#Geç bunları
Explore tagged Tumblr posts
sakkutuphane · 13 days ago
Text
savunma sanayi
#Türkiye son olarak Amerikalılara örgütün arkasındaki desteklerini çekmeleri yolunda uyarı şeklinde YPG'nin#Suriye'nin PKK bağlantılı Kürt hareketi diye de parantez açıyor#kontrolündeki bölgeyi işgal tehdidini de gündeme getirdi. Erdoğan'ın 7 Ekim saldırısından sonra Hamas'a verdiği desteği göz önünde bulundur#Kudüs'ün bunu Erdoğan'a ödetmek için Suriye alanındaki Kürt hareketine destek vermesi gerektiğini savunuyorlar.#Her geçen gün yapılan yeni yatırımlarla güçlenen bir donanmaya sahibiz. Özellikle son 3 tören#yani#-uçak gemisi saç kesme#-milden milli denizaltımızın üretiminin başlaması ve#- hava muharebe muhribinin yine saç kesmesinin yapılması#Atina'da panik yaratmıştır.#Onlar da şimdi Fransa'dan#Amerika'dan ne kadar fırkateyn alacaklar. Oğlum#taşıma suyla değirmen dönmez. Bu ülkenin#Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde benim bildiğim en az 12 tane dev tersane var. Geri kalanı da var da#bunlar böyle oturdular mı TCG Anadolu'yu yapıyorlar. Şimdi sen bunun da gideceksin Fransa'dan işte füze al#bilmem ne.#Geç bunları#bugün Jerusalem Post Jerusalem Post'ta bir yorum vardı. İsrail yayın organında Türkiye'den hiç bahsetmeden diyor ki: “Artık İsrail'in kend#Niye?#-Çünkü Amerika'dan bir gün akışın kesilebileceği açık bir şey. Şimdi donanmamız görev başında. Mavi Vatan 2025 üç denizde başladı. Benim iç#-Çünkü biz bu Mavi Vatan tatbikatlarını ne yazık ki 2023 ve 2024'te iptal ettik.#Niye iptal ettik?#-Efendim#Yunanlılarla iyi ilişki kuracakmış. O ilişkiler yumuşak ilişkiler ...#Kardeşim#ben 2020 yılından beri söylüyorum bunlara dönüp dönüp aynı şeyleri yapmayın. Bu Yunanlıyla#Ermeniyle#İsrail'le falan iyi ilişki kuramayız.#Kuramayız#bu eşyanın tabiatına aykırı. Bunlar bizimle maraz için mutlaka bir neden bulurlar.
1 note · View note
aya-meftun · 1 month ago
Text
13 notes · View notes
selin-n · 27 days ago
Text
Çok geç olabilir...!! 💙
Tumblr media
Çok yaşlanmadan..
Henüz sana dokunabiliyorken,
Elim ayağım tutuyor, titremiyorken..
Seninle saatlerce yürüyebiliyor,
Yorulmadan konuşuyorken..
Hala seni kucaklayabiliyorken...
İçim hala soğumadan..
Toprağa karışmadan..
Sesim yok olmadan..
Hala varken, henüz gitmemişken sarıl bana..
Sıkı sarıl, olur mu ?...
Gerçekten özlediğinde,
Bunları istediğinde,
Farkına vardığında,
Yanında olamayabilirim...
Alıntı
Tumblr media Tumblr media
136 notes · View notes
kursakboslugu · 4 months ago
Text
yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman
şuramızda bir şey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde hayat hem acıya, hem acıya benzer gün ölümle başlatıyor hayatı her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor her sabah ölümü anlatıyor gazeteler sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf yeni bir cinayetin röntgenini çıkartıyor gövdeme beynim sabırla keskin iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir gelirse de bilinir nerden ve nasıl böyle ölümün yücedir adı ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası çünki ölümün kanıdır besleyen bir başka baharın tohumlarını şuramızda bir şey var bizi onduran şey acıya saran umudu kuşatan
kalbim: kalbim mi desem var kalbim: yaşayan ben hayatla ölümle cinayetle gazetelerde, radyolarda, eski üniversitelilerde eski prof hocalarla. o yaşayan ben: geç mi kaldık/kabul edemem ah benim sevgili annem oğlun da elbet yurtseverden bir gün bırakırda sizi yüzüstü yüzüstü değil: elbette bizüstü bırakır da: kötü sarmaşıkları, yaban güllerini bırakır da: sekizyüzlük hırtları, şunları, bunları giriverir senin sıcacık kucağına yani hem sana karşı, hem senin için giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına ölüm mü dedim annem ölüm senin gibi güzel annelerin senin gibi güzel çocuklar feda etmiş o tarih atlasında bir kırmızı gül olur ancak koksun diye çocukların bahçesi
şuramızda, tam şuramızda kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da bizi yaşatan günler perişan
işte bir bir kırıyorlar dalıylan yeryüzünün olgunlaşan meyvelerini çünki biliyorlar vakit dar oysa dalları kırılmayan ölür mü sonsuz ağaç hayatı pekiştiren kökümüz var dünyayı emeğe kazandırmak için hayata ve ölüme sonsuz bir anlam veren kanağacına sözümüz mü var
biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar bir gün döneriz elbet acısız, adsız
ölümsuyu sürünün sürünün ölüm suyu bir ölü bir dirinin kanıdır besler hayatsuyu
şuramızda, tam şuramızda tarihe nasıl anlatsam
ey anneleri korkutan bizi yaşatan kan
günler perişan
32 notes · View notes
elestirenadam · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Daha önce Beijing (Pekin)'den fotoğraflar paylaştım ama bir şeyler yazamamıştım. Şimdi önce o gözlemlerini yazacağım. Merak edenler daha önce parça parça paylaştığım fotoğraflara bakabilir. Sonra da fotoğraflarını şimdi paylaştığım Yasak Şehir’i anlatacağım. *** Beijing için en güzel vakitler. Kışın yaklaştığı, havanın soğuduğu ama bir yandan da şehri en güzel gezebileceğiniz dönem. Özelikle tarihi evler olan Hutonglar görülmeli. Buralarda yaşam hâlâ canlı. Bisiklet ve elektrikli bisiklet bir kültür. Herkes bunları kullanıyor. Sokaklar bisiklet deryası. Beijing'de reklam panosu yok. Bu temiz binalar ve sokaklar demek. Reklamı da şirketler bisiklet yaptırarak çözüyor. Hem reklamları oluyor hem de ulaşım sorununu çözüyor. İnsanlar sabah ve akşam sokaklarda spor yapıyor. Topluluklar halde dans ederek sağlıklı yaşam sürdürüyorlar. Wangfujin sokaklarında günlük veya geleneksel elbiselerle dans edenleri görebiliyorsunuz. Kamu yatırımları ile zenginleşen bir toplum görüyoruz. Tek bir eski araba bile yok. Taksilerin tamamı araçların çoğu elektrikli. Çin'de olmayan şeylerden biri kavşak sistemi. Dönerler yok. Ama trafikte hiçbir sıkıntı olmuyor. Trafik lambaları da durduğunuz yerde değil, karşımızdakine göre hareket edebileceğiniz düzende. Bize göre araba kullanmak zor olsa da orada sistem tıkır tıkır işliyor. Çin'de öncelik güvenlik. AVM'de girişlerde arama yok çünkü öncesinde çözüyorlar. Bu yüzden kadın erkek; 7'den 70'e sokaklarda geç saatlere kadar rahatça gezebilir ve eğlenebilirsiniz. Her yer güvenlik kameraları ile dolu. Tacizciyi bulmak en fazla 20 dakikasını alıyor güvenlik güçlerinin. Suç oranları yok denecek kadar az. Bir kafede ders mi çalışıyorsunuz, eşyalarınızı, bilgisayarınızı bırakın 2-3 saat gezin gelin, çalınan hiçbir şey olmuyor. Sokaklar fazlasıyla soya sosu kokuyor. Hemen hemen her yemekte kullanıyorlar. Fakat bir yerden sonra alışıyorsunuz. Pekin ördeğini mutlaka deneyin. DÜNYANIN EN BÜYÜK SARAYI
İkinci günümüzde Yasak Şehir’e gidiyoruz. Ming Hanedanlığı döneminde inşa edilmiş. Halka halka büyütülmüş. Dünyanın en büyük sarayı. Yapımına 1406 yılında başlanan Saray’ın 14 yılda tamamlandığı kaydediliyor. Yetkililer, ‘Yasak Şehir’i yılda 17 milyonu aşkın turistin ziyaret ettiğini belirtiyor. 720 bin metrekarelik bir alanı kaplayan yerleşke, 1925'ten bu yana müze olarak hizmet veriyor. Kusura bakmayalım ama bizim saraylar bunun yanında bahçe gibi kalıyor. Ahşap şehirde hükümdarların güvenliğini sağlamak için girişler olağanüstü önlemlerle yapılıyor. Hükümdarların ve mandarinlerin girişleri ayrı. Sadece yabancı turistlerin değil, yerli turistlerin de ilgisi büyük. Okullar gezi düzenliyor. Özellikle Çinli kadınlar, geleneksel kıyafetleriyle sarayı geziyor. Çinller tarihlerine ve kültürlerine sıkı sıkıya sarılıyorlar. Yabancıysanız randevu almak ve pasaportla girmek zorundasınız. Kapıda, çatıda, yan sütunlarda, duvarlarda her yerde ejderha görselleri yer alıyor. Ejderha bilindiği gibi Çin kültüründe gücü ve iyi şansı temsil ediyor. Çin yeni yılında, güneş hükümdarın odasındaki 9 ejderhaya vuruyor ve aydınlatıyor. Ayrıca hükümdarın kaldığı yerde 126 oda bulunuyor. İmparatorun gece hangi odada yatacağı bilinmiyor. Suikaste karşı bir önlem. İmparator ile imparatoriçenin kaldığı bölümler de ayrı. Sağında ve solunda haremler var. Yine bir bölümde, imparatorun varisini yazdığı ferman muhafaza ediliyor. Bu dönemin başbakanına da veriliyor. İmparator öldükten sonra orada yazan isimle Başbakan’daki isim karşılaştırılıyor. Eğer tutuyorsa, o kişi başa geçiyor. Avluda bol bol kazan bulunuyor. Yangına karşı önlem almak içinmiş. Yine büyük, devasa buhurdanlıklar karşınıza çıkıyor. Burada tütsü yakılıyormuş. Güneş saatleri uzun ömrü temsil eden telli turnalar ve kaplumbağalar da görülüyor. Bir fotoğrafta paylaştığım tokmaklı duran pirinçten dev kazanlar, 1900’lerin başında Japon işgalinde çalınmış. Sonra tekrar getirilmiş. Yine çıkışa doğru bir tapınak görüyorsunuz. Sarayda 9.999,5 oda yer alıyor. On, göksel imparatora ayrılmış bir sayıdır, bu nedenle Yasak Şehir'in cennette olduğuna inanılan saraya ait 10.000 odadan daha az odası olmalı. Sarayın sağındaki cennet tapınağında bir tek imparator ibadet edebiliyor. Böylece 10 bine tamamlanıyor ve cennete çıkıyor. Yer gelmişken söyleyeyim, sayılar konusunda Çin’de takıntı var. 8 uğurlu bir rakam. Gittiğim restoranlarda sorduğum wi-fi şifresi hep 88888888’di. 8 tane 8. Çin’de başlık parası da var. Ama bu para yine o evlatlara harcanıyor. Yani garantileme gibi bir şey. En düşük başlık parası 188,888 yuen. Orada da 8 var. 4 ise genelde uğursuz kabul ediliyor. Bir büyük fabrikaya gitmiştik. Orada bina numaraları 1-2-3-5-6 diye gidiyor. 4 uğursuz olduğu için verilmiyor. Toplumda din diye bir şey yok ama batıl inançlar sürüyor. Şıncın’da (Hong Kong’a yakın) falcılık ciddi boyutlardaymış. Özellikle iş insanları, gelecek yıl nasıl ekonomik tablo yaşayacaklarını falcılara soruyorlarmış. Konumuza dönelim ve bitirelim. Çin hükümdarlarına 500 yıl hizmet veren Saray, eskiden halkın girişine yasak bölge olduğu için “Yasak Şehir” olarak anılıyordu, 1911 ve 1949 Çin devrimleriyle birlikte imparatorluğun lağvedilme sürecinden sonra insanlığa açıldı. Pekin’i ziyaret eden herkese ‘Yasak Şehir’e zaman ayırmasını öneririz. Burası artık insanlara değil, imparatorlara yasak bir şehir.
26 notes · View notes
sahnearkasi · 5 months ago
Text
hikayemin sonu | bir.
Hayatın bu kadar güzel olduğunu çok yenilerde öğrendim ben. Evet, yine bir gideri vardı ve güzeldi ama bu kadar olduğunu yeni öğrendim. Ağaçlar yeşil, gökyüzü mavi amenna ama yürürken ansızın durup ciğerlerini havayla doldurup o havanın serinliğini hissetmeyi yeni öğrendim ben. O serinlikte kişisel huzurumun gizli olduğunu yeni sezdim. Ne zaman başladı olanlar olmaya ve benim aklımı başıma getirmeye, tam olarak bir gün veremesem de bundan aslında yıllar öncesiydi. Temeli doğuştan saflığımı görmezden gelip kendimi akıllı sandığım ama aslında enayiliğe kaçacak bir iyi niyet beslediğim yıllardı. Aşkı hep uzakta arardım ve bir gün zengin olacağıma inanırdım. Zengin oldun mu derseniz, zenginlik aslında nedir derim. Zamanla kelimelerin anlamlarının değiştiğine şahitlik ettim. İnsanların değiştiğini görmekten çok daha iyi olsa da en acısı insanları hiç tanımadığınızı fark etmekti. Bu geç fark ediş de aslında kibrimde boğulup kendime yakıştıramadığım enayiliğimdendi. İnanın, gerçek bir enayilik bu. Saflık diyerek yumuşatmaya hiç niyetim yok. Çünkü siz kendinize acısanız da size acımayan başka birileri elbet çıkacak karşınıza ama eğer kendinizin en ağır eleştirmeni ve dürüstü olursanız hiçbiri çıkamaz karşınıza. Kulak verin sözlerime. Bundan yıllar önce birileri bana bunları söylemiş olsaydı size bugün çok daha farklı bir hikaye anlatabilirdim. Bi ihtimal anlatacak bir hikayem de olmayabilirdi ama işte nasılsa “yaşadığım her an aleyhime bir delil doktorların ve devletin nazarında”.
26 notes · View notes
sillagen · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
24 Ekim | Perşembe | 24
Benim yakuşuklular Kayseri'deysem bunları Allah'ın izniyle görürüm. Büyüğün küçükken "Mennuş'uydum" şimdi bana düzgün telaffuzla "Bennuse Abla" diyor küçük zaten ayrı bir tatlı geldik gittik sarıldık birbirimize. Onlara oturmaya gittik. Kardesime oturduğu yerden ceviz kırma görevi verdim tahinli kek vardı onu gitmeden yaptım. Dolapta açılmış onceden sütü vardı. Bozulmamış ama çok durursa bozulur diye kek yapalım hem de kardeşimi görmeye arkadaşı gelir dedim. Evde mikser olmadigi icin kolumuz Allah'ın izniyle Jhonny Bravo pazısı gibi oldu :D Son on dk kaldı sonra fırını kapat dedim. Allah var kapatmış. Eve biraz geç geleceğim yemeği ye dedim canı istememiş yememiş. Bugün yine teyzem ve anneannemgil yemek verdiler. Keki kesip çay demlemiş onu yemiş. Arkadaşını çağırmayı düşünüyordu umduğundan daha erken geldim. Niye çagirmadin ben odada otururdum dedim. Sen varsan sadece Ali Kemal gelebilir diğerlerinin gereği yok abla dedi. Ali Kemali çağır kekten hem yesin hem de biraz da ona koyalım misafirin gelirse diye yaptım dedim. Tamam çağırırım dedi. Erkekler ve arkadaş kategorileri bize göre farklı oluyor abla mı bilecek ve eve o varken gelebilecekler, gelemeyecekler olarak ayarlıyorlar.
22 notes · View notes
dolunay638 · 3 months ago
Text
Hayatta ne oldum değil ne olacağım denmeli derler ama ben suan öyle bir durumdayım ki ne oldum lan ben diyorum çünkü artık ne olacağım kısmı yani gelecek benim için iyi değil bunu biliyorum. Şuan karanlıkta olan benim. Olsun hem aydınlığa kavusmak için karanlık gerekir. Geçmişte her seyim dediğim kisiler bugünümde yok. Geleceğimde olacaklar mı? Sanmıyorum. Ki gerçi artık hayatım sadece ders çalış, okula git, nefes al ver ve kahve ic kısmından ibaret. Şuan hiç bir seye eskisi gibi tepki vermiyorum. Hani bir ses var ya;
"Ben çok gülerdim, çok konuşurdum. Aynı konudan saatlerce bahsedebilirdim. Ama sonra bir şeyler oldu. Gerçi bir şeyler hep oluyordu ama ben sonradan fark ettim. 'Geç farkettim.' Birileri uzun uzun bir şeyler anlattı ben cevap veremedim."
Şimdi ise nefes aldığımı bile hissedemiyorum. Bu blogta kendi derdimi anlatmak istemiyordum çünkü yazdığım şeyler sizlere bunları okuyan o ruha umut versin istiyordum. Ama şimdi olduğum durum kendimi mahvetmeme yol açtı ve ben daha yolun çok başındayım. Belki hissettiklerim saçma. Belki hissettiğime ergence diyecek insanlar var ama derler ya işte benim yerimde olmadığın sürece asla anlayamazsın.
16 notes · View notes
atali07 · 4 months ago
Text
Heartstopper 3. Sezon
Ben çıktığı gibi birmek için hemen heyecanla bekliyordum. Aslında hemen bitecek diye çok fena üzülüyordum ama çok da merak ediyordum. Ve hemen başladım ve tüm günümü diziye ayırdım ve beyinmidi de böylece dinlendirmiş oldum.
Diziyi yine aşırı çok beğendim ve çoğu zaman ağladığım bir sezon oldu. Ve bu hiç beklemediğim bir durumdu. Genel anlamda bu sezon iki kızıma ayrılmış gibiydi ve yine çizgi romana çok sadık kalmışlar. İlk 4 bölüm psikolojik yıkıntıları toparlama olmuş 4. çizgi roman gibi ve ikinci 4 bölümde daha çok cinsel dürtüleri keşfetme ve ilk deneimler de yaşanan bazı sorunlara değinmiş ve 5. çizgi romanı işlemişler. Ben ilk 4 bölümün duygu yükünü hakikaten iliklerime kadar hissettim. Ve 3, 4 ve 5. bölümler beni çok fena ağlattı ve tüylerim diken diken ve ağlayarak izledim. Travmaların insanlarda bıraktığı kalıntıların insanların hayatlarını nasıl yiyip bitirdiğini ve insanı mutlu olduğu halde mutsuzluğa sürükleyen bir şey olduğunu anlattıkları bir sezon oldu ve bunları o kadar gerçekçi ve doğru yoldan anlatmışlar ki. İzlerken kendime dışarıdan bir göz olarak baktım ve bir an kendimi yani eski zamanlarda ki kucaklayıp her şey güzel olacak demek geldi içimden. Hala düşününce tüylerim diken diken olan bölümlerdi.
Ayrıca bu sezon diğer yan karakterlere de bolca zaman ve kadraj ayrılmıştı ve onlarıda izlemek çok tatlıydı. Aslında bütün insanların aynı sıkıntıları çekmesi ve herkesin daha farklı şekilde başa çıkmak için verdiği çok farkı tepkiler olduğunu anlatan bir bölümlerdi. Genel anlamda bir insanın duygusal açıdan sıkıntılı olduğu bir süreç içindeyse. O insanı bunu size söylemesini yada duygularını size açmasına zorlamayın. Sadece yanında olun ve onu güvende hissettirin ve böylece o insanın kendini ifade etmesine zaman ve alan tanıyın. Herkes duygularıyla farklı tür idare ediyor yada başa çıkmaya çalışıyor ve bunun sizinkinden farklı olması onun yanlış yaptığı anlamına gelmiyor. Lütfen sadece sevginizi verin ve yanlarında olduğunuzu hissettirin. Yoksa bazı şeyler için çok çok geç olabilir. Ve yıllarca bunun duygu yüküyle yaşamak zorunda kalırsınız ve bu olay zincirleme reaksiyon gibi sizide yiyip bitirmeye başlar. Sakinleş ve nefes al, kendini sev ve başkalarına sevgiyle bakmaya ve onların duygularına saygılı olmaya çalış. Yalnız böyle mutluluk denen duyguya tam olarak anlamış ve hissetmiş olursun.
5.10.2024
14 notes · View notes
kedilimedi3 · 8 days ago
Note
Herhangi bir idealimin olmaması beni boş biri mi yapar:/ yani şöyle diyeyim inançtır, milliyettir, işte ne bilim ırktır falan bunların hiçbirini umursamıyorım dahası bunlardan biri de olmak istemiyorum ve genellikle çok olumsuz tepkiler alıyorum bunları söyleyince:(
Hepimiz doğmayı seçmediğimiz bir ırkın coğrafyanın milletin ailenin çocuklarıyız. Bununla övünülmek kibirli geliyor bana, senin seçmediğin ya da bu uğurda savaşmadığın tamamen tesadüfi bir fenomen, bunun nesine gereğinden fazla anlam yükleyeceksin sonuçta? Ama inancın, milliyetin, tarihin, bu düzlemde ideallerin bir yurttur, aksi seni boş yapar diyemem ama kaybolursun diyebilirim. Aynı boşluktan gelmiş biri olarak, isimsizliğin kaygı verici olduğunu ve yaş aldıkça da bunun dünyadaki yerini bile yadırgamana sebep olacağını söyleyebilirim. Bir yerlere ait olmak - ki bazen bu bir inanç olabilir, aile olabilir, bir idea bir gaye olabilir- güvenli bir çatı altına başını sokmak oluyor. Basit varlıklarız ne de olsa. Er ya da geç yolunu bulacağını düşünüyorum.
10 notes · View notes
girifit · 1 year ago
Text
yine başa döndüğümü biliyorum. ama sana yemin ederim çok çabalıyorum. her gün aynada biraz daha eridiğimi görmek ne kadar canımı yakıyor, biliyor musun sen. her geçen gün gözlerimdeki ışığın yerini kaplayan kırmızılar görmek, çevresini saran mor halkalara sahip olmak mesela. öyle kolay geçmiyor geceler. bazen bir balkonda paket bitiyor, ben yanıyorum. bazen bir tavanı izlerken yastığımdaki denizde boğulmayı diliyorum. bak, sen bilmiyorsun tüm bunları. daha önce anlatmadım sana. ama içimde bir şehir yıkılıyor gibi ve ben tüm enkazların altında kalıyorum. ruhumdaki kesikleri saracak gücüm kalmadı. bırak, izin ver kanasın her yanım. öpülmez yaralarım. sevmez de kimse beni. bir kaç dayakla geçen günleri biliyorum bak ben. kan kustuğum geceleri tanıyorum. hepsi daha dün gibi. kimseyle konuşmak hatta yüzünü dahi görmek istemiyorum. içip her şeyi unutmak istiyorum. silsin her şey zihnimden. biraz ağlayayım. bıraksın beni, çeksin ellerini üzerimden. kaçıncı sigarayı yakmam gerek biraz olsun geçmesi için. biraz dağınığım, affet. cümleleri toparlayamıyorum. zihnim karmakarışık. ellerim de titriyor hafiften. ama alışkınım bunlara, dert etme pek. biraz dağıtacağım, geçer umuduyla. anneme bağıracağım. babama kızacağım. içimdeki nefret dinmeyecek. hep bir şeyler yapacağım ama bunlar beni bir adım ötesine taşımayacak. olduğum yerde saydığımı söylüyor herkes. adım atmamış, değişmemişim. yalan olduğuna inanmak istiyorum. ama hayır, belki de hayatımdaki tek doğru bu. bir bilinmezdeyim. annem kızıyor sürekli, bağırıyor, kırıyor, döküyor. benden bir bok olmayacağını söylüyor. gülüyorum. haklı, biliyorum. ilaç bağımlısı bir hastayım onun gözünde, artık kabul ediyorum. bir şeyleri aştım. ama sevgisizlik hâlâ bir duvar gibi önümde. ipler benim elimde değil. ben hariç herkes oynuyor hayatımla. günler önce yazdığım intihar mektubu kalbimi kırk bir yerinden bıçaklıyor. ben ölemiyorum. bir mezarda, bir tabutun içinde hissediyorum kendimi. özenle atıyorlar toprağı üzerime. özenle yerleştiriyorlar bedenimi. beni diri diri gömüyorlar. ben sesimi çıkartmıyorum. şimdi gül geç bu satırlara. ben biraz dağıtacağım. bir sigara daha yakıp yanacağım. belki de biraz öleceğim. kim bilir.
99 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 3 months ago
Text
Kendi Hayatına Geç Kalmak
Bir yerde okumuştum..
Nerde okudum hatırlamıyorum ama, bir yerde okumuştum olarak başlamak istedim cümleye. Hayata geç kalmak hepimizin en büyük dertlerinden biri. Size söylüyorum ama bu yazılarım biraz da "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" tadında aslında.
"Hayat ne zaman başlıyor?" sanırım kendi çizelgemizi oluşturmak için çok güzel bir soru. Doğum, ilkokul, lise bunlarda herhangi bir kontrol zaten söz konusu değil. O yüzden bunları pas geçebiliriz. Tabi dediğim gibi şu an varsayımsal gidiyorum o yüzden bu hesabımı kişisel olarak kendiniz de yapabilirsiniz.
Ancak genel olarak yetişkin sayılmanız 18 yaş itibariyle oluyor. İşin resmi yanı bu tabii. Kimi 10 yaşında yetişkin oluyor, kimi 70'inde bile başaramıyor bunu. Ancak hayat birazcık resmiyetle yürüyor kendi kontrolünüzü sağlayabilmeniz için.
Sizin 0 noktanız da bu yüzden 18 yaş. Bir nevi yeniden doğduğunuz yaş. Yetişkinliğinizin ilk yılı ve hayatınızı kontrol etmeye başladığınız ilk adım. Bu perspektifte belki de çoğunuz henüz 10 yaşında bile değilsiniz ve bu tamamen normal. Hâlâ öğrenmek, büyümek ve gelişmek için zamanınız var.
Bazen sadece baktığınız pencereyi değiştirmek gerekir. Geç de kalsak, hatalar da yapsak, öğrenmek için, telafi etmek için, bir şeyleri değiştirmek için vakit var. Hayat biraz da bu hataları yapmak, bir şeyleri kaçırmak ve başka şeylerin kıymetini anlamamız için var sanırım. Belki de bu, bizi biz yapan şeylerin en önemli parçasıdır.
Biraz da olsa kendine inan ve güven. Ne de olsa daha ilk yılların, biraz düşüp kalkma zamanı :)
"Bugün, hayatınızın geri kalanının ilk günü."
18 notes · View notes
beyazmantoluu · 25 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ikibinyirmidört kendini kabullenme yılıydı benim için sanırım. aslında yıl değerlendirmesi yapacaktım fakat onu sanki doğum günümde yapmışım. şimdi de yaş değerlendirmesi tadında bir yazı olacak. aklımdaki ayrımı anlatabildim mi bilmiyorum fakat ters yazmışım anlayacağınız. başlayayım.
bu yıl kendimde fark ettiğim en önemli durum gerçekten kabullenme oldu. ama bu kendimi kabullenme. yoksa ben zaten dünyadaki her şeyi ve her durumu hiç yargılamadan kabul edebiliyorum. herkesin şaşkınlıkla kabullenemedikleri şeylere "burası dünya, bu kadar işte" diyerek kabulleniyorum. bir tek kendimi kabullenemiyordum. ne çekingenliğimi, ne durduğum yeri, ne geç kalmışlığımı, ne duygularımı, ne hayatı yaşama biçimimi, ne düşüncelerimi, ne kendimi koyduğum noktayı. yeni yeni ben buyum ve böyleyim diyebiliyorum. mesela hakkınızı asla yedirmemelisiniz, karşı çıkmalısınız, değil mi? tamam, ama bu benim yapımda yok. yani kavga ederek hırsla ve hınçla hakkımı almaya çalışmak. benim yapacağım bir şey değil. hakkım verilmiyor mu, okey deyip yerimi değiştimek benim yapımda olan ve bu da bana kalırsa kendi hakkına ve sınırlarına saygı duymaktır. kırılmasınlar, küsmesinler, sorun çıkmasın diye susan b. de yok artık. aileme karşı bile doğru bildiğim ne varsa direkt söyleyebiliyorum. bu benim doğrularım ve kabul edip etmemek sizin bileceğiniz bir iş ama saygı duymak zorundasınız. duymadığınızda da her an her bağımı koparabilirim. -eskiden bu tarz cümleler de çok beylik laflar ediyormuş gibi hissettiriyordu. asla bu denli keskin cümleler kuramazdım. şu an ise böyle net konuşabilmek çok hoşuma gidiyor.
çekingenliğim pek kalmadı. yine arada bocaladığım oluyor fakat dedim ya kabulleniş halindeyim, hiç zoruma gitmiyor o anlarım. üzerine düşünmüyorum bile. oldu ve bitti. konuşmayı sevmediğim ortamlarda konuşmadığımda kendimi kötü hissediyordum. artık buna benim tercihim olarak bakabiliyorum. istemediğim yerde konuşmuyorum ve bundan rahatsızlık da duymuyorum. bazen kızların yanında tek kelime etmeden kalktığım oluyor.
bu yıl sürekli ve farklı ortamlarda duyduğum bir şey var. "otoriter sahibisin. " bunu ilk duyduğumda çok gülmüştüm sldmmdl ben ve otorite. hayalimde bile yan yana gelemeyecek iki kelime gibi hissettiriyor(du). sonra düşününce üstte saydığım şeylerden kaynaklı olduğunu fark ettim. sınırlarınıza ve kendinize sahip çıkarsanız hem kendi hayatınızda hem de çevrenizde, saygıdan oluşan bir otorite oluşuyor sanırım. böyle diyorum çünkü hiçbiri olumsuz anlamda anlatmadı. hep "senin söylediğini yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum, hiç farkında olmuyorum" tarzında yorumlar duydum. hâlâ çok ilginç geliyor bana.
dün ev arkadaşım z.'nin sevgilisi m. şehir dışından geldi. ben de ders çalışmaya gitmiştim. bir anda aradılar bugün birlikte yemek yiyelim, dediler. çok mutlu oldum çünkü uzak mesafe ilişkileri, her zaman görüşemiyorlar ve bir günleri vardı. beni de davet etmeleri çok mutlu etti o yüzden. bir de ikisini de çok seviyorum. oturduk saatlerce sohbet ettik, farklı farklı konular tartıştık ve m. sohbetin ortasında bir anda "beyza'yla sohbet etmek çok keyifli ya çok iyi" dedi gülerek. (çok şımardım tabii ki :d) ablaları yaşındayım ve kardeşim gibi çok seviyorum onları. bu kadar olgun olmaları ve sağlıklı bir ilişkilerinin olması beni çok mutlu ediyor. şu an hangi konular hakkında tartıştığımızı söylesem belki linçlenirim ama böyle her konuyu bilimsel çerçeveden konuşabildiğim arkadaş çevremi çok seviyorum ve çevremdekilere bunları aşılayabildiğim için çok mutluyum. neyse. çok uzattım. burada kendimle ilgili izlenimim, yine bir kabulleniş. her konuda konuşamıyorum yani benimle her konu hakkında konuşamazsınız, özellikle yüzeysel ve güncel konular hakkında. bunu artık kabullendim. bu tarz sohbetlere girmeye çalışmıyorum bile artık. ama derin, üzerine fikirler üretebileceğimiz, ilişkiler hakkında olur, cinsellik hakkında olur, psikoloji, sosyoloji, toplum, dinler arası, inançlar. bunlar benim üzerine konuşmaktan keyif aldığım, saatlerce susmayacağım ve dinlemekten de keyif aldığım enfes konular. (tabii biraz karşındakine bağlı kendini tamamen dış fikirlere kapatmış, sözümü kesen kişilere azıcık bile açıklamaya çalışmıyorum. direkt 'ha öyle miymiş' deyip konu hakkında bilgim yokmuş gibi davranıyorum :d) bu tarz sevdiğim sohbet ortamları olduğunda gerçekten hem aktarım yaptığım hem aktarım aldığım bir alan oluyor ki böyle olduğum ortam sayısı bir ikiyi geçmez. çoğunlukla dinleyici olduğum konumdan konuşan tarafa da geçiyorum. ve böyle olamadığım ortamlarda kötü hissetmek yerine senin ortamın bu değil, böyle bocalaman normal, zorlama kendini deyip kabullenebiliyorum.
kendimi yormamak üzerine bir hayat kurdum ve bundan çok memnunum. teşekkür ederim kendim. kabullendik ve güzelleştik.
7 notes · View notes
noor-kazem · 2 years ago
Text
Tumblr media
لقد عرفت مثال الحياة وقرأت صفحات الكلمات التي قالها غيري، حظوا بطريقة ما ،كل هذا أعتبره فقط تجربة حياة فردية ، سأجد نفسي بالتأكيد ، عاجلاً أم آجلاً ، مضطرة إلى التفكير في سطحيتي ،ومن أجل استمرارية العمل الذي بدأت مواهب وسيطه ، لم أقطع الدائرة أبدا حتى الآن ، بدون إمكانية رؤية .
I have known the example of life, and I have read the pages of words spoken by others, fortunate in some way, all this I regard only as an individual life experience, I will certainly find myself, sooner or later, compelled to reflect on my own superficiality, and for the sake of continuity of the work whose mediator's talents have begun, I have never crossed the circle Until now, without the possibility of seeing .
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yaşam örneğini biliyorum ve başkalarının söylediği kelimelerin sayfalarını okudum, bir şekilde şanslıyım, tüm bunları yalnızca bireysel bir yaşam deneyimi olarak görüyorum, er ya da geç kendimi kesinlikle düşünmek zorunda bulacağım. yüzeyselliğim ve arabuluculuk yeteneğimin başladığı işin devamlılığı adına, şimdiye kadar görme imkanı olmadan çemberi hiç aşmadım.
154 notes · View notes
mahperihatun · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Nereden başlanır bilmiyorum . ama günlerdir beynimde necip fazıldan ‘ bu dava hor , bu dava öksüz ‘ sesleri dolanıyor beynimde. Bu davaya sahip çıkmayan bir halk , sahip çıkanlarda siyasi emeller sonucu ellerinde kurutuyorlar mevzuyu. Sorsan kimse hiçbir şeyden memnun değil. Zulüm bitsin naraları atılıyor. ( bunları ters görmüyorum yapılmalı ) .
Biz proje sunuyoruz ‘ ne yapılabilir ‘ adına. Projemiz kabul edilmiyor. Ben bu davayı dilde kabul edenler zümresinde bulunmaktan korkarken mecbur bırakılıyorum. Bir Filistinlinin ‘ ümmet nerede ‘ deyişi silinmiyor kulağımdan. Her şeyi o kadar basitleştirip o kadar normalleştirdik ki. Bu taşı bireysel de atıyorum . eksiğim. Eksiğiz. Elimizden bir şey gelmiyor gelenleri de yok etme çabasındalar.
bazı insanlar yok sayarak yok edebileceklerini sanıyorlar. binlerce insan toplanıyor ellerindeki ödüllere layık görülüyorlar fakat konuşamıyorlar. niye eğer ki müslümanlara karşı bir zulüm varsa sessiz kalmak işlerine geliyor. ceplerini düşünmeleri gereken mevzular var. ama bir köpeğin dışarda kalması kadar canlarını acıtmıyor bir çocuğun akan kanı. Artık bizler tarafımızı belli edip birer furkan olarak hakla batılı ayırt edebilmeliyiz. Hakkı konuşacaksa her alanda susacaksa her alanda susmalı. bu mevzunun artık bize düşen kısımları. kimi dinleyeceğiz , kimi okuyacağız, nerde oturup nerede kalkacağız. bunları bizler bireysel hayatlarımıza geç de olsa yansıtmalıyız.
48 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Sevgili Emre,
Bugün, sana bir soru sormak istiyorum. Belki de sormak için çok geçtir ama yine de, içimdeki bu sorunun yanıtını almak istiyorum. En çok merak ettiğim şey şu: Ben ölsem, üzülür müsün? Gerçekten, kalbinde bir yerlerde bir şeyler kıpırdar mı? Yoksa sen, her zaman olduğu gibi, o lanet olası gururuna, kibirine sarılıp, hiçbir şey olmamış gibi mi devam edersin?
Biliyorum, bu soru belki sana çok garip gelecek. Ama içimde biriktirdiğim bu acıyı, bu soruyla sana dökmek istiyorum. Çünkü bazen düşünüyorum, belki de bir insanın değeri, sadece kaybedildikten sonra anlaşılır. Eğer ben, bir gün, her şeyin son bulduğu o noktada kaybolursam, gerçekten üzülür müsün?
Ve sonra, ölüm… İnsan bazen öyle şeyler düşünür ki, asla kimseye anlatamaz. Herkesin bir gün gideceğini biliyoruz, ama kimse ölümün ne anlama geldiğini tam olarak anlayamaz. Sen de bunun farkında değilsin, değil mi? Ölüm, son değil, yalnızca bir nokta; ama belki de sen, bir noktadan sonra her şeyin geri dönebilir olduğuna inanıyorsun. Oysa gerçeği görmüyorsun, Emre. Bir insan ölünce, geriye sadece toprağa sarılınacak bir beden kalır. Bir daha o bedene dokunulmaz, o gözler bir daha bakmaz. Her şey biter ve kimse geri dönemez.
Bir an için gözlerini kapat ve düşün: Toprağımda sarılıp kaldığını düşün. O an, senin için ne anlam ifade ederdi? Yüzümü bir kez daha görmek ister miydin? Ellerim soğudukça, senin ellerin, belki de bir zamanlar bana o kadar yakın olan o eller, ne hissederdi? Her şeyin sona erdiğini, her şeyin kaybolduğunu düşündüğünde, bir şeyler hissedebilir miydin? Yoksa her şey, sadece bir "geçmiş" olarak mı kalır?
Bunları yazarken, içimde bir yerlere gömdüğüm, susturduğum bir öfke de var. Çünkü bir insanı sevmenin, ona güvenmenin ve sonunda o insanın seni yok sayarak uzaklaşmasının acısı, ölüm kadar derindir. Bunu yazarken bile, hissettiğim boşluğu, o korkunç yalnızlık duygusunu kelimelerle anlatamıyorum. Sadece bir anlık bir yansıması var içimde, bir gölge gibi.
Ve şimdi, seninle ilgili her şeyin bittiğini kabullenmeye çalışıyorum. Ama bu soru, sormadan içimde kalacak. Çünkü ben, seni sevmiş biriyim. Senin için üzülmüş, seninle kaybolmuş biriyim. Ama sen, bir kez olsun, beni kaybetmenin ne demek olduğunu düşünmedin. Beni gerçekten anlamadın, o yüzden hiçbir şeyin gerçek olmadığını düşündün. Ama belki de, senin için her şeyin "dönülür" olduğunu düşündüğün anlarda, kaybettiğin her şeyin geri gelmeyeceğini hiç fark etmedin. Ve bir gün, o kaybedilenler, asla geri dönmeyecek.
Senin için her şey, gururla, kibirle, kalp kırıklıklarıyla, bir süngü gibi hayatında yer alırken, belki de sen hiç sormadın: Beni gerçekten sevmiş miydin?
Ve şimdi, şu an, seni bir kez daha gözlerimle görmeyecek olmanın, bir zamanlar seninle olduğum yerlerde yalnız kalmanın acısı içimi parçalıyor. Beni unutmuş olsan da, ben seni hiç unutmadım. Beni sildiğin gibi silmedim. Ama belki de, bir gün, ölümün öyle bir şeyi değiştireceğini, kalpte bir şeylerin kırılacağını düşüneceksin. Belki de, gerçekten bir kayıp olduğunu hissedeceksin. Ama ben buna artık inanmak zorundayım. Çünkü geriye kalan her şey, beni her gün daha fazla yok ediyor.
Sana yazarken, her şeyin bitmiş olduğunu kabul ediyorum. Ve belki de, bu mektup, seninle vedalaşmanın, seni bırakmanın en acı yolu. Bunu yapmak zorundayım, çünkü sen artık bu hayatta olmayacaksın. Ama seninle geçirdiğim zamanlar, seni sevdiğim her an, bir hayalet gibi peşimi bırakmayacak. Belki de bu sorunun cevabını, asla alamayacağım. Ama içimdeki en büyük dilek, bu sorunun cevabını gerçekten öğrenmekti.
Ve bir gün belki, her şeyin kaybolduğu, her şeyin yok olduğu o anı düşündüğünde, belki biraz bile olsa, bir şeyler hissetmiş olursun.
Ama o zaman, senin için çok geç olacak.
Sonsuza kadar silinecek her şeyin içinde, hala seni seviyorum.
7 notes · View notes