#Karabağ
Explore tagged Tumblr posts
aybarskagan · 1 year ago
Text
Azerbaycan,ermenistan’dan temizlediği Hankendi’nin bir caddesinin adını "Enver Paşa caddesi" olarak değiştirdi.🇦🇿🇹🇷
Tumblr media Tumblr media
18 notes · View notes
temhaydogan · 1 year ago
Text
youtube
2 notes · View notes
tr1283 · 2 years ago
Text
🇦🇿
Tumblr media
2 notes · View notes
ncdtgrsy · 16 days ago
Text
1 note · View note
leylivaveyla · 3 months ago
Text
Tumblr media
0 notes
seslimeram · 1 year ago
Text
Dünyanın Gümbürtüsü
Tumblr media
Dünyanın gümbürtüsü altında kalakalıyor sıradan insanın hayat memat sorunları. Alenen kendilerini büyük ve güçlü addeden ülkelerin, demokrasiden bihaber karabasan suretlerin bina edildiği zeminlerde var ettikleri yönetim anlayışlarında kurban kılınan insanların tüm o sıradanların yaşadıkları görülmüyor, sahiden duyulmuyor hiçbir zaman. Hemen hemen her günün apayrı bir cehennem kılındığı bir zeminde sınırlamaların kıyısında var edilmiş hayat bahsi un ufak ediliyor behemehal. Hiçbir çıkış en ufak bir ümit kırıntısına sahiden de yer bırakılmıyor. Birbirinin aynısı, birbirinden beter haller, tahayyül ve pratikler içinde gündelik kılınmış her şey tastamam zehir zemberek bir hale esir kılınıyor. Dünyanın var ettiği gümbürtü içerisinde yaraların sarılması, toplumsal bir müşterek imali, yeniden ve bu defa kalıcı kılınabilir bir demokrasiye zemin konulmuyor. Kaynakları hemen hemen her gün tükenen bir yerde tehdit / terör ve tahakküm üçlüsünde binbir yara var ediliyor. Boyunduruk altına alınmış olagelen yaşam idesi mahvedilmeye rehin edilirken cerahat her gün yeniden birimizden birisini hedefe koyuyor. Normatif bahsi zehirlenmiş, kırıcı, kıyıcı bir devlet pratiği var edilmiş, hürriyet çoktan zapt edilmiş bir yerde belirgin bir zeminde hiç kimseler için en ufak bir yarın tahayyülü var edilemiyor. Her şey o şimdi, şu anın içinde yerle bir. Her gün bir şimdiden başlayarak yarının tahrip edildiği bir şekli şemail ile dönüştürülüyor. Her şey her an gümbürtüde bir cehennem pratiğini güncelliyor. İşte size yepyeni dünya!
Dünyanın gümbürtüsü altında kalakalıyor insanlık mefhumu. Azerbaycan’ın arkasında sıra sıra dizdiği İsrail, Türkiye ve Rusya’nın gaz vermesiyle kotardığı yıkıcılığa “sahne” eylenmiş bir zamanların Artsakh, şimdinin Dağlık Karabağ nam sahnesinde bu tahayyül pek çok farklı örneğiyle birlikte bina edilir. Akla seza olanın hakikat eylendiği, zamansız değil Ermeni’nin hep aklında yer etmiş tehcir, kırım, yok etme politikalarının bir kere daha güncellendiği bir zemin dünyanın gümbürtüsü ile unutturulur. Kağ��t üstünde çizilen ile hayatın hakikati bambaşka şeyleri beraberinde getirdiği unutturulmak istenir. İktidarda yirminci yılını var eden Aliyev zorbasının, Stepanakert’ten verdiği imgeler, daha yepyeni bir savaşın üstüne, İsrail devletinden alındığı zikredilen silahların istiflenmeye devam edildiği bir cenahta yıkımın, gümbürtü içerisinde hayatların nasıl altüst edilebileceğini de bir kere daha kanıtlar. Sıradaki hedefinin Ermenistan’ın Goris, Syunik ve yöresinden mülhem, sekiz köy tiradının ardından çıkagelecek bir saldırı olduğunu gizlemeyen bir devri sabık liderin var ettiği şey bir zafer değil başlı başına bir yıkımdır misal kestirmeden bunca afaki. Birbirinden uzak görünen parçalar birleştirildiğinde var edilmiş gümbürtüden sonra ortaya saçılan şey bir yıkım tahayyülüdür her şekilde. Sabah akşam Karabağ Azeri, Azerbaycan’ın olsa ne yazar bu raddeden sonra orası meçhuldür!
Gel gelelim sadece o örnek de değil, bizatihi o savaşın mimarlarından bir biçimde baştaki efendinin damadı namıyla bilinen silah tüccarı Selçuk efendinin de var ettiği cerahat ve tüm o ucuz mavralar da bu tahakküm / yok etme pratiklerinde artık hangi seviyelerde olunduğunu göstere gelecektir. Sahibi olduğu firmanın var ettiği Azerbaycan’daki yıkım, bizatihi taşeronu olduğu İsrail’den sağladığı teçhizat / yazılım / araştırma ve geliştirme hal ve faaliyetlerinin beraberinde sunduğu şey ölüm iken bunu bir başarı hikayesi diyerek satmasının da ta kendisi misal o gümbürtü içinde duyulmayandır. Bayraktar denen çatının var ettiği şeylerin yüz yirmi bin insanı evinden etmesinin mesel olunmaması gerektiği bunun turan denilen ucuz mavranın bir detayı olduğu zikredilir. Birbirine kırdırılan halkların bir kez olsun yan yana gelemeyeceğini göstere gelen bir yıkım / savaş / tehcir döngüsünün imalindeki rolü zaten yeterince belirgin olanı işaret eder. Türklük kavramını yok etmelerle iliştiren, birleştiren bir aklın var edeceği tek şey kötülüktür. Ki kendisi daha bugünlerde devam etmekte olan İsrail, Gazze / Filistin arasındaki yıkıcı savaşta bizatihi ol Filistin’den yana görünürken dahi İsrail ile ilişkilerini sağlam tutmaya, kendi firmasını güncel bir yıkım / ölüm makineleri mucidi olarak işlevselleştirmeye devam edendir. Bir yandan da Akdeniz’e çağrılmış olagelen Amerikan donanmasına ait savaş gemisindeki ol pozlarıyla buradayız derken, müttefik olunduğu zikredilenlere de arkalarından iş pişirmeye devam ettiği İsrail ve Amerika’ya da bu işler şu coğrafyada böyle yapılır meselini bildirir. Suçun vakitsizliği bir yana, örtülemeyecek bir cerahati imal edip, can alan makinelerin imalatçısı, eline kan oturmuş bir temsil dahi zaten dünyanın gümbürtüsü sahnedeyken, belirgin bir biçimde ifşa olmalıydı. Burada İsrail’i telin mitinginde görünüp orada İsrail ile iş bitiren, Amerika’ya şirin gözükme çabasına düşen bir primitif / çıkarcı bir burjuva karşımıza çıkar. Her şeyiyle rezil rüsva, her şekilde insanlık suçlusu bir temsil daha neyini nasıl izah edelim! Bir kere daha hayatın mahvına sebebiyeti matah bir şeymiş gibi pazarlarken kendileri, kurumları, yüce makamları, vesaire vesaire.
Mezopotamya Ajansından Ferdi Bayram’ın haberidir: “Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtlerin statüsünü hedef aldığını belirten DİB Koordinasyon Kurulu üyesi Ayşegül Devecioğlu, Kürtlerin bu saldırlar karşısındaki direnişinin meşru olduğunu vurguladı.
Türkiye, İçişleri Bakanlığı’na dönük 1 Ekim’de gerçekleştirilen eylemi gerekçe göstererek Kuzey ve Doğu Suriye’yi bir kez daha hedef aldı. 4 Ekim’de başlatılan hava saldırılarıyla bölgenin alt yapı ve sivil yerleşim alanlarını hedef alındı. Saldırıları değerlendiren Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Kurulu üyesi Ayşegül Devecioğlu, Kürtlerin statüsünün hedef alındığını söyledi. Kürtlerin saldırılara karşı direnişinin meşru olduğunun altını çizen Devecioğlu, saldırılarla yaşam alanlarının hedef alındığı ve bu durumun Kürt sorununda çözümsüzlüğünden kaynaklandığına işaret etti.
Türkiye’nin, İçişleri Bakanlığı’na dönük PKK’nin üstlendiği eylemi gerekçe göstererek Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırdığını anımsatan Devecioğlu, Türkiye’nin krizi fırsata dönüştürmeye çalıştığını dile getirdi. Devecioğlu, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürtlerin statüsü olan Özerk Yönetime tahammül edemediğini ifade ederek, “Rojava’nın varlığı, Türkiye’yi rahatsız ediyor. Rojava dediğimiz yer, yeni bir sistemin olduğu, halkların bir arada yaşadığı yer. Buna sadece Türkiye karşı değil, dünyanın bütün egemenleri karşı” diye belirtti.
Türkiye’nin yer altı ve yer üstü enerji kaynaklarını bombalamasının nedeninin tamamen kolektif yaşamı parçalamak olduğunu dile getiren Devecioğlu, bu saldırıların uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk normlarına aykırı olduğunu söyledi. Devecioğlu, “Kürt varlığını yok etmek ve bu çözümsüzlükle ayakta kalabilecek bir iktidar var. Devlet, bizden aldığı vergilerle silah, bomba alıyor ve gidip başka halkların üzerine yağdırıyor. Bugün Rojava’da olanın Gazze’den ne farkı var? Gazze de abluka altında, Rojava da abluka altında. Kalkıp İsrail’i eleştirip, Rojava’da sivil insanlara saldırmak nasıl bir anlayış. Rojava’ya yönelik saldırıyı sadece iktidar değil, kurumsal muhalefet de destekliyor” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların eşit haklarla bir arada yaşam inşa ettiğini sözlerine ekleyen Devecioğlu, “Kamusal alanda bu hakların güvenceye alınan bir sistem olduğunu biliyoruz. Burada kadınların etkin olduğu, İŞİD’e karşı savaşan kadın komutanlar ve yöneticiler var. Onların bir kısmı da SİHA’larla yok edildi” ifadelerini kullandı.
Savaş politikalarının Türkiye’yi ekonomik olarak uçuruma sürüklediğini söyleyen Devecioğlu, bu durumun halkların bir arada yaşadığı eşit ve demokratik bir geleceği de yok ettiğini ifade etti. Savaşın sadece askeri olarak yürütülmediğine işaret eden Devecioğlu, özel savaş politikalarına dikkat çekti. Devecioğlu, “Savaş sadece bombayla olmuyor. Kürt illerinde ağaç kesmek, Kürt gençlerini uyuşturucuya alıştırmak savaşın bir parçasıdır. Savaş her anlamda Türkiye’yi yok ediyor. Savaş şu an iktidarın ekonomik alanda bütün çözümsüzlüklerinin üstünü örtmek için kullandığı bir araç. İnsanlar bu ülkede barınma, sağlık, eğitim ve ulaşım haklarını kullanamıyor. Bunları etkin ve nitelikli bir şekilde kullanmak için bunu vergilerimizle sağlıyor. Peki bu kaynaklar şu an nereye gidiyor? Bombaya, mermiye gidiyor. İktidar savaş siyasetiyle ayakta duruyor” diye belirtti.
Erdoğan’ın Gazze’ye dair sarf ettiği, “Şu anda Gazze‘ye su verilmiyor. Elektrik yok, verilmiyor. Hani insan hakları” şeklindeki sözlerine tepki gösteren Devecioğlu, “Erdoğan’ın İsrail’le yaptığı birçok ekonomik anlaşma var. Erdoğan’ın kalkıp insan haklarından bahsedip Gazze’ye sahip çıkması, tam bir iki yüzlülük ve yalan. Gazze onu ilgilendirmiyor. Burada ikiyüzlülüğü aslında muhalefetin onun yüzüne çarpması gerekir. Muhalefetin şunu diyebilmesi gerekir, ‘Kendi halkından olan, evinde oturan insanları bombalıyorsun, çocukları öldürüyorsun’ demeli. Bunun da sorulmadığı bir noktadayız. Gazze’dekiler insansa, Rojava’dakiler insan değil mi? İsrail’e yapılmış bin anlaşma var. Tabanına yaranmak için Gazze’ye sahip çıkmaya çalışıyor” diye konuştu.
İktidarın çözüm için bütün yolları tıkadığını belirten Devecioğlu, barış, adalet ve eşitlik talep edenlerin “terörist” olarak suçlandığını ifade ederek, şöyle devam etti: “Bir barış hareketi ortaya çıkamıyor. Biz usanmadan bu barış talebini her yerde dile getireceğiz. Çünkü bu savaş her şeyi zehirliyor. Demokratik toplumun, bu savaşın meşrulaştırılmasına karşı ortak mücadele etmesi gerekiyor. İki yüzlü olmamak gerekiyor. Filistin halkının direnişi meşru ise, Kürt halkının direnişi de meşrudur. Bu savaşa karşı acil bir şekilde barış adımı atılması gerekir. Bunun önceki çözüm sürecinden farklı olarak daha genel, toplumsal bir mutabakata oturtulması gerekir. Meclisin çözüm yeri olduğu, yasaların çıkartıldığı, insanların barışı konuştuğu bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bu da mücadele ve örgütlülükle yapılır. Çocuklar okula aç gidiyorsa, bunun savaş politikaları ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklandığını anlatabilmeliyiz.”
Dünyanın gümbürtüsünün yutmaya çabaladığı yıkımlardan birisi Rojava topraklarında sahneleniyor. Daha öncesinde Afrin’i, Ras-Al Ayn’ı, Cerablus ve ötesini abluka altına alıp, toprakları işgal edip, çetelerle birlikte çöreklenen sahalardaki gibi yine yeniden tüm dünyanın gözleri önünde bir cerahat imaline girişilir. Alnımıza sürülmüş tek bir leke yok, olmamıştır da denilirken, Rojava’dan Irak’ın Kuzey’ine kadar geniş bir sahada en başta da Şengal ve Kobane olmak üzere bir müşterekler silsilesini var eden, hayatı ortaklaştıran bir biçimde yaşamı tahrip / onarması imkansız yaralarla donatmak isteyen Irak Şam İslam Devletine boyun eğmemiş olanlara göz dağı vermek için aralıksız bir yıldırı hali var edilir. Bütün o gümbürtü dahilinde yaşamın biricikliğinin mevzu edilmemesine çaba sarf olunur. Bomba / silah / insansız hava aracı vesaire nam adlandırılan mühimmata gömülen milyonlarca doların akıbeti yıkımlarda un ufak edilen hayatların ortasındadır. Bir yangın yerine dönüşüyor Ortadoğu / Kafkaslar ve etraflıca bakıldığında dünyanın handiyse tamamı. Biteviye kendini tekrar edegelen zulüm ile istikbal devşirilmesine devam olunup, hayat altüst edilirken, koltuklarına zamklanmış olagelen temsillerin yıkıcılığı her yanı, her yanda kuşatmayı sürdürüyor. Dünyanın gümbürtüsü altında kalakalıyor sıradan insanlar. Bu da böyle, kayda geçsin.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: No War – Gündüz AGHAYEV – Twitter
0 notes
savunma-sldr · 1 year ago
Text
Tumblr media
Azerbaycan, Dağlık Karabağ'ın uluslararası hukuka göre kendi topraklarının bir parçası olduğunu savunmaktadır. Ermenistan ise, Dağlık Karabağ'ın bağımsız bir devlet olduğunu savunmaktadır.
Sorun, uluslararası toplumun da ilgisini çekmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Dağlık Karabağ'dan Ermeni güçlerinin derhal çekilmesi çağrısında bulunan dört karar kabul etti. Ancak bu kararlar, Ermenistan tarafından uygulanmadı.
0 notes
izmirspotcu · 1 year ago
Text
KARABAĞLAR’DA 2. EL SPOT EŞYA ALIM MERKEZİ 0536 740 29 20
#izmir #karabağlar #İzmirKarabağlar #Karabağlarİzmir  #Esentepe #Esenyalı #FahrettinAltay #Üçkuyular #poligon #uzundere #limontepe #kavacık  #hatay karabağlar spotçu,karabağlar spot,karabağlar spotçular,karabağlar spotçu i̇ki̇nci̇ el eşya alanlar,karabağlar,karabağlar spot eşya alanlar,spotçu,karabağlar spot beyaz eşya alanlar,izmir spotçu,karabağlarda spotçu,karabağlar 2.el eşya,karabağlar spotçular eski̇ eşyacilar,karbağlar bozyaka spotçu,karabağlar spot eşya,karbağlar spotçu,karabağlar yeşilyurt spotçu,i̇zmir karabağlar hatay spotçu,karabağlar eski̇ eşya alanlar
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“Türk’ün yolu” Zengezur Koridoru’nda Son Durum ve yanlış bilinenler… Koridor ile #Azerbaycan ana karası, Türkiye ile sınır olan Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ile birleşecek. Bizlerin tabiriyle bu hat bir “koridor”, Ermenistan’a göre ise sadece bir yol. Zaten sorun da burada başlıyor. Ama sorunun en temeline, 2020’de #Karabağ Savaşı sonrası yapılan ateşkes anlaşmasındaki maddeye değinip, koridordaki son durumu yazayım. 2020’deki ateşkes anlaşmasının 9. maddesinde, “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantıları açılacaktır. #Ermenistan, Azerbayca’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti eder ve yeni ulaşım bağlantılarının inşası gerçekleştirilecektir” ifadesi geçer. Ayrıca maddede “bu hattaki ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi’ndedir” der. Ermenistan diyor ki burada “koridor” ifadesi geçmez, bu hat Ermenistan toprağı olarak kalacaktır. Eylül ayında konuyla ilgili konuşan Paşinyan, “Azerbaycan bir koridordan bahsediyor. Ancak şunu net olarak söylemek isterim ki hiç kimseye Ermeni toprakları içinden bir koridora vermeyeceğiz. Ancak bir yol önereceğiz.” dedi. Azerbaycan lideri Aliyev ise “Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz.” ifadesini kullandı. Şimdi olayı şöyle özetleyeyim. Anlaşmaya göre Zengezur Koridoru, aslında sadece otoyol ve demiryolu için yapılan, güvenliği Rusya’da olan bir hat. Ancak burası sadece Azerbaycan topraklarını birbirine bağlanmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye ile Bakü’yü ve #Türk dünyası ile Türkiye- Avrupa’yı bağlıyor. Hafife alınacak bir yol olmadığı gibi İr*n’ı da korkutuyor. Çünkü bu yol, İr*n-Ermenistan sınır hattında. İr*n, topraklarındaki 30 milyondan fazla Türk’ün milliyetçiliğinin kabarmasını ve güç dengesinin Azerbaycan lehine olmasını istemiyor. Şu anda Zengezur Koridoru’ndaki otoyolun yüzde 75’e yakını hazır. Ermenistan’daki demiryolunun mülkiyeti Rusya’ya ait olduğu için demiryolu için de Rusya ile görüşülüyor. Bu hat er ya da geç açılacak ama akıbeti ve hukuki yapısı hâlâ muamma. Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CpvMY5otlK5/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
nevzatboyraz44 · 1 year ago
Text
An Azerbaijani Turkish girl with a frozen foot who had to leave Karabakh in 1990. 🇹🇷🇦🇿
- Why did you leave Dashbulaq?
+ Armenians expelled.
- What happened to your foot, girl?
+ He remained in the snow for three days.
......
1990 yılı, Karabağ'ı terk etmek zorunda kalan, ayağı donmuş, Azerbaycanlı bir Türk kızı. 🇹🇷🇦🇿
- Daşbulaq'dan neden çıktınız?
+ Ermeniler kovdu.
- Ayağına ne oldu kızım?
+ Üç gün karın içinde kaldı.
15 notes · View notes
aybarskagan · 1 year ago
Text
Tumblr media
9 notes · View notes
yeniyeniseyler · 17 days ago
Text
Spor Ekranı (7 Kasım 2024 Perşembe)
5 Kasım 2024 Salı günü televizyon kanallarımızda futbolda UEFA Avrupa Ligi ve UEFA Konferans Ligi‘nden; basketbolda ise FIBA Avrupa Kadınlar Şampiyonası Elemeleri‘nden karşılaşmalar canlı olarak ekrana gelecek. Canlı yayınlanacak karşılaşmalar şu şekilde:   TRT 1 20:45 UEFA Avrupa Ligi “Galatasaray – Tottenham” (Canlı) 23:00 UEFA Avrupa Ligi “AZ Alkmaar – Fenerbahçe” (Canlı) TRT Spor 23:00 UEFA…
0 notes
theibrahimme · 4 months ago
Text
Azerbaycan ve Ermenistan'ı Barışa  Ulaşmadan Alıkoyan Nedenler
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış süreci devam ediyor. Son aylarda yaşananlara göre barış süreci geniş bir jeopolitik mesele haline dönüştü. Sürecin uzaması, Azerbaycan ve Ermenistan dışındaki  bölge içi ve dışındaki diğer ülkelerin, bu güne kadar yapılan gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarına yol açabilir. Ermenistan ve Azerbaycan yetkilileri İkinci Karabağ savaşından…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gokhan-gulmez · 11 months ago
Text
Janvak Mütevelli Heyeti Başkanı Savaş Karabali Basın açıklaması
Janvak-Jandarma Mensupları,Gazi ve Şehit Aileleri vakfı  Mütevelli heyeti Başkanı Savaş karabali yaptığı baın açıklamasında ; ” 2.nci Karabağ Savaşında Gazi olmuş Azerbaycan Özel Kuvvetlerinde görevli çok kıymetli silah arkadaşlarımız ile Ankara da bir araya geldik… İnşallah en yüksek düzeyde ve en kısa sürede iadei ziyarette bulunacağız ” dedi. 2023 Dağlık Karabağ çatışmaları 19 Eylül…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tatilgez · 11 months ago
Text
Dağlık Karabağ’da ayrılıkçı Ermeni liderler, yönetimi feshetme kararını iptal etti
Dağlık Karabağ’daki ayrılıkçı Ermeniler, 1 Ocak 2024’ten itibaren sözde özerk yönetimi sona erdirme kararlarından vazgeçtiklerini açıkladı. REKLAM Ayrılıkçı Ermeniler, geçtiğimiz Eylül ayındaki savaşta Azerbaycan ordusuna yenildiler ve 1992’den bu yana ellerinde tuttukları bölgenin kontrolünü kaybettiler. Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin hiçbir devlet tarafından tanınmayan cumhurbaşkanı Samvel…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seslimeram · 1 year ago
Text
Tanış Bir Karşılaşma: 1915 Yeniden!
Tumblr media
Bir dönüşüm içerisinde mutlak, kati, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Gelmişi ile geçmişi ağır insanlık sınavlarıyla lebalep dolu bir sahnenin şimdisi ve geleceğinin de tüm o yıkımlarla bina olunmasına çaba sarf ediliyor. Demokrasi ağızlarından / nutuklarından hiç eksik edilmezken, her gün aralıksız zikredilirken hakikat cürmün ta kendisinin kılınır. Yenilenmiş ya da ismen yeni olarak anılan ülkede kötülüğün pratikleri birer ikişer gerçek kılınıyor. Bir dönüşüm hali içinde mutlak olagelen yıkım bir icraatmış gibi paylaştırılıyor. Tek bir gün huzur tek bir an olsun hürriyet, tek bir an olsun sulha yer bırakılıyor. Bütün o hallerin devamlılığında bir yarın bina edilmeye çalışılıyor ki her şey kapkara. Her an, her şekilde yönelimini kötülükten yana kuran bir devletli ahlaksızlığının yanında cürümlerle, o mutlak, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Tekil değil hep ama her dem doğrudan icrasına devam olunan hamlelerle birlikte bir cürmün evreleri aşılıyor. Geleceksizliğini bir biçimde muhafaza ederken yolun sonunun hepten karanlığa çıkartıldığı bir düzlemin her anlamda faaliyeti gerçek kılınıyor. Yıkıcılık her yerde.
Fikrin, sözün ehemmiyeti yitirileli çok oluyor bu sahnede. Böyle afaki bir cürmün varlığı için çabalanan bir uzamda yıkımın dönemeçleri mutlak kati bir biçimde dönüşüm denilip durulurken var ediliyor. Bir gün bir vekil hedef kılınıyor. Salt, sırf o yıkımı var etmiş ola gelen resmi üniformayı işaret ettiği için. Evleri başa çalan, yaşam sahalarını alt üst ederek yıkımlara rehin eden / bilen bir anlayışın kırıma ulaşan tehdit ve yıldırı hallerine dikkati bildirdiği için demokratik bir ülke şiarını savunan zeminde kırmızı çizgiler yanıp söner. Ol şovenizme tutunmuş akılların, iktidarı sabah akşam eleştiren sözüm ona kurucu önderi takip eden akım / şahsiyetlerin gizlisi açığı derini düzü devletli katının ve her şeye hazırlıklı olan linç pratiğini içselleştirmiş olan bir güruhun tahayyülleriyle birlikte bir habis karabasan, bir kere daha kanıtlanmış olan suçlarla yüzleşme gailesi çöp kılınır. Asıl mesel değil hedefe konan vekilin meseli söz konusu edilerek konu bulandırılır. Bundan ala yıkım, bundan büyük bir hırsla bütünleşik bir yok sayma söz konusu mudur, sahiden de var mıdır? Kürd halkı başta olmak üzere, Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinde yaşama çabası veren, Ezidi, Alevi, Süryani, Ermeni, Arap, Kıpti, Keldani vesair inanç ve kimlik guruplarına karşı doğrudan var edilmiş ayrıştırıcı suçları fark edemedikten sonra yüzüncü yıl kimi kapsar, kimin ülkesidir ki bu ülke?
Uzak öte değil asırdan uzunca bir zamandır bir düşman addedilen Ermeni kimliğinin tam da bir kere daha linçle buluşturulduğu şu geçtiğimiz günler de o keskin yıkımın her nasıl bir dönemeci var ettiğini bildirecektir. Sovyet Rusya’nın sayesinde esaret altında kalmış, Sumgayit pogromu ile sınanmış olagelen Artsakh Nagorno karabakh’a yönelik geçtiğimiz hafta Azeri devletinin var ettiği saldırılar sonrasında anakara Türkiye’de ortaya serilmiş o nefret edimi zaten yüzleşmekten kaçınılan yıkıcılığı tekrardan gündemin ortasına taşır. Nasıl olsa arkasında Rusya, Türkiye, İsrail, Avrupa Birliğinin ta kendisini bulamayan bir Ermeni kimliği söz konusuyken, Azerilerden yana taraf olunmayacaktır da kimden yana taraf olunsun değil mi? Mesele sadece o kısım değildir, bir toprak parçası üstünde hemen hemen bin beş yüz yıldır var edilen bir yaşam pratiğinin, otuz üç kusur yıllık bir çekişme, karşılıklı iki savaş sonrasında var edilen sürekli kan akıtan bir kısır döngüye rehineliğinin sorgulanması söz konusu edilmez. Stalin ve şürekasının 120 bin civarında Ermeni’yi geçmiş zaman tıkıp, sıkıştırdığı bir yurt bellemelerine vesile olduğu yerdeki haklarını göz ardı edip, o doksanlardaki gibi yeniden saldırganlığı savunan, toprağın yegane sahibi olduğuna inanılması salık verilen Azerbaycan’ın mimli çetecisi, sermayenin pezevengi Aliyev efendinin çıkarlarına göre yem edilmiş / bombalara esir kılınmış bir halka küfürler yağdırılır. Stepanakert kent merkezinden, Martakert’e, Martuni, Hadrut ve nice yere açık bir saldırı gerçekleştirilirken bunun otuz üç yılın bitmeyen kaçıncı rövanşı olduğu izahına girişilir. Despot bir rejimin eline ORusPutin eliyle itilen yalnızlaştırılan bir halkın imdatları buralarda kara mizah komedisi kılınır. Şiddetle övünenlerin pratikleri bütün o cürüm hemhal hallerle çürümüşlük artık bu sinemadadır.
Çürümüşlük dolu ülke gerçekliğini unutan, bir anda kenara çeken o yerli ve milli tayfa ile ırkçılığından zerre gocunmayan, bir yandan da kurucu önderlerinin yolunu takip ederken onun dediği gibi bu şerefli topraklarda tek bir Ermeni’nin hakkı yoktur, olmayacaktır bahsini yeniden dirilten bir akımın sunduğu şey o mutlak, keskin yıkımın bir başka evresidir. İnsani yıkım söz konusuymuş, çoluk çocuk dokuz ay aç kalmış, açlıkla sınanmış, mesel edilmez. Öteki olarak anılanı, ayrılıkçı nam işaretleme ile tanıtan ağzından salyalar saça duran sarayın ol soytarı medyasının ezberleriyle bir linç furyasıdır sürdürülür. 19 Eylül Salı öğlen saatlerinde açıklanan ateşkes durumuna (ki asla durmaz Azeri silahlı kuvvetleri) Artsakh’ta bir insanlık kırımı güncellenir. İnsanların alelacele bir yerlere sığınma telaşı, Stepanakert Havalimanında bekleşen binlerce insan ile gerçek bir imdat çığlığı var edilirken cürmü hep sahiplenmiş, en baştaki sözüm ona barış mimarı büyük ustanın ta kendisinin direktifi doğrultusunda şurada kalan kırk küsur bin Ermeni’ye de gün yüzü gösterilmez. Küfrün bir biçimde lincin, bir biçimde birilerine ev olabilmiş bir sahnenin başa göçertilmesi sorun edilmesin istenir. Bunlardan ala yüzsüzlük bu kadar afaki bir cürüm bütünleş hal mi vardır, bu kötülükler değilse o yıkımı anlatacak olan her ne izah edebilir ki sahi ama sahiden?
Artsakh (Karabağ) İnsan Hakları Savunuculuğu Ofisi'nin derlediği bilgiye göre, Azerbaycan'ın geniş çaplı saldırısı sonucu saat 21.30 (20 Eylül 2023) itibarıyla en az 200 kişi öldü, 400'den fazla kişi de yaralandı. Bir yanda baş amirin terörle müzakere olmaz bahsi, bir yanda yine baş amirin ezin geçin meyilli meramı. Bir yanda bir muğlak devletin tıpkı Türkiye gibi despotik bir yapının pençesine düşürülmek istenen, otuz sekiz haftadır bir biçimde o Bibi namussuzuna direnilen bir zeminde el altından satılan silahların gölgesi, Ermenistan’ı ülke olarak tanımayan tek ülkenin, ne tesadüftür roketatar üretip onu da Azeri devletine peşkeş çekebildiği bir zeminde bu haller kötülüğü aksettirmeye yeterli gelmezse ne gelebilecektir? Sonuç, Xocalı Kırımındaki Azeri kayıpları, Sumgayit pogromu sırasında katledilmiş olan Ermenileri onlarca kez kapsayan, aşan, ikinci savaşın ardından ortaya çıkan cerahatli bir yok ediş halinin tekrarı değilse nedir ki sahiden? Kesin ve kati yıkımın evreleri arasında günler geçirilirken istikametin kapkaranlığı Stepanakert, Martakert, Martuni, Hadrut, Berdzor’dan görünenler zaten her şeyi özetlerken hala mı anlam ihtiva etmez bütün o yıkım döngüsü. Konu Ermeni halkının yanı sıra, Azerbaycan için kullanışlı addedilen, her türden hakları gasp edilmiş Talişlerin de hakkaniyetini bildirip, Agop nasıl ölüme yollanıyorsa, Ali’nin de aynen ölümünün kabullenilmesini barındırır. Bunca cürmün ortasında onca sessizlik sayesinde bugün Artsakh, Dağlık Karabağ halkının geleceğinin muamma konulduğu bir soykırım masa üstünde bir hal ya da ihtimalden gerçeğin ta kendisine evirilir.
Binlerce yıldır var edilmiş olagelen bir yaşam temsilinin, Joseph Stalin eliyle bir devletin sınırları içerisinde Osetya, Acarya, Kabardey Balkar, Dağıstan, Çeçenya, Abhazya gibi Artsakh ya da güncel Nagorno Karabakh / Dağlık Karabağ’ın da terk edilmesinin cezalandırılması bir kere daha ölümlerle / yoksunlukla / sürekli artan bir ivmedeki ön yargılarla şekillendirilir. Üç yıl sonra, geçtiğimiz aylardaki küçük tefek tacizlerin yanında artık aleni ve yirmi dört saat içerisinde Beyaz Bayrağın dalgalandığı bir hızlandırılmış yok etme sürekliğine hiçbir biçimde hayata yer verilmeyen zeminde yıkımın dönemeçleri sonlanır mı sahiden? On binlerce insanın birden mülteci konumuna yükseldiği, bir anda Martuni, Martakert gibi sınır boylarında yer alan iki sinir ucundaki kentlerin tastamam delik deşik kılınmaya çalışıldığı, Stepanakert’in ortasında bir mezarlığın anbean kazılan yeni mezar yerleriyle büyüdüğü bir menzilde sabah akşam bir toprak parçası Azeri devletinin hükümranlığında olsa ne yazar, bir memleket daha elden gittikten sonra? Tümden yıkımın dönemeçlerinde ilerlenip durulurken, pan-türkist hamlelerin ardılı sıra bir sahadaki yıkıcılığı gerçekliğini korurken sahiden nereye varacaktır ki hayat her gün herkes için ölüm kapı eşiğinde bekletilirken?
Uluslararası Ceza Mahkemesi Eski Başsavcısı, Luis Moreno Ocampo’nun Washington Post’ta yayınlanan makalesindeki tahayyüller de mi bir şey anlatmamaktadır misal, hala! “Ocampo "Aliyev, Laçin Koridorunu kapatarak Dağlık Karabağ'ı 120.000 Ermeninin yaşadığı dev bir toplama kampına dönüştürdü" değerlendirmesinde bulundu.
"Bundan sonra ne olacak?" sorusuna yanıt arayan Ocampo şu görüşleri paylaştı:
"Dağlık Karabağ yetkililerinin teslim olmasının ardından uluslararası toplum Aliyev'e bölgedeki Ermeni vatandaşlarının tüm haklarını güvence altına alması çağrısında bulundu. Aliyev hükümeti etnik temizlik yapmayacağını söyledi ve "yeniden bütünleşmenin" bölgeye refah getireceğine dair dünyaya güvence verdi. Ancak daha önce yapılanlar göz önüne alındığında bu retorik boş bir konuşmadır. Azerbaycan'ın hedefleri Dağlık Karabağ sınırlarının ötesine geçiyor. Aliyev, 2010 yılından bu yana defalarca Ermenistan topraklarından 'Batı Azerbaycan"'olarak söz ederek, Ermenistan'ın tamamen yasadışı bir devlet olduğu yönündeki uzun süredir devam eden iddialarını yineledi."
Ocampo "Amerika Birleşik Devletleri bir yüzyılı aşkın süre bu konu hakkında sessiz kaldı ve bu sessizliğin acı sonuçları oldu. Geçen kış başlayan ve şimdi daha şiddetli bir aşamaya giren yeni soykırımın durdurulması için bugün Ermenilerin Biden dahil dünya liderlerine ihtiyaçları var."
Bir dönüşüm içerisinde mutlak, kati, kesin yıkımın dönemeçleri arşınlanıyor. Temel yaşam hakları, barınma ve beslenme gibi konuların toptan taca atıldığı, yaygın medyanın her Ermeni’yi, ister sınır içinde burada kalan, ister Artsakh, Nagorno Karabakh’da kalan isterse de bilfiil Azerilerin yeni icadı Batı Azerbaycan söylemine kurban edilmek istenen o Ermenistan’da olsun hayattan kazılmasının gerektiğine dair yorumlar varken hangi sorun tükenir, hangi yıkıma dur denilebilir ki? Xocalı kırımının onlarca katı insanın can verdiği, Bakü / Sumgayit pogromunun Ermeni kimliğini misal toptan Azerbaycan’dan silip attığı bir zeminde onca yaşanmışlık, toprağa düşen Ermeni’yi saymadan binlerce öz Azeri, Taliş vesair halktan olanın ölümlerini bilmeden, sayıları göz ardı edip, Turancılık hayalleriyle kime ne iyilik getirilebilecektir? Baş efendinin zıvanadan çıkmış gibi saydırıp döktürdüğü Artsakh Ermenilerine yönelik düşmanlaştırıcı tavır, açık aleni Ermeni kimliğine yönelik “çeteci”, “çapulcu” benzeri yakıştırmalarla şuralarda kapı komşunuz olanlar da dahi ötekileştirilirken kim sonlandıracaktır yıkımın parametrelerini nasıl?
Bırak Ermeni’yi bir kenara, Azerbaycan’da savaşa karşı çıktıkları için otuz gün gözetim / tutsak kılınan “Amrah Tahmazov, Nurlan Gahramanli, Afiaddin Mammadov, Nemat Abbasov, Emin Ibrahimov’da” mı bir şeyler anlattırmaz. Halen mi anlaşılmaz. Yönelimin, bir gelecek tahayyülünün toptan çürümeye teslim edildiği zamanlardayız yine, yeniden. Modern ülkenin yeni yüzyılı derken 1915’in karanlığını bir kere daha imal ederek, aynı hattın üstünde yürüyerek bir yarın bina etmeye çalışılıyor. Ahlar biriktirmiş bir coğrafya, bir kere daha kanla, canla sınansın isteniyor. Küçük tefek, yoksun ama bir biçimde modern olanın kıyısında kendi ritmini yakalamış olan bir hayat imecesinin köküne kibrit suyu döküldü, dökülüyor. Amaras Manastırı gibi beşinci yüzyıldan bu yana varlığını sürdüren bir kalıt, yapıt, okulun, Ermeni dilini var eden Mesrop Maştots’un izlerini / var ettiği onca değeri kim sahiden talan edebilir ki? Böyle açık bir kırım / imha tahayyülü karşısında hayatı Türkçe, Ermenice savunamadıkça hiçbir yarın iyilik getirmeyecektir sahiden bunu anlıyor musunuz? Bu da sizlere bir şey ifade etmiyor mu...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Siranush SARGSYAN – From Shelters In Stepanakert 9/20/2023 – Associated Press
0 notes