#Adaçayı mitolojik öyküleri
Explore tagged Tumblr posts
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Geçmişten Günümüze Adaçayı Bitkisinin Tarihi
Geçmişten Günümüze Adaçayı Bitkisinin Tarihi
#Adaçayı, #AdaçayıKullanımı, #AdaçayıKullanımıDüğünlerde, #AdaçayıMitolojikÖyküleri, #AdaçayıÖzellikleri, #AdaçayıPodcast, #AdaçayıRitüelleri, #AdaçayıTarihi, #AdaçayıTürleri, #AdaçayıTütsüsü, #AkdenizBitkileri, #AntikRomaDaAdaçayı, #AntikYunanTıbbı, #ApolloVeAdaçayı, #AsclepiusVeAdaçayı, #AthenaVeAdaçayı, #BitkiBilimiTerimleri, #BitkiKullanımıUyarıları, #CharlemagneKararnamesi, #DaphneEfsanesi, #GelenekselTedaviYöntemleri, #HipokratInGörüşleri, #ManisaCelalBayarÜniversitesi, #Mitoloji, #MitolojikBitkiler, #OfficinalisNedir, #OrtaçağAvrupaSındaAdaçayı, #RomaMitolojisi, #SalviaOfficinalis, #SelinPodcast, #TıbbiBitkiler, #TıbbiBitkilerMezunu, #YerliAmerikalılarVeAdaçayı https://is.gd/ejj1It https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/gecmisten-gunumuze-adacayi-bitkisinin-tarihi/
Geçmişten günümüze adaçayı bitkisinin tarihi ile ilgili hazırlamış olduğumuz podcaste hoş geldiniz. Herkese Merhabalar ben Selin. Yayınlamış olduğum diğer podcastlerimden çok güzel geri dönüşler aldım. Biraz köy maceralarına arar verip bitkilerle devam edelim diyorum.. Size en çok sevdiğim ve bende yeri ayrı olan adaçayından bahsetmek istedim.
Spotify üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.

Youtube üzerinden dinlemek için hemen aşağıdaki medya oynatıcıyı başlatabilirsiniz.
youtube
Manisa  Celal Bayar Üniversitesi  Alaşehir Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler mezunuyum. Üniversiteden mezun olurken 2012 yılında küçük bir Adaçayı Fidesi getirmiştim. Şimdi o Balıkesir’de evimizin bahçesinde 4-5 kök halinde ve büyümeye devam ediyor. Yaklaşık 11 yıldır bizimle ve  ilk yetiştirdiğim tıbbi bitki adaçayıdır.
Adaçayı ballıbabagiller familyasına ait  bir bitkidir. Latince adı ise Salvia officinalis‘dir. Bitkiler ile alakalı podcast hazırlarken ‘officinalis’ terimi ile sık sık karşılaşacağız ona da bir küçük parantez açıp öyle devam etmek isterim.
Officinalis, bir bitkinin bilimsel adında kullanılan bir tür adıdır. Latince kökenli olan “officinalis,” “officina” kelimesinden gelir. Officina, eski Roma’da bir depo veya atölyeyi ifade ederdi. Dolayısıyla, “officinalis” terimi, bitkinin eski çağlardan beri bir eczanede veya ilaç atölyesinde kullanıldığı anlamına gelir. Bir bitkinin bilimsel adında “officinalis” bulunması, o bitkinin tıbbi veya aromatik özelliklere sahip olduğunu ve geleneksel olarak ilaç veya diğer kullanımlar için değerli olduğunu belirtir. Bu terim genellikle tıbbi bitkilerin tanımlanmasında ve sınıflandırılmasında yaygın olarak kullanılır.
Adaçayı, genellikle Akdeniz bölgesinde bolca bulunur, özellikle Türkiye’nin Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde sıkça karşımıza çıkar. Anti bakteriyel, anti-enflamatuar, anti-viral ve anti-fungal özelliklere sahiptir. Solunum yolu enfeksiyonları, sindirim sistemi sorunları ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Ayrıca, kötü kokuları giderici ve ferahlatıcı etkisi de vardır.
Dünyada yaklaşık 1000 tür adaçayı olduğu tahmin edilmektedir. Bu türlerin çoğu, Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Adaçayı türleri, yapraklarının şekli, rengi ve kokusuna göre sınıflandırılabilir. Yaprakları oval veya eliptik olan adaçayı türlerine “officinalis”, yaprakları dar ve uzun olan adaçayı türlerine “sclarea” ve yaprakları tüylü olan adaçayı türlerine triloba adı verilir. En yaygın adaçayı türü, Salvia officinalis türüdür. Bu tür, Akdeniz bölgesinde yetişen ve tıbbi özellikleriyle bilinen bir bitkidir.
Adaçayı eski dönemlerden beri insanlar için büyülü ve şifalı bir bitki olarak kabul edilmesiyle şekillenmiştir. Adaçayı, tarihin en eski bitkilerinden biridir ve birçok mitolojik hikayede yer almıştır. Özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. O zaman, daha fazla beklemeden Adaçayının tarihinde bir yolculuğa çıkalım.. İlk durağımız, Antik Yunan Dönemi, yani Milattan Öncesi yılları olacak.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Antik Yunan Toplumu
Antik Yunan toplumu, pek çok açıdan bugünkü kültürümüzü etkileyen bir medeniyetti ve bu dönemde Adaçayının rolü oldukça ilginç. Antik Yunanlılar, bitkileri sadece yemek ya da şifa amaçlı kullanmakla kalmaz, aynı zamanda mitolojik ve dini bağlamlarda da değerlendirirlerdi. Bu durumdan da Adaçayının önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Peki, Antik Yunanlılar neden Adaçayını bu kadar değerli buluyordu?
Öncelikle, tıbbi kullanımıyla ilgili bilgilere odaklanalım. Antik Yunan tıbbında bitkilerin şifa gücüne büyük bir inanç vardı. Hipokrat, Antik Yunan tıbbının öncülerinden biriydi ve kendisi de Adaçayının tıbbi özelliklerinden övgüyle bahsettiği söylenir hatta “Eğer bir insanın bahçesinde adaçayı yetişiyorsa o insan nasıl olur da yaşlanabilir?” dediği söylenir ama ben araştırmalarımda bu söyleme dair herhangi bir makale bulamadım. Doğruluğu artık sizlere kalmış. Adaçayı, sindirim problemleri, baş ağrıları ve solunum yolu  gibi yaygın sağlık sorunlarının tedavisinde kullanılıyordu.
Mitolojik bağlamda ise Adaçayı, Antik Yunan tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Athena’nın sembolü olan adaçayı, bilgelik ve koruma ile ilişkilendiriliyordu. Adaçayı, Antik Yunan tanrıçası Athena’ya adanmıştı. Adaçayı aynı zamanda Antik Yunan mitolojisinin bir parçası olan Asclepius’un, yani tıp tanrısının sembolüydü. Asclepius tapınaklarında, insanlar şifa bulmak için adaçayını kullanırdı. Antik Yunanlılar ritüellerinde adaçayını sıkça kullanırlardı. Özellikle dini törenlerde adaçayı tütsü olarak yakılır, bu, tanrılara adanmış bir armağan olarak kabul edilirdi.
Antik Yunan Dönemi’nde Adaçayının izini sürdükten sonra şimdi ise Roma İmparatorluğu’nun yükselişine ve Orta Çağ’a doğru bir zaman yolculuğu yapacağız. Romalılar ve Orta Çağ’da Adaçayının hikayesine uzanalım.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Roma İmparatorluğu Dönemi
Roma İmparatorluğu döneminde, adaçayı mutfaklarda ve tıpta yaygın olarak kullanılmaya devam etti. Orta Çağ’da manastırlarda yetiştirilip tıbbi amaçlarla kullanıldı. Romalılar, savaşçı bir toplum olarak, yaralanmaların ve hastalıkların tedavisi için doğal yöntemlere yönelmişti. Adaçayı da bu yöntemler arasında öne çıkıyordu. Roma askerleri, savaş alanlarında yaralanmalarını tedavi etmek ve sağlıklarını korumak için Adaçayı kullanıyordu.
Bunun yanı sıra Roma’da, Adaçayı yemeklerin lezzetini artırmak amacıyla da kullanılıyordu. Yemek kültürü, Roma toplumunda büyük bir öneme sahipti ve Adaçayı, yemeklere aroma katarak popüler bir baharat haline geldi. Antik Roma’da adaçayı, özellikle zamanın her yerinde bulunan yağlı etlerin sindirilmesinde yardımcı olan ve resmi Roma farmakopesinin bir parçası olarak görülen önemli iyileştirici özelliklere sahip olduğu düşünülmüştür.
Geçmişten Günümüze Adaçayı – Roma Mitolojisi
Roma mitolojisinde ise, adaçayı, güneş tanrısı Apollo’nun koruyucusu olarak kabul edilir. Adaçayı, aydınlanma, bilgelik ve iyileştirme gibi Apollo’nun özellikle önemsediği özelliklerle ilişkilendirilir.
Adaçayı, Apollo’nun bir bakiresi olan Daphne’nin hikayesiyle de ilişkilendirilmiştir. Daphne, Apollo’nun ilgisinden kaçmaya çalışırken bir adaçayına dönüşmüştür. Adaçayı, Daphne’nin saflığını ve Apollo’ya olan sadakatini temsil eder.
Ayrıca, Roma mitolojisinde adaçayı, ölülerin ruhlarını barındıran yeraltı dünyasına giden yolu aydınlatmak için kullanıldı. Mitolojik bilgilerin yanı sıra okuduklarım ve araştırdıklarımla kısa kısa hikayeler ve anekdotlarla size anlatmak isterim.
M.S. 1 yy başlarında “Kutsal Meryem Ana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryem Ana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçtikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryem Ana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş:
Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” Bu inanışa göre, o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor. Bundan dolayıdır ki  adaçayı ,Hristiyan kültüründe önemli bir yere sahip olduğu için Adaçayı toplama töreni düzenlenirdi. Adaçayı, kutsal bir bitki olarak kabul edilir ve bu nedenle, toplanması özel bir törenle yapılırdı. Hristiyanlık kültüründe yaygındı.
Tören genellikle sabah erken saatlerde yapılırdı. Toplayıcılar, adaçayı toplayacakları yere temiz kıyafetlerle gelirlerdi. Toplama işlemine başlamadan önce, toplayıcılar dua ederlerdi. Adaçayı, özel olarak hazırlanmış bir aletle toplanır. Bu alet, genellikle bir bıçak veya makastan oluşur. Toplayıcılar, adaçayının yapraklarını dikkatlice koparırlardı. Yapraklar, toplayıcıların getirdiği bir sepet veya torbaya konurlardı. Toplama işlemi tamamlandıktan sonra, toplayıcılar tekrar dua ederlerdi. Daha sonra, adaçayı, özel bir yerde saklanır veya kurutulurdu. Adaçayı toplama töreninin amacı, adaçayının kutsallığını korumaktı. Toplama işleminin dikkatli ve saygılı bir şekilde yapılması, adaçayının gücünü korumasına yardımcı olurdu.
Adaçayı toplama töreninin bazı ayrıntıları, bölgeye göre değişiklik gösterebilirdi. Örneğin, bazı bölgelerde, toplayıcılar adaçayı toplarken başlarını örterlerdi. Bu, adaçayının kutsallığını korumak için yapılan bir ritüeldi.
MS 800’lü yıllarda ise  Frank İmparatorluğu’nun kralı olduğu dönemde şarlaman Charlemagne, taçlı arazilerdeki her çiftliğin, adaçayı yetiştirmesini zorunlu kılan bir kararname yayınladı. Bu kararnamenin amacı, adaçayının şifalı ve aromatik özelliklerinden yararlanmaktı.
Charlemagne’in kararnamesinin bazı özel hükümleri şunlardır:
Her çiftlik, en az 10 metrekarelik bir alanda adaçayı yetiştirmek zorundaydı.
Adaçayı, çiftliğin bahçesinde veya arazisinde yetiştirilebilirdi.
Adaçayı, çiftliğin ihtiyaçları için kullanılabilirdi.
Charlemagne’in kararnamesi, Avrupa’nın tarım ve tıbbi tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu kararname, adaçayının Avrupa’da yaygın olarak yetiştirilmesini ve kullanılmasına yol açmıştır.
Arap Yarımadasında ölümsüzlük için, 14. yüzyıl Avrupa’sında ise büyülerden korunmak amacıyla kullanılan adaçayı, 17. Yüzyılda Çin’de aşırı derecede talep gördüğü için, Çinli tüccarların Hollandalı ticaret gemilerine 1 sandık adaçayı için 3 sandık siyah çay vermeye razı oldukları söylenmektedir. Ortaçağ Avrupa’sında ise, adaçayı, sağlık ve iyileştirme için kullanılan bir bitki olarak görülmeye başladı. Adaçayı, veba salgını sırasında insanların sağlıklarını korumak için kullanılan bir bitki oldu. Ayrıca, kadınların doğum sırasında acılarını hafifletmek için de kullanıldı.
Romalılar, Adaçayını, yatak takımlarına ve evli bir çiftin yataklarına asılmasının içsel erdemleri geliştirmeye yardımcı olduğuna inanılırdı. Adaçayı, evlilik bağını güçlendirmeye ve çiftlerin birbirlerine olan sevgisini artırmaya yardımcı olduğuna inanılır. Bu arada biz düğünümüzde davetlilere hediye adaçayı keseleri dağıtmıştık. Podcasti dinleyince hatırlayanlar olacaktır. Bilmeden Romalıların ritüelini yerine getirmişiz.
Yerli Amerikalılar, adaçayının, ruhsal bir bitki olduğuna inanıyordu yanan dumanın Büyük Ruh’a dua ettiğini düşünüyorlardı. Adaçayı, sakinleştirici ve yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu nedenle, adaçayı, meditasyon ve yoga gibi ruhsal uygulamalarda kullanılırdı.
Yerli Amerikalılar, adaçayı tütsü yakmayı, kötü ruhları kovmaya ve kutsal alanı korumaya yardımcı olduğuna inanıyordu. Adaçayı tütsüsü, hoş bir kokuya sahiptir ve bu nedenle, havayı temizlemek ve kötü kokuları gidermek için de kullanılır.
Toparlamak gerekirse geçmişten günümüze adaçayı her toplumda kabul görmüş ve yoğun şekilde kullanılmış bir bitkidir. Bitkinin bazı kullanım şekillerinden bahsettik detaylı olmasa da şunu belirtmeden geçemeyeceğim, hiç bir bitkiyi doktor tavsiyesi olmadan kullanmayın. Kullandığınız ilaç veya takviyelerle etkileşime geçebilir, dozu ayarlayamayabilirsiniz. Mutlaka işin uzmanına danışın. Beni sonuna kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim bir sonraki podcastte görüşmek üzere beni takip etmeyi unutmayınız.
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 1 year ago
Text
Adaçayı'nın Mitolojik Tarihi ve Tarihte Kullanımı
Adaçayı'nın Mitolojik Tarihi ve Tarihte Kullanımı
#AdaçayıAntikÇağ, #AdaçayıEfsaneleri, #AdaçayıEfsaneviGüçler, #AdaçayıEskiMedeniyetler, #AdaçayıEskiŞifacılar, #AdaçayıEskiUygarlıklar, #AdaçayıGeçmişi, #AdaçayıGelenekselKullanımı, #AdaçayıGizemleri, #AdaçayıInançları, #AdaçayıKullanımıTarihçesi, #AdaçayıMitolojikÖyküleri, #AdaçayıMitolojisi, #AdaçayıRitüelleri, #AdaçayıSimgesi, #AdaçayıTarihi, #AdaçayıTarihselKaynaklar, #AdaçayıTarihselÖnemi, #AdaçayıTıbbiGeçmişi, #AdaçayıTıbbiKullanımları https://is.gd/YC4PCS https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/adacayinin-mitolojik-tarihi-ve-tarihte-kullanimi/
Adaçayı’nın mitolojik tarihi, eski dönemlerden beri insanlar için büyülü ve şifalı bir bitki olarak kabul edilmesiyle şekillenmiştir. Adaçayı, tarihin en eski bitkilerinden biridir ve birçok mitolojik hikayede yer almıştır. Adaçayı, özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. 1688’de Augsburg’dan Paullini, sadece adaçayı ve etkisini söyleyen 400’den fazla sayfada Latince bir kitap yazdı. Antik Yunan ve Roma döneminde rastlanan adaçayı, o zamanlar etlerin bozulmadan, dayanma süresini artırmak için kullanılmıştır.
Yunan mitolojisinde, adaçayı, deniz tanrısı Poseidon’un sevgilisi olan bir kadın olan Thymus’tan gelmektedir. Thymus, Poseidon tarafından öldürüldüğünde, Zeus onu adaçayına dönüştürdü. Adaçayı, zamanla Zeus tarafından ölümsüzlük için kullanılan bir bitki olarak kabul edildi. Roma mitolojisinde ise, adaçayı, güneş tanrısı Apollo’nun koruyucusu olarak kabul edilir. Adaçayı, aydınlatma, bilgelik ve iyileştirme gibi Apollo’nun özellikle önemsediği özelliklerle ilişkilendirilir. Ayrıca, Roma mitolojisinde adaçayı, ölülerin ruhlarını barındıran yeraltı dünyasına giden yolu aydınlatmak için kullanıldı.
Adaçayı’nın Mitolojik Tarihi
MS 800’lü yıllarda Charlemagne, taçlı arazilerdeki her çiftliğin, “milletin yararı için” adaçayı yetiştirmesi gerektiğine dair bir kararname yayınladı. Bu Fransız imparatoru, ortaçağ düşüncesini şöyle düşünmüyordu: “Adaçayı büyürken neden bir adam ölmeli? Bahçesinde? Adaçayı, yüzyıllardır dünyadaki geleneksel şifacılar için paha biçilmez bir araç olarak görülmüştür. Bu bitki tüm cephelerde enfeksiyonla savaşır. Üç ana hastalık kaynağına karşı güçlü bir ilaçtır: bakteri, virüs ve mantarlar.
Arap Yarımadasında ölümsüzlük için, 14. yüzyıl Avrupa’sında ise büyülerden korunmak amacıyla kullanılan adaçayı, 17. Yüzyılda Çin’de aşırı derecede talep gördüğü için, Çinli tüccarların Hollandalı ticaret gemilerine 1 sandık adaçayı için 3 sandık siyah çay vermeye razı oldukları söylenmektedir.
Antik Roma’da adaçayı, özellikle zamanın her yerinde bulunan yağlı etlerin sindirilmesinde yardımcı olan ve resmi Roma farmakopesinin bir parçası olarak görülen önemli iyileştirici özelliklere sahip olduğu düşünülmüştür. Bir zamanlar, Fransızlar çay olarak kullandıkları bol miktarda adaçayı üretti.
“Kutsal Meryem Ana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryem Ana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçtikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryem Ana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” Bu inanışa göre, o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.
Ortaçağ Avrupa’sında ise, adaçayı, sağlık ve iyileştirme için kullanılan bir bitki olarak görülmeye başladı. Adaçayı, veba salgını sırasında insanların sağlıklarını korumak için kullanılan bir bitki oldu. Ayrıca, kadınların doğum sırasında acılarını hafifletmek için de kullanıldı.
Modern tıp dünyasında da, adaçayı birçok hastalık için tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Adaçayı, antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Adaçayı ayrıca, hafızayı geliştirir ve stresi azaltır.
Adaçayı’nın Tarihte Kullanımı
Adaçayı, aynı zamanda birçok kültürde yemeklerin lezzetini arttırmak için de kullanılır. Adaçayı, özellikle Akdeniz mutfağında sıkça kullanılan bir baharattır. Adaçayı, kuzu, tavuk, sebzeler ve makarnalar gibi birçok yemeğe lezzet katar.
Adaçayı, mitolojik ve tarihi anlatımlarda sıklıkla önemli bir role sahip olmuştur. Adaçayı, sağlık, iyileştirme, bilgelik ve aydınlatma gibi özellikleri temsil eder. Bu nedenle, adaçayı birçok kültürde özel bir yere sahiptir ve yüzyıllar boyunca insanlar tarafından saygı görmüştür.
Eski Yunanlılar yılan ısırıklarını tedavi etmek için adaçayı kullandılar. Romalılar, bitkileri kesmek zorunda kaldılar ve töreni kesen insanlar belli giysiler giymek zorunda kaldılar. Ayakları törensel olarak yıkandı ve otu demirden yapılmayan özel bir bıçakla kestiler, çünkü demir adaçayıyla temas ettiğinde kimyasal bileşimi değiştirdi.ot onlar kesme insanlar belli giysiler giymek zorunda bir törenle büyük bir güzelleşmek ile kesti. Ayakları törensel bir şekilde yıkandı ve otları özel bir bıçakla kestiler. demirden yapılmayan , çünkü demir adaçayıyla temas ettiğinde kimyasal bileşimi değiştirdi.
Eski Yunanlılar, adaçayı yemenin büyük bir bilgelik getirdiğine inanıyordu. Ayrıca, adaçayı sadece bahçede yetiştirilerek uzun ömür ve hatta ölümsüzlük sağlayabileceğini düşündüler. Romalılar, adaçayının içsel erdemleri geliştirdiğine inanıyordu. Yatak takımları ve evli bir çiftin yataklarına asıldılar.
Adaçayı, Yerli Amerikalıların, yanan dumanın Büyük Ruh’a dua ettiğini düşünen kutsal bir bitkidir.Dumanı yakmaktan büyük Ruh’a dua ettiğine inanan Yerli Amerikalılar için bitki .
Eski Mısırlılar çoğunlukla bunu infertilite için bir çare olarak kullandılar, ama aynı zamanda veba gibi ciddi hastalıkların ve salgın hastalıkların tedavisinde de kullanılabilirler.
Firavun mezarlarında, tek bir Mısırlı Firavun’un bu otlar olmadan hayatın sonuna kadar taşınamayacağı, bu yüzden, bir anlamda da, balçık karışımının ana bileşenlerinden biri olarak kullanılmıştır.
0 notes