#yok etmeler
Explore tagged Tumblr posts
Text
cidden bazi farkindaliklar insani cok uzaklastiriyor
#bu uzaklasma her seye karsi#deger verdigim cok insan var ya da vardi#ama ben kendime iyi gelmedikten sonra hicbirinin bir yarari yok#suan kotuyum desem sena evden kacar gelir yanima#ama hicbir sey degismiyor#yapabilecegim tek sey kendime iyi bi hayat olusturmak#ama duygu yogunluklarim o kadar fazla ve bunlarin donemle cartla curtla o kadar alakasi yok ki#ne yapmam gerektigini de bilmiyorum#sadece denemeye girdim geldim sabahtan beri yatiyorum kendime hayrim yok#belki biraz ayilirim diye dusa girdim bileklerim cok yandi#ve burnum kanadi#tesekkurler allahim#cikincada annemlerle kavga ettim anneannem gelmis cahilsin sen olur oyle kizim diyor anneanne gercekten agzina carparim bak cok gerginim#sahte ozurler ve teselli ederken bile manipule etmeler o kadar canimi yakiyor ki#bazen acaba balkondan atlasam ve iyi veya kotu her sey bitse mi diye dusunuyorum#bunu yaosamda muhtemelen arkamdan haram isledi derler#cok yoruldum her seyden#bi sure her seyi kapatip derslere odaklansam diyorum sonrada ne sikime yarayacak sanki telefon olmayinca bos bos oturmuyorum diyorum#neyse cidden benim konusmalarim hicbir zaman hicbir seyi degistirmedi#i collect
2 notes
·
View notes
Text
Kitaplardaki şarkılar
Enkaz altındakiler - Seni dert etmeler, fısıltı
Yere yakın yıldızlara uzak - Köprüaltı
Ateşpare- Ateşteyim
Ötanazi Okulu -Kağıt kesiği-Herşeyim
No 26, daire 7- Rengârenk acılar
Sokak Nöbetçileri -Adım yok
Yaralasar - Yaktım gemileri
3391 km,0 km - Bikinisinde Astronomi
Maça kızı 8 - Karam
Karantina - Anlat Ona
Emare - Mektup
Sokak Nöbetçileri -Haydi gel içelim
Beyaz Leke - Işıkları söndürseler bile
#enkazaltındakiler#beyaz leke#sokak nöbetçileri#yere yakın yıldızlara uzak#ateşpare#ötanazi okulu#no 26#daire7#yaralasar#3391kilometre#0kilometre#maça kızı 8#karantina#emare#beyza alkoç#aslı arslan#maral atmaca#emine tavuz#dilara pamuk#ceren melek
92 notes
·
View notes
Text
Yarı çıplak bir abi faded yazmış blogun başına. Hemen bir date anım daha geldi aklıma 🤪
(Böyle anlatıyorum da iki gündür üst üste pekte bir şey yok aslında :()
2016, sıcak bir yaz günü. Alan Walker - Faded yankılanıyor her yerde. Ortak bir grupta bir kızla tanışmıştık, kız dikkatimi çekmişti. İnstadan ekleşmeler, sonra ufak ufak muhabbet etmeler derken biz d��şarıda buluşmalara başladık. Buluşmalarımızın sıklığı arttı zaman geçtikte, keyifli vakit geçiriyoruz bayağı. Bu şarkıya hayran kız, evde arabada, uyurken uyanıkken full bunu dinliyor.
Kıza açılacağım artık ve o da boş değil gibi hissediyorum. Ne yapayım ne yapayım, hop akşamüstü denize götürdüm güneş batmaya yakın. Öncesinde işletmecilerle konuştum abi biz denizdeyken bunu çalsanız olur mu, arkadaşım çok seviyor filan hem zaten popüler, size de zararı dokunmaz diye düşünüyorum:’))) filan dedim, tamam kardeşim o iş bizde dediler.
Kızla denize girdik, iplere kadar yüzdük. Solumuzda dağların arkasından usul usul güneş batıyor, gökyüzü muhteşem renklerde. Müzik çalıyor ama mesafeyi ayarlayamamışız, kısık geliyor oraya kadar 🤪 duyuyor musun dedim evet biraz dedi. Senin için çalıyor :’))) dedim. Yaaaaa 🙈🙈🙈 oldu kız. Sonra eve gittik, güzel bir makarna yaptım oturduk yedik, sonra girdim ben mevzuya anama ana de, güzelce yaşayalım seninle filan falan. Kız dedi ki, ben seni arkadaş olarak görüyorum :D peki tamam, sen bu işi bir düşün demiştim.
Gitmiş arkadaşlarına danışmış, o ortak grubumuzdan birisine sormuş, kız sonrasında bana söyledi işte geldi bize sordu olur mu olmaz mı diye manyak mısın sen filan dedim ben ama bize bir şey demedi, sana ne dedi sonrasında diye sordu. Bana olmayacağını söyledi dedim. Salaklık etmiş demişti.
youtube
Çalma kardeşim anısı var 🤪🤪🤪 Dkdjdldjdkdkd
7 notes
·
View notes
Text
Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. Kendimi bilmeyi bıraktım. Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum.
71 notes
·
View notes
Text
Hiç gerek yok daha fazlasına...
5 notes
·
View notes
Text
Keşfedilmesi Gereken Şarkı Listem/Mavi;
Sufle/köprüaltı
Dolu kadehi ters tut/22
Dolu kadehi ters tut/evim
Dolu kadehi ters tut/duvar
Dolu kadehi ters tut/karanlık
Dolu kadehi ters tut/madem
Dolu kadehi ters tut/yalan
Dolu kadehi ters tut/sen ve ben
Açık seçik aşk bandosu/ölüm (fon müzik)
Furkan halıcı/alışamadım
Düşüngeç/artık başkasının problemisin
karamel makiyato/artık sıkıldım
karamel makiyato/özledim işte
karamel makiyato/çok yoruldum
karamel makiyato/evimden ayrıldım
karamel makiyato/gidelim burdan
karamel makiyato/gökyüzüne bak
karamel makiyato/kötü zamanlar
karamel makiyato/kurtarırsın sandım
karamel makiyato/sen gidince
karamel makiyato/yüzün kalır aklımda
Lust/aslında
Madrigal/seni dert etmeler
Madrigal/aynadaki görüntün
Madrigal/neden diye sorma
Madrigal/kelebekler
Evdeki saat/Uzunlar
Furkan olgaç/benim iklimim incitmez seni
Cüneyt ergün/bilinmeyen saati uygulaması
Deyim yerindeyse/bir ben yabancı
Ne jüpiter/bir nefes alsam
Böyle gitme/böyle gitme
konuya fransız/bu kuyu ulaşılmaz
perdenin ardındakiler/bul bütün denizleri
perdenin ardındakiler/düşlerim zifiri karanlık
perdenin ardındakiler/sen evden giderken
mor ve ötesi/cambaz
mor ve ötesi/sultan-ı yegah
adamlar/çek sifonu
adamlar/tın tın
adamlar/kendime çaylar
adamlar/yoruldum
Lil peep/cry alone
Emir can iğrek-patron/Darbe
Younger hunger/dead inside
dil tengî/bir ağaç olsam
can ozan/eftelya
eskitilmiş yaz/geceler şimdi
can bonomo/güneş
konuya fransız/hallice halim
gri/hikayeler
nihat ilhan/kalpte duran kalpçe üzen
ayla dikmen/ilk ve son aşkım sen olacaksın
ayla dikmen/sensiz yaşayamam
ayla dikmen/onu bunu bilmem kararlıyım
manuş baba/istanbul
Femrez/iz
Sleep dealer/imminience (fon)
Sleep dealer/away (fon)
Linkin park/in the end(Mellen gii & tommee profitt remix)
pilli bebek/kedi
güney marlen/kokun var bu evde
passenger/let her go
linkin park/numb
thurisaz/years of silence
oğuzhan uğur-murat dalkılıç/mağlubiyet
ikiye on kala/mutluyum ama birazdan geçer
sena şener/nefessiz
LP/the one that you love
tanju okan/öyle sarhoş olsam ki
tanju okan/içkim sigaram
zaaf/öylece gidiyorsun
furkan çalışkan/rica
can ozan/seni gördüm rüyamda
Neyse/siyah
rehber/sorgu
süleyman çapar/tutsak kalsak
aziz piyade/uzak durun
Yiğit seferoğlu/uğruna savaşlar verilmiş gibisin
Yol boyunca/veda mesajları hep yanlış yazılır
Yann tiersen/summer 78(fon)
barış manço/yine yol göründü
ferdi tayfur/bende özledim
Yyk/2013
Yiğit Seferoğlu/ahı yok sevenin
Kendimden Halice&barış /Soğuk şarap
Yol’a Düş/Mavi Türkü
Yol’a Düş/Hırpaladın Sol Yanımı
Hirai Zerdüş/Aşk dediğin ölmez yok yere
Anıl Emre Daldal/uyu bebeğim
Tolgahan Tarıoğlu/Bu kalp
Suzan Hacıgarip/Yağmur
Suzan Hacıgarip/Kül
Kendimden Hallice/O gemi
Barış Geçim/Günahı boynuna
Hemsaye& çağan Şengül /yaratılışın ikinci günü
Şekersiz/imkansız aşk denir
Taha/geceye yakışan bir kadın
Kaldık böyle/işgal
Salahi Bozkurt/ gidiyorsun
Kutay uçar/sen söyle
Emre Fel/merhabalar
Berkan Altunyay/ben ne anladım bu işten
Arda bal /bir ömür
Bekir Karahan /ressamın şarkısı
Cem Çınar/kaktük ve lavinia
Hemsaye /fısıltı
Nihat İlhan/hüzün buna dahil
Saudade/son dans
Şekersiz/uzak tuttum kendimi
Nihat İlhan /vişneli şarkı
Emre fel/gök’yüzünde
Femrez/Geride kalsın
Daniska/bir içim su
Berk ezel /göz yaşı
Can Grimes/vedalaşmalar
Can Grimes/kırgınlıklar
Berk ezel/gözyaşı
Yiğit Seferoğlu/kitapsız
Tuna Türk/yar
Batuhan Kordel/sıcak şarap
Batuhan Kordel /Dönme
Suzan hacıgarip/bir adam
Yiğit Seferoğlu /aşk bir garip
Düşün/rüzgar
M.can asrufoğlu/ben kötü değilim
Hemsaye/rüya
Femrez/iz
Cem Karaca/tamirci çırağı
Cem Karaca /ben bir ceviz ağacıyım
Barış Manço /gibi gibi
İkiye on kala/deniz atlarını severdin sen (şiir ama çok güzel size armağanım olsun.)
Yyk/senede bir kaç gün
Zerrin Özer/her şey seninle güzel
Gökhan/Sen İstanbulsun
Kaan boşnak/tutunamayız
8 notes
·
View notes
Text
Aldous Huxley
Cesur Yeni Dünya
"Tabii ki yeni totaliter sistemin eskisine benzemesini gerektirecek hiçbir neden yok. Polis copu ve idam mangaları, yapay açlık, toplu hapsetmeler ve toplu sınırdışı etmeler yoluyla devlet, yalnızca insanlıkdışı değil (bugünlerde buna kimse pek aldırmıyor); açık şekilde yetersizdir ve ileri teknoloji çağında yetersizlik, Kutsal Ruh'a karşı işlenmiş bir günahtır. Gerçekten etkili totaliter devlet, siyasi patronların ve onların yönetici ordularının tüm güçleri kendisinde toplayan hükümetinin, kölelerden oluşan nüfusu köleler köleliklerini sevdikleri için zor kullanmaksızın kontrol ettikleri devlettir. Günümüzün totaliter devletlerinde köleliği sevdirmek, propaganda bakanlıkları, gazete yayıncıları ve okul öğretmenlerine verilmiş bir görevdir. Ancak yöntemleri halen kaba ve bilimdışıdır. Cizvitlerin, "bana çocuğun aldığı eğitimi söyle sana yetişkin halinin dinî inançlarını söyleyeyim" diye böbürlenmeleri, hüsnü kuruntunun ürünüdür. Ve muhtemelen modern pedagog, öğrencilerinin reflekslerini şartlandırma konusunda, Voltaire'i yetiştiren değerli rahipler denli başarılı değildir"
#aldous huxley#cesur yeni dünya#kitap#yazar#edebiyat#kitapalıntıları#kitapalıntısı#kitaplar#devlet#burjuvazi#köle#kölelik#çocukluk#eğitim#pedagogia#çocuklar
3 notes
·
View notes
Text
Kitaplar-Şarkılar
Enkaz altındakiler - Seni dert etmeler
Yere yakın yıldızlara uzak - Köprüaltı
Ateşpare- Ateşteyim
Ötanazi Okulu -Kağıt kesiği
No 26, daire 7- Rengârenk acılar
Sokak Nöbetçileri -Adım yok
Yaralasar - Yaktım gemileri
3391 km,0 km - Bikinisinde Astronomi
Maça kızı 8 - Karam
Karantina - Sevsene Beni
Emare - Mektup
Sokak Nöbetçileri -Haydi gel içelim
Beyaz Leke - Işıkları söndürseler bile
19 notes
·
View notes
Text
Yorulduğun her an dinlenip dinlenip ayağa kalkmalısın.
Yok öyle pes etmeler.
3 notes
·
View notes
Text
Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. Her yerde fazlalık gibiyim. Yediğim dost kazıkları, yapılan ihanetler, sever gibi yapıp terk etmeler, ailemin susmayan ve canımı yakan sözleri, yaşadığım şeyler... Hepsi çok ağır gelmeye başladı. Uzak olan neresi varsa oraya gitmek istiyorum. Dünyanın yanında küçücük bir insanım ama ben dünyaya sığamıyorum. İnsanların yaptıklarını unutamıyorum. Her şeyi unuturum adımı bile unuturum ama yapılanları aşamıyorum. Destek oluyormuş gibi davanıyorlar ama hepsi kendi çıkarları için. Kimse destek olmuyor. Kimseden bir beklentim de yok. Anneannem yine gelse yeniden küçük olsam kötü hissettiğimde yine yanına gitsem sarılarak uyusak. Anneannem hala yaşıyor, hala yanına gidiyorum ama eskisi gibi değiliz. Yaşlandı artık. Ödüm kopuyor ölecek diye. O ölürse bende ölürüm. Canım çok yanıyor. Ruhum daralıyor.
5 notes
·
View notes
Text
insta keşfetten geliyorum. kpop idolü falan oluyomuş heralde nasıl olduğu hakkında bi bilgim yok ama Türk sayfaları varmış bunların fan peyç gibi. ya olm nasıl yarrrak gibi sayfalar aklınız almaz. birisi gitmiş birinin saçına bişey demiş aman aman hiç anlamadığım terimler ama bi yandan da birilerine sallamalar etmeler... iq da bi yerlerde şaşarsınız. Allah sizi inandırsın burdan daha toksik. beterin beteri var kıymetini bilin.
4 notes
·
View notes
Text
Hiç gerek yok daha fazlasına zamanı tutmaya fezaya uçmaya geride kaldılar (geride kaldılar) geri de kaldı o günler.
Sen varken taptiğim kasvetli şehitler
. başka bir evrende en güzel halinle sen hayata karış ben daha da bitecegim.p kırgınım kendime üşüyorum gölgende henüz bilmesende belki bir gün gideceğim❤️
3 notes
·
View notes
Text
seni dert etmeler- Madrigal
bu şarkının sözlerinin bir kısmını seninle geçen yıl o duvara yazmıştık, gelecek yıl tekrar buluşup şarkıyı devam ettirecektik. Zamanı geldi o sözleri tamamlamanın, ama sen yoksun Neşe'm yok artık. Ben nasıl gideceğim o duvara sensiz, nasıl tamamlayacağım o sözleri... Ben nasıl bir daha o duvara bakacağım bir daha. Nasıl diyeceğim Neşesiz geldim, senin mezarın bile yokken, ben nasıl o duvara gidip seni hatırlayacağım. Günlerce seni ihmal etmenin cezasını nasıl kendime vereceğim, sen ölmeden sadece birkaç saat önce seninle konuşmuşken ben nasıl aynaya bakabileceğim.... Nasıl yapacağım ben bunları papatyam... Ben nasıl yaşayacağım. Sen belki ölmediysen orda can çekişiyorsan ben kendimde nefes alma hakkını nasıl bulacağım, sen orda sıkışmışken belki nefes almakta bile zorlanırken ben nasıl gökyüzüne bakacağım papatyam
#yalnız ölmek#ölmek#yaşarken ölmek#dayanamam#ölmüş hisler ve geriye kalan bir mezar#söz#beni anla#beni öne çıkar#keşfet#deprem#benim postum#enkazinicinden#enkazaltındakiler
1 note
·
View note
Text
1 Ekim 2024
lar’ çoğul eki kullanıp beni de sormuş nerede olduğumu bildiği halde’
çiçek almış valla billa kendime değil muhabbeti yapmış
bana ilk zamanları hatırlattı bu haller sevgilisi olmadığını ima etmeler , merak etmeler.
1 aylık sevgilisine demiş biri de söylesene unuttun mu beni , bence sevgilisi yok ya
seni çok özlemişim görünce fark ettim desen :(
0 notes
Text
Bir Gezi Meramı
“Toplanma” kavramının bu farklı boyutu üzerinde çalışmanızın sebebi/motivasyonu neydi?
Çoğu insan gibi ben de Fas ve 2010’da Mısır’da, birkaç yıl sonra da Gezi Parkı’nda olan gösterilerle ilgileniyordum. Artan ve büyüyen ekonomik eşitsizliklere halkın dikkatini çeken Occupy Wallstreet eylemlerini de destekledim. Kitabım 2012-13 yılında, bu tarz toplumsal hareketlerin önemini anlamaya çalışırken şekil aldı. Bazıları Occupy’ın herhangi bir talepte bulunmadığını öne sürse de ben onların kamusal alan için talepte bulunduklarının oldukça aşikare olduğunu düşünüyordum. Berkeley’deki California Üniversitesi’nde, benim çalıştığım kampüste gerçekleşen gösterilerden bazıları, bir kamusal alan olarak üniversitede “hak talebinde bulunuyordu”. Böylece sorular çoğaldı: siyasal talebin bir “talep” olarak anlaşılması hangi biçimde olur? Bu talebin, söze dökülmüş bir eylem ya da önermeler dizisi olması mı gerekir; yoksa bir araya gelen bedenlerin sustuklarında dahi “konuştuklarını” söyleyebilir miyiz? İstanbul’da, Gezi Parkı’ndaki sessiz gösterilerin bazıları oldukça manidardır; özellikle de halka açık toplantılara yasak getirildiğinde. Daha sonra ise, Fransa’daki OHAL’in uzatılmasıyla rassemblement (toplanma) ve manifestation (gösteri) arasındaki ayrımla ilgilenmeye başladım. İnsanların bir araya gelmesi neden bir tehdit unsuru olarak görülüyordu? Demokrasiyi, onu yıkanlara karşı savunmaya çalışırken aslında toplantı yapma özgürlüğünü de savunmaya çalışmaz mıyız? İngilizceden Türkçeye çeviren: M. Taha Tunç
Gezi Direnişi, on bir yıllık bir tahayyül artık. Yok sayılanların, toplum katmanlarında hiç sayılmayanların, devlet için ötekilerin ve tüm o ötekisinin ötekisi olarak anılanların genel kabulden ret yanıtı alanların buluştuğu, birleştiği bir isyanın on birinci yılı. Tümden açık ve afaki bir biçimde daraltılmış bir kalıba dökülmek istenen insanların, kuşatılmaya artık hiç kesintisiz devam olunagelen bir demokrasi tahayyülünün sorgulandığı bir çatının on birinci yılı. Yetti artık ünleminin kimselere dokunmadan, kimseleri çekiştirmeden, sadece ve doğrudan birlikteliği sağlayabilen bir imecenin eseri olagelen Gezi. Judith Butler’ın da değindiği gibi sessizliğin içerisinde bir performansı değil doğrudan hayatın savunulmasına dair kelamın sahiplenildiği ilk doğrudan eylem silsilesi. On bir yıl sonra iş bugün bakakaldığımız bir direniş, yeniden yola çıkma, ihtimalleri salt / sırf doğrudan yana kullanma telaşının hak talebinde bulunabilmenin öncelikli sureti temsilinde her neresindeyiz bunun meselidir bu meram.
Çoğunluğun yanıltılarak, eksik gedik konularak, her gün ama her bir gün biraz daha açık bir biçimde köşeye kıstırılıp da köle kılındığı bir zeminde, bu ülkenin yurttaşlarının olmaz denileni var edebilmesinin cüretidir Gezi her şeyden önce. Alacağımız Var kısa makalesinde değindiğimiz gibi bir tahayyülün ehven olandan alıkonulana dair bir isyanın ta kendisidir Gezi. “Sözü anlamlandırabilmek için illa her şeyi mot a mot anlatmak yerine bazen dolaylı bazen başka şeylerle ilintileyerek ilerlemenin bir nevi mecburiyet olarak zikredildiği bir yerde hayat ne yandadır onun düşüncesini cismanileştirebileceğimiz ve tanımlandırabileceğimiz bir meskenin kendisidir limanlar.
Kendiliğinden harekete geçen, yol alan, iz süren yeni rotalar belirleyen akıl bütünlüğü için, imece için gözden kaçırılmaması gereken bir zemindir limanlar. Söz eylenirken, edilgen tavırlardan sıyrılıp bir şeylere tenezzül etmenin hiç de korkulacak bir şey olmadığı ortaya bir kere daha çıkarken, bozuk plak gibi kendini yineleyenin, her dem ezberden okuduğu yıkımla fecaatin övgüsüne karşı meram belki aksettirilmeyenleri, önemsenmeyenleri fark ettirecektir.
Ötekileştirilme vesilesiyle toplum katmanlarını kestirmeden soyutlanmaya ve düşünmemeye sevk eden erk karşısında halklar için Haziran Direnişi’nden bu yana geçen süre dahilinde pek çok farklı detay önümüze serildi. Kah apar topar örtbas etmeler gerçekleştirilirken kah aba altından sopalar sallanıp durulurken, kah anayasal haklarımız söz konusu bile edilmezken müsamaha / tolere değil hak olan birçok şey iptal edilirken, gasp edilirken, kıyılırken bir şeylere ayabilmek ve fark edebilmek mümkün olmuştur. Liman olarak atfetmeye çalıştığımız yapım yahut ta mesken bütün bu denk getirilenleri tartışabileceğimiz, sonuca ulaşabileceğimiz bir mahalin adıdır. Tek anlatmaya çalıştığımız budur.
İddialı vecizlerin, dolu dolu görünen cümlelerin birbiri ardına paslandığı, içeriğinin tam da nail olduğumuz, tecrübe ettiğimiz karanlığı görünür kılan bir sonuca evirildiği bir zaman diliminde sözü yeniden kotarmak, yola çıkabilmek elzem olandır. Tüm yalınlığıyla ve olanca gerçekliğiyle beraber. Dün olan bitenin geçip gitmiş olarak değerlendirilenlerin bir bakarsınız sekiz sütuna manşet edildiği yerde ertesi gün hiçbir esamesinin okunmamasıdır ezcümle paylaştığımız.
Hayatın bunca abluka altına alındığı, dijital gözetleyiciler ile kolaçan edildiği, kolluk kuvvetine olur olmadık akla zarar ne kadar hak varsa tahsis edildiği bir yerde, bu ülkede bir çok şeyin henüz başlangıcında olduğumuz bahsinin özetidir. Gördüğümüz, bildiğimiz ve artık nail olduğumuz yaşadığımız yerde hiçbir şekilde farklı bir bakışımın, sözü savunmanın mümkünatının zayıflatılmasıdır. Muhalif olmanın, bir yerlerde sözü yeniden kotarmanın, dile getirdiklerinden bilmediğimizi varsaydığımız nice yeni şeyi öğrenebilmenin bütün bunları üst üste koyarak farklı bir tecrübeyi tanımlandırmanın, oluşturmanın kırmızı çizgilere dokunmak olarak bir şekilde duyurulduğu yerde vahametten kurtulma çabasına daha kaç vardır.
Her gün başka bir şekilde başlanan yollar kat edilen, aşıldığı söylenen şeylerden sonra karşılaştığımız gri duvarları, ağır laf ebeliklerinde tecrübe ettirilenleri ve anlaşılmazlığı ne yana koymalıdır hangi yana? Al bir kaya.. düzeylerinde her günü meteor yağmuruna tutup duran erk-muktedir-iktidarın görece hakaretlerinin, had bildiriminden çok azarlarının ve paralelinde ortaya çıkan hiddeti daha fazla yüceltiminin mabadında suskunluk elzem midir? Nedir, nicedir. Hakkın tanziminden çok yerle yeksan edilerek, hiçleştirilerek daha fazla tahakküme zeminin arandığı bir yerde adaletin varlığından dem vurabilir miyiz? Levinas’dan yaptığımız alıntıda bahsedildiği üzere bir şeylerin ayırtına varabilmek, onun ne kadar körü körüne sahip çıkıldığını ifşaa ederek, kıyasıya eleştirerek söz konusu edilebilir bir mefhumken daha kaç gün her şeyi en başından anlatmamız gerekmektedir. Dilleri çatallaştıkça, had bildirimlerinden, laf salatalarından alenen uluorta eylenen kıyımlara, had bildirimlerine alkış tutmalara, zemin hazırlamalara, bilakis göz yumma hallerine varan bir düzlemde demokrasi hangi paketle gelecektir?”
Kesintisiz kılınanın cerahatli temsilini anlatmaya bu satırlar yeterli gelmeyecektir belki de. Gezi Direnişi sonrasında her günü yeniden bir esir alma, tehdit etme, tahakküme tam ve eksiksiz riayet sarmalı olarak biçimlendiren bir iktidar pratiğinin hedef kıldığı her şey hayatın aleniyetteki savunusunun da imkansızlığa aleni rehin edilmesini göstere gelir. Bu mudur, bu hallerle midir, yepyeni anayasa çalışmasını gerçekleştirecek ülke! Gezi Parkını muhafaza etmeyi ancak ve kata planlarına bağlı kalarak var edebilmiş, binbir tehdidi yine yeniden sunabilmiş olagelen bir aklın eyleyeceği herhangi bir şey sıradan için doğrudan bir umudu var edebilir mi? Demokrasi sahiden neydi ki? Gezi Parkından, Akbelen Ormanlarına, İkizdere, Kaz Dağları, Bergama'dan Kozak'a, Dersim'den Artvin'e ve Turgutlu'ya pek çok sahnede, Hidroelektrik Santrali projesinden, altın madenciliğine, toprağın alt üst edilip, doğanın geri dönülemeyecek talanlara rehin edilmesine, süreğen kılınan cendere halini var ederek mi yenilenir ülke? On bir koca yıl sonra varılan merhalenin utanç verici sureti de mi bir şeyleri aksettirmez, halen dank ettirmez!
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Gezi eylemlerinin üzerinden 11 yıl geçti. Türkiye’nin birçok yerinde anmalar düzenlenirken eylemler sırasında öldürülen ailelerin de adalet arayışı sürüyor. Bu ailelerden biri de Okmeydanı'nda polisin sıktığı gaz fişeğiyle vurulan ve tedavi gördüğü hastanede 269 günün ardından 15 yaşındayken ölen Berkin Elvan’ın ailesi.
Berkin Elvan’ın öldürülmesi Türkiye’yi yasa boğarken anne Gülsüm Elvan acısı ve oğlu için yürüttüğü adalet mücadelesi adeta akıllara kazındı. Gülsüm Elvan’la 11 yıllık Gezi eylemlerini, Gezi’de yakınlarını kaybeden ailelerle olan bağlarını, hukuk mücadelelerinde dosya avukatlarından seçilmiş ve vekilliği hukuka aykırı bir şekilde düşürülmüş tutuklu Can Atalay’ı ve elbette Mart ayında ölümünün 10’uncu yılına giren Berkin’i konuştuk. Anne Gülsüm Elvan’a sorduğumuz sorular ve verdiği yanıtlar şöyle oldu:
Gezi eylemlerinin üzerinden 11 yıl geçti. Bu 11 yıl içerisinde adalete erişiminizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin için ne anlam ifade ediyor bunca zaman?
Avukatımızın çabasıyla hukuk mücadelemizi bir yere kadar getirdik. Biliyorsunuz başlarda katili ortaya çıkarmadılar. Biz görüntülere ulaştık ve katili kanıtladık. Mahkeme heyeti kararın görülmesine iki duruşma kala değişti. Süreç zor ilerledi. Kasten adam öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet alması gerekirken 16 yıl 8 ay bir ceza aldı. Yeterli mi? Hayır, çünkü katil hâlâ dışarıda. Bu benim canımı çok yakıyor. Can Atalay ile bu mücadeleyi vermiştik ama Can hala içerde."
Gezi davasından tutuklanan ve hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği iki ayrı hak ihlali kararı olan Can Atalay’ın tahliye edilmemesine karşın vekilliği Meclis kararıyla düşürüldü. Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı olan Osman Kavala ve onlarca insan hala Gezi davasından kaynaklı tutuklu. Toplumun bir kısmı uygulanmayan AYM ve AİHM kararlarını tartışıyor. Siz genel tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Gezi’de binlerce insan yer aldı. Ama içlerinden onlar seçildi. Osman Kavala sadece Gezi’ye destek verdi, başka bir şey yamadı. Ahmet Atakan hakkında bir soruşturma açılmazken Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet aldı. Bakın Ali İsmail’in (Korkmaz) katillerinin tamamı ceza almazken Çiğdem Mater gibi isimlere 18 yıl ceza verildi. Katiller içeride değil. Hepsi dışarıda. Bütün bunların yanında sekiz tane çocuk öldürüldü.
Bu insanlar neden içeride bilmiyorum. Adalet bakanı, meclis başkanı çıkıp açıklamalar yapıyor bunlar tatmin edici değil. Bahsi geçen kişiler neden içeride? Ellerinde silah yoktu. Çiğdem çekemediği belgesel için tutuklandı. Can avukat. Mine aynı şekilde mahkemelerine girip çıkıyordu. Bu haksızlık işte. Bir gerekçe yok. Canımız çok acıyor. Katiller dışarda benim oğlumun ölümünün üzerinden 10 yıl geçti. Ben çocuğumun mezarına gidemiyorum. Çünkü gidip diyemiyorum ki, “Oğlum, adaleti yerine getirdim, hesabını sordum diyemiyorum.” Ama Gezi bu ülkenin en değerli direnişiydi. Yapacakları AVM’ye herkes gidemezdi ama o parka herkes gidebilir. Gezi ak bir direnişti."
Berkin’in avukatlığını üstlenen Can Atalay ile yollarınız nasıl kesişti?
"Berkin hastanedeyken Can Atalay sürekli gidip geliyordu. Ben tabii o zamanlar pek kendimde değildim. Düşünün tam 269 gün boyunca aklım sadece bir yerdeydi. Ardından Gezi’nin 1’inci yıl dönümü geldi çattı. Ben Can Atalay’ı o gün avukat olduğunu öğrendim. O günden sonra da hiç kopamadık. Bizim için sadece bir avukat olmadı. Kızlarıma ağabey oldu, bazen onları alıp dışarıya çıkarıyordu. Aileden biri oldu bizim için çok değerli."
Berkin’den bahsetmek ister misin?
"Ben daha yeni yeni çocuğumun iyi halini hatırlıyorum. Hep yoğun bakımdaki hallerini hatırlıyordum. Koşmalarını iyi hallerini yeni yeni hatırlıyorum. 14 yaşında bir çocuktu. Oğluma mezuniyet töreni için kıyafet almıştım giyemedi çocuğum. Hala orada duruyor. Berkin’in bardağı, bir tabak yemeği, sandalyesi var ama kendisi yok. Onun yaşındaki çocuklara bakıyorum. Acaba diyorum nasıl olacaktı, bunun gibi mi olacaktı diye düşünüyorum hep. Ben hayal kuramıyorum artık. Her şeyimizi yok ettiler. Berkin neşemdi. Erken aldılar çocuğumu. Acımı bile yaşatmadılar. Şu anda ben yargılanıyorum. Ben çocuklarımla her gün çıkıyordum Gezi’ye, hakkımızı, ülkemizi, çocuklarımızın geleceğini savunmak için."
Gezi’de yakınlarını kaybeden ailelerle ilişkiniz nasıl, iletişiminiz sürüyor mu?
"İlk başlarda olduğu gibi sürekli iletişim halindeyiz. Her bir aile farklı şehirlerde. Çok sık yan yana gelmesek bile biz çok büyük güçlü bir aileyiz. Şartlar ne olsun. Her gün de araşır konuşuruz."
On bir yıl sonra, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Hasan Fırat Gedik, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım ve Berkin Elvan. Derin, kalıcı bir boşluk, isimlerin, hikayelerin orta yerinde kalakalan cevapsız sorular, hiç ama hiçbir türlü gelemeyen / tutulamayan yaslar. Adalet zaten, birkaç sene evvel yazdığımız gibi, ne siz sorun ne onlar anlatsınlar! “Katilleri günlük yaşamlarına devam ederlerken, katiller faili meşhurlar cumhuriyetinde kollanmaya devam edilirken işgüzarlık olarak değerlendirilir çünkü bir çocuğun hakkını savunmak. On dokuz yaşında sopalarla, tekmelerle, hiç bitmeyen bir öfkeyle saldıranların vesikası ayan beyan ortadayken susun denilmektedir. Susun ve biat edin!. Kentin sokakları Ali İsmail Korkmaz diye çınlarsa birilerinin makamlarında neden buna müsaade ettiklerinin hesabı sorulacaktır çünkü. İki arada bir derede çemkirdikleri Gezi Direnişi’nde buluşan, birbirlerini gören, tanıyan, dilini önemseyen, çözüm geliştiren, tartışan ve yitirilenlerin adaletini aramaktan hiçbir zaman vazgeçmeyecek insanlara olağanüstü hal ile karşılıktır çünkü bu ileri demokrasi. Her şeyi dört dörtlük yapmayı çok iyi bilenlerin ellerinden gelen; bu hırsızları katilleri arsız ve uğursuzları korumaktır çünkü yegane becerileri halka karşıtlıklarıdır.”
Gezi Direnişinin üstünde on bir yıl geçti. Tahakküm, tehdit, tahayyül edilenin ötesindeki bir rehin alma faktörü artık olağan sabitimiz kılındı. Yepyeni ülke şiarı dillendirilirken ol Gezi’yi var eden isyana meramın karşılığının çok da güzel alındığını!!, daha beter bir ülke için duraksamadan yola devam olunduğu, en son yerel seçimler sonrasında ortaya çıkan o normalleşme / yumuşama bahsinin hemen ertesinde Kürd özgürlük hareketine / siyasetine karşıtlıktan görmek mümkündür. Genel geçer değil, ezel ebet bir halde, devletin milletine, yurttaşına karşı sorumluluklarını göz ardı ettiği bir yerdeyiz. Ne hak hak, ne hukuk hukuk kılınıyor. 2013 yılından bu zamana geçen süre içerisinde bırakalım bir hak tanımını, özgür irade mefhumunu, adil, eşit bir ülkeyi her gün bir başka sapağa / çıkmaza yollanan bir ülke gerçek kılınıyor. Bunca cerahatin ortasında hayatı, belki de uzun zaman sonrasında ilk defa hayatı geri kazanan bir halkın karşısında, zorbalık rejimi kendini belki de en güncel haliyle çıkarta geliyor. Adaletin tükenişine sahne kılınan bir yerde hayatın ederi, anlamı, yansısı eksik kılınır. Bunca zaman sonrasında eldeki ümidi de çarçur etmeye devam diyen bir muktedirin var ettiği her açmaz, en başta da o adaleti çalarak suna geldiği ülke denilen sahne bir cehennemdir. Ayırtına varıyor musunuz. Direniyor, itiraz ediyor musunuz!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Afişet - Kofti Anarşist
#gezi#direniş#direngezi#sesler#meram#arzihal#yıkım#yok edicilik#yol nereye?#demokrasi101#türkiye gerçekliği#başka türkiye vardır#matbuat#kıraat#yazı#sorgulama#hürriyet#adalet101#sosyal#politik#biyopolitika#berkin elvan#yok edici sarmal#karanlık çağ#hakkaniyet#uzam#anlam#hayat akarken#çığlıklar
1 note
·
View note
Text
Yıllardır bel fıtığı sorunu yaşayarak zamanı geçirdim. Son bir senedir ara ara zorlamalar bir süre yatağa mahkum etmeler ile kör topal gidiyordum.
İlk kötüleşmem bi hapşırma ile başlamıştı, sonrasında mevsim geçişi ve havanın bir iyi bir kötü oluşu benim bir süre yatmak zorunda oluşum ile son bulmuş, geçen yıl sonuna doğru da ara ara sorunlarım devam etmişti.
Bu sene bir ayın yarısını resmen bu sorun yüzünden helak olarak geçirdim ve üstüne de çeşitli yollar ile denemeler yaptım. Alternatif yöntem tam işe yaradı bişeyim yok derken, bir hapşırma ile yine bir hafta yataklara düştüm. Artık kaçınılmaz son ile mecburen buluştum.
Ameliyat oldum hızla ve daha fazla bekleyecek durumda da değildim açıkçası… Herkes ameliyattan kaçıyor, herkesin bir fikri var bu konuda. Bu yaşta fıtık mı olur, bu yaşta ameliyat olursan çok sorun yaşarsın vs bir sürü şey. Tabi bu çevre faktörü dışında bir de ben kendine internet dünyasının derinliklerinde saklı saçmasapan bir sürü bilgisi ile de ufkumu aydınlatmayı görev bilerek, olmadık şeyler okudum. Sadece okumadım ayrıca izledim ve şu an o engin bilgiler ile psikolojimi daha çok bozmuş olabilirim.
Neyse ameliyat kısa denildi, beklenenden uzun sürdü hem sağ, hem sol bacağa vuran fıtık yüzünden. Ağrıdan hemen kurtulduğunuz söyleniyordu evet doğru sadece ameliyat yeri ağrıyor genel olarak. Yalnız yan dönerek yataktan kalkmak ve yatağa yatmak beni çok zorluyor ve bu nedenle yine ağrı oluştu. Ağrı olunca da istemsiz olarak tekrar o yaşadıklarınızı düşünüyorsunuz. Doktor bir de bel yapın iyi değil tekrar edebilir dediği için insan daha çok korkuyor. Sigara içme dedikleri halde içiyordum fakat şuan bundan uzak durma çabasındayım. Alkol de kullanma deniliyordu ya bakacağız.
Neyse ameliyat olalı henüz 3 gün olacak. İlk gün zaten ameliyat zorlukları ve ertesi gün taburcu olup eve gelmek. Düne göre bugün daha iyi olmaya karşın biraz kendini zorlama kaynaklı bel ağrısı devam. Uzun lafın kısası ki aslında oradan oraya baya uzan yazdım gibi dünyaya bir kez geliyoruz, ölüp gideceğiz ve ameliyat sonrası kendimce ilk farklı eylemim dövme yaptırmak olacaktı. Şimdi bunu düşüneyim :)
İlk olarak dövme yaptıracağım sonra da saçıma geçerim diyordum ya onu erteleyebilirim:) Diğer eylemlere çok yoğunlaşmadım yalnız şu tasarım işleri ayrı sıkıntı. Şimdi bir de bunu dert bilip, bu konuya yoğunlaşayım. Hadi eyvallah.
0 notes