... Ölümün zikri kulun kalbine yerleştiği zaman, çok sürmez, ona hemen tesir etmeye başlar. Bunun sonucunda o kişinin dünyaya karşı keyfi azalır, kalbi onun şehvetlerine meyletmez.
Ölü gibi uyandım sabah ezanıyla birlikte. önce kefen mi yoksa nevresim takımı mı ayırt edemediğim kumaşlardan kurtulup, sonra üzerimdeki toprağı araladım. çürümeye yüz tutmuş bir ceset gibi görünüyordum aynada. biraz kahvaltı yaptım, biraz kalp masajı ama bir türlü kurtaramadım kendimi. başarısız bir hayat, başarılı bir ölümü hakediyor düşüncesiyle yüksek bir köprüden sallamıştım ayaklarımı bir keresinde. başarısızlığım o zamanda bırakmamıştı peşimi. çünkü ölmekten daha baskındır yükseklik korkusu. bunu her gözden düşen adam bilir. sonra ara verdim ölmelere. ölü gibi uyandım bu sabah. sanırım gecenin geç saatlerinde intihar etmişti birisi benim yerime. bazen öyle şeyler olur da farkında olmaz insanlar. bende başka birisi için ölmeye kalkışmıştım ama o benden önce öldü. ah bu başarısızlıklarım küçük çocuk gibi bırakmaz elimi. tek bildiğim ölmek, öldürmek herkesi. bir seri katil başka ne bilir ki? belki katil olmasaydım aşık olurdum ama onlarda öldürmüyor mu birbirlerini? kusursuz bir cinayet belli kurallar gerektirir. kanlar içinde can çekişen kişinin çığlıklarına ıslık ile eşlik edebilme becerisine sahip olmalısın. bir nevi müzik kulağı işte. ilk cinayetimi işlediğimde henüz 15 yaşımdaydım. bileklerimi kesip, umutlarımı öldürmüştüm. ben insanları öldürmeye kendimden başlamıştım. belki de bu yüzden ölü gibi uyandım bu sabah.