baydno
BAYDNO
24 posts
Dış politika, iç güvenlik ve tarih alanında yazılar.
Don't wanna be here? Send us removal request.
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Meraklısına: İskoçya’da bir Müslüman nasıl Başbakan oldu? Çok az geriden geliyorum… ABD ve İngiltere’nin Irak işgaline karşı gelen SNP partisi lideri eski İskoçya Başbakanı Alex Salmond, o dönem öyle bir muhalefet etti ki 2007 seçimlerini kazandı ve partisi o günden bu yana İskoçya’da iktidar. O dönemlerde partiye giren, dedesi Pakistan’dan göçen ailenin 18 yaşındaki çocuğu #HamzaYusuf, Salmond’un işgale karşı duruşunu desteklediği için SNP’ye üye oldu. O genç, aradan geçen 19 yılın ardından üç gün önce SNP içerisindeki yarışı kazanarak İskoçya Başbakanı oldu. Genç Başbakan, dedelerini sömüren İngiltere’de, bu sefer de İngiltere’den ayrılıp İskoçya’yı bağımsız bir ülke haline getirmek için çabalayacak. Yusuf, milletvekili olarak siyaset arenasına ilk adımını attığında, milliyetçi bir parti olan SNP’nin ilk beyaz olmayan milletvekili olmuştu. Teni de dini de aykırıydı. Ancak o partisine de ülkesine de bağlıydı. Bu topraklarda doğmuştu. Milletvekilliği sonrası çevresi sayesinde kısa sürede 4 ayrı bakanlıkta bakan oldu. Yusuf’un parti liderliği için yarıştığı iki adaydan farkı sadece teni ve dini değildi. Karşısında cinsiyet değişikliğinin önünün açılmasını istemeyip istifa eden eski Bakan Ash Reagan ve koyu Katolik #Ekonomi Bakanı Kate Forbes vardı. Yusuf’un karşısındaki iki isim de kadındı ve eşcinsel evlilik ve cinsiyet değişikliği konularında daha katı düşüncelere sahipti. Ancak Hamza Yusuf, Müslüman olmasına rağmen bu konularda daha ‘liberaldi’ ve destekliyordu. Yusuf, eşcinsel evliliği destekliyor, trans hakları konusunda eski lider Sturgeon’ın reformlarının arkasında duruyor ve kürtaj konusunda sessiz kalmayı sürdürüyordu. Bu konuları #İslam’ın reddettiği sorusuna Yusuf, “Dini inancım ülke yönetimindeki işlerimde referansım değil.” diyerek cevap veriyordu. Çok rahat, çok profesyonel… Yusuf’un, İngiltere’den ayrılma konusunda referandum düzenleyeceğini açıklaması da önemli tabi. Ama bana komik gelen şey, şu anda İngiltere’de Hint, #İskoçya’da Pakistan kökenli başbakanların olması. İkisinin eski İngiliz ‘sömürge milleti’ olmasının yanında, Pakistanlı liderin Hintli lidere karşı bağımsızlık arayışına girecek olması :) Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Cqa7TYitG37/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Son durum: İsrail neden yangın yeri? Radikal görüşleriyle bilinen İsrail Başbakanı Netanyahu… İsrail Yüksek Mahkemesi’nin yapısını değiştirerek mahkeme üyelerinin temsilini hükümete bağımlı hale getiren yeni yargı reformunu masaya taşıdı. Yargıç atamalarını bağımsız komisyonlardan alarak kendi kontrolünde gerçekleştirebilecek bir altyapı sunmayı planladı. En dikkat çeken maddelerden biri ise hükümetin, “mahkemenin iptal ettiği kanunları meclisteki basit çoğunlukla tekrar geçerli kılabilme” yetkisiydi. Yani mahkeme, hükümetin çıkardığı kanunu hukuksuz bulur ve iptal ederse, #hükümet mecliste oy çoğunluğuyla kabul edecek ve değişiklikler kanunlaşabilecekti. Ayrıca mahkeme, yasaların gerekçelerini inceleyemeyecek, sorgulama işlemi yapamayacak. Bakanların tarafsız olarak atanan hukuk müşavirleri yerine bakanların kendi istediği “keyfi danışmanı” olacaktı. Yani siyasileşecek. Böyle devam ediyor… Bir kadının #İsrail’deki gösterilerde “Türkiye’ye benzemek istemiyoruz.” şeklindeki pankartını görünce aklıma direkt 2010 yılında FETÖ desteğiyle değiştirilen anayasa referandumu geldi. Aslında Netanyahu’nun planladığı yargı reformu Türkiye’deki değişikliğin yarısı kadar (Türkiye’deki çok daha kötü) bir gelişmeydi ama halk çok kızgındı. İsrail’de sıkça yaşanan protestolarda bu sefer farklı olan, istihbaratçı ve yedek askerlerin bile yasa değişiklik teklifine karşı çıkmasıydı. Askerlerin eğitimlere katılmadığı iddia edilince, Netanyahu koşarak sınır karakolunda boy göstermişti. En son da yargı düzenlemesini eleştirdiği için #Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı görevden alan Netanyahu, sokakları daha da alevlendirdi. Öğrenciler gösterilere katılsın diye üniversitelere ara verildi, #Netanyahu'nun evi sarıldı, Netanyahu karargaha sığındı. Ülke genelinde ordu da emniyet de kontrolün kaybedildiğini açıklamıştı. Aslında İsrail’in eski başbakanı Naftali Bennett’in, "İsrail, Yom Kippur Savaşı'ndan beri en büyük tehlike altında." derken ne demek istediği çok belliydi. 13 haftadır devam eden protestolar bugün itibariyle Netanyahu tarafından -iptal değil- askıya alındı. Ama hararet uzun bir süre devam edecek gibi görünüyor… Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CqTMbRStQu6/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
İr*n’dan vahşi kuş-SİHA-Erdoğanlı Azerbaycan tehdidi… İr*n’ın tehditleri İr*nlılar, daha önce ABD ve İsrail’e yönelik yaptığı tehdit animasyon videolarını bu kez de Azerbaycan’a karşı yaptı. Animasyonda İr*n-Azerbaycan sınırındaki Aras Nehri'ne doğru uçan bir vahşi kuş, saniyeler içinde İr*n’ın insansız hava aracı Şahid-136 kamikaze uçağına dönüşüyor. Arka fonda ise #Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu bir şiir ve video sonunda "Aliyev ve destekçilerine mesajımız açık: Bir gün geleceğiz" mesajı… İr*n, yıllardır #Azerbaycan-Ermenistan geriliminde Erivan’ın yanında olmuş, ikili siyasi ve ekonomik ilişkileri hep üst seviyelerde tutmuş bir komşu ülke. Türkler dışında iç dinamikleri de kurgulara uyar. 2020’de Karabağ Zaferi sonrası İr*n sınırının 130 kilometrelik bölümü #Ermenistan'dan Azerbaycan’a geçti. Bu, İr*n’ın tüm hudut güvenliğini ve güvenlik sistemlerini değiştirdi. O hattın güvenliği yükseltilmeli, Azerbaycan ordusunun Zengezur’daki koridor planı çökertilmeliydi. Zaten Türkiye'nin insansız hava aracı #BayraktarTB2'nin zaferde başrol oynaması ve Türk askerinin kalıcı olması tehdit oluştururken; bir de Azerbaycan’ı her daim destekleyen ve istihbarat faaliyetleri açısından İr*n’ı tehdit eden İsrail faktörü masadaki planları silbaştan düzenlemek zorunda bıraktırdı. Azerbaycan’daki her yükseliş, İr*n’da yaşayan 30 milyon Türk’ü heyecanlandırıyor ve İran’ı geriyor. Yıllarca Ermenistan işgalindeki sınırda tatbikat yapmayan İr*n, birdenbire Azerbaycan sınırında gövde gösterisi ve tatbikatlar düzenlemeye başladı. İr*n tanklarının Azerbaycan sınırına getirilmesine cevap ise Türk ve Azerbaycan ordularının İr*n sınırında ortak askeri tatbikat yapmasıyla verildi. Tahran’daki öfke kendilerince artarken, İr*n basını Türkiye’nin İr*n-Ermenistan bağlantısını kesmeyi amaçladığını yazdı. Yani ciddi manada ortalık gergin ama bizde çok gündem olmuyor… Ermenistan Başbakanı Paşinyan ise dün sürpriz bir şekilde “Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir barış anlaşması olacak ve bu anlaşma en üst düzeyde kabul edilecek" açıklamasında bulundu. Zengezur’da bir “ticari yol” (koridor) kesin gibi. Şayet barış anlaşması olursa, bundan en zararlı taraf İr*n çıkacak, buna eminim. @baydno https://www.instagram.com/p/CqLe7HzN4qb/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
ÖNEMLİ: Irak’ta düşen iki “gizemli helikopterin” arka planı İki gün önce Fransız menşeili iki helikopter #Irak’ın Duhok bölgesinde düştü. İlk olarak bir helikopter denmişti ancak bunun iki olduğu, #Suriye’deki PKK’nın kolu SDG tarafından açıklandı. Açıklama niye SDG’den geliyor derseniz; ne ABD ne de Fransa bu helikopterlerin kime ait olduğunu, ölenlerin kim olduğunu açıkla(ya)madı. Çünkü ortada çok büyük bir kriz var. Öncelikle helikopterlerin, ABD tarafından Irak’ın kuzeyindeki Talabanilere ait olduğunun kesinleştiğini söyleyeyim. Ölenler de SDG’nin (PKK) üst düzey yöneticileri, ele başları. Biri de SDG’nin başındaki Mazlum Kobani adlı teröristin yeğeni, SDG’nin ‘özel kuvvetler (YAT) genel komutanı’ Şervan Kobani. Üç ay önce ABD, Talabanilerle SDG liderleri arasında bir anlaşma imzalattı. Dedi ki SDG’nin üst düzey yöneticileri, bu helikopterlerle Irak’ın kuzeyindeki Kandil’e ve Süleymaniye’ye gidebilsin. Anlaşmayı kabul eden Talabani’nin oğlu KYB Başkanı Bafel Talabani zaten tam bir Türkiye karşıtı, ağır Amerikancı biri. Bu anlaşma sonrası medyaya Şervan Kobani ile Talabani’nin helikopterde olduğu fotoğraflar da yansımıştı. İki gün önce de iki helikopterin düştüğü ancak helikopterlerin kimliğinin açıklanmaması dikkat çekmişti. Düşen bir helikopterde ölenlerin sözde YAT Genel Komutanı Şervan Kobani ile 8 üst düzey terörist olduğu açıklandı. Helikopterler, Suriye’den Duhok’a, Duhok’tan da Süleymaniye/Kandil hattına gidiyordu. Türkiye, 2017’de üç #MİT görevlisinin Süleymaniye’de kaçırılmasının ardından buradaki uçuşlara hava sahasını kapattı ve kontrol ediyordu. Helikopterler de alçak uçuş yaparak #Türk radarından kaçıyordu. Hava koşulları nedeniyle de düştü. İkinci helikopterde kimler varsa artık isimler açıklanmıyor bile. Muhtemelen de Kandil’den alınan üst düzey PKK yöneticileri. Yani ABD’ye göre de PKK yöneticileri, SDG kılıfı olmayanlardan. Kriz çok büyüyebilir diye söylenmiyor. Örgüt üyeleri, bu helikopterlerle Türkiye’nin neredeyse her gün her saat düzenlediği SİHA operasyonlarından kaçıyordu. İkinci helikopterde ölen üst düzey PKK’lıların kim olduğunu, önümüzdeki süreçte öğreniriz. Takipteyim, sizinle paylaşacağım. @baydno https://www.instagram.com/p/Cp-jnaHt4R7/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Denizciler neden “Çanakkale’den Geçemez?” Özellikle büyük gemilerde her şey not olarak tutulur. Bu notlar da seyir jurnali denen deftere kaydedilir. Yani rüzgarın ve denizin durumundan tutun da saat kaçta nerede olunduğuna, havanın sıcaklığından görüş mesafesine kadar… Ayrıca geminin sığ sulardan veya önemli su yollarından geçişleri de neredeyse anbean jurnal defterine yazılır. Dünyanın herhangi bir boğazından giren bir gemi, giriş saatini de çıkışını da yazar. Mesela Cebelitarık Boğazı’ndan geçen bir gemi deftere “03.00 Cebelitarık’a girildi.”, “07.00 Cebelitarık geçildi.” şeklinde not düşer. Ancak bir Türk gemisi #Çanakkale Boğazı’ndaki seyrini tamamladığında jurnale “09:00 Çanakkale çıkıldı.” yazar ya da “15:00 Şehitler Abidesi 2 milden selamlandı.” şeklinde not düşer, “geçmez”. Türk ticari gemileri düdükle selamlar, askeri gemiler ise bayrakla selam verir. Bu tabi ki yabancı gemilerde olmaz ama #Türk gemileri için yazılı olmayan kural, atalarımıza saygı göstergesidir. Çünkü… Topraklarının neredeyse her yanı düşman saldırısı altında olan Osmanlı, Çanakkale Cephesi’nin kontrolünü 1’inci Ordu’ya emanet etmiş, 3’üncü Kolordu ve birliklerinin koruması altında cephedeki direnişi sürdürüyordu. Savaşın seyri Osmanlı aleyhine devam ederken düşman kuvvetlerinin #18Mart’taki büyük saldırısı öncesi Nusret mayın gemisinin ‘hediye mayınları’ ile karşılaşan düşman kuvvetleri, bir bir Çanakkale’nin serin sularına gömülüyordu. Çanakkale’yi denizden geçemeyen İtilaf Devletleri bu sefer de karadan direnişi kırmaya çalıştı ancak öyle bir direnişti ki, Türk ordusunun gözü karalığı tarihe geçecek boyuttaydı. Öyle de oldu. “#ÇANAKKALEGEÇİLMEZ” şuuru ‘hasta adam’a şifa olurken, yeni Türk devletinin de ortak bilincini oluşturmuştu. Denizde ve karadaki zaferler “güneş batmayan imparatorluğun” güneşini batırıp “ÇANAKKALE’NİN GEÇİLMEZ” olduğunu monşerlere gösterdi ve yeni Türk devletinin ışığı oldu. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kumandanlarımıza ve şehitlerimize saygı ve rahmetle… https://www.instagram.com/p/Cp69GFBN4DI/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Dünyanın en değerli şirketi gerçekten Suudi Arabistan’ın mı? Şu anda dünyanın en değerli ve en çok kâr açıklayan şirketi olan #SuudiArabistan’ın devlet petrol şirketi ARAMCO, varil petrolü çıkarma maliyeti 7,5 dolar gibi düşük bir rakam olan adeta “para makinesi”. Dünyadaki her sekiz petrol varilinin birinden sorumlu. Yıllardır dünyanın en değerli şirketi oluyor ve geçen yıl 161 milyar #dolar ile rekor kar artışı elde etti. Dünyada şu ana kadar bir yılda petrol satışından en fazla gelir sağlayan şirket konumunda. Büyüklüğünü şöyle anlatayım. Kendisine en yakın büyük #petrol şirketi ExxonMobil'in kârının neredeyse üç katını yaptı. Peki bu Suudi şirketi hakkında ne bilmiyorsunuz? Hemen yazayım. Amerikan Başkanı Roosevelt, ilk olarak 1932’de Bahreyn’e Amerikan petrol şirketi Standart Oil şirketini göndermişti. Burada petrol bulunması Roosevelt’i heyecanlandırmış ve rotayı Suudi Arabistan’a çevirmişti. 1933'te Kral Abdülaziz İbn-i el-Suud ve ABD Başkanı Roosevelt’in anlaşmasıyla Suudi topraklarındaki petrol hakları ABD’ye geçti. Suudiler Amerikan teknolojisi karşısında, “siz bulun, çıkarın ve satın. Bize kâr verin” diyordu. California-Arabian Standard Oil (CASOC) adıyla kurulan ilk şirket, ilk petrolü (düşük rezerv de olsa) 1938’de buldu ama devamının geleceği belliydi. 1948 yılında şirketin hissedarları artırıldı ve artık 4 Amerikan şirketi tüm petrole hakimdi. Aylar sonra da ne tesadüftür ki dünyanın en büyük petrol sahası Gavar keşfedildi. #ARAMCO; artık günde yarım milyon varil petrol çıkaran dev bir şirketti. Elde edilen kârlarla şirketten hisseler alan Suudi hükümeti, 1980 yılında şirketin tüm hisselerini alarak ARAMCO’yu Amerikan izlerinden sildi… mi acaba? … Konuyla ilgili birçok iddia var. Resmiyette Amerikalıların olmayan şirketin Amerikan himayesinde ilerlediği, hatta şirketteki üst düzey ve orta sınıf Amerikan yetkililerin Suudi Arabistan’ta “Camp” adındaki yerleşim birimlerinde yaşadığı belirtiliyor. Bu yerleşimler gece kulüplerinden oyun salonlarına kadar tıpkı “Küçük ABD” gibi bir yapıda ve güvenliği bile tamamen Amerikan kontrolünde. Bir sonraki yazıda bu bölgeyi de yazacağım. Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Cp280pYN4GY/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“Türk’ün yolu” Zengezur Koridoru’nda Son Durum ve yanlış bilinenler… Koridor ile #Azerbaycan ana karası, Türkiye ile sınır olan Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ile birleşecek. Bizlerin tabiriyle bu hat bir “koridor”, Ermenistan’a göre ise sadece bir yol. Zaten sorun da burada başlıyor. Ama sorunun en temeline, 2020’de #Karabağ Savaşı sonrası yapılan ateşkes anlaşmasındaki maddeye değinip, koridordaki son durumu yazayım. 2020’deki ateşkes anlaşmasının 9. maddesinde, “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantıları açılacaktır. #Ermenistan, Azerbayca’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti eder ve yeni ulaşım bağlantılarının inşası gerçekleştirilecektir” ifadesi geçer. Ayrıca maddede “bu hattaki ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi’ndedir” der. Ermenistan diyor ki burada “koridor” ifadesi geçmez, bu hat Ermenistan toprağı olarak kalacaktır. Eylül ayında konuyla ilgili konuşan Paşinyan, “Azerbaycan bir koridordan bahsediyor. Ancak şunu net olarak söylemek isterim ki hiç kimseye Ermeni toprakları içinden bir koridora vermeyeceğiz. Ancak bir yol önereceğiz.” dedi. Azerbaycan lideri Aliyev ise “Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz.” ifadesini kullandı. Şimdi olayı şöyle özetleyeyim. Anlaşmaya göre Zengezur Koridoru, aslında sadece otoyol ve demiryolu için yapılan, güvenliği Rusya’da olan bir hat. Ancak burası sadece Azerbaycan topraklarını birbirine bağlanmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye ile Bakü’yü ve #Türk dünyası ile Türkiye- Avrupa’yı bağlıyor. Hafife alınacak bir yol olmadığı gibi İr*n’ı da korkutuyor. Çünkü bu yol, İr*n-Ermenistan sınır hattında. İr*n, topraklarındaki 30 milyondan fazla Türk’ün milliyetçiliğinin kabarmasını ve güç dengesinin Azerbaycan lehine olmasını istemiyor. Şu anda Zengezur Koridoru’ndaki otoyolun yüzde 75’e yakını hazır. Ermenistan’daki demiryolunun mülkiyeti Rusya’ya ait olduğu için demiryolu için de Rusya ile görüşülüyor. Bu hat er ya da geç açılacak ama akıbeti ve hukuki yapısı hâlâ muamma. Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CpvMY5otlK5/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“Türk’ün yolu” Zengezur Koridoru’nda Son Durum ve yanlış bilinenler… Koridor ile #Azerbaycan ana karası, Türkiye ile sınır olan Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan ile birleşecek. Bizlerin tabiriyle bu hat bir “koridor”, Ermenistan’a göre ise sadece bir yol. Zaten sorun da burada başlıyor. Ama sorunun en temeline, 2020’de #Karabağ Savaşı sonrası yapılan ateşkes anlaşmasındaki maddeye değinip, koridordaki son durumu yazayım. 2020’deki ateşkes anlaşmasının 9. maddesinde, “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantıları açılacaktır. #Ermenistan, Azerbayca’ın batı bölgeleri ile Nahçıvan arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti eder ve yeni ulaşım bağlantılarının inşası gerçekleştirilecektir” ifadesi geçer. Ayrıca maddede “bu hattaki ulaşım kontrolü, Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi’ndedir” der. Ermenistan diyor ki burada “koridor” ifadesi geçmez, bu hat Ermenistan toprağı olarak kalacaktır. Eylül ayında konuyla ilgili konuşan Paşinyan, “Azerbaycan bir koridordan bahsediyor. Ancak şunu net olarak söylemek isterim ki hiç kimseye Ermeni toprakları içinden bir koridora vermeyeceğiz. Ancak bir yol önereceğiz.” dedi. Azerbaycan lideri Aliyev ise “Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz.” ifadesini kullandı. Şimdi olayı şöyle özetleyeyim. Anlaşmaya göre Zengezur Koridoru, aslında sadece otoyol ve demiryolu için yapılan, güvenliği Rusya’da olan bir hat. Ancak burası sadece Azerbaycan topraklarını birbirine bağlanmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye ile Bakü’yü ve #Türk dünyası ile Türkiye- Avrupa’yı bağlıyor. Hafife alınacak bir yol olmadığı gibi İr*n’ı da korkutuyor. Çünkü bu yol, İr*n-Ermenistan sınır hattında. İr*n, topraklarındaki 30 milyondan fazla Türk’ün milliyetçiliğinin kabarmasını ve güç dengesinin Azerbaycan lehine olmasını istemiyor. Şu anda Zengezur Koridoru’ndaki otoyolun yüzde 75’e yakını hazır. Ermenistan’daki demiryolunun mülkiyeti Rusya’ya ait olduğu için demiryolu için de Rusya ile görüşülüyor. Bu hat er ya da geç açılacak ama akıbeti ve hukuki yapısı hâlâ muamma. Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CpvMNugtg7L/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
İsrailli arama kurtarmacının ‘çaldığı’ değerli parşömen… #Deprem bölgesine ilk ulaşan yabancı ekiplerden olan İsrailli arama kurtarma grubu, Hatay’ın merkezindeki enkazlarda 20’den fazla kişiyi kurtardı. Ardından da görev süreleri bitti ve evlerine döndüler. Fakat öyle bir haber ortaya çıktı ki konuşulmaması elde değil. İsrail medyası ynetnews'in haberine göre Türkiye’ye gelen arama kurtarma ekibi, #Antakya Sinagogu’ndaki Ester parşömenlerini çalarak İsrail’e götürmüş. Haberde ifadelerine yer verilen İsrailli Binbaşı olayı şöyle anlatıyor: Enkazları kaldırırken yaşlı bir Yahudi yanımıza geldi. Bana “Topluluğumuzun son başkanı trajik bir şekilde aramızdan ayrıldı. Suriye'ye yakınlığımız nedeniyle parşömenlerin yanlış ellere geçmesini istemem. Lütfen onları koruyun” dedi. Ben de hayatımın en önemli anlarından birini yaşadığımın farkında olarak belgeyi kurtarma amacıyla sakladım. Önümüzdeki birkaç gün içinde, parşömenleri kime emanet etmemiz gerektiğini öğrenmek için İstanbul'daki Türk #Yahudi Topluluğu elçisiyle görüşeceğiz.” Haber 16 Şubat’ta yapılmış, 17 Şubat’ta İsrailli Binbaşı parşömenleri İstanbul’daki Yahudi Topluluğu’na iade etmiş. Ama bu olay bu kadar basit değil. Depremde Antakya Yahudi Cemaati Başkanı Şaul Cenudioğlu ve eşi Fortüne (Tuna) Cenudioğlu da hayatını kaybetmişti. İsrailli Binbaşı’na bunu teslim eden Yahudi, bölgenin Suriye’ye yakınlığı nedeniyle diyerek bunu Binbaşı’na iletmiş. Muhtemelen o Yahudi de bir depremzedeydi. Ben o kişinin Türk yetkililere güvenmemesini ya da başka bir ihtimali konuşmuyorum, o anki psikolojisini de bilemiyorum. Ancak bu ne olursa olsun bu HIRSIZLIK’tır. Türkiye’deki parşömen doğrudan İsrail��e gitmeden teslim edilse tamam ancak kendi ülkesine götürmesi tamamen HIRSIZLIK’tır. #Türk yetkililerin haberi yoksa ki yok gibi görünüyor, böyle bir şey kabul edilemez. Beni bilirsiniz, her zaman İsrail-Türkiye ilişkilerini savunurum ve en iyi şekilde olmasını temenni ederim ama şu anda Türkiye’nin bu konuda İsrail’e çok açık bir şekilde uyarması gerekiyor. Bu nedenle her zaman diyorum: Yabancı gazeteci de olsa arama kurtarmacı da olsa dikkatli olmak bize farz! Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Co2lkr0NTGD/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“6 parmaklı şeytan parmağı” ne anlama geliyor? İlk olarak #Yunanistan'ın itfaiye teşkilatının eski yöneticilerinden Panagiotis Kotridis’in paylaştığı fotoğraf (yukarıdaki) olay olmuştu. Daha sonradan sosyal medyada ikinci fotoğraf da dolanır oldu. Komplocu arkadaşlar #Madonna’nın da paylaştığı ikinci fotoğraftaki (sağdaki) görselde bulunan 6 parmağı görerek “şeytanın eli Türkiye’yi sarıyor” iddiasında bulunmuştu. Ama görselin yapay zeka ile oluşturulan, otomatik hatalı olarak ortaya çıkan bir görsel olduğu ortaya çıktı. Kendiniz de kontrol edebilirsiniz. Yani aslında Yunanlılar ilk olarak birinci ve normal fotoğrafı paylaşmıştı. Muhtemelen Madonna ve diğer paylaşanlar da “Panagiotis Kotridis” yazısını kaldırmak için yapay zekadan bu fotoğrafı çıkarttı. Sırf fotoğrafın çalıntı durmasını istemediği için. Elden ele yine yanlış bilgi yayıldığı için ve merak edenler bana kişisel hesabımdan bile yazdığından paylaşmak istedim. #Deprem sonrası iyice teyit sayfasına döndüm. İnşallah eski günlere döneriz. @baydno https://www.instagram.com/p/CouEAYENOfz/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“Kahramanmaraş’taki depremin sebebi ABD’nin petrol arama kuyuları mı?” “Şimdi size çok önemli bir bilgi aktaracağım, bu depremin merkez üssü, #Kahramanmaraş'ın/Pazarcık ilçesi ABD şirketinin 6 bin metrede petrol arama kuyusu burada! Depremin merkez üssüde orası ve deprem 6 bin metrede oluyor! Kuyuya ne attılar? Kuyuda yangın hala devam ediyor!” Yargıç Harmankaya adlı kişinin bu iddiasını, yine sürekli bana atıldığı için yazmak istiyorum. Öncelikle yazılanlar koskocaman bir yalan. Birincisi Amerikan şirketinin Kahramanmaraş’ta işlettiği bir petrol kuyusu yok. Toplamda 4 adet petrol kuyusunun 3’ü Türkiye Petrolleri’nin, diğeri de özel #Türk bir şirkete ait. Derinlikleri de 6 bin metre değil. Zaten bu sondajda petrol ve gaz da bulunmadı. Boş arazilerin #deprem sonrası yarılmasını, “ABD #petrol kuyularına deprem bombası attı” diyerek savunan “HAKİKAT” adlı sayfanın iddialarını konuşuyoruz. Yani açılan sondaj kuyularının çapı ortalama 24 cm. Yani ortalama bir cetvel boyutunda. Yani nereden tutsak elimizde kalıyor. Ama İletişim Başkanlığı’nın bile açıklama yapmak zorunda kaldığı bu iki konu hakkında kişilere dair dezenformasyon nedeniyle bir müdahale olmamış. Yalan ve teyitten yoksun olmasına rağmen bu iddialar WhatsApp’ta elden ele dolaşıyor. Yalan yanlış haber paylaşan iki hesaptan biri “HAKİKAT” adlı kimliğini bilemediğim bir anonim hesap, diğeri ise Yargıç Harmankaya adlı biri. Harmankaya, 2009 yılında kendisini ‘yargıç’ olarak tanıttığı için nöbetçi askerlerin şikayet ettiği, ifade vermek için Cumhuriyet Savcılığı’na gidip savcıya hakaret ettiği için tutuklanan biri. Kendisi şu an Gazeteciler Cemiyeti’nin İl Başkanı’ymış. “Gazeteciler”in başı bir de. Arkadaşlar bir iddiayı ortaya atıp yalan yanlış şeyler yazmak 3 dakika, yalanı kanıtlamak saatler sürer. Çünkü olmayan bir şeyi kanıtlamak zaman alır. Lütfen inanmayın böyle şeylere, lütfen. Okuyun, okutturun ama asıl işimize odaklanıp deprem bölgelerine yardımları sürdürelim. @baydno https://www.instagram.com/p/CokCKBkN2N2/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
“ABD’nin deprem bahanesiyle Türkiye’yi işgal” meselesi… “ABD, uçak gemisini yardım için #Türkiye’ye gönderebiliriz” açıklaması sonrası akıllara 2002 yılında gerçekleştirilen “Millennium Challenge-2002” tatbikatı geldi. Medyada yer alan iddiaya göre iki kıtayı ve deniz yollarını kontrol eden azınlık sorunlarına sahip olan bir ülkede #deprem oluyor. Uluslararası yardım kuruluşları ve ABD destek oluyor. Sonrasında da çıkan kaos ile birlikte Amerikan ordusu o ülkeyi 96 saatte işgal ediyor. Peki bu doğru mu? 752 sayfalık raporu en yalın haliyle anlatayım. Öncelikle bu tatbikat, 13.000'den fazla asker ve sayısız bilgisayarın kullanıldığı 250 milyon dolarlık dev bir simülatör tatbikat. #Erdoğan döneminden önce planlanıyor ve hayata geçiriliyor. “NATO tatbikatı ve Türkiye çağrılmıyor” iddiası da yalan çünkü tatbikat o zamana kadar ki en pahalı Amerikan tatbikatı. Açın tek tek yabancı gazeteleri inceleyin. Tatbikat petrol trafiğinin yaşandığı Basra Körfezi’ni ele alıyor ve kesin olmamakla birlikte ya Irak (Saddam) ya da İr*n’a karşı planlanıyor. Çünkü düşman ülkenin kitlesel imha silahları var ve bu tehdit oluşturuyor. Gerçek senaryoda “kırmızı ülke” olan düşman topraklarında deprem gerçekleşiyor ve çıkan kaosta ordudaki bir komutan petrol ticaretini (deniz yolları) tehdit ediyor. Amerikan ordusu da “kırmızı ülke”yi işgal etmiyor, o ordu komutanını bastırıyor. Yani o “kırmızı ülke”ye yardım ederek tehlikeyi bertaraf ediyor. İşin ironik kısmını anlatayım. Tatbikatta “kırmızı ülke”nin diktatör komutanını emekli Vietnam gazisi General Paul Riper temsil ediyor. Riper’ın komutasındaki askeri güçler Basra Körfezi’ndeki saldırmaya hazır olan 16 Amerikan savaş gemisini ve keşif gemilerini batırıyor. Yani aslında savaş başlamadan bitiyor ve Pentagon, hiçbir şey olmamış gibi ölen birliklerini tekrar aktif ederek tatbikata devam ediyor. Şaka değil bu. Tatbikat, başlamadan bitiyor aslında. Sonrasında tatbikat zaferle sonuçlanıyor. Bu hezimet baya Amerikan ordusunun moralini bozuyor. Basına sızıyor. Özetle tıklanma ve etkileşim amacıyla #haber yapan sayfaları kenara bırakın, söyledikleri yalan. Tabi ki her zaman tetikte olmak lazım ama bu şekilde değil. Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Coh5bdzNl7S/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
11 yıl sonra gelen görüşme… Türkiye, iki yıldır normalleşme adımları kapsamında #Esad Suriyesi ile de masayı kurmaya kararlı. Geçtiğimiz hafta 11 yıl sonra bir ilk yaşanarak Türk ve Suriye savunma bakanları ile istihbarat başkanları, Rusya’nın aracılığında Moskova’da buluştu. Görüşmede nihai bir anlaşma olmadı ancak “güvenilir kaynakların açıklamaları” medyada yer aldı. Önemli bir detay vardı ki o da görüşme sonrası resmi açıklamanın sadece Türk ve Rus bakanlardan gelmesiydi. 2016’nın son günlerinde Halep’in düşmesiyle savaşın kazanananın Rusya ve İr*n destekli Esad olduğu kesinleşti. Türkiye de gerçek milli güvenlik tehdidine yoğunlaşarak PKK’nın büyümesine karşı adımlar atmaya başladı. Esad, özellikle son aylarda “#Erdoğan’a seçim malzemesi vermemek için görüşmenin olmayacağını” söylüyordu. Resmi bir açıklama değildi ama Şam’daki yetkililer Esad’ın düşüncesinin bu olduğunu ifade ediyordu. Suriyeli kaynaklar reddetse de Şam yönetiminin, Türkiye ile görüşme için sunduğu “#Türk askerinin #Suriye’den çekilme şartı”, Rus baskısı nedeniyle rafa kalktı ve görüşme gerçekleşti. Süreç artık başlamış hatta hızlanmıştı çünkü Ocak ayında Dışişleri olarak da resmi görüşme planlandığı duyuruldu. Suriye’nin kuzeyindeki YPG’ye yönelik “ABD tarafından desteklenen bir oluşum” diyen “Esad’ın iş adamı” olarak bilinen Suriye Milletvekili Toumeh, “İr*n, Irak, Suriye ve Türkiye’nin ortak iş birliği ile PKK ile mücadele edilebilir” ifadesini kullanıyor. Üst düzey Türk kaynağına göre ise Ankara, Esad’ın tüm muhalifleri terörist ilan etme şartını reddetti. Ayrıca Esad’ın PKK’ya karşı savaşma konusunda da isteksiz olduğunu belirtti. Zaten neden savaşsın ki? Yanıbaşındaki İdlib’de büyük bir muhalif ‘tehdit’ var. Öncelikli ‘düşman’ bölgesi burası. Ama Esad’ın derdi YPG değil, ABD destekli YPG. Çünkü ABD olmazsa YPG zaten avucunun içinde. Gerçekçi olalım. Türkiye İdlib ve kendi kontrol ettiği bölgelerde Esad’a güvence verirse, Esad’ın da YPG konusunda adım atması gerçekleşebilir. Şam’a göre seçim öncesi Erdoğan’dan garantiler gelmediği sürece ne ikili görüşme ne de Türk kamuoyunun beklediği ‘mülteci’ açıklaması gelecek. Ama Rusya’nın baskısı gidişatı belirleyecek, o da ayrı. @baydno https://www.instagram.com/p/CnABv39NP4X/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Paris’te kim öldü ki? Her şey, William M. adındaki bir Fransızın Paris’te PKK’ya bağlı Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne saldırı düzenlemesi ile başladı. 69 yaşındaki William, biri kadın üç kişiyi öldürdükten sonra yakalandı. AFP’ye göre “ırkçı” olduğunu kabul eden yaşlı adam, 2021 yılında da ‘ırkçı bir saldırı’ gerçekleştirmiş ve hapis cezası almıştı. Bu ölümlerin ardından PKK sempatizanları da sokağa çıktı ve PKK flamalarıyla gösteri düzenledi. Neden PKK bayrakları ile sokağa çıktılar ki? Ölenler sıradan Kürt değil miydi? Hayır, değildi. Ölenlerden biri şarkıcı Mir Perwer. Kendisi “Türkler bizim düşmanımızdır” tweetleri atan, PKK organizasyonlarında şarkılar söyleyen klasik bir PKK sempatizanı. Çok üzerine düşmüyorum yani. Ama ölenlerden kadın olan bambaşka. Adı Emine Kara. 1988 yılında Şırnak’ın Uludere ilçesinde PKK saflarına katılmış, örgütteki köklü geçmişiyle 2013 yılında ‘KCK Yürütme Konseyi’ üyesi olmuştu. Çoğu üst düzey kadın PKK’lılar gibi o da belli bir yaştan sonra PKK’ya siyasi ve kültürel destek sağlamak için Avrupa’ya geçmişti. İki yıl önce Paris’e gelen Kara, Ahmet Kaya Merkezi’nin yöneticilerindendi. 2013 yılında ölen Sakine Cansız vakası gibi. Sokaklarda PKK flamalarıyla gösteriler düzenleyenler, bu sefer Türkiye karşıtı gösterilerden farklı olarak etrafı yakıp yıktı. Savundukları şeyin özünde yer alan saldırganlığı bu sefer Fransa ile tanıştırdılar. Araçlar yakıldı, dükkanların camları indirildi, 31 polis yaralandı. Fransız hükümeti hala çok sert ses çıkarmıyor. Üst düzey PKK’lılar ise olayların bu aşamaya gelmesini istemiyordu. Çünkü Avrupa ülkeleri bu insanlara, Türkiye karşıtı olduğu için kucak açıyordu. Saldırganlıkları Türkiye’ye olursa izin vardı. ASALA gibi saldırganlık Avrupa ülkelerine dönerse –ki imkansız- müsamaha göstermeyeceklerdi. PKK’nın kendi adlarına belki de en başarılı olayı, Avrupa’daki bu kültür adıyla yürütülen enformasyon merkezleri. Buradaki para kaynağı hiçbir örgütte yok. Sadece uyuşturucu ticaretinden 2 milyar dolar gelir elde eden PKK’nın, Avrupa ülkelerindeki ‘haraç’, bağış ve diğer gelirlerinin bunun 3-4 katı olduğu söyleniyor. Maddi gelirden çok siyasi destek onlar için en önemlisi, o da ayrı konu. @baydno https://www.instagram.com/p/Cmmao2Itd_U/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Azerbaycan ordusunun “Türk Modeline” geçişi… Sovyetler Birliği’nden ayrılarak 18 Ekim 1991'de ikinci kez bağımsızlığını ilan eden #Azerbaycan, Ermenilerin Karabağ'a yönelik saldırıları altındaydı. 1992 yılında Türkiye ile ilk askeri iş birliği anlaşması yapıldı. Hatta 1996, 2007 ve 2010’da anlaşmalar imzalandı ancak hiçbir şey 2016’da yaşananlar sonrasındaki gibi olmadı. 1994’te son bulan #Karabağ olaylarından bu yana en büyük çatışmalar Nisan 2016 yılında gerçekleşmişti. Dört gün süren çatışmalar 22 yılın en büyüğüydü ve ilk kez Azerbaycan ordusu bir çatışmada işgal altındaki 6 stratejik noktayı ele geçirdi. Yani 22 yıl sonra cephe hattında Azerbaycan lehine gerçekleşen ilk değişiklikti bu. Asıl olay ise, çatışmalarda toprakları ele geçiren Azerbaycan askerlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de askeri eğitim almış olmaları. İlk kez Azerbaycan Ordusu’nda “Türk modeline geçiş” tartışmaları da böyle başladı. Tarihler Ağustos 2020’ye geldiğinde Azerbaycan lideri Aliyev, Savunma Bakanı Akar'la yaptığı görüşmede Azerbaycan ordusunun Türk #ordu modeline geçeceğini söyledi. Çünkü bir ay önce yaşanan çatışmalarda başarılı olan askerlerin de eğitim yerleri Türkiye’ydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türk generalleri, ısınan Karabağ bölgesi için Azerbaycan’a gönderdi. Aliyev’in açıklamasından bir ay sonra Azerbaycan ordusuna taktiksel destek sunan Türk generallerin de etkisiyle, 44 günde Karabağ’da zafere ulaşıldı. Türk modeline geçiş için süreç daha da hızlandı. Son yazıda anlattığım Korgeneral Bahtiyar Ersay dahil dört Türk generali Türkiye'deki YAŞ toplantısıyla Azerbaycan'a gönderildi. Dağlık Karabağ’ın güneyindeki Hadrut'ta, “#Türk modelli” Azerbaycan Komando birliklerinin kurulması dikkat çekiciydi. Savaş sonrası imzalanan Şuşa Beyannamesi ile her iki devlet olası bir saldırı altında kaldığında birbirine askeri destek vermeyi yükümlü kıldı. Cumhurbaşkanı Aliyev bu beyannamenin önemini, “Türkiye’nin desteği olmasaydı müdahale etmek isteyen çok olurdu” ifadeleriyle belirtmişti. İki ordu öyle bir birliktelik kurdu ki Ersay Paşa, danışman olduktan sonra Azerbaycan üniforması bile giydi. Yoksa “Tek millet, iki devlet"e, "tek ordu" da eklenmeli mi? Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CmW15YdtZAV/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Azerbaycan üniforması giyen Türk generali kimdir? Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde doğdu #BahtiyarErsay. Başarılı eğitim hayatı, harp okulunu birincilikle bitirmesiyle devam etti. Kaddafi’nin öldürüldüğü yıllarda Tunus ve Libya’daki vatandaşlarımızın tahliyesinde önemli rol oynadı. Yurt dışında birçok görev icra ederken, Nisan 2011’de “Balyoz” kumpası kapsamında tutuklandı. 31 ay hapis yattıktan sonra beraat etti. Hapisten çıktıktan sonra direkt terörle mücadeleye geri döndü. Ne devletine küstü, ne de siyasilerin kararlarına. “Ben bir Türk subayıyım. Devletim, milletim için canımı vermek üzere yetiştirildim. Devlete küslük olmaz. Allah verirken iyi, alırken kötü; devlet verirken iyi, alırken kötü diyemeyiz. Biz her koşulda vatan sağ olsun diyerek yetiştik. Yine öyle diyoruz.” diyordu. Vatan aşkı böyle bir şey. 15 Temmuz’dan sonra ilk YAŞ'ta Tuğgeneral oldu ve Afganistan’daki görevinin ardından Hakkari’nin Çukurca ilçesi 2’nci Hudut Tugay Komutanlığı’na atandı. Sınırdaki stratejik Kaletepe Üs Bölgesi'ni teröristlerin elinden alan Tuğgeneral Ersay, general olmasına rağmen askerleriyle üs bölgesinde uyumasıyla da takdir topluyordu. Karabağ Savaşı’ndan bir yıl önce, terfi almasına bir yıl kala birinci sıradan Tümgeneralliğe terfi ettirildi ve Kara Kuvvetleri Harekât Başkanlığına atandı. Bir amacı vardı. O sıralarda Libya teskeresi çıkmış, Karabağ’da hareketlenmeler vardı. Libya’da Türkiye destekli güçler 6 ayda Hafter’i durdurdu, Sirte kapılarına geldiğinde Mısır’ın araya girmesiyle savaşta sıcak çatışmalar son buldu. Bunda General Bahtiyar Ersay’ın büyük katkısı vardı. Libya’da işler yoluna girmişti. Sırada kardeş ülke #Azerbaycan vardı. Tümgeneral Bahtiyar Ersay, Karabağ Savaşı öncesi Azerbaycan ordusunu “#Türk modeline” geçirme çalışmalarını yürüten generallerden biriydi. Karabağ Savaşı’nda strateji ve taktiksel planlamalarda masada olan Ersay, 44 günlük savaş sonrası zaferi kutlarken Türkiye’nin Azerbaycan Görev Grup Komutanı oldu. Geçtiğimiz Ağustos ayında Korgeneral olan Ersay Paşa, Azerbaycan #Savunma Bakanı Hasanov’un danışmanı olarak atandı ve ilk kez Azerbaycan Ordu üniforması giydi. İlk kez böyle bir şeye şahit olsam da yakışmış Ersay Paşa'ya. @baydno https://www.instagram.com/p/CmUOMTOtuC8/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
baydno · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Azerbaycan ordusunun “Türk Modeline” geçişi… Sovyetler Birliği’nden ayrılarak 18 Ekim 1991'de ikinci kez bağımsızlığını ilan eden #Azerbaycan, Ermenilerin Karabağ'a yönelik saldırıları altındaydı. 1992 yılında Türkiye ile ilk askeri iş birliği anlaşması yapıldı. Hatta 1996, 2007 ve 2010’da anlaşmalar imzalandı ancak hiçbir şey 2016’da yaşananlar sonrasındaki gibi olmadı. 1994’te son bulan #Karabağ olaylarından bu yana en büyük çatışmalar Nisan 2016 yılında gerçekleşmişti. Dört gün süren çatışmalar 22 yılın en büyüğüydü ve ilk kez Azerbaycan ordusu bir çatışmada işgal altındaki 6 stratejik noktayı ele geçirdi. Yani 22 yıl sonra cephe hattında Azerbaycan lehine gerçekleşen ilk değişiklikti bu. Asıl olay ise, çatışmalarda toprakları ele geçiren Azerbaycan askerlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de askeri eğitim almış olmaları. İlk kez Azerbaycan Ordusu’nda “Türk modeline geçiş” tartışmaları da böyle başladı. Tarihler Ağustos 2020’ye geldiğinde Azerbaycan lideri Aliyev, Savunma Bakanı Akar'la yaptığı görüşmede Azerbaycan ordusunun Türk #ordu modeline geçeceğini söyledi. Çünkü bir ay önce yaşanan çatışmalarda başarılı olan askerlerin de eğitim yerleri Türkiye’ydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türk generalleri, ısınan Karabağ bölgesi için Azerbaycan’a gönderdi. Aliyev’in açıklamasından bir ay sonra Azerbaycan ordusuna taktiksel destek sunan Türk generallerin de etkisiyle, 44 günde Karabağ’da zafere ulaşıldı. Türk modeline geçiş için süreç daha da hızlandı. Son yazıda anlattığım Korgeneral Bahtiyar Ersay dahil dört Türk generali Türkiye'deki YAŞ toplantısıyla Azerbaycan'a gönderildi. Dağlık Karabağ’ın güneyindeki Hadrut'ta, “#Türk modelli” Azerbaycan Komando birliklerinin kurulması dikkat çekiciydi. Savaş sonrası imzalanan Şuşa Beyannamesi ile her iki devlet olası bir saldırı altında kaldığında birbirine askeri destek vermeyi yükümlü kıldı. Cumhurbaşkanı Aliyev bu beyannamenin önemini, “Türkiye’nin desteği olmasaydı müdahale etmek isteyen çok olurdu” ifadeleriyle belirtmişti. İki ordu öyle bir birliktelik kurdu ki Ersay Paşa, danışman olduktan sonra Azerbaycan üniforması bile giydi. Yoksa “Tek millet, iki devlet"e, "tek ordu" da eklenmeli mi? Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/CmUNw54NH7M/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes