#savunma
Explore tagged Tumblr posts
Text
SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ 🤔
#mustafa sandal#savunma sanayi#savunma#kart#kredi kartı#limit#hafta#düşürme#yıl#sene#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#şarkıcı#müzik#natural#europe#africa
27 notes
·
View notes
Text
#savunma#keşfet#post#postlarim#duygular#hayaller#insanlar#hayat#yazar#kitap#blog post#blog#blog yazarı#hayat işte#hayata dair#kısa
8 notes
·
View notes
Text
Siz normal misiniz yoksa odanızdan çıktığınız an savunmasız hissediyor musunuz?
#bu kalp seni unutur mu#aşk acıtır#geceye not#sezenabla#savunma#mutluyum ama birazdan geçer#yorgun#yanlız insanlar sokağı#ölümle yaşam arasında#3391kilometre#3391km
3 notes
·
View notes
Text
Başta Şehit ve Gazi Polislerimiz olmak üzere; Türk Polis Teşkilatı'nın 178. Kuruluş Yıl Dönümü ve Polis Haftası Kutlu Olsun...🇹🇷🇹🇷🇹🇷
10 notes
·
View notes
Text
İsrail Türkiye'yi işgal edebilir mi - Ahmet ATAM
İsrail ve Kürt ittifakının Türkiye'ye etkileri
Eski genelkurmay başkanı Hulusi Akar paşa diyor ki, İsrail'in Türkiye'yi işgal etme niyeti var, peki sekiz milyonluk ve Kara sınırı dahi olmayan İsrail'in Türkiye'yi işgal edebilme gücü var mıdır?
0 notes
Text
TCG Anadolu - Ahmet ATAM
Türkiye'nin gururu, medarı iftiharı, yerli ve milli TCG Anadolu.
TCG Anadolu Türkiye’nin ilk amfibi hücum gemisi sınıfında yer alan ve aynı zamanda hafif uçak gemisi olarak kullanılabilecek çok rollü bir deniz platformudur. Hem askeri hem de insani yardım görevlerinde kullanılmak üzere tasarlanmıştır
0 notes
Text
Kötülüğün Esareti, Korkunun İklimi
Bariz, belirgin bir korku çağının içindeyiz. Karanlığın ve bir türlü tükenmeyen cehaletin bir hiza bildirici kılındığı saha, yerde sorgulamaktan vazgeçmek korkunun diri tutulması eylemini var eder. Korku öne sürülerek hayat kuşatılıyor. Devletin abecesi olagelen her hamlede bu tahayyüle yeni bir biçim kazandırmak süreğen bir mesele dönüştürülüyor. Yol ve yordamın, anlam ve mesel edilenin ta kendisi göz ardı edilerek korkularla bir yön tayinine girişiliyor. İstikamet belirlenip yeni yıkımlara girişiliyor. Düzen aşina olunan bir tahakküm pratiğini bir devamlılığa kavuştururken o cerahat sorgulanmasın diye korkuyu domine ediyor her gün yeniden. Bir cerahat sarmalı haline dönüşen menzilde yaralar hiç konuşulmasın, kimse olan bitene vakıf olmasın isteniyor. Sistemin yönetim katını temsil eden makamların sahiplerinin var ettiği her şey bu yıkıcı denklemi güncelliyor. Anın hiç sorgulanmaması en büyük meseldir. Herhangi bir yaranın fark edilmemesi gailesi sistem denilen yapının en büyük açığıdır. Hayat bariz bir hiçlik kılınırken her şey güllük sahici bir gülistanlık diye anılırken, çürüme, kokuşma, çöküş o korkuları diri tutarak güncelliği var edilir. Sanılanın ötesinde bir hızla hayat her gün bu korku fasıllarıyla birlikte tarumar ediliyor behemehal.
Bariz, belirgin bir korku imali güncellenirken cerahat ile birlikte hayatın mahvedilmesine de devam olunur. Onca nutka, bir dolu söze, her defasında yeniden var edileceği zikredile gelen anayasal hakların tanziminden, gerçekten demokrasinin var edileceği söylemlerine onca lafzı bir araya getirirken muktedir olan biten yalın bir çürümenin ta kendisidir. Açık, aleni bir esareti güncellemek için o korkulardan el bulunur. Bir gün ekonomik gediği, var edilmiş karanlık sorgulanmasın diye vergi icat edilir, evlere şenliktir. Cerahat erkinin hep kendisini düşündüğü, altlarına çektikleri son model araçlardan, yiyip içtiklerine har vurup harman savurma hallerindeki savurganlığa kadar bunları karşılayacak enayiler pardon ol yurttaşlara vatandaşlık vazifesi diye naralar atılarak vergiler cebellezi edilir. Süre giden o şatafat, itibardan tasarruf olmaz lafzını ara sıra değil sürekli yinelenirken açılan gediği bir biçimde kapatmanın yolunu aralıksız gündelik yaşamda yeri olan her şeyi zamlayarak var eder. Bunun yanında iki satır zevk olan, içkinin, arada bir bile içilse sigaraya da vergilerin ardı sıra bindirilmesiyle beraber kotarılan curcuna içerisinde onca oyunla birlikte hayatın korkularla muhafazası sağlama alınır. Bir oyun parkı, korku evinde falan değilizdir açıkta, aleni bir ülke denilen sahadayız, hal bu!
Cumhur İttifakı'nın destekçisi Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, AKP'nin 100 bin TL ve üzeri kredi kartı limitine sahip yurttaşlardan 750 TL vergi alınmasını öngören kanun teklifini eleştirenleri hedef aldı. Destici, ek vergiye itiraz edenleri Yunanistan’ı, Batı’yı, Ermenistan’ı savunmakla suçladı.
Destici, "100 bin liranın üzerinde kredi kartı kullanan devlete 750 lira savunma sanayisine destek verecek. Ver kardeşim. Vermezsen sonun Suriye gibi olur, Irak gibi olur, Filistin gibi olur. Mehmetçik canını veriyor, polis kanını veriyor, güvenlik korucusu ailesini veriyor, sen 750 lira vermişsin çok mu" şeklinde konuştu.
Destici’nin bu ifadeleri, kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden olurken, muhalefeti hedef alan söylemleri de dikkat çekti.
Destici, muhalefeti de provokatif bir dille eleştirerek, “Bunlar milliyetçileri değil, DEM’lileri savunurlar” sözlerini sarf edip şöyle devam etti:
"Bunlar Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya geldiğinde Yunanistan’ı savunurlar. Batı’yı, Ermenistan’ı savunurlar. Bunların hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni savunduğunu görmedik. Atatürkçülük adı altında, Atatürk ve laiklik kelimelerinin arkasına saklanarak devlet, vatan ve din düşmanlığı yapıyorlar. Benim tavsiyem şu: Onun vermediği 750 lirayı da biz veririz, bu millet verir. Bu milletin ve devletin, onun gibi düşünenlerin parasına da ihtiyacı yoktur. Gitsin o 750 liraya bir büyük rakı alsın, demlenmeye devam etsin."
Kısacık cümleler arasına sıkıştırılmış bir ötekisine nefret mi istersiniz, yoksa bariz ayrıma mahal veren kör bir şiddet istemi mi arzu edersiniz hepsi birden üstüne boca edilmiş kinin ta kendisinden mülhem olagelen çağın vebalarından birisi olan toplumu ayrıştırma gailesi mi hangisini isterseniz oraya uygun gelen bir çoğaltma hal ve isteminde korkuyu diri tutma güncellenir. Destici, iktidarın küçük sözcülerinden birisidir. Denenip, denendikçe de yeniden imal edilebilen bir had bildirme tahayyülünün bilmiyoruz kaçıncı sınamanın ta kendisine yeni mihmandar seçilendir. Savunma sanayisini güncellemek bir ek kaynak yaratmak değil, toplumun gözünün içine baka baka cerahatle birlikte bir yurdu yaşanmaz kılma isteminin her nasıl yeniden bedel / diyetle çıkageldiğini de aksettirir. Tümüyle nobran, bariz ve apaçık insanını keriz yerine koyan, ortada olmayan bir tanımlanmış kredi üstünden halkından vergi toplama, haraç kesme cüretini göstermesi açısından da ibretlik ola gelen bir tahayyül pratiğe kavuşturulmak istenir. Her yanın çarçabuk çamura saplandığı bir menzilde nasılsa yerler diyerek daha ne yumurtalar ortaya saçılır, tuzaklar kurulur ki yenilsin, yutulsun halk diye bir çabalanma hali süreğen kılınır.
Bereket versin, o korku iklimini var eden temsilin partisi, bu çıkış sonrası, maliye bakanı olan zatın bakınız iki gözüm önüme aksın ki her kuruşu savunma sanayine giderek derken paldır küldür, ismi kesinti, cismi haracı 2025 yılına erteler. Cerahat her yerden fışkırmaya devam olunurken Destici bu defa erken tongaya düşen, tufaya gelendir. Dediği ırkçılık, tüm o aleni nefretine kılıf bulmalara bu erteleme sonrasında da devam eder, şuradan aktaralım: “Geçtiğimiz hafta hükümet savunma sanayii güçlendirme fonuna aktarılmak üzere 100 bin liranın üzerinde limiti olan kredi kartlarından aylık 62,5 lira yıllık ise 750 lira pay alınmasıyla ilgili bir teklif hazırlandığı söylendi ve Meclis’e sunuldu. Hükümet bunu Meclis’e getirir getirmez, uygular uygulamazlar kendi bilecekleri iş. Biz neresindeyiz, biz konunun önemine binaen savunma sanayiimizin desteklenmesi gerektiğini ifade ettik ve aynı yerde duruyoruz. Bunu ifade ederken kimseye hakaret etmedik, kimseyi itham etmedik ama öyle olduğu halde sadece Türkiye düşmanlarının terörle mücadelede ve dış politikada takındığı tavra vurgu yaptım. Hal böyleyken söylemediğim sözler üzerinden itham edildim. Buraya gelmeden önce bir TV programındaki açık oturumda, bir gazetecinin yorumuna istinaden söyledim. Buna karşı çıkanlara Ermeni dedi, DEM’li dedi, Yunanlı dedi. Benim böyle bir ifadem yok ama onlar bunu kendilerine yakıştırıyorlarsa bir şey diyemem kendi tercihleri. Benim ne dediğim kayıtta da var. Bir kez daha söylüyorum Türkiye’nin terörle mücadelesinde PKK’lılar, Yunanistan ve Ermenistan’la ihtilaflarımızda Yunanistan’ı ve Ermenistan’ı savunanlar… Bunları yaşamadık mı? Bir CHP’li vekil Türkiye’nin Azerbaycan’da ne işi var demedi mi? Avrupa Parlamentosu’nda ya da bütün uluslararası toplantılarda DEM’in sözde vekilleri Türkiye aleyhine konuşmadılar mı? Hep Batı’nın yanında durmadılar mı? Ben gerçekleri söylüyorum. Biz BBP’yiz, biz Muhsin Yazıcıoğlu’nun geride bıraktıklarıyız.”
Korkuyu yılmadan diri tutmak için eldeki tüm imkanları seferber eden bir iktidar pratiği, kullanışlı maşalarından birisi olagelen Destici gibi bir ismi kullanmaktan çekinmez. Erk, muktedir, iktidar, düzenin suna geldiği her ihtimali sıradanın hayatını dar etmek adına o ya da bu biçimde kullanırken, cerahati sürekli güncelleyen bir akım sağanağı altında hayat berhava olunur. Korkuları yepyeni çığırtan hallerle, hamlelerle örtbas edebileceğini imlerken muktedir, cerahatiyle, cürmüyle, topyekun soygunculuğuyla hayatı yaşanmaz kılmaya devam edeceğini bildirir. Bundan ötesi hep aynı terane. Yirmi üç küsur yıldır var edilmiş ezberler, az biraz gevşek bırak nefes alsınlar, hemencecik o oh denildiği anda biti veren bir taarruz silsilesi, eyvah memleket elden gidiyor, imdat vatan bölünüyor paranoyası gibi nicesinin sunumuyla birlikte cerahatin yeniden imali ve bölüm sonu canavarı. Yinelendikçe daha da kekremsi bir hal alan, Destici gibi, figürasyon ekibinin diğer üyeleri Bahçeli, Perinçek, Oğan, Özdağ vesaire nice temsilin, en sonuncu halkalardan birisi olarak Sarıgül gibi kah iktidarın sağladığı konfor sahasından sallayıp, kah ona karşıtmış gibi davranarak biteviye havanda su dövmelerle hayat ehven olandan alıkonulur. Korkular diri tutulurken, dehşet dolu bir çürüme kalıcı ve kesif bir kokuşma artık bu sahnenin yegane gerçekliği haline dönüştürülür. İyi midir bu hallerle birlikte ve biteviye çürürken hayat, meram, mesel, söz. Bu kadar mıdır, hep bu mudur layığınız diye az biraz daha herkesin payına düşürülecek olan ülke.
Misak TUNÇBOYACI ��� İstan’2024
Görsel: Grafiti – Bleeps via Widewalls
Meramda Paylaşılan Haberler
Destici Kredi Kartı Vergisine İtiraz Edenleri Yunanistan’ı, Ermenistan'ı Savunmakla Suçladı - Evrensel https://www.evrensel.net/haber/530706/destici-kredi-karti-vergisine-itiraz-edenleri-yunanistani-ermenistani-savunmakla-sucladi
Mustafa Destici, Savunma Sanayii Fonu'yla İlgili Sözleriyle İlgili Konuştu: Böyle İfadelerim Yok - Ensonhaber https://www.ensonhaber.com/gundem/mustafa-destici-savunma-sanayii-fonuyla-ilgili-sozleriyle-ilgili-konustu-boyle-ifadelerim
#meram#tahayyül#korku#türkiye#ses#yıkım#yıkıcılık#hayat nereye?#söz#tahakküm#tehdit#yıldırı#savunma#ne ayak#kötülük sarmalı#karanlık çağ#demokrasi#vergi#haraç#kökten ayrımcılık#nefret#milliyetçilik#bozkurt terör örgütü#cerahat nedir#sesler#acı#elem#başka türkiye vardır#akp
0 notes
Text
Bağışıklık Sistemi: Vücudun Savunma Mekanizması
Bağışıklık sistemi, vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve patojenlere karşı savaşan karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık hücreleri ve antikorlar, virüsler, bakteriler ve diğer zararlı mikroorganizmaları tanır ve onlara karşı savunma sağlar. Güçlü bir bağışıklık sistemi, sağlıklı bir yaşam tarzı, yeterli uyku ve dengeli beslenme ile desteklenir. Özellikle C vitamini açısından zengin yiyecekler tüketmek bağışıklığı güçlendirir.
0 notes
Text
İcra ve İflas Avukatı Bursa
Avukat Özlem Zennup Özkök, icra ve iflas hukuku alanında da uzmanlık sahibidir. Borçların tahsili, icra takip işlemleri, iflas davaları, konkordato davaları gibi konularda müvekkillerine danışmanlık ve dava hizmeti vermektedir.
0 notes
Text
#Savunma sanayimizin gücü, birçok sektörün uyumlu çalışmasına bağlı. Bu kritik sektörlerden biri de şüphesiz #döküm.
#Dökümteknolojisi, karmaşık şekilli ve yüksek mukavemetli parçaların üretiminde vazgeçilmez.
👉 Tank paletlerinden uçak motorlarına,
👉 denizaltı gövdelerinden füze bileşenlerine
kadar pek çok stratejik üründe döküm parçalar kullanılıyor.
Yerli ve milli savunma sanayimizin gelişimi için ileri #dökümteknolojileri ne yatırım şart.
#Hassasdöküm, #alüminyumalaşımları ve #titanyum dökümü gibi alanlarda yetkinliğimizi artırmalıyız.
Döküm sektörümüzün #inovasyona ve #ArGe'ye odaklanması, savunma projelerimizin başarısı için kritik önem taşıyor.
Sektörler arası #işbirliği ve #bilgipaylaşımı da bu noktada çok değerli.
Sizce döküm sektörünün savunma sanayimizdeki rolünü güçlendirmek için başka neler yapılabilir? Fikirlerinizi paylaşırsanız seviniriz.
#savunmasanayi #döküm #yerlivemilli #DökümTEK
1 note
·
View note
Link
ATACMS vs S-400 S-400’lerin Karizma Sorunsalı
Dost hava sahası, karasuları ve topraklarını, havadan gelecek savaş uçağı ve uzun menzilli seyir füzelerine karşı korumak maksadıyla tasarlanan S-400 hava savunma sistemleri kendisini dahi koruyamıyor mu? https://www.sunsavunma.net/s-400lerin-karizma-sorunsali
#S400 #ATACMS #SONDAKİKA
0 notes
Text
Rapor: 100 milyar euroluk fona rağmen Alman ordusun hala açığı var
Federal parlamento komisyonu tarafından hazırlanan bir rapora göre, Alman ordusunun personel, teçhizat ve altyapı açısından “önemli iyileştirmelere” ihtiyacı var REKLAM Almanya’da silahlı kuvvetlerden sorumlu parlamento komitesi üyesi Eva Hoegl, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından oluşturulan 100 milyar avroluk özel fona rağmen Alman ordusunun hâlâ yeterli teçhizat ve personele sahip…
View On WordPress
0 notes
Text
İsrail'in hedefinde Türkiye mi var - Ahmet ATAM
Bir gece ansızın gelebiliriz söylemi, neden İsrail bir gece ansızın gelebilire döndü
İsrail'in hedefinde Türkiye mi var, İsrail Gazze Lübnan ve Suriye'den sonra Türkiye'ye mi saldıracak,
0 notes
Text
Çözüm süreci, nedenleri gelişimi ve sonuçları:
2013-2015 yılları arasında Türkiye’de PKK ile yürütülen çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununun çözümü için barışçıl yöntemlerle PKK ile müzakere ettiği bir dönemdi. Sürecin neden başladığı, nasıl geliştiği ve neden sona erdiğini aşağıda detaylı şekilde inceleyelim.
Sürecin Başlangıcı ve Nedenleri
Çözüm süreci, çeşitli siyasal, toplumsal ve güvenlik gerekçeleriyle başlamıştır:
1. Kürt Sorunu ve PKK ile Mücadele: Türkiye'de Kürt sorununu şiddet yerine siyasal yollarla çözme arayışı yıllardır gündemdeydi. 1984’ten itibaren silahlı çatışmalar ciddi insan kayıplarına ve toplumsal maliyetlere neden olmuştu.
2. Siyasi İrade: Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümeti, hem uluslararası kamuoyunun desteğini almak hem de iç siyasette Kürt seçmene hitap etmek amacıyla barış sürecine açık bir politika izledi.
3. PKK’nın ve Öcalan’ın Rolü: PKK lideri Abdullah Öcalan, 1999’dan beri İmralı’da cezaevindeydi. Öcalan, barış sürecine liderlik edebileceğini belirtmiş ve silahlı mücadelenin sona erdirilmesi için görüşmelere açık olduğunu ifade etmişti.
4. Uluslararası Dinamikler: Ortadoğu’daki değişimler (örneğin, Suriye İç Savaşı) ve Kürt hareketlerinin bölgesel etkisi, Türkiye'yi Kürt sorununun iç politikada büyümesini engellemek için bir çözüm arayışına itti.
Çözüm Sürecinin Gelişimi:
1. 2013 Nevruz Bildirisi: 21 Mart 2013’te Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubu, silahlı mücadeleye son verilmesi ve müzakerelerle çözüm çağrısı içeriyordu. Bu, sürecin resmi başlangıcı olarak kabul edilir.
2. Silahların Bırakılması: PKK, Türkiye sınırları dışına çekileceğini duyurdu. 2013 yılı boyunca çatışmalar büyük ��lçüde durdu.
3. Akil İnsanlar Heyeti: Toplumun farklı kesimlerini temsilen oluşturulan bu heyet, çözüm sürecine toplumsal destek kazandırmayı amaçladı ve Türkiye genelinde toplantılar yaptı.
4. Görüşmeler ve İmralı Süreci: Devlet yetkilileri, Öcalan ve HDP heyeti arasında İmralı Adası’nda görüşmeler yapıldı. Müzakerelerde, demokratik reformlar, anayasada Kürt haklarına yönelik düzenlemeler ve PKK’nın tamamen silah bırakması gibi konular ele alındı.
Çözüm Sürecinin Sona Ermesi
2015’te çözüm süreci başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
1. Suriye ve Rojava’daki Durum: Suriye İç Savaşı’nda PKK’nın uzantısı olarak görülen PYD/YPG, Türkiye'nin güvenlik politikalarıyla çelişen bir şekilde güç kazandı. Türkiye, YPG'yi bir tehdit olarak görürken PKK, Rojava’daki kazanımlarını genişletmek için süreci kendi lehine kullanmaya çalıştı.
2. Kobani Olayları (2014): Kobani’de IŞİD’e karşı YPG’nin verdiği mücadelede Türkiye’nin pasif tutumu, Kürt kamuoyunda büyük bir tepki doğurdu. Bu durum, çözüm sürecine olan güveni sarstı.
3. Çatışmaların Yeniden Başlaması (2015): 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra HDP’nin meclise güçlü bir şekilde girmesi ve AK Parti’nin tek başına hükümet kuramaması, siyasi dengeleri değiştirdi. Bu süreçte PKK’nın çeşitli saldırıları ve Türkiye’nin askeri operasyonları çatışmaları yeniden başlattı.
4. Dolmabahçe Mutabakatı: 2015 yılında taraflar arasında uzlaşmaya yönelik bir metin üzerinde anlaşılmış gibi görünse de, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mutabakatı tanımadığını ilan etti. Bu açıklama, sürecin sonlandığını gösterdi.
5. Terör Olayları: 2015’te Suruç ve Ankara’daki terör saldırıları, Türkiye’de toplumsal güvenliği ve barış umutlarını ciddi şekilde zayıflattı.
Sonuç
Çözüm süreci, Türk siyasetinde önemli bir dönüm noktasıydı ancak hem taraflar arasındaki güvensizlik hem de bölgesel gelişmeler nedeniyle başarısız oldu. Sürecin sona ermesi, çatışmaların yeniden başlamasına ve toplumsal kutuplaşmanın artmasına yol açtı. Bugün hala bu dönemin etkileri tartışılmakta ve Kürt sorunu çözümsüz bir şekilde Türkiye gündemindeki yerini korumaktadır.
Çözüm sürecinde akil insanlar kimlerdi?
Türkiye’nin 2013 yılında başlattığı çözüm sürecinde, kamuoyunu bilgilendirmek ve sürece destek sağlamak amacıyla oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti, farklı meslek gruplarından, siyasal görüşlerden ve toplumsal kesimlerden temsilciler içeriyordu. Heyet, 7 bölgesel gruba ayrılarak çalışmalarını yürütmüştü. İşte bu heyet ve üyelerinin listesi:
Çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyeti’nin Bölgeleri ve Üyeleri
1. Marmara Bölgesi
Başkan: Deniz Ülke Arıboğan (Akademisyen)
Üyeler:
Kadir İnanır (Sanatçı)
Hülya Koçyiğit (Sanatçı)
Erol Göka (Psikiyatr)
Mustafa Armağan (Yazar)
Levent Korkut (Hukukçu)
Mithat Sancar (Akademisyen, daha sonra HDP Milletvekili)
Yücel Sayman (Hukukçu)
2. Ege Bölgesi
Başkan: Tarhan Erdem (Araştırmacı, gazeteci)
Üyeler:
Baskın Oran (Akademisyen)
Avni Özgürel (Gazeteci)
Hasan Karakaya (Gazeteci, Yeni Akit)
Fadime Özkan (Akademisyen)
Ahmet Gündoğdu (Memur-Sen Başkanı)
Hüseyin Yayman (Akademisyen, gazeteci)
Fuat Keyman (Akademisyen)
3. Akdeniz Bölgesi
Başkan: Rifat Hisarcıklıoğlu (TOBB Başkanı)
Üyeler:
Nihal Bengisu Karaca (Gazeteci)
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı)
Öztürk Türkdoğan (İnsan Hakları Derneği Başkanı)
Lale Mansur (Sanatçı)
Erkan Mumcu (Eski Bakan)
Mahmut Arslan (HAK-İŞ Başkanı)
4. İç Anadolu Bölgesi
Başkan: Ahmet Taşgetiren (Yazar)
Üyeler:
Cemal Uşşak (Gazeteci)
Mustafa Kumlu (Türk-İş Başkanı)
Hüseyin Yayman (Akademisyen)
Orhan Gencebay (Sanatçı)
Vahap Coşkun (Akademisyen)
Abdurrahman Kurt (Eski Milletvekili)
5. Karadeniz Bölgesi
Başkan: Yusuf Şevki Hakyemez (Akademisyen)
Üyeler:
Oral Çalışlar (Gazeteci)
Şemsi Bayraktar (Ziraat Odaları Başkanı)
Vedat Bilgin (Akademisyen, daha sonra Bakan)
Hilal Kaplan (Gazeteci)
Muhsin Kızılkaya (Yazar)
Fatma Benli (Avukat)
Yılmaz Ensaroğlu (Akademisyen)
6. Doğu Anadolu Bölgesi
Başkan: Can Paker (Gazeteci, TESEV Başkanı)
Üyeler:
Hayrettin Karaman (İlahiyatçı)
Ayhan Oğan (Sosyolog)
Abdurrahman Kurt (Eski Milletvekili)
Abdurrahim Boynukalın (Gazeteci)
Zeynep Tanbay (Sanatçı)
Cemalettin Başaran (Gazeteci)
7. Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Başkan: Yılmaz Ensarioğlu (Akademisyen, İnsan Hakları Uzmanı)
Üyeler:
Gültan Kışanak (Siyasetçi)
Mehmet Metiner (Gazeteci)
Yasin Aktay (Akademisyen)
Murat Belge (Gazeteci, akademisyen)
Cengiz Çandar (Gazeteci)
Ayla Akat Ata (HDP Milletvekili)
Akil adamlar Heyetinin Görevleri
1. Toplumsal desteği artırmak için Türkiye’nin farklı bölgelerinde halkla buluşmak.
2. Kürt sorununun çözümüne dair öneriler ve görüşler toplamak.
3. Sürece yönelik olası eleştirileri ve beklentileri raporlayarak hükümete sunmak.
Heyetin çalışmaları, süreçte toplumsal katılım ve şeffaflığı artırmayı amaçlasa da eleştirilere de maruz kalmıştır. Süreç sona erdikten sonra, bu heyetin etkisi ve sürece katkısı tartışılmaya devam etmiştir.
Dolmabahçe mutabakatının maddeleri:
Dolmabahçe Mutabakatı, Türkiye'deki çözüm süreci kapsamında 28 Şubat 2015'te Dolmabahçe Sarayı’nda açıklanan bir protokoldür. Bu mutabakat, dönemin hükümeti ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) heyeti arasında yapılan görüşmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mutabakatın amacı, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için demokratik adımlar atılması ve çatışmaların sona erdirilmesiydi.
Dolmabahçe Mutabakatı’nın 10 maddesi şu şekildeydi:
1. Demokratik siyaset tanımı ve içeriği: Demokratik siyasetin tanımının yapılması ve bu alandaki engellerin kaldırılması.
2. Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutları: Çözüm sürecinin hem ulusal hem de yerel düzeydeki etkilerinin ele alınması.
3. Özgür vatandaşlık tanımı ve içeriği: Vatandaşların hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi.
4. Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal ve demokratik güvencelere kavuşturulması: Kadın hakları, kültürel haklar ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik düzenlemeler yapılması.
5. Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi: Türkiye’deki farklı kimliklerin tanınması ve bu konuda çoğulcu bir yaklaşım benimsenmesi.
6. Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütler çerçevesinde tanımlanması: Demokratik cumhuriyet ve ortak vatan anlayışının somutlaştırılması.
7. Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa: Yeni bir anayasanın hazırlanmasıyla demokratik dönüşümün güvence altına alınması.
8. Çözüm sürecinin güvenlik ve özgürlük dengesini gözeterek ilerletilmesi: Çatışmasızlığın devamı ve güvenliğin sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması.
9. Sosyal ve ekonomik boyutlarıyla yüzleşme ve hakikatleri araştırma komisyonlarının kurulması: Geçmişte yaşanan olayların araştırılması ve mağduriyetlerin giderilmesi.
10. Silahların bırakılması ve demokratik siyaset için uygun zemin oluşturulması: PKK’nin silah bırakması ve çözüm sürecinin demokratik temeller üzerinde ilerlemesi.
Ancak bu mutabakat, kısa süre sonra tartışmalı hale gelmiş ve uygulanamadan süreç sona ermiştir. 2015 yılının Temmuz ayında çatışmalar yeniden başlamış ve çözüm süreci tamamen sonlanmıştır. Dolmabahçe Mutabakatı, çözüm süreci açısından önemli bir dönüm noktası olarak hafızalarda kalmıştır.
Erdoğan'ın Dolmabahçe mutabakatını tanımama nedenleri nelerdir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat 2015’te açıklanan Dolmabahçe Mutabakatı'nı tanımadığını Mart 2015’te açık bir şekilde ifade etti. Erdoğan'ın bu mutabakatı reddetmesinin ve sürecin sona ermesine yönelik tutumunun birkaç temel gerekçesi vardı:
1. "Devlet ile terör örgütü aynı masaya oturmaz" yaklaşımı
Erdoğan, mutabakatın kamuoyuna açıklanma şekline ve sembolik olarak hükümet temsilcilerinin HDP heyetiyle birlikte oturmasına tepki gösterdi. “Devletin terör örgütüyle aynı masaya oturması” imajının kamuoyunda yanlış algılara yol açabileceğini savundu. Erdoğan, bu sürecin sadece hükümetin kontrolünde ilerlemesi gerektiğini ve meşru devletin terörle eşit düzeyde gösterilmemesi gerektiğini belirtti.
2. Silah bırakma çağrısının yetersiz bulunması
Mutabakatın temel unsurlarından biri olan PKK’nin silah bırakma çağrısı konusunda somut adımlar atılmadığına inanıyordu. Erdoğan, silah bırakma çağrısının açık ve net bir şekilde yapılmadığını ve PKK’nin bu konuda güven vermediğini dile getirdi. Bu durum, sürecin ilerleyememesinin önemli bir nedeni olarak görüldü.
3. Milli iradeye vurgu
Erdoğan, mutabakatın kamuoyuna yansımasından sonra “Milli irade her şeyin üzerindedir” diyerek bu tür anlaşmaların halk tarafından tam destek alması gerektiğini ifade etti. HDP’nin bu süreçte kendini devletin eşit bir muhatabı olarak göstermesini eleştirdi ve mutabakatın içeriğini Türkiye’nin üniter yapısını tehdit edebilecek bir hamle olarak yorumladı.
4. Seçim sürecinin etkisi
2015 yılında, Haziran seçimleri yaklaşıyordu. HDP’nin çözüm sürecindeki rolü nedeniyle artan kamuoyu desteği, Erdoğan ve AK Parti için siyasi bir risk olarak değerlendirildi. Dolmabahçe Mutabakatı’nın bu dönemde HDP’nin lehine kullanılacağı düşünülerek eleştirildi. Bu durum, Erdoğan’ın çözüm sürecinden uzaklaşmasına ve milliyetçi tabanın desteğini kazanmaya yönelik adımlar atmasına yol açtı.
5. Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) etkisi
Erdoğan, çözüm sürecinde Dolmabahçe Mutabakatı’nın MGK’da tartışılmadığını ve bir devlet politikası olarak benimsenmediğini söyledi. Sürecin “millilikten uzaklaşarak” farklı noktalara taşındığını düşündüğünü belirtti. Ayrıca mutabakatın "devletin onayı olmadan" hükümetin bazı aktörleriyle yapılmış bir metin olduğu imasında bulundu.
6. Terör örgütünün tutumuna duyulan güvensizlik
PKK’nın çatışmasızlık sürecinde şehir yapılanmalarını güçlendirdiği ve silahlı faaliyetlerine ara vermediği gerekçesiyle güven ortamı sarsıldı. Erdoğan, çözüm sürecinin samimiyetle yürütülemediğini ve mutabakatın uygulanabilir olmadığını düşündü.
Sonuç
Dolmabahçe Mutabakatı'nın ardından Erdoğan’ın bu açıklamalarıyla çözüm süreci resmen olmasa da fiilen sona erdi. Bu durum, 2015 yazında artan çatışmalar ve terör olaylarıyla birlikte çatışmasızlık sürecinin tamamen bitmesine yol açtı. Erdoğan'ın bu tutumu, hem uluslararası kamuoyunda hem de Türkiye'de çözüm sürecine dair farklı yorumlara neden oldu. Bazı kesimler bunu bir strateji değişikliği olarak görürken, diğerleri sürecin baştan itibaren kalıcı bir çözüm üretme kapasitesine sahip olmadığını savundu.
0 notes
Text
Her Şey Olurken
Her şey olur. Her şey olabildiğince yalın bir biçimde bir düzlemde, belirli / bildik / aşina bir zaman aralığında bir yerlerde hasıl olur. Biteviye aralıksız insan denilenin kaderi ya da kederi bir biçimleme hal içinde gerçekliğe kavuşturulur. Modern zamanların biteviye akış içerisine dahil edilen cerahat hayatı tökezletir. Umudun kırımı güncellenirken bu aralıkta bir şeyler hasıl olur. Sıradan insanların hayattaki var olma mücadelesi bunun bir suretidir. Belirli bir aralıkta hiç kesintisiz olarak çıkagelen tahakküm, terör ve tehditle birlikte var edilen şablonun ortasında dahi bir tahayyül var edilir. Denetim, gözetim ve tahakküm tüm bu hayatı dönüştürürken, erk, muktedir iktidar elinden çıkagelen madun siyasete ait / dair tüm pratikler dönüşümü değil mutlak teslimiyetçiliği vazeder. Bir tahakküm veçhesinin o istikameti üzerinden bir o yana bir bu yana savrulup durur memleket ya da ondan artan her neyse. Yenilenmiş ülke nidası duraksamadan zikredilirken çürümenin kenarında bir yarın güncelliği gerçekliğine kavuşturuluyor behemehal. Hayatın ehven olandan alenen alıkonulduğu bir zeminde her şey olur, her şey bu iktidar / devletli pratiği eliyle tahayyül edilenin ötesinde cürmün kılınır.
Her şey olur lakin devletli aklının suna geldiği, daralttığı hallerin ötesinde pek de bir şey için harekete geçmeyin buyrulur. Hakmış, hukukmuş, bunlardan mevzubahis olunmasın diye göreceli bir perdeleme hali sürekli var edilir. Her şey olur lakin, söze yer konulmaz, hiç bırakılmaz. Adalet tahayyülünün, bedene yönelik siyasi maniple etme hallerinin tam da refakatinde irade beyanı da boşa düşürülür. Demokrasicilik oynanıp dururken çağdaş olduğunu zikreden bir sistemin aslında dünün köhneleşmiş hallerinde halen dört dolanan bir tahayyülün olduğu es geçilsin istenir. Düşünmeden, sormadan, halin perişanlığına hiç değinmeden günlerin geçirildiği bir zeminde her şey olur, lakin daima sıradana karşıtlıkla bina olunur. Bir şeyler punt bulunduğunda zuladan çıkartılıp budur layığınız denilerek var edilir, arkası zaten çorap söküğü gibi gelir. Biteviye kılınan tekrarlarla, tekrardan varlığı tescillenen istemeyiz bahsinin etrafında, duraksamadan bir biçimlendirme söz konusu edile gelir ki ne adalet kalır geriye, ne hürriyet, ne eşitlik ne de başkaca bir şey. Her şeyi kelimesi kelimesine kılıfına uyduran bir cerahat sarmalı güncellenir, geriye kapkaranlık bir ülke kalır.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Türkiye Barolar Birliği (TBB), TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısında alınan Can Atalay kararına ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada “Hiç var olmadığı tespit edilen bir işleme dayanılarak, bir milletvekilinin cezaevinde tutulması, Meclis çalışmalarına katılmasının engellenmesi, kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ihlalinin yanında yasama organına yönelik ağır bir saldırıdır. Karşı karşıya olduğumuz durum, Ş. Can Atalay’ın milletvekilliğinin ötesinde, anayasal düzenimiz bakımından bir varlık yokluk meselesi hâline gelmiştir” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle: "Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’n milletvekilliğinin düşürülmesi hakkında Anayasa Mahkemesinin (AYM) yaptığı yokluk tespitini görüşmek üzere 16 Ağustos 2024 günü toplantıya çağrılmıştı. Ne var ki, Meclis çoğunluğu, genel görüşme açılmasını engelleyerek, TBMM Genel Kurulunca bugüne kadar süregelen yanlışın tespitini yapmak, yanlışın ortadan kaldırılması yolunda ilgili makamlarca adım atılması gerekliliğini ortaya koymak ve her şeyden öte gücünü Anayasa’dan alan bir hukuk devleti olduğumuzun altını çizme iradesinin ortaya konulmasını da engellemiştir. Görüşmeler esnasında TBMM Genel Kurulunda yaşanan ve bazı milletvekillerinin yaralanmasına, Genel Kurul kürsüsünde kan dökülmesine sebep olan hadiselerin hiçbir şekilde izah ve kabul imkânı bulunmamaktadır. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ifadesinin altında milletin temsilcilerine yapılan saldırı, milletin egemenliğine yönelmiştir.
“Can Atalay Derhal Serbest Bırakılmalı”
AYM’nin 22/2/2024 tarih, E. 2024/43 ve K. 2024/65 sayılı kararındaki yokluk tespiti, Ş. Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmediğini ifade etmektedir. TBMM’nin veya herhangi başka bir organın bu kararın doğruluğu veya yanlışlığı üzerine bir oylama yapma yetkisi bulunmadığı gibi, kararın sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde hareket etmesi de mümkün değildir. AYM’ye göre, Ş. Can Atalay’ın hakkındaki yargı kararının TBMM Genel Kurulunda okunması suretiyle milletvekilliğinin düşürülmesi işlemi, 'fiilî (de facto) bir durum' yani 'hukuken var olmayan' bir işlemdir. Hiç var olmadığı tespit edilen bir işleme dayanılarak, bir milletvekilinin cezaevinde tutulması, Meclis çalışmalarına katılmasının engellenmesi, kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ihlalinin yanında yasama organına yönelik ağır bir saldırıdır. Karşı karşıya olduğumuz durum, Ş. Can Atalay’ın milletvekilliğinin ötesinde, anayasal düzenimiz bakımından bir varlık yokluk meselesi hâline gelmiştir. Herkesi bu sorumluluk bilinciyle hareket etmeye, Hatay Milletvekili Ş. Can Atalay’ın derhal serbest bırakılarak, Meclis çalışmalarına katılmasını sağlamaya davet ediyoruz."
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den Ortak Açıklama
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ortak açıklama yayımladı.
“Milletvekillerinin saldırıya maruz kalmalarını kınıyoruz” denilen açıklamada “Anayasa hükümlerinin alenen yok sayılması yetmezmiş gibi, yasama organında kürsü dokunulmazlığının da şiddet yoluyla çiğnenmesi, ‘demokratik hukuk devleti’ tanımından her geçen gün uzaklaşıldığının açık göstergesidir” vurgusu yapıldı.
Açıklamada “Bizler, emek ve meslek örgütleri olarak, şiddetsiz bir yaşamı ve yasalarla yönetilen demokratik bir ülkeyi kurana kadar mücadele edeceğimizi kararlılıkla vurguluyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Dokunulmazlık Fiilen Zırh Olmaktan Çıktı Mı??
29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan da bir açıklama yayımladı.
Sarıhan “Dün Meclis Kürsüsünde düşüncelerini açıklayan Ahmet Şık'ın yumruklanması ve buna tepki gösteren Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in darp edilmesi ise salt ifade özgürlüğü değil, yaşam hakkımızın dahi ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu gösteriyor” dedi.
“Yasalar onları dokunulmazlık zırhı ile koruyor” diyen Sarıhan “Ancak, seçilmiş bir Milletvekili olan Can Atalay'ın hukukunun korunması amacıyla yapılan konuşmalara uygulanan şiddetin tarihte bırakacağı ‘İZ’, Genel Kurul merdivenlerine akan kanın silinmesi kadar kolay yok edilemeyecektir” diyerek tepki gösterdi.”
Her şey olur. Böyle bir menzilde, hukukun üstünlüğünden bahis açılırken tastamam ol hukuku var eden, tescilleyen bir kurum / ana omurganın bir parçasından çıkagelen belli bir karar yok sayılır. Hiyerarşiyi geçtik, doğrudan bambaşka bir düzlemin meselesi olan bir ithamlar silsilesi içerisinde Antakya halkının iradesi olarak seçilmiş Şerafettin Can Atalay terörist yaftasıyla baş başa bırakılır. Meclis oturumunda cereyan eden ve neci olduğu halen meçhul olmasına, kendi istifa eden danışmanının tabiriyle iki satır cümleyi bir araya getiremeyen Özalan Efendi gibi meczubun vekil saldırısıyla örtbas edilmek istenen bir kere daha haklılıktır. Meclis oturumuna katılmayıp paşa babalarının bostanı gibi ülkede her şeye söz hakkının olduğunu zikreden Bahçesiz efendinin o iş bitmiştir yollu göndermesi de her şeyin nasıl iktidar sayesinde var edildiğini örnekler. Tümüyle ve kati bir biçimde ikiletmeksizin emir diye bildirilen dayatmaların hayatı örselediği bir kere daha bir insanın canını tehdit ettiği ortadayken, memleketin suçu var eden, sahiplenen bir temsili kalkıp bir kere daha hüküm bildirir. Her şey olur!
Bahçesiz efendinin tabi ki de burada duramadığı, bugün yazılı açıklamasında var ettiği ol kör karanlık nefretten görünür. Kısaca iliştirelim: “Dağda kovalanıp başı ezilen, sınır ötesinde kaçacak ve sığınacak in bulmakta zorluk çeken hainlerin siyasi destekçileri artık iyice azgınlaşmışlardır.
“Bu devlet yıkılmalıdır” diyen bir soysuz, DEM kontenjanlı TİP milletvekilidir.
Sövüp saydığı Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesinden emekli maaşı dışında her ay 170 bin lira milletvekili maaşı almaktadır. Bu yürek yaralayan gerçek milli vicdanları kanatmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyareti sırasında kaç uçakla gittiğini sayıp Külliye’nin güvenlik harcamalarının çetelesini tutan, bunu da emeklilerimizi provoke etmek için kullanan organize ihanet ve terör şebekesinin devlet hazinesine deyim yerindeyse hortum bağlaması utanç duyulacak bir tenakuzdur.
Asıl konuşulması ve sorgulanması gereken bu melun utanmazlıktır.
PKK’nın milis unsuru olan DEM’in TBMM’de 57 milletvekili bulunmaktadır.
Bu milletvekillerin devlet hazinesine yıllık maliyeti 116 milyon 280 bin liradır.
Gelişmeler karşısında ilk önerim, 57 DEM milletvekilinin maaşının ve bu terör yuvasına ödenecek Hazine yardımının derhal kesilerek terörle mücadeleye ve şehit ailelerine aktarılmasıdır.
İkinci önerim, teröre yardım ve yataklık yapan, somut delillerle suçu sabit görülen sözde milletvekillerinin görüşülmeyi bekleyen dokunulmazlık dosyalarının karara bağlanarak bu haşaratların acilen mahkemeye çıkarılmasıdır.”
Her şey olur ve lakin fecaatin hep dibinden çıkagelen şeylerle var olur. Tükenmişliği iş bu ülke denilen çukurun vardığı katran karanlığının müsebbibi olan isimlerden birisi olagelen Bahçesiz efendi, yine bildiği en bağnaz halleriyle bir hamlenin altına imzasını atar. On küsur milyon insanın iradesini, koca bir coğrafyanın temsiliyet hakkını elinden alma çabasında, ama öyle ama böyle alışılageldik terörist bunlar yaftasına tutunmanın her nasıl kolayca var edildiğini de bildirir Bahçesiz. Her şey bir kere daha tıkır tıkır işler de gel gelelim hakkın, hukukun, adaletin tahayyülüne en ufak bir aralık bırakılmaz. Bir evin, yaşamla donatılmış bir sahnenin tükenmesine bunca hevesle koşulan bir zemin güncellenir hep birlikte. İsmen, cismen, hakikaten demokrasi ediminin zayi olunduğu her türden çürümenin hakiki bir istikamet bellendiği, pay edildiği bir sahnede her şey olur ve lakin hemen her şey kötülüğün insafına terk olunur. İtirazlar var edilemezse geleceğin de simsiyah olacağının garantisiyle... öylesine değil... hep böyle.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Corps Araignées, 2019 — 2020 – Camille SABATIER – Slash / Paris
Meramda Paylaşılan Haberler
Demokratik Kitle Örgütleri: Saldırı, Milletin Egemenliğine Yönelmiştir, Can Atalay Serbest Bırakılsın - Evrensel https://www.evrensel.net/haber/525847/demokratik-kitle-orgutleri-saldiri-milletin-egemenligine-yonelmistir-can-atalay-serbest-birakilsin Devlet Bahçeli, Ahmet Şık ve DEM Parti'yi Hedef Gösterdi - BirGün https://www.birgun.net/haber/devlet-bahceli-ahmet-sik-ve-dem-parti-yi-hedef-gosterdi-4-onerim-var-553801
#sesli meram#siyasa#pragmatizm#yıldırı#tahakküm#kötülük#karanlık çağ#akp#yeni ülke#yol nereye?#her şey olur#ne olur#kazınma#yaz çiz#anlam#hayat akarken#sözcükler#söz#derman#hakikat meseli#demokrasi#eşitlik#adalet#savunma#biyopolitika
1 note
·
View note