#tarihsel
Explore tagged Tumblr posts
dostosevdalisi · 2 years ago
Text
İstanbul 🤍
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
kokchapress · 4 days ago
Text
İran İslam Cumhuriyeti'nin Tahrir Şam'a Yönelik Tutumu ve Tarihsel Bağlantılar
İran’ın Suriye’deki siyasi durumu dikkate alındığında, Tahrir Şam hakkında tutarsız ve çelişkili ifadeler kullanması dikkat çekmektedir. İran, zaman zaman bu grubu “terörist” olarak nitelendirirken, diğer zamanlarda “silahlı muhalefet” olarak yaftalamaktadır. Bu tutum, İran’ın Suriye’deki gelişmelere nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu ve bu bağlamda gruplara yönelik stratejisinin ne şekilde…
0 notes
lefkosahaberleri · 6 hours ago
Text
Türk Dünyası'nın Birliği İçin Ortak Harita Çalışmaları
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/turk-dunyasinin-birligi-icin-ortak-harita-calismalari-28728/
Türk Dünyası'nın Birliği İçin Ortak Harita Çalışmaları
Tumblr media
Türk Dünyası’nın Birliği İçin Ortak Harita Çalışmaları başlıklı içeriğimizde, Türk toplumlarının birleşmesi için yapılan harita çalışmalarını ve bu sürecin önemini keşfedin. Birliktelik ve kültürel zenginliklerimizi anlamak için hemen okuyun!
https://lefkosa.com.tr/turk-dunyasinin-birligi-icin-ortak-harita-calismalari-28728/ --------
0 notes
rayhaber · 2 months ago
Text
Beşiktaş, Konyaspor ile Süper Lig Maçına Çıkıyor
Beşiktaş, Konyaspor ile Karşılaşıyor Beşiktaş, Trendyol Süper Lig’in 9. haftasında TÜMOSAN Konyaspor ile kendi sahasında mücadele edecek. Tüpraş Stadı’nda gerçekleşecek olan bu önemli karşılaşma, saat 16.00’da başlayacak. Maçın yönetimini hakem Kadir Sağlam üstlenecekken, VAR koltuğunda Mustafa İlker Coşkun oturacak. Ligde geride kalan 7 maçta 5 galibiyet ve 2 beraberlik elde eden Beşiktaş, 17…
0 notes
alittlefurtheroutoftheway · 2 months ago
Text
15. Türk-Arap Ekonomi Forumu İstanbul'da Başladı
Kuveyt, Irak, Mısır, Libya ve Tunus’un hükümet, iş dünyası ve finans sektörü temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen 15. Türk-Arap Ekonomi Forumu, “Türkiye ve Arap Dünyası: Yatırım, Ticaret, Teknolojide Global Koridor” temasıyla İstanbul’da kapılarını açtı. Forumun açılışına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de katıldı. Forumu yöneten Gheit, İslami finans, fintech, sermaye piyasaları,…
0 notes
haber-euro-turk · 3 months ago
Text
Tarihsel Belgesel
https://www.youtube.com/embed?listType=playlist&list=PL2Ax_oak0Fdzo7-X81tNSpuE-qe9UjsXJ&v=TbcsoJSEaWc&layout=gallery%5B/embedyt%5D
0 notes
dipnotski · 10 months ago
Text
Francesco Filippi – Ama Mussolini İyi Şeyler de Yaptı (2024)
İtalya’ya 1922’den 1943’e hükmetmiş Benito Mussolini’nin şahsiyeti ve icraatları ölümünden sonra mitolojik bir karakter kazandı. Toz pembe bir nostaljiyle birçok büyük atılım ve başarı Il Duce’ye atfedilmeye başlandı, efsaneler üretildi ve post-hakikat çağında faşist lider yeniden takdis edilmeye başlandı. Roma’da iktidar partisi bakanlarının da katılımıyla faşist selamının dirildiği bu günlerde…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Adaçayı'nın Mitolojik Tarihi ve Tarihte Kullanımı
Adaçayı'nın Mitolojik Tarihi ve Tarihte Kullanımı
#AdaçayıAntikÇağ, #AdaçayıEfsaneleri, #AdaçayıEfsaneviGüçler, #AdaçayıEskiMedeniyetler, #AdaçayıEskiŞifacılar, #AdaçayıEskiUygarlıklar, #AdaçayıGeçmişi, #AdaçayıGelenekselKullanımı, #AdaçayıGizemleri, #AdaçayıInançları, #AdaçayıKullanımıTarihçesi, #AdaçayıMitolojikÖyküleri, #AdaçayıMitolojisi, #AdaçayıRitüelleri, #AdaçayıSimgesi, #AdaçayıTarihi, #AdaçayıTarihselKaynaklar, #AdaçayıTarihselÖnemi, #AdaçayıTıbbiGeçmişi, #AdaçayıTıbbiKullanımları https://is.gd/YC4PCS https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/adacayinin-mitolojik-tarihi-ve-tarihte-kullanimi/
Adaçayı’nın mitolojik tarihi, eski dönemlerden beri insanlar için büyülü ve şifalı bir bitki olarak kabul edilmesiyle şekillenmiştir. Adaçayı, tarihin en eski bitkilerinden biridir ve birçok mitolojik hikayede yer almıştır. Adaçayı, özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. 1688’de Augsburg’dan Paullini, sadece adaçayı ve etkisini söyleyen 400’den fazla sayfada Latince bir kitap yazdı. Antik Yunan ve Roma döneminde rastlanan adaçayı, o zamanlar etlerin bozulmadan, dayanma süresini artırmak için kullanılmıştır.
Yunan mitolojisinde, adaçayı, deniz tanrısı Poseidon’un sevgilisi olan bir kadın olan Thymus’tan gelmektedir. Thymus, Poseidon tarafından öldürüldüğünde, Zeus onu adaçayına dönüştürdü. Adaçayı, zamanla Zeus tarafından ölümsüzlük için kullanılan bir bitki olarak kabul edildi. Roma mitolojisinde ise, adaçayı, güneş tanrısı Apollo’nun koruyucusu olarak kabul edilir. Adaçayı, aydınlatma, bilgelik ve iyileştirme gibi Apollo’nun özellikle önemsediği özelliklerle ilişkilendirilir. Ayrıca, Roma mitolojisinde adaçayı, ölülerin ruhlarını barındıran yeraltı dünyasına giden yolu aydınlatmak için kullanıldı.
Adaçayı’nın Mitolojik Tarihi
MS 800’lü yıllarda Charlemagne, taçlı arazilerdeki her çiftliğin, “milletin yararı için” adaçayı yetiştirmesi gerektiğine dair bir kararname yayınladı. Bu Fransız imparatoru, ortaçağ düşüncesini şöyle düşünmüyordu: “Adaçayı büyürken neden bir adam ölmeli? Bahçesinde? Adaçayı, yüzyıllardır dünyadaki geleneksel şifacılar için paha biçilmez bir araç olarak görülmüştür. Bu bitki tüm cephelerde enfeksiyonla savaşır. Üç ana hastalık kaynağına karşı güçlü bir ilaçtır: bakteri, virüs ve mantarlar.
Arap Yarımadasında ölümsüzlük için, 14. yüzyıl Avrupa’sında ise büyülerden korunmak amacıyla kullanılan adaçayı, 17. Yüzyılda Çin’de aşırı derecede talep gördüğü için, Çinli tüccarların Hollandalı ticaret gemilerine 1 sandık adaçayı için 3 sandık siyah çay vermeye razı oldukları söylenmektedir.
Antik Roma’da adaçayı, özellikle zamanın her yerinde bulunan yağlı etlerin sindirilmesinde yardımcı olan ve resmi Roma farmakopesinin bir parçası olarak görülen önemli iyileştirici özelliklere sahip olduğu düşünülmüştür. Bir zamanlar, Fransızlar çay olarak kullandıkları bol miktarda adaçayı üretti.
“Kutsal Meryem Ana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryem Ana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçtikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryem Ana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” Bu inanışa göre, o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.
Ortaçağ Avrupa’sında ise, adaçayı, sağlık ve iyileştirme için kullanılan bir bitki olarak görülmeye başladı. Adaçayı, veba salgını sırasında insanların sağlıklarını korumak için kullanılan bir bitki oldu. Ayrıca, kadınların doğum sırasında acılarını hafifletmek için de kullanıldı.
Modern tıp dünyasında da, adaçayı birçok hastalık için tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Adaçayı, antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Adaçayı ayrıca, hafızayı geliştirir ve stresi azaltır.
Adaçayı’nın Tarihte Kullanımı
Adaçayı, aynı zamanda birçok kültürde yemeklerin lezzetini arttırmak için de kullanılır. Adaçayı, özellikle Akdeniz mutfağında sıkça kullanılan bir baharattır. Adaçayı, kuzu, tavuk, sebzeler ve makarnalar gibi birçok yemeğe lezzet katar.
Adaçayı, mitolojik ve tarihi anlatımlarda sıklıkla önemli bir role sahip olmuştur. Adaçayı, sağlık, iyileştirme, bilgelik ve aydınlatma gibi özellikleri temsil eder. Bu nedenle, adaçayı birçok kültürde özel bir yere sahiptir ve yüzyıllar boyunca insanlar tarafından saygı görmüştür.
Eski Yunanlılar yılan ısırıklarını tedavi etmek için adaçayı kullandılar. Romalılar, bitkileri kesmek zorunda kaldılar ve töreni kesen insanlar belli giysiler giymek zorunda kaldılar. Ayakları törensel olarak yıkandı ve otu demirden yapılmayan özel bir bıçakla kestiler, çünkü demir adaçayıyla temas ettiğinde kimyasal bileşimi değiştirdi.ot onlar kesme insanlar belli giysiler giymek zorunda bir törenle büyük bir güzelleşmek ile kesti. Ayakları törensel bir şekilde yıkandı ve otları özel bir bıçakla kestiler. demirden yapılmayan , çünkü demir adaçayıyla temas ettiğinde kimyasal bileşimi değiştirdi.
Eski Yunanlılar, adaçayı yemenin büyük bir bilgelik getirdiğine inanıyordu. Ayrıca, adaçayı sadece bahçede yetiştirilerek uzun ömür ve hatta ölümsüzlük sağlayabileceğini düşündüler. Romalılar, adaçayının içsel erdemleri geliştirdiğine inanıyordu. Yatak takımları ve evli bir çiftin yataklarına asıldılar.
Adaçayı, Yerli Amerikalıların, yanan dumanın Büyük Ruh’a dua ettiğini düşünen kutsal bir bitkidir.Dumanı yakmaktan büyük Ruh’a dua ettiğine inanan Yerli Amerikalılar için bitki .
Eski Mısırlılar çoğunlukla bunu infertilite için bir çare olarak kullandılar, ama aynı zamanda veba gibi ciddi hastalıkların ve salgın hastalıkların tedavisinde de kullanılabilirler.
Firavun mezarlarında, tek bir Mısırlı Firavun’un bu otlar olmadan hayatın sonuna kadar taşınamayacağı, bu yüzden, bir anlamda da, balçık karışımının ana bileşenlerinden biri olarak kullanılmıştır.
0 notes
mustafabukulmez-blog · 1 year ago
Text
Bilgisayar Görüsü Nedir?
Merhaba. Bu yazımızda Bilgisayar Görüsü Nedir?  sorunun cevabına bakacağız. Bu konu elbette yeni bir konu değil ancak başlattığım Üretim ve Yönetim Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi serisi için devam niteliğinde olan bir konu olduğu için yazmak istedim. Aynı zamanda videosu da gelecektir. Üretim ve Yönetim Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi youtube podcast seri için buraya yazı serim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
albay34-blog · 1 year ago
Text
Lili Sohn'un Çizgi Romanı: Annelik
LILI SOHN’UN ÇİZGİ ROMANI ANNELİK ile ANNELİK İÇGÜDÜSÜNE TARİHSEL, ELEŞTİREL ve EĞLENCELİ BİR BAKIŞ!  Yazar Lili Sohn, Düşbaz Kitaplar’dan çıkan Annelik adını verdiği çizgi romanında annelik içgüdüsüne tarihsel ve eleştirel bir bakış sunarken feminist bir duruş sergiliyor. Geçirdiği meme kanserinin ardından kaleme aldığı kitabında Sohn, feminizme ihanet edip etmediğini sorgularken özüne dönüşünü,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gelistiricim · 9 months ago
Text
KİBLEBULMA - DEVASA+
Tumblr media
Kıble yönüne dönmek, İslami ibadetlerde büyük önem taşır ve dünya çapındaki Müslümanların tek Tanrı'ya ibadet etme konusundaki birliğini simgelemektedir. Kıbleyi bul, namaz sırasında bir odak noktası görevi görerek Müslümanların Allah'a olan manevi bağını ve bağlılığını vurguluyor. Kıble yönüne doğru yönelmek İslam'da duanın temel bir yönüdür; tevazuyu, teslimiyeti ve inanç öğretilerine itaati ifade eder. Bu, dünya çapındaki Müslümanlar arasındaki coğrafi sınırları ve kültürel farklılıkları aşan, ibadette birlik ve tekdüzeliğin sembolüdür.
Tarihsel olarak kıble yönünü belirlemek için fiziksel işaretleyicilerin, astronomik gözlemlerin ve pusulaların kullanımı da dahil olmak üzere çeşitli araç ve yöntemler kullanılmıştır. Teknolojideki gelişmelerle birlikte kıble yönünü bulmak daha erişilebilir ve kullanışlı hale geldi. Çevrimiçi kaynaklar ve uygulamalar artık kişinin konumundan bağımsız olarak Kıble yönü doğru bir şekilde bulmanın kolay yollarını sunuyor. Web siteleri ve mobil uygulamalar, kıble yönü hesaplayıcıları, haritalar ve pusula işlevleri sunarak bireylerin namaz için doğru yönü kolaylıkla belirlemelerine olanak tanır. Bu araçlar sadece süreci basitleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kıbleye doğru hizalanmada daha fazla doğruluk sağlıyor.
Teknolojik ilerlemeler, Dünya üzerinde herhangi bir noktadan kıble bul tam olarak belirlemek için GPS teknolojisinden ve dijital haritalamadan yararlanan yenilikçi Kıble bulma uygulamalarının geliştirilmesine yol açmıştır. Bu uygulamalar gerçek zamanlı bilgiler, özelleştirilebilir ayarlar ve namaz vakitleri, cami konumlandırıcıları ve manyetik sapmaya dayalı olarak kıble yönü ayarlamaları gibi ek özellikler sunar. Kıble bulma belirleme uygulamasına modern teknolojiyi dahil eden bu uygulamalar, dünya çapındaki Müslümanların ihtiyaçlarını karşılayarak İslami namazın bu temel yönünü yerine getirmek için uygun ve güvenilir bir araç sağlar. Bu araçların erişilebilirliği ve doğruluğu, İslam inancına bağlı bireylerin manevi deneyimlerini ve dini uygulamalara uymalarını artırmaya katkıda bulunur.
663 notes · View notes
okuryazarlar · 2 months ago
Text
Tumblr media
2024 Nobel Edebiyat Ödülü sahibini buldu.
Nobel Edebiyat Ödülü; "Tarihsel travmalarla yüzleşen ve insan yaşamının kırılganlığını ortaya koyan yoğun şiirsel düzyazısı için” Güney Koreli yazar Han Kang'a verildi.
Güney Koreli yazar ‘Vejetaryen’ romanıyla 2016’da Man Booker ödülünü kazanmıştı.
70 notes · View notes
kotukarma · 9 months ago
Text
Tumblr media
Evet, ilmektir boynumdaki ama, ben kimsenin kölesi değilim.
Tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya, tarantulaymış benim adım diyecek değilim.
Tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemeyeceğim.
Razı değilim beni tanımayan tarihe, beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim.
İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır olmuş.
Gözlerim nemli değil, Gözlerim namlu.
Beynimde hep mânâlı bir uçurum.
Devir öyle bir devir ki insan kalkıp da "Şuyum," diyemiyor; iyi bir şey zannedip "Ben de," diyorlar. Şöyle gönül rahatlığıyla bir içimi döküp "Yahu ben şizofrenim galiba," desem "Aa devir şizofreni devri, kim değil ki, sen bizim Muhtar ile Başkanı bir tanısan," diyorlar. Onları duyunca birden benim şizofrenim ister istemez iyi bir şeye dönüşüyor.
Cehalet denizi engindir, ama cahil de bir türlü boğulmaz.
Merkezileşmiş tek bir dünya pazarı vardır: İnsanlar fanatizm kurbanı olmuş, ayrışmış ve bölünmüş. Yoksa bu bir Ortadoğu projesi mi ?
Efendim, ne diyelim, desek söz, demesek yüreğimize köz oluyor.
Ne kolay kendinle baş etmek yerine dünyayla ve ötekilerle baş etmeye çalışmak.
Ne tuhaf, çocukken görünmez olmak isterdim, meğer zaten görünmezmişim.
Zira yaşamaktan duyduğum ıstırap da sanki biraz yaşayamamaktan.
Anımsatmak isterim ki, “deli damgası” şizofrenler ve yakınlarının kişiliklerine yönelik bir şey değildir. Tamamen sosyolojik bir sorundur. Sorun; tarihsel, ekonomik, sosyal, politik ve başka bir çok belirleyenden etkilenmektedir. Bu nedenle topluma kırgınlık duymak yersizdir.
Yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylân. Beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz.
46 notes · View notes
dolunay66 · 3 months ago
Text
Suyun tarihsel süreçteki jeopolitik konumu
24 notes · View notes
rayhaber · 2 months ago
Text
Tütünün İnsan Kemiklerine Etkisi: Leicester Üniversitesi'nden Önemli Araştırma
Leicester Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, 12. ve 19. yüzyıllar arasında İngiltere’de gömülmüş insan kalıntılarını inceleyerek, tütünün kemik yapısı üzerindeki derin etkilerini ortaya koydu. Çalışma, tütün kullanımının, kemik kırıkları riski gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla bağlantısını vurguluyor. Araştırma, tütünün Batı Avrupa’ya yaklaşık 500 yıl önce girmesiyle birlikte, insan iskelet…
0 notes
belkidebirharfimben · 2 months ago
Text
Esenyurt 'Kürdistan' olabilir mi?
Urfa neresidir? Anadolu mudur? Arabistan mıdır? Yoksa Kürdistan mıdır? Siz cevabınızı düşünedurun, Bediüzzaman Hazretleri, Emirdağ Lahikası'nda çok ilginç birşey söylüyor: "Ben çok zaman evvel bekliyordum ki Urfa tarafında Nurlara karşı kuvvetli eller sahip olmaya çıksın. Çünkü orası hem Anadolu'nun, hem Arabistan'ın, hem Kürdistan'ın bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar orada yerleşse o üç memlekette intişarına vesile olur." Yani mürşidime göre Urfa hem Anadolu'dur hem Arabistan'dır hem de Kürdistan'dır. Üçünün de merkeziyetini yapan bir yerdir. Belki bir kesişim kümesidir. Haritalardan da huduttan da fazlasıdır. Aynı coğrafî okumayı, Bediüzzaman'ın, Medresetü'z-Zehra'yı hayal ettiği Van'a da yaptığını görürsünüz.
İnşaallah hafızam yanıltmıyordur. Çünkü Ahmet Yıldız Hoca'nın 'Ulus Devletin Bunalımı'nda okuduğumu hatırlıyorum. (Kitabı kitaplığımda bulamadım maalesef.) Hülasa edeyim: Hocanın bir yakını kızını evlendiriyormuş. Herhalde Ankara'daydı. Diyarbakır düğünü. Kürtçe türküler çalınıyor tabii. Komşuları düğün yerini taşlamışlar. Rahatsız oldukları şey 'gürültü' değil. Hayır. 'Kürtçe türkülerle kutlanması.' Her neyse, bir zaman sonra, yine düğünleri olmuş aynı mekanda. Fakat, aile, duvarlardan birisine büyükçe Türkiye bayrağı asmış bu defa. Komşuları, bırakın türkülerden rahatsız olmayı, gelip bir de halaya katılmışlar.
Aramızdaki kimi gerginliklerin böylesi önyargılarla sarılı olduğunu düşünüyorum ben. Hatıradaki ilk önyargı: "Kürtçe türküyle eğlenen kim varsa Türkiye düşmanıdır." Fakat önyargıları kırabilecek hamleleri yapmamak da başka bir önyargı. O da belki şöyle düşünüyor: "Ben kimseye ayrılıkçı olmadığımı ispat etmek zorun değilim." Tarafların haklılığı-haksızlığı bir tarafa, buradan çözüm çıkmıyor, çözüm çıkmaması haklıyı da bir ölçüde haksızlığa düşürüyor. Zira aslolan sulhtür. Mümkünse sulhtür.
'Kürdistan' ifadesi de böyle bir mesele. Bu ifade kullanılabilir midir? Hem 'evet hem 'hayır.' Nasıl? 'Evet.' Çünkü onunla kastedilen tarih boyunca bir coğrafya olmuştur. Hep kullanılmıştır. TBMM'nin kuruluş dönemi kayıtlarında bile geçmektedir. 'Hayır.' Çünkü onunla kastedilen yine bir ulus-devlet olmamalıdır. İttihadı bozmak arzusu ile istimal edilmemelidir. Eğer kelime özü itibariyle ifade ettiği tarihsel gerçeği değil de mezkûr siyasi maksadı vurguluyorsa elbette hükmü değişecektir. Hani Risale-i Nur'un bir yerinde denilir: "Meselâ, bir kumandanın, bir orduya verdiği arş emriyle, bir neferin arş sözü arasında ne kadar fark vardır. Birincisi, koca bir orduyu harekete getirir; aynı kelâm olan ikincisi, belki bir neferi bile yürütemez." Aynen öyledir. Yürütmez. Yürütemez. Yürütmemelidir. Zira neferin sözünde haddini aşma vardır. Yani böyle bir emri vermek hakkı yoktur.
Burada kendimce kurtarıcı müdahaleyi şurada görüyorum: 'Kürdistan' yerine 'Türkiye Kürdistanı' denilebilir. Türkiye Kürdistanı ifadesinde bir ayrılık kastı yoktur. Bir ittihad imâsı vardır. Tıpkı yukarıdaki hatırada duvara Türkiye bayrağı asmak gibidir. Karşı tarafın önyargılarını kırar. Düşmanlığına mehaz olan şüpheyi giderir. Belki bu söylediğim kimilerinin asabiyetine, o asabiyetten kaynaklanan gururuna dokunacaktır, fakat ben sulh yolunu söylüyorum kendimce. Kavga etmek isteyene yol açık. 40 senedir ediyorlar zaten. Kaç tane genci toprağın altına soktukları malum. Halihazırı değiştirecek bir usûl geliştirmeli...
Aynısını dönüp Türk kardeşlerime de söylüyorum. 'Türk' kelimesi bir ırkı ifade ediyor. Bu belli birşey. Elbette içini başka şekilde dolduranlar da vardır. Hatta ırken Türk olmayıp Türk olduğunu söyleyenler de vardır. Fakat Kürtler kendilerine Türk demek istemiyorlar. Çünkü bu yalancılıktır. Eğer Türk kelimesi bir ırkı ifade ediyor olmasaydı, ne bileyim, 'müslüman' kelimesi gibi genelgeçerliliği olsaydı mesela, elbette Kürtlerin de böyle bir sorunu olmayacaktı. En azından dindar Kürtlerin olmayacaktı. Zira onlar Türklere düşman değiller. Ancak onlar "Kizb kudret-i İlahîyeye iftiradır!" denildiği gibi düşünüyorlar. "Allah beni öyle yaratmamışken ben neden kendime Türk diyeyim?" diye amel ediyorlar. Bunu da aşmanın yolu var. Yukarıda onlara tavsiye ettiğimi size de ederim. Sulhün yolu basittir. Ya Türk kelimesinin yerine 'müslüman' diyelim yahut da 'Türkiye-Türkiyeli'yi geçirelim. Türk bayrağı yerine Türkiye bayrağı olsun. Türk sineması yerine Türkiye sineması olsun. Nesi eksilir ki böyle dense?
Bazı kavgalar çok küçük adımlarla aşılabilecek gibi durduğu halde hiçbir adım atamadığımızdan dolayı sürüp gidiyor. Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Hatta, geçenlerde gördüm, Esenyurt'a 'Kürdistan' diyenler var. Arkadaşlar, bu, o kelimenin meşruiyetine de zarar vermektir. Eğer Kürtlerin sonradan geldikleri bir yer Kürdistan olabiliyorsa, Türklerin de sonradan gittikleri yerler pekâlâ Türkistan olabilir. O zaman onların da Doğu'ya, Güneydoğu'ya vs. 'Türkistan' deme hakları olur. Zira onlar da orada yaşıyorlar. Doğrusu bu kavgayla yaşamaktan ben epeyce sıkıldım. Doğduğumda başlamıştı. Şimdi kırkı geçtim. Aynı şekilde devam ediyor. Yeter. Ne diyelim? Allah rüşdümüzü ilham etsin. Hem devleti Kürtlere doğru atacağı adımlarda cesaretlendirsin hem de Kürtleri devlete doğru atacakları adımlarda merhametli kılsın. Âmin. Ben kendimce hem Kürtlerin hem Türklerin felahını ayrılmamakta görüyorum. Ayrılırsak iki tarafın solcuları, apoistleri ve kemalistleri, dindarları lokma lokma yutacaklar. Zira bir ellerinde 'dünyevîleşmeyi' diğer ellerinde 'asabiyeti' tutuyorlar. Bunların ikisi de pekçok lezzetlidir.
Yani kem lezzetlidir, zehirli bal gibidir, ama lezzetlidir. Vazgeçmek zordur. Mürşidim de öyle diyor: "Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara 'Fikr-i milliyeti bırakınız' denilmez." Bıraktıramasak da bir şekilde yüzünü hayra çevirmek lazımdır. Dünyevîleşmeye zaten dinimizle karşı koymaya çalışıyoruz. Gücümüz yetiyor-yetmiyor. İkincisini de dine havale edersek kazanması zorlaşacak.
Ya? Bir çaremiz var. 'Birlikte yaşama zorunluluğu.' Bu toprakların her yerinde çoklukla bulunmaktayız. Geleceğimiz için birbirimizle yaşamak zorundayız. O halde ırkçılık bizim için kurtarıcı bir formül olamaz. Irkçılık ancak parçalanmayı getirir. Bu kadar karıştıktan sonra nasıl parçalanacağız? Aynı kitapta, Ahmet Yıldız Hoca, Kürtlerle Türkler arasında evlilik yoluyla yüzbinlerce akrabalığın oluştuğunu da paylaşıyordu. Belki yüzbin de değil. Milyon bile var. Etle tırnak gibi olmuşuz. O halde şu 'birlikte yaşama zorunluluğunu' bir kılıç gibi ırkçılığın üzerine sevkedelim artık. Gereğince amel etmekten de çekinmeyelim. Belki geleceğimize güneş doğar. Döktüğümüz kanı toprak emdi. Emdi de doydu. 'Artık yeter' demeli. Ölmekten yorulmak lazım.
13 notes · View notes