#ayak ucu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hikmetli Sözler
• "Bir hocaya soruyorlar, “Çok keskin bir zekaya sahipsiniz bunun sebebi nedir?” El-Cevap: “Evladım bize ilk öğretilen ayak ucuna bakarak yürümemizdi.”
• "Hiç görmediğiniz bir şeyi hayal etme şansınız yok. O yüzden Kur’ân-ı Kerim’de cennet “tahayyül edemeyeceğiniz yer” diye geçer."
• "Kalbin zînası hevestir."
• “Kim arzu ve istekle harama bakarsa, Allah onun kalbinden 40 gün ibadet lezzetini alır.” Hz.Ali (radıyallâhu anh)
• "Gözünü korumayan bir müminin kâmil bir îmana ulaşması zor."
• "Ezan tek başına terapidir."
• "Ezanı dinlemek bilinçaltı temizliğidir."
• "İnsanlar günde 5 vakit ezan dinlese düzelir."
• "Ezan okunurken temizlenmesini istediğiniz ve sizde olmayan bir amel için niyet edin."
• "Harama bakmaktan Allah korkusu ile vazgeçene Allah kalbinde lezzet duyacağı ibadet nasip eder."
• "Gözü başıboş bırakmak helâki getirir."
• "Gözümüz harama yakınsa, gönlümüzün de harama yakın olması muhtemel. O yüzden çocuklarınız nereye bakıyor dikkat edin."
• "Yatarken son düşündüğün ne ise uyurken onunla meşgul olursun."
• "Ne ile uyursanız, onunla uyanırsınız, nasıl uyanırsanız, öyle yaşarsınız."
• "Uyandığınızda ilk الله Allah deyin ki, Allah ile devam etsin gününüz."
• "Şimdiye kadar ne kadar negatif yere baktıysanız, o kadar fazla hatta daha fazlası pozitif yere bakın. Kâbe'ye bakın. Kur’ân-ı Kerim’e bakın. Allah dostlarına bakın."
• "Kişiler, mekanlardan daha etkilidir."
• "Allah‘ın bizi görmesini istediği yerlerde olalım.
• "Hz. Ali (radıyallâhu anh) diyor ki: “Cimrinin bakışından sakının”
• "Suyun hafızası vardır. Suya bakıp düşünüldüğünde bile su etkilenir."
• "Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ’ya soruyorlar. “Hangi kadın hayırlıdır?” Cevap veriyor; “Başkasının hayalinde olmayan kadın.”
• "Çocuklar anne babayı kavga ederken görmeyecek, çocuklar evde gayr-ı meşru birşey görmeyecek."
• "Bebeğinizin altı değiştirilirken sadece 1 kişi görecek o da siz, baba bile görmeyecek."
• "Çocuklara Kur’ân-ı Kerim dinletin, faydasını görürsünüz."
Kaynak: Tıbbu'n Nebevi
#hoca#zeka#ayak ucu#tahayyül#cennet#kalp#zina#heves#göz#bakmak#arzu#istek#haram#Allah#çocuk#anne baba#Kuran#ezan#5 vakit namaz#gönül#pozitiflik#negatif#pozitif#cimri#kadın#bebek#su#hafıza#özlü sözlü#ozlusozler
110 notes
·
View notes
Text
2 sayfa. Artık ikimizde çırılçıplak olmuştuk bir Aleyna bir ben memelerimizi yalıyorduk Aleyna yatağa geçelim dedi birlikte el ele tutuştuk yatak odasına gittik yatağın üzerinde 3 tane seks malzemesi vardı . Titreşimli vibratör çift uçlu silikon yarak ve dildo ilk ben alta geçtim Aleyna üste 69 pozisyonuna geçtik Aleyna gerçekten işini iyi biliyordu daha ilk dil darbesinde beni inletmişti o kadar güzel yalıyordu ki benim orgazm olmam en fazla 4 dakika sürdü. Benim orgazm olmam Aleynanın işine gelmişti doğruldu amını ağzıma verdi elleriyle memelerimi okşamaya sıkmaya başladı arada bir dilimi göt deliğine sokmam için kalçasını oynatıyor ve bunu başarıyordu . Aleyna değişik sesler çıkararak yatağa uzandı elime çift taraflı silikon yarağı aldım amıma soktum Aleyna o öyle olmaz dedi ayak ucuma geçip amını amıma hizalayıp silikon yarağı bir tarafını kendi amına bir tarafını benim amıma soktu sonra doğrulup öpüşmeye emişmeye başladık o kadar zevk alıyordum ki kendimden geçmişim. Aleyna nın cep telefonu çaldı arayan kocasıydı bana doğru döndü kocam aramıza katılsın mı dedi bende tamam dedim 5 dakika sonra geldi soyundu yatağa uzandı öpüşmeye başladık ben sikini ağzıma aldım dilimle yalamaya başladım sakso çekiyor arada bir taşaklarını emiyordum daha fazla dayanamadı boşalmaya başladı Aleyna kocasına kızdı ama dölü çeşmeden akar gibi akıyordu saçlarımdan tutup sikini ağzıma verdi döllerini yalattı. İlk defa yalamıyordum benim kocamda yatakta hep dölünü yalatır yuttururdu ama hoyratça davranması yoktu Aleyna ufalan kocasının sikini ağzına aldı yalamaya başladı bende amımı ağzına verdim Aleyna kadar olmasada güzel yalıyordu Aleyna kalktı yataktan odadan çıktı biz bize kaldık beni kucağına aldı öperek yarağını amıma soktu normal bir türk erkeğinin özellikleri 18 cm ancak ama ucu ince dibi kalındı birden beni yatağa bıraktı üzerime çıktı yarağını amıma soktu pompalamaya başladı o kadar hızlı girip çıkıyordu ki zevk çığlıkları atıyordum misyoner pozisyonuna geçirdi daha sonra beni üzerine aldı ben üste o alttaydı artık hakimiyet bendeydi üzerinde zıplarken Aleyna geldi direk kocasına amını verdi bu arada benim memelerimi okşamaya başladı ben ilk defa bu kadar zevkli bir seks yapıyordum tekrar orgazm oluyordum aslında orgazm sonrası uzanırdım her sekste samimi olarak söylüyorum kocamla seks yaptığımızda yalnızca 1 kez orgazm oluyordum ne kadar uğraşsamda daha önce hiç 2 orgazmı tatmamıştım. Yer değiştirdik Aleyna kocasının sikinin üzerine oturdu zıplamaya başladı bende kocasının ağzına amımı verdim aklıma Aleyna nın yaptığı gibi yapmak göt deliğimi emmesini sağlıyordum büyük bir iştahla yalayıp yuttu benim zevk sularımı Aleyna da orgazm oluyordu birden saçlarımdan tutup beni kendine çekti dudaklarımı vantuz gibi emmeye başladı bende karşılık veriyordum hep birlikte yatağa yığıldık Aleyna bana teşekkür etti banyoya gireceğim sizde gelin birlikte son yapalım dedi hep birlikte yataktan kalkıp banyoya girdik Aleyna kocasının sikini tutup ağzına aldı yalamaya başladı bende eğilip boşta kalan yerlere dil darbelerimi indiriyordum aklımda götten sikilmek vardı ama o beni değil karısını tercih etti karısını domaltıp götünden sikmeye başladı bende onlar sikilirken banyo yapıp çıktım üzerimi giyindim onlar banyodayken evden çıkıp evime gittim . Aleyna ve Hakan ile birlikteliğimiz sürüyor Aleyna kocamında katılmasını istiyor ama ben istemiyorum çünkü kocamı hiç sevmiyorum ama başka bir partner bulursam Aleyna ve Hakan ile birlikte grup seks yapmayı düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz ve paylaşırsınız Hasan bey. Başta da belirttiğim gibi sizinle tanışmayı çok istiyorum. Görüşmek üzere hoşçakalın
45 notes
·
View notes
Text
❤️Geceye Ayaz Düştü
Gönlüme Sen
Anlatmasa da Hiçbir
Cümlem beni sana...
Sen Anla Söyleyemediklerimi YAR...
İstersen Ayrılığım Ol.
İster Susuzluğum Ol..
İster Yoksulluğum Ol...
Sevdadan Yana Başımın
Belası Ol....
Bu Cana...Yeter Ki Sen Ol...
Mühür gibi Yüreğimde...,
Dua gibi Dilimde...,
Hayat gibi gözlerimde...,
Nefes gibi Dudağımda Ol...,
Taşıyamazsam Seni,
O zamanda Sonum Ol...🌿
Keşfi zor bir Aşk seçmişim
ömrüme.
Ne bir adım geri,
Ne de Sen de ötesi bir adım ileri..
Mühür vurmuşum SENİ
anlattığım tüm sözcüklere.
Ne yirmi dokuz harf yeterli,
Ne de,
Dünyanın tüm dilleri...
Araftayım...
Bir yarım aklın
kıyısında..
öbür yarım 💙Aşk ın
Kuytusunda..
Cennet ve cehennem
arasında...
Bir ucu sırat bir ucu
uçurum...
Araftayım...
Arafın arasında
Ar ve Af yarasında✍
💜AŞK ne tuhaf şey..
Dokunamıyorsun,
Koklayamıyorsun,El ele
tutuşup
yürüyemiyorsun...Ama
Seviyorsun..Aşıksın...
Her Şeyde onu
Buluyorsun..
Şarkılarda,Şiirlerde,
Herşeyde...
💚Aşkı var Sevgisi var
Herşeyinde var ama O
Yok..👥
👸Bir insanın Sana
neler verebileceği değil.
Senin için,
nelerden Vazgeçeceği
önemlidir...🤴
💚🌼🎁
••✍️Şiirlerin içinden çıkıp gelen kadınlar... 🔸Öpse şiir, 🔸Saçlarını dağıtsa mısra, 🔸Gülse kıta dolusu şiir olur.
•••✍️Bir de gelip tüm şiirlerinizi alıp giden kadınlar vardır; 🔸Saçları yosun, 🔸Gözleri mavi deniz, 🔸Kolları martıların kanadına benzer. 🔸Kanatlarını çırpsa sevda, 🔸Uçsa özgürlük, 🔸Sarılsa şefkat olur...
•••✍️Kadınlar vardır; 🔸Aşkları sadece kendine münhasır. 🔸Sevda'sı güzel, 🔸Gülmesi güzel.. 🔸Dahası dostum 🔸Gözlerine aşkın en güzelini yazması güzel...
•••✍️Kadınlar vardır; 🔸Deli yürek, 🔸Sevda'sı kara, 🔸Aşkı çılgın, 🔸Sevgisi huzur, 🔸Sesi melodi...
•••✍️Kadınlar vardır; 🔸Okyanuslar kadar derin 🔸Rüzgar misali, 🔸Gözlerinde savrulan 🔸Yağan Yağmur gibi aşkı ile 🔸Sırılsıklam Islatan 🔸Kadınlar vardır; 🔸Aah Kadınlar. 🔸Sevdiğinin ayak izlerini kalbinde taşıyan...
11 notes
·
View notes
Text
Acuze Aşk
"Günaydın sevgilim" demek vardı, şimdi; sana... Avuç içinde parlayan gönlümün bütün bir bedeninde sabahladığını görmek vardı. Sen, giden gülü; ben, yiten gülü olmadan...
Namusumdu bu aşk, keyfe keder yorduğum hasretin nizamıydı, hadsiz ayrılıklara hesap soran...
Vitrinin en yalnız köşesindeki cansız mankenim, senden sonra. Çarşambayı alan sel, perşembenin kaderine de zerk oldu. Göz çukurlarına bir veda, kirpik uçlarına hasret bıraktı sensiz perşembe; bugünden önce.
Sabahın yedisi, sevgilim. Sensiz yeni bir gün daha doğuyor, merhabasında asılı kalırken umutlarım; asil susuşundan vuruluyorum, her yokluğunun. Nereden tutukluysam oradan hasreti zor ediyorum. Nazımlar yaralı, Orhan Veliler çok kırgın; bu aşka... Yirmi birinci yüzyılın ihanet dergahından vurdun, yaralı müphemlerimi. Ben öldüm, onlar gömüldüler.
Yatağımın hüzün günaydınları, sensiz öten kuşları da öldürdü. Hiçbir günaydın kuşu ötmüyor artık. Gün, sensizliğe hasta ve yirmi dört saat, sanat için değil; sensizlikte ölmek için soyunuyor aşka.
Kalorifer petekleri kalbimden soğuk, kedilerin miyavlamaları sesimden çok çıkıyor sabaha. Gecelerin resmedilen çıplak gerçekleri göz çapaklarımdan çok önce kirletiyor, sensiz günleri. Günaydın kuşları ötmüyor, sensiz artık.
Köpeklerin beni her havlamada sahipsiz sandıkları sahiplendirme telaşlarında tasmamı acuze kederlere takılan bin merhabalık hasretleri daha birikiyor sana. Aşk havlıyor, kalbimin ecza dolabında; merhemi kalmamış yırtık bir kasım, o şimdi... Ayın on beş sensizliği, kalbe damlayan takvim budalası çünkü.
Koptu, yazarın kolyesi; elveda dikenlerine battı bu sonbahar. İflah olmaz artık kalemi! İndirimden yararlanılan bir yalnızlıktı zaten, kutuya konan yanlış bir ilaç ve sütünü anne memesinden değil; günlük sütten alıp zehirlere pelesenk olan... Ucu kırıldı, mürekkep kan akıttı aşka.
Ona soyunduğun her gün, gasilhanede tertemiz ölümler beğeniyor bende aşk. Çıplak öldürüyorlar, giyinik severken ben. Olmuyor, Tanrının kaleminde kırılıyorum her akşam.
Tükenir gibi ve mutlu yalnızlıklardan bir merhaba daha çalarak sana bu sabah da ölerek koştum, ayak seslerimin kalbimden az duyuluşunun kusuruna bakma.
Ben, tükenmez sanılan tükenir kalemdim; kalbinin zarfında. Mektuba yazılamadım, kader kusuruma bakmasın. İadeli taahhütlü posta vasıtasıyla kalbimi teslim ediyorum, bu mevsime. Geri alamazsam üzülme; sensiz artık atmıyor zaten.
Şiirimin yaşı kadar bende tükenen ömür aşk; kâğıtlarım sana uçak şimdi...
Dilara AKSOY
#keşfet#tumblr#blog#deneme#aşk#yazar#dilaraaksoy#essay#yalnızlık#edebiyat#new post#good morning#post#love me again
11 notes
·
View notes
Text
iyi hissetmiyorum, iyi hissedecek şeyler de yapmıyorum açıkçası. pek önemi kalmamış gibi de. hayır, uzak da değilim mutluluğa. adım atsam ayaklarımın ucu değecek, elimi uzatsam parmaklarım rüzgarı hissedecek. ama ben istemiyorum işte. neden diye sorma. istemiyorum. ruhumda gezinen örümcekvari hisleri de özgür bıraktım. beni rahatsız etmelerine izin vermiyorum artık. tavanı üstüme yıkılmış hayallerimin altında gökyüzünü izlemekle meşgulümdur belki de, bu hayatı sevmektense. artık yıldızları seviyorum, gözlerimin sönen ferine benzetiyorum onları. yıldızlar... yıldızlar bana nasıl ölünür onu gösteriyor ve birçok şeyi. insanların onlara aptal aptal umudunu yüklediğini fısıldıyorlar. saçmalık, diyorum. sonra bir gün acabalar sarıyor etrafımı. ansızın, inançtan ayrı düşmüş bir hayalimi fısıldıyorum bende. gerçekleştiresi tutuyor. sonra, sonra bende hayata tutunuyorum işte yeniden aynı döngüyle. inanmaktan uzakta bir şekilde, yaşama tutunmaksızın hiçbir uzvumla, ölüme koşar ayak...
𓍼 Kül Çiçeği.
3 notes
·
View notes
Text
Ev Tipi Hasta Yatağı Modelleri: Uzman Rehberi
Ev tipi hasta yatakları, evde bakım süreçlerini kolaylaştırmak, hasta konforunu artırmak ve sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için tasarlanmış özel yataklardır. Bu uzman rehberinde, çeşitli ev tipi hasta yatağı modelleri hakkında detaylı bilgiler sunarak, hastaların, engellilerin ve evde bakım yapanların doğru yatak modelini seçmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktayız.
I. Standart Ev Tipi Hasta Yatakları
Manuel Ayarlı Hasta Yatakları:
El kumandası veya mekanik düzenekler aracılığıyla ayarlanabilen bu yataklar, başlık ve ayak ucu kısımlarını kişisel konfora uygun bir şekilde düzenlemeyi sağlar.
Basit tasarımları ve kullanım kolaylıkları ile bilinirler.
Elektrikli Ayarlı Hasta Yatakları:
Elektrik motorları sayesinde baş, ayak ve yükseklik ayarları elektronik bir kumanda ile kolaylıkla yapılabilecek olan bu modeller, hasta ve bakım verenler için konforu maksimuma çıkarır.
Otomatik pozisyon değişim özellikleri ile hastanın ihtiyaçlarına uygun şekilde programlanabilirler.
II. Özel Ev Tipi Hasta Yatakları
Havalı Hasta Yatakları:
Basınç yarası riskini azaltmak amacıyla hava hücreleri içeren bu yataklar, vücut ağırlığını eşit bir şekilde dağıtarak konforu artırır.
Hava basıncını düzenleyen özel sistemleri sayesinde bası yarası tedavisi için etkili bir seçenek sunarlar.
Katlanabilir Ev Tipi Hasta Yatakları:
Taşınabilir ve depolama açısından avantajlı olan bu yataklar, ev içinde esneklik sağlar.
Katlanabilir tasarımları sayesinde gerektiğinde hızlı bir şekilde saklanabilirler.
III. Hasta Yatağı Kiralama Seçenekleri
Kısa Vadeli Kiralama:
Hasta yatağı kiralama, kısa vadeli bakım süreçlerinde maliyet etkin bir çözüm sunar.
Bu seçenek, hasta taburcu olduktan sonra yatağın ihtiyaç duyulmadığı durumlarda avantajlıdır.
Uzun Vadeli Kiralama:
Kronik hastalıklar veya uzun süreli bakım gereksinimleri için uygun olan uzun vadeli kiralama, ekonomik bir çözüm sunar.
Kiralama süresi boyunca teknik destek ve bakım hizmetleri sağlanabilir.
IV. İstatistikler ve Bilgiler
Yapılan bir araştırmaya göre, ev tipi hasta yatakları, evde bakım sürecindeki hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.
Hasta yatağı kiralama sektörü, sağlık sektöründeki büyüme ile birlikte önemli bir ivme kazanmıştır.
Ev tipi hasta yatağı modelleri, hasta bakım süreçlerini kolaylaştırmak ve hastaların evde daha konforlu bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla özel olarak tasarlanmıştır. Bu uzman rehberi, ev tipi hasta yatağı modelleri hakkında detaylı bilgiler sunarak, hastaların, engellilerin ve evde bakım yapanların ihtiyaçlarına uygun yatak seçimlerini yapmalarına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Her hasta bireyin ihtiyaçları farklıdır, bu nedenle ev tipi hasta yatağı seçimi bireysel sağlık durumuna uygun olarak yapılmalıdır. https://www.kariyermedikal.com
5 notes
·
View notes
Text
Dün @dusenyildizlar biraz rahatsızdı ama ona rağmen gayet verimli bir gün geçirdik. Önce İkea’da kahvaltı yaptık ve ayak ucu pufu aldık yatak odamıza. Sonra bir takım bogça alışverişlerimiz oldu. Sonra eve geldik ve mutfağa aldığımız her şeyi yıkayıp yerleştirdik.
Bu hafta içi yatak, alez, yastıklar ve perdelerin devamı gelecek.
3 notes
·
View notes
Text
Logan&Grace4
"Nereye gidiyoruz?" diye fısıldadım. Aldığım tek cevap yaramaz bir gülümseme oldu. Salonların kapılarının olduğu karanlık bir koridorda ilerledik ama kapılardan geçmek yerine sola döndü ve orada oldu ğunu bile fark etmediğim bir kapının kulpunu çevirdi. Bir dolabın içindeydik. İçerisi zifiri karanlıktı ve temizlik malzemesi kokuyordu fakat Logan'ın vücudu aniden benimkine dayandı ve alabildiğim tek koku onunki oldu. Dudakları benimkini kapladığında nefesim kesildi çünkü öpücüğün gelişini görmedim. Aslında hiçbir şey göremiyordum. Ama hissettiğimden deli gibi emindim. Logan'ın göğsündeki sert kaslar uzun kollu gömleğinin altında kasılıyordu. Aralık dudaklarımdan içeri kayan ve ağzımı dolduran dilinin baştan çıkarıcı okşayışını hissettim. Kollarımı boynuna doladım ve öpücüğüne hevesle karşılık verdim. Bir kalp atımlık sürede beni duvara dayadı, kaslı bacaklarından birini bacaklarımın arasına itiyordu. Beklenmedik temas, dönerek merkezime kadar giden ani bir tahrik kıvılcımını tetikledi. Beni sanki doyamıyormuş gibi öpüyordu, dilimi sanki şekerden yapılmış gibi emiyordu. Sonra kalçamı avuçlayıp daha yakına çekerek bedenlerimizin alt kısmını birbirine dayadı. "Keşke seni burada becerebilseydim." Kelimeleri boynuma doğru hırladıktan sonra dişlerini geçirdi, anlık acıyı anında diliyle yatıştırdı. Boynumda bu kadar çok duyarlı sinir ucu olduğunu hiç fark etmemiştim. Alev almıştım, derimin her santimi far-kındalıkla çıtırdıyordu, dudakları ateş gibi yanan etimde ne zaman gezinse karıncalanıyordu. Klitorisim şişti, sızladı ve bacaklarımın arasındaki gerginlik öyle bir boyuta geldi ki, sızıyı azaltmak için çaresiz bir girişimle bacağına utanmazca sürtünmeye başladım. Halka açık yerde daha önce hiç böyle şeyler yapmamıştım ve şu anda birinin içeri girerek bizi yakalayabileceği fikri öyle heyecan vericiydi ki, daha fazla sürtünmeye hasret kalan kalçalarım daha hızlı hareket ediyordu. "Ah siktir, bunu yapmaya devam et bebeğim," diye homurdandı. "Sür amini üzerime." Aman. Tanrım. Edepsiz konuşma işi… farklıymış. Ve heyecan verici. Ayrıca o kadar tahrik olmuştum ki, artık mantıklı düşünce oluşturamıyordum. Öperek dudaklarıma doğru çıktı, dilini derinlere daldırdı ve diliyle kalçalarının ileri geri hareketini taklit etti. Eğer bir hafta önce birisi gelip de John Logan'ın sinema salonundaki dolapta bana sürtüneceğini söyleseydi, altıma işeyene kadar gülerdim. Ama işte buradaydık ve kahrolası şey muhteşemdi. Fer muarının dikişinin her değişinde klitorisim zonkluyordu. Ayrıca ya içimdeki vahşi titreşimi tamamen yanlış değer lendiriyordum ya da… bu şekilde gerçekten boşalabilirdim. Tamamen giyinikken, bana sürtünen bacağı dışmda hiçbir temas yokken… ah Tanrım, evet, boşalmak üzereydim. Ağzımdan çaresiz bir ses kaçıverdi ama Logan'dan gelen başka bir şiddetli öpücükle yutuldu. Kalçaları daha sert, daha hızlı hareket ediyordu. Ta ki zevk düğümü saf bir mutluluk dalgasıyla patlayıp içimde dolaşana, parmaklarımda vızıldayıp ayak parmaklarımı kıvırana kadar. Logan'ın başı boynuma doğru düştü ve alçak sesle hırladı. Tenime doğru sertçe solurken bütün bedeni titriyordu. Birkaç saniye sonra, "Siktir. Bu çok ateşliydi," diye inledi. Kollarmı etrafıma doladı, ikimiz de toparlanırken beni taş gibi sert göğsüne dayalı tutuyordu. Soluk soluğaydık ve kalp atışlarımız birdi. Tam bir dakika geçtikten sonra beni bıraktı ve bir adım geri çekildi. Gözlerim karanlığa alıştı ve onun yakındaki bir raftan kâğıt peçete yığınına uzandığını gördüm. Elini pantolonu nun içine daldırdıktan sonra peçeteyi buruşturdu ve kapının yanmdaki çöp sepetine fırlattı. Sonra geri döndü, kulağıma dayadığı dudaklarının ara sından çıkan ses boğuktu. "Nice senelere."
#off campus elle kennedy#off campus series#off kampüs#elle kennedy off campus#elle kennedy#john logan#grace & logan#love#first date#kitap#alıntı
3 notes
·
View notes
Text
Tek bildiğim, hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir şekilde, hiç kimse olmamış. Ellerimi uzattığımda sadece soğuk bir boşluğa çarptım; seslendiğimde yankılanan tek şey, kendi sesimin çaresizliği oldu. İnsanlar kalabalık dedi, kargaşa dedi; ama bana hep sessizlik kaldı.
Sokak lambalarının altında yürüdüğüm o upuzun gecelerde, yalnızlığımı ayak seslerimle ölçtüm. Attığım her adım, içimde bir başka çukuru büyüttü. İçimde hiçbir şeyin dolmadığı, hiçbir şeyin taşmadığı dipsiz bir kuyu varmış meğer. İnsanlar ellerini uzattı bazen, ben onları tutamadım. Tutmak istedim mi, onu bile bilmiyorum.
"Hiç" kelimesi kadar büyük bir yük yokmuş hayatta. Onu sırtıma aldığım günden beri kimse var olmadı benim için. Ya da ben yoktum kimse için. Hangisi daha doğru, bilmiyorum. Bildiğim tek şey, hep bir "hiç"e döndüğüm. Kendime, insanlara, hayata...
Belki de en başından beri tüm yolların ucu buraya çıkıyordu. Bir yere varmayan bir yolculukta, hiçbir harita işe yaramazmış. Ve işte, en sonunda, ben de sadece kendime kalmışım. Ama bu bile yetmiyor. Çünkü ben bile, kendim için yokmuşum.
1 note
·
View note
Text
şimdi mağaraların...
ayak parmaklarından kasıklarına uzanan bacaklarının beyazlığını ve yumuşak dokusunu özledim, dokundukça alev alan bacak arkalarını, önlere ve yukarılara doğru uzanan parmak uçlarımın alev almasını, teninden alıp sıcaklığını dudaklarının arasında soğutmayı özledim, ağzının içinde ve dilinin ucunda ıslatarak; kızgın ateş banyosundan çıkan demirin suda soğutulması gibi; öyle diri ve gerçek, metale özünü bulduran o sıvı şimdi dudaklarımın arasından kayıp gidiyor sürtünmesini bırakarak ağzımın içine binbir zevk ile...
sen bunları okurken yükselen heyecanını özledim, o heyecanı düşünmenin bende yarattığı ihtiras ve ellerinin arasından kayıp giden göğüs kafesimi, ellerimin arasından kayıp giden göğüs uçlarını özledim...
sen şimdi oyundan yazınca birden heyecanlandım, bir sevişmenin ortasında dudaklarını aralayıp susadığını söyler gibiydi oradan yazman, tenini tenimden çekmeden yan taraftaki sehpanın üzerinde duran bir bardak suyu ağzına verip, dilin ile içine çekmeni izledim yudum yudum bir kedi gibi.. damlalar yanak içlerine değdikçe rahatlayan ve serinleyen halini izledim gözlerine bakarak..
yatağında yüzüstü uzanıp bedeninin ön kısmına değdirerek ıslanmış çarşafları ve kollarını iki yana açıp kucaklamanı izliyorum yayıla yayıla, bacakların aralandıkça bunu izleyen gözlerim aydınlanıyor, ellerim kıvılcınlanıp ateşler çıkarıyor dokunurken sana, beyazlığına, kalçalarına; parmaklarım ayrılan kalçalarının arasında uzun ve ıslak bir yolculuğa çıkıyor, aralarda bulduğu mağaralardan içeri girip kolaçan ederek.. mağaralarında uzun zamanlar geçirmek istiyor, iki komşu mağarada, birer sarnıç gibi şehre sularını taşıyan, ıslandıkça büyüyen ve genişleyen o mağaraları keşfediyor yavaş yavaş girerken içeri, bir dağı oyan matkap gibi, ses çıkararak gürültü ile...
diğer elim sırtında, bastırıp omuzlarını okşuyor, ense kökünü, saçlarına sürüyor sürterken başka yerlerim vücudunu.. sürtündükçe sana daha da bastırarak sırtına ve kafana, bazen yastıkla sertçe temas ettirip inlemeni dinleyerek, delirerek bu ses ile; sesin her zaman tahrik ediyor beni biliyorsun...
şimdi mağaraların daha büyük ve sert kayalarla dolup taşıyor, yuvarlarken içine doğru, diplerine o kayaları, mağaranın girişi, kapısı kapanıyor, sonra kayaları geri taşıdıkça tekrar açılıyor; açılıp genişleyen bir damar ucu gibi şimdi oralar, oral(ar) deyince şimdi heyecanlanıyoruz...
28.10.2024 (22.48)
0 notes
Text
Bölüm 178: Memleketimi yeniden ziyaret etmek, gülünç mü halim
Ç/N: Başlık, 苏轼 Sū shì 《念奴娇·赤壁怀古》niàn nú jiāo·chì bì huái gǔ'dan değiştirilmiş bir alıntı.
At arabasının içinde oturan Qi Yan, penceredeki perdeyi kaldırıp dışarıdaki manzaraya baktı.
Bir aylık ilerleyişin ardından, yolculuk alayı nihayet Luo Nehri denilen doğal hendeği aşmıştı. Wei Krallığı kuzey tarafını ele geçirdiğinden beri, Luo Nehri'nin iki tarafında da sayısız tersane inşa edilmişti. Luo Nehri'nin yakınlarında yaşayan halktan insanlar da burayı geçmek için irili ufaklı tekneler yapmıştı.
Qi Yan'ın anılarında, Luo Nehri'nin iki tarafı tamamıyla farklı iki dünyaydı. Kuzeyde, ucu bucağı gözükmeyen ve ufka dek uzanan çayırlar vardı. Bölge boğalar ve koyunlarla kaplıydı. Farklı kabileler yaşamlarını sürdürmek için otlaklara güvenirdi ve ovalarda göçebe yaşarlardı. Etrafa dağınık halde konuşlanmış koni tepeli ve direkli çadırlar, güneyde asla görülemeyecek bir manzara sergiliyordu.
Fakat...
Qi Yan karaya ayak bastığında onu karşılayan, son derece yüksek bir kale şehri oldu. Şehir kapılarının üzerindeki plakete iki tür alfabeyle bir yazı oyulmuştu— Beiguan şehri.
Ç/N: 北关 - Kuzey geçidi
Şehir kapılarındaki muhafızları anlamak daha da güçtü. Yapılı bedenleri, Wei Krallığı'ndan gelen kaba kumaş malzemesiyle sarılıydı. Kahverengi saçlı ve kehribar rengi gözlü olan Çimenli Ovalar halkı, Wei Krallığı görevlilerine ait şapkalardan takıyordu.
Bellerinde geleneksel olarak Çimenli Ovalar halkı tarafından kullanılan palalar takılıydı, ellerinde ise Wei Krallığı muhafızlarınca kullanılan mızraklar vardı. Qi Yan'ın araç grubunun yolunu kestiler, ardından bozuk bir Wei Krallığı mandariniyle bağırdılar, "Burası Beiguan şehri, arama için araçlarınızı durdurun."
Qi Yan bunu duyunca aracının kapısını iterek açtı, karşısında bulduğu ise işte buydu.
Afallayarak geçen bir andan sonra, kalbi karmaşık bir hisle doldu.
Her ne kadar Luo'nun kuzeyinde kalan Çimenli Ovalar halkının çoğu Tuba kabilesinden insanlar olsa da, Qi Yan'ın anılarında: bu savaşçılar saçlarını özgürce serbest bırakırdı. Hayvan postlarıyla kuşanır ve dörtnala giden atlara binerlerdi.
Aracın levhasının üzerinde dikilen Qi Yan, başını kaldırıp duvardaki plakete baktı. Korkuluk duvarının arkasında devriye gezen insanları belli belirsiz görebiliyordu. Yüksek şehir duvarı iki tarafta da uzaklara yayılmıştı, sonunu göremiyordu.
Bu duvar, Luo'nun kuzeyini komple çevrelemek istiyormuş gibi görünüyordu ve Qi Yan'ın kalbinde büyük bir ağırlık yaratıyordu. Zamanla solmuş olan Çimenli Ovalara dair anıları paramparça oldu, ardından bir belirsizliğe dönüştü.
Yolculuğu takip etmiş olan bir izci, Qi Yan'ın söze başlamasına gerek duymadan çoktan elinde meclisten gelen bir belgeyle ileri yürümüştü. Bozuk bir Çimenli Ovalar diliyle belgede yazanları duyurdu.
Qi Yan sükunetle Wei Krallığı giysileri içindeki o Çimenli Ovalar halkına bakıyordu. Ellerindeki silahları indirdiler, ardından hiç belgenin geçerliliğini sorgulamadan yere tek dizlerinin üzerine çöktüler.
Bu insanların alışılmadık geleneklerini ve tuhaf görünüşlerini gördüğünde, izcinin gözlerinden aşağılama dolu bir ifade geçti.
Qi Yan'ın bakışları, yere diz çökmekte olan birkaç insanın üzerindeydi. Gözleri, başı eğik haldeki Çimenli Ovalar insanlarına sabitlendi. Tek bir kelime dahi etmeden at arabasına döndü.
Muhafızların bir atın üzerindeki kaptanı havada elini salladı. Araç grubu bir kez daha hareket etmeye başlamıştı.
Beiguan şehrinin duvarları oldukça kalındı, bu yüzden at arabalarının oradan geçmesi epey vakit aldı. Qi Yan araç perdesinin bir köşesini kaldırdığında, Wei Krallığı'ndaki kale şehirlerinden hiçbir farkı olmayan sokakları gördü. Burada son derece az dükkan vardı ve yalnızca bir avuç geçeni olan sokaklar adeta ıssızdı. Geçenlerin çoğu Çimenli Ovalar halkıydı.
Bazıları Çimenli Ovaların aynı eski giyimine sahipken, bazılarıysa Wei Krallığı'nın giyim tarzına geçiş yapmıştı. Dükkan tabelalarının tümü iki tür alfabeyle yazılmıştı. Wei Krallığı'nın karakterleri en ortadaydı, Çimenli Ovalara ait nispeten ufak bir harf dizesi ise bunun altına eklenmişti.
Qi Yan perdeyi bırakıp kapattı. Yakıcı güneş gökyüzünün tepesindeydi ve şu an tam öğle vaktiydi. Bununla beraber, aracın yolcu bölmesinin içi bir miktar karanlıktı.
Her ne kadar Tuba kabilesi zamanında Çimenli Ovaların vahşi kaplanının liderlik ettiği Chengli ordusu tarafından buraya kovalanmış olsa da, Tuba kabilesi şimdi Çimenli Ovaların göbeğine, en zengin otlaklara sahip olan Yanran arazisine göç etmişti.
Mevcut ilerleyişleri baz alındığında, iki gün daha yolculuk etmeleri gerekiyordu.
Alay, bir gece kalmak için Beiguan şehrindeki haberci konağında durdu.
Fakat, Qi Yan o gece ne kadar denerse denesin uyuyamadı. Saat görevlisinin sokaklarda gece yarısını bildirmek amacıyla çıkardığı sesi duyunca, kıyafetlerini omuzlarının üzerine geçirip karanlıkla etrafı yokladı, ardından pencereyi itip açtı.
Gökte yalnız ve yuvarlak bir ay vardı, görünürlerde hiç yıldız yoktu.
Hafif bir rüzgarla itilen kara bulutlar geçip gidiyordu.
Qi Yan burada bulunduğu en son seferde hâlâ Çimenli Ovaların Prensi, Qiyan Agula'ydı.
Ding Yi'nin adamları tarafından Luo Nehri'nin kıyısına itilmişti, sonrasında sırtında olduğu Akan Ateş'le beraber uçurumdan atlamıştı.
On yedi sene sonra, her şey değişmişti.
Çimenli Ovalar değişmişti. Kendisi de değişmişti.
... ...
O gece, Qi Yan hiç uyumadı. Tüm zaman boyunca yatağın kenarında dikilip, doğudan ışık belirene kadar yuvarlak ayın yavaşça gizlenmesini seyretti...
Gün ağardığı gibi, grup bir kez daha yola koyuldu. Beiguan şehrinden ayrıldıklarında, çevreleri nihayet Çimenli Ovalar gibi gözükmeye başladı.
Qi Yan araç perdesini bir kez daha yukarı doğru topladıktan sonra derin bir nefes verdi. Neyse ki Nangong Rang Luo'nun kuzeyinde pek gümüş aramak istemediğinden, sadece kale şehirleri inşa edilmişti. Şehrin dışında Çimenli Ovaların asıl görünümü korunmuştu.
Şu an tam da yeşil çimenlerin filizlendiği mevsimdi. Her yanı saran hassas çimler ufka dek uzanıyordu ve havayı hafif bir toprak kokusu kaplamıştı.
Wei Krallığı'ndan gelen insanlar böylesi bir araziye alışkın değillerdi. Burada hiç o sözde resmi yollardan yoktu ve gözün alabildiği her yer yeşildi. Ne yüksek dağlar ne de ormanlar vardı, bu sebeple eğer burada çok fazla ilerlerlerse oldukça kolay şekilde kaybolurlardı.
Bir izci, göğsünden üçgen bir bayrak çıkardı. Havada yükseğe kaldırdı, ardından atın karnını dürtüp aceleyle grubun en önüne geçti.
Yolculuk alayı, izciyi takip ederek Çimenli Ovaların derinliklerine doğru ilerliyordu. Bir şehre dair gölge dahi görmeden yarım gün boyunca yürüdüler, çünkü devasa genişlikteki çayırlarda inşa edilen şehirler arasında çok büyük mesafeler vardı.
Kesik kesik yol alıyorlardı. İzci alaydan durmasını rica edip kendisi hızla ileriye gitmek zorunda kaldı, sonra atın sırtında durarak araç tekerlekleri tarafından bırakılmış izleri kontrol etti. Düz bir çizgi boyunca ilerlediklerinden bu şekilde emin oluyordu.
Bu gören Qi Yan, içinden güldü: bu kadar bir yetenekle izci olma vasfına sahip misin yani? Çimenli Ovalar çocukları en fazla üç yaşındayken at sırtına çıkardı ve beş yaşındakiler artık yolları tanıyabilirdi. Adeta çayırları ayırt edebilme kabiliyeti ile doğarlardı. Yalnızca öylesine göz atarak, çimlerin büyüme yönünden çayırdaki pozisyonlarını anlayabilirlerdi.
Üç gün boyunca aynı bu şekilde ilerlediler, ta ki görkemi Beiguan şehrine yenilmeyecek boyutta olan bir kale şehri görüş açılarına girene dek: Yanran arazisi.
Şehre doğru giderlerken, Qi Yan aracın batı penceresinden ufukta gözüken bir çıkıntıyı fark etti.
Bu, Çimenli Ovalardaki tek yüksek dağ olan, Momo Dağı'ydı.
Chengli kabilesi zamanında Momo Dağı'nın altına konuşlanmıştı. Orası Qiyan Agula'nın yuvasıydı.
Qi Yan Momo Dağı'na derin bir bakış attı, anılarındaki yüce dağa göre biraz küçülmüş gibiydi. Araç perdesini serbest bıraktı. Yüz ifadesi sakindi, olağan dışı bir duygunun esamesi okunmuyordu; fakat geniş kol yenlerinin altında gizli olan yumrukları çoktan şiddetle sıkması yüzünden solmaya başlamıştı. Hafifçe titriyordu.
Şehir kapıları açıldı. Kuzeyin dokuz vilayetinin valisi, Anujin, onları karşılamak için grubunu şehrin on mil ötesine getirmişti.
Ç/N: Yaklaşık 16 km.
İzci, Anujin'in hizmetkarına bir belgeyi teslim ettikten sonra rapor vermek üzere geri döndü.
İzci: "Rapor! Efendiye rapor veriyorum, kuzeyin dokuz vilayetinin valisi karşılama amacıyla grubunu bizzat kendisi şehrin on mil ötesine getirmiş."
Qi Yan: "Anladım, yolculuk alayına yavaşlamasını söyle."
İzci: "Anlaşıldı!"
... ...
At arabası durdu. Qian Tong ilk önce davranıp araç levhasından aşağı atladı. Bir yardımcı basamak yerleştirdi, ardından araç kapısını tıklattı, "Efendim, geldik."
Qi Yan kapıyı iterek açtı. Aracın yolcu bölmesinden çıktıktan sonra Qian Tong'un desteğiyle yavaşça yardımcı basamağa ayak bastı.
Anujin üzerinde düz siyah renk bir palto ile bir ata binmekteydi. Esnek zırhla kuşanmıştı ve belinde yarım bir kurt postu asılıydı, ayaklarında ise inek derisinden botlar vardı. Bunu gördüğünde, gözlerinde hor gören bir ifade belirdi.
Anujin Erihe'nin en büyük oğluydu. Çimenli Ovalar düşman tarafından işgal edildiğinde henüz bir yeni yetmeydi. Babası Erihe'den farklı biriydi çünkü, Anujin damarlarında hâlâ belli bir üstünlük duygusu taşıyordu. Wei Krallığı'nın resmi giyimine geçse ve her yıl haraç ödese bile, yine de Wei Krallığı'nın güçsüz ve beceriksiz insanlarına tepeden bakıyordu.
Dahası, Qi Yan'ın görünüşü Anujin'in Wei Krallığı bilginleri hakkındaki fikirlerini tamamen doğruluyordu— ufak, çelimsiz, güçsüz ve beceriksiz. Dudaklarının üzerinde tek bir kıl bile olmaması da ayrı bir komikti.
Qi Yan da Anujin'i süzüyordu. Sarı gözleri ve sarı saçları vardı. Gür ve kıvırcık bir sakalı vardı, saçları ise sayısız küçük örgüye çevrilip Wei Krallığı erkeklerinin tarzıyla kafasının tepesinde kıvrılıp tutturulmuştu. Patlayıcı bir güç taşıyan kasları, esnek zırhının üstünden şeklini belli ediyordu ve keskin kenarı olan yüz hatları güçlü duruyordu. İri ve yüksek bir ata binmiş, tek eliyle dizginleri tutmaktaydı. Çenesini kibirli bir tavır içerisinde hafif yukarı kaldırmıştı.
Akla dayanılırsa, Qi Yan bir imparatorluk elçisi olduğu için Anujin'in atından inerek saygısını göstermesi gerekiyordu. Fakat hâlâ istifini bozmamıştı. Qi Yan'ın kendi isteğiyle ileri gelmesini bekliyordu.
Eşlik ederek gelmiş Wei Krallığı'ndan olan insanların tümü Anujin'in saygısızlığından hoşnutsuzdu, fakat Anujin'in yatay bir çizgi halinde dizilmiş, iri ve heybetli yapıları olan hizmetkarları vardı. Sert yüz ifadeleri de eklenince, gerçekten çok korkutuculardı.
Qian Tong belindeki kılıca bastırarak Qi Yan'a doğru yarım adım kadar yaklaştı, ardından alçak bir sesle, "Efendim, bu kimse onları buraya çağırmak için gitmeli mi?" dedi.
Qi Yan istikrarlı bir şekilde ileriye bakarken dudaklarının kenarları kıvrıldı, sonra sakince, "Gerek yok," diyerek karşılık verdi.
Qian Tong: "Anlaşıldı."
Qi Yan parmakları hafifçe kıvrılmış olan sağ elini karnında tutarken sol eli doğal bir tavırla yanında sarkıyordu. Ayakları omuz genişliğinde açıktı ve sırtı bir fırça misali dimdikti: Wei Krallığı bilginlerinin en standart dikilme pozisyonu buydu.
Gözleri, önündeki cüsseli adamlar onun için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi, su kadar dingin ve sessizdi. Uzaktan Anujin'in bakışlarına karşılık verirken dudaklarına nazik bir kıvrım yerleştirdi.
Ortam son derece sessizdi, iki taraf da ileri bir adım atmayı reddediyordu. Kimse bu çıkmazın daha ne kadar devam edeceğini bilmiyordu.
Qi Yan'ın tarafında, epeyce yolcu ona kaçamak bakışlar atıyordu. Efendi imparatorluk elçisini böyle görünce, her biri kalplerinden buna tam puan verdi. Tam da meclisin temel bir direğinden bekleneceği gibi: tehlike karşısında korkusuzdu, tek bir adım dahi atmayı reddediyordu!
Bu, bir resmiyet ülkesinden gelen imparatorluk elçisinin sahip olması gereken sağlam duruştu. Çok sayıda insan da aynı şekilde sırtlarını dikleştirdi. Qi Yan'ı örnek alarak bakışlarını Anujin'in bedenine sabitlediler.
Anujin Wei Krallığı'ndan gelen ve şiddetli rüzgarlarda devrilecekmiş gibi duran böylesi birinin kartları bu şekilde dağıtabileceğini düşünmemişti. Yüz ifadesi bakılması zor bir haldeydi.
Neredeyse yüz çift göz tarafından izlenmek, hiç de iyi bir his yaratmıyordu. Çıkmazı bozan Anujin oldu, bozuk bir Wei Krallığı diliyle bağırdı, "Elçiyi karşılayın."
Aslında Qi Yan'ın Tuba kabilesine duyduğu nefretin Nangong imparatorluk ailesine duyduğundan altta kalır yanı yoktu. Tuba kabilesinin, Chengli kabilesinin yıkımıyla doğrudan bağlantısı vardı: Erihe'nin neslinden gelenlere karşı herhangi bir güçsüzlük sergilemesi kesinlikle imkansızdı.
Onun hemen orada ve o anda kendisine doğru eğilmesi için imparatorluk fermanını çıkarıp duyurmak istemişti. Fakat kudretli bir ejderhanın yerel bir yılanı yere sermemesi gerektiği prensibini anlıyordu, bu yüzden kalbindeki hiddetli ateşi bastırıp bir kez daha at arabasına bindi.
Fakat Wei Krallığı'ndan gelen diğer insanların gözünde, Qi Yan çoktan bununla gereğine uygun şekilde başa çıkmıştı.
Lakin, şehrin içerisinde Anujin'in tavrı tersine döndü. Sıcak davranmaya başladı. Wei Krallığı dilini pek iyi konuşamadığı için, izciye dediklerini Qi Yan için çevirmesini söyledi: bir ziyafet hazırlatmıştı ve Qi Yan oraya gitmesi için davet ediliyordu.
Qi Yan memnuniyetle kabul etti. Haberci konağına giderek üzerine temiz bir resmi kıyafet takımı giydi, ardından yanına sadece Qian Tong'u alıp ziyafete katılmaya gitti.
Ziyafet salonuna iki adet tam kuzu yerleştirilmişti. Qi Yan düzgünce yerine oturduğunda, Anujin birilerine o tam kuzulardan birini doğruca Qi Yan'ın masasına taşımasını emretti. Bundan sonra, bizzat Qi Yan'ın yanına doğru geldi. Göğsünden küçük bir bıçak çıkardı, ardından kılıfından çekti.
Qian Tong kılıcını çekmek istemişti fakat, Qi Yan geleceği görmüşçesine Qian Tong'un koluna bastırdı.
Qian Tong: "Efendim?!"
Qi Yan ayağa kalktı, sonrasında ufak bıçağı Anujin'in elinden teslim aldı, "Çok teşekkürler."
Anujin içten bir kahkaha attı. İri eliyle Qi Yan'ın omzuna dostça vurdu, ardından geri baş koltuğa gitti.
*** Yazarın notu: İşte bugünün bölümü~, ai... Bunu düşünmeye dayanamıyorum, dayanamıyorum ama, yine de bu kısma kadar yazdım artık.
*** Ç/N: Dün bir şarkının sözleri bana aşırı derecede Qi Yan'ı hatırlattı, resmen her bir sözü uyuyordu.
(...) Hatırlamaktan ibaret Hatıralar nihayet Tesellisi çok zor sözün
Ne gemiler yaktım Ne gemiler yaktım O kadar yandı ki canım Sonunda karşıdan baktım Ne göreyim Kendime yıldızlardan daha uzaktım (...)
"gemileri yakmak" tabiri tdk'ye göre
bu anlama geliyor. daha öncesinde kitapta "ilerledikçe arkasından yıkılan bir yol" ifadesi geçmişti ve direkt aklıma geldi şarkı sözlerinde duyunca. bir de kendine yabancılaşmanın aşırı boyutlarda ne gibi hasarlar verdiği gibi konular çok etkiliyor beni... "sezen aksu - farkındayım" bu sebeple bana birçok şey hissettirdi. kendiniz de dinlerseniz belki.
0 notes
Text
Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Moda her ne kadar günden güne değişse de bazı kıyafetler asla etkisini kaybetmemektedir. Özellikle tesettür kıyafetlerde bazı parçalar vardır ki sadece görüntüsü değişmektedir, kıyafetler yine kullanılmaktadır. Bunlar başörtüleri, etekler, feraceler gibi kıyafetlerdir.
Tesettürün ilk zamanından beri kullanılan ve asla vazgeçilmeyen kıyafetlerden biri de etek modelleridir. Moda her ne kadar gelişse de değişse de etek modellerine olan ilgi hiçbir dönemde sona ermemiştir. Her ne kadar son dönemlerde pantolon modellerine ilgi artsa da etek modellerinin yerini alamamıştır.
Kıyafette farklılık arayan tesettürlü hanımlara aynı ürünlerin farklı tarzlarda tasarlanan modelleri yardımcı olmaktadır. Örneğin sayısızca etek modelinin yer aldığı piyasalarda muhakkak kendi zevkinize kendi bütçenize ve kendi tarzınıza uygun modeller bulabilirsiniz. Son dönemlerin tarzlarından biride asimetrik kesim etek modelleridir. Canlı ve neşeli kesimlerin kullanıldığı bu etek modelleri de kendi içerisinde farklılık gösterebilmektedir.
Asimetrik Kesim Tesettür Etek Modelleri
Asimetrik kesim, hemen hemen her etek modeline uygulanabilecek bir tasarımdır. Özellik olarak kıyafetin düz değil de şekil verilerek kesilmesi anlamına gelir. Kalem eteklerde, kloş eteklerde, kot eteklerde ve hemen hemen her etek modelinde bu detay görülebilmektedir. Genellikle üç şekilde karşımıza çıkmaktadır. İlk modelinde eteğin diz altından kesilmiş bir parçasına başka bir parça eklenerek ayak bileklerine kadar uzandığı modeldir. Hem özel hem de gündelik tasarımları bulunan bir modeldir. İkici tasarımda eteğin ön kısmı iki taraftan yukarı çıkarak üst üste gelmektedir. Ve genelde fırfır detaylarıyla bu parçalar süslenmektedir. Son tasarımda ise asimetrik kesimlerin, etek ucunda yapılan kesimle hazırlandığı modeller yer alır.
Bahsettiğimiz bu üç tasarımda tesettürlü hanımlar arasında kullanılan modellerdir. Çoğu tasarımı gündelik tarza uygun ve sokak modasını yansıtan modellerdir. Ancak son bahsettiğimiz etek ucuna eklenen tasarımlar özel davetlerde de kullanılabiliyor. Yaz aylarında kullanımın daha yerinde olduğu için ev içerisinde de rahatlıkla kullanılabilecek modellerdir.
Alvina Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Alvina Etek Ucu Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Asimetrik Kesim Alvina Etek Modelleri
Çizgi Desenli Alvina Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Elfida Tesettür Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Eymina Asimetrik Kesim Etek Modelleri
İroni Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Kayra Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Lamia Giyim Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Lamia Giyim Asimetrik Kesim Tesettür Etek Modelleri
Nihan Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Nurhira Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Saretex Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Saretex Asimetrik Kesim Kuşaklı Etek Modelleri
Sefamerve Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Trend Tesettür Asimetrik Kesim Etek Modelleri
Asimetrik Kesim Etek Modelleri
0 notes
Text
🇹🇷 #BİR #YIKIMIN #ANATOMİSİ 🇹🇷
.
▪︎İşe Erbakan hocalarını satmakla başladılar.
Milli gömleği çıkarıp FETÖ gömleği giydiler. Amerika, İngiltere ve Vatikan'la anlaştılar. Hoca efendileri sayesinde iktidarı kaptılar.
▪︎İlk icraat olarak tehdit kabul ettikleri kurumlara el attılar. Orduyu ele geçirip komuta kademesini dağıttılar.
▪︎Açılım adı altında PKK ile müzakere edip teröre taviz verdiler. Teröristleri sınırda devlet töreniyle karşılayıp şehir meydanında hep birlikte ağıt yaktılar. Terör meydanı boş bulup şehirlere sızdı patlayan bombalarla yüzlerce yavruyu babasız bıraktılar. Kürt kökenli vatandaşları ötekileştirip hedef haline getirdiler. Bin yıllık kardeşliği ve vatandaşlık ilkesini ortadan kaldırdılar.
▪︎Hep birlikte bunları yaparken FETÖ tezgahında çırak, kalfa, usta olup işi kaptılar 10 yıl sonra çıkarlar ters düştü kendi tezgahlarını kurdular.
▪︎Kandırıldık, pişmanız, Allah’tan af, milletten özür dileriz deyip hocalarıyla yolları ayırdılar ve mağduru oynadılar. Öfke içinde karşılıklı sırlar ifşa edildi hep birlikte dünyaya rezil oldular. Çıkar dalaşının adını darbe koydular ve binlerce mağdur yarattılar. Bunu da bir güzel kullandılar.
▪︎Siyasi ayak söyleminden de bu nedenle hep rahatsız oldular. Zira ucu kendilerine uzanır diye korktular. Bu yüzden de FETÖ ile mücadeleyi terör ağacından meyve koparma hikayesine çevirip gövdeyi hep korudular.
▪︎FETÖ’den kalan mal varlıklarının akibetini hiçbir zaman açıklamadılar. O tarihte basın tarafından, FETÖ’nün kasası denilen Akın İpek’in otelinin dehlizinde bulunduğu ve el konduğu iddia edilen 18 ton altın, 500 milyon Euro ve 250 milyon dolar konusuna ise nedense hiçbir zaman için açıklık getirmediler. Terör başı Gülen’in iadesi için beklenen çabayı da hiçbir zaman için sarf etmediler.
▪︎Başta yere göğe konduramadıkları savcı Zekeriye Öz olmak üzere, FETÖ’cü kaçakların peşini ise nedense bıraktılar. Bunları hiçbir zaman için dillendirmediler , gündem konusu dahi yapmadılar. FETÖ’cülüğü yargı ve muhalefet üzerinde hep bir sopa gibi kullandılar. Bu sayede üstü kapalı bir korku rejimi yarattılar.
▪︎Sürekli din istismarı yaptılar ve Arap hurafelerini din diye dayattılar. Başörtüsüne bürünüp #ahlak #örtüsünü çıkardılar. Müslüman taklidi yaptılar.
▪︎Ayasofya camiini bile istismar amaçlı açtılar. Diyanet İşleri Bakanlığı’nı ve camileri siyasi birer karargaha çevirdiler. Hutbeleri istedikleri gibi okuttular.
▪︎Her türlü #cemaat #yapılanmasını baş tacı edip dini rayından çıkardılar. Kur’an da yeri olmayan bir ruhban sınıfı yarattılar ve şeyh/mürit ilişkisi içinde beyin yıkayıp toplumun büyük bir kesimini kontrol altına aldılar.
▪︎Yargıyı payanda edip hak, hukuk, adalet kavramları üzerinde siyasi baskı kurdular. Kutsal olan Savcılık ve Hakimlik mesleğini zora soktular.
▪︎2017 yılında bir halk oylaması icat ettiler ve sandık oyunuyla yapılan anayasa değişikliği sayesinde demokrasiyi devre dışı bırakarak, ‘"hangi asseti (varlığı) satacağımı size mi soracağım’" diyebilen bir tek adam düzeni kurdular. Anayasal devlet yapısını by-pass edip anayasalı partizan bir devlet anlayışı yarattılar.
▪︎Fabrika ve barajlar kurmak, üretim ve istihdam yaratmak yerine lüks saraylar inşa ettiler. Avenelerine her biri milyonlarca liralık yüzlerce makam aracı tahsis ettiler. Üretim ekonomisini tahrip edip tüketim, israf ve rant ekonomisi icat ettiler.
▪︎Özelleştirme adı altında Cumhuriyetin tüm kazanımını babalar gibi sattılar ve binlerce istihdamı ortadan kaldırarak devasa bir işsizler ordusu yarattılar. Rüşvetle yatıp rüşvetle kalktılar ve bağış adı altında aldıkları milyarlarca doları kurdukları vakıflara aktardılar.
▪︎Geçmişte Anayasal Kurumlarıyla anılan devleti ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA ve TÜRKEN gibi vakıflarla anılır hale getirdiler. Harcamaları kontrol edip hesap soran IMF’yi devre dışı bırakıp hesap sormayan yabancı tefeci kuruluşlardan yüksek faizle borç alıp rant kanalına akıttılar. Ülkeyi, tefecinin eline düşmüş müflis esnaf misali ödenmesi mümkün olmayan milyarlarca dolarlık borç batağına soktular, hazineyi tarihte ilk kez eksi bakiyeye düşürdüler ve henüz doğmamış borçlu bir nesil yarattılar.
▪︎Bağımsız olması gereken Merkez Bankasını siyasi operasyonlarına payanda ettiler. Sürekli #ranta #dayalı yatırımlar yapıp millete hizmet diye dayattılar.
▪︎Paylaşımı ayakkabı kutularıyla yaptılar. Ekonomiyi çökertip milletin anasını ağlattılar. Ölümü unutup dünya malına taptılar. Yabancı bankalara altın ve dolar stokladılar. Vakıflar üzerinden İngiltere ve Amerika’da devasa mülkler aldılar. Bu yüzden WikiLeaks belgelerinde bile anıldılar. Bunlara el konulmasından ise hep korktular.
▪︎Sarraf davası ve evlatları üzerinden yürütülen soruşturmalar şantaja dönüştü zor durumda kaldılar. Bu yüzden de her türlü efelenmelere rağmen ABD ve AB yaptırımlarına boyun eğdiler. Rahip Bronson’la başlayan bir seri yaptırım şimdilik Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmasına destek olunmasıyla son buldu. İçeride aslan kesilirken dışarıda hep kedi oldular.
▪︎Seçmenlerini konsolide etmek için sürekli müjdelerle oyaladılar ve 2023 yalanını pazarladılar. Müjdelerin arkası gelmediği ortaya çıktı ve şimdide 2053 yalanına başvurmaktalar.
▪︎Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir ‘"Kur korumalı mevduat"’ hesabı icat edip birilerini ihya ederken hazineyi milyarlarca dolar zarara uğrattılar. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaparak aradaki makası açtılar ve ülkenin teminatı olan orta direği yok ettiler.
▪︎Seçim öncesi din istismarı yapıp NAS pazarladılar ve faizi enflasyona sebep gösterip milletin gazını aldılar. Seçim sonrası gerçek ortaya çıktı döviz, enflasyon ve zamlar tarihi bir rekor kırdı. Ânında NAS’tan vaz geçerek dini, imanı unutup faize sarıldılar.
▪︎Memur ve işçi maaşına zam yapar gibi yapıp ağızlara bir parmak bal çaldılar; emekliyi, dulu, yetimi bütçe müsait değil diyerek açlığa mahkum ettiler. Buna rağmen sınırları kevgire çevirerek ülkeye soktuları, adeta bir kavimler göçüne dönüştürerek demografik yapıyı tahrip ettikleri ve içinde kimlerin olduğu meçhul 10 milyonun üzerinde mülteciye milletin alın teri olan 50 milyar doları harcarken bütçe hesabı yapmadılar. Böylece %98’i yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren, geçimden başka bir şey düşünmesini istemedikleri, hayattan koparılarak günlük yaşatılan, sürekli yardım edilmiş bir toplum yarattılar. Sosyal hayatı yok edip ruh sağlığı alarm veren vatandaşı çaresizlik içinde evlerinde oturmak zorunda bıraktılar.
▪︎Ekonomiyi iflasın eşiğine getirdiler ve sonunda mecbur kalıp bir zamanlar düşman ilan ettikleri körfez ülkelerine giderek varlıklarımız üzerinden örtülü pazarlıklar yaptılar ve onursuzca para dilendiler. İşsizliğin, açlığın, sefaletin, derinleşen ekonomik kriz ve körfez zihniyeti detaylarının üstünü örtmek için de başta CHP tartışmaları olmak üzere toplumu oyalayacak birbiri ardına sıralanmış yapay gündemler yarattılar.
▪︎İktidarı normal bir siyasi aktör olarak görmeyin. Çünkü onlar Türk milletine, Türk devletine ve kurucu değerlere daha başından itibaren düşmandılar. Bu yüzdendir ki 22 yıldır başta büyük önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kahraman ecdada ve milli değerlerimize hakaret eden kim varsa sürekli baştacı ettiler.
▪︎Andımızı yasaklatıp T.C. ibarelerini, Atatürk resimlerini, büstlerini ve heykellerini baş aşağı ettiler. İstiklal Marşı’nda oturanların, keşke Yunan kazansaydı diyen hainlerin önünde hep reverans yaptılar.
▪︎T.C. Devleti ve Cumhuriyet’in garantisi olan Lozan Antlaşması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Anayasa’nın ilk dört maddesini sürekli sorun ettiler. Amerika’nın Yunanistan Dedeağaç limanına yaptığı devasa askeri yığınağa ve işgal edilerek birer askeri üs haline getirilen Ege adalarına yıllarca göz yumdular.
▪︎Ülkeyi yönetiyormuş gibi yapıp talimat üzere içeriden dönüştürdüler ve #darülharp mantığı içinde koskoca bir harabe yarattılar. Dışarıdan kuşatılmasını ise sineye çekip hep seyirci kaldılar.
▪︎Taraftarı ikna etmek ve safları sık tutmak için de Osmanlı sosuna batırılmış, din ceketi giydirilmiş ; Ecdat ve İslam’la alakası olmayan çakma bir düzeni sürekli olarak mehter, ezan, sela ve tarihi diziler eşliğinde dayattılar.
▪︎Nihayet kapatılacak bir parantez olarak gördükleri Cumhuriyet’i , 100. yılında hedefe koyup , arzu ettikleri çarpık düzeni meşru hale getirecek yeni bir ANAYASA telaffuz ettiler. Sıra geldi bu telaffuzu kuvveden fiile geçirecek olan altın vuruşu yapmaya.!!!
▪︎Ve ardından yedi düvelin yapamadığını tek başlarına yaparak bu topraklarda kendi vatanlarını kurmaya ve Yugoslavya’da olduğu gibi özerk yapıların ve dışa bağlı devletçik teşebbüslerinin önünü açmaya.
▪︎Eğer Anayasa genel seçimlerden önce değiştirilirse , yapılmış olan yerel seçimin ve bundan böyle yapılacak hiçbir seçimin yasal hükmü kalmaz.
▪︎Şimdi anladınız mı bir vasiyet niteliği taşıyan #Gençliğe #Hitabenin neden kaleme alındığını ve büyük önderin #ne #kadar #ileri #görüşlü #olduğunu. Ne demişti son bölümünde ;
“…..iktidara sahip olanlar, gaflet (aymazlık) ve dalalet (sapkınlık) ve hatta hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin (işgal güçlerinin) siyasi emelleriyle tevhit edebilirler (birleştirebilirler). Millet, fakruzaruret (ileri derecede yoksulluk) içinde harap (yıkılmış) ve bitap (yorgun) düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı ;
İşte, bu ahval (durum) ve şerait (koşullar) içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
▪︎Yerel seçim galibiyetinin ve zafer sarhoşluğunun rehavetine kapılarak bundan sonra hiçbir şey olmaz demek yanlış olur. Büyük önderin sözlerini her an kulağımıza küpe etmekte yarar vardır.
▪︎Şunu asla unutmamak gerekir ki , su uyur düşman uyumaz. Yarından tezi yok her türlü şahsi ve siyasi meseleleri, ideolojik görüş ayrılıklarını, şişmiş olan egoları bir kenara bırakarak ; Birlik, beraberlik ve Müdafaa-i Hukuk anlayışı içinde geniş tabanlı bir #milli #mutabakat #ittifakı kurmak artık vatani bir mecburiyet haline gelmiştir. Mazereti ne olursa olsun aksini yapan bir siyasi anlayış ; Ucu dışarıda olan gizli işbirlikçidir, iktidarın bir başka versiyonudur, mevcut projenin nöbetçi taşeronudur.!!!
▪︎Herkes aklını başına almalıdır zira emperyalizm, yıllarca onca emek harcadığı böylesi zorlu bir yıkım projesini tek bir parti ya da tek bir adama #endekslemez , alternatifi #mutlaka #vardır. Önümüzdeki süreçteki gelişmeler , kimin kim olduğunu ve bağlantılarını gösterecektir ; Tabii ki milli hassasiyete sahip olan vatan evlatlarını da...
4 notes
·
View notes
Video
youtube
Malatya Bulunmaz Eşin (Üç Ayak) - Aylin Demir ✩ Ritim Karaoke (Karciğar ... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/Miei0a7D4i0 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Malatya Bulunmaz Eşin (Üç Ayak) - Aylin Demir ✩ Ritim Karaoke - Rhythm Karaoke (Karciğar Minör 4/4 Anonim) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : MALATYA MALATYA BULUNMAZ EŞİN - ÜÇ AYAK SÖZ GÜFTE : ANONİM BESTE - MÜZİK : ANONİM USÜL : 4/4 MİSKET C SEBARE HALAY MAKAM - DİZİ : KARCİĞAR - MİNÖR YÖRESİ İL İLÇE: MALATYA KAYNAK KİŞİ : HAKKI COŞKUN MALATYA BULUNMAZ EŞİN (Şarkı Sözleri İle) Malatya Malatya bulunmaz eşin Gönülleri coşturur ayla güneşin Aney aney aney aney kernekli misin? Kerneğe de gelmeye yeminli misin? Malatya’yı baştanbaşa çiçek bürümüş Malatya’nın gençleri almış yürümüş Aney aney aney aney kernekli misin? Kerneğ’e de gelmeye yeminli misin? Malatya Malatya bulunmaz eşin Gönülleri coşturur ayla güneşin "Malatya türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 75 sayfanın 75 adedi aşağıdadır. A Adatepe Akçadağ'ın Düzüne Al Almanın Dördünü Al Yeşil Giyinmiş Geline Bakın Aldı Bu Yüreğimi Derd ile Sızı Arayı Arayı Benim Bulduğum Armudu Taşlayalım Arzusun Gıldığım Dilber Ayağında Yemeni Aşağıdan Gelir Omuz Omuza B Bahçede Bir Bülbül Ağlar Bahçelere Ay Doğdu Bahçenizden Bir Taş Attım Vişneye Bahçeye İndim ki Gülleri Derem (Malatya) Ben Yolcuyum Helallaşak Sabahtan Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat Beni Dertten Derde Saldın Beri Gel Beri de Boyu Güzelim Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden Bir Gün Şu Dünyadan Bir Taş Attım Çaya Düştü (Malatya) Bizim Elin Menevşesi Kokulu Bu Gelin Yaylayı Yaslı Yaylamış Bu Maral Bakışın Ey Peri Suret Bugün Erenlere Kurban Bugün Yardan Haber Geldi Büyük Cevizin Dibi (Malatya) D Dam Üstünde Uzun Uzun Bacalar Dağlar Seni Delik Delik Delerim (Malatya) Dağlarınan Taşlarınan Deli Gönül Hangi Dala Konarsın Dereden Duman Kalktı Dereler Çoşarsa Da Güller Neydecek Deveyi Deveye Çattım Dost Cemalin Benzer Dost Eline Giden Turnam Dün mü Buradaydın Bugün mü Geldin Dünya Umuruna Meylini Verme E El Ediyi El Ediyi Erzurum Dağları Kar ile Boran Etek Sarı Sen Etekten Sarısın Evlerinin Önü Bir Ufak Yokuş F Fırat Kenarında Esvap Yumuşlar Fırat Kenarında Yüzen Kayıklar G Gelin Oldum Karabel'in Eline Gökteki Yıldızı Sayan Olur mu Gül Dalına Gonmuş Bülbül Yavrusu H Hindum Ucu Yılandır I Irgalıyı Irgalıyı K Kapının Önünde Önlük Dikiyi Karamık Dalını Eğmiş Kenara Kayanın Dibinde Mal mı Yayılır Kekliğidim Sekemedim Kime Kin Ettin de Giydin Alları Kırmızı Güllerin Sarı Tohumu M Malatya Malatya Bulunmaz Eşin Mevlam Bir Çok Dert Vermiş Mezire'den Çıktım Şafak Işılar N Nazlı Yârdan Bana Bir Haber Gelmiş Ne Hacıyız Ne Hocayız O Odaları Çamdan Direk P Pencereden Kar Geliyor Pınar Seni Neydip Neydip Netmeli Pınara Gel ki Görem S Sarı Çiçek Sarardıyı Dağları Sazımdaki Tel Ağlar Sohu Dibinde Kuzu Y Yine Havalandı Göğnümün Guşu Yüce Dağdan Bir Yol İner Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter Ç Çiçekten Harman Olmaz Ü Üç Beş Âşık Cem Olmuşlar Bir Yere İ İki Keklik Seke Seke Ş Şu Dağları Delmeli Şu Dünyada Adem Oğluyum Dersin Aylin Demir 1990 senesinde İstanbul Bakırköy'de dünyaya geldi. 2024 yılına göre 34 yaşındadır. Aslen Tunceli'li olduğu biliniliyor. Müziğe küçük yaşlarda ilgi duyan sanatçı, İzmit Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı'nda müzik üzerine eğitim aldı. Daha sonra da Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü'nde lisans öğrenimini tamamladıktan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Pedagojik Formasyon eğitimini bitirdi. Sanatçı yaklaşık 15 yıldır ve günümüzde de düğün, konser vb. organizasyonlarda sahne almakta. Aylin Demir, 2020 yılında ilk single klip çalışması 'Kimbilir' adlı şarkısı ile milyonlarca kişiye ulaştı ve büyük bir ilgi gördü. Müzik yaşamına emin adımlarla ilerleyen sanatçı, çok yakında yeni projelerle dinleyicilerinin karşısına çıkacak. Aylin Demir Müzisyen Genel Bakış Şarkılar Dinle Albümler Videolar Delalım Delalım · 2023 Eşarbını Yan Bağlama Eşarbını Yan Bağlama · 2023 Kınayı Getir Aney Kınayı Getir Aney · 2022 Karadut / Bahçenizde Gül Var mı / Al Yarim Karadut / Bahçenizde Gül Var mı / Al Yarim · 2022 Urfalıyam Ezelden Urfalıyam Ezelden · 2023 Silfanlım Silfanlım · 2022 Tellocan Tellocan · 2023 Narini · 2023 Müjgan · 2024 Malatya Bulunmaz Eşin Malatya Bulunmaz Eşin · 2023 Bir Çift Güvercin Olsam Bir Çift Güvercin Olsam · 2023 Bahçenizde Gül Var Mı Bahçenizde Gül Var Mı · 2022
0 notes
Text
Hastane Yatakları: Hastaların Konforu ve Sağlığı İçin Önemli Bir Ekipman
Hastane yatakları, hastaların konforunu ve sağlığını ön planda tutan önemli ekipmanlardır. Bir hastanede kalış sürecinde hastaların rahatlığı ve uygun bakımı, hızlı bir iyileşme süreci için temel unsurlardır. Bu noktada, uygun hastane yataklarının seçimi ve kullanımı büyük bir önem taşır. Bu makalede, hastane yatakları hakkında önemli bilgileri sizinle paylaşacak ve hastane ortamında hastaların konforu ve sağlığı için dikkate alınması gereken faktörlere değineceğiz.
Hastane Yataklarının Önemi ve Rolü
Hastane yatakları, hastaların konforu, güvenliği ve sağlıklı bir iyileşme süreci için kritik bir rol oynar. Doğru yatak seçimi, hastaların yatakta geçirdikleri süreyi rahat ve destekleyici hale getirir. Aynı zamanda, hasta bakımı için sağlam bir temel sağlayarak sağlık personelinin görevlerini daha etkili bir şekilde yerine getirmesine olanak tanır.
Hastane Yataklarının Hastalar İçin Sağladığı Avantajlar
Hastane yatakları, hastaların bir dizi avantajdan yararlanmasını sağlar. Bu avantajlar arasında basınç yaralarını önleme, hareketlilik ve pozisyon değiştirme kolaylığı, hasta güvenliği ve dolaşımın iyileştirilmesi sayılabilir. Ayrıca, uygun yatak seçimi, hastaların ağrılarını hafifletir ve konforlarını artırır.
Hastane Yataklarında Konforun Önemi ve Etkileri
Hastaların konforu, iyileşme sürecini olumlu yönde etkiler. Hastane yataklarının konfor özellikleri, hastalar için önemli bir faktördür. Yatakta rahat hissetmek, stresi azaltır, uyku kalitesini artırır ve psikolojik olarak hastaların iyileşme sürecine olumlu bir etki yapar. Konforlu bir yatak, hastaların dinlenmesini sağlar ve enerji toplamalarına yardımcı olur. Ayrıca, yatağın ayarlanabilir özellikleri sayesinde hastaların pozisyonlarını değiştirmeleri ve desteklenmeleri mümkün olur.
Hastane Yataklarında Güvenlik ve Hasta Bakımı
Hastane yatakları, hastaların güvenliğini ve bakımını sağlamak için tasarlanmıştır. Yatak kenarlarındaki yan korkuluklar, hastaların düşmelerini önler ve güvenli bir ortam sunar. Ayrıca, yatağın düzgün bir şekilde kilitleme mekanizmalarına sahip olması ve kolayca hareket ettirilebilmesi önemlidir. Temizlik ve hijyen standartlarına uygun olarak tasarlanmış yataklar, enfeksiyon riskini azaltır ve hastaların sağlığını korur.
Hastane Yataklarının Çeşitleri ve Özellikleri
Hastane yatakları, farklı çeşitlere ve özelliklere sahiptir. Ayarlanabilir yatak başlığı ve ayak ucu, hastaların rahat bir pozisyon bulmalarını sağlar. Basınç dağıtımı için hava veya köpük dolgulu yataklar tercih edilebilir. Ayrıca, bazı yataklar dönme, yükseklik ayarı ve Trendelenburg pozisyonu gibi özelliklere sahiptir. Hastanın ihtiyaçlarına ve tedavi sürecine göre uygun yatak seçimi önemlidir.
Hastane Yataklarında Hijyen ve Temizlik İlkeleri
Hastane ortamında hijyen ve temizlik büyük bir önem taşır. Hastane yatakları, kolay temizlenebilir ve dezenfekte edilebilir malzemelerden yapılmış olmalıdır. Ayrıca, su geçirmez ve antibakteriyel yatak örtüleri kullanmak enfeksiyon riskini azaltır. Yatağın düzenli olarak temizlenmesi ve bakımının yapılması, hijyen standartlarının korunmasını sağlar.
Hastane Yatakları Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken Faktörler
Hasta yatağı seçimi yaparken dikkate almanız gereken bazı faktörler vardır. Bunlar arasında hasta ihtiyaçları, yatağın ayarlanabilirlik özellikleri, güvenlik önlemleri, yatak malzemesi ve konfor düzeyi yer alır. Ayrıca, bütçeniz, bakım ve onarım hizmetleri gibi faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Hastanenin özel ihtiyaçlarına ve hasta profilinin gereksinimlerine uygun bir yatak seçmek, hastaların konforunu ve sağlığını en üst düzeyde tutmak için önemlidir.
Hastane Yatakları ve Hasta Yönetimi
Hastane yatakları, hasta yönetimi sürecinde önemli bir rol oynar. Doğru yatak seçimi, hastaların mobilitesini artırır, transferlerini kolaylaştırır ve sağlık personelinin bakım sürecini daha etkili hale getirir. Ayrıca, yatakların hastane altyapısı ve diğer tıbbi cihazlarla entegre edilebilmesi, tedavi sürecini iyileştirmeye yardımcı olur.
Hastane Yataklarında Teknolojik İlerlemeler ve İnovasyonlar
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hastane yataklarında da çeşitli inovasyonlar gerçekleşmektedir. Akıllı yataklar, hasta monitörleme sistemleri, hava basınçlı yatak teknolojisi gibi yenilikler, hastaların konforunu ve sağlığını artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu teknolojik ilerlemeler, hasta bakımının daha etkin ve güvenli bir şekilde yapılmasına yardımcı olur.
Hastane Yataklarının Bakımı ve Onarımı
Hastane yataklarının düzenli bakımı ve onarımı, uzun ömürlü ve güvenli bir kullanım sağlamak için önemlidir. Yatak mekanizmalarının düzgün çalışması, tekerleklerin kontrolü, elektrikli parçaların test edilmesi gibi rutin bakım işlemleri yapılmalıdır. Ayrıca, yatakta herhangi bir sorun tespit edildiğinde hızlıca onarım yapılmalı ve hasta güvenliği sağlanmalıdır.
Hastane yatakları, hastaların konforu, güvenliği ve sağlıklı bir iyileşme süreci için önemli bir role sahiptir. Uygun yatak seçimi ve doğru kullanımı, hastaların rahatlığını ve bakımını sağlar. Hijyen, konfor, güvenlik ve teknolojik ilerlemeler göz önünde bulundurularak hastane yatakları tercih edilmelidir. Ayrıca, düzenli bakım ve onarım süreçleriyle yatakların uzun ömürlü kullanımı ve hastaların sağlığı korunmalıdır. Hastane yatakları, hasta bakımında vazgeçilmez bir unsurdur ve hastaların iyileşme sürecine olumlu katkı sağlar.
3 notes
·
View notes
Text
5
Styks kendini parlak renklerde kristallerden yapılmış tanıdık bir sarayda bulunca gözlerini sımsıkı kapattı.
Tüylerini diken diken eden o tanıdık sesi duyunca daha da sıkı kapadı gözlerini. Bütün bunların bir kâbus olabilme ihtimaline sarılmıştı adeta.
Oysa Titan Pallas küçük çenesi, geniş ve açık alnı, etrafı siyaha boyalı açık kahverengi gözleri, yere hafifçe meyilli ucu sivri olan dar, uzun burnu, keçi sakalı, boynunun beş parmak aşağısına kadar uzanan uçları hafif dalgalı koyu kahverengi saçları ile capcanlı karşısında, alıştığından farklı bir tarzda ve modern kıyafetler içinde idi. Deri bir pantolonun üstüne uzun, ayak bileklerine inen siyah bir ceket giymişti. Önü açık ceketinin içinden beyaz teni, kasları görünüyordu. Belirgin köprücük kemiklerinin ortasından sarkan pek çok kolyesi vardı. Beş metre boyundaki Titan tahtından olanca heybetiyle kalkıp Styks'e kibarca elini uzatınca, Styks bu teklifi görmezden gelerek kendi başına ayağa kalkıp üstünü silkeledi.
“Görüyorum ki benden çekiniyorsun sevgilim, olması gerektiği gibi.”
"Senden af dileyecek değilim Pallas, uzunca zamandır sevgilin de değilim..." Styks'in sesi Pallas'ın aksine oldukça sertti. Titan ise ağırdan alıyor ve hafif alaycı konuşuyordu.
"Demek gençliğindeki suretine döndün güzelim? Ama saçların kahverengi olmuş. O güzel, gümüş saçların bir ölümlü ile kirleneceğini bir bilseydim..."
"Saçlarım hala güzeller. Beni beğenmesini istediğim kişi beğendiği sürece, diğerlerinin fikirleri bir toz tanesinden dahi değersiz."
"Ah, hep bu kadar kaba mıydın?" Dev titan şaşırarak kaşlarını kaldırdı.
" Bilmiyorum..." Styks hem suçlu hem güçlü tavrından vazgeçmek konusunda kararsız kalmıştı. Biraz rahatlamak için dolaşmaya başladı. Pallas bunun üstüne dev formundan, normal boylarına gelmiş ve onun arkasında yavaşça yürümeye başlamıştı.
"Styks, seni hep sevdim. Seni affetmeye hazırım. Kimsenin seni benden almasına izin verecek değilim." Pallas uzun saçlarını geriye savurup Styks'in önüne gitti.
"Nyzelos, inciyi getirecek. Beni kurtarmak için."
“Seni tam olarak neyden kurtaracak, Styks?” Bu lafına içerlemiş olmalıydı, hafifçe eğilerek Styks’in gözlerine bakmaya çalıştı.
“İstemediğim bir hayattan.” Soğuk bir sesle bu cevabı verirken kafasını dışarı çevirdi.
“Gerekirse onla savaşırım!”
Styks iç çekip uzaklara bakarak cevaplamıştı.
Titan camdan bakan Styks'in yüzüne dokundu, irkilip geri çekilince suçlu bir hisle hafifçe yumruğunu sıkıp geri çekti.
“Sana hiç dokundu mu Styks?” yüzünde melankolik bir hava hakimdi şimdi. Kavisli kaşlarını umutsuzluk ile çatmış ve boğazındaki yumruyu geçirmek için yutkunmuştu.
“Bu seni ilgilendirmez.” Styks Pallas'a arkasını dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Fakat titan ona yetişip omzundan tutarak önüne geçti ve devam etti. “Seni öptü mü?”
“Evet, öptü. Ben de onu öptüm. Üzgünüm Pallas, hayatımın en güzel öpücüğüydü.” Styks bu sorgu olayından bıkmış gibiydi fakat bu söylediklerine kendi de pişman olmuştu. Arkasında kalan Pallas bu küstahça laflar üstüne çileden çıkmış ve bağırmaya başlamıştı.
“BUNU BANA NASIL YAPARSIN STYKS! Bana iki kere ihanet ettin! Savaşta, titanlara karşı ihanetini affetmişken gidip bizzat bana, evliliğine ihanet ettin!” Kaşlarını çatmış ve bağırmıştı. Tahtın yanındaki kristal sehpayı tekmeleyip duvara savurmuş, tuzla buz olmasına neden olmuştu.
“Pallas NEYİ KABULLENEMİYORSUN artık!” Styks de bağırmış ve iyice uzaklaşmıştı.
Pallas hiçbir şeyi dinlemiyor gibiydi, delirmiş gibi gözlerini açmış, haykırıyor ve Styks’e doğru yürüyordu.
“Beni neden sevmiyorsun! Her zaman sana bağlı kaldım! Yüce Gaia şahit, Tartaros’ta dahi adını sayıkladım! İhanetlerini affettim! Güçlüyüm! Çirkin değilim! BENİ SEVMEN GEREK!” Styks’e yaklaştı ve yaklaştıkça gözlerindeki nefret sönmüştü. Styks şimdi ona dönmüş ve gözlerine bakıyordu.
“Beni tekrar seveceksin Styks. Söz veriyorum.” Pallas'ın da Styks gibi gözleri dolmuştu. Fakat deli gibi bakıyordu. Yavaşça yaklaşıp çenesinden nazikçe kaldırıp yüzüne baktı. Bir şeyler görmeye çalışır gibi bakıp Styks’in dudaklarını öptü. Styks onu itmemişti. Fakat karşılık vermeyince titan geri çekildi.
Koyu kahverengi gözündeki damla irileşip yanağından aşağı aktı. “Ölmüştün” Dedi Styks ağlayarak. “Ölmüştün sen…”
“Belki de ölü kalmalıydım” dedi titan, sesi artık daha kontrollüydü. “İstediğin yere gidebilirsin.”
Styks, Pallas’ın sesinde, kederin yanı sıra kendine yönelik olmayan bir nefret hissediyordu. Her ne kadar bundan tedirgin olsa da karşısındaki kişinin sevgisinin, yaptığı yanlışa verdiği tepkiyi olumlu etkilemesine sevinmişti.
****
Korkulu, şüpheli fakat vazgeçmeyeceği belli olan gözleriyle ileriye bakıyordu Lena. Elindeki solgun haritaya bir göz attı. Atı şahlanmış, tüm hızıyla koşuyordu. Atın boynuna sıkıca sarıldı. Şakaklarına doğru soğukça akan damlaların hepsinin ter olmadığını biliyordu, göz yaşlarının hızlı gitmekten olmadığını biliyordu. Areliana'nın başının dertte olduğunu düşünüyordu. Areliana'nın kendine yeteceğine, kendini koruyacağına inanmak istiyordu. Sözlerine ihanet etmeyeceğine…
Elinde sıkıca tutmuş olduğu haritanın kırışan yerleri açılınca açık renkli çizgiler oluşturacak hale gelmişti. Fakat yol hala net olarak görünmekteydi. Hızla gidiyordu, atın kanatlarının hışırtısı ve melodik nefes alışverişlerini duymak istedi. Etrafı duymak istedi. Fakat düşünceleri bağırıyor, umutsuzlukları buna izin vermiyordu. Dünyayla arasına buzdan bir dağ koymuştu. Bu dağ istese de erimeyecek kadar büyük, çığlar oluşturabilecek kadar tehlikeli ve bu çığlar öldürecek kadar kuvvetliydi. Lena, atıyla ne kadar hızla giderse gitsin, bundan kaçamazdı ve bunu bilmek, umutsuzluklarının başlıca sebebiydi.
Yine de bir süre, kısa bir süre susturdu düşüncelerini; çünkü çok kısa bir süre için, onu kollarına aldığında duyduğu hissi hatırladı. Akabinde hayatında kötü olan her şey sadece bu düş süresince uzaklaştı. Fakat hemen sonra bunun getirdiği umutsuzluklar onu tekrar istila etti.
At yavaşlayınca Lena, kafasını kaldırıp kollarını gevşetti. Vücudunun yol boyunca kaskatı kesildiğini o zaman fark etti. Yüzünde uzun zamandır alıştığı durumun, vücuduna da hakim olmasının sebebini titremeye başlamasına dayanarak heyecana bağladı.
Kristal Şato'yu görünce hayranlıkla yutkunup hafifçe açılan ağzını kapattı. Şatoya dikkatle bakarken ayakları onu kapıya sürüklüyordu. Kapıdaki koyu yeşil kıyafetli muhafızların inanamazmış gibi yüzüne baktığını, ancak onlarla konuşması gereken mesafeye gelince fark etmesini sağlayan şatodan hala gözlerini almakta zorlanıyordu.
***
Nyzelus Malik, suya daldığı zaman bunun ne kadar rahatsız edici ve korkunç olduğunu hiçbir zaman yeteri kadar tahmin edemediğini anlamıştı. Nefesini yanlış zamanda almış, ciğerlerinin yarısını suyla doldurmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu, batmamak için çırpındı, fakat bu tecrübesiz çırpınmalar onu daha derine çekmekten başka işe yaramadı, yanlışlıkla teneffüs ettiği suyu çıkarmak için elinden geleni yapan vücudunu kasmayı bırakıp tüm gücüyle öksürdü. Öksürdükten sonra burnunun dip kısımlarından alnına doğru giden sızlamaya yabancıydı. Suyun içinde her şey bulanık, yabancıydı. Gözleri hafifçe kararmaya başlamıştı, artık tamamen bitkin düşmüş ve çırpınmayı bırakmıştı. Birden etrafını saran parlak Nymphe'leri seçebildi. Bir nympenin ellerini kavuşturup balon oluşturduğunu, diğerlerinin ona katılıp onu içine alacak kadar büyük, mavimsi ışık saçan bir alan oluşturduğunu fark etti, büyülü balonu oluşturmayı başlatan nymphe derinden gelen, narin sesiyle konuştu.
"Neden buradasın ve neden bizden kaçıyorsun yakışıklı?"
Ağzını sımsıkı kapatmış ve yüzünün kaskatı kesilmiş olduğunu o an fark etti Hades'in oğlu. Büyülü alanın hava dolu olduğunu yapıldıktan ancak birkaç saniye sonra fark edecek kadar nefessiz kalmıştı. Derin derin nefes almaya ve aynı anda öksürmeye başladı. Öksürüklerinin şiddetiyle boğazında kuru bir acı oluşsa da kendine hâkim olamıyordu. Nefesi bir nebze düzene girmiş fakat hâlâ sık ve derindi.
“B-ben, bir şey, Bir şey arıyordum da.” Öksürükler sonrasında sesi biraz çatallı çıkmıştı.
"Peki tatlım, fakat neden kaçtığını söylemedin hala" diyerek göz kırpmıştı diğerinden daha açık yeşilimsiliğe sahip bir Nymphe meleze yaklaşırken.
"Hemen sırnaşama Myden, senden hoşlandığını nerden biliyorsun? Belki daha dolgun kadınlara ilgi duyuyordur bu esmer şeker!" Bunu söylerken vücuduna dikkat çekecek bir hareket yapmıştı uzun saçlı şişman Nymphe.
Melezin morarmaya başlamış dudakları hafifçe titriyor ve yüzü de her zamankinden solgun görünüyordu.
"Ben, şey... Ben... Üzgünüm fakat ben hiçbirinize ilgi duymuyorum" diye konuştu bitkin bir ses tonuyla, aynı zamanda etrafta gözleriyle inci için bakınıyordu.
“Ah, öyle mi! Nedenmiş!” dedi sabırsızca kısa boylu olan.
“Styks’e! Büyük büyük Ablanız Styks'e aşığım” Dedi onlardan kurtulmak pahasına her şeyi göze alabilecek bir bıkkınlıkla.
Fakat sevdiği kızın isminin bıraktığı bu etkiyi beklemiyordu. Nymphe'ler biraz geri çekilip içinde Styks kelimesi geçen pek çok cümle kurdular. Yüzlerindeki ifadeyi seçemiyordu Nyzelos, bazıları ürpermiş bazıları ise şaşkındı.
"Fakat tatlım, o senden binlerce yaş büyük! Hem de yakıcı! Ölümcül o! "
“Styks ile doğru düzgün sevişemezsin bile bebeğim, o senin insan bedeninin dayanamayacağı biridir…” Bunu söyleyen turuncu tenli nymphe omuz silkip kıkırdamıştı
"Bırakın orasını da biz düşünelim değil mi? " diye çıkıştı Nyz, bu ses tonunu beklemiyordu kendinden. Styks'e karşı laf edilince yaptığı şeylerin hiçbiri kontrollü değilmiş gibiydi, fakat aynı zamanda tamamen içtendi.
“Bize karşı terbiyesizlik yapmak akıllıca olur mu melez? Hele ki suyun 3 metre altında, bizim büyümüzle hayattayken!” Diye sitemle konuştu tekrar tombul Nymphe. Aynı zamanda gözlerini kocaman açmış, Hafifçe Nyz'in üstüne gitmişti.
Bunun üstüne melez yüzüne şımarık bir gülümsemenin yayılmasına izin verdi ve yüz ifadesine uyan bir ses tonuyla Konuşmasına başladı.
“Aslında ben, buraya gelmek istememiştim. Gördüğünüz gibi yüzmeyi bilmiyorum. Fakat Styks, orada benim kardeşlerim var. Onlar mutlaka seni koruyacaklardır" dedi. Bunu neden yapacağınızı sorduğumda ne dedi biliyor musunuz?
Nymphe'lerin bu gergin soruya yanıtları ya biraz da köşeye çekilip kocaman açılmış gözleri ile iki yana kafa sallamaları ya da yutkunmalarından ibaretti. Nyzelos bu etkiden hoşlanmış olsa gerek ki sözüne devam etti.
“Çünkü, benim olan bir şeye zarar vermenin sonucunu öğrenmek istemezler, demişti.” Nymphe’lerin tedirgin bakışları ve birbirlerinin kulaklarına fısıldamalarına iyice kendini kaptırmıştı Nyzelos. “Sevgilim. Ah, şimdi beni bekliyordur. Kızlar, şu büyüyü benim peşimden sürüklerseni sevinirim. Aramam gereken bir inci var da!”
Nyz, bu beyaz yalanlardan beklediği tepkiyi almıştı. Nemflerin büyü alanı nereye gitse onu takip ediyor, nefes almasına yardım etmesinin yanında yaydığı ışıltı sayesinde aramayı kolaylaştırıyordu.
Ve sonunda mercanlarla dolu bir kayalığın alt kısımlarında, Beyaz bir mercanın alt dalına düşmüş ceviz boyutlarındaki inciyi gördü. Görmeyi beklediğinden farklı renkte olmasına rağmen, özel incinin o olduğunu anlamak zor değildi. Öyle bir inciydi ki, üstündeki dumanlı görünümü, lacivert, yeşil, mor ve koyu turuncunun renk geçişlerinin gece gökyüzünü andıran görüntüsünü hayranlıkla bir süre izledi Nyz. Sedefli parlaklığı seçilmese inciden çok, minicik bir gezegene benziyordu bu şey. Nyzelos yavaşça elini uzattı sonra vazgeçip uzunca bir dal alıp inciye yaklaştırdı, bir tuzak olup olmadığını yokladıktan sonra elini uzattı, incinin vücuduna yayılan soğukluğu tüm tüylerini diken diken etti. Sanki inci ile bütünleşmiş gibi hissetti bir an. Bu anı dağıtan ise Nymphe'lerin gürültüsü oldu, az önce durdukları yerden su yüzüne çıkmaya başlayanlar ve telaşla etrafa bakanları görünce endişelendi. Bir Nymphe ona doğru hızla yüzüyordu. Nyzelos derin bir nefes alıp hançerine elini uzattı, her şeye karşı kendini kollamaya hazırdı.
0 notes