#yahudi
Explore tagged Tumblr posts
ilmiyyat1453 · 8 months ago
Text
Efendimiz ﷺ'den rivayet edildiğine göre buyuruyor ki:
"Her kim sadaka verecek bir şey bulamazsa Yahudilere lanet etsin. Çünkü o lanet ona sadaka olacaktır."
Mefâtih'ul-Gayb, Fahreddin er-Râzî.
121 notes · View notes
delitay · 5 months ago
Text
Rabbim;
Acıları binlere katlansın, milyonlara katlansın ve ebedî olsun inşallah...🤲
Rabbim ;
Bu katiller sürüsünün en iyi gecesi bu gece olsun inşallah...🤲
25 notes · View notes
chillinaris · 8 months ago
Text
Tumblr media
🇮🇱 Licik seperti Ular ❌
🇵🇸 Tulus seperti Merpati ✔️
47 notes · View notes
mehfem · 8 months ago
Text
Tumblr media
“İsrail sadece çocukluğunu değil, masum gülüşünü de çaldı...”
Unutmadık, unutturmayacağız! Gazze'yi unuttuğumuz gün insanlığın tamamen bittiği gündür! Adalet terazisi er ya da geç kurulacak. O dehşetli azap tüm zalimleri ve sessiz kalanları bulacak!
"ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!"
49 notes · View notes
zoyazoya111114 · 4 months ago
Text
#TrueStoryOfJesus
Tumblr media
10 notes · View notes
elestirenadam · 10 months ago
Text
Jung'un haklılığının ispatı: Utnapiştim, Baba Fingo, Demeter, Hızır, İlyas...
youtube
Bugün Nevruz. Tabiî biz Türkler daha erken kutladık. Ama çok çeşitli bahar bayramları var. Her bahar bayramını kazıyın, altından başka kültürün bahar bayramı çıkar. Sümer’de A-ki-til, Babil’de Zakmu, Ortodokslarda Aya Yorgi, Katoliklerde St. Georges, Yahudilikte Pesah... Emir Kusturica'nın Çingeneler Zamanı filmini izlediniz mi bilmem. İzlemediyseniz mutlaka öneririm. Ama en azından belki Goran Bregoviç'in Ederlezi müziğini duymuşsunuzdur. Balkanların acıları içinde Çingenelerin en güzel ağıtlarından biridir. İşte o Ederlezi, bizim Hıdırellez'dir. Hıdırellez'in ilk kökenini, Sümerde görüyoruz.
TUFAN'DAN ÇIKAN BİLGE Gılgamış Destanı'nın XI. tabletine bakarsanız orada Utnapiştim'in hikayesini görürsünüz. Gılgamış, arkadaşı Endiku'nun ölümünden çok etkilenir. Onu yeniden diriltmek ister. Ölümsüz otunu duyar. Bu otun yerini bilen tek kişi, ölümsüz bir bilge olan Utnapiştim'dir. Utnapiştim ve karısı Tufan'dan sağ çıkmıştır. Bir gemi yapmıştır ve bitki ve hayvanları da kurtarır. Tanrı Enlil, kendisine tanrılık verir. Evet, Nuh'un hikayesi ve kökeni budur. Bilge ve ölümsüz olan, suda yaşayan, sıkıntıda olan herkese yardım eden Utnapiştim, Gılgamış'a bitkinin yerini tarif eder. Gılgamış gider fakat bir yılan onun elinden bitkiyi alır. Evet, Havva'ya elmayı yediren ve insanoğlunun elinden cenneti alan yılan, burada da görev başındadır. Bu kez insanlığın elinden ölümsüzlüğü (cennete ölümsüzlük vardır) alır. Yani bir nevi cenneti ikinci kez insanın elinden alır.
PERSEPHONE İLE BULUŞAN DEMETER
Eski Yunanlar da baharın gelişini başka bir hikâye ile anlatırlar. Yeraltı dünyasına kaçırılan Persephone, annesi Demeter’le yılda bir kez buluşur.  Yediği dört nar tanesi yüzünden Persophone yılın üç ayını yeraltı dünyasında, dokuz ayını ise dünyada geçirmeye mahkûm edilmiştir. Kızını görmenin coşkusuyla Demeter, toprağı çiçekler ve yapraklarla kaplar. Böylece ilkbahar olur. Kızının yeraltı dünyasında geçirdiği üç ayda ise kış olur. Yunan mitolojisinde baharın başlangıcı olarak Demeter anılır. Bu inanış, Müslümanlara da Hızır ve İlyas ile yansır. Hızır ve İlyas Peygamberler gül ağacının dibinde buluştururlar. Buna da “Hızır-İlyas”ın birleşimi “Hıdırellez” adını verirler.
KURTARICI BABA FİNGO
Tekrar Çingenelere dönelim. Mısır firavunları sadece Yahudilere mi zulmettiğine inanıyorsunuz? Çingene inancına göre, Firavunlar Koptlar (Kıptîler) adı verilen Çingenelere zulmederler. Hz. Musa ile birlikte Çingenelerin büyük bir bölümü kaçmaya çalışır. Fakat Baba Fingo ve bir kesim çingeneyi Firavun, özgürlük vereceğim diyerek Hz. Musa'nın peşine salar. Bir kısmı Firavun’un zulmünden kurtulur. Fakat Kızıldeniz kapanınca Baba Fingo ve askerler suya gömülür. Geride kalanlar ve zulûm görmeye devam eden Kıptiler ise kutlu bir kişinin gelip kendilerini kurtaracağına inanırlar. O gün de 6 Mayıs’tır. O sabah, Çingeneler yaşadıkları bölgelerdeki akarsulara inerek yıkanıp eğlenirler. Bazıları da bu sularda hapsedildiklerine inanırlar. Kendilerini zalim Firavun’un elinden kurtaracak Baba Fingo’ya şükranlarını sunmak için kutlamalar yaparlar. İşte Çingeneler Zamanı filminde izlediğiniz sahne bunun yansımasıdır. Çingeneler suya girerek hâlâ Baba Fingo’yu çağırırlar, hapsoldukları yerden kendilerini kurtarmaya çalışırlar. Kimsenin inancına karışamayız. Ama bu büyük kültür birikimine hayran kalmamak elde değil. Biz Jung'a katılabiliyoruz ancak. Jung, mitolojide insan zihninin özelliklerinin dünya üzerinde benzer özellikler gösterdiğini doğrular. İşte Jung'un haklılığının ispatı. İnanların bayramı, herkesin de baharı kutlu olsun.
28 notes · View notes
neistiyorumben · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
(Maide Süresi 51. Ayet)
32 notes · View notes
emretekintr · 1 year ago
Text
Tumblr media
Filistinlilere iltica eden yahudilerin daha sonra misafir oldukları ev sahibi Filistinlileri sürenler ile, Osmanlıya iltica eden mahlukların daha sonra misafir oldukları ev sahibi Osmanlı hanedanını sürgün eden nankörlerin arasında ne fark var?!
Seyda Feyzullah Konyevi (k.s)
7 notes · View notes
lamuide · 6 months ago
Text
Arti Islam
Islam adalah nama sebuah agama, sebagaimana agama lain juga memiliki nama. Misalnya, Hindu. Itu adalah sebuah nama yang berasal dari kata "sindhu" yang dalam bahasa Sansekerta berarti "sungai". Ada sebuah sungai yang bernama Indus yang mengalir di daerah sekitar India dan Pakistan saat ini. Kata Indus berasal dari kata "sindhu" tersebut. Adapun Hindu adalah nama yang masyarakat yang menetap di sepanjang lembah Sungai Indus itu. Jadi, nama "Hindu" berasal dari nama sebuah masyarakat yang berasal dari nama tempat yang berawal dari nama sungai (Martin Palmer, World Religions, London: Times Books, 2004, 144)
Agama Hindu tidak berasal dari individu tertentu bahkan tidak bisa dikatakan berasal dari periode sejarah tertentu. Hindu adalah cara berbagai hidup yang mengkristal menjadi sebuah agama. Hal ini berbeda dengan biasanya agama-agama lain. (Martin Palmer, World Religions, London: Times Books, 2004, 144)
Nama agama Kristen berasal dari kata Yunani "Kristianos" yang berhubungan dengan kata "Kristus" yang berarti "Dia yang diurapi" atau "Dia yang dipilih Tuhan" atau "Al-Masih" atau bisa juga berarti "Al-Musthafa". Jadi, nama "Kristen" berasal dari nama gelar untuk orang, yang dalam hal ini adalah Yesus atau Nabi Isa as. Jadi, nama "Kristen" sangat bergantung kepada seorang Yesus atau Nabi Isa as dalam hal kelahirannya, kehidupannya, dan kebangkitannya. (Martin Palmer, World Religions, London: Times Books, 2004, 112)
Nama agama Yahudi mulanya adalah nama bagi keturunan Nabi Ibrahim as lewat putranya yang bernama Nabi Ishak as yang memiliki putra yang bernama Nabi Yaqub as. Keturunan Nabi Yaqub as inilah yang belakangan disebut Yahudi atau Bani Israil karena Nabi Yaqub as juga kadang disebut Israil. Nama Yahudi adalah pemberian dalam kitab-kitab Perjanjian Baru dan Perjanjian Lama yang mendapatkan Ten Commandments pada masa Nabi Musa as. Lalu, Yahudi dipimpin oleh Nabi Daud as dan kemudian Nabi Sulaiman as. Jadi, nama Yahudi mulanya adalah nama keturunan Nabi Ibrahim as yang kemudian menjadi nama agama. (Martin Palmer, World Religions, London: Times Books, 2004, 174-175)
Berbeda dengan agama-agama pada umumnya, Islam tidak diambil dari nama tempat, nama individu, atau nama keturunan dari seseorang. Islam adalah bahasa Arab yang bisa berarti ketergantungan kepada atau kesediaan untuk tunduk kepada supremasi Ilahi, Tuhan, Allah SWT. Bahkan seorang Kristiani yang tunduk dan tulus kepada Tuhan bisa disebut tergolong Islam. Memang ada beda Islam dengan huruf I besar dengan islam dengan huruf i kecil. Dengan huruf i kecil, siapapun yang tunduk dan tulus kepada Tuhan disebut Islam. Tetapi Islam dengan I besar hanya mereka yang menyatakan syahadatain. (Martin Palmer, World Religions, London: Times Books, 2004, 156) .
Karena itu, Islam tidak bisa disebut ajaran Muhammad atau Muhammadanisme. (M. Quraish Shihab, Kumpulan 101 Kutum tentang Islam, Tangerang: Lentera Hati, 2016, 8). Islam bahkan lebih tepat (walaupun masih keliru) disebut sebagai Damaiisme atau ajaran damai daripada Muhammadanisme karena fokus Islam adalah pada inti ajarannya sendiri, bukan pada pembawanya.
Mengapa mereka yang tunduk dan tulus kepada Tuhan bisa tergolong Islam dengan i kecil? Seluruh manusia (juga seluruh makhluk) pada dasarnya memang tunduk kepada Tuhan, baik mereka menyadari atau tidak atau mereka mengakui atau tidak. Adakah manusia yang mampu menolak untuk menjadi manusia dan tiba-tiba terlahir sebagai manusia, sebagai laki-laki, sebagai perempuan, dan seterusnya? Tentu saja tidak ada. Jadi, pada dasarnya, semua makhluk tunduk dan itu berarti semua makhluk adalah Islam dengan i kecil.
Ketika seorang manusia menyadari dan mengakui bahwa dia memang tunduk dan tulus kepada Tuhan, maka dia mulai memasuki Islam dengan I besar. Ketika dia bersyahadat, maka benar-benar dia memasuki Islam dengan I besar. Namun, jika seorang manusia bersyahadat, tetapi tidak ada kesadaran dalam dirinya bahwa dia tunduk dan tulus kepada Tuhan, maka sesungguhnya dia masih dalam Islam dengan i kecil, walaupun secara lahiriah dia masuk Islam dengan I besar.
Sebagai perwujudan dari misi Islam untuk kedamaian manusia, maka Islam menegaskan dirinya berasal dari Allah SWT. Ini penting karena jika berasal dari manusia, maka yang menjadi sentral bukan hanya ajarannya, tetapi juga pembawanya. Jika itu yang terjadi, maka bisa saja akan muncul sosok sebagai tirani pembawa yang menahbiskan dirinya sebagai faktor paling penting dari ajaran Islam itu sendiri. Tirani pasti tidak akan pernah membawa kepada kedamaian.
Meski berasal dari Allah SWT, Islam adalah agama kemanusiaan, bukan agama Ketuhanan karena ajaran Islam adalah untuk kepentingan manusia, bukan kepentingan Tuhan. Posisi sentral Tuhan dalam Islam bukan sebagai tanda bahwa Islam untuk Tuhan, tetapi untuk menutup kemungkinan ada sosok-sosok makhluk yang menitipkan kepentingan sosial, ekonomi, politik, dan budayanya dalam ajaran Islam atas nama ajaran Islam. Dampaknya akan sangat buruk karena mengatasnamakan agama untuk kepentingan pribadi dan golongan.
Karena Islam adalah untuk kemanusiaan, maka Islam sangat memaklumi realitas kemanusiaan itu sendiri. Manusia yang berdosa sebesar apapun tetap terbuka pintu taubat baginya karena Islam memaklumi kealpaan manusia. Bahkan bagi Islam, apapun dalam kehidupan manusia bisa menjadi ibadah. Jika itu ibadah seperti shalat, puasa, atau zakat, maka itu memang ibadah. Tetapi jika itu bekerja, berkarya, mencari nafkah, bergaul sesama manusia, yang tampaknya adalah urusan sehari-hari atau tampak sepele, tetapi dalam Islam semua itu adalah ibadah karena dengan itu, manusia bisa bermanfaat bagi sesamanya manusia.
3 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 1 year ago
Text
Hayber kalelerine sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu. Taş atsan yetişmiyordu. Bağırsan sesin yetişmezdi. Hayber yıkılmıyordu. Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslâm ordusu. Ama Yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoğu tükenmek üzere, moralleri bitmek üzereydi. Günlerce beklediler. Ama nafile!
Bu uzun bekleyişten sonra Peygamber Efendimiz bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber Yahudilerinin ekonomisi birer birer kesilecekti. Servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira Yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi.
Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı.
Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayberi terk edeceklerdi.
Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir ağaç da sen kes! Sen de bugün sövsen sesin yahudiye ulaşmaz! Taş atsan İsraile ulaşmaz! Ok atsan Tel Aviv'e yetişmez.
Ama sen de Peygamber Efendimizin stratejisini yapabilirsin! Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı?
Evine giren her Yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her Yahudi malı deterjan bir ağaçtır. İçtiğin her kola bir ağaçtır. İçtiğin her Yahudi malı suları bir ağaçtır.
Kolalar, pepsiler, fantalar, damlalar, hacı şakirler, ariel matikler, Algidalar, Max, Danoneler birer ağaçtır.
Hayber savaşına katılmak istiyor musun? Öyleyse al eline boykot baltasını kes Yahudilerin ağaçlarını!
Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını bulur, diyor Rabbimiz!
Tumblr media
229 notes · View notes
delitay · 8 months ago
Text
Tumblr media
En zengin 50 Yahudiyi hapse atın; bütün savaşlar biter.
(Henry Ford)
18 notes · View notes
chillinaris · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
BREAKING NEWS: BEBASNYA SANDERA NOA ARGMANI BONGKAR KEBOHONGAN YANG DISEBARKAN MEDIA ISRAEL
"Saya tidak bisa mengabaikan apa yang terjadi dalam 24 jam terakhir; segala sesuatunya diambil di luar konteks. Mereka tidak memukul saya, dan tidak memotong rambut saya. Saya berada di sebuah gedung yang menjadi sasaran Angkatan Udara Israel."
Kutipan tepatnya adalah:
"Pada akhir Minggu ini, setelah penembakan, seperti yang saya katakan, ada tanda-tanda di seluruh kepala saya, dan saya terluka di sekujur tubuh saya.
(Saya tekankan bahwa mereka tidak memukul saya, tetapi saya terluka di sekujur tubuh saya oleh pecahan bangunan yang runtuh menimpa saya.)
Sebagai korban tanggal 7 Oktober, saya tidak akan membiarkan diri saya menjadi korban lagi, kali ini oleh media."
32 notes · View notes
knajidtumbler · 1 year ago
Text
YEMEN IS A COUNTRY THAT IS CONCERNED ABOUT HUMANITY.
But other countries around Palestine have no eggs at all.
https://vm.tiktok.com/ZSNc2He7s/
7 notes · View notes
acz1kul · 1 year ago
Text
Gazze'de Filistin'de sivil İsrailli filan yok, bunların tamamı silahlı işgalci yerleşimciler!
Tel Aviv Havalimanı'na akın eden Yahudiler, Antalya ve İstanbul uçuşlarını lebalep dolduruyorlar! Mülteci kisvesine bürünen İsrail ajanlarının Türkiye'ye sızması tehlikesi var!
Depremde bile yardım diye gelip Hatay'dan Tevrat çaldı bu adamlar, değil mi? Bu tür hırsızları, ajan atıklarını ülkemizde hiçbir mü'min istemez, istemiyoruz!
Çok acil yayabilirmiyiz
Yetkililer bu duruma hassasiyet göstermeli, bir an önce gereğini yapmalı. Korkarım, yarın Devşirmelerin çocukları “beyaz türkler” gibi  m*ssad  ajanları da bu ülkeye rahat vermeyecektir.
İsrail'den Türkiye’ye girişlere aslâ izin verilmemeli. Sıkı takip ve denetim şart. Mazlum Filistinli Müslümanları 70 yıldır acımasızca katleden YAHUDİ MÜLTECİ İSTEMİYORUZ ülkemizde!
Yusuf Kaplan
16 notes · View notes
naftalin2027 · 1 year ago
Text
41-Ey Resûl! Kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: "İman ettik!" diyen (münafık)lardan ve Yahudi olanlardan, küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin! Yalancılık yapmak için çokça kulak verirler. Sana gelmeyen diğer bir kavme (casusluk yapmak) için de can kulağıyla dinlerler. (Tevrat'taki) kelimeleri, yerlerine konulduktan sonra değiştirirler/tahrif ederler. Derler ki: "Eğer size şu şekilde (hüküm) verirse alın, eğer o (şekilde) verilmezse sakının!" Allah, kimin fitneye düşmesini isterse, sen Allah'a karşı onun lehine asla hiçbir şey (yapmaya) malik olamazsın! İşte onlar, Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada bir rezillik/ r��svalık vardır. Onlar için ahirette ise pek büyük bir azab vardır.
4 notes · View notes
seslimeram · 1 year ago
Text
Yalanlar Hayatı Ezip Geçerken...
Tumblr media
Bir tevatür değil, hakikat kılınmış olagelen yalanlarla birlikte hayatın biricikliği ayaklar altına alınıyor. Hepsi hepsi belirli, sınırları bariz bir ömrün var edilebildiği bir gıdım saha, yer, toprak parçasında olmakta olanın cerahati bu hayat kurgusunu tümden, aralıksız bir halde yıkımla dönüştürülmesini imliyor. Bir tevatür değil doğrudan akla / fikre / bedene yönelik politik bir cerahat istemi ve imaliyle yaşama eylemi eksik kılınıyor. Duraksamak nedir bilmeden biçimlendirilmiş olagelen hamleler bütünüyle yaraları hep yepyeni olan yaraları var ediyor. Binbir badirenin ortasında yaşama tutunmaya çalışanların gözlerinin önünde küfelere yepyeni yükler ekleniyor. Tükenmek nedir bilmeyen bir sınama halinin içinde modern zamanların, yenilikçi nam despotik devletleri hayatı hiç kılmaya ant içiyor. Her gün her anlamda bir hayat memat meseline dönüştürülüyor. Bir yazgı bariz bir karar ya da ihtimalmiş gibi bu coğrafyanın her gününde belirgin bir karanlıkla baş başa terk-i diyar ediliyor insanlık. Dünyanın gümbürtüsü içinde geçen yazımızda belirttiğimiz gibi bir karanlık tahakküm evreninde hayat o kapkara halin esiri kılınıyor. Cürümlerle birlikte, bütünleşik yönetimler sayesinde hayatın mahvı eksiksiz kılınıyor.
Bir biçimde yalanların hakikat kılınmasının yolu her gün o mahvı süreğen kılıyor. Burası gibi boyunduruk altına alınmış, her günün ama az ama çok zorluklarla / engellemeler ve bitimsiz bir çıkış / yaptırım haline rehin edildiği yerlerde olagelen tehditlerin gerçekliği, bir biçimde o mahvetme halini de sürekli günceller. İletişim işleri başkanlığı nam yapının bildirdiği / yönergeler doğrultusunda sunulagelen cerahatli akıllar / ön alma hallerinin hep kıyısında yaşamın derdest edilmesi söz konusu edilendir. Yaralayıcı, eksilen, cerahatin tam da ortasında kendi kendine terk olunan insanlık mefhumunun nasıl bilinçle / daimi bir tahakküm nesnelliği ile var edildiği artık afişe olandır. Yalanlar doğru diye bildirilirken ol yalanların hakikat kılınması çabası eksiksiz konulurken, yeniden ve yeniden türetilen kin, nefret ve ayrımcılıkla dışarıya akıl verilirken içteki yaralar çoğaltılır. Tümüyle dünyanın en doğrucu ülkesi savı var edilirken eylenen her hamle, ortaya serilen her çabala bir şekil, bir düzlemde olan bitenin mahva sevkinin de nasıl işlevselleştirildiğini göstere gelir. Hiç ama hiçbir insani mefhumun peşinden koşulmayan, her şeyin aralıksız bir girdap halinde, gümbürtü içerisinde zehir zemberek hallerle boğuntuya konulduğu bir zeminde onca nutuk, o kadar laf, bir dolu fikriyatın boşa heder edilmesi, karşılığının dipsiz bir karanlık kılınmasıdır mesele. Yeni yüzyılında bildik ezberleriyle yol arayan bir menzildeki cürüm bütünleşik hallerin yekununda çıkagelen tablodur mesele.
Sınırın dışında Ukrayna’ya doğrudan saldıran Rusya’nın var ettiği savaşın yirmici ayının geride kaldığı şu günlerde o yıkıcılık hallerine arka kapıdan el açan, bir yana gülücükleri, diğer yana bombaları, insansız hava araçlarını, istihbarat çalışmalarını var eden bir yerden ülkeden meselimiz ortaya çıkabilir. İkili oynamaların paralelinde, kentlerin talan edilmesi sınırlarının hiç edilmesi ve aralıksız zulme bir yandan var ettikleriyle arka çıkan -Türkiye- meselin özünü bildirir. Yalanın, riya ile birlikte işlevselleştirildiği, ticari anlaşmaların ardı kovalanırken, cerahatin bir biçimde yeniden biçimlendirildiği bir kırıma taraf olmasının ne kadar hazin bir sureti / eylemi var ettiği televizyonlarda arada sırada görülen kıyım hali ve bitimsiz bombardımanlardan belirgindir. Bu suçun bir başkasını, Azerbaycan sınırları içerisinde kalakalan geçersiz konulduğu zikredilen Artsakh’ın 2020 yılından bu yana süren istimlak / yok edilmesi sürecinde de görürüz. Yalanların Azerbaycan ile birlikte var edildiği, önce onlar başlattı, otuz bir yıllık intikam, rövanşımız çok ağır olacak diyerekten kurumsallaştırılan bir kin ile önce yıllar sonra bir savaş var edilir. 6000 Ermeni, 4000’in biraz daha üstünde Azeri’nin can verdiği bir kırım hali var edilirken, yerli ve milli medya insansız hava araçlarının isabetinden, baş amirin damadı olagelen bir temsili değil sahiden insanlık suçlusu bir zatın firmasının güzellemelerine yer verilir. Bunların bunca yalanların kıyısında, dokuz ayı aşkın insani ihtiyaçların yok sayılması / esirgenmesi neticesinde daha geçen ay yüz yirmi bine yakın insanın bir günde topraklarından / yurtlarından edilmesinin utancı hangi yana düşecektir ki sahiden? Riya ile yalanların birlikteliğinde cürümler ardılı sıra güncellenirken kim / neyin / ne şekilde hesabını verecektir ki sahiden?
Burnumuzun ucunda devam eden İsrail – Hamas / Filistin meselesinin var ettiği bir başka boyutunu meramımıza Evrensel Gazetesinden iliştirelim: “İsrail'de Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin kurtarılması için Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenlendi.
Yediot Ahronot gazetesinin haberine göre, Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığı önünde yaklaşık 200 İsrailli toplandı. Netanyahu hükümetini protesto eden grup, esir alınan İsraillilerin serbest bırakılmasını isteyerek ateşkes talep etti. Eylemde Netanyahu’nun istifası talebi de dile getirildi.
Hamas’ın 7 Ekim saldırısında 300’ü asker yaklaşık 1500 İsraillinin öldürüldüğü açıklanırken, Gazze’ye götürülen 200 kadar da rehine olduğu duyurulmuştu. Bunların bir kısmı askeri bir kısmı sivil rehineler.
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, son açıklamasında rehin alınanların sayısının 212 olduğunu bildirdi. Hamas ise dün ABD ve İsrail çifte vatandaşı olan anne-kız iki rehineyi serbest bıraktı.
Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el Kassam Tugaylarının sözcüsü Ebu Ubeyde iki rehineyi daha serbest bırakma niyetlerini arabulucu Katar’a bildirdiklerini ama İsrail’in bu kişileri almayı reddettiğini iddia etti.
Ebu Ubeyde, “Katarlı kardeşlerimize, Nourit Yitshaq ve Yokhefed Lifshitz’i de insani gerekçelerle ve karşılığında hiçbir şey beklemeksizin serbest bırakacağımızın bilgisini verdik. Fakat İsrail işgal hükümeti onları almayı reddetti” ifadelerini kullandı. İsrail ise iddiayı kabul etmiyor.”
Bir tevatür değil doğrudan yalanların hakikat kılındığı zeminde, bir tufan kopmaya, cerahat eliyle hayatlar yağmalanmaya devam olunuyor. Netanyahu’nun kumaşının, ol Hamas’ın silahlı kanadından pek de farklı olmadığının açığa düştüğü bir zeminde cürüm üstüne cürüm, ölüm üstüne ölümler var ediliyor. Sadece 22 Ekim-23 Ekim arasında bütün bir gece boyunca üç yüz kadar hedefe bombaların yağdırıldığı, dört yüze yakın insanın canının hiç edildiği bir kırım var edilir. Tek bir günde birkaç yüz insanın hayatlarının aleni bir biçimde çalınmasının dert olunmadığı bir zeminde kurulan her yalandan mülhem cümleyle bir başka cehennem imgesi yenilenir. Bir tevatür değil doğrudan akla / fikre / bedene yönelik politik bir cerahat istemi ve imaliyle yaşama eylemi eksik kılınır. Ortadoğu’nun en kestirmeden hakikatin alaşağı edildiği bir cerahat sarmalına rehin edildiği yere dönüştürülmesinin utancı aralıksız üçüncü haftasına ilerlemektedir. Böylesi bir ince hesap kitapla, Gazze’de tüm alanda sıkışa kalan insanların hayatlarının hiç, hemen burunlarının ucundaki Kfar Azza’dan, Siderot’a, Aşkelon’dan Ashdot ve Tel-Aviv’e pek çok başka yerdeki öteki sanılanların da yok addedildiği bir girdap, insan elli bir yıkım / cendere sahası var edilir iyi de hayat nerede var edilebilecektir ki!
Bianet’ten aktaralım: “İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları bugün itibariyla 17. gününde sürerken, Batı ana akım medyasının da İsrail yanlısı yayınları devam ediyor.
İngiltere merkezli Sky News'in haber programına katılan Filistinli gazeteci ve insan hakları savunucusu Yara Eid, kanalın kullandığı manipülatif ve yanıltıcı dile tepki gösterdi.
Yara Eid 'ahlaki sorumluluğu' hatırlattı
Sunucu Gazze'deki durumu anlatırken İsrailli kayıplardan "öldürüldü" (İngilizce "killed") diye bahsederken Filistinli kayıplar için ise "öldü" ("died") kelimesini kullanınca gazeteci Eid, yorum yapmaya başlamadan önce şunları dile getirdi:
"Neler olup bittiği hakkında konuşmaya devam etmeden önce şunu söylemek istiyorum, neler olduğunu ilk anlattığınızda 'İsrail'de bin 400'den fazla kişi öldürüldü, Filistin'de ise 4 binden fazla kişi öldü' dediniz. Bence bu dili kullanmak çok önemli çünkü bir gazeteci olarak olan biteni haberleştirmek gibi ahlaki bir sorumluluğunuz var."
Filistinliler öylece ölmüyor
Sky News dışında BBC gibi Batı ana akım medyasının kullandığı manipülatif dile dikkat çeken Eid, "Filistinliler öylece ölmüyor, öldürülüyorlar. Aslında son 75 yıldır etnik temizliğe, soykırıma maruz kalıyorlar" ifadelerini kullandı.
Londra'da yaşayan Eid, sunucunun yaşananları "İsrail-Hamas savaşı" şeklinde tanımladığını ancak bunun böyle olmadığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Bunu bu şekilde çerçevelemek çok yanıltıcı çünkü bu sanki iki eşit güç algısı veriyor ancak İsrail işgalci bir güç. İsrail'in aynı zamanda Gazze'de yaşayan tüm sivillerin ve çocukların canını koruma sorumluluğu var. Fakat görüyoruz ki öldürülenlerin bin 700'ü çocuk! Yani bu savaş aslında Hamas'a karşı değil" dedi.
"Olduğu gibi haberleştirin"
"Hatta İsrailli sözcülerin çoğu, bunun açıkça Gazze'deki sivillere karşı bir savaş olduğunu söyledi" diyen Eid sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Hamas'sız bir dünya hayal etsek; Batı Şeria'yı düşünürsek, Filistinliler öldürülüyor, toprak hırsızlığı var, etnik temizlik var, hapsetme var. 170'i çocuk 5 bin 200'den fazla Filistinli, şu an İsrail hapishanelerinde bulunuyor. Bu sadece 7 Ekim'de olanları sulandırmak değil, bu 75 yıllık bir işgal, Filistinlilerin etnik temizliği ve soykırım. Ve bir gazeteci olarak neler olup bittiğini haberleştirmeniz ve olduğu gibi söylemeniz gerekiyor."
Manipülasyonda ısrar
Eid'in tepkisi ve konuşmasını gözardı eden sunucu manipülatif söylemine devam ederek bu kez de Eid'e "Hamas İsrail'e saldırı başlattığında bir Filistinli olarak bundan sonra ne olmasını bekliyordunuz?" diye sordu.
Sunucunun yanıltıcı dilini tekrar etmesine şaşıran Eid, sözlerini "tekrarladığı için özür" şunları söyledi: "Bu yanıltıcı çünkü 7 Ekim'deki saldırıyla ilgili olup bitenleri sulandıramazsınız. Hadi 2014 hakkında konuşalım, hadi 2021 hakkında konuşalım. Tüm saldırılar hakkında konuşalım. Gazze hakkında konuşalım."
Bir tevatür değil, hakikat kılınmış olagelen yalanlarla birlikte hayatın biricikliği ayaklar altına alınıyor. İsrail devletinin aradığı fırsatı var eden El Kassam Tugayları / Hamas vs. isimlendirmelerin ardından çıkagelen yegane şey yalanlarla birlikte bir yıkımın sahiciliği olur. Baş efendinin gün aşırı, propaganda faaliyeti olarak Hamas güzellediği bir zeminde cürmün, yıkımlara, nihai anlamda daracık bir menzilde sıkış tepiş hayata tutunan Filistin’in Müslüman, Arap, Ezidi kimliklerinden mülhem yapısının köküne kibrit suyunu dökmek için var edildiği de bir kenarda işlenmeye devam olunandır. Bir tevatür hali değil artık kesintisiz bir güç savaşları içerisinde sıradan hayatların izlerinin ezildiği, yaşamsal ol haklarının talan edildiği bir zamanı arşınlıyoruz. Dün Ukrayna, dün Tigray, dün Artsakh, dün Yemen, dün Rojava ve dün pek çok başka yerde, zeminde var edilmiş olanın her nasıl yeniden imal olunabildiğini İsrail’de, Filistin’de ve onun bir parçası Gazze Şeridi sınırlarında görüyoruz. Bildiğimiz tüm anlamlarıyla barışma mefhumuna sahip, sahi ama sahiden de sahip çıkamayacaksak birlikte, bütün o zorbaların, zorbalıklarında hiç edilmek istenen hayatlarımızla kurbanlık sıramızı bekleyeceğiz. Düşünür müydünüz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Photo Courtesy::: Amir COHEN – Reuters via The Jerusalem Post
3 notes · View notes