Güneş kafalarında lop yumurta pişirecek kıvamda. Kafalarından çok maydanozları düşünüyorlar. Kendilerinin bile ilk defa duydukları sesleriyle sırayla bağırmaya uğraşıyorlar. “Maydanoz, demeti on. Demeti on.”
Demetlerdeki maydanozların miktarı pazarın içinde satılanların neredeyse iki katı. Cömertçe bağlamışlar demetleri. Hepsini satsalar on liradan ne yapar? Fırından ekmek almışlar, iki litrelik markası bilinmeyen gazozlardan bir gazoz. Gazozun yarısı bitmiş. İkinci bardak için “Karnınızı doyurmadan olmaz” diye itiraz ediyor anneleri. Güneşin gözünde bekleşiyorlar. Belli ki daha siftah bile edememişler. Genç kadın, birisi 10-12 yaşlarında öteki 5-6 yaşlarında olan kızlarının umudunu canlı tutmak için “Bakarsınız lokantadan gelirler, hepsini birden alırlar” diyor. İnanmaya çalışıyor ağzından çıkana. Kalbi pırpır. Ya zabıta gelirse. Ya maydanozlarını ayak altına alıp ezerse…
Kadınlar geçiyor önlerinden. Pazara bile makyajsız gitmeyen, süslü, bakımlı kadınlar... Pazar arabasını güçlükle sürükleyen, kemikleri ve kasları erimiş, kemikleri ve kaslarından öte umutları tükenmiş, başka ülkelerde orta yaşını zevkle idrak eden ama bizim ülkemizde aynı yaşta çoktan ihtiyar olmuş kadınlar geçiyor.
Ne şık bakımlı kadınlar bakıyor maydanozlara ne de emekliler, emekçiler. Şık kadınlar, gidecekleri tatili konuşarak, alacakları mayoyu tarif ede ede geçip gidiyor. Ötekiler, değil mi ki maaştan emekli oldular her türlü zevkten de emekli olması beklenenler, tencereye girecek, girmişken bir müddet öğün olacak bütçeye uygun sebzenin bu hafta hangisinin olacağını düşünerek ayaklarını yerden kaldıramadan ayakları ile birlikte pazar arabasını da sürüyerek gidiyor. Geçen hafta neredeyse yirmi cm büyüklüğündeki bamyalardan almışlardı ucuz diye. Dişlerinin kesmediği bamyaların ucuzluğu da bir işe yaramamıştı ya…
“Demeti on demeti on” diye bağırıyor kızlar, sivri topuklu parlak renkli terliklerin üzerinde sekerek yürüyen kadınlara özenerek baka baka...           
Park edilmiş iki arabanın arasına maydanozlarını koyan kadın öndeki arabalardan birinin kapısını, kızıl saçlı, ince, uzun kadının açmaya girişmesiyle endişeleniyor. “Hanımefendi” diyor endişe ile. “Aman dikkat et. Arabanı arkaya fazla ...” Cümlesini tamamlayamıyor bile. Öteki, mor camlı beyaz çerçeveli gözlüklerinin arkasından gözlerini taramalı bir tüfek gibi gezdiriyor kadının üzerinde. “Seni zabıtaya şikâyet etmediğime şükret. Buraya pazar açılır mı? Pazar orda, git orda sat otlarını.”
Pazarda satmak için işgal parası vermesi gerektiğini, halbuki ta Gebze’den maydanozlarını getirmek için tren parasını zor bulduğunu nereden bilecek bu kadın. “Hepimiz kadınız” diyor mor gözlüklünün camın arkasındaki gözlerini bulmaya çalışarak.
“Hepimiz kadınız” lafını duyar duymaz mor gözlüklünün cinleri tepesine çıkıyor. Haddini bilmezin kendisiyle eşitlenmeye kalkışmasıyla çileden çıkıp inadına arkaya kaçırıyor arabasını. Maydanozların yanına koydukları gazoz şişesi arabanın altında kalıp eziliyor. Pet şişeden fışkıran gazoz maydanozları ıslatmasın diye can havliyle maydanozları topluyor kadın. Biraz önce kızlarının gazozdan birer bardak daha içmelerine mâni oluşunu pişmanlıkla hatırlıyor.
“Hepimiz kadınız” diye tekrarlıyor gözyaşını gözünde kurutmaya azmederek. Sonra bir zikir gibi tekrarlıyor. “Evvela insanız. Atamız Adem’in çocukları... Kimi Habil’in kimi Kabil’in soyundan...”
Ağır havayı, içindeki kederi dağıtmak için kızlarına “Hadi sırayla birbirimize bir hikâye anlatalım” diyor. Büyük kız “Anlatmayalım” diyor. “Bizim hikâyemizi kimse duymasın.” 
“Bizim hikâyemizi kimse duymasın” cümlesini benden başka duyan oldu mu? Şu kargo pantolonlu kadın duydu mu mesela? Onun için mi bütün maydanozları almaya talip oldu: “Maydanozların tamamını almak istiyorum.” Kızların annesinin şaşkınlıkla soran bakışlarını “Evet tamamını istiyorum. Çok tazeler.” diye cevapladı. “Nasıl tamamını?” diye sordu kızların annesi. “İşte buradakilerin” dedi acele ile kargo pantolonlu genç kadın. Kasaların üzerindeki maydanozları sarıp “Burada on demet var” dedi kadın. “Tamam, hepsini alıyorum.”
Kargo pantolonlu genç kadın maydanozların parasını verip demetleri sırt çantasına yerleştirirken küçük kızlar ağacın altındaki plastik çantadan yeni demetler getirdi. Kadının “Hangi tamamını?” sorusunu anlamış oldum böylece. 
Kadın yeni demetleri da almaya kalkınca “Lokantacı mısınız?” diye sordu kızların annesi. “Halamın iki sokak ilerde küçük bir dükkânı var. Esnafa yemek yapar. Herkes tanır onu. Size bir yemek ısmarlayayım. Hem kızınız kimselerin duymasını istemediği hikâyesini bana anlatır belki.”
“Yok anlatmam” dedi büyük kız.
Küçük kız “Sen başkalarının hikâyesini ne yapacaksın ki?” diye sordu. “Ben hikâye topluyorum, bir nevi hikâye avcısı...” dedi kargo pantolonlu.
“Yani bugün de bizi avladınız.” dedi kızların annesi. Sonra da hiçbir şey demedi. Kargo pantolonlu kadının muhabbeti ilerletme girişimleri yarım kaldı. Son bir ümit “İrtibatta olmak isterim, kartımı bırakayım size.” dedi. Kartı küçük kız aldı. Bel-ge-sel-ci diye okudu yüksek sesle. Sonra bu belgeselci abla annesini pazarcı sanmasın diye “Benim annem de öğretmen.” dedi.
Büyük kız içindeki öfkeyi “Öğ-ret-men-Dİ.” diye saldı dışarı.
Meraklısı için notlar
Okumuş olduğunuz metin iş üzerine kaleme aldığım dosyadan bir öykü. Yaklaşık 30 yıl öncesinin tanıklığı. 1991’in Mart ayından itibaren  Saddam Hüseyin rejiminden kaçan yaklaşık 400 bin Peşmerge’nin göç hikayesinin ekranlarda olduğu bir dönemde Çarşamba günleri kurulan (artık kurulmuyor) Bostancı pazarından bir sahne. Kaldırım üzerinde yatan o kadın Türkçe bilmiyordu, kimdi, nereden ve nasıl gelmişti...
Kızları ile maydanoz satan öğretmen kadının hikayesini de bilmiyorum. Gerçek hayattan tanık olduğum bu sahneyi hikaye kurgusu ile tamamlayıp hikayeyi bütünlemeyi  düşünmedim. Metnin içinde kadının başörtülü olduğundan ise özellikle bahsetmedim.
Kaynak: Yeni Şafak – FATMA BARBAROSOĞLU - 'Hepimiz Kadınız'
28 notes · View notes
demhanem · 1 month ago
Text
Şu koca şehirlerin içinde öylesine büyük bir gürültüde hapsolduk ki, anlatabilmeyi başardığınız birkaç şey de gürültünün içinde kaybolup gidiyor.
12 notes · View notes
songofsoulss · 2 months ago
Text
" Beyaz Zambaklar Ülkesinde " - Grigory Petrov
- Atatürk'ün okul müfredatına alınmasını istediği kitap
herkesin okuması gereken o kitap. biz gençler bu ülkenin umuduyuz. bir şeyleri değiştirmek istiyorsak harekete geçmeliyiz. Sürekli bir şeylerdeki aksaklıklardan , yanlışlardan şikayet ederek yol alamayız. Bizlerin kendimizi bilinçli bireyler olarak yetiştirip ülkemizi farklı alanlarda yukarıya taşıması gerekiyor. Bu ise insanın kendini farkına varması ve değişimi kabullenmesiyle başlıyor. Bir şeyleri değiştirebilmek için kendi davranışlarımızdan başlamalıyız çünkü toplumu şekillendiren tam olarak da bu. Sıradan gelen o davranışlarımız. Yüksek yerlere gelmiş, ülke idaresinde yer alan her kişi de o toplumdan gelen biri. Yani toplumun bir yansıması. Bu yüzden önceliğimiz toplumu düzeltmek olmalı.
BİZLERİN GÖREVİ gençler olarak öncelikle yavaş yavaş kendimizi tanımak, kendimize çeşitli alanlarda deneyim fırsatı sunmak ki neyden hoşlanıyoruz farkedebilelim. Neye ilgimiz var, bu hayat yolculuğuna ne için çıktık, bizler kendimizden ne katabiliriz dünyaya ? Ve en önemli nokta da tarihimizi bilmek. Nerden geldik, neler yaşadık, atalarımız kim ? Kendimizi bilmek için bunları bilmemiz gerekiyor. Sizlere güveniyorum, en içinize inin ve kendinizin gizli hazinesini keşfedin. Eminim her birinizde çok değerli şeyler saklı.
- " Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur. "
7 notes · View notes
denizeyuruyen · 10 months ago
Text
"Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor."
- Tezer Özlü - Yaşamın Ucuna Yolculuk
32 notes · View notes
demhanem06 · 3 months ago
Text
Tumblr media
"Ahlakın bozuk olduğu toplumda yalnızlık kalbe şifadır."
7 notes · View notes
641incibalik · 3 months ago
Text
Tumblr media
7 notes · View notes