#Azeri halkı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Tanış Bir Karşılaşma: 1915 Yeniden!
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/1684400864214d9c38dcdfe73153182c/cf37e47f68d7f41e-0a/s540x810/2fc63ff5f1c80fb0927e58db4af28b715416dc2d.jpg)
Bir dönüşüm içerisinde mutlak, kati, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Gelmişi ile geçmişi ağır insanlık sınavlarıyla lebalep dolu bir sahnenin şimdisi ve geleceğinin de tüm o yıkımlarla bina olunmasına çaba sarf ediliyor. Demokrasi ağızlarından / nutuklarından hiç eksik edilmezken, her gün aralıksız zikredilirken hakikat cürmün ta kendisinin kılınır. Yenilenmiş ya da ismen yeni olarak anılan ülkede kötülüğün pratikleri birer ikişer gerçek kılınıyor. Bir dönüşüm hali içinde mutlak olagelen yıkım bir icraatmış gibi paylaştırılıyor. Tek bir gün huzur tek bir an olsun hürriyet, tek bir an olsun sulha yer bırakılıyor. Bütün o hallerin devamlılığında bir yarın bina edilmeye çalışılıyor ki her şey kapkara. Her an, her şekilde yönelimini kötülükten yana kuran bir devletli ahlaksızlığının yanında cürümlerle, o mutlak, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Tekil değil hep ama her dem doğrudan icrasına devam olunan hamlelerle birlikte bir cürmün evreleri aşılıyor. Geleceksizliğini bir biçimde muhafaza ederken yolun sonunun hepten karanlığa çıkartıldığı bir düzlemin her anlamda faaliyeti gerçek kılınıyor. Yıkıcılık her yerde.
Fikrin, sözün ehemmiyeti yitirileli çok oluyor bu sahnede. Böyle afaki bir cürmün varlığı için çabalanan bir uzamda yıkımın dönemeçleri mutlak kati bir biçimde dönüşüm denilip durulurken var ediliyor. Bir gün bir vekil hedef kılınıyor. Salt, sırf o yıkımı var etmiş ola gelen resmi üniformayı işaret ettiği için. Evleri başa çalan, yaşam sahalarını alt üst ederek yıkımlara rehin eden / bilen bir anlayışın kırıma ulaşan tehdit ve yıldırı hallerine dikkati bildirdiği için demokratik bir ülke şiarını savunan zeminde kırmızı çizgiler yanıp söner. Ol şovenizme tutunmuş akılların, iktidarı sabah akşam eleştiren sözüm ona kurucu önderi takip eden akım / şahsiyetlerin gizlisi açığı derini düzü devletli katının ve her şeye hazırlıklı olan linç pratiğini içselleştirmiş olan bir güruhun tahayyülleriyle birlikte bir habis karabasan, bir kere daha kanıtlanmış olan suçlarla yüzleşme gailesi çöp kılınır. Asıl mesel değil hedefe konan vekilin meseli söz konusu edilerek konu bulandırılır. Bundan ala yıkım, bundan büyük bir hırsla bütünleşik bir yok sayma söz konusu mudur, sahiden de var mıdır? Kürd halkı başta olmak üzere, Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinde yaşama çabası veren, Ezidi, Alevi, Süryani, Ermeni, Arap, Kıpti, Keldani vesair inanç ve kimlik guruplarına karşı doğrudan var edilmiş ayrıştırıcı suçları fark edemedikten sonra yüzüncü yıl kimi kapsar, kimin ülkesidir ki bu ülke?
Uzak öte değil asırdan uzunca bir zamandır bir düşman addedilen Ermeni kimliğinin tam da bir kere daha linçle buluşturulduğu şu geçtiğimiz günler de o keskin yıkımın her nasıl bir dönemeci var ettiğini bildirecektir. Sovyet Rusya’nın sayesinde esaret altında kalmış, Sumgayit pogromu ile sınanmış olagelen Artsakh Nagorno karabakh’a yönelik geçtiğimiz hafta Azeri devletinin var ettiği saldırılar sonrasında anakara Türkiye’de ortaya serilmiş o nefret edimi zaten yüzleşmekten kaçınılan yıkıcılığı tekrardan gündemin ortasına taşır. Nasıl olsa arkasında Rusya, Türkiye, İsrail, Avrupa Birliğinin ta kendisini bulamayan bir Ermeni kimliği söz konusuyken, Azerilerden yana taraf olunmayacaktır da kimden yana taraf olunsun değil mi? Mesele sadece o kısım değildir, bir toprak parçası üstünde hemen hemen bin beş yüz yıldır var edilen bir yaşam pratiğinin, otuz üç kusur yıllık bir çekişme, karşılıklı iki savaş sonrasında var edilen sürekli kan akıtan bir kısır döngüye rehineliğinin sorgulanması söz konusu edilmez. Stalin ve şürekasının 120 bin civarında Ermeni’yi geçmiş zaman tıkıp, sıkıştırdığı bir yurt bellemelerine vesile olduğu yerdeki haklarını göz ardı edip, o doksanlardaki gibi yeniden saldırganlığı savunan, toprağın yegane sahibi olduğuna inanılması salık verilen Azerbaycan’ın mimli çetecisi, sermayenin pezevengi Aliyev efendinin çıkarlarına göre yem edilmiş / bombalara esir kılınmış bir halka küfürler yağdırılır. Stepanakert kent merkezinden, Martakert’e, Martuni, Hadrut ve nice yere açık bir saldırı gerçekleştirilirken bunun otuz üç yılın bitmeyen kaçıncı rövanşı olduğu izahına girişilir. Despot bir rejimin eline ORusPutin eliyle itilen yalnızlaştırılan bir halkın imdatları buralarda kara mizah komedisi kılınır. Şiddetle övünenlerin pratikleri bütün o cürüm hemhal hallerle çürümüşlük artık bu sinemadadır.
Çürümüşlük dolu ülke gerçekliğini unutan, bir anda kenara çeken o yerli ve milli tayfa ile ırkçılığından zerre gocunmayan, bir yandan da kurucu önderlerinin yolunu takip ederken onun dediği gibi bu şerefli topraklarda tek bir Ermeni’nin hakkı yoktur, olmayacaktır bahsini yeniden dirilten bir akımın sunduğu şey o mutlak, keskin yıkımın bir başka evresidir. İnsani yıkım söz konusuymuş, çoluk çocuk dokuz ay aç kalmış, açlıkla sınanmış, mesel edilmez. Öteki olarak anılanı, ayrılıkçı nam işaretleme ile tanıtan ağzından salyalar saça duran sarayın ol soytarı medyasının ezberleriyle bir linç furyasıdır sürdürülür. 19 Eylül Salı öğlen saatlerinde açıklanan ateşkes durumuna (ki asla durmaz Azeri silahlı kuvvetleri) Artsakh’ta bir insanlık kırımı güncellenir. İnsanların alelacele bir yerlere sığınma telaşı, Stepanakert Havalimanında bekleşen binlerce insan ile gerçek bir imdat çığlığı var edilirken cürmü hep sahiplenmiş, en baştaki sözüm ona barış mimarı büyük ustanın ta kendisinin direktifi doğrultusunda şurada kalan kırk küsur bin Ermeni’ye de gün yüzü gösterilmez. Küfrün bir biçimde lincin, bir biçimde birilerine ev olabilmiş bir sahnenin başa göçertilmesi sorun edilmesin istenir. Bunlardan ala yüzsüzlük bu kadar afaki bir cürüm bütünleş hal mi vardır, bu kötülükler değilse o yıkımı anlatacak olan her ne izah edebilir ki sahi ama sahiden?
Artsakh (Karabağ) İnsan Hakları Savunuculuğu Ofisi'nin derlediği bilgiye göre, Azerbaycan'ın geniş çaplı saldırısı sonucu saat 21.30 (20 Eylül 2023) itibarıyla en az 200 kişi öldü, 400'den fazla kişi de yaralandı. Bir yanda baş amirin terörle müzakere olmaz bahsi, bir yanda yine baş amirin ezin geçin meyilli meramı. Bir yanda bir muğlak devletin tıpkı Türkiye gibi despotik bir yapının pençesine düşürülmek istenen, otuz sekiz haftadır bir biçimde o Bibi namussuzuna direnilen bir zeminde el altından satılan silahların gölgesi, Ermenistan’ı ülke olarak tanımayan tek ülkenin, ne tesadüftür roketatar üretip onu da Azeri devletine peşkeş çekebildiği bir zeminde bu haller kötülüğü aksettirmeye yeterli gelmezse ne gelebilecektir? Sonuç, Xocalı Kırımındaki Azeri kayıpları, Sumgayit pogromu sırasında katledilmiş olan Ermenileri onlarca kez kapsayan, aşan, ikinci savaşın ardından ortaya çıkan cerahatli bir yok ediş halinin tekrarı değilse nedir ki sahiden? Kesin ve kati yıkımın evreleri arasında günler geçirilirken istikametin kapkaranlığı Stepanakert, Martakert, Martuni, Hadrut, Berdzor’dan görünenler zaten her şeyi özetlerken hala mı anlam ihtiva etmez bütün o yıkım döngüsü. Konu Ermeni halkının yanı sıra, Azerbaycan için kullanışlı addedilen, her türden hakları gasp edilmiş Talişlerin de hakkaniyetini bildirip, Agop nasıl ölüme yollanıyorsa, Ali’nin de aynen ölümünün kabullenilmesini barındırır. Bunca cürmün ortasında onca sessizlik sayesinde bugün Artsakh, Dağlık Karabağ halkının geleceğinin muamma konulduğu bir soykırım masa üstünde bir hal ya da ihtimalden gerçeğin ta kendisine evirilir.
Binlerce yıldır var edilmiş olagelen bir yaşam temsilinin, Joseph Stalin eliyle bir devletin sınırları içerisinde Osetya, Acarya, Kabardey Balkar, Dağıstan, Çeçenya, Abhazya gibi Artsakh ya da güncel Nagorno Karabakh / Dağlık Karabağ’ın da terk edilmesinin cezalandırılması bir kere daha ölümlerle / yoksunlukla / sürekli artan bir ivmedeki ön yargılarla şekillendirilir. Üç yıl sonra, geçtiğimiz aylardaki küçük tefek tacizlerin yanında artık aleni ve yirmi dört saat içerisinde Beyaz Bayrağın dalgalandığı bir hızlandırılmış yok etme sürekliğine hiçbir biçimde hayata yer verilmeyen zeminde yıkımın dönemeçleri sonlanır mı sahiden? On binlerce insanın birden mülteci konumuna yükseldiği, bir anda Martuni, Martakert gibi sınır boylarında yer alan iki sinir ucundaki kentlerin tastamam delik deşik kılınmaya çalışıldığı, Stepanakert’in ortasında bir mezarlığın anbean kazılan yeni mezar yerleriyle büyüdüğü bir menzilde sabah akşam bir toprak parçası Azeri devletinin hükümranlığında olsa ne yazar, bir memleket daha elden gittikten sonra? Tümden yıkımın dönemeçlerinde ilerlenip durulurken, pan-türkist hamlelerin ardılı sıra bir sahadaki yıkıcılığı gerçekliğini korurken sahiden nereye varacaktır ki hayat her gün herkes için ölüm kapı eşiğinde bekletilirken?
Uluslararası Ceza Mahkemesi Eski Başsavcısı, Luis Moreno Ocampo’nun Washington Post’ta yayınlanan makalesindeki tahayyüller de mi bir şey anlatmamaktadır misal, hala! “Ocampo "Aliyev, Laçin Koridorunu kapatarak Dağlık Karabağ'ı 120.000 Ermeninin yaşadığı dev bir toplama kampına dönüştürdü" değerlendirmesinde bulundu.
"Bundan sonra ne olacak?" sorusuna yanıt arayan Ocampo şu görüşleri paylaştı:
"Dağlık Karabağ yetkililerinin teslim olmasının ardından uluslararası toplum Aliyev'e bölgedeki Ermeni vatandaşlarının tüm haklarını güvence altına alması çağrısında bulundu. Aliyev hükümeti etnik temizlik yapmayacağını söyledi ve "yeniden bütünleşmenin" bölgeye refah getireceğine dair dünyaya güvence verdi. Ancak daha önce yapılanlar göz önüne alındığında bu retorik boş bir konuşmadır. Azerbaycan'ın hedefleri Dağlık Karabağ sınırlarının ötesine geçiyor. Aliyev, 2010 yılından bu yana defalarca Ermenistan topraklarından 'Batı Azerbaycan"'olarak söz ederek, Ermenistan'ın tamamen yasadışı bir devlet olduğu yönündeki uzun süredir devam eden iddialarını yineledi."
Ocampo "Amerika Birleşik Devletleri bir yüzyılı aşkın süre bu konu hakkında sessiz kaldı ve bu sessizliğin acı sonuçları oldu. Geçen kış başlayan ve şimdi daha şiddetli bir aşamaya giren yeni soykırımın durdurulması için bugün Ermenilerin Biden dahil dünya liderlerine ihtiyaçları var."
Bir dönüşüm içerisinde mutlak, kati, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Temel yaşam hakları, barınma ve beslenme gibi konuların toptan taca atıldığı, yaygın medyanın her Ermeni’yi, ister sınır içinde burada kalan, ister Artsakh, Nagorno Karabakh’da kalan isterse de bilfiil Azerilerin yeni icadı Batı Azerbaycan söylemine kurban edilmek istenen o Ermenistan’da olsun hayattan kazılmasının gerektiğine dair yorumlar varken hangi sorun tükenir, hangi yıkıma dur denilebilir ki? Xocalı kırımının onlarca katı insanın can verdiği, Bakü / Sumgayit pogromunun Ermeni kimliğini misal toptan Azerbaycan’dan silip attığı bir zeminde onca yaşanmışlık, toprağa düşen Ermeni’yi saymadan binlerce öz Azeri, Taliş vesair halktan olanın ölümlerini bilmeden, sayıları göz ardı edip, Turancılık hayalleriyle kime ne iyilik getirilebilecektir? Baş efendinin zıvanadan çıkmış gibi saydırıp döktürdüğü Artsakh Ermenilerine yönelik düşmanlaştırıcı tavır, açık aleni Ermeni kimliğine yönelik “çeteci”, “çapulcu” benzeri yakıştırmalarla şuralarda kapı komşunuz olanlar da dahi ötekileştirilirken kim sonlandıracaktır yıkımın parametrelerini nasıl?
Bırak Ermeni’yi bir kenara, Azerbaycan’da savaşa karşı çıktıkları için otuz gün gözetim / tutsak kılınan “Amrah Tahmazov, Nurlan Gahramanli, Afiaddin Mammadov, Nemat Abbasov, Emin Ibrahimov’da” mı bir şeyler anlattırmaz. Halen mi anlaşılmaz. Yönelimin, bir gelecek tahayyülünün toptan çürümeye teslim edildiği zamanlardayız yine, yeniden. Modern ülkenin yeni yüzyılı derken 1915’in karanlığını bir kere daha imal ederek, aynı hattın üstünde yürüyerek bir yarın bina etmeye çalışılıyor. Ahlar biriktirmiş bir coğrafya, bir kere daha kanla, canla sınansın isteniyor. Küçük tefek, yoksun ama bir biçimde modern olanın kıyısında kendi ritmini yakalamış olan bir hayat imecesinin köküne kibrit suyu döküldü, dökülüyor. Amaras Manastırı gibi beşinci yüzyıldan bu yana varlığını sürdüren bir kalıt, yapıt, okulun, Ermeni dilini var eden Mesrop Maştots’un izlerini / var ettiği onca değeri kim sahiden talan edebilir ki? Böyle açık bir kırım / imha tahayyülü karşısında hayatı Türkçe, Ermenice savunamadıkça hiçbir yarın iyilik getirmeyecektir sahiden bunu anlıyor musunuz? Bu da sizlere bir şey ifade etmiyor mu...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Siranush SARGSYAN – From Shelters In Stepanakert 9/20/2023 – Associated Press
#arzihal#yıkım#yok etme politiği#sistematik#şiddet#devlet şiddeti#azınlık#ermeni#dağlık karabağ#artsakh#nagorno karabakh#biyopolitika#jenosit#çart#medz yeghern#stepanakert#martuni#martakert#hoku#ur eir asdvadc#xocali#demokrasi#azeri devleti#pragmatizm#kötülük#karanlık çağ#yeni yüzyıl#yol nereye?#barış
0 notes
Text
KURUMUŞ TOPRAKLARA SU KUYUSU AÇMAYA DEVAM EDİYORUZ
https://www.kardesder.com/kurumus-topraklara-su-kuyusu-acmaya-devam-ediyoruz-104592.html
KURUMUŞ TOPRAKLARA SU KUYUSU AÇMAYA DEVAM EDİYORUZ
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/5ef36041a792ea1c4a0f0ed662168d5c/cb0b55c2af88f0de-f5/s540x810/0506c6508a9781a91775f0dec5f05aa89a59a186.jpg)
"Kim bir mümin kardeşinin sıkıntısını giderirse, Allah da onun ahirette sıkıntısını giderir." (Buhari, Müslim) Burası kuraklığın kıtlığın yaşandığı, temiz suyun ulaşmadığı yer olan kara kıta Afrika... Buralarda temiz su bulmak neredeyse imkansız... Sizlerin sayesinde kara kıta Afrika, su kuyuları bağışlarınız ile temiz içme suyuna kavuşuyor... İnşallah yapacağımız su kuyusu ile bu köy halkı temiz suyun sahibi olacak... Beebul Xayr Xeyir Qapısı Azeri Müslümanlardan Hifa Bebek adına yaptırılmakta olan su kuyumuzun çalışmalarına devam ediyor, sondaj çalışmalarını gerçekleştiriyoruz... Allah bu "sadaka-i cariye"yi hayırseverlerimizden kabul etsin... https://youtu.be/R1jNmT10X8I Afrika su kuyusu fiyatı 2000 $ Siz de Afrika'daki kardeşlerinizi susuz bırakmayarak bu hayra ortak olmak istemez misiniz? Telefon numaralarımızdan bize ulaşabilir, hesap numaramız ve online bağış hattımızdan anında bağışta bulunabilirsiniz.
#afrika#Afrika insani yardım#Afrika su kuyusu#afrikalı müslümanlar#afrikalı müslümanlara destek ol#çad insani yardım#insani yardım#Su kuyusu açtır#su yardımı#temiz suya kavuşuyorlar
0 notes
Text
AZERİCE KONUŞAN KORELİ KIZ (KARABAĞ AZERBAYCANINDIR!)
Kovulmuş Şeytanın Şerrinden ALLAH’A Sığınıyorum! Rahman ve Rahim Olan ALLAH’IN Adıyla! SELAM! Ben SHAHIN ELECTED! Bu gün karşıma çıkan bir Türk YouTuber Ali Ertugrul Kardeşimin bir videosunu izledim. Gerçekten çok gururlandırıcı idi! Videoda Ali Kardeşimiz Azerbaycan Türkçesinde konuşabilen bir Koreli kızla video çekmiş ve video boyunca çok ilginç şeyler konuşmuşlar! Videoyu zevkle izledim! Bu…
View On WordPress
#ALLAH#Armeni#Azerbaycan#Azerbaycan Türkçesi#Azerbaycan Türkleri#Azeri halkı#Azerice#Aşk#Blogger#Dünya#Düşünce#Karabağ#Katliam#Kore#Korece#Koreli#Politika#Röportaj#Savaş#Türk#Türk halkı#Türk ırkı#Türkçe#Türkiye#Türkler#Trend#YouTube#YouTuber#İslam
1 note
·
View note
Text
Ne güzel özetlemiş !
Türkiye kuşatılıyor derken, sadece sınırlarımızdaki gelişmelere işaret etmiyorduk. Uzak gibi görünen yakın tehlikeler vardı. Şimdi her şey daha iyi anlaşılıyor.
Aylardır kendi aramızda ülkemizin hâl ve gidişatını konuşuyoruz. Gerçi bir yere gittiğimiz yok. Üstümüze geliyorlar.
Batı dünyası, tarihî derinliği olan husumetine yeni bir öfke eklemiş durumdadır. Kendi kararlarımızı almamız, başımızın çaresine bakmaya çalışmamız belli ki kara kızgınlığa neden olmuştur. Türkiye’nin umuda dönüşmesini engellemeye çalışıyorlar. Devlet aklını hataya zorluyorlar. Bize düşen, düşmemektir.
Batılı güçler, son üç asırda, milletimizin ve devletimizin her başarısını cezalandırmıştır. Bir örnek verelim: Türk - Yunan Harbi’nden muazzam bir zaferle çıktık. (1897) Hemen peşinden Girit elimizden alındı. İstiklâl Mücadelesi’nin sonuçları da az çok böyle olmadı mı?
‘Devlet aklını hataya zorluyorlar’ bahsini biraz açalım. Son yıllarda doğu illerimizin nüfus yapısı endişe verici şekilde değişti, değişiyor. Siirt’ten Iğdır’a kadar geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Birlik ve beraberlikten yana olanlar göçe zorlanıyor. Mesela üç yıl içinde Van ilinden kaç bin insan ayrıldı, bilen var mı? Bu büyük oyunu küçük bir partinin veya silahlı örgütün tek başına kurması mümkün değildir. Üst akıl kimdir, nerededir? Devlet aklı bu konuda niye tutulmuştur?
Amerika, sınırlarımızın sıfır noktasında, bir ayağı ve iki gözü ülkemizde olan terör ordusu kurdu, büyütüyor. Her türlü modern silahı, gelişmiş teknolojiyi onların emrine verdi, veriyor. Şimdi iki paragrafı ve bilgiyi birleştirip yeniden okuyalım.
Bu da üçüncü olsun: Batı dünyasıyla gerilen ilişkiler. Sanki olmasını bekledikleri ve destekledikleri bir şeye erkenden mazeret arıyorlar. Daha da ileri gidecekler. Öyle görünüyor.
Doç. Dr. İbrahim Kalın’dan: “Tarihi, geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek için değil, bugünümüzü anlamlandırmak ve geleceğimize şekil vermek için okuruz.” Lütfen okuyunuz: Balkan topraklarının kaybedilmeden önceki son yılları.
TÜRKİYE’NİN UMUDA DÖNÜŞMESİ
Yaşadıklarımızı bir siyasî liderin kişisel, partisinin kurumsal kavgası olarak görenler, göremeyenlerdir. Düşmanlığın ve rekâbetin kör ettiği insanlardan olamayız. Falanca gitsin de kim gelirse gelsin demek, insan onuruna ve millet haysiyetine aykırıdır. Sorun olarak görülen, Türkiye’nin tâ kendisidir.
Ülkemize yönelik her türlü yıkıcı faaliyet, ne yazık ki içerden de destek buluyor. Milletin evlatları ile menfaatin çocukları arasındaki mücadele bitmez. Biz bu satırları yazarken, sosyal medyada, hainliği tescilli biri için özgürlük kampanyası yapılıyordu.
Batı ülkeleriyle yaşanan gerginliği ‘seçim yatırımı’ olarak görenlere ise diyecek bir sözümüz yoktur. Belki dua: Allah bu kardeşlerimize basiret ve feraset versin.
İslâm âleminin hâli ortadadır. Müslümanlar dünyanın her yerinde açık tehdit altındadır. Üstelik bu saldırıların hiçbir cezaî müeyyidesi bulunmamaktadır. Kaba kelimeler kullanmak istemeyiz. Coğrafyamızı oyun hamuruna çevirdiler. Her gün yüzlerce ferdimizi kaybediyoruz. Bu kadar kayba rağmen cenaze namazı görüntüsü, haberi neden gelmiyor? Bu acı hakikat bize ne anlatıyor?
Yeni tanıştığımız bir Azeri kardeşimizle Karabağ meselesini konuşuyoruz. “Azerbaycan halkı vallahi size bakmaktadır” dedi. Çok etkilendim. Arakan’dan Filistin’e kadar hangisi bize bakmıyor ki? Bu soru, bizi, yazımızın başındaki cümleye tekrar götürüyor: “Türkiye’nin umuda dönüşmesini engellemeye çalışıyorlar.” Çünkü batı dünyasının bölgemizde yapacağı işler ve değiştireceği şeyler henüz bitmedi.
Türkiye umut olmaktan nasıl çıkarılır? Olumsuz imaj çalışmasını biliyoruz. Eli kanlı darbecilerle dahi işbirliği yapanlar, seçimle gelmiş olana ‘diktatör’ demekte herhangi bir sakınca görmüyor. İkinci adımları itibar suikastleri olacak. Bu bekleniyordu zaten.
BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ KORUMAK
İyilerin dostluğunu ve kötülerin düşmanlığını kazanmak, tehlikeli olmakla beraber kıymetlidir. Ülkemiz şu an bu vaziyettedir.
Birbirinden ayrı gibi görünse de değildir: Kardeşlerimizi korumanın yolu, bütünlüğümüzü korumaktan geçiyor.
/İbrahim Tenekeci
47 notes
·
View notes
Text
Teröre ve Terör Örgütlerine Karşı En Büyük Mücadeleyi Vermiştir
Sayın Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında terörün fikri dayanağının Darwinizm ve Darwinizm’den hayat bulan materyalist akımlar olduğuna dikkat çekmiş, buna din adına ortaya çıktıkları iddiasında bulunan terörist grupların da dahil olduğunu dile getirmiştir.
Sayın Adnan Oktar teröre ve terör örgütlerine karşı yıllarca sürdürdüğü fikri mücadelesinde kaleme aldığı eserlerde ve yaptığı sözlü anlatım ve açıklamalarda;
- Dünyadaki terör ve kavga ortamının asıl sebebinin sevgisizlik olduğunu, hangi dinden hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun tüm insanların birbirlerine sevgiyle yaklaştıkları bir dünyada terörün ve kargaşanın son bulacağını,
- Terör ile tek mücadele yönteminin din ahlakının insanlara kazandırdığı sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, ince düşünce, affedicilik ve adalet anlayışı olduğunu,
- Hak dinlerin terörü lanetlediğini,
- Hak dinlerde şiddetin çözüm yolu olarak benimsemesinin, insanları öldürerek ve katlederek amaca ulaşmaya çalışılmasının kesinlikle mümkün olmadığını,
- Din adına kan dökülmeyeceğini, tam tersine dinin akan kanı durduracağını,
- Terörün sevgi ile ortadan kaldırılacağını dile getirmiştir.
Öte yandan, Sn. Adnan Oktar yıllardır gerçekleştirdiği TV yayınları, konferanslar ve kitap çalışmaları ile hain terör örgütü PKK tehdidine karşı en büyük fikri mücadeleyi vermiştir.
- Sn. Adnan Oktar’ın PKK’nın ideolojisinin komünizm olduğunu ispat etmesinin ve komünist ideolojiyi ısrarla eleştirmesinin ardından hem PKK hem de komünist düşünceye olan destek büyük ölçüde azalmıştır.
- Adnan Oktar PKK’nın dinsiz, komünist, ateist olan gerçek yüzünü halkımıza tanıttıktan sonra, PKK için yapılan tüm sözde imaj çalışmaları boşa çıkmış, dindar Doğu halkı PKK’yı dışlamıştır.
- Adnan Oktar PKK terörüne karşı Komünist Terörist Dinsiz Örgüt PKK, PKK’ya Çözüm, Amerika’nın Göremediği PKK isimli eserleri kaleme almıştır. Bu kitaplar gerek Türkiye’nin dört bir yanında, gerekse dünyanın pek çok ülkesinde ücretsiz olarak dağıtılmıştır.
- PKK’nın Marksist-Leninist-Stalinist ideolojisi ve terör felsefesine karşı eserleri, makaleleri ve canlı TV yayınlarıyla ilmi ve fikri anlamda set olmuştur.
- PKK terör örgütünün ‘özgürlük savaşçısı’ olduğu yönündeki sinsi algı operasyonlarını yerle bir etmiştir.
- Bazı siyasetçiler aksini savunsa da, PYD/YPG’nin PKK ile aynı örgüt olduğunu ısrarla anlatmış, bu gerçeği delilleriyle ispatlamış, PYD’nin PKK terör örgütüyle aynı muameleye tabi tutulması gerektiğini söylemiş ve kamuoyunu buna ikna etmek için büyük çaba harcamıştır.
- Güneydoğu’da PKK’ya asla bir özerklik ve imtiyaz verilmemesi gerektiğini, bunun mutlak bölünmeye yol açacağını, PKK’nın asla silah bırakmayacağını, PKK’lılara af uygulanmasının ve Öcalan’ın serbest bırakılmasının çok büyük hata olacağını ısrarla vurgulamıştır.
- Türkiye’nin Güneydoğusunda oynanmakta olan kirli oyuna dikkat çekmiş, bu oyunun amacının önce Güneydoğu’yu, ardından Türkiye’yi ve en son olarak da tüm dünyayı komünist yapabilmek olduğunu anlatmıştır.
- PKK terör örgütünün ve onun PYD, YPG, YPS, HPG, SDG, PJAK vs. gibi kollarının, Türkiye'nin güneydoğusunda, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde, İran'ın güneybatısında bağımsız bir komünist Kürdistan devleti kurmayı hedefleyen Marksist, Leninist ve Stalinist bir yapılanma olduğuna dikkat çekmiştir.
- PKK’nın temel hedefinin Kürt milliyet ve etnisitesini araç olarak kullanmak suretiyle birinci aşamada bölgeye, ikinci aşamada Türkiye geneline ve nihai olarak tüm bölgeye komünist sistem ve ideolojiyi hakim kılmak olduğu gerçeğini ısrarla dile getirmiştir.
- PKK hareketinin her yönüyle, günümüzde dünya üzerindeki en büyük silahlı komünist kalkışma olduğu konusunda kamuoyunu uyarmıştır.
- Kobani bahanesiyle çıkartılan olaylarda PKK ve HDP’yi en ağır şekilde eleştirmiş, devletimizin ve hükümetimizin yanında yer almıştır.
- İslami terör diye bir şeyin olmadığını dile getirmiş, İslam’ın ismini kullanarak İslam’a tam aykırı çizgide eylemler yapan IŞİD, El-Kaide gibi terör örgütlerini sert bir üslupla defalarca eleştirmiş, bu tür terör örgütlerinin İslam ile hiçbir ilgisi olmadığını sürekli olarak ifade etmiş, bu hususta uluslararası dergi ve gazetelerde makaleler yazmıştır.
- İslam Terörü Lanetler isimli kitabında yine bu konulara ayrıntılı olarak değinmiş, bu eserini 11 Eylül sonrası İslamofobi’nin yaygın görüldüğü ABD’deki Temsilciler Meclisi üyeleri ve Kongre üyelerine, Charlie Hebdo saldırısı sonrası ise Fransa’daki siyasetçi ve siyasal bilimcilere ücretsiz olarak göndermiştir.
- İslam dininde korkulacak hiçbir şey olmadığını, İslam’ın barış dini olduğunu, İslam’da bir kişiyi öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi olduğunu ve Kuran ahlakının yaygınlaşmasının radikalizme ve aşırıcılığa karşı tek çözüm olduğunu anlatmıştır.
Tüm bu faaliyetleriyle Adnan Oktar terörü ilmi ve felsefi anlamda bertaraf etmiş, insanları barış ve sevgi dolu bir dünya oluşturma konusunda gayret göstermeye davet etmiştir. Terörün ve çatışmanın felsefesini etkisiz kılmış, halkımız çatışmacı değil birleştirici olmaya, mukaddesatçı dindar sağı desteklemeye ve çatışmadan, anarşiden uzak durmaya karar vermiştir.
İhtilaf ve Çatışmalarda, Anlaşmazlıklarda ve Zıt Kutuplar Arasında Her Zaman Uzlaştırıcı ve Yatıştırıcı Rol Oynamıştır
Sn. Adnan Oktar,
- Hıristiyanlar’a ve Museviler’e karşı oluşturulmak istenen düşmanlığı ortadan kaldırmak için büyük bir çaba göstermiş, dünya çapında yaygınlaştırılan sözde ‘Türkler ve Müslümanlar Hıristiyan ve Yahudi düşmanıdır’ algısının değişmesini sağlamıştır.
- Türkiye’deki azınlıkların hepsine birden kapılarını açmış, birleştirici ve uzlaştırıcı bir rol üstlenmiştir.
- Her yıl Çırağan Sarayı’nda düzenlediği iftarlarına Türkiye’deki Rum, Ermeni ve Süryani kiliselerinden ve Musevi sinagoglarından çok sayıda din adamı ve önde gelen katılmış, hep birlikte sevgi, saygı, kardeşlik dolu bir ortamda sohbet etmişler, hoş vakit geçirmişlerdir.
- Toplumun din ve mezhep çatışmalarına kapılmadan ortak paydada buluşması için uğraş vermiş, Şii, Sünni, Alevi, Şii, Vahabi, Caferi ve diğer mezheplere mensup tüm Müslümanların kardeş olduklarını fark etmeleri, aradaki farklılıklara takılmaksızın ortak yönlerine odaklanmaları ve birlik olup birbirlerini sevgiyle kucaklamaları gerektiğini dile getirmiştir.
- Yine aynı şekilde, ırkları, dilleri, kökenleri ne olursa olsun bütün dünya Müslümanlarının kardeş oldukları gerçeğini anlatmıştır.
- Eserlerinde, TV yayınlarında Alevi kardeşlerimize kucak açmış, Alevilerin Hz. Ali’ye olan derin sevgilerini övmüş, onları Allah aşığı olarak tanımlamış, cemevlerini hedef alan sözlü ve fiili saldırılara karşı Alevi kardeşlerimizin yanında olmuştur.
- Artniyetli kesimler tarafından topluma körüklenen ayrılıkçı provokasyonun önündeki en büyük engel olmuş, Türk-Kürt, Sünni-Alevi ayrışması gibi konulara akılcı çözümler getirmiştir.
- Roman kardeşlerimizin toplumda ikinci sınıf vatandaş gibi değerlendirilmelerinin önüne geçmiş, bu kardeşlerimizin kültürlerindeki zenginliği ve güzelliği övmüş, programlarında Roman sokak sanatçılarını ağırlamıştır.
- Vatanına, milletine, dinine bağlı Kürt kardeşlerimize sahip çıkmış, bu kardeşlerimizin PKK ile aynı değerlendirilmesinin çok büyük bir vicdansızlık olduğunu dile getirmiş, Kürt kardeşlerimizi programına davet edip Kürt müzikleri eşliğinde dans etmiş, Kürt vatandaşlarımızın ne denli kıymetli olduklarını her fırsatta dile getirmiş, bazı kesimler tarafından ötekileştirilmeye çalışılan Kürt kardeşlerimize karşı toplumdaki önyargının yıkılmasına vesile olmuştur.
- Laz, Çerkes, Roman, Arnavut, Azeri, Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Arap; ırk, dil, etnik köken ayırt etmeksizin tüm vatandaşların birinci sınıf vatandaş olduklarını her fırsatta vurgulamış, farklı etnik kimliğe sahip kesimlere karşı nefret ve düşmanlığın önlenmesi için çalışmalar yürütmüştür.
- İran’ın 2008 yılında İsrail’le olan gerilimi üzerine, İranlı yetkililerin kamuoyuna, ‘Atom bombası kullanmak haramdır’ açıklamasını yapmalarına vesile olmuştur.
- Rusya ile uçak krizi döneminde iki ülkenin bu konuyu hızlı şekilde çözmesi gerektiğini, Türkiye’nin bu konuda alttan alıp üzüntü duyduğunu Rusya’ya belirtmesinin yeterli olacağını önermiş, ülkemiz yetkilileri de bu şekilde bir yol izleyerek uçak krizinden üzüntü duyduklarını Rusya’ya iletmişlerdir. Bu şekilde iki ülkenin arası düzelmiş, Rusya ambargosu kademeli olarak sona ermiştir. Adnan Oktar söz konusu dönemde başta Rusya’nın en önemli yayın organı olan Pravda Gazetesi olmak üzere dünyanın pek çok önde gelen yayın kuruluşunda yayınlanan makalelerinde iki ülke arasında dostluk, barış ve birliktelik sağlamaya çalışmış, barışma sürecine katkıda bulunmuştur.
Sonuç
1979’dan günümüze kadar dünya çapında milyonlarca insanın manevi yönden hayata bakış açısını değiştirmesine vesile olan Sayın Adnan Oktar, 73 dile çevrilmiş 300’den fazla eseri, binlerce makalesi, canlı televizyon yayınları ve eserlerinden faydalanılarak hazırlanan 1000’in üzerinde internet sitesi, yüzlerce iman hakikati belgeseli, 5000’in üzerinde konferans ve Yaratılış gerçeğini bilimsel olarak ortaya koyan binlerce fosil sergisi ile dünyanın en büyük ilmi faaliyetini gerçekleştirmiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın önemli bir özelliği, kendisinden önce gerçekleştirilmemiş elzem çalışmalara imza atmış olması, imani ve fikri faaliyetleriyle pek çok konuda Türkiye’de ve dünyada öncülük etmiş olmasıdır. Darwinizm’e karşı verdiği ve çok büyük bir başarı elde ettiği ilmi ve fikri mücadele buna önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Nitekim, Sayın Adnan Oktar’ın çalışmaları Darwinizm’e en etkili darbeyi indirmiş, bu çalışmalar neticesinde materyalizm, komünizm, faşizm, deizm, ateizm gibi insanları dinsizliğe sürükleyen öğretiler fikren tamamen yerle bir olmuştur.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm karşıtı ilmi faaliyetlerinin vesile olduğu bir diğer önemli başarı da, bu faaliyetlerin Türkiye’de milliyetçi-mukaddesatçı siyasi görüşün ideolojik zeminini inşa etmiş olmasıdır. Öyle ki bu çalışmalar vesilesiyle Türkiye’de solun felsefesi çökmüş, etki ve nüfuz alanı yok olmuştur. Böylece modern sağı temsil eden hükümetler çok güçlü bir felsefi zemin üzerine oturabilmiş, uzun yıllar iktidarda kalmaya devam edebilmişlerdir.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm ve Darwinizm kaynaklı dinsiz ideolojileri yerle bir eden ilmi ve fikri çalışmalarının yanı sıra İslam Birliği ülküsünü gerçekleştirmek, Kuran ve Yaratılış mucizelerini anlatarak insanların imanına vesile olmak, milli birlik ve beraberliğin sağlanmasına katkıda bulunmak için ortaya koyduğu ilmi çalışmalar da solun felsefi ideolojisinin yıkılmasında etkili olmuş ve sağın iktidara gelmesine ortam hazırlamıştır.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek AK Parti’nin iktidara gelişinde etkili olan felsefi zeminin Sayın Adnan Oktar’ın anti-Darwinist, anti-materyalist ilmi faaliyetlerini sonucunda oluştuğunu söylemiştir. Sol çizgide bir aydın olan Doğu Perinçek, AK Parti’nin güçlü bir şekilde iktidar olmasını solun gerilemesine ve sağın güçlenmesine bağlamış, solu etkisizleştiren faaliyetin ise Sayın Adnan Oktar’a ait olduğunu ifade etmiştir. Bu, doğru ve önemli bir tespittir. Nitekim sağın felsefi zeminini oluşturan fikri ve imani faaliyetler Cumhuriyet tarihinden bu yana sadece Adnan Oktar ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları tüm Türkiye’yi şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezmiş, Adnan Oktar’ın kitaplarından faydalanarak gerçekleştirdikleri konferanslarla Darwinizm’in bilimsel geçersizliğini anlatmışlardır. Öte yandan Türkiye’nin dört bir yerinde binlerce Yaratılış gerçeği sergisi açmışlardır. Ayrıca Adnan Oktar’ın eserlerinin milyonlarca nüshası ücretsiz olarak halka dağıtılmış, insanlarımızın bu hayati gerçekleri öğrenmeleri sağlanmıştır.
Güçlü bir milli bilince ve imani şuura sebebiyet veren bu kapsamlı faaliyetler neticesinde sağın fikri zemini hazırlanmış, AK Parti için iktidar imkanı oluşmuş, AK Parti güçlü bir fikri zemin üzerinde rahatça hareket eden bir parti haline gelmiştir.
Solun ve komünizmin sözde bilimsel temeli olarak kabul edilen Darwinizm’in çürütülerek alt edilmesi sonucunda solun felsefi zemini çökmüş, komünizm daha fazla savunulamaz hale gelmiştir. Bunun akabinde Türkiye’de klasik manada sol parti kalmamıştır. CHP dahi neredeyse sağ söylemler üreten bir parti halini almıştır.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm karşıtı bilimsel çalışmalarını dünya geneline taşımasıyla birlikte Darwinizm uluslararası düzeyde yerle bir edilmeye başlamıştır. Darwinizm’e karşı yazmış olduğu yüzlerce eser tüm dünyaya ulaşmış, insanlar özellikle Yaratılış Atlası ile canlıların milyonlarca yıldır hiç değişmediklerinin delillerini görmüşlerdir. Daha önce dünyayı rahatça aldatmış olan Darwinist dünya medyası, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin ardından bu sahte teoriyi savunan haberleri yapamaz olmuştur. Dünya Darwinistleri kendilerine güvenlerini yitirmiş, sahte davalarını savunamaz hale gelmişlerdir. Bu önemli yenilgiye vesile olan tek kişi Sayın Adnan Oktar’dır ve başta Darwinistler olmak üzere tüm dünya bu düşüncede ortaktır.
Materyalizmi ve Darwinizm’i felsefe olarak benimsemiş olan Deccaliyet’in, dünyanın en etkili anti-materyalist, anti-Darwinist ilmi çalışmalarını gerçekleştiren Sayın Adnan Oktar’ı hedeflemiş olması hiç kuşkusuz tesadüf değildir. Bu karanlık yapı, Sayın Adnan Oktar’ın ateizmi ve Darwinizm’i bilimsel delillerle yerle bir ederek tüm dünyaya Allah'ın varlığını ve Yaratılış gerçeğinin delillerini anlatmasından rahatsız olduğu kadar, İslam Birliği idealini kararlı bir biçimde savunmasından ve bu konuda onlarca eser kaleme almasından da son derece rahatsızdır. Çünkü bu şeytani sistem için, 300 yıldan bu yana sürdürdüğü sömürü düzeninin karşısındaki en büyük tehlike, dünya Müslümanlarının bir araya gelerek oluşturacakları güçlü bir İslam Birliği’dir.
Sayın Adnan Oktar’ın faaliyetlerinden rahatsız olan küresel Deccali sistem, bu hayırlı faaliyetleri engellemek için kumpasçıları vasıtasıyla olmadık asılsız iftiralar düzerek bir komplo kurmuş, bu komplo neticesinde Sayın Adnan Oktar’ın tutuklanıp cezaevine gönderilmesine zemin hazırlamıştır. Bunun için sıradan insanları kullanmış, kurguladığı senaryoyu piyon olarak kullandığı bu sıradan kişilere dikte etmiştir. Bu yöntem, Deccaliyet’in klasik yöntemidir. Deccali sistem küçük bir kuvvetle Müslümanları birbirine düşürür ve bundan büyük netice almayı hedefler. Amacına ulaşmak için bir yandan polisi ve devleti kullanır, bir yandan da kendi dostlarını çeşitli iftira ve tuzaklarla sistem içinde yok etmeye kalkar. Bu, Deccaliyet’in bilinen bir oyunudur.
Deccaliyet’in rahatsız olduğu bir diğer önemli husus da, Sayın Adnan Oktar’ın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a 26 yıldır verdiği son derece etkili fikri destektir. Sayın Erdoğan’ı devirme planları yapan ve aleyhinde kara propaganda çalışmaları yürüten Deccali sistem, ona destek veren grupları da etkisiz hale getirme peşindedir. Adnan Oktar da Sayın Erdoğan’ı desteklediği ve bu yönde çok büyük bir etkiye sahip olduğu için Deccaliyet’in başlıca hedefi olmuştur.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
#adnan oktar#allaha adamış bir ömür#islam terörü lanetler#islam birliği#türkiye#istanbul#ankara#darwinizm#materyalizm#evrim teorisi#komünizm#mehdiyet#deccaliyet#ingiliz derin devleti#komplo kumpas#cezaevi#yusuf medresesi#harun yahya#erdoğan#pkk#fetö#deccal#mehdi#çırağan sarayı#kedicikler
0 notes
Text
Spor haberleri!
6 Ağustos Pazar günü Samsun’da oynanan, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” yazılı pankartın stada alınmadığı Konyaspor - Beşiktaş maçında “Nuriye - Semih yaşasın” pankartı açan... Daha doğrusu sadece açan değil, pankartın önünde poz veren 11 seyirci örgüt üyeliğinden tutuklandı.4 Haziran Pazar günü Antalya’da oynanan Göztepe - Eskişehirspor maçında çıkan olaylarla ilgili Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında 72 taraftar hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Meşalelerin yakıldığı, sahaya yanıcı-patlayıcı maddelerin atıldığı maçta haklarında yakalama kararı çıkartılan taraftarlar “Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Yasası’na muhalefet”ten değil, “örgüt üyeliği”nin ağırlıklı olduğu çeşitli suçlardan yargılanacak.Sosyal medyada “Taraftarız, örgüt üyesi değil. Göztepe taraftarı fişleniyor” adıyla kampanya başlatan Göztepe taraftarlarına göre asıl sebep meşale, yanıcı madde falan değil, “İzmir Marşı”nın söylenmiş olması. İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere birçok şehirde yapılan gözaltı operasyonlarının sadece bu marşı söyledikleri görüntülerden tespit edilenlere yapıldığını iddia ediyorlar.Marş da sakıncalı mı sakıncalı gerçekten.. Hele o “Yaşşaaa Mustafa Kemal Paşşaaa” nakaratı yok mu?Tribünlerden göklere doğru yaptığı yansıma “yeni devlet hayali” kuranların tüylerini diken diken ediyor...
HEYKEL
Gün geçmiyor ki bir ilimizde Atatürk’e ait bir heykel saldırıya uğramasın, çekiçle orası burası kırılmasın. Saldırganlar yakalanıp tutuklanıyor görünüşte. Ancak arka planda onları yüreklendiren birileri hatta birtakım örgütler olmalı ki, tutuklamalara rağmen saldırılar durmuyor. Bu arada dikkati çeken... İktidar katmanlarından Atatürk’e saldırılara karşı etkili protestonun çıkmamasıdır.
Ne yapmalı? Önce Atatürk’ün partisi CHP bu vandalizme karşı etkin ses oluşturmalı. Tahrip edilen heykellerin en kısa sürede onarılarak yerini almasını sağlamalı. İktidarın umursamazlığını sergilemeli...
Tabii eğer “Atatürk’ün partisiyiz” sloganı boş bir laf değilse...
SIĞIR
Sözcü’de Murat Muratoğlu yazıyor.
Türkiye dünya sığır ithalinden ikinci sıradaymış. Birinci ABD...
Yazar şöyle diyor:
“Bizde sığır yetiştirilmeyince gözümüzü Uruguay sığırlarına diktik. Az buz değil, 153 bin büyükbaş sığır ithal ettik. Uruguay Hükümeti; “Bu Türklere sığır yetiştiremiyoruz” deyip Türkiye’ye satışları sınırladı.
Brezilya’dan 87 bin sığır aldık. Yirmi beş günlük gemi yolculuğundan sonra Türkiye teslimi sığırlar senin burada yetiştirdiğinden ucuza geliyorlar.
Bir acayiplik yok mu?
Muratoğlu sığırlara soruyor:
- Sen nasıl bir hayvansın da Türkiye’de yetiştirilemiyorsun?
Sığırın ne kabahati var? Ne ot bırakmışsın ne otlak? Sığır nerede yetişecek, şehirde mi? Ki yetişiyor da zaten, etraf sığır dolu...
STALİN
Prof. İlber Ortaylı dostumuz “Azerbaycanlı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü’dür” sözleriyle yine gündeme oturdu.
İlber Ortaylı içinden geldiği gibi dobra dobra konuşur. Halk diliyle konuşmayı sever. Stalin hakkında öyle düşünebilir. Ama bilelim ki Rus halkı pek de öyle düşünmüyor. Birkaç ay önce önce Levada Center’in düzenlediği ankette Rusya halkı “Tüm zamanların ve halkların en önde gelen şahsiyeti” olarak Stalin’i seçti. Stalin yüzde 38 destek alırken ikinci ve üçüncü sırada yüzde 34 ile Vladimir Putin ve Aleksandr Puşkin vardı. Lenin’in oy oranı yüzde 32 idi. Rusya Batı’nın çizdiği eski Stalin imajına rağbet etmiyor artık kendi yargısını oluşturuyor...
2 notes
·
View notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/fe85ad433565a8046e0f1a4b88aa86f6/tumblr_pjc9geb0QC1y20nz3o1_540.jpg)
Iğdır Kıraçbağ'dan Redki aşiretinden merhum Hacı Tahir Muçu (sağdaki) Ruslar bölgeden çekilip, Ermeniler bölgedeki Kürd ve Azeri köylerine saldırınca, Azeriler İrana, Kürd aşiretleri farklı şehirlere göç etti. Iğdır ovası neredeyse boşalmıştı. Redki aşiretinden Hacı Tahir kendi akrabalarından, aşiretinden ordu kurup masum halkı korudu. O Redki aşiretinin büyük bir kahramanıdır. Mekanı cennet olsun. #redkiaşireti #redkanaşireti #êlaredkan https://www.instagram.com/p/BqFkgDMnYSh/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=kpp70c7bq6b3
0 notes
Text
Ermenistan'da 'devrim': Bundan sonra ne olacak?
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/ermenistanda-devrim-bundan-sonra-ne-olacak/4849/
Ermenistan'da 'devrim': Bundan sonra ne olacak?
Telif hakkı Getty Images
Ermenistan Başbakanı Serj Sarkisyan 23 Nisan’da kitlesel protestoların ardından istifa etti.Fakat protestocuların talep ettiği köklü reformların gerçekleşeceğinin bir garantisi bulunmuyor.Yolsuzluk suçlamalarının hedefi olan bir iktidar tarafından yönetilen, ekonomisi ve güvenliği Rusya’ya bağımlı olan Ermenistan’da bundan sonra ne olacağı iç ve dış faktörler tarafından şekillenecek:20 yıldır Ermenistan siyasetini domine eden iktidardaki Cumhuriyetçi Parti, ana iktidar aygıtlarını elinde tutuyor. Muhalefet sert bir şekilde büyük taleplerle ilerlese de hükümete etkisi kısıtlı. Henüz bir müdahalede bulunmayan Rusya, Ermenistan’ı kendisine bağımlı bir devlet olarak tutmak istiyor. Azerbaycan ile 30 yıldır yaşanan Dağlık Karabağ çatışması ise her an büyük bir savaşa dönüşme ihtimali taşıyor.
Telif hakkı Getty Images
Image caption
1992’de Dağlık Karabağ – Ermenistan sınırında bulunan Laçin Rayonu’ndaki Külebird köyündeki Azeri askerler
Cumhuriyetçi PartiProtestocuların bir kısmı bugüne kadarki temel taleplerinin “devrim” olduğunu söylese de iktidar aynı kişilerin elinde kalmaya devam ediyor.Başbakanlıktan istifa eden Sarkisyan hâlâ Cumhuriyetçi Parti’nin başında bulunuyor.Koalisyonun küçük ortağı Taşnak-ı Sütyun (Ermeni Devrimci Federasyonu) partisi koalisyondan çekilse de Cumhuriyetçi Parti 105 sandalyeli parlamentoda 58 sandalye ile çoğunluğa sahip.Ülkedeki siyasetçiler ve iş insanları iç içe geçmiş durumda. Bu yüzden yolsuzluk da yüksek. Seçim dönemi gibi dönemlerde kamu çalışanları baskı altına alınıyor.İktidardaki zümrenin Ermeni siyasi sahnesindeki hakimiyeti 20 yıl öncesine uzanıyor. Sarkisyan 2008-2018 yılları arasında devlet başkanlığı yapmış, kendisinden önce 10 yıl boyunca devlet başkanı olan Robert Koçaryan da Cumhuriyetçi Parti üyesi olmasa da parti tarafından desteklenmişti.Karabağ doğumlu bu iki siyasetçi de 1988-94 arasındaki çatışmalarda kilit rol oynamıştı.Muhalifler ve protestocularProtestoculara liderlik eden Nikol Paşinyan’ın 25 Nisan’da Başbakan Vekili Karen Karapetyan’la görüşmesi bekleniyordu. Fakat toplantı formatı üzerindeki anlaşmazlık yüzünden Başbakan Vekili Karen Karapetyan’ın görüşmeyi iptal etmesinden sonra muhalif lider Nikol Paşinyan halkı sokaklara çıkmaya çağırdı.Paşinyan’ın talebi bir geçiş hükümetiyle erken seçime gidilmesi. Bazılarına göre Paşinyan başbakan olmayı hedefliyor.
Telif hakkı Getty Images
Image caption
Sarkisyan ve Paşinyan 22 Nisan’da bir tartışma programında karşı karşıya gelmişti. Sarkisyan 10. dakikada muhalefetin “şantajını” kınadığını söyledi ve tartışmayı terk etti
Protestoların momentumuna rağmen bu büyük talepler muhalefetin parlamentodaki zayıf temsiliyle bir tezat oluşturuyor. Paşinyan’ın partisinin parlamentoda yalnızca 9 sandalyesi var.Bu tabloyu yalnızca bir erken seçim değiştirebilir ve bu kararı almak da Başbakan Vekili Karapetyan ve Cumhuriyetçi Parti’nin elinde.RusyaErmenistan’da büyük bir askeri üsse sahip olan Rusya, ülkedeki ana enerji tesislerinin sahibi ve aynı zamanda en büyük ticaret ortağı.Çoğu Ermeni ülkenin Rusya’ya bağımlılığını hayatın bir gerçeği olarak görüyor.Geçmişte bu bağımlılığı eleştiren Paşinyan, protestolar sırasında jeopolitik konulara girmemeye dikkat etti.Bu yüzden Rusya’nın protestolara tepkisi düşük tonlu oldu, ne olursa olsun Ermenistan’la dostluklarını sürdürmek istediklerini söylemekle yetindiler.Yine de Kremlin, Ermenistan’ın yeni yöneticilerinin itaatini sağlamak için elindeki araçları kullanmaya hazırdır.
Telif hakkı Getty Images
Image caption
Ermenistan Devlet Televizyonu protestoları kötüleyen bir yayın yapıyor
Başbakan Vekili Karen Karapetyan’ın koltuğa oturduktan sonraki ilk işi 23 Nisan’da Rus mevkidaşı Dimitri Medvedev ile telefonda görüşmekti.Medvedev bu görüşmede Ermenistan’ın “yasal ve anayasal çerçeveye” uymasının hayati öneme sahip olduğunu söyledi.AzerbaycanAzerbaycan ile yeni bir çatışma ihtimali Ermenistan siyasetinin üzerinde her zaman dolaşan bir hayalet.Savaş ihtimali, birliği sağlamak için kullanılan önemli bir araç.Karapetyan, göreve başlar başlamaz Azerbaycan’ın olası bir sınır ihlaline hızla yanıt vermeye hazır olduklarını söyledi.Bu açıklama, Azerbaycan’ın protestolar sırasında sınıra takviye birlik göndermesi üzerine geldi.Savunma Bakanı Viden Sarkisyan da (Serj Sarkisyan ile bir akrabalığı yok) “Ülkemizdeki istikrarsızlık düşmanımızın bazı hamlelerine zemin hazırlıyor” uyarısında bulundu.Ermeni muhalif lider Paşinyan: Kadife Devrim kazandı, bu sadece ilk adım Ermenistan Başbakanı Serj Sarkisyan görevinden istifa etti, muhalifler sokaklarda kutladı
kaynak: Ermenistan’da ‘devrim’: Bundan sonra ne olacak?
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/ermenistanda-devrim-bundan-sonra-ne-olacak/4849/
0 notes
Text
SUYUN ULAŞMADIĞI BÖLGELERE SU KUYUSU AÇIYORUZ
https://www.kardesder.com/suyun-ulasmadigi-bolgelere-su-kuyusu-aciyoruz-104556.html
SUYUN ULAŞMADIĞI BÖLGELERE SU KUYUSU AÇIYORUZ
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/0d972fa8a338fdf455e3e4d8e99d68d9/5319c795c27e358f-c2/s540x810/745c01bdee6c43044cec9cb1d1965e3bfd3d6796.jpg)
Rasulullah ﷺ şöyle buyurdu: “İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i cariye (kalıcı hayır eserleri), kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet 14) Burası kuraklığın kıtlığın yaşandığı, temiz suyun ulaşmadığı yer olan kara kıta Afrika... Buralarda temiz su bulmak oldukça zor... Sizlerin sayesinde kara kıta Afrika, su kuyuları bağışlarınız ile temiz içme suyuna kavuşuyor... İnşallah yapacağımız su kuyusu ile bu köy halkı temiz suya kavuşacak... Beebul Xayr Xeyir Qapısı Azeri Müslümanlardan Hifa Bebek adına yaptırılacak olan su kuyumuzun çalışmalarına başlamış durumdayız... Arkadaşlarımız su kuyusunu açmak için yer tespiti çalışmalarını gerçekleştiriyor... Rabbim bu "sadaka-i cariye"yi hayırseverlerimizden kabul etsin... https://youtu.be/258txNRy-_0 Afrika su kuyusu fiyatı 2000 $ Siz de Afrika'daki kardeşlerinizi susuz bırakmayarak bu hayra ortak olmak istemez misiniz? Telefon numaralarımızdan bize ulaşabilir, hesap numaramız ve online bağış hattımızdan anında bağışta bulunabilirsiniz.
#afrika#Afrika insani yardım#Afrika su kuyusu#afrikalı müslümanlar#afrikalı müslümanlara destek ol#insani yardım#Kamerun insani yardım#Su kuyusu açtır#su yardımı#temiz suya kavuşuyorlar
0 notes
Link
‘AFRİN Harekatı sınırlı olsun, ivedi tamamlansın’ diyen ABD’ye net cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. ABD, Afrin operasyonu sonrası Münbiç’e işlem yapacak olan Türkiye’yi, kendi askerleri orada olduğu için, caydırmaya çalışıyor. Muhtemel bir Münbiç operasyonunda ABD askerleri ile Türk askerinin aleyhinde karşıya gelme tehlikesi bulunuyor. ABD bunun üzerinden Türkiye’yi korkutma ediyor. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında operasyonun Irak sınırına kadar yapılacağını söyleyerek ABD’ye cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hem, Afrin operasyonuna aleyhinde çıkan Türk Tabipler Birliği’ne de karşı çıktı. “Bundan rahatsız olan, sözde Türk Tabipler Birliği gibi bir kesim savaşa hayır diye kampanya yürütmek istiyor. Bu terörist sevicilerin bugüne değin barışa evet dediklerini duymadık.” açıklamasını yaptı.
Erdoğan’ın açıklamaları:
Zeytin Dalı operasyonunu yürüten kahraman askerlerimize ulu Allah’tan muvaffakiyetler diliyorum. Dün Hatay’a gitgide artarak hareket merkezindeki askerlerimizi ziyaret ettik. Sahadaki birlikleri komutan eden 2. Ordu Komutanımız İsmail Metin Esas Paşamızdan ve öteki arkadaşlarımızdan son durumla ilgili bilgileri aldım.
TTB’YE TEPKİ
Bir Takım kesimler bunu iyi duysunlar. Bugün operasyonun 7. günü. 343 terörist etkisiz hale getirildi. Bunlar tespit edilenler. Bundan rahatsız olan, iddiaya göre Türk Tabipler Birliği gibi bir kesim savaşa hayır diye kampanya yürütmek istiyor. Bu terörist sevicilerin bugüne kadar barışa evet dediklerini duymadık. Bunlar bugüne kadar güneydoğuda, doğuda, vatandaşlarım şehit edildi. İçeride olan terör uygulayıcılarına yönelik en minik açıklama duyduk mu? Duymadık.
“BİZ AFRİN’İ İŞGAL ETMİYORUZ”
Buradan tüm dünyaya bir kez daha bildiri ediyorum. Biz Afrin’i işgal etmiyoruz. Türkiye’nin Afrin’deki operasyonu yalnızca terör örgütlerine, teröristlere yöneliktir. Avrupa Parlamentosu’nda hareketi istila olarak göstermek isteyenlere söylüyorum. Gidin önce, Libya’da, Ruanda’da, Finansal’de arayın. Hiçbir süre Türk milleti, müstevli olarak hareket etmemiştir. Azeri vekil Seyidov kardeşime de teşekkür ediyorum.
TRUMP’A NELER SÖYLEDİ?
Birileri ısrarla işlem sınırlı olsun diye telkinde bulunuyor. Ben de telefon görüşmesinde bu birilerine söyledim. Gücü hoyratça kullanmaya kalksak. Tanklarımızla, toplarımızla, dümdüz edip geçsek bu işlem birkaç jurnal iştir. Kalkan olarak kullanmaktan çekinmedikleri masum sivillerin can ve mülk güvenliğini de dikkate alıyoruz.
Hala Türkiye’yi örtülü veya aleni eleştiri ve tehditlerle yolundan döndürmeye çalışanlar saflarını terör örgütünün yanı olarak belirlemiş demektir. Afganistan ne değin sürdü? Takriben 20 sene. Irak, takriben 18 yıl. Libya ne dek sürdü? Parasal, Ruanda, buralar ne kadar sürdü? Bize bu akılları verenler birazcık kendileri kullansalar ne olur. Suriye’de öteki güçlerin yürüttüğü operasyonlar için bir lahza önce tamamlansın çağrısı, bu millet ne dek gülünç der ayla getiriyor. Meslek Türkiye’ye gelince bu acele niye?
“BÖYLE BİR ŞEYİ STRATEJİK MÜŞTEREK NASIL YAPAR”
AB, siz PKK’yı terör örgütü ilan etmediniz mi? şu anda pek akıl tutulması var ki. Bir taraftan YPG, PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmeye başladılar. Bir taraftan da silahlar onlara akıtılıyor. Bu nemenen iştir.
Biz stratejik ortak olduğumuza kadar, böyle bir şeyi bir stratejik iki tarafli nasıl yapar. NATO Genel Sekreteri, Türkiye kendi hukukunu korumaktadır diyor. Bundan nedeniyle teşekkür ediyorum. Biz Amerika ile beraber bu işleri yürütelim istiyoruz. Benim milletim şunu soruyor: Bu silahlar neden geliyor, kime karşısında kullanılmak üzere geliyor?
“OPERASYONLARI SÜRDÜRECEĞİZ”
Amerikan halkı ‘Biz vergileri bunun için mi veriyoruz, dolarlarımız bunun için mi gidiyor?’ diyor. Sayın Başkan da bunu bana kalırsa bana da kendisi söyledi. Acilen 5 bin tır oldu. 2 bin kargo uçağı oldu. Bunlar bizde soru işaretleri ortaya koyuyor. Biz de teröre aleyhinde mücadelede kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bunun başka izahı yok. Biz kendi kendimize yeteriz. Amaçları terörle uğraş yok de, sınırları boyunca bir terör koridoru meydana getirmek, onun üzerinden kan ve can pazarı koymak olanlara cevabımız şudur; Biz Suriye’deki son terörist ortadan kalkana dek operasyonlarımızı sürdüreceğiz.
“ÖSO’YA TERÖRİST DİYENLER, PYD, YPG, DEAŞ, PKK’NIN BÜTÜN BENZERLERİDİR”
ÖSO’yu terörist olarak vasıflandıran terbiyesizlere de açıkça söylüyorum. Benim Mehmedimin yanına mücadelenin içinde yer alan ÖSO, şahsiyetli ve şerefli bir mücadelenin askerleridir. Kendilerini alkışlıyorum. ÖSO’ya terörist diyenler PYD’nin, YPG’nin, DEAŞ’ın, PKK’nın bütün benzerleridir, kendileridir. Bu vesile ile kahraman askerlerimize gazanız kutsal olsun diyorum.
The post Erdoğan’dan ABD’ye Münbiç cevabı: Irak sınırına kadar… appeared first on Denizli Haberim.
0 notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/b2d60229088710f9876fd97afbdd9c2d/tumblr_p0a4klZgCJ1wjgbz7o1_540.jpg)
Yola tek çıkan Dostumuz @bugraulutass ın Tiblis deneyimi #Tbilisi #Georgia Tek başıma ilk yurtdışı deneyimimi yaşadım geçtiğimiz günlerde. Tek başıma çıktım ama ilk dakikadan yolda gürcü ve azeri iki arkadaş edinmiştim bile. Her zaman olduğu gibi yolda arkadaş edinerek geçtim Tiflis'e şehirde toplam 4 gün geçirdim. Sokak müziği denedim fakat hem tek olduğum için hem de Gürcistan halkı çok zengin olmadığı için(ya da çok cimriler bilemiyorum :D ) az para kazanabildim. Dil olarak hiç anlaşamadığım bir gürcü arkadaşla sokak müziği yaptım müziğin evrensel olduğunu yaşayarak öğrendim(İzmir marşını da öğrettim). Çok güzel dostlar edindim başta Atilla Mamedov olmak üzere her iş çıkışında geldi beni aldı gezdirdi yedirdi içirdi. Benim gibi gezgin bir arkadaşla sokakta bileklik kolye satmayı denedik hepsini kendi eliyle yapıyormuş, avrupa hayali için para biriktiriyordu.Çok güzel bir couch evinde kaldım günlerimi dolu dolu geçirdim. Tiflis hakkında konuşmak gerekirse küçük bir şehir iki günde detaylı bir şekilde gezebilirsiniz. Alkol, sigara, benzin ucuz geriye kalan her şeyin fiyatı Türkiye'yle hemen hemen aynı. Gürcistanda sokak satıcılarına, sokak sanatçılarına ve dilencilere karışılmıyor. Çoğu araba taksicilik yapıyor taksiler için de vergi alınmıyor ve çok uygun fiyatlara taksiyle gezebilirsiniz tabi pazarlık yapmanız gerekli. Metro ve otobüsle ulaşım da aşırı ucuz fakat taşımacılık anlayışları ve tarzları çok iyi denemez :). Ülkede bizim aksimize sokakta içki içmek serbest elinde içkisiyle gezenlere denk geldiğimde baya şaşırmıştım. O kadar alkol tüketimi olmasına rağmen kimse bir taşkınlık göstermiyor(demek sorun alkolde değilmiş). Gürcü polisleri hakkında çok şey duymuştum rüşvetciler vs diye fakat o olaylar 2-3 sene öncesine kadar yaşanıyormuş şu an hiç bir problem olmadığını öğrendim. Benim için güzel bir deneyimdi umarım yazdıklarım sizlere de yararlı olur. Tek çıkmaktan çekinmeyin zaten yola çıktığınızda elbet birileriyle tanışıyorsunuz :) ————— Üni Kamp "yaşanacak bir hayat var" ☘️ (Tbilisi, Georgia)
0 notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/b60adbd6ed20b187fbcbd9ded10c694c/tumblr_ozsd7b6mVo1udgbe4o1_540.jpg)
Nüfus: 600.000 Başkent:Abakan KARAÇAY- ÇERKES CUMHURİYETİ;Flag of Karachay-Cherkessia.svg (karaçaylar-çerkesler) Nüfus: 700.000 Başkent:Çerkessk KARAKALPAKİSTAN; Flag of Karakalpakstan.svg (karakalpaklar) Nüfus: 1.400.000 Başkent:Nukus NAHCİVAN; Flag of Azerbaijan.svg (azeriler) Nüfus:500.000 Başkent:Nahcıvan TATARİSTAN; Flag of Tatarstan.svg (tatarlar) Nüfus: 4.500.000 Başkent:Kazan TUVA CUMHURİYETİ; Flag of Tuva.svg (tuvalar) Nüfus: 388.000 Başkent:Kısıl YAKUTİSTAN; Flag of Sakha.svg (sibirler-yakut türkleri) Nüfus: 1.200.000 Başkent:Yakutsk TÜRK AZINLIKLARI; İRAN AZERİLERİ;Azerbaycan cumhuriyeti dışında iran’da varlığını sürdüren ve 30.000.000 nüfusuyla en büyük azeri topluluğunu oluşturan türk toplumu. KAŞKAYLAR; İran’da varlığını sürdüren türk topluluğu. iran’da 2.500.000 kaşkay türkü yaşamaktadır. NOGAYLAR: rusya federasyonu, türkiye, romanya ve türki cumhuriyetler’de yaşamaktadırlar. toplam sayıları 400.000 civarındadır. AHISKA TÜRKLERİ; Türkiye dışında, rusya, türki cumhuriyetler, avrupa ve abd’de yaklaşık 500.000 civarında populasyonu olan topluluk. BALKAN TÜRKLERİ, yunanistan, bulgaristan ve eski yugoslav devletlerinde yaşayan türkler. 1.000.000 civarındadır. IRAK TÜRKMENLERİ; Irak’ta musul-kerkük başta olmak üzre varlığını sürdüren türklerdir. 3.500.000 civarında bir populasyondur. KAÇARLAR; iran’ın bir dönemine damgasını vuran türk boyu. günümüzde iran’da 25-30.000 kaçar türkü yaşamaktadır. KARAY TÜRKLERİ(KARAİMLER), Dini inanış olarak museviliği seçen türk halkı. bugün başta rusya ve israil olmak üzre dünyada 100.000 civarında karay türk’ü bulunmaktadır. KIRIMÇAKLAR, bir başka yahudi türk boyu. karaimler ile akraba olup özellikle kırım’da yaşamaktadırlar. günümüzde sayıları 10.000 civarındadır. KAMUK TÜRKLERİ, Rusya-kafkasya-dağıstan’da yaşayan kıpçak türkleridir. nüfusları 500.000 civarındadır. SALARLAR, Çin’de varlığını sürdüren ve sayıları 200.000 civarında olan türk topluluğu. DOLGANLAR, rusya’nın en kuzeyinde yaşayan ve sibir türkleri ile akraba olan sayıları 10.000’i bulan türk topluluğu. ŞORLAR, Sibirya’da yaşayan ve günümüzde nüfusları 20.000 civarında olan türk topluluğu SURİYE TÜRKLERİ, Günümüzde sayıları 1.500.000’i bulan oğuz türkmenleridir. YUGURLAR, Çin’de yaşayan ve sayılları 20.000 civarında olan türk topluluğu. TEREKEMELER, günümüzde ekseri rusya’da yaşayan ve sayıları 1.000.000 civarında olan kıpçak topluluk. HALAÇLAR(KALAÇ), İran-afganistan’da yaşayan ve sayıları 200.000’i bulan türk topluluğu. ŞAHSEVENLER, İran’da yaşayan sayıları 300.000’i bulan azeri halk. NAYMANLAR, Moğolistan, kazakistan, türkiye ve rusya’da yaşayan ve sayıları 3.000.000’u bulan topluluk. AVRUPA TÜRKLERİ, Almanya başta olmak üzre avrupa’da yaşayan kandaşlarımızdır. nüfusları 9.000.000 civarındadır. Bunların dışında populasyonları kayda değer olmasa da kendi gelenek ve göreneklerini sürdüren birçok türk topluluğu vardır. genelde eski sovyet coğrafyasında yaşayan bu toplulukların birkısmının isimleri; tofalar, yaka türkmenleri, afganistan türkmenleri, ilu türkleri, aynallu türkleri, aymaklar, hamseler, stravopol türkmenleri, teleütler, çulimler, barabalar, öngütler, kızıllar, hoşballar, biltirler, kamasinler, çulımlar sayılabilir… bugün tüm dünyada yaşayan türk nüfusu 235.000.000’u bulmaktadır ki bu da çinliler ve hintler’den sonra türk milleti’ni dünyanın en kalabalık 3. etnik gurubu yapmaktadır. #Konçuy
0 notes
Text
Başkan Çetin Azerbaycanı Ziyaret Etti
Başkan Çetin Azerbaycanı Ziyaret Etti Son Haber
DIS Başkan Çetin Azerbaycan’ı ziyaret etti ANKARA (İHA) - Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin, Azerbaycan’a yaptığı iade-i ziyarette “Türkiye ve Pursaklar her zaman Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanındadır” mesajı verdi. Başkan Çetin’in ziyaretinden memnun kalan Azerbaycan halkı ve siyasetçiler,Pursaklar’a teşekkür etti. Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin, Başkan Yardımcısı Nedim Erçetin, EkoAvrasya Başkanı Hikmet Eren ve beraberindeki heyet Azerbaycan’a ziyaret gerçekleştirdi. Başkan Çetin ve heyetini karşılayan Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili GanirePaşayeva ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirterek “Azerbaycan halkı Türkiye’ye ve Pursaklar’a teşekkür ediyor” dedi. Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de Türk Şehitliği, Kuba Soykırımı mezarlığının da aralarında bulunduğu bir dizi görüşme ve ziyarette bulunan Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin, “Bizler bir milletin evlatlarıyız” mesajı vererek Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik bağını hatırlattı. Bakü’de düzenlenen “Azerbaycan ve Türkiye Hakikatlerinin Yayılmasında Aydınların Rolü” konferansına da katılan Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Türk halkı, Türkiye ve Pursaklar her zaman Azeri kardeşlerimizin yanındadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan her zaman Azerbaycan’ın hakkını, hukukunu savunuyor. Hemşerilerimizin selamını sizlere getirdim. İki kardeş ülkenin önemli projeleri var. Batı’nın bütün gayreti bunları engellemektir. Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimizdir, Azerbaycan’ın üzüntüsü bizim üzüntümüzdür. Hep birlikte daha güçlü bir şekilde Türkiye ve Azerbaycan hakikatlerini dünyaya anlatacağız.” Pursaklar Belediyesi’nin yaptığı çalışmaları da anlatan Başkan Çetin, Pursaklar’da açılan ve adını Karabağ koydukları park ile Karabağ’ı unutturmayacaklarını kaydetti. “Duyarlı Başkanımıza teşekkür ediyoruz” Azerbaycan için büyük duyarlılık göstererek iade-i ziyarette bulunan Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin’e teşekkür eden Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili GanirePaşayeva, basına yaptığı açıklamada övgü ile bahsederek şunları söyledi: “Pursaklar’ın değerli Belediye Başkanı Selçuk Bey’e teşekkür ediyorum. Pursaklar’da bir arazide park yapıp adını Karabağ Parkı olarak belirlediler. Karabağ’ımızın adını orada yaşatıyorlar. Bu duyarlılığı gösterdikleri için bizler kendilerine çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili GanirePaşayeva geçtiğimiz aylarda Pursaklar’dakiKarabağ Parkı’nın açılışına ve belediyenin düzenlemiş olduğu konferanslara katılmıştı. (BC
Başkan Çetin Azerbaycanı Ziyaret Etti Son Haber
Devamını Gör http://ift.tt/2xrVrUt via SonHaber.im http://ift.tt/eA8V8J
0 notes
Text
Eski Latinlerin ve Greklerin DİYARBAKIR bölgesine verdikleri TİGRANOCERTA adının gizlice dedikleri
Şu İngilizce tanımlamayı, Wikipedianın şu bağlantısında buluyoruz: https://en.wikipedia.org/wiki/Tigranocerta
“Latince TIGRANOCERTA (Greek: Τιγρανόκερτα, TIGRANΌKERTA); TIGRANAKERT (Armenian: Տիգրանակերտ) was the capital of the Armenian Kingdom. It bore the name of Tigranes the Great, who founded the city in the first century BC. The name of the city means "made by Tigran", and was possibly located near present-day Silvan or nearby Arzan (Arzn, in the Armenian province of Arzanene or Aghdznik),[2] east of Diyarbakır, Turkey. It was one of four cities in historic Armenia named TIGRANAKERT. The others were located in Nakhichevan, Artsakh and Utik.[3]”
Polat Kaya: En once dikkat edilmelidir ki, bu kaynakta verilen bilgi pek çok şartlarla, olabilir olmayabilir şekillerini içeren, kendinden ve de verdiği bilgiden pek emin olmayan bir tanımlamadır.ç Buna rağmen, yukarıdaki kaynakta verilen bilgide , TİGRANOKERTA kenti, M.Ö. 1. yüzyılda, sözde Ermeni Krallığının BAŞKENTİ imiş. Latinler, Greekler ve de Ermeniler, bu “Kente”, sözde “TIGRANAKERT” adını veriyorlarmış. Bu Kent şimdiki DIYARBAKIR KENTININ biraz doğusunda imiş. Şimdi bu veriler ışığında, önce TİGRANOKERTA adının açıklanmasını görelim. Şöyle ki:
a) Greekçe TİGRANOKERTA adı harf-be-harf “TORKİN-TEGARA” şeklinde deşifre edildiğinde, ortaya çıkan söz, Türkçe “TÜRKİN-DİYARI” (yani TÜRKÜN DİYARI, TÜRKÜN YERİ, TÜRKÜN ÜLKESİ anlamlı) sözü oluyor. Bir başka deyimle, 2100 sene evvelinde şimdiki DİYARBAKIR bölgesine “TÜRKÜN DİYARI” deniyormuş ki öyledir. Zira Şimdiki DİYARBAKIR adı bile halen Türkçenin DİYAR ve BAKIR sözlerini taşımaktadır. Yani 2100 sene evvelinden gelen Türk adının kalıntılarını taşımaktadır!
b) Ayrıca bu Greekçe TİGRANOKERTA adı harf-be-harf “TORK-ARİ-GENTA” şeklinde deşifre edildiğinde, ortaya çıkan söz Türkçe “TÜRK ERİ KENTİ” (yani, TÜRK ERİ ŞEHİRİ, TÜRK İNSANI YERİ anlamlı) sözünü de içeriyor. Bu tanımlama, taa o zamanlarda dahi, Anadolunun halkınnın TÜRK halkı olduğunu ve Anadolu topraklarının da “TORKIYA”, yani, “TÜRKİYE” adı ile bilindiğinin, yani, bu adın “TÜRKLERİN ÖYİ” (TÜRKLERİN EVİ) anlamlı olduğunun bir belgesi ve isbatı oluyor! Fakat, ne var ki, eski Greekler ve de kendilerine “ERMENİ” dahi demiyen HAI’LAR başka uyduruk adlar ile bu toprakları “sözde “Ermeni krallığına” aitmiş gibi gösterebiliyorlar. Yani Türkçe yer adlarını deyiştirme yöntemi ile, Türkiyeyi bölüp, birbirinden farklı parçalar imiş gibi, aslında olmayan “yabancı krallıklar” türetiyorlardı. Bu yöntem, Türkün dilini, dinini, kimliğini, töresini hem karartmayı ve tarihten silmeyi başarıyor, hem de yeni sözde “Aryan” kırallıklar varmış gibi, yeni oluşumların türetilmesine hizmet ediyordu!
c) Latince TİGRANOCERTA adı harf-be-harf “TORANCI-AGTER” şeklinde deşifre edildiğinde, ortaya çıkan söz, Türkçe “TURANCI AĞADIR” (yani, yerlilerin “TURANLI TÜRK AĞALARIDIR” anlamlı) sözünü de içeriyor. Bu tanımlama, yerli halkın “ERMENİ” değil, “TURANLI TÜRK” toplumu olduğunu açıkca isbat ediyor!
d) Ayrıca, Latince TİGRANOCERTA adı harf-be-harf “ACERİ-TORGANT” şeklinde deşifre edildiğinde, ortaya çıkan söz ise, Türkçe “AZERİ TÜRKANDİ” (yani AZERİ TÜRKLERİDİ anlamlı) sözünü de içeriyor. Bu tanımlama da gösteriyor ki, Latinlerin, Greeklerin ve başkalarının sözde “ARMENIA” diye tanımladıkları DOĞU Anadolu bölgesi ve onun Türk insanı, gerçekde AZERİ Türkleri, TÜRKMENLER, OĞUZ TÜRKLERİ, TEREKEMELER ve de diğer Asyalı Tur/Türk/Oğuz insanından oluşan Türkler idiler! Anadolu Toprakları oldum olasıya Tur/Türk/Oğuz insanının toprakları idi. Bu gerçek, bazı yabancı gruplarca bilinçli şekilde karartılmış ve değiştirilmiştir. Taa Akkadlardan beri yapıla gelen Türk dilini değiştirme olayı, yerli Türk toplumlarının başına devamlı şekilde sorunlar açmıştır. Anadolunun doğusunu, Azerbaycan ve İran coğrafyasını da içine alan bölgede yaşayan tüm yerli insanların Tur/Türk/Oğuz toplumları olmasına rağmen, gerek Greekler ve gerekse Romalılar, Türkçe sözlerden yapılmış uyduruk adlar, diller ve dinler yardımı ile yerli Turan toplumunu kendi kimliklerini unutmaya zorlamışlar; dışarıdan ve içeriden edindikleri yandaş gruplardan yapay “kırallıklar” kurmayı daima denemişlerdir. “Büyük Ermenistan” iddiası da böyle gizlice hazırlanmış bir projenin neticesidir.
e) Diğer taraftan, sözde “Ermenilerin” TIGRANAKERT adı bile, harf-be-harf, “TARK-ARİ-GENT” şeklinde deşifre edildiğinde, ortaya çıkan söz bile, yine Türkçe “TÜRK-ERİ-KENTİ” (yani TÜRKÜN KENTİ, TÜRKÜN DİYARI, TÜRKÜN YERİ, TÜRKÜN ÜLKESİ anlamlı) sözü oluyor.
İşin garip yönü şudur ki ne TİGRANOKERTA ve ne de TIGRANAKERT adları içinde “ERMENİ” yahut “ARMENIA” gibi adları bulamıyoruz. Belli ki sözde bir Ermeni Kralının adı imiş gibi gösterilen “TİGRAN” Kral adı ise, büyük olasılıkla, tarihte hiç olmamış uyduruk bir addır.
***
Tüm bunca açılımlardan görünen şudur ki tarih boyunca Türk dünyasının başına akla hayale gelmez oyunlar oynanmış ve Türkçe dil Türk dünyasına karşı kullanılan bir yıkım aracı olarak kullanılmış. Bütün bunca oyunlara rağmen, daha önceleri de belirttğim gibi, TÜRK ve TÜRKİYE adları tarihte çok eskiden beri var olan adlardır ve bu adlar bilinen tarih süresine sığmayacak kadar eskidir!
***
Herkese iyilikler dileklerimle,
Polat Kaya
Temmuz 05, 2017
#güneşdilitürkçe#güneş dili türkçe#gunesdiliturkce#gunes dili turkce#güneşdilteorisi#güneş dil teorisi#gunesdilteorisi#gunes dil teorisi#sun language theory#sunlanguagetheory#sun language#sunlanguage#türkçe#turkce#turkish#türkçem#turkoloji#türkoloji#turkology#atatürk#mustafa kemal atatürk#mustafakemalatatürk
0 notes
Text
Kürt - Azeri Iğdır Cumhuriyeti
Kürt – Azeri Iğdır Cumhuriyeti Mücahit Özden Hun Kurgu Kültür Merkezi Yayınları
Bu kitap, Kaf Dağı’nın ardında, Iğdır isimli bir yerde, iç içe girmiş iki kardeş halkın yaşamından kesitleri size ulaştırır.
Iğdır ismini pek duymadığınızı biliyorum. Sizlere yardımcı olmak isterim. Yönünüzü doğuya çevirin, hep öyle gidin. Türkiye’nin en doğusunda, görkemli Ağrı Dağı’nın kuzey yamacında büyük bir ovaya ulaşacaksınız. İşte orası Iğdır ovasıdır.
Bereketli bir ovadır. Pamuk, kaysı, elma ve her türden meyve yetişir. Sebzeleri de çeşit çeşittir. Etrafını çeviren yaylalarda hayvancılık yapılır. Nüfusun yarısı Azeri yarısı Kürt’tür. Halkı üç dili rahat anlar ve konuşur. İnsanı hürmetlidir, misafirperverdir. Eğer bir gün yolunuz Iğdır’a yani Kürt-Azeri Iğdır Cumhuriyeti’ne düşerse, benim ata-baba topraklarım üzerinde yaşayan bu iki müstesna halkın insanlarıyla mutlaka haşir neşir olun, onları kucaklayın, onlar zaten sizi kucaklayacaktır.
devamı burada => https://goo.gl/9DPjec
0 notes
Text
3 Kız 1 Ana (Tam Kayıt)
Yeni yazı var! https://maiotik.com/3-kiz-1-ana-tam-kayit/
3 Kız 1 Ana (Tam Kayıt)
Hikayesi olan bir türkü ile daha yeniden merhaba dostlar. Bu sefer kötü bir alışkanlığımızdan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Maalesef biz türkülerimizin şarkılarımızın özüne hiç sadık kalamayan bir toplumuz. Hep kulaktan dolma yaşantımız bunu da bozuyor. Duyuyoruz ekliyoruz çıkarıyoruz uyduruyoruz ve sonra da alışıyoruz. Birçok şeye alışmak zaten ülkemizin en büyük sorunlarından biriyken bari türkülerimize sadık kalalım derim. Bunun gibi birçok türküde hikayede ve söz konusunda değişikler olduğunu bildiğim ve sağlam araştırmalar sonucu elde ettiğim bilgileri yine sizlere sunacağım. Saygılarımla…
(Yazının kaynağı Yalçın Ergir’in kişisel web sitesidir.)
YALÇIN ERGİR: Sabahattin ya muayenehaneden çıktığımdan beri “Üç Kız Bir Ana”yı dinliyorum; dokunsan ağlayacağım keşke sana da dinletebilseydim.
SEBAHATTİN SÜRMEN: Ne kadar buruktur onun sözleri ezgisi; ne olmuştur da bu üç kızla anası bir dama çıkmış yana yana ağlamaktadırlar?
YALÇIN ERGİR: Biraz Güvenpark’ta oturalım mı?
Bir gün Düş Hekimi Yalçın Ergir ve Sabahattin Sürmen; Halk Ozanı Kurbani Kılı�� tarafından Kars’ta yakılmış bu türkünün öyküsünün peşine düşerler. Ankara’dan trenle Kars’a gidip Kurbani’nin köyünü bulacaklar tanıyanlara sual edeceklerdir. Tam Doğu Ekspresi tren biletlerini alırlarken hikayenin geçtiği dönemde Bolu Vali yardımcısı olan Abidin Ünsal’dan haber gelir:
ABİDİN ÜNSAL: Ben oğlu Halk Ozanı Ali Feza Kılıç’ı tanıyorum; kendisi Ankara’da yaşıyor.
1940’lı yılların sonunda Sarıkamış’ın Iğdır Köyü’nden Halk Ozanı Kurbani Kılıç tarafından yakılmış olan bu Kars türküsünün dinlemekte olduğunuz kaydı bir stüdyo kaydı değildir. Babasının sazıyla sözüyle büyümüş Ali Feza Kılıç’ın (Kurbani Kılıç’ın oğlu) odasında çalıp söylediği basit bir cihazla kaydedilmiş ham bir kayıttır. Muzaffer Sarısözen’in 1950’de Kars’ta 373 ezgi derlediği 14. derleme gezisi ertesi 22 Mayıs 1951 tarihinde Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Repertuarı’na: “Yaylasından İnmişler” ismiyle kaydedilen ve Kurbani türküsünde yer almayan sözleriyle orijinal vurgularıyla tam bir kayıttır.
[Düş Hekimi Yalçın ERGİR]
TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ
Bin dokuz yüz kırklı yılların sonları Kars’ın Sarıkamış ilçesinin Iğdır Köyü. Her sene temmuz ayında bütün köy halkı iki aylığına yaylaya göç eder. Büyük ve küçükbaş hayvanlarıyla çadırları kovanları kazanları kızanları ocaklarıyla yolda yemek için hazırlanmış katmeri peyniri ketesiyle muhteşem bir göçtür bu. Bu yiyecekler yolda rastlanılanlara da ikram edilir. Varılan gece büyük bir ateş yakılıp halay çekilir. Kekikli otlarla beslenen çevresi nane kokan sulardan içen hayvanlardan sağılan sütten peynir çökelek kaymak yoğurt yapılırken kırpılan koyunlardan da yün elde edilir.
Şehirlinin hayatından çok farklıdır yayla hayatı gün ışığında hep iş vardır yaylada. Sabah 4’te kalkılır akşam 8 olduğunda idare lambaları söndürülmüş herkes yer yataklarında uykudadır. Ertesi gün de sırtlarında Sazak Yeli sac ekmeği pişirmekten hayvan otlatmaya kışlık erzak oluşturmaktan yeşillik toplayıp kurutmaya – tadına doyulmaz bir çalışma vardır. Tabii türküler de vazgeçilmezlerindendir yaylanın.
“Güneş Güneş gibiyken gündüzlerinde Ay da Ay gibidir yayla gecelerinde türküler de türkü gibiyken Iğdır Köyü’nün yükseklerinde.”
KURBANİ KILIÇ
1 Temmuz 1923’te Kurban Bayramı’nda doğmuş Kurbani Kılıç da köyün türkü yakanlarındandır. Önceleri Azeri tarzda türküler üretirken türkü yolculuğuna Sarıkamış havalı türküleriyle devam etmiştir. Baba İbrahim Kılıç Anne Adile Kılıç ve 9 kardeşiyle göçerler yaylaya.
Günümüzde yaylaya gidenler oldukça azalırken o yıllarda yazın kimse kalmaz köyün taş üstüne taş konmuş hanelerinde. Hane reisleri arada köye dönse de çoluk çocuk yaylaya gitmek yaşamsal bir zorunluluktur o devirde. Köylülerinden bir hane reisi hastalanır o yaz. Üç kızı ve karısıyla yaylaya gidemeyecektir ama yaylaya da gidilmelidir. “Siz gidin…” der anaya. “Ben burada kalır kendime bakarım; sizin dönüş yolunuzu gözlerim – ama ben gidemeyeceğim…” Er kişinin sözü buyruktur. Üç kız bir ana düşerler yayla yollarına. Akılları bir yaz boyu göremeyecekleri köyde bir başına yaşayacak kocada – babalarında kala kala giderler suları buz gibi yaylalara. İmece usulüdür yaylada hayat. Hab olayında kertli çubuklarla ölçülen sütler birbirine ödünç verilir. Herkes yardım eder üç kız ve anasına. Derken güz gelmeden Alem Yeli esmeden Iğdır Köyü’ne dönüş vakti gelir. Döndüklerinde üç kız bir anayı büyük acı beklemektedir. Dönmelerine çok az kalana kadar idare etmiş baba son nefesini tüketmiştir.
“Yaylasından inmiş köy yolunu tutmuş üç kız bir ana
köylerine varıp acı haberi duyunca çıkıp dama
“oooy oyyy…” diye ağlamaktadırlar yana yana.”
Köyün ozan delikanlısı Kurbani Kılıç da sokulmuştur yanlarına; üç kız bir ana ağlarken yana yana gözyaşları düşerken yanaklarına çanak tutmaktadır yüz yıllarca gönüllerden akacak bir türkünün ilk damlalarına.
0 notes