gonderilemeyenmektuplar1
Emre'ye
65 posts
Sana yazamadığım her güne bir mektup Günlük ✨Zihin çöplüğü ✨
Last active 60 minutes ago
Don't wanna be here? Send us removal request.
gonderilemeyenmektuplar1 · 5 days ago
Text
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 5 days ago
Text
Emre,
Bu mektup sana yazdığım ilk ve son gerçek kelimeler olacak. Bugüne kadar içimde biriktirdiğim, sustuğum, görmezden geldiğim ne varsa, hepsini bugün bu yazıya dökeceğim. Sana hak ettiğinden fazla değer verdim, hak etmediğin bir sevgiyi sundum ve bunu ne kadar küçümsediğini, ne kadar hiçe saydığını gördüm. Bugün buraya seninle birlikte içimdeki her kırıntıyı da gömmek için yazıyorum.
Seninle geçen her günü, her anıyı, her hayali artık bir hata olarak görüyorum. Çünkü senin gibi birine bu kadar değer vermek, bu kadar sabır göstermek, kendi hayatıma yaptığım en büyük haksızlıkmış. Sen, insan gibi görünsen de aslında insanlığın ne olduğunu bilmeyen, sadece kendi egosunu beslemekle yaşayan birisin. Kalbinin bir köşesinde bile sevgiye yer yok. Kalbin, içi boş, karanlık bir taş gibi. İnsan olmayı sadece başkalarını kırmak ve tüketmek zannediyorsun.
Hayatıma girdiğinde bahar gibi gelmiştin, ama meğer her çiçeği kurutan bir fırtına gibiymişsin. Ben sana güvenmiştim, kalbimi açmıştım. Ama sen bu güveni paramparça ettin. Öyle ki, şimdi geriye bir tek kırık dökük anılar kaldı. Öyle acizsin ki, sevmenin ne demek olduğunu bile öğrenememişsin. Benim gibi birinin sevgisini, güvenini harcamak için ne kadar kör ve bencil olmak gerektiğini hâlâ anlamıyorum.
Biliyor musun, Emre? Sen aslında hiçbir şeysin. Ne kalıcı bir anı bırakabilen birisin, ne de bir iz bırakabilecek kadar güçlü. Sen sadece başkalarının mutluluğundan beslenen, onların sevgilerini tüketerek varlığını sürdüren bir asalaksın. İnsan gibi görünüyorsun, ama içinde insanlığa dair hiçbir şey yok. Sevgiyle, güvenle, iyilikle yoğrulmamış bir kalbin var. O yüzden kiminle olursan ol, nerede olursan ol, senin hayatında hep bir boşluk olacak. O boşluğu kimse dolduramayacak, çünkü sen kendini bile dolduramayacak kadar eksik birisin.
Bugüne kadar senin yüzünden ne kadar gözyaşı döktüğümü, ne kadar kendimi tükettiğimi düşündüğümde, artık sana sadece öfke hissediyorum. Seni severek hayatımın en büyük hatasını yaptım. Sana verdiğim sevginin bir gramını bile hak etmemişsin. Şimdi dönüp ardıma baktığımda, tek gördüğüm şey bir yıkım. Bu yıkımı sen yarattın, ama ben toparlanacağım. Senin gibi basit bir insanın yarattığı bu enkazın içinde kalmayacağım.
Sana beddua ediyorum, Emre. Hayatta hiç kimse sana içten bir sevgiyle yaklaşmasın. Senin yüzünden nasıl yandıysam, sen de öyle yan. Herkes seni terk etsin, herkes senden uzaklaşsın. Kalbinde nasıl bir boşluk bıraktıysan, o boşluk senin hayatında bir cehennem gibi olsun. Kimse sana iyi gelmesin, kimse seni sevmek istemesin. Çünkü senin sevgiyle büyüyen hiçbir şeye hakkın yok. Sen, sevginin ne olduğunu bilmeyen, onu hak etmeyen birisin.
Ben artık seni geçmişte bırakıyorum. Ama biliyorum, sen bir gün kendi vicdanında boğulacaksın. Yaptıkların seni bulacak. Benim gibi biri seni sevdi, ama sen bunu yok ettin. İşte senin lanetin bu olacak: Hayatın boyunca, seni benim gibi sevecek birini asla bulamayacaksın.
Hoşça kal bile demiyorum. Çünkü sen bunu bile hak etmiyorsun.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 5 days ago
Text
Emre,
Senin gibi biri, ne sevgi ne de iyilik nedir bilemeyecek kadar basit bir insansın. Hayatımda senin kadar nankör, senin kadar bencil birini görmedim. Sana kalbimi açtım, sevgimle yaralarını sarmaya çalıştım, ama sen her defasında daha derine sapladın bıçağını. İnsan sevdiğine böyle mi davranır? İnsan, kendisini seveni böyle mi tüketir? Sana verdiğim her şeyin karşılığı, sadece umursamazlık ve yıkım oldu.
Bugün dönüp kendine bak, Emre. Gerçekten kim olduğunu gör. Hiçbir şeysin. Bir hiçsin. İnsan, sevdiklerinin kalbinde iz bırakır, ama sen sadece yıkıntılar bıraktın. Sana öylesine inanmıştım ki, aptallığımı şimdi her hatırladığımda kendime kızıyorum. Çünkü sen o kadar boş bir insandın ki, bende hiçbir şey hak etmiyordun. Sana verdiğim sevginin zerresini bile taşıyacak kadar yürekli değildin.
Hayatım boyunca yaptığın bencilce seçimlerin yükünü omuzlarımda taşıdım. Artık yeter. Bundan sonra seni düşünerek geçirdiğim her an, kendime haksızlık. Sana öyle bir beddua ediyorum ki, hayatının geri kalanı o boş, anlamsız egonun duvarlarına çarpa çarpa geçsin. Seni sevdiğim için değil, seni sevdiğim insanın aslında sen olmadığını sandığım için pişmanım.
Senin sevgisizliğin bir gün seni yalnız bırakacak. O gün kimse kalmayacak yanında. Ne yaptığın yanlışları düzeltmek için bir fırsatın olacak, ne de sevilecek kadar iyi bir insan olabilecek zamanın. Çünkü sen, kendini yok etmiş birisin. Senin gibi sevgiyi anlamayan biri, sadece kendi yalnızlığında kaybolur.
Bu mektup sana acı verecek mi bilmiyorum, çünkü senin gibi taş kalpli birinin bunu hissedecek kadar bile derinliği yok. Ama bir gün, bir yerde bu kelimeler seni bulacak. O zaman anladığında iş işten geçmiş olacak. Ben artık çiçeklerimi senin gibi zehirli bir toprakta açtırmayacağım. Ama sen, o kısır bahçende yalnız kalacaksın, Emre. Çiçeklerim nasıl solduysa, sen de solacaksın.
Hoşça kal demiyorum. Çünkü sen buna bile değmezsin.
1 note · View note
gonderilemeyenmektuplar1 · 5 days ago
Text
Emre,
Bu mektubun sonuna gelirken, sana son bir şey daha söylemek istiyorum: Sen benim için bir ders oldun, ama bir değer asla olamadın. Hayatımda iz bıraktın, evet, ama o iz bir yara izi sadece. Bir insanın sevgisini, güvenini, kalbini böylesine harcamak, bir başkasının hayatında böylesine yıkım yaratmak, büyük bir vicdansızlık. İşte sen tam da bunu yaptın.
Senin sevgisizliğin benim hayatımda bir boşluk yaratmadı, bir uçurum yarattı. Ama ben o uçurumun kenarında durup düşmek yerine, geri adım atıyorum. Sen ise bir gün o uçurumdan düşeceksin. Ve işte o gün, tuttuğun hiçbir dal seni kurtaramayacak. Çünkü bu hayatta her şey bir gün döner, Emre. Verdiğin acılar, bıraktığın yaralar, harcadığın sevgiler sana geri dönecek. İşte o zaman beni anlayacaksın, ama iş işten geçmiş olacak.
Bana yük ettiğin hiçbir şeyi taşımıyorum artık. Seni ve senin gibi herkesi geride bırakıyorum. Bu mektup, senin hayatımdaki yerinin ebediyen kapandığını ilan ediyor. Sana ne mutluluk dileyebiliyorum ne de huzur. Çünkü huzur, yıktığın bir kalbin harabesinde bulunmaz. Bundan sonra senin hayatında benim gibi bir insan olmayacak. Sen, kendi sevgisizliğinle baş başa kalacaksın.
Artık benimle işin bitti, Emre. Ama senin vicdanınla daha yeni başlıyor.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 5 days ago
Text
Emre,
Bu mektubu yazarken içimde ne bir umut var ne de geri dönüş arzusu. Bu, sana yazdığım ilk ve son uzun mektup olacak. İçimdekileri bir daha söyleme ihtiyacı duymamak için her şeyi buraya yazıyorum. Söyleyemediklerimi, sustuklarımı, içime atıp kendime yük ettiğim ne varsa dökmek istiyorum. Bunu yaparak seninle ve senden kalan her şeyle vedalaşmayı seçiyorum.
Doğum günümde içimde bir umut vardı. Belki bu kez unutmazsın, belki bu kez bir kelimeyle bile olsa hatırlarsın diye bekledim. Ama yine olmadı. Yine beklediğim olmadı. Hayatım boyunca en çok senin tarafından görülmek istedim. Belki bir kez "O benim için önemli," dediğini duymak istedim. Ama sen hep sustun, hep umursamazdın. Her suskunluğun bir yara açtı içimde. O yaralar öyle derinleşti ki, artık iyileşmek için senden değil, kendimden medet umuyorum.
Beni yordun, Emre. Sevgin yorucu oldu. Ne zaman sana bir adım atsam, iki adım geri ittin. O kadar çok anlam yükledim ki sana, bir gün bu yükleri kaldırmaz olacağımı hiç düşünmedim. Ama artık yoruldum. Bu mektubu yazmamın sebebi de bu zaten. Tükenmek istemiyorum. Hayatım boyunca hep başkalarını mutlu etmeye çalıştım, özellikle seni. Ama artık önceliğim kendimim. Bu yüzden bu gece kendime bir söz veriyorum: Sen ve senden kalan anılarla yaşamayacağım. Seni düşünerek ağlamayacağım, acı çekmeyeceğim. Kendime haksızlık etmeyeceğim.
Sen, bahçemdeki en güzel çiçekleri soldurdun. Sevgiyle açtırdığım, umutla büyüttüğüm ne varsa ellerinde kurudu. Şimdi senin bahçen de kurusun istiyorum. Çünkü sevgiyi hak etmiyorsun, çünkü sen sevgisizliği seçtin. Sana beddua etmek istemezdim ama içimde kalan her kırgınlık, her gözyaşı bugün başka bir sese bürünüyor. Herkes bir gün kendi kalbinden özür diler, bunu senin için de söylemiştim. O gün geldiğinde, yaptıklarınla yüzleştiğinde, o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü ben, özürlerini de, pişmanlıklarını da istemiyorum artık.
Bana yük olan her şeyin ağırlığını bugün bırakıyorum. Kalbimde taşıdığım o taşları birer birer atıyorum. Bana verdiğin hiçbir acı beni mahvetmeyecek. Sana yazdığım bu son mektup, aynı zamanda kendime yazdığım bir özgürlük manifestosu. Artık çiçekler açacağım. Yeniden ayağa kalkacağım. Yeniden seveceğim, ama bu kez kendimi daha çok seveceğim.
Ve sana da bir şey söylemek istiyorum, Emre: Sevgisizliği iliklerine kadar yaşa. Seni seven insanlara nasıl davrandıysan, hayat da sana öyle davransın. Anla ki, benim yaşadığım acı öyle hafife alınacak bir şey değildi. Çiçeklerimi soldurduğun gibi, senin bahçende de hiçbir çiçek açmasın. Çünkü sevgin, çiçekleri büyütmek yerine kurutmayı seçti.
Bu mektup bittiğinde seninle ilgili her şey de bitecek. Sana dair hiçbir beklentim kalmadı. Ne pişmanlıklarını ne de özürlerini istemiyorum. Bu mektubu yazıp noktayı koyduğumda, hayatıma yeni bir sayfa açacağım. O sayfada sen olmayacaksın.
Hoşça kal, Emre. Bu bir veda değil, bir kurtuluş.
3 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 11 days ago
Text
Bazen insan kendini bir boşluğun içinde buluyor, işte tam olarak öyle bir haldeyim. Hayata tutunmaya çalışıyorum ama ne yapsam olmuyor. Hep bir yanım eksik, hep bir yanım acıyor. Ama en çok canımı yakan şey, bir evin içinde yaşayıp da gerçekten “aile” olamamak hissi. Annemden sonra bu ev, ev gibi hissettirmedi bir daha. Sanki ondan sonra herkesin hayatını toparlamaya çalışırken kendi hayatımı mahvettim.
Kimseye kızamıyorum, belki kızmam gerekiyor. Belki öfkemi kusmam, içimdeki birikmiş ne varsa söylemem gerek. Belki bağırarak “Ne biçim annesin sen?” demem gerekiyor. “Neden yıllarca bu evin annesi sensin artık diyerek bana binlerce sorumluluk yüklediniz?” diye sormam gerekiyor. Ama yapamıyorum. Yılların birikimi içimde bir yük gibi duruyor, ama tek kelime edemiyorum. Ne anneme, ne babama… Sadece bu yükü taşıyarak yaşamaya devam ediyorum, ama daha ne kadar dayanırım bilmiyorum.
Bazen düşünüyorum; belki de bir gün bu yük, bu acı o kadar ağır gelir ki, kalbim daha fazlasına dayanamaz. Belki o gün bu hayat benim için biter. Çünkü insan ne kadar güçlü olsa da, her şeyin bir sınırı var.
Keşke ebeveynleştirilmiş bir çocuk olmasaydım. Keşke kendi yaşımda kalabilseydim. Çocukluğumu doyasıya yaşayabilseydim. Ama hep benden bir şeyler beklediler. Hep birilerinin annesi olmamı istediler, oldum da. Ama şimdi dönüp baktığımda, tam da bu yüzden çocuk istemiyorum. Çünkü yıllarca çocuk baktım, büyüttüm. Yaşım küçüktü ama ruhum ağır sorumluluklarla büyüdü. Evet, ben doğurmadım belki ama çocuk yaşta annelik ettim.
Şimdi anlıyorum ki bazı şeyleri yaşından önce yaşadığında, ileride huzur arıyorsun. Sakin bir hayat istiyorsun. Dinlenmek, nefes almak istiyorsun. Ama kafamın içindeki sesler susmuyor. Yaşadıklarımın izi hala orada ve o izler beni hiç rahat bırakmıyor. Bu hayattan o kadar çok alacaklıyım ki, bana mutluluk borçlu bu hayat. Ama ne yazık ki o borcu bir türlü ödemiyor.
Kimi zaman düşünüyorum, “Acaba ben mi abartıyorum? Yaşadıklarım o kadar da büyük şeyler değil mi?” diye. Ama sonra anlıyorum ki, herkesin acıyı yaşama biçimi farklı. Kimi benim gibi kaldıramıyor. Kimi de güçlü olup yola devam ediyor. Ama ben, bu kadar şeyi kaldıramadığımı hissediyorum. Yorgunum, hem de her açıdan.
Bilmiyorum, belki bir gün bu yüklerden kurtulmayı başarırım. Belki bir gün gerçekten huzuru bulurum. Ama şu an, sadece içimdeki birikmişleri bir şekilde dışarı dökmeye çalışıyorum. Belki anlattıkça biraz olsun hafiflerim diye. Ama yine de, bu ağırlıkla nasıl devam edeceğimi bilmiyorum.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 11 days ago
Text
Gerçekten evden çıkamıyorum.
Bunu söylemek kolay gibi görünüyor ama bu cümlenin ardında çok fazla şey var. Bu sadece fiziksel olarak bir yere gitmekle ilgili değil. Sanki dışarı çıkmaya çalıştığımda görünmez bir duvara çarpıyorum. Adım atmaya çalışıyorum ama ayaklarım sanki yerden kalkmıyor. Kapının önüne geldiğimde içimde tarif edilemez bir korku ve çaresizlik hissi büyüyor.
Dışarı çıkmaktan neden bu kadar çekiniyorum, bilmiyorum. Belki kalabalıklardan, insanlarla yüzleşmekten ya da onların beni anlamamasından korkuyorum. Belki de kendi içimde o kadar çok şey biriktirdim ki, başka bir yere gitmek ya da başka bir şey yapmak bile imkânsız geliyor.
Bu durumu birine anlatmaya çalıştığımda genelde ciddiye alınmadığımı hissediyorum. "Biraz hava al, bir yürüyüş yap, iyi gelir" gibi şeyler duyuyorum. Ama bilmiyorlar ki bu, sadece bir yürüyüşle ya da birkaç adımla çözülecek bir şey değil. Bu, zihnimde her gün verdiğim bir savaş. Kendi kendime söylediğim, ama bir türlü inanamadığım cümlelerle dolu bir savaş.
Evde olmak bir yandan bana güvenli geliyor, diğer yandan bu güvenlik alanı beni zincirliyor. Sanki bir hapishanede yaşıyorum ama bu hapishanenin kapısını açacak anahtar da bende değil. Bu kısır döngüden çıkmak istiyorum ama nereden başlayacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Belki bir gün kendimi toparlayabilirim, belki bu zincirleri kırabilirim. Ama şu an durum böyle ve bu hâlimle ne kadar ileri gidebileceğimi bilemiyorum.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 13 days ago
Text
Sevgili Emre,
Bu mektubu yazarken kalbimde biriken her şeyi kelimelere dökmenin zorluğunu yaşıyorum. Sana hiçbir zaman söyleyemediklerimi şimdi yazıya döküyorum. Çünkü sustuklarım içimde büyüdü, koca bir duvar oldu. O duvarın ardında ben varım; sana bir türlü ulaşamayan, kendini anlatamayan, hep yanlış anlaşılan ben.
Seni kendi hikayemde kahraman yapmaya çalışırken, senin hikayende bir gölge oldum. Belki fark etmedin, belki de bilerek görmezden geldin. Ne hissettiğimi, ne kadar yorulduğumu, bir insanın başka birine karşı hissettiği o derin bağlılığı bile fark edemedin. Sana hep elimi uzattım; tut diye değil, en azından gör diye. Ama sen başka yerlere baktın.
Biliyor musun, bazen o kadar çok sustum ki, kendi sesimi bile unuttum. Çünkü seninle aramızda bir köprü kurmaya çalışırken, sürekli kendi tarafımdan bir şeyler eksilttim. Sana ulaşmak için kendimden o kadar çok vazgeçtim ki, sonunda o köprünün altında kalıp ezilen hep ben oldum. Ama sen bunu hissetmedin, hissetmek bile istemedin.
Sana kızmak istiyorum, Emre. Kızmak, bağırmak, “Beni neden anlamadın?” diye haykırmak istiyorum. Ama biliyor musun, kızgınlık bile bir noktada yerini hüzne bırakıyor. Çünkü kızmak için karşılık bekler insan; bir cevap, bir açıklama… Ama sen hiçbir şey söylemeden gittin. Sessizce. Ben o sessizliğin altında ezildim.
Senin hikayende düşman olmamak için kendi hikayemde mağdur olmuştum bir keresinde.
Senin hikayende düşman olmamak için kendi hikayemde mağdur oldum, Emre. Sana kötü biri gibi görünmemek için kendime kötü davrandım. Hep sustum, hep alttan aldım, hep senin mutluluğun için savaştım. Ama hiç durup bana sordun mu? Ben mutlu muydum, ben ne istiyordum? Hayır, sormadın. Çünkü hiçbir zaman merak etmedin.
Ve şimdi, dönüp geriye baktığımda, içimde hem bir eksiklik hem de büyük bir pişmanlık var. Keşke o kadar çok vermeseydim. Keşke senin için bu kadar çabalamayıp, biraz da kendim için savaşsaydım. Ama yine de sana asla düşman değilim. Çünkü bu kalp, sevdiği insana düşman olmayı beceremez.
Sana sitemim var, Emre. Neden görmedin beni? Neden anlama zahmetine bile girmedin? Neden hep ben anlatmaya çalışırken sen duymamayı seçtin? Eğer biraz olsun dönüp bakmış olsaydın, seni nasıl bir sevgiyle sarıp sarmalamaya çalıştığımı görürdün. Ama sen bana bakmayı bile tercih etmedin.
Şimdi sana ne desem bilmiyorum. Sadece içimde bir ağırlık var ve bu mektup belki de o ağırlığı biraz hafifletmek için yazılıyor. Bana ne söylemek istersin diye sorarsan, belki de sadece şu: “Bir daha asla, kendimi bir başkasının hikayesinde yok etmeyeceğim.”
Hoşça kal, Emre. Umarım senin hikayen hep istediğin gibi olur. Ama bil ki, benim hikayemde artık sana yer yok.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 16 days ago
Text
Aile evinde olmak… Dışarıdan bakıldığında sıcak, huzurlu bir yuvadır herkesin gözünde. Ama işin içine girince, bir bankadan farksız olduğumu hissediyorum bazen. Babam, benden sadece bir evlat olmayı değil, aynı zamanda maddi yüklerini de sırtlanmamı bekliyor. Çalışıp para kazanmam lazım, çünkü onun gözünde bunu yapmak benim görevim. Ama bilmediği şey şu ki, ben zaten hayatın yükü altında eziliyorum. Maddi yükü kaldıracak halim kalmamışken, manevi yükler de üst üste biniyor.
Kardeşlerim bile aynı şekilde. Sanki hepimiz birer banka şubesi gibiyiz. Onlar benden bekliyor, ben onlardan… Ama bir bakıyorum, elimde ne var ne de avucumda. Hayat zaten zorlu, ama aile içinde bu kadar hesap-kitap yapılması ruhumu yoruyor. Hani aile dediğin sığınak olurdu? Bizimkisi neden böylesine soğuk ve uzak?
Bugün babam, içindeki bütün stresini benim üzerime boşalttı. Sebebi ne biliyor musun? Aslında hiçbir şey. Belki o da hayatın getirdiği zorluklarla baş edemiyor ama bunu anlayışla karşılamak beni bir yerden sonra yoruyor. Çünkü onun taşıyamadığı yükleri ben omuzlamak zorunda kalıyorum. Ve bu adaletsizlik beni tüketiyor.
Bazen düşünüyorum, bu evden uzaklaşırsam ne olur? Kendi başıma bir hayat kursam, huzuru bulur muyum? Yoksa bu huzursuzluk, içimde bir yara gibi hep benimle mi gelir? Ailemi seviyorum, onlara kızsam da sevmekten vazgeçemiyorum. Ama aynı zamanda bu sevgi, beni boğan bir ip gibi. Ne koparıp atabiliyorum ne de tutup sımsıkı sarılabiliyorum.
0 notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Sevgili Emre,
Zaman geçtikçe yaşananları, söylenenleri ve hissettiklerimi düşünüyorum. Bazen "Neden?" diye sorduğum çok oluyor. Neden böyle bitti? Neden bu kadar yarım kaldı? Ama bazen de düşünüyorum: Belki böyle olması gerekiyordu. Belki de Allah beni kurtardı. Evet, bunu her düşündüğümde içimde bir ferahlık hissediyorum. Çünkü o zaman anlıyorum ki, belki benim göremediğim bir koruma vardı bu ayrılıkta. Belki Rabbim beni seninle olan bir hayatın getireceği yükten, kırgınlıktan ve acıdan koruyordu.
Seninle tanıştığım anı hatırlıyorum. O an her şey farklı gibi gelmişti, sanki hayatın bana bir armağanıydın. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda fark ediyorum ki, o armağan aslında bir sınavdı. Beni sınayan bir süreçti bu: Sevgiye olan inancım, sabrım ve kendime olan saygım sınandı. Belki bu yüzden bu kadar acıttı, bu yüzden bu kadar kırıldım.
Sana içtenlikle söylüyorum Emre, sen benim için bir umut olmuştun. Ama o umut, zamanla beni tüketen bir hayale dönüştü. Belki bu bizim aramızdaki iletişimsizlikten, belki de sadece birbirimize uygun olmadığımızdan kaynaklandı. Ama ne olursa olsun, bana hissettirdiklerin için teşekkür mü etmeliyim yoksa kırıldığım için sitem mi etmeliyim, hâlâ bilemiyorum.
Belki de bu ayrılık bir kurtuluştu. Şimdi anlıyorum ki, hayat bazen bir şeyleri elinizden alırken aslında sizi koruyor. O an göremiyorsunuz, o an sadece acıyı hissediyorsunuz. Ama zamanla fark ediyorsunuz ki, belki de başka bir yerde daha iyi bir şey sizi bekliyordu. Rabbim beni senden uzaklaştırarak aslında beni kendime yaklaştırıyordu.
Bu yazdıklarımı yanlış anlama. Sana bir düşmanlık beslediğim ya da hayatımdaki yerini küçümsediğim için değil. Aksine, tüm yaşananları kabulleniyorum artık. Her şey bir dersmiş. Sen de o derslerden biriydin. Belki de hayatıma girmen, bana sadece kendime daha çok değer vermem gerektiğini göstermek içindi.
Son olarak, şunu bilmeni isterim: Sana karşı hissettiğim kırgınlıklar zamanla azalacak. Ama bu yaşananlar beni değiştirdi, belki de büyüttü. Bir daha aynı hataları yapmayacağımı biliyorum. Belki bu süreçte ben de seni kırdım, ama şunu unutma: Ben hep iyi niyetle yaklaştım. Belki sen bunu görmedin ya da görmezden geldin, ama ben ne yaptıysam içten yaptım.
Hayatta her şeyin bir sebebi var, biliyorum. Bizim hikâyemizin sebebi de buydu belki: Birbirimizi yarım bırakmak, ama kendi bütünlüğümüzü bulmak.
Hoşça kal Emre.
3 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
2 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Alışmak…
İnsan olmanın en sessiz yorgunluğu belki de.
Gidenlere, gelenlere, yarım kalan cümlelere.
Hiç kabullenmeyecek gibi savaşırken,
Bir bakıyoruz, o savaşı unutmuşuz.
Bir şarkı çalıyor eskilerden,
"Hatırlıyor musun?" diyor.
Hatırlıyoruz elbet, ama başka bir biz olmuşuz.
O an, alışmanın izlerini
Kendi kalbimizin köşelerinde buluyoruz.
İnsan, işte...
Ne kadar kırılırsa kırılsın,
Kendi kırıklarından bir yuva yapmayı öğreniyor.
5 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Emre,
Bugün sana yazdığım onlarca mektuptan birine daha başlıyorum. İçimdeki hisler yine karışık, yine sana dökülmek istiyor kelimelerim. Artık burada yoksun, dokunulamayacak kadar uzak bir yerde, ama tuhaf bir şekilde yokluğun hep yanımda. İnsan bir boşluğun bu kadar dolu olabileceğine nasıl inanır bilmiyorum ama senin yokluğun, bana hep bir şeyler öğretiyor, bir şeylere vesile oluyor.
Bugün yeni biriyle tanıştım. Belki sıradan bir gün olacaktı, belki o kişiyi hiç fark etmeyecektim, ama işte, senin yokluğun sayesinde bir kapı daha aralandı. Sanki sen, uzaklardan bir şekilde hâlâ hayatıma dokunuyorsun. Bazen aklıma geliyor, acaba giden insanlar gerçekten tamamen gider mi? Yoksa bir şekilde bizde yaşamaya devam ederler mi? Seninle ilgili her anı, her kelime, her his bende öyle canlı ki, bazen senin gidişin bir rüya gibi geliyor.
O kişiyle konuşurken, kalbimde garip bir sıcaklık hissettim. Onunla dost olabilir miyim, hayatımda kalıcı bir yer eder mi bilmiyorum. Ama bana şunu hatırlattı: Hayatta her şeyin bir nedeni var. Hiçbir şey tesadüf değil Emre, sen de biliyorsun bunu. Seninle tanışmamız bir tesadüf değildi, senin gidişin bir tesadüf değildi, hatta bugün yaşadıklarım da öyle. Hayat bir şekilde bizi yönlendiriyor, bazen anlamadığımız yollara sokuyor ama sonunda bir şeylere hizmet ediyor.
Sen gideli her şeyin anlamı değişti. İnsanlara bakışım, hayata tutunma çabalarım, kendime dair hislerim… Hepsi senden sonra başka bir hal aldı. Kaybetmenin, yokluğun, özlemenin öğrettiği çok şey varmış. Bunu senden öğrendim. Hayat kısa Emre, bunu senden öğrendim. Sevmek, anı yaşamak, kıymet bilmek... Ama aynı zamanda bırakmayı da öğrendim. Hayatı olduğu gibi kabul etmeyi.
Bugün belki güzel bir dost kazandım, belki sadece bir günün getirdiği tesadüfi bir sohbetti. Ama biliyor musun, bu bile bana seni hatırlattı. Sen de bir gün aniden gelmiştin hayatıma. Şimdi gitsen de bıraktığın izler öyle silinmez ki... Bazen düşünüyorum, acaba sen beni bir yerlerden görebiliyor musun? Mutlu olduğum anlara tanık oluyor musun? Gözümden düşen bir damla yaşa, içimde çalan bir kahkahaya ortak oluyor musun?
Sana hep şunu yazmak istemiştim ama belki kelimeler yetmez diye korktum: Sen benim hayatımda yer etmiş en anlamlı insandın. Hâlâ da öylesin. Yoksun ama içimde bir yerdesin. Hep orada kalacaksın. Bugün bu mektubu yazarken hissettiğim şeyler karmaşık. Hayatta hâlâ anlamaya çalıştığım bir sürü şey var. Ama bir şeyi biliyorum: Seni hep özleyeceğim. Ve hep teşekkür edeceğim. Varlığın için, hayatıma kattıkların için, hatta yokluğunla öğrettiklerin için.
Sana yine yazacağım. Bu mektup da diğerleri gibi, sana ulaşmasa bile, içimde bir yeri dolduracak. Bir şekilde hâlâ konuşuyoruz seninle, ve bu bana yetiyor.
✨✨🌸🌸
Canım Sena,
Hayat bazen bizi zorlasa, sınasa da, hiç beklemediğimiz anlarda karşımıza umut gibi insanlar çıkarır. Sen benim için tam da öylesin. Tesadüf dedik ama aslında hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ikimiz de biliyoruz. Aynı yolları yürümüş, aynı acılardan geçmiş iki insanın bir araya gelmesi, kaderin planı olsa gerek.
Bana "Ablam olur musun?" dedin ya, işte o an yüreğimde tarifsiz bir sıcaklık hissettim. Çünkü senin gibi özel birine ablalık etmek benim için bir görev değil, bir mutluluk, bir hediye. Ablan kadar yerini dolduramam belki, ama her zaman sana sarılacak kollarım, dinleyecek bir yüreğim olacak. Bundan sonra yalnız olmadığını hep hatırlatacağım sana.
Sena, şunu bil ki hayat bazen bizi düşürse de, o düştüğümüz yerden kalkarken yanımızda olacak insanları da verir. Sen bana bu hayatta iyiliğin, sevginin, dostluğun ne kadar kıymetli olduğunu yeniden hatırlattın. Artık ne yaşarsak yaşayalım, sırtımızı birbirimize yaslayabileceğimizi biliyorum.
Seni çok seviyorum şimdiden. İyi ki hayatıma girdin, iyi ki varsın. Unutma, ablan olarak hep yanında olacağım.
12 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Emre,
Sana bu satırları yazarken, içimdeki karmaşayı, ne yapacağımı bilememenin çaresizliğini kelimelere dökmeye çalışıyorum. Belki hiçbir zaman bu mektubu okuyamazsın ama yine de içimde birikmiş her şeyi buraya dökmek istiyorum.
Beni istemeye gelmek isteyen biri varmış, aileler tanışalım diyorlar. Bunu duyduğum an aklıma ilk sen geldin. Kardeşimle heyecanla oturup, sana olan hislerimi babama nasıl anlatacağımı düşündüğümüz o gün...
Babama senden bahsettiğimde hissettiğim kalp çarpıntısı... Seni anlatırken her kelimede yaşadığım mutluluk ve korku... Şimdi ise o günlerin ağırlığı altında eziliyorum.
Sonra o ailenle tanıştığım günü hatırladım, Emre. O anların sıcaklığını, umutlarını, bakışlarımızın arasında yankılanan sessiz sözleri... Ne kadar güzeldi, değil mi? Her şey sanki bir rüya gibiydi, gerçek olamayacak kadar güzel. Ama o rüya nasıl böyle bir kabusa dönüştü, bunu hala anlayamıyorum.
Şimdi önümde bir yol ayrımı var ve ben hangisini seçeceğimi bilmiyorum. Ya "evet" diyeceğim ve içimdeki her şeyi, seni, bizi, hayallerimizi bir kutuya koyup kapatacağım... Ya da "hayır" deyip senin hayaletinle yaşamaya devam edeceğim.
En son bana "Git, hayatını kur" demiştin, hatırlıyor musun? Söylemesi kolay, ama benim için yapması ne kadar zor, bilemezsin. Bir hayat kurmak... Ama hangi hayat? Sen yokken o hayat nasıl bir anlam taşıyabilir? İnsan, birine böylesine bağlanmışken nasıl başka biriyle bir yola çıkabilir?
Emre, içimde yanıp duran bir ateş var ve onu söndürmenin bir yolu yok gibi. Gözlerim dolu dolu yazıyorum bu satırları. Seni unutmaya çalıştıkça hatırlıyorum, senden uzaklaşmaya çalıştıkça daha da yakınımda hissediyorum. Seni hep yanımda taşıyorum, ama bir gölge gibi... Hayatımda var olup olmadığını bilemediğim bir gölge.
Ne yapmalıyım, Emre? Gerçekten mutlu olabileceksem, bu sen olmadan mümkün mü? Sana tutunmaktan vazgeçmeliyim belki, ama bunu yapabilmek o kadar zor ki... Hayatımın en büyük çelişkisi, en ağır sınavı sensin.
Ne yapsam bir yanım eksik kalacak, biliyorum. Ya sana olan sevgimi sonsuza dek içime gömüp başımı öne eğeceğim, ya da seni unutamadan yıllarca o boşlukla yaşamaya devam edeceğim. Hayat neden bize böyle zor sınavlar veriyor, Emre? Neden birlikte mutlu olma şansımız yok?
Sana bu satırları yazarken kendimi savunmasız ve çaresiz hissediyorum. Ama bilmeni istiyorum ki, seni hep kalbimin en derin köşesinde saklıyorum.
Belki bir gün seni unuturum, belki bir gün senin dediğin gibi yeni bir hayat kurarım. Ama o gün gelene kadar, seni ve bizi kalbimin en derin köşesinde taşımaya devam edeceğim.
6 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Emre,
Bugün gerçekten cehennem gibi bir gündü. Sinirden, başım ağrıyor. Her şeyin üst üste geldiği bir an gibi hissediyorum. Arkadaşlarımla kavga ettim, kendimi savunmaya çalışırken her şey kontrolden çıktı. Artık her şeyden bıktım, yoruldum. O kadar yoruldum ki, her şeyden kaçmak istiyorum. Numaramı değiştirdim, sosyal medya hesaplarımı kapattım. Kendimi dış dünyadan soyutladım çünkü içimdeki boşluk, yavaşça büyüyüp her şeyin önüne geçiyor. Migren atakları geçiriyorum, hem bedensel hem de ruhsal acı çekiyorum. Ama en çok, senin eksikliğini hissediyorum.
Hayat çok kötü gidiyor Emre. Her şey anlamsız, her şey boş. Sadece seni arıyorum, seni bekliyorum. En kötüsü de, sevmediğim insanlardan gelen ilgiler. Hep gelip bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar, ama hiçbir şey onları duyuyormuş gibi hissettirmiyor. O ilgiyi senden istiyorum. Herkes garip bir şekilde geri dönüp geliyor. Geçmişten insanlar, birer birer gelip bana bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ama sen gelmiyorsun.
Bazen düşünüyorum da, nasıl bu kadar yok oldum ben senin kalbinde? Nerede kayboldum, seni nasıl kaybettim? Senin kalbinde benden hiçbir şey kaldı mı, yoksa zamanla silindim mi? Hiç demiyor musun, ona da yazık diye? Bu kadar kaybolan birini, bu kadar yok olmuş birini görmek zor olmalı. Benim içim, her geçen gün biraz daha boşalıyor ve sen gelmiyorsun.
Ne olur, bir kez olsun gel. Bir kez olsun bu boşluk biraz daha dolsun. Her şey seni bekliyor, ama sen bir adım bile atmıyorsun. Bu boşluk, bu yalnızlık... Her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Ve her geçen gün seni kaybettiğimi daha çok hissediyorum.
Bazen insanın içindeki boşluk, etrafındaki dünyadan daha gerçek gelir. Bunu düşündükçe, yalnızlığın aslında bir dost, bir yoldaş gibi olabileceğini fark ediyorum. Gerçekten de, kendi yalnızlığımla baş başa kalacağım bu zaman diliminde, belki de kendimi daha derinlemesine keşfedeceğim. Her şeyin hızla akıp gittiği, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğu hissiyle yaşarken, bazen durup düşünmek, susmak, sadece kendi sesini duymak gerekliymiş gibi geliyor.
Biliyorum, bu bir ayrılık değil, bir dönüşüm. İnsan bazen, yoluna devam edebilmek için yalnız kalmalı. Yalnızlık, acı verici olsa da, aynı zamanda içindeki gücü bulma yoludur. Hayat ne kadar karmaşık olursa olsun, bazen sadece kendine odaklanmak gerek. Belki de bu yalnızlık beni kendimle barıştıracak, belki de gerçekten kim olduğumu keşfetmeme yardımcı olacak.
Sana veda etmiyorum, yalnızca kendime dönüyorum...
9 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Emre,
Bilmiyorum bu satırları okur musun ya da okumak için bir çaba sarf eder misin. Ama içimde büyüyen kelimeleri susturamadım. Sana söylemek istediklerim var ve eğer konuşamıyorsak, en azından yazmalıyım. Çünkü içimde bir yerlerde hâlâ cevaplanmamış sorular var, hâlâ kapanmamış bir kapı gibi aralık duran hisler.
Bugün yine seni rüyamda gördüm. Bana "Sana çok haksızlık ettim," dedin. Bunu söylerken yüzün ciddiydi. Belki de bir özür vardı o cümlenin ardında, belki de sadece ben öyle hissettim. Ama söyleyeyim mi? Bu kadarını duymak bile beni sarsmaya yetti. Uyandığımda her şey ağır geldi. Tıpkı seninle ilgili hissettiğim her şey gibi…
Uyandığımda her şey ağırlaştı. Sanki üzerime kara bir bulut çökmüş gibi. Ne rüyanın etkisinden kurtulabildim ne de içimdeki bu kasvetten. Üzerimde taş gibi bir ağırlık var, gün boyu ondan kurtulmaya çalıştım ama olmadı. Düşünüyorum, bu gördüğüm sadece bilinçaltımın bir oyunu mu, yoksa gerçekten bana göndermeye çalıştığın bir enerji mi? Belki de seni hâlâ düşünüyor olmamın bir yansımasıdır. Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var: İçimde hâlâ çözülmemiş bir düğüm gibi duran, adı tam konulmamış hisler var. O kadar çok sustuk ki Emre, o kadar çok erteledik ki konuşmayı, sonunda her şey bu yarım kalmışlık hissine dönüştü. Hiçbir şey tam değil, hiçbir şey tamamlanmış gibi hissettirmiyor.
Sana haksızlık eden kimdi Emre? Gerçekten sen miydin? Yoksa kendi kendime yüklediğim anlamlar mı bu kadar canımı yaktı? Seni olduğun gibi kabul etmeye çalışırken hep bir köşede bekleyen hayal kırıklıklarımı mı görmezden geldim? Şimdi düşünüyorum da, belki de biz birbirimize karşı hiç adil olamadık. Ama ben adil olmaya o kadar çabaladım ki, sonunda kendime haksızlık ettim.
Hiç düşündün mü? Gecelerce neden uyuyamadığımı, aklımda hep aynı cümlelerin dönüp durduğunu? Hiç merak ettin mi bu kadar yükü neden tek başıma taşımak zorunda kaldığımı? Sen susarken, ben kendi içimde yüzlerce senaryo kurdum. Her seferinde bir açıklama, bir işaret, bir anlam aradım. Ama sen hep sustun.
Belki de sorun bendeydi. Seni hep anlarım sandım. Söylemediğin şeyleri bile hissettiğime inandım. Ama ya hissetmediysen? Ya ben senin gözlerine bakıp bir dünya kurarken, sen başka bir yerde, başka bir hayatın hayalini kuruyorsan? İşte bunu düşündükçe kendime daha da kızıyorum.
Şimdi buradayım, yazıyorum. Çünkü başka ne yapabilirim ki? Sana karşı kırgın mıyım? Bilmiyorum. Öfkeliyim belki, ama daha çok yorgunum. İçimdeki bu bitmeyen soru işaretleriyle yaşamak beni tüketti. Kendime kızıyorum, sana kızıyorum, bize kızıyorum. Çünkü biz dediğimiz şey, hiçbir zaman tam olmadı. Hep bir taraf eksik, hep bir taraf yarım kaldı.
Bugün rüyamdan kalktığımda bir şey fark ettim, Emre. Bu sadece bir rüya değildi. Bu benim içimde hâlâ kapanmamış bir defterin sayfalarını karıştırmamdı. Ama artık yoruldum. Senden bir cevap beklemekten, senin suskunluğunu anlamlandırmaya çalışmaktan yoruldum. Belki de en büyük haksızlık bana yapıldı ve bunu sen de ben de fark etmedik.
Bu bir sitem mektubu değil. Bu içimdeki ağırlığı bir kenara bırakma çabası. Ama yine de bilmeni isterim: Ben senden vazgeçtim sanıyordum. Meğer içimde hâlâ sana ait sorular varmış. Ve bu soruların cevabını sen vermedikçe, kapanmayacaklar.
10 notes · View notes
gonderilemeyenmektuplar1 · 2 months ago
Text
Emre,
Bu mektubu yazarken ellerim titriyor, içimde biriken zehri sözcüklere dökmeden rahat edemem. Bir zamanlar sana kalbimi açmıştım, ölesiye sevmiştim seni. Öyle ki, sana olan sevgimden vazgeçmek, ruhumdan vazgeçmek gibiydi. Ama şimdi dua ediyorum; unutmak için, yok etmek için, seni sevmenin yükünden kurtulmak için. Bu nasıl bir çelişki, nasıl bir insanı içten içe çürüten yük, bilemezsin. Bilsen de umursamazsın zaten, çünkü sen hep öyleydin.
Sana olan sevgim bir dua gibiydi; saf, masum, içten. Ama sen, o duaları kabul etmeyen biri oldun. Şimdi sana olan her duam, bedduaya dönüştü. Her gecenin karanlığında adını anıyorum, ama artık sevgiyle değil. Senin beni görmezden gelişin, benden kaçışın, bana hissettirdiğin değersizlik... İşte tüm bunlar seni bir daha anmamam için bir sebep. Ama o kadar acıtıyor ki, kendimden kaçamadığım gibi senden de kaçamıyorum.
Emre, kalbimi çürüttün.
Sana olan sevgim beni nasıl güçlü yaptıysa, senin umursamazlığın beni o kadar zayıflattı. Seni her düşündüğümde, içimde kurumuş bir ağaç gibi hissediyorum. Ve inan bana, bir zamanlar seni sevdiğim için kendimden nefret ediyorum. Öylesine içten nefret ediyorum ki, keşke seni tanımadan önceki halime dönebilsem. Keşke bir yabancı olarak kalsaydın hayatımda, bir anlık bir rüya gibi silinip gidebilseydin.
Şimdi sana tüm kalbimle beddua ediyorum. Sana olan sevgim kadar ağır acılar yaşa. Bir gün sevilmeyi dilediğin o anlarda, birilerinin seni görmezden geldiği o boşluğu iliklerine kadar hisset. Gözlerinle değil, kalbinle kör olmayı öğren. Her gece yastığa başını koyduğunda, içinden bir şeyler eksilsin. Ruhunun acıyla kavrulduğunu hisset ve bil ki, bu acılar benim kalbime sapladığın her bir bıçağın bedelidir.
Sana mutluluk dilemiyorum. Çünkü mutluluk sana fazla. Sana yalnızlık, pişmanlık ve boşluk diliyorum. Hayatında bir gün bile huzur bulamamanı, yüreğinde taşıdığın her ne varsa onun seni boğmasını diliyorum. Ben seni sevmenin yüküyle savaşıyorsam, sen de kendi vicdanının yüküyle savaş. Her nefes alışında, kaybettiklerini hatırla. Ve bil ki, senin hayatımdan çıkman, benim için hem bir kayıp hem de bir kurtuluştu.
Bir daha asla adını kalbimde anmayacağım. Ama bu beddualarım, seni her daim takip edecek. Hayatının her anında, her adımında, her nefesinde bu sözlerimi hatırla. Çünkü sen, beni tükettiğin gibi, kendini de tüketmeyi hak ettin.
Ve unutma Emre, her kaybolduğunda adını fısıldayan rüzgar, sana benim nefretimi taşıyacak...
10 notes · View notes