#tahayyül
Explore tagged Tumblr posts
ilmiyyat1453 · 9 months ago
Text
Hikmetli Sözler
• "Bir hocaya soruyorlar, “Çok keskin bir zekaya sahipsiniz bunun sebebi nedir?” El-Cevap: “Evladım bize ilk öğretilen ayak ucuna bakarak yürümemizdi.”
• "Hiç görmediğiniz bir şeyi hayal etme şansınız yok. O yüzden Kur’ân-ı Kerim’de cennet “tahayyül edemeyeceğiniz yer” diye geçer."
• "Kalbin zînası hevestir."
• “Kim arzu ve istekle harama bakarsa, Allah onun kalbinden 40 gün ibadet lezzetini alır.” Hz.Ali (radıyallâhu anh)
• "Gözünü korumayan bir müminin kâmil bir îmana ulaşması zor."
• "Ezan tek başına terapidir."
• "Ezanı dinlemek bilinçaltı temizliğidir."
• "İnsanlar günde 5 vakit ezan dinlese düzelir."
• "Ezan okunurken temizlenmesini istediğiniz ve sizde olmayan bir amel için niyet edin."
• "Harama bakmaktan Allah korkusu ile vazgeçene Allah kalbinde lezzet duyacağı ibadet nasip eder."
• "Gözü başıboş bırakmak helâki getirir."
• "Gözümüz harama yakınsa, gönlümüzün de harama yakın olması muhtemel. O yüzden çocuklarınız nereye bakıyor dikkat edin."
• "Yatarken son düşündüğün ne ise uyurken onunla meşgul olursun."
• "Ne ile uyursanız, onunla uyanırsınız, nasıl uyanırsanız, öyle yaşarsınız."
• "Uyandığınızda ilk ا��له Allah deyin ki, Allah ile devam etsin gününüz."
• "Şimdiye kadar ne kadar negatif yere baktıysanız, o kadar fazla hatta daha fazlası pozitif yere bakın. Kâbe'ye bakın. Kur’ân-ı Kerim’e bakın. Allah dostlarına bakın."
• "Kişiler, mekanlardan daha etkilidir."
• "Allah‘ın bizi görmesini istediği yerlerde olalım.
• "Hz. Ali (radıyallâhu anh) diyor ki: “Cimrinin bakışından sakının”
• "Suyun hafızası vardır. Suya bakıp düşünüldüğünde bile su etkilenir."
• "Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ’ya soruyorlar. “Hangi kadın hayırlıdır?” Cevap veriyor; “Başkasının hayalinde olmayan kadın.”
• "Çocuklar anne babayı kavga ederken görmeyecek, çocuklar evde gayr-ı meşru birşey görmeyecek."
• "Bebeğinizin altı değiştirilirken sadece 1 kişi görecek o da siz, baba bile görmeyecek."
• "Çocuklara Kur’ân-ı Kerim dinletin, faydasını görürsünüz."
Kaynak: Tıbbu'n Nebevi
110 notes · View notes
seslimeram · 1 year ago
Text
İmge Kalıyor Geriye
Tumblr media
Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları belirleniyor. Belirgin bir halde, yalın bir tehdit sarmalından tam da eksiksiz bir yıkıcılık ekseninden bildirilen bir yerin görünürlüğü artıyor. Tümüyle açık ara bariz belirsizliklere doğru koşar adım giden bir ülke var ediliyor. Belirsizlik kesintisiz bir halde günden güne imal edilirken yolun / yordamın / anlamın çürütüldüğü menzilin en kestirmeden hakikati ile günler geçiriliyor. Bir fecaat sarmalı ki içinden dışına çıkılamaz, asla düşünülemez diye ilan ediliyor. Mahvın kısır döngüsü içerisinde ne o yan ne bu yan söz konusu edilsin isteniyor. Güllük gülistanlık bir cennet vatan imgesinden bahisler ardıl sıra açılıp dururken çürümenin ortasına demirlemiş bir yerin imgesi yok sayılıyor. Hemen her gün apayrı cerahatin, her şey bir kokuşmuşluğa esir. Vatanımız dediğimiz sahnenin de giderek elden kaydığı, yok edildiği bir ataletin ortasında günler geçirilip duruyor, masal ne hakikat ne söz ne! Her şey çürümenin, ruhsal bir kıyamet ortamında gerçekliğin zayi edilmesinden mülhem bir yer gerçeğe dönüştürülüyor, tek gerçeğe.
Bugün alışılageldik deneyimlerin laf kılındığı bir zeminde, gerçekliğin bunca yalın, afaki ve doğrudan cürümlerle ilerlediği bir zeminin hakikatinden kim bahis açacaktır ki! Kısa, kestirmeden gündelik bir yıkıcılık ekseninde yol yürünürken olmakta olanın cehennemin ta kendisine evriminden kim bahis açacaktır. Günbegün var edilenlerle yaşam ihtimalinde onarılması imkansız yaraların gedikleri açılırken cürüm hayatı, kötülük tüm anlamlarıyla bedenleri sarıp sarmalarken var edilmiş olanın korkunç sureti temsilinin ayırtına kim nasıl varacaktır? Gündelik olan bir mefhum, düzenli kullanılan ilaçların zamlanacak olmasının bildirilmesinin hemen ardından çıkagelen ilaç yok lafzı misal bir örnek olarak var edilebilir. Avrupa Para Biriminin çarpanının yeniden belirlenmesi neticesinde 25 Aralık tarihinde yüzde 25 civarında zamlanacak ilaçlar haftası öncesinden sırra kadem bastırılırken ne gibi bir imge var edilebilir çürüten yerden gayri. Aspirin’den, antibiyotik ya da kimi hayat memat meseli olagelen düzenli kullanılması elzem ilaçların yok denile gelmesinin utancını, hastalara kim anlatabilecektir? İnsanlarının canının paradan çok daha elzem / önem atfettiği bir düzlemi sormak / görmek, halen imkansız mıdır? Uzak bir hal midir, bunca yalın kepazeliklerle birlikte bir imge var edilirken, devlet insanını da mı gözden çıkartır, çıkartmıştır, nedir yani?
Her gün aşıyoruz, uçuyoruz kaçıyoruz denilirken dünyaca ünlü bir simsar çete çatıdan çıkagelen şu haber mesela ol imgenin suretini kesintisiz bildirmektedir. Halin perişanlık dolu temsilini göz ardı edip, bitiyoruz, yok oluyoruz diye söyleyenlere inat ilerliyoruz, güçlü ülkeyiz diye lafza giren baş efendinin karşısında, sermaye tüm kartlarını açık oynar. Olabildiği kadar açık nefretiyle sıradan insanların hayat hakkının lağvedilmesinin nasıl da o sermaye / çark / düzen için elzem olduğundan dem vurulur. Evrensel Gazetesinden haberi aktaralım: “ABD merkezli uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisine ilişkin hazırladığı rapor ile ‘sert bir ekonomi politikası’ istedi. Faiz, ücret, büyümeye ilişkin uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, uluslararası sermayenin Şimşek politikalarından memnun olduğunu kaydetse de, sermayeye güvenin henüz tesis edilemediğini kaydetti. Hazırlanan raporda Türkiye’nin kredi notu yine durağan olarak kaydedildi.
Uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, Türkiye’nin kredi notundaki iyileşmenin asgari ücret zammına bağlı olduğunu kaydetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eliyle politika faizinin yüzde 8.5’ten yüzde 40’a yükseltildiğine işaret eden Moody’s, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da etkisiyle, ortodoks para politikasına dönüş kesinlikle olumlu” dedi.
Moody’s, IMF’nin aksine ‘aşırı’ ücret artışlarına bağlı olarak artan talebin enflasyonist baskı ve risk yarattığını savundu. Raporda, “Yakın vadede önemli bir risk talebe bağlı enflasyonist baskıları daha da artırabilecek aşırı ücret artışlarıdır” denildi. Moody’s, ücret artışlarının TCMB’nin enflasyon hedeflerine paralel yapılması gerektiğini savundu.
TCMB, asgari ücretteki yüzde 10’luk artışın manşet enflasyona yaklaşık 2 puan katkı sağlayacağını tahmin ediyor.
Uluslararası Sermaye Hâlâ İkna Değil, Daha Fazla Faiz İstiyor
Yüksek faize dayalı sıkı para politikası uygulanan Türkiye’de hükümet politikaları ‘uluslararası sermayenin’ taleplerini yeteri kadar karşılayamadı. Raporda, “Cumhurbaşkanı gücünün yoğunlaşması” nedeniyle yüksek faiz politikasından dönülme ihtimalinin azımsanmadığını kaydeden Moody’s, “Önümüzdeki ay sınırlı bir politika faizi artışı bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Daha Çok İşsizlik Önerildi
Raporda ücretlerin reel olarak geriletilmesine bağlı olarak iç talepte gerçekleşecek daralmanın, Türkiye’nin cari açık sorununa da olumlu yansıyacağı kaydedildi. Cari açıktaki daralmanın büyük oranda ithalatta gerileme ile mümkün olacağı belirtildi.
TÜİK verilerine göre gerçekleştirdiği ithalatın yüzde 75’i ham madde, yüzde 13.8’i sermaye malı, yalnızca yüzde 10.3’ü tüketim malı olan Türkiye ekonomisinde ithalatta yaşanacak gerileme, üretimin azalmasına ve dolayısıyla işsizlikte artışa neden olacak. Türkiye’de halihazırda 8 milyondan fazla işsiz bulunuyor.
Halkın Tasarrufu Faize Gidecek
AKP tarafından hazırlanan orta vadeli programa göre 2023 yılında faiz harcamalarının 663.6 milyar liraya çıkacağı öngörülürken devletin yatır��m harcamaları 789.8 milyar lira olacak.
2024 yılında faiz harcamaları yatırım harcamalarını aşacak. Faiz harcamaları 1 trilyon 276 milyar liraya; yatırım harcamaları 1 trilyon 108 milyar liraya çıkacaktır. Böylece faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 115’e kadar çıkacak.
2025 yılında da söz konusu ivme sürecek. Faiz harcamaları 1 trilyon 833 milyar liraya, yatırım harcamaları 1 trilyon 350 milyar liraya çıkacak. Faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 135’e çıkacak.
Böylece devlet, yatırımdan çok faiz harcaması yapacak.
IMF: Enflasyonun Nedeni Ücretler Değil, Şirket Kârları
IMF’nin son raporuna göre Avrupa’daki enflasyonu en çok artıran kalemlerin başında son iki yıldır şirket kârları geliyor.
Bunun ana nedeni ise şirketlerin fiyatları, roket hızında yükselen enerji ithalatı maliyetlerinden daha fazla artırması.
IMF yetkilileri, Avrupa Merkez Bankasının 2025 için koyduğu yüzde 2 enflasyon hedefinin tutturulması için şirketlerin daha düşük kâr oranlarını kabul etmeleri gerektiğini söylüyor.
IMF Analistleri Niels Jakob Hansen, Frederik Toscani, Jing Zhou’nun 23 Haziran tarihli raporuna göre 2022’nin başından bu yana fiyatlardaki artışın yüzde 45’i şirketlerin kâr artışından kaynaklı.
“Daha yüksek enflasyon, daha yüksek kârları ve ithalat fiyatlarını yansıtıyor” diyen analistlere göre ithalat, yüzde 40 oranında, işçi maliyetleri ise yüzde 25 oranında enflasyona etki ediyor. Vergilerin ise çok az miktarda bir deflasyonist etkisi var.”
Katma değerin hiç edildiği, iç etmek için paraları / rantı, milyonlarca yobaz / hırsız / çakal sürüsünün, o sermaye diye çıkagelen temsilin aportta beklediği bir zeminde görünen köye kılavuza ne hacet vardır. Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları güncelleniyor. Yoksulluk bütün bütün bir ülkenin tek ortak değeri haline dönüştürülürken, sermayenin kapısında el pençe divan duranların sayıklamaları arasında ezdirmedik, yedirmeyeceğiz lafzı dışında pek de bir şey geriye kalmaz. Bir imge ortaya çıkarken, cürmü her şeyin üstüne konumlandırıp duran bir aklın, tahakkümünü nasıl da benzersiz bir halde şekillendirdiğini görürüz. Bu istikametin ol sermayenin ana temsilcilerinde nasıl yankı bulduğu zaten moody’s’den çıkan görünüm raporundan da anlaşılabilecektir. Tümüyle alt sınıfı enikonu ortadan kaldırmak, daha da fazla kemer sıkarak, geleceksiz kılmanın yollarında sadakaya muhtaç hale koymanın adı ne zamandan beridir bir kurtuluş reçetesidir.
Bay Şimşek bir kere daha konuşur: “Bakanlığının 2024 yılı bütçesini TBMM Genel Kurulunda anlatırken, ‘’Biz hiç kimseden para istemedik. Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. Arzuladığımızdan daha fazla para girişi zaten var” dedi. Şimşek ayrıca ekonomide işlerin düzelmeye başladığını, uygulanan program dışında Türkiye’nin başka bir seçeneği olmadığını söyledi.
Şimşek’in bu sözlerine muhalefet milletvekillerinden sert eleştiriler geldi. CHP’li Burcu Köksal, “Paraya ihtiyacınız yoksa niye halktan çifter çifter vergi alıyorsunuz. Neredeyse bir nefes vergisi almadığınız kaldı. Konuşmanıza bakıyorum hac farz olmuş, kasaya bakıyorum zekata muhtaç” dedi. DEM Milletvekili Meral Danış Beştaş da, “Madem paraya ihtiyacınız yok o zaman niye insanların istediği maaş zamlarını vermiyorsunuz?” diye sordu.”
Bir imge çıkıyor. Tümüyle belirsiz bir geleceğin sınırlarında, az buz değil basbayağı noksan, eksik gedik kılınan hayatların temelleri sağlama alınıyor. Kimseden borç istenmeyen bir güzergahta, yaşamın normatif halleri altüst ediliyor. Her güne içkin kriz hali, aralıksız darboğaza mahkum edilmiş milyonlarca insanın iki gıdım umudunun köküne kibrit suyu dökülmesi cafcaflı sözlerle süslenerek giydirilmeye çalışılıyor. Nizam, düzen, kendi yolunda ilerleyen insanlara bu hallerinden çıkmaları, tıpkı kendileri gibi arsız, yalancı, hırsız olmalarının salık verildiği bir ülke gamı profil olarak kanıksatılmaya çalışılıyor. Daha yakın geçmişte bir araba laf yemiş bir suretin bugün bakan koltuğunda oturabildiği, yönetim olgusunun şeffaf falan değil tastamam sarayın teslimiyet bayrağının var ettiği sınırlar içerisinde güncellendiği bir ülke yeniden dizayn ediliyor. Gelecek karanlık, gelecek simsiyah bir ülkenin imgesi artık olağan, vaka-ı adiye kılınıyor. Normalin zayi edildiği bir zeminde hakikat bir yerlerden sökün etmeye devam ediyor. Belirsiz bir gelecek şablonunun tek bilinen denklemi olarak yoksulluk paylaştırılmaya devam ederken bilinen tek şey bu karanlık oluyor. Bir habis döngüde debelenip duruyor koca ülke. Ne günü gün, ne yarını yarın, ne sonrası belirli. Bitimsiz bir iktidar pratiğinin ol orta yerinde cerahatin kucağına terk edilmiş olanların hayatları mahva mahpus kılınıyor. Ötesi berisi lamı cimi yok, bir imge çıkıyor meydana. Yeni yüzyılı falanı filanı hepten hikaye, rezillik, kepazelik. Bir imge çıkıyor meydana dört yanda feryat figan, avaz avaz, imdat imdat!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Einkaufsstraße In Istanbul © Chris MCGRATH – Getty Images – Zeit
2 notes · View notes
cileklipalet · 2 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
53 notes · View notes
mesut-sems · 7 months ago
Text
Tumblr media
Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
Hz.Şemsi Tebrizi
100 notes · View notes
femmelunee · 1 year ago
Text
Her geceyi fotoğrafınız ile tamamlıyorum Bayım,
Şu fanilikte ertesi günün kesinliği mutasavver değil iken ,
Gözlerim son defa sizle nasiplensin istiyorum.
Çoğu zaman akan yaşlara mani olamıyorum,
Fotoğrafınız bu denli huzura sebebiyet iken,
Kim bilir varlığınız ile nasiplenecek olsam,
Dünyada cennet ile müşerref olmuşa mı dönerim,
Tahayyül dahi edemiyorum.
Kırılmış bir kadın
109 notes · View notes
selin-n · 9 months ago
Text
Hayırlı sahurlar, bereketli sofralarınız olsun 🙏🌿🍀🕊️
Tumblr media Tumblr media
Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmaktır. Sabır nedir?
Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir...
Şems-i Tebrizi 
Sevgiyle kalın 💙
Tumblr media
67 notes · View notes
fikret-i · 6 months ago
Text
Tumblr media
Üniversiteyi Kilis'te okudum ben. 2004 yılı ikinci sınıfta iken tek başıma bir ev tutmuştum. İki katlı evin zemin katı. Üç metre duvarla çevrili sadece gökyüzünü gören bir balkonu vardı. Balkonda tuvalet, lavabo, banyo bir de su kuyusu vardı. Öğrenciye verilmiş bir ev işte, bulduğuma şükür, lüks aramıyoruz. Su kuyusunun demirden kapağı vardı, güvenliydi ama benim göl, durgun sular, bataklık, su kuyularına karşı fobi derecesinde korkularım var. Tedirgin oluyordum hep. Bazen korkumu yeneyim diye arada kapağını açar izlerdim içini. Tabi gecesinde kabuslarıma malzeme çıkardı. Her şeye rağmen evimi seviyordum. Üniversiteye ve çarşı merkezine yürüme mesafesinde. Bir gün üniversiteden yürüyerek gelmişim vakit ikindi. Yorgunluktan minderin üstünde uyuya kalmışım. Biraz uyumuşum sonra birden uyandım. İçeriye pencereden kırmızı ışık vuruyor. Balkona çıktım. Gökyüzüne baktım aman Allahım kıpkızıl gökyüzü. Daha önceden de sonradan da öyle bir kızıllığa şahit olmadım hiç. Korkarak batıya doğru yöneldi gözlerim. Dehşete kapıldım Güneş tüm kızıllığı ile batıda idi. Rivayet olunur ki kıyamet, güneşin batıdan doğmasıyla başlayacak; bir de kafirlerin üzerine kopacak. Dedim Fikret ayvayı yedin. Tövbe kapıları da kapandı. Felaketler başlayacak ve sen hem bunlara tanık olup mazur kalacaksın sonrasında da cehennemin dibini boylayacaksın. Nazarımdaki şu dehşetin büyüklüğünden ailem dahi zerrece aklıma gelmedi. Bir an dışarıya çıkayım insanlar ne yapıyorlar düşüncesi geldi aklıma. Hemen fırladım kapıya. Allah Allah karşı komşunun yaşları hayli büyük kısmetleri açılmamış kızları vardı. Kızlar, dantel örüyorlar kapıda. Birazdan kıyamet başlayacak şunlara bak tuhaf bir şekilde umursamıyorlar. Çarşıya koştum bir markete girdim. Herkes bir şey olmamış gibi alışveriş yapıyor. Acaba sabah mıdır akşam mıdır diye düşünürken duvardaki saat gözüme ilişti baktım saat beş. Sabah beşi gösteriyorsa gerçekten bittim. Düşünemiyorum da sabahın beşinde nedir bu kalabalık. Dayanamadım sordum kasiyere: " affedersiniz saat, akşam mı beş yoksa sabah mı beş? " Kasiyer tuhaf tuhaf baktı bana, "akşam beş tabiki" dedi. Sonra hatırlamaya çalıştım ki ben ikindi uyudum güneş batmaya yakın uyandım. Derin bir ohh çektim. Nasıl rahatladım bilemezsiniz. Cehennemi garantilemiş bir düşünceden kurtuluşa ermişim. O günden sonra kolay kolay akşam üzeri uyumamaya gayret ederim. Öyle planlarımız, emellerimiz var ki. Yüz yaşında ölsek dahi sığışmayacak hayalleri sığdırıyoruz dimağımıza. Ki ihtiyarlığa ulaşmadan giden nice insan var. Ölüm ötesine hazırlanmaya düşüncemizde dahi yer vermiyoruz. Kıyametten dehşet alırken ölümü uzak tahayyül ediyoruz. Kıyametin neticesinde bize ne olur? "Ölürüz. " Nasrettin Hoca misali ölmemizle zaten kıyametimiz kopmuş olacak ki. Zihnimiz işte. Uzağı yakın yakını uzak edecek manzaralar getiriyor önümüze.
50 notes · View notes
musfika-hanim · 15 days ago
Text
rüyamda torunum olduğunu gördüm, kucağımdaydı ve o küçük parmakları avucumun içindeydi. müthiş bir his.. rüyası bile bu kadar etkileyici ise gerçeğini tahayyül edemiyorum.
9 notes · View notes
eylem-zamanzaman · 1 month ago
Text
"İçinde yaşadığımız toplumun iyi bir tarafı yok. Dünyanın iyi bir tarafı yok.
Günümüze baktığımızda bir kötülük imparatorluğu tahayyül edebilirsiniz, yani modern dünyayı."
Ulus Baker / Dolaylı Eylem
13 notes · View notes
seslimeram · 11 days ago
Text
Başkalarının Hayatı...
Tumblr media
Başkalarının, bambaşka hayatların mahvından aleni kıvanç duyulan bir menzil var edildi. Kendine dokunmadığı müddetçe hiçbir fecaat için ah etmeyen, hiçbir yaranın da varlığını asla sorgulamayan bir cenah ol ötekisinin başına getirilenleri fırsat görüp oh olsun çekiyor şimdilerde. Kötülüğü kendisine yakıştırıp, duraksamadan bir taraf gibi yıkıcılığı sahiplene duran, o kendisinden saymadığına reva görülen her türden şiddeti hak görüp gerekli sayan bir kötülük sarmalı var ediliyor ne eksik, ne fazla. Cürmün, cerahatin, ceberut devlet aklı ve zikrinin sunduğu dar alandan çıkagelen her cehennem pratiğine alkış tutuluyor. Katran karanlığı her güne içkin. Her gün delik deşik. Her şekilde kötülüğün el aldığı, yüz tuttuğu, bulduğu kendisini onaylattığı bir cerahat sarmalı yer ülke diye pazarlanır hala. Andersen’in masallarından birisindeki gibi kral çıplaktır her şey de ulu orta meydandadır. Lakin görmeye çabalayanların sayısı bir avuçtur. Bir gösteri toplumuna dönüşmüş, artık ekranlardan ne verilirse, her şey nasıl bildirilirse öyle anlayan bir düzlemde fecaat arasız, fasılasız daimdir. Düzenin var ettiği nefret tahayyüllerine sonsuz itimatla yıkım dört bir yana taşınırken, ötekisine ne oluyor / olmakta bu sorulmasın istenir. Bir yerdeki bozguna, yıkıma her şekilde başarı denilmesi bundandır. Cerahat, cürüm ve ceberut olan akla seza hamlelere arka çıkılır. Yalan her yerdedir. Riya her ana içkindir. Kendisine dönüştürdüğü, benzettiği insanların var ettikleri yıkımlardan kıvanç duymalarını beklerken muktedir tüm o kenarda kalanların haklarının talanını dert edinenleri teröristlikle itham eder. Bütünüyle o terörü bizatihi kendisi var ederken.
Başkalarının, başkası sanılanların hayatlarının mahva rehin olunmasının yolunun temelini bu tahayyül atar. Sonrası gelsin bildik senaryolar. Bitimsiz bir iletişim işleri başkanlığının var ettiği hikayeler, baş efendinin emirleri doğrultusunda ekranlarda bitiveren bir muğlak, ne dediği, ne eylediği, neye hizmet ettiği hiçbir zaman anlaşılmayan tiplemelerden çıkan, tamamlayıcı cümleler. Son yirmi iki yıllık hazin ülke tiradının bitimsiz devamı, her şeyin boşluğa çıktığı bir maraz sahneleme. Otuz iki kısım tekmili birden var edilen dün öyle ya da böyle denilen için bunların inkar olunduğu bir zemin gerçekliği, yarın her şeyin alenen değişecek olduğunun yanılgısına esir olmuş muktedir yancısı tiplemelerin var ettiği bildik hezeyanlarla donatılan bir sahneleme. Gündelik yaşam tarumar edilirken, memleketin hiç ama hiçbir yarası çözüme tam olarak kavuşturulamazken her şeyin tozpembe kılındığı bir masalsı tahayyüle inanç beklenir. Tümüyle ötekilerin başına getirildiği zikredilenler ise ol tedbirsizlik, bilinçli görmemezlik sayesinde artık herkesin olağanıdır. Piyangonun kimlere her ne şekilde vuracağı muğlaktır sadece.
Tarafgir olunan tüm uluslararası hukuki normları talan ederek, bir başka ülkenin içinde yer edinen, işgal ettiği yerleri cihatçı artıkları, eski ışid nam terörün dinci yüzeyinden en radikallerle iş tutarak var eden bir ülkenin hazin hikayesindeki iş veren olmak gibi nicesi o piyangonun kime nasıl vurabilecek olduğunu da imgeler. Çözüm üretmektense daimi bir halde yinelenen büyük ülke nidalarını sakız edip çürümenin değirmenine su taşımak bir biçimde Suriye’de yeniden hedef ülkenin, yönlendirici, tetikçi ülkelerden birisinin işte bu Türkiye devleti olduğunu örneklemeye kafi gelir. Sınırın içinde daha o Beşşar Esad’ın koltuğundan düşürülmesi haberinin duyulması sonrasında, yallah memleketinize Araplar çığlıkları yükselir. İktidarın sermayeye peşkeş çektiği, sigortasız, güvencesiz, geleceksiz çalıştırdığı, sermayenin dinamosuna eklenmiş olagelen insanların alelacele apar topar gönderilmesi sultandan ricacı olunur. Bir kör karanlık haline, Rojava sahanlığında muhafaza edilen güvenli bir bölge dışında kalan her yerin ateş hattına, bizatihi Türkiye, Amerika, Rusya, İran ve dolaylı yollardan İsrail eliyle var edilmiş olmasına rağmen ol ötekisine karşıtlık yeniden gemiyi azıya alır. Alnımıza çalınacak tek bir lekemiz yok, biz kimseleri kesmedik, ezmedik, yok etmedik derken modern zamanlardan bir başka tehcirin bir an önce var edilmesi için çırpına duran insanların ortasında hangi yara fark edilebilir ki!
Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi, Suriye hükümetinin devrilmesine ilişkin açıklama yaptı. Reqa’daki Özerk Yönetim binası önünde yapılan açıklamanın metni Arapça ve Kürtçe okundu. Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evin Siwêd açıklamanın Kürtçesini okudu.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Öncelikle zalim Suriye rejiminin yıkılmasından dolayı tüm Suriye halkını tebrik ediyor, özgürlük ve eşitlik için en kıymetli değerlerini veren halkımızı selamlıyoruz. 14 yıl süren mücadele ve çatışmaların ardından zalim Suriye rejimi, tüm kurumları ve ordusuyla birlikte yıkıldı. Bu rejim, Suriyelilerin ulusal ve kültürel kimliklerini yok saymış, demokratik güçlere aykırı bir politika izlemiş ve Suriye halkının haklarını inkar etmiştir.
‘Rejim diyalogtan kaçtı’
Milliyetçiliği, dini ve mezhepçiliği temel alarak Suriye’nin kötü durumlara düşmesine neden oldu. Yüzbinlerce kişinin ölümüne, milyonlarca Suriyelinin yerinden edilmesine neden oldu. Bölgelerimizin Suriye’nin en mazlum bölgelerinden biri olduğu Kuzey ve Doğu Suriye bileşenleri olarak halkımızı korumak için binlerce şehit verdik, acı çektik ve birçok hak ihlaline maruz kaldık. Devrimin geçmiş yıllarında, Suriye sorunlarına barışçıl yollarla çözüm bulunması yönündeki tüm yerel ve uluslararası çabalara rağmen rejim, dışlayıcı politikalarını sürdürmüş, ciddi ve yapıcı diyalogdan kaçınmıştır. Suriye krizinin daha geniş çapta büyümesine zemin hazırlayacak zaman kazanma politikası esas alındı. Suriye’de şu anda yaşananların nedeni bu istikrarsız rejime dayanıyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi olarak kriz yıllarında Suriye’deki sorunlara barışçıl çözüm bulunması için her türlü fırsatı verdik ancak Suriye rejimi bu çabaya yanıt vermedi ve bu nedenle sorumludur.
‘Barışçıl diyalog dilini kullanacağız’
Geçmişte üzerinde çalıştığımız ölçülere bağlı olduğumuzu beyan ediyoruz. Suriye’nin yapısı ve coğrafyasının bir parçası olarak Suriye halkının birliğini ve Suriye topraklarının bütünlüğünü korumak için çalışacağız. Suriye’de hiçbir tarafı dışlamadan sorunların çözümü için barışçıl diyalog dilini kullanacağız. Tüm Suriye halkının haklarını ayrımcılığa uğramadan güvence altına alan, demokratik ve çeşitlilik içeren bir Suriye’nin inşasında öncü bir rol oynayacağımızı teyit ediyoruz. Suriye’deki tüm siyasi güçleri geçmişi hesaba katmaya, ders almaya ve ülkeyi bu beladan kurtarmak için çalışmaya çağırıyoruz.
‘Bu aşamayı yeni bir sayfaya çevirelim’
Bu aşamayı tüm Suriye halkının çıkarlarına hizmet edecek anlaşmalara varmak için birlikte iş birliği yapabileceğimiz yeni bir sayfaya çevirelim. Herkesi, Suriye rejiminin geçmişte benimsediği dışlama ve ihmal politikasından uzak durmaya çağırıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi olarak diyaloğa hazırız, geleceğin Suriye’sinin işaretlerini hep birlikte çizmek için Suriye’nin her tarafına elimizi uzatıyoruz.”
Bu açıklamanın üstünden çok vakit geçmeden Menbiç teslim edilir. Deyr-Ez Zor için muamma açıklamalar birbiri peşi sıra yinelenirken, dört günlük rejim değişikliğinin ol nihai bilançosunda Kürd ve onlarla birlikte hareket eden Mezopotamya halklarının eşit, adil, özgür ülke tahayyüllerine kibrit suyu dökülür. Selefi, İslami Faşist, El Kaide ya da herhangi bir fundamentalist bir yapıyı sonuna kadar savunabilecek tıynetteki Türk devleti ve epey hallice milletinin onayıyla, Kürdün başı ezilsin talimatının yerine getirilmesi için salavat duaları var edilir, zincir beddualar canlı canlı zikredilir. Genel geçer değil burnu o boktan hiç çıkmayan bir ülke için, onlardan fersah fersah ötede, akla, fikre ve eylemselliği benimsemiş, önce demokrasi ve adalet tahayyülünü var edebilen bir Rojava devriminin sorun teşkil edeceği çok açıktı. Öylesine değil, 2015 seçimleri sonrasında resmi davetiye ile alenen çağrılmış cihatçıların yurttaşlarını katlettiği bir menzilde hiçbir doğru düzgün adalet tahayyülünü var etmeyen, dünyada da yerin dibine gitmiş bir adalet endeksi sırasıyla arzı endam eyleyen bir devlet için o inançlı, yürekli insanların evlerini savunabilmeleri dert olunur. Kobane düştü düşecek şartlanmış şaklabanlığını Işid ile bir ve beraber sakız etmiş insanı temsilin, kalkıp yeniden ve tek arzusunun oradan başlayarak fırsat bu fırsat yıkımlara / cinayetlere ve kendi imzasıyla tehcire imza atma gayretinin ortasında o oh olsun çekenlerin kirli elleri, sermaye diye çıkagelen kanlı paraların aklanması, bitmeyen bir iktidar heveskarlığının sonsuzluğu içinde hayat çarçur edilendir. Bitimsiz bir kayıtsızlıkla, barış demekten kendini alıkoyan, bunu dahi bunca açık yıkıma sahne edilen bir Suriye gerçekliği karşısında susmayı tercih eden Türkiye halkları karşısında hayatı ehven olandan ayrılması kesintisizdir. Sokaklarından devrik liderin ol işkenceci suretini tekrarlayan, bir kereliğine değil topyekun o toprakların dinamiklerini bir kere daha altüst edecek olan cerahatin var edebileceği yegane şey dipsiz bir karanlığın ta kendisidir. Buradan görünen köy, kılavuzsuz bu haldedir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Rojava Revolution Anonymous via Socialist Project
Meramda Paylaşılan Haber
Özerk Yönetim’den Açıklama: Diyaloğa Hazırız - Yeni Yaşam
https://yeniyasamgazetesi6.com/ozerk-yonetimden-aciklama-diyaloga-haziriz/
0 notes
hileonsmyrna · 5 months ago
Text
"bir insanı sevmeyen memleket sevdasını bilmez demiştin. bense bildiğimi zannederdim. selanik'ten kopup geldiğimiz o günden beri, babamı ardımızda bırakıp bindiğimiz o kara trenle yurdumuzu ardımızda bıraktığımızda, o günden beri içimde büyüyen tek sevdaydı vatan. ta ki bir gün evvelimde olmayan his ezelim olana dek. o his ki tahayyül etmediğim kadar kuvvetli, o his ki karşı duramadığım kadar kudretli. o his beni ben olmaktan âzad eden. beni evvelime de sevdama da muallif eden. o his senin gözlerinde teğmen! o his senin yaşaman arzunda! o his beni senden hem uzağa atan hem sana şahdamarın kadar yakın olmamı arzulatan. biçâreyim, kifâyetsizim, nefessizim. nefes alamıyorum teğmen! nefes almam mümkün olsun diye seni aklımdan çıkarmaya mecburum. senin hayalin olmadan bir tas suyu, bir lokma ekmeği bile içim almıyor. aç bir çocuk gibi ağlamak geliyor içimden. oysa bir hayalden ibaretsin şimdi. böylesine bedbaht ve acı içindeyken hayalin de yetmiyor bana. görünmez zincirlerle bağlıyım sana leon! sanki dünyanın en büyük günahı avuçlarımıza bırakılmış da bu yüzden koparamıyoruz zincirlerimizi. artık tâkatsiz parmaklarım. onlar sana dokunmanın telaşında. bense onları bu satırları yazmaya zorluyorum. her zerrem sana dönüşüyor leon! korkuyorum... geride sana bakacak bir ben kalacak mı bilmiyorum."
- hilal
Tumblr media
9 notes · View notes
hatiragulzaman · 6 months ago
Text
🌺🌺🌺
Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. Hz.Şemsi Tebrizi
7 notes · View notes
postakutusundakisair · 7 months ago
Text
Tumblr media
Kelimelerim var saçlarımda.
Öyleyim ki sanma hezeyan içinde susuzluk çekiyorum.
Ahmış saçıma düşen bir şiir dizesi. Ellerimin hizasında gönlüme razı gelmeyen bakışlar var.
Ahmakça rivayetler işitiyorum bu yaşlı ruhumda.
Dahice gelen aşkların altında hesap soracak kitaplar görüyorum.
Yetinmek miydi amacım yoksa yetinmeyeni istemek miydi hayatım.
Anlaşılmayan harflerin daktilo hatasından muzdaribim.
Gençken yaşım adıma ters düşerdi yola. Çevirmek namünkün.
Kazanımdı sürüklenişi sağlayan adımların ardında.
Uzak kozların artık mazereti yok yakın anlamda.
Tane tane huzur topluyorum israfı yapan tanrıdan.
Ne için çaba sarf ediyorum,
anlamına varamıyorum kararın.
Takviye edilmiş ruhlar içinde yolumu arıyorum.
Anlamsızca göstergeler içinde görünmez kalmaya riayet ediyorum.
Sanıyorum ki bu dünya için hayat vadediyorum.
Anlamına varmaya çalışıyorum.
Duraklarda oturup,
otomatik piyade gibi sıramı bekliyorum.
Bilmediğim bilinç içinde kendimi tahayyül edip konuşlanıyorum.
Kuralları kendi içimde yıkıp,
dışımda yeniden inşa ediyorum. İşlenmemiş duyguların işkence edilişi gibi.
Tezatlık içinde depar atıyorum.
Posta kutuları tarumar edilmiş,
hayatım adına yazdığım mektuplarım
şimdi birer kayıp silsilesi.
Darp edilen posta kutularından minnetle anıyorum şiir mısralarımda.
Niyaza ayrılan hüzünlü kediler cemiyetiyim.
Homurdanmaları tanrıyla konuştuklarının bir yansıması.
Adıma dualar edildiğini bilirim.
Bana olan o sakinlik makamındaki bakışlardan.
Derme çatma bu dünyanın altındaysak her anımız birer facia.
Kara haberin önünü kim kesmişte ben mani olayım bu münzevi bedenim ve kafası öte alemde olan ruhumla.
Sakinim.
İçsel muhasebelerin dışarıya yansıması.
Telaşeli yağmurlar altında ıslanmam. Niyeti kötü olanın tabirine kulak asmam.
Düşüncelerim hüzün avında bir acı mıknatıs.
Aynı değilim ki benimle,
tersim kendi kendimle.
Gizli duygulardır bizi
çelimsiz kılan saklı harabelerde.
Gölgeler öldürürdü aydınlığı.
Karanlıkta boğdum onları.
Gözlerim karanlık arafı.
Cehennem ve cennet ikileminde kalmadan kalan.
Pas tutan ellerim vardı kirli ellerimden önce işlenen şiirli günahlarım.
Haykıramazsın bir ölünün evinde.
Dilini bilmediğin diyarda kalamazsın. Anlamaya çalışman katlindir senin yasını kılan.
Yad etmen seni haydan huya taşımaz. Karabasan katiller vardı hani geceleri baş ucumuzda el pençe divan duran. Onlardı fakirliğim içinde yaşatan günahlarımın ucu bucağı.
Yeryüzü aşıkları vardı, gökyüzü düşmanlarına nazaran.
Arada kalmışlık yalnızlığı taşardı boğardım kendi kendimi, kayıplara karışırdım.
Hainlik rutindi artık insanların günlüğünde bir liste.
Çiziyordum kendi kendimi kara hisli kalemlerle.
Ortadan böldüm kendimi,
geriye bir ben kaldım
birde içimdeki saklı ölü...
Ξ.
'Tedavüle Sokulan İntihar Mektubum'
10 notes · View notes
femmelunee · 1 year ago
Text
Hiç gelmeyecek o adama ....
Ah bayım!
Nedir beni perperişan bir ahvalde alıkoyan bu grift düşünceler,
Yokluğunuzun zemherisinde savrulan bu avare benliği göremiyor musunuz?
Yokluğunuza olan yakarışlarım çalınmıyor mu kulaklarınıza?
Belkide yalnızca sizin için pestenkerani bir hatıra olarak gömüldüm geçmiş hatıralarınız arasına,
Âmiyâne varlığım müşkülpesent benliğinizde bir mana ile hemhal olamadı zannımca...
Tumturaklıktan ırak yaşamım tahayyül ettiğiniz beklentileri müteşekkir kılmaktan aciz kaldı belkide,
Haddizatında safderunluğum sizin için kaçınılmaz bir nefs-i doygunluktan ibaret kalarak yitip son buldu belkide ,
Yinede içimde son bulmak nedir bilmeyen meyus bir size kavuşma arzusu benliğime sirayetini devam ettirmekte .
Mukadderat ne buyur bilemem lakin hissikablelvukum yokluğunuza olan tahammülümün son demlerinde ,
Ne zamandır bilemem bu arafın sonu,
Her bir satırı siz taşan dualarımın cevabı,
Bu gösterdiğim sabra tek arzu ettiğim mükafat ,
Sizle olan o vuslata kavuşmaktır ancak...
Kırılmış Bir Kadın
83 notes · View notes
rajaz · 8 months ago
Text
bu güzel cumartesi akşamında tahayyül bile edemediğim bir yalnızlık hissini yaşıyorum..
13 notes · View notes
fikret-i · 1 year ago
Text
Tumblr media
Bugün Cuma Namazı için ilçedeki Merkez Camiye gitmiştim. Cami kalabalıktı. Kışlık namazgah olarak kullanılan cam bölmenin arkasında yer bulup oturdum. Sonra önüme doğru baktım ki; babam. Bölmenin iç tarafında dizleri ağrıdığı için ayaklarını uzatarak sırtını da cama dayayarak oturuyordu. Camdan ona bakarken kendi yansımamı fark ettim. Sanki ona değil de gelecekteki ‘Ben’e bakıyordum. Kendimi Babam olarak tahayyül ettim. Ben de 35 sene sonra şayet ölmez isem o vaziyette olacağım. Yıllar önce o dizler sağlamdı. Babam dimdik ayakta, en ağır işleri yapmaktaydı. Çocukluğum geldi aklıma doksanlı yılların ortaları, benim ortaokul zamanlarım. Hiç unutamadığım bir anım var babamla ilgili: Bir gün çok hasta olmuştum. Tabi o yıllarda pratisyen hekime dahi ulaşmak çok zordu. Askerdeyken sıhhiyelik yapmış, döndükten sonra da askerde öğrendiği birkaç bilgiyle sıhhiyeliğine devam eden bir adam vardı. Her hasta olan yanına gider, o da her gelene bir-iki iğne yapar gönderirdi. Sonradan öğrendim penisilin dediğimiz antibiyotik ve ağrı kesici ateş düşürücü iğnelerden yapıyormuş. Bizim buralar engebelidir, tepelere kurulmuştur evler. Evimiz tepenin en yukarısında, sıhhiye dediğimiz adamın evi de diğer tepenin en yukarısında idi. Arada bir iki km mesafe var. Babam beni sırtına aldı zorlana zorlana o adamın yanına götürdü sonrada yine sırtında evimize kadar getirmişti. Ortaokul yıllarımdı; işte büyükçe idim. Ayaklarımın sallanarak ara ara yere değdiğini hatırlıyorum. Ateşin etkisiyle pek kendimde değilim tabi. Ahh az bir gücüm olsaydı babama o zahmeti verir miydim hiç. Babamı çok seviyorum. Fakirlik zamanlarımıza rağmen bana yokluğu hissettirmemeye çalıştı hep. İyice yaşlandı. Ömrü nihayete ermek üzere. Ben babamdan razıyım. İnşallah o da benden razıdır. Allah onu ve tüm fedakâr babaları iki cihanda da incitmesin.
55 notes · View notes