Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
'
Bir kaç gün herkesten ve herşeyden uzak
... inziva ...
'
29 notes
·
View notes
Text
Bomboş kalan sınıflar, öğretmenler odası ve okulumuz..
İçime buruk bir yalnızlık hüznü çöktü. Öğretmen arkadaşların ve öğrencilerimizin gitmesiyle ortaya çıkan ayrılık acısı değil. Yalnızlığın ve firakın dehşetini hisseden ruhumun hüznü bu. Başkasının cenazesinde herkes bu bahaneyle, kendi kaybettiği yakınına ağlar ya hani. Öyle bir hava esti işte ruhumu sızlatan.
44 notes
·
View notes
Text
Şu hayatta yük etmeyeceğim çoğu şeyi sırtladım. İstikbale yönelik emellerim de en büyük yüklerim oldu. Bana verilen sırları yük edindim, birilerinin hayat hikayelerini yük edindim. Verdiğim sözler yük oldu. Bir çiçeği sevdim, gözümün önünde soldu gitti, ömrümce acısı da yük olarak kaldı bende. Sevgim yük oldu, nefretim yük, firak acısı yük, vuslata erememek yük. Edinmeseydim bu kadar yükleri hayat daha güzel olacaktı belki. Haliyle yüklerim pranga oldu. Küçücük adımlarımda dahi bu yükler ağırlık yapıyor yürüyemiyorum. Ağız tadıyla ölemiyorum. Hastalığın keyfini süremiyorum. Özgürce hareket edemiyorum hiç bir zaman. Silkenemiyorum da yüklerimden. Öyle imtizaç etmişim ki onlarla, düşürürsem sırtımdan ben de düşerim toprağa o derece, o nevden bir bağ kurmuşum ben.
'
49 notes
·
View notes
Text
Acı çeken birinden muhabbet dahi beklemek bencilliktir. Karşı tarafı değil; tamamen kendini düşünmektir. İyileşmesine müsaade et. Sonrasında olacak olan olacaktır zaten.
'
68 notes
·
View notes
Text
Ben, hüznümde takılı kalmışım. Bahsettiğin o âla lezzetler de ne?
'
35 notes
·
View notes
Text
Parmağıma diken batsa, bütün bedenim o acıda takılı kalıyor. O acıdan daha büyük bir acı yokmuş hissine kapılıyorum. Ya iki aydır çektiğim bel ağrısı! beni bir kaç sene erken yaşlandırdı sanki. Doktorlar da beni ilaç şirketlerinin kobayı gibi kullanıyorlar. Kortizondan, kas gevşeticilerden, morfine kadar envai çeşit ilaç verdiler. Şu yarı yıl tatili gelsin de neticeye ulaşana kadar doktor doktor gezeceğim bakalım. Dualarımda bile sağlığımı, diğer taleplerimden önceye koydum. Zaten Şafi'dendir muradım, maddi müracatlar tevekkül babından. Canım rahat olmayınca düşüncelerimi dahi kontrol edemiyorum. Geleceğe dönük planlar desen, yarınımı planlayamıyorum. Kalbimdeki muhabbetlere ise hiç mi hiç odaklanamıyorum. Bir arkadaş vardı. "Seni severim, nefsimi de severim, nefsimi senden daha çok severim" derdi. Onu şimdi daha iyi anlıyorum. İnsan, başıderdine düşüyor; kendi derdinden başka şeyi düşünemiyor. Öyle ki ağırlık yapan her şeyi atmak istiyorum üstümden. Bana göre, 'aşkından ölüyorum' muhabbetleri, diş ağrıyana kadar geçerli. İlla her halükârda sevdiğini düşünen vardır. Benim canım bir parça tatlı. Ben bencilim arkadaş. İyi günde diyelim, kötü günler için garanti veremem kimseye. Hele bir iyileşeyim ulvi duygulara ondan sonra bakarız
.
#fikret i̇.#Her şeyin başı önce iman sonra da sağlık#can yatar gafil binası oldu viran bihaber#Şafi#serzeniş değil duadır sözlerim
42 notes
·
View notes
Text
İlk seslendirdiğim şiir. Kaybetmiştim. Dosyalarımın arasında buldum.
Bu şiir, aynı zamanda üniversite yıllarımda ezberleyip de kelimesi kelimesine aklımdan çıkmayan tek şiir
.
71 notes
·
View notes
Text
Yatsının farzı bittikten sonra yanlış kıldığım aklıma geldi tekrar ettim. Sonra vitr namazını da kıldım. Tesbihata geçecek iken ezan okundu. Vakte baktım ki önce kılmışım. E bi daha kıldım. İyiyim ben ya çok şükür.
Dün gece uyuyamadım bir parça. İki kere boğulur gibi kalktım, bir kere burnum kanadı. Gün içinde yaşadıklarım cabası, öğle vakti bir kan daha. Ehh yatsıyı iki kere kılmak dağıtacaktı ancak üstümdeki efsunlanmış halleri. Gecem sühuletle geçer inşallah. Rabbim, senden gelen her hayra nasıl da çok muhtacım.
62 notes
·
View notes
Text
Kelimelerimize öyle yazık ediyoruz ki. Anlık dürtülerimizi, sırf mukabele olsun diye düşündüklerimizi, sonrasını hesap etmeden ve değmeyen insanlara sarfettiğimiz kelimelerimize çok acıyorum çok. Tüh söylemeseydim, ukalalaşmasına bak, yav aslında o kadar da değil, bu cümlemle aleminde ya değişik tasavvurlar kurarsa... Hepimizin var böyle münazaralı halleri. Beğenmediğimiz, hem de pahalıca ve iadesi olamayan bir kıyafeti anlık bir kararla alıp da eve gidince eyvah deriz ya hani. İşte en hafifi böyle olan pişmanlıklar bırakıyor yerinde sarf edemediğim cümlelerim bende.
'
40 notes
·
View notes
Text
Bugün nöbetçiyim. Gecenin son çeyreği, uyandım. Etrafı kolaçan edip açık kalmış muslukları ve lambaları kapattım. Kendimce hasenat işlemiş oldum. Seyyiatlarımdan bir parça koparıp da azaltır mı acaba diye düşündüm. Baktım ki bu zaten vazifem. Sonra yatağıma uzandım döndüm durdum uyuyamadım. Bu cümleyi yazarken de "döndüm durdum" şarkısı geldi aklıma ne alakaysa. 'İnsan yalnız kalınca çok kalabalıklaşıyor' her telden bir ses çıkıyor. Uyuyamadım evet. Ruhum rahatlamasa da bedenim ve özellikle de zihnim yorulsun niyetiyle bir şeyler karalayayım da uykum gelsin dedim. Hayal dünyam o kadar geniş ki ve dahi bu hayal aleminde o kadar takılı kalıyorum ki gerçek dünyaya dönmek acı veriyor bana. Aslında gerçekliğime. Amacı dünyaya, kalbi faniye, iştihası günahlara dönük; hakikatleri de ayan beyan gören bir benlikle yaşamak beni çok yoruyor. İnsan neden yetinemezki ya? Suçlu ben miyim yetinmeye çalıştıklarımda mı? Biliyorum tabi bunların hepsi imtihan. İmtihan tabi de sorgulamayayım mı? Marifet merakta gizlidir. Öğrencilerime hep derim. Çekinmeyin sorun kendinize: Allah var mıdır? Ahiret var mıdır? Gönderiliş gayemiz ne? Az bir günahıma bu kadar büyük azap reva mıdır? Neden hep benim başıma geliyor bu tür olaylar? Korkmayın ama ön yargısız sorun kendinize. Sorun ki cevaplar ortaya çıksın. Cevaplar sizi insan eder ve hakikî bir Müslüman. Sorgulamadan yaptığınız her teklifi kabul, taklitten öteye gitmeyecektir. Allah her şeyi hikmetle yaratmıştır. Elbette bütün suallerinizin ve vesveselerinizin cevapları vardır. Yalnızlık pek bi kalabalık oluyor dedim ya işte. Konulara bak, Daldan dala atlamışım. Gündüz yaşadığım bir konuya da girmeden edemeyeceğim. Sonra asıl meselemize geçebiliriz. Belimi incitmişim. Tedavi için yazılan son iğnemi yaptırmaya gittim. Hemşirenin uygulama yaklaşımı çok ilginçti. Kendimi bebek hissettim. " Açıyorsun, şimdi iğneyi batırıyorum, aslında batırmıştım, acımadı bak, kanama da olmadı, pamuğu bastırıyorsun, iki dakika dinlenip sonra kalkıyorsun. Okulda öğrendiklerini, teori bilgilerini seslendirerek uyguladı. Çok ilginç, sivri sineği ısırığı kadar dahi acımadı. Şaşırdım. Beni manüple ederek acı hissetmememi sağladı. Ne diyor bu ya! diye düşünürken kendimi salıvermişim kasmadan. Sevdim bu yöntemi. Allah gerek etmesin öyle ya da böyle kimseciklere. Evet asıl konumuza geçebiliriz. O kadar uzun yazdım ki kimsenin okuyacağını zannetmiyorum da maksadım zaten yazarak bir parça kendim rahatlamak. Dip notu da düşerken öğrencimin sınavda bana yaptığı komplo geldi aklıma. Sınav sorularının cevapları uzunca idi. Öğrencimin birisi o uzun cevabın içine not iliştirmiş. Fikret Hoca acaba bu uzun cevapları okuyacak mı? Okumazsa yüz verecektir bana okursa bu sorumun cevabını çizecektir. Risk alıyorum yazmış. Öğrenciyi tanımasam çekerdim odama bu ne ukalalık diye başlardım tepeden konuşmaya. Ama öğrenci halis bir çocuk. Benim gibi bazen bir parça dürtüleri oluyor. Herkesin de var da işte o dürtüleri dillendirme kontrolünü herkes yapamıyor. Beni reelde tanıyanlarda bilir. Bazen sorulmaması gereken absürt sorular sorarım. Özelmiş, tüzelmiş, kişiselmiş. Ben sorarım. İster cevap bulsun isterse tepki göreyim. İçimde tutamıyorum.
Konumuz neydi ya? Dur geriden okuyarak geleyim. Aslında konu derinmiş. İnsan neden tatmin olmaz ki? Yoruldum. Kısaca kendimce cevaplamaya çalışıp ana fikrimiz olan uyuma moduna geçmeye çalışayım. Said Nursi Hazretleri manaca şöyle der: "İnsan nefsi, his ve heves ile hareket eder, his ve heves hazır lezzete mübteladır, akıbeti görmez. Dolayısıyla sonraki zaman için değil anlık mutluluğu daha çok arzular. Yine bir başka yerde derki. İnsanda doyumsuzluk damarı vardır. Sürekli helmin mezid der. Yani daha yok mu? Yakaladığı mutluluğa bakmaz hep daha fazlasına odaklanır. Ve insan müecceldir. Aceleci. Bugün bir dilim baklavayı yarın yiyeceği on dilim baklavaya tercih eder." Evet mesele bu olsa gerek. Bugün verilenle tatmin olmamak yarın daha güzellerinin verileceği hakikatına kulak tıkamak. Halbuki insana verilen envai çeşit hissiyatlar binlerce latifeler bu dünya için verilmemiş ki. Burada bir kaç latifenin mutmain olması kâfi. Bu kadar derin dizayn edilmiş mahiyetteki ruh beden kalp birlikteliği ancak saadeti ebediyede tam tatmin olacaktır. Burada nasip olmaması oraya talibiyeti artırmak içindir vesselam.
Her yazımdan sonra imla, cümle düşüklüğü, harf hatası gibi noktaları düzelterek paylaşımımı yapardım. Bunda yapmayacağım. Uğraşmak zor olacak. Elimdeki telefonda, telegramdaki kayıtlı mesajlarım kısmında karalamamı yaptım böylece de paylaşıyorum. Okuyan olur mu bilmiyorum. Yazıdaki kopukluğun, konuların alakasızlığının farkındayım affola. Özellikle bu ve bütün paylaşımlarım kendi kendime hasbihalimdir. Yaşantısında benzerlik bulanlar istifade ediyorlardır belki.
,
55 notes
·
View notes
Text
Şimdiki aklım olsa diye başladığımız her şeyin sonuna bir ahh koyuyoruz. Olan olmuş. Olmuşta hayır vardır demeye bir türlü kendimizi ikna edemiyoruz. Diğer türlü ahlarla vahlarımızı artırırsak sanki düzelecek mi her şey. E madem hastasın kanser nevinden dertlerin var. Dert vereni bulda ( O'nun zâtından başka her şey yok olup gidicidir. - Kasas 88 ) dertlerin sürura inkılab etsin ya! Geçici güzelliklerin ve dahi fırsatların kaçmasına enin edip ah çekiyorsun da ebedi saadete pek bir iştihasız duruyorsun. Âkıl isen saadeti ebediye uğruna gayret et. Orada ne gam var ne keder.
39 notes
·
View notes
Text
Gençtik, dinçtik, ayaklarımız daha sağlam basıyordu yere. Yaş kemale erdikçe rüzgarın önünde yaprak misali, ihtimaller peşinde savrulup gidiyoruz işte.
53 notes
·
View notes
Text
Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin,
Bülbül hâmuş, havz tehî, gülistan harâb.
– İzzet Molla
(Âlemin öyle bir bahar mevsimine geldik ki; Bülbül susar, havuz boş, gülbahçesi harâb olmuş!..)
'
39 notes
·
View notes
Text
Hamurun, yoğurdun, peynirin, turşunun, konservenin, sirkenin... olgunlaşmaları için şartları ve vakti var. Hakeza lezzetin, sevginin ve vuslatın da. En güzel kıvam hangi vakitte? Nerede? Zamanında gerçekleşmeyen, sonra da gerçekleşmesin. Maya tutmaz. Ya zehir olur ya da acı ve ekşi...
'
48 notes
·
View notes
Text
Bana nasıl dayanıyorsun diyorlar.
"İmkansız" diyorum.
İmkansıza çabayı da kendimde bulamıyorum. Ümitsiz olunca dayanmak zorunda olduğumu hissediyorum. Yoksa çok acılar çekeceğim. Ağrı eşiğim çok düşük. Dolayısıyla bende hasıl olan tahribat çok fazla oluyor.
'
#fikret i̇.#kadrajım#unutursun Abdurrahim#unutmak zorundasın Mihribanım#İkisi de göçtüler bu alemden. Onlar gibi ötelelere ötelemek en güzeli
56 notes
·
View notes
Text
Her şey sükût etti.
Ortalığı derin bir çığlık kapladı.
Sakinlik, sanıldığı kadar pek de sakin olmuyor.
Susturamıyorum kulağımda yankılanan bu çığırtıyı.
56 notes
·
View notes
Text
Bazen, günlerce karanlıkta tutulmuş boğanın güneşe koşması nevinden bir lezzet peşinde o kadar hırsla koşuyoruz ki gözümüz hiç bir şeyi görmüyor. Gecemiz gündüzümüz o oluyor, ülkümüz o. O lezzet uğruna öyle şeyleri fada ediyoruz, öyle şeyleri ezip geçiyoruz ki madden ve manen bize dur diyen çevre, camia, aile ve Allah'ın telkinleri de dahil hiç kimseyi dinlemiyoruz. Buna mukabil mutluluğu, lezzete kavuşunca yakalayacağımızı zannediyoruz. Yaratan'ın razı olmadığı, yaratılanların mağdur olup ah ettikleri bir lezzet, lezzet olur mu? Nimet nıkmet olur, o lezzet elem. Ve dahi o hata sadece lezzetin zeval bulmasıyla neticelenmeyecek. Onun uğrunda gaflet gösterip girişilen tüm eylemlerin ve kırılan kalplerin de hesabı sorulacaktır. Bir lezzet uğruna cennet kaybedilebileceği gibi cehennemde de yerimiz ihzar edilecek. Akıllı ol ey nefsim! Said Nursi Hazretlerinin de dediği gibi: "Hem dünya madem fanidir, değmiyor alaka-i kalbe."
41 notes
·
View notes