Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Bugün nöbetçiyim. Gecenin son çeyreği, uyandım. Etrafı kolaçan edip açık kalmış muslukları ve lambaları kapattım. Kendimce hasenat işlemiş oldum. Seyyiatlarımdan bir parça koparıp da azaltır mı acaba diye düşündüm. Baktım ki bu zaten vazifem. Sonra yatağıma uzandım döndüm durdum uyuyamadım. Bu cümleyi yazarken de "döndüm durdum" şarkısı geldi aklıma ne alakaysa. 'İnsan yalnız kalınca çok kalabalıklaşıyor' her telden bir ses çıkıyor. Uyuyamadım evet. Ruhum rahatlamasa da bedenim ve özellikle de zihnim yorulsun niyetiyle bir şeyler karalayayım da uykum gelsin dedim. Hayal dünyam o kadar geniş ki ve dahi bu hayal aleminde o kadar takılı kalıyorum ki gerçek dünyaya dönmek acı veriyor bana. Aslında gerçekliğime. Amacı dünyaya, kalbi faniye, iştihası günahlara dönük; hakikatleri de ayan beyan gören bir benlikle yaşamak beni çok yoruyor. İnsan neden yetinemezki ya? Suçlu ben miyim yetinmeye çalıştıklarımda mı? Biliyorum tabi bunların hepsi imtihan. İmtihan tabi de sorgulamayayım mı? Marifet merakta gizlidir. Öğrencilerime hep derim. Çekinmeyin sorun kendinize: Allah var mıdır? Ahiret var mıdır? Gönderiliş gayemiz ne? Az bir günahıma bu kadar büyük azap reva mıdır? Neden hep benim başıma geliyor bu tür olaylar? Korkmayın ama ön yargısız sorun kendinize. Sorun ki cevaplar ortaya çıksın. Cevaplar sizi insan eder ve hakikî bir Müslüman. Sorgulamadan yaptığınız her teklifi kabul, taklitten öteye gitmeyecektir. Allah her şeyi hikmetle yaratmıştır. Elbette bütün suallerinizin ve vesveselerinizin cevapları vardır. Yalnızlık pek bi kalabalık oluyor dedim ya işte. Konulara bak, Daldan dala atlamışım. Gündüz yaşadığım bir konuya da girmeden edemeyeceğim. Sonra asıl meselemize geçebiliriz. Belimi incitmişim. Tedavi için yazılan son iğnemi yaptırmaya gittim. Hemşirenin uygulama yaklaşımı çok ilginçti. Kendimi bebek hissettim. " Açıyorsun, şimdi iğneyi batırıyorum, aslında batırmıştım, acımadı bak, kanama da olmadı, pamuğu bastırıyorsun, iki dakika dinlenip sonra kalkıyorsun. Okulda öğrendiklerini, teori bilgilerini seslendirerek uyguladı. Çok ilginç, sivri sineği ısırığı kadar dahi acımadı. Şaşırdım. Beni manüple ederek acı hissetmememi sağladı. Ne diyor bu ya! diye düşünürken kendimi salıvermişim kasmadan. Sevdim bu yöntemi. Allah gerek etmesin öyle ya da böyle kimseciklere. Evet asıl konumuza geçebiliriz. O kadar uzun yazdım ki kimsenin okuyacağını zannetmiyorum da maksadım zaten yazarak bir parça kendim rahatlamak. Dip notu da düşerken öğrencimin sınavda bana yaptığı komplo geldi aklıma. Sınav sorularının cevapları uzunca idi. Öğrencimin birisi o uzun cevabın içine not iliştirmiş. Fikret Hoca acaba bu uzun cevapları okuyacak mı? Okumazsa yüz verecektir bana okursa bu sorumun cevabını çizecektir. Risk alıyorum yazmış. Öğrenciyi tanımasam çekerdim odama bu ne ukalalık diye başlardım tepeden konuşmaya. Ama öğrenci halis bir çocuk. Benim gibi bazen bir parça dürtüleri oluyor. Herkesin de var da işte o dürtüleri dillendirme kontrolünü herkes yapamıyor. Beni reelde tanıyanlarda bilir. Bazen sorulmaması gereken absürt sorular sorarım. Özelmiş, tüzelmiş, kişiselmiş. Ben sorarım. İster cevap bulsun isterse tepki göreyim. İçimde tutamıyorum.
Konumuz neydi ya? Dur geriden okuyarak geleyim. Aslında konu derinmiş. İnsan neden tatmin olmaz ki? Yoruldum. Kısaca kendimce cevaplamaya çalışıp ana fikrimiz olan uyuma moduna geçmeye çalışayım. Said Nursi Hazretleri manaca şöyle der: "İnsan nefsi, his ve heves ile hareket eder, his ve heves hazır lezzete mübteladır, akıbeti görmez. Dolayısıyla sonraki zaman için değil anlık mutluluğu daha çok arzular. Yine bir başka yerde derki. İnsanda doyumsuzluk damarı vardır. Sürekli helmin mezid der. Yani daha yok mu? Yakaladığı mutluluğa bakmaz hep daha fazlasına odaklanır. Ve insan müecceldir. Aceleci. Bugün bir dilim baklavayı yarın yiyeceği on dilim baklavaya tercih eder." Evet mesele bu olsa gerek. Bugün verilenle tatmin olmamak yarın daha güzellerinin verileceği hakikatına kulak tıkamak. Halbuki insana verilen envai çeşit hissiyatlar binlerce latifeler bu dünya için verilmemiş ki. Burada bir kaç latifenin mutmain olması kâfi. Bu kadar derin dizayn edilmiş mahiyetteki ruh beden kalp birlikteliği ancak saadeti ebediyede tam tatmin olacaktır. Burada nasip olmaması oraya talibiyeti artırmak içindir vesselam.
Her yazımdan sonra imla, cümle düşüklüğü, harf hatası gibi noktaları düzelterek paylaşımımı yapardım. Bunda yapmayacağım. Uğraşmak zor olacak. Elimdeki telefonda, telegramdaki kayıtlı mesajlarım kısmında karalamamı yaptım böylece de paylaşıyorum. Okuyan olur mu bilmiyorum. Yazıdaki kopukluğun, konuların alakasızlığının farkındayım affola. Özellikle bu ve bütün paylaşımlarım kendi kendime hasbihalimdir. Yaşantısında benzerlik bulanlar istifade ediyorlardır belki.
,
28 notes
·
View notes
Text
Şimdiki aklım olsa diye başladığımız her şeyin sonuna bir ahh koyuyoruz. Olan olmuş. Olmuşta hayır vardır demeye bir türlü kendimizi ikna edemiyoruz. Diğer türlü ahlarla vahlarımızı artırırsak sanki düzelecek mi her şey. E madem hastasın kanser nevinden dertlerin var. Dert vereni bulda ( O'nun zâtından başka her şey yok olup gidicidir. - Kasas 88 ) dertlerin sürura inkılab etsin ya! Geçici güzelliklerin ve dahi fırsatların kaçmasına enin edip ah çekiyorsun da ebedi saadete pek bir iştihasız duruyorsun. Âkıl isen saadeti ebediye uğruna gayret et. Orada ne gam var ne keder.
33 notes
·
View notes
Text
Gençtik, dinçtik, ayaklarımız daha sağlam basıyordu yere. Yaş kemale erdikçe rüzgarın önünde yaprak misali, ihtimaller peşinde savrulup gidiyoruz işte.
42 notes
·
View notes
Text
Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin,
Bülbül hâmuş, havz tehî, gülistan harâb.
– İzzet Molla
(Âlemin öyle bir bahar mevsimine geldik ki; Bülbül susar, havuz boş, gülbahçesi harâb olmuş!..)
'
38 notes
·
View notes
Text
Hamurun, yoğurdun, peynirin, turşunun, konservenin, sirkenin... olgunlaşmaları için şartları ve vakti var. Hakeza lezzetin, sevginin ve vuslatın da. En güzel kıvam hangi vakitte? Nerede? Zamanında gerçekleşmeyen, sonra da gerçekleşmesin. Maya tutmaz. Ya zehir olur ya da acı ve ekşi...
'
44 notes
·
View notes
Text
Bana nasıl dayanıyorsun diyorlar.
"İmkansız" diyorum.
İmkansıza çabayı da kendimde bulamıyorum. Ümitsiz olunca dayanmak zorunda olduğumu hissediyorum. Yoksa çok acılar çekeceğim. Ağrı eşiğim çok düşük. Dolayısıyla bende hasıl olan tahribat çok fazla oluyor.
'
#fikret i̇.#kadrajım#unutursun Abdurrahim#unutmak zorundasın Mihribanım#İkisi de göçtüler bu alemden. Onlar gibi ötelelere ötelemek en güzeli
44 notes
·
View notes
Text
Her şey sükût etti.
Ortalığı derin bir çığlık kapladı.
Sakinlik, sanıldığı kadar pek de sakin olmuyor.
Susturamıyorum kulağımda yankılanan bu çığırtıyı.
53 notes
·
View notes
Text
Bazen, günlerce karanlıkta tutulmuş boğanın güneşe koşması nevinden bir lezzet peşinde o kadar hırsla koşuyoruz ki gözümüz hiç bir şeyi görmüyor. Gecemiz gündüzümüz o oluyor, ülkümüz o. O lezzet uğruna öyle şeyleri fada ediyoruz, öyle şeyleri ezip geçiyoruz ki madden ve manen bize dur diyen çevre, camia, aile ve Allah'ın telkinleri de dahil hiç kimseyi dinlemiyoruz. Buna mukabil mutluluğu, lezzete kavuşunca yakalayacağımızı zannediyoruz. Yaratan'ın razı olmadığı, yaratılanların mağdur olup ah ettikleri bir lezzet, lezzet olur mu? Nimet nıkmet olur, o lezzet elem. Ve dahi o hata sadece lezzetin zeval bulmasıyla neticelenmeyecek. Onun uğrunda gaflet gösterip girişilen tüm eylemlerin ve kırılan kalplerin de hesabı sorulacaktır. Bir lezzet uğruna cennet kaybedilebileceği gibi cehennemde de yerimiz ihzar edilecek. Akıllı ol ey nefsim! Said Nursi Hazretlerinin de dediği gibi: "Hem dünya madem fanidir, değmiyor alaka-i kalbe."
39 notes
·
View notes
Text
Dün Kilis'e gittim. Hem bir kaç teneke zeytin yağı alayım hem de satılık bir tarla varmış ona bakayım dedim. Yağları aldım da tarla kafama yatmadı. Bu vakte kadar hep yanlış yatırımlar yaptım artık getirisi kısa vadede olan bir şeyler bakıyorum. Derler ya "on yıl da amorti etmeli." Hem derler ya "av kazana yakın olmalı" diye. Ne bana yakın idi ne de kısa vadede kendini amorti edebilecek düzeyde bir tarlaydı. Kırkı aşıyoruz. Bana bu yaştan sonra on sene dahi uzun bir süreç.
İnsan ilişkileri de bir parça böyledir aslında. Uzakta isen zamanla unutulursun. Kavuşma olayı uzun zaman sonra ise hevesi kırılır insanın. Hele de ihtimalli bir ilişki ise kısa zaman sonra büsbütün sönmeye yüz tutar duygular. Tutmak da zorunda. His, heves, nefis, arzular mukabele görmediği yerlerden kaçarlar. İmkansız gördüğü yere de yaklaşamazlar. Aşk, uzaktan da yaşanır, dost görüşmesen de dostun olarak kalacaktır itirazında bulunanlar zamanla bunun böyle olmadığını bil müşahade anlayacaklardır. Zaman mevhumu bizim için önemli olmasa idi Cennet'te hem de en güzel sekilde olacak kavuşmaları yana yakıla bu tarafta şiddetle talep etmezdik. Hatta Cennet'e mukabil burada hırsla istemezdik.
37 notes
·
View notes
Text
Sevdiğinizi zannettiğiniz birisi için bina ettiğiniz sevgi, başka birisinin hayatınıza girmesiyle tarumar olur. Hakikat gösterdi ki aslında onu sevmiyormuşsunuz. Şimdikini sevmemizin sebebi gelecek olandan haberimizin olmamasıdır. Kalbi tam mutmain edecek Aşk-ı Hakikî'yi bulana kadar bu böyle bumerang gibi tekrar edip duracaktır. Bir de şu husus var: mübtela olduğumuz şeye karşı duyulan duygu, aşk değildir. Ama onu görmeden, sesini işitmeden duramıyorum? Her mübtela olduğuna, tutkuyla bağlandığına aşıksa insan o halde sigaraya, alkole, uyuşturucuya... bağımlı olduğu her şeye de aşıktır demeliyiz. Halbuki bunları bırakmak için her yolu deniyor lakin bırakamıyor. Velhasıl insan, bazı şeylerde içine düşmüş çıkamıyor.
40 notes
·
View notes
Text
Kimseye izhar edemediğim, bilinmesinden çekindiğim eksik bir yanım var. O, tamamlanmadığı için diğer bütün işlerim eksik kalıyor hep.
#
54 notes
·
View notes
Text
Sevgili öğretmen arkadaşlarım, Gününüz mübarek olsun. Bereketle dolsun cepleriniz, kalplerinizden ise sevgi asla eksik olmasın. Çünkü mesleğimiz, sevmeden yapılabilecek bir iş değildir.
43 notes
·
View notes
Text
İnsan ne istediğini bilmeyen bir varlık. Varlık içinde yokluk yaşadığını düşünen bir adem. Hiçlik sınırında mümkin bir varlık. Her yaratılmış gibi. Silinmeye müteveccih mahbuplar peşinde hep; tatminsizliği bu yüzden. Aklen görmüyor ama farkında olmadan hissen biliyor sonlu bir varlığın kendine iyi gelmeyeceğini.
Herkesi sevelim ama Baki hesabına. Her güzele bakalım ama Cemil hesabına. Her lezzeti tadalım ama Rezzak hesabına ki faniler beka bulsun zailler ebedi olsun. O zaman mana kazanır, marifete vesile olur her mahluk.
54 notes
·
View notes
Text
Bir faniye aldanış...
Bir bahar mevsimi idi. Daha yeni filiz vermiştim toprağın üstünde, açık yeşil renkte. güneşi gördüm önce sonra da başka bir şeyi gözüm görmedi zaten. Ne kadar parlak, ne kadar sıcak idi hayran kaldım. Tüm gün ona bakarak vakit geçirdim. Mest eden güzelliği beni benden alıyordu. Hem tebessüm ediyor hem de içimi ısıtıyordu her daim. Günler haftaları kovaladı. Ona baka baka geçti bütün vakitlerim. Büyüttü beni koyu yeşile boyandım. Haftalar derken aylar geçti betim benzim sararmaya başladı sevindim önce, ona benzeyeceğim için. Sonra ürperti düştü yüreğime, enerjim kalmıyordu, takatten düşüyordum. Her ne kadar bağırıp çağırsam da etmiyordu artık hiç bir yardım. Oysa ben onun için ömrümü vermişim. Yeşildim, sarardım; filiz idim, saman oldum.
47 notes
·
View notes
Text
Yoruldum. Gerçekten çok yoruldum. Bedenimle ruhumun farklı istekleri arasında kalmaktan yoruldum. Mutmain olmayan nefsimden, bir türlü nâil olamadığım uçlarda gezen arzularımdan yoruldum. Nakıslıkta kemali arayan saf hallerimden yoruldum. Bıraksam kendimi kalkamayacak kadar taşıdığım yükler var üzerimde. Bana ait olmayan, alakasız durumlarla alakadar olmaktan yoruldum.
48 notes
·
View notes
Text
Merhaba dedim, merhaba dedi.
Sonra?
Sonra ne o seslendi ne ben cesaret edebildim.
.
54 notes
·
View notes
Text
Bir tebessüm etti, bir lahza bıraktı, birtek kelime sarfetti ve gitti. Zaten kalmaya imkan olmayınca gitmekten başka çaresi de yoktu.
.
50 notes
·
View notes