Tumgik
#yazık etmek
Text
güzel kalpli hemcinslerim benim :) neden Islahı mümkün olmayan tipleri ,düzeltmek için hep tek taraflı olacak şekilde çabalayıp daha sonra “yıllarca emek verdim artık bırakamam” dersiniz? Yıllarca emek vermediniz, emek ; sonunda karşılığını alacağın bir şey için çaba sarf etmektir. Siz karşılığını asla alamayacağınız ve değişmi arzulamayan bir insanı değiştirmek için didinip, yıllarca boşa kürek çektiniz. O şahıslara ayırdığınız zaman ,kendinizden verdiğiniz ,boşa geçmiş , çöpe gitmiş bir zamandı ve bu yetmiyormuş gibi birkaç yılınızı daha mı değersiz bir insan için heba etmek istiyorsunuz? gelişimini tamamlamamış insanları eğitmek için çaba sarf edip ; kendinize, zamanınıza ve en önemlisi enerjinize yazık etmeyin. Gereksiz insanları gözünüzde büyütüp kendinizi o kişiye adamayın. Hayatınızın merkezine koymayın. Sizin zaten bir hayatınız var hayatınıza girmek isteyecek kişi bunu kabullenerek hayatınıza girmeli. Hepimizin belli bir hayat düzeni var ve hayatınıza alacağınız kişiyi bu rutine adapte edip , hayatınızda o kişiyede yer veriyorsunuz sadece. Hayatınız o kişiden ibaretmiş gibi davranıp , kendinize saygısızlık ve haksızlık etmeyin. Sizin sınırlarınıza saygı duymayan insanlara hadlerini bildirmekten çekinmeyin. Hiçkimse için kendinizden bu kadar feragat etmeyin. Fedakarlık , sevgi , aşk , iyilik adı altında iyi niyetinizin sömürülmesine müsade etmeyin. Kendinizden önce bir başkasını sevmek, değer vermek , önceliğiniz haline getirmek ;kendinize yapacağınız en büyük kötülük ve saygısızlık olacaktır. Zararın neresinden dönerseniz kârdır. Sizi hak etmeyen insanları ,sevginiz ve emeğinizle ödüllendirmeyi bırakın artık . Hakettiğiniz değerden daha azına asla razı olmayın. Vasta razı olup kalitesi düşük insanlar için standartlarınızı düşürmeyin. Mutluluğu bir kişiye bağlamayın ve sevgi görmek için kendinizden ödün vermeyin. Hiç kimseden medet ummayın ve layık olmadıkları yerde tutmayın.
Tüm kızlara kocaman sarılıyorum ve mutluluğu hak ettiklerini hatırlatmak istiyorum ❤️
50 notes · View notes
hazerancicegi · 3 months
Text
Biz insanlar, diğerlerini çoğu zaman tanımak yerine tanımlamaya meyilliyiz. Birbirimizin yaşamlarına dair yüzeysel ipuçlarını toplar, ardından bu bilgileri kendi önyargılarımızla harmanlayarak bir profil çizeriz. Gözlerimizin önündeki küçük bir kesitte gördüğümüz davranışlar ya da duyduğumuz birkaç kelime, bize o kişi hakkında kesin yargılar oluşturma cüretini verir. Oysa insanların derinliklerinde, yüzeyde görünenden çok daha fazlası vardır. Bir insanı gerçekten tanımak için, onun kalbine ve zihnine yolculuk etmek gerekir. Onun yaşadığı acıları, sevinçleri, korkuları ve umutları anlamak, bir çiçeğin açma sürecine tanık olmak gibidir; sabır, zaman ve içten bir merak gerektirir. Ne yazık ki, biz çoğunlukla bu derin yolculuğu yapmaktan kaçar, daha kolay olanı seçeriz. Tanımlamak, kolayca çizilen sınırlarla başa çıkmak demektir; tanımak ise, bu sınırların ötesine geçmeyi ve bir başkasının iç dünyasında kaybolmayı gerektirir. Bu yüzden, birçok kişiyi tanıdığımızı sanırken, aslında onları sadece tanımlamış oluruz.
32 notes · View notes
derdiderun · 5 months
Text
Tumblr media
Müslümanlar olarak bugünkü katil, hain, kalleş, terrorist yahudilerin/israilin hakkında çok düşünmeye, ateşkes için uğraşmaya beklemeye gerek yok. Hüküm Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) nezaretinde Sad bin Muaz (radıyallahu anh) bundan 1.400 sene önceki Beni Kurayza Yahudileri için verdiği hükümdür:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Onlar 1.400 sene geçmiş olsa da yine aynılar o zamanda katil, hain, kalleş, teröristlerdi şimdide aynılar ama Müslümanlar 1.400 sene önceki Müslümanlar değiliz ne yazık ki...
-Beni Kurayza Yahudileri-
Beni Kurayza kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına kadar Medine'de kaldı. Fakat bu kabile de Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Savaşın en şiddetli anında on bin kişilik bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabile de Müslümanları arkadan vurmak üzere, harekete geçti.
İslam ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Kuzey ve batıda müşrik Kureyş orduları, güneydoğuda ise Yahudiler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle, bir aya yakın geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler. Sonunda müşrikler mağlub bir şekilde, fırtınalı bir gecede, geldikleri gibi perişan bir halde Medine'yi terk ettiler.
İslam ordusu, Hendek Savaşı'ndan Medine'ye döner dönmez ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Peygamber Efendimiz (asm)'in emriyle derhal harekete geçip Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber Efendimiz (asm) onları önce İslama davet etti. Yahudiler, bu güzel teklifi kabul etmediler, Sevgili Peygamberimiz (asm)'in; "Öyle ise, Allah Teala ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inip teslim olunuz." emr-i şerifini de reddettiler...
Bir ay kuşatmadan sonra Beni Kureyza kabilesi Peygamber Efendimiz (asm)'den, haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini istediler. Resulullah Efendimiz (asm) de "Ashabımdan istediğiniz kimseyi hakem seçiniz." buyurdu. Onlar da daha önceden Medine'de meşhur kabile reislerinden olan Sad bin Muazı istediler ve "Biz Sad bin Muazın vereceği hükme razı oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz (asm), Sad bin Muaz Hazretlerinin getirilmesini emrettiler. Sad bin Muaz, Hendek Savaşında ağır yara almıştı, sedye üzerinde getirildi.
Peygamber Efendimiz (asm);
"Ey Sad! Şunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana bildir."
buyurdu. Hazret-i Sad, Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dair kesin söz aldı. Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar.
Hazret-i Sad, hükmü açıkladı:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Bu kesin hüküm karşısında, Yahudiler donup kaldılar. Çünkü kendi kitaplarında (Tevrat'ta), azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen böyleydi:
"Şehrin birine harb etmek için vardığında, onları sulha davet et. Bunu kabul edip, kapılarını açarlarsa, içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet etsinler. Şayet, harb etmeye karar verirlerse, onları muhasara et. Allah Tealanın ihsanı ile onlara galip geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganimet olarak al!.." (Tesniye/Yasanın tekrarı, 10-14)
Sad bin Muaz Hazretlerinin verdiği hükmün ilahi hükme uygun gelmesinden dolayı, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), onu tebrik edip; "Sen, onlar hakkında Allah Teala'nın yedi kat gökler üstünde, Levh-i Mahfuzdaki hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurarak takdirlerini bildirdiler.
Yahudiler, kendi kitaplarında belirtilen bu hükme itiraz edemediler. Verilen hüküm yerine getirildi. Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan, Peygamber Efendimiz (asm)'e, çocukluğundan beri düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan bu kavim de Medine'den temizlenmiş oldu.
27 notes · View notes
odamdaboceksesleri · 1 month
Text
çizmeye niyet ettiğim resmi yaktım. artık bunlar çok önemli değil. eskiden olsa çizdiğim resim yarım kalmasın diye uykusuz kalırdım. -uyuyabiliyordum yani- ne devrimmiş. devrilmişim de haberim yok. yüzüm gülmezdi de insanları da kırmazdım ya. şimdi kırmak masumca, katletmek geliyor içimden. bak ben bunların farkındayım. korkunç olan da bu. her şey korkunç bir hal alıyor. küçükken bende denize dair bir şeyler olsun isterdim. gözlerim mavi olsun, saçlarım dalgalı olsun. hırçın biri oldum. denizden payıma bu düştü. saçlarım da gün geçtikçe kısaldı. sahiller, şişeler, masallar,balıklar. her şeye anlam verenim. yoldaki köpek ağabeyi hatırlatır. gökdeki parlayanlar elinde yastık olan bir çocuğu. ben her dakikamı bir anlama feda ettim. kendini bağışlamak feda etmekten ibaretti sanki. feda etmek yok olmak. ne yazık ki anlamlar bilinmeyecek. nefret ettiğim her şeyi mermi niyetine şarjöre doldurdum. ben o silahı kafama dayarken nefret ettiğime yenilmeyeyim diye indirdim. yukarıdakine bile başkaldırdım, düz yol bekler mi beni! "umut etmenin yorgunluğu." bu yük sırtıma çok ağır geliyor. yollar.. yetişmeye çalıştığım yollar. bir kendine yetişemedin.. dinlenme tesisleri. ah o karanlık soğuk. ciğerlerinin yangınını ortaya çıkaran tek an. sigara dumanından fazlası. içim yanıyor. ne yazık ki hiçbir soğuk bu yangını söndürmedi.
13 notes · View notes
allaazz2024 · 8 days
Text
Tumblr media
Dikkat çekmek istediğinde durup dinle, şefkat istediğinde kucağına uzan, biraz zaman istediğinde gidip kanepede uyu, kavga etmek istediğinde sakinleşene kadar ona sıkıca sarıl, elinden gelen her şeyi yap ama hayatının aşkı için savaşmayı asla bırakma, ne yazık ki en çok ihtiyacım olduğunda kimse bana bu tüyoları vermedi.
15 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 8 months
Text
Kur'an-ı Kerimde Allah'u teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık... Ve sizi millet millet, kabile kabile yaptık ki, tanışıp kaynaşasınız... Allah katında en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır (O'ndan en çok korkanınızdır.)"
(Hucurat Sûresi, 13)
🇹🇷☝️🇵🇸
Nitekim peygamberimiz (a.s.m),
"Ümmetimin helâk olması üç şeyden ileri gelecektir.
Bunlar:
- Kaderiye (yani kaderi inkar etmek davası),
- Unsuriyet (ırkçılık) dâvâsı,
- Dinî meselelerde gevşeklik etmektir."
(Taberanî, Mu'cemüs Sağir, 158)
🇵🇸☝️🇹🇷
Kendisi bir Arnavut olan Mehmed Akif, kavmiyet fikrine dayanan dünya görüşünü şöyle yermekteydi:
“Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine
“Arnavutluk” ne demek? Var mı şeriatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri
Arabın Türke; Lazın Çerkese, yahud Kürde;
Acemin Çinliye rüchanı mı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta “anâsır” mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel’in ediyor Peygamber.”
Akif, ulusçuluğun Müslümanları nasıl parçaladığını ise Süleymaniye Kürsüsünden adlı şirinde şöyle dile getiriyor:
“Müslümanlık sizi gâyet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlayamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı,
Aynı milliyyetin altında tutan İslâm’ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...
Son siyasetse bu, hiç böyle siyaset yürümez.
Sizi bir aile efrâdı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbâbını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyâzen-bilâh,
Ecnebiler olacak sâhibi mülkün nâgâh.”
Mehmed Akif ne yazık ki neticede haklı çıkmış, Müslümanlar, fikri kavmiyetin pençesinde paramparça olurken, ecnebiler İslâm beldelerini yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla birlikte talan etmiştir.
Bu süreçte sınırları cetvelle çizilen yapay devletler, sömürgeci Batılı güçlerin kuklası olarak işlev görmüştür.
Müslümanların, kavmiyet fikrini esas alan ulusçuluk fitnesiyle paramparça olmasıyla birlikte İslâm dünyası sömürgecilerin işgaline açılmış, Kudüs de dahil Filistin toprakları siyonistlerin istilasına uğramış, böylece ırkçı “İsrail” devletinin kuruluşu hazırlanmıştır.
Kaynak 1-https://sorularlaislamiyet.com/blog/milliyetcilik-irkcilik-degildir
2-https://www.kokludegisimdergisi.com/index.php?p=makaleDetay&makale=683
40 notes · View notes
llusionnocturne · 1 year
Text
Tumblr media
faust: senin bu sözleri söyleyemeyeceğini sanıyordum. şimdi, çok eski bir zamanı ve büyücüler mutfağını mı hatırlıyorsun? dünya ile ilişkide bulunmak ve boşluğu öğrenmek zorunda değil miyim? kendi görüşümü mantıklı bir şekilde söylediğim zaman itirazlar iki kat şiddetle yükseldi. hatta beni rahatsız eden şeylerden kurtulmak için ıssız yerlere gitmek, ama sonra büsbütün unutulmuş bir halde ve yalnız yaşamamak için ne yazık ki kendimi şeytana teslim etmek zorunda kaldım.
mefisto: eğer okyanusu yüzerek geçip o sonsuz denizlerin içine inecek olsaydın, çok önemli şeylere şahit olurdun. o yeşil ve sessiz denizlerin içinde kayıp giden yunus balıklarını, güneşi, ayı, yıldızları ve geçen bulutları görürdün. oysa eskiden beri boş olarak duran bu uzak yerlerde şimdi hiçbir şey göremeyeceksin, adımının sesini bile işitemeyeceksin, üzerinde durup dinlenebileceğin bir şey bulamayacaksın.
faust: sen yalancı mürşitlerin başı gibi sözler söylüyorsun! ama tam ters yönde. beni, sanatımı ve kuvvetimi arttırayım diye, aslında bir hiçliğe gönderiyorsun. beni, aynen kediler gibi, senin istediğin kestaneleri kızıl ateşin içinden tırnaklarımla çekip çıkarmak için kullanmak istiyorsun. ama ben, kararımı verdim. bu işin bütün sırlarını öğreneceğim. senin o hiçliğinde ben her şeyi bulacağımı sanıyorum.
mefisto: ayrılmadan önce seni övmek istiyorum. Artık senin, şeytanı anladığını görüyorum.
Tumblr media
Johann Wolfgang von Goethe, Faust 1808.
50 notes · View notes
bendennsanaa · 6 months
Text
Bu hafta sorumuz 'en çok bırakmak istediğiniz alışkanlık nedir?' İşte cevaplar
@yildizlarinsonsuzlugukadar
Ani sinirlenmelerim
@251121-8
Kendimi açıklayamadığım zaman ağlamak. Çok sinirimi bozuyor.
@sonvapurdakacti
Yak sanırım
@birdemethuzunum
Affetmek herkesi ne yaparsa yapsın affediyorum ağzıma sıçıyorlar sorun yok diyorum. Bunu bırakmak istiyorum birde hayır diyememek.
@kuscamgaliba
Çok fazla düşünmek
@gecemavisieswaa
Kalbim yoruldu. İlk olarak kalbimi yoranları hayatımdan çıkarmak isterim. Ama bu mümkün değil bu yüzden silah sevgimi ve boksu bırakmam gerektiğini düşünüyorum
@ulakan
Bi alışkanlığım yok şimdilik ama kafaya takmak alışkanlık sayılırsa onu bırakmsk isterim.
@kitapsever
Tırnak yemem
@onlylovee
Bilemiyorum aklıma birşey gelmedi
@yesilkupeligirl
Hayır diyebilmek
@hayatierteleyenbiri
Sanırım herşeyi çok fazla düşünmek
@01-aprill
Sigara ve uykumun ağır olması
@orendagibii
En çok bırakmak istediğim alışkanlık değilde çok düşünüyorum olması gerektiğinden fazla bazen yıpratıcı olabiliyor
@cirkinkadininutopyasi
özür dilemek. En ufar birşeyde özür dilemekten yoruldum artık.
@gokkusagitozuu
Çok düşünmek kurmak
@bendeliyimhanimefendi
Herşeyi ertelemek kesinlikle. Hep ertelediğim için notlarım düşüyor falan. Kitaptaki bölümlerde bazen hep uyuyim sonra yaparım dediğimden geç geliyor.
@bir-siyah-hikayesi
Yaşamak.
@pappatyazar
Dert bulamayınca salakça şeyleri ucunda ölüm varmışcasına dert etmek
@lotuscicegi-q
Ailemi falan öyle normal birşeyi anlatırken yani birşey olduğunda direk gözlerimin dolması ve insanlara bu kadar iyi yaklaşamamak, çok empati hiçbir zaman iyi değildir. Bazı şeyleri onlardan fazla düşünmekte iyi değildir. Herkes kendini düşünebilir. Onların düşünmediği şeyleri ben düşünmek zorunda değilim.
Kendime her ne kadar bundan sonra yapmayacağım desemde ne yazık ki yapmaya devam ettiğim şeyler bunlar.
@gelmemeyeegitmisim
Insanlara fazla bağlanıyorum kopamıyorum onlardan
@cninzihni
Herkesi memnun etmeye çalışmak/ kendimi belirli aralıklarda, fırsat buldukça yermek
@iamayes
Alışkanlık olarak geçer mi bilmiyorum ama kararsızlığı ve çok düşünmeyi bırakmsm gerekiyo
Daha bet bir eylem olarak soruyorsanda yok sanırım
@biz-2miz
İnsanları affetmek ya da herşeye rağmen belki demek. Küçük bir ihtimal için kemdimi harap ediyorum çünkü.
@yasanamayanhayalllerr
Herkesi kendim gibi görmek istemem
16 notes · View notes
baybaykus · 5 months
Text
CEHALET İNTİKAM MI ALIYOR?
Büyük Friedrich, Aydınlanma Çağı'nın önde gelen hükümdarından biri. İlham kaynağı Voltaire...
Neler yapmıştı:
1. Orduyu kuvvetlendirdi.
2. Prusya’yı adil bir devlet yaptı.
3. Okul sayısını artırdı. Aklı ve bilimi rehber edindi.
III. Mustafa…
Cahil bir adamdı. Ülkeyi müneccimlere danışarak yönetirdi.
Prusya girdiği bütün savaşları kazanınca, ”Her halde onun müneccimleri, benimkilerden daha iyi," diye düşünerek, Friedrich’ten üç müneccim rica etti. Kral, müneccim yerine akıl gönderdi
- “Benim üç müneccimim:
1. Güçlü bir ordu,
2. Güçlü bir ekonomi ve dolu bir hazine,
3. Tarih okuyarak günü anlayıp, geleceği öngörmek,” dedi.
Bizimki anlamadı tabi Kral’ın ne demek istediğini;
- “Kefere yardım etmek istememiş,” dedi. Hatta, “Batı bizi kıskanıyor” diye aklından geçirmiş bile olabilir.
O sırada, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi olan amcasını ziyaret için İstanbul’a gelen Baron de Tott ile tanıştı. Baron kurmay subaydı. Fırsatı kaçırmak istemedi bizimki ve Osmanlı ordusunu inceleyerek kendisine bir rapor vermesini rica etti.
İnceledi Baron ve dedi ki:
- “Silahlarınız çok eski, subaylarınız bilgisiz. Okula ihtiyacınız var.”
Yutmadı tabi Sultan;
-“Medreselerimiz ve orada çok bilgili büyük alimlerimiz var” diye karşılık verdi
Ve karar verdiler, beraberce medreselerimizdeki alimleri sınamaya. Sultan,
- “İstediğin adama istediğin soruyu sor” dedi.
Adam göklerden değil, yerden bir soru sordu.
- “Bir üçgenin iç açılarının toplamı kaç derecedir?”
Kimsede cevap yok. Sonunda Medrese Emini bir cevap vermek zorunda olduğunu hissederek,
-“Üçgenine göre değişir, Sultanım,” dedi.
Baron bunu Avrupa’da ilkokul öğrencilerinin bildiğini söyleyince, Sultan yeni okullar açılmasını kabul etti.
Bu arada, Çeşme Deniz Savaşı çıktı ve cahil subayların kumandasındaki Donanmada bir gemi dışında tümü Ruslar tarafından yakıldı. Kurtulan gemi Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın gemisiydi.
Bu facia üzerine, öncelikle bahriyeli subayların eğitilmesi için okul açıldı: Mühendishane-i Bahri Hümayun; yıl 1773. Bu tarih mühendis eğitiminin başlangıcı olduğu için İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de kuruluş tarihi olarak kabul edilir.
Bugün ülkemizde Prusya Kralının bahsettiği üç müneccimle kastettiği olgu, ne yazık ki yok.
Hala depremin bizim sınanmamız için gerçekleştiğini sananların çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Yıl 2024...
81 ilin Valisi İmam Hatip mezunu.
250 sene sonra müneccim devrine döndük hamdolsun.
BAKALIM, CEHALET BİZDEN DAHA NE KADAR İNTİKAM ALACAK?
(Yazı alıntıdır.)
7 notes · View notes
n0morehuman · 6 months
Text
Ne yazık etmişim meğer kendime. Benim dışımda da seni sevebilecek biri varken, ben nasıl bu konuda bu kadar başarısız olabilmişim? Sana rağmen; senin için kafasına sıkabilecek biri varken, ben nasıl kanmışım bu su götürmez yalana? Susma öyle, bir şey söyle. "Sevgi sıkıcı, ayrılık ise bir cinayettir" de ., "Bir ceset lazımdı bana, sen çıktın karşıma" de yeter ki susma. Yapacak bir şey yok, dönelim biraz da. Benim düşlerimdeki bitmeyen sarılmalarımıza, öpüşmelerimize, sevişmelerimize dönelim. oysa dönmek, yenilmektir şimdi biraz da... bütün galibiyetleri gözüm kapalı bırakmak demektir sana. çok fazla isteğim olmadı oysa ki benim; bir avuç dolusu sevgi, ağlanacak sıcak bir göğüs. Şimdi ise soytarılara özgü bir hüzünle oynatıyorum kalemimi. Bir ben ki, hiç kaldırmamış olmana rağmen; av misali, mızrağına koşan bir ben ki... sözleri kilitledim şimdi eski anı kutuma. Sen de oradasın. güzel ve sakin şiirlerin baş ucunda, her şeyden bi' habersin. Bir kurumuş gül kırgınlığı var kutumda. Güzel bir kadına aşk şarkısı söylüyorsun içeriden. Nasıl da unutmuşum kendi tiyatrolarımın kanunlarını; her hikayenin sonu, saçmalığın daniskasıdır. Ne aldanış... mutlulukla kendimi yan yana hayal etmek... ne aldanış
10 notes · View notes
Text
Bugün seninle aramda olan bağın hiç bir zaman kuvvetlenmeyeceğine tekrardan inandım baba. O içimdeki küçük kız çocuğu bunu ne kadar inkar etmek istese de gerçek bu. Hiç bir zaman seninle baba kız olamadık ve olamayacağız... Her gün senin beni sevdiğini en azından sevmek istediğine inandırdım, aslında kandırdım kendimi. Bir an önce bu evden gitmemi istiyorsun biliyorum, ki bunu zaten sen söylüyorsun. Unutamıyorum baba yüzüme haykırdığın nefretini, beni sevmemeni,ettiğin hakaret ve küfürleri... unutamıyorum! Elimden ağlamaktan göz yaşı dökmekten başka hiç bir şey gelmiyor. Şuan çalan şarkı da geçen söze bak; "
Ne böyle senle ne de sensiz
Yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı
Olmak imkansız hiç sebepsiz
Olmuyor baba.. olduramıyoruz. Senin bana karşı içinde anlamlandıramadığım bir nefretin, kinin var. İnsan evladından nefret edermi baba? İnsan çocuğunun gitmesi, evlenmesi için 4 gözle bekler mi baba? İnsan çocuğunun yüzüne nefretini haykırır mi baba? İnsan çocuğunun sevmez mi baba..? Madem sevmeyecektin neden benim de günahıma girip beni bu hayata getittirdin ki.... neden? Korkuyorum baba, eğer ilerde birine inanıp güvenirsem de aynı şeyleri tekrardan yaşayıp, çocuklarım da öyle büyür diye. Ben hala senin sevgine açım baba. Ne kadar değilim desem de sana karşı hala umudum var, hep bekliyorum, hep bekleyeceğim... Bir ara değiştiğini sanmıştım, güzel kandırmışşın bizi, doğru ya bir insan 7'sinde neyse 70'inde de odur, insanlar değişmez. Neyse....
17 notes · View notes
yalnzardc · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Konu : Kudüs'ün yeniden fethinde kadının rolu
Konuşmacı : Tağrid Saydawi
Günümüzde Kudüslü kadının rolünü iki merhalede toplaya biliriz. Siyasi ve toplumsal direniş.
Siyasi boyutu Alanlardaki eylemlere eş ve çocuklarını teşvik etmek.
Toplumsal boyutu ise 1. Mescidi aksada namaz kılmak. Bizler Cuma namazlarını da kadınlar olarak mescidi aksada kılıyoruz, sadece cuma değil diğer günlerde de namazları orada kılmaya gayret ediyoruz.
2. Mescidi aksada iftar yapmak. Sadece ramazanda değil diğer vakitlerde de oruç tuttuğumuzda iftarlığımızı alıp mescidi aksaya gidiyoruz hem yahudiler bundan hoşlanmıyor hemde çocuklarımıza ribatı öğretiyoruz.
3. İlim halkaları. Malesef ki bunu şuan işgal devleti yasakladı.
4. Ribat. İşgal zindanlarındaki kadınların %50 si Kudüslü kadınlardır. Bunların içinde anneler ve 16 yaşının altındaki genç kızlar da var.  Bu tutuklamaları Ribatın önüne geçmek için yapıyorlar.
kadınların diyer bir rolu ise esir ve şehid ailelerine destek olmak.
Fatıma bernavi Kudüste işgalden sonra tutuklanan ilk kadın.
(konuşma çeviri usulü olduğu için cümleler se devriklik olabilir)
Şunu da şahsi olarak söylemeden edemeyeceğim ki Filistin bilhassa şuan gündemimizde olmasına rağmen bu gibi ders yada programlara bu denli katılımın olmayışı Filistinli konuşmacı hanımın karşısında o boş salonda duruyor olmak beni oldukça utandırdı. İlk defa bir programda seyirci olarak azlığımızdan utandım, Fatih gibi bir yerde yazık ne diyelim
18 notes · View notes
bbellium · 7 months
Text
bazı günler restoranı aşevi gibi gelen müşterileri de bi kap sıcak yemeğe muhtaç garibanlar gibi hayal ediyorum öyle tahammül etmek daha kolay oluyor abuk subuk agresif hareketleri var ama çünkü karnı aç üşümüş sokakta garip yazık diye kızamıyorum benim mentalim için de iyi böyle düşünmek hem küfür de kullanmıyorum böylece
11 notes · View notes
name-ihumayun · 8 months
Text
Tumblr media
Bakınız bu resme,,, Biraz ferasetli olunuz...! ! !
Müslümanlar ferasetli olur...
Ülkemizde çok hain var...
Bakın bu resmi YouTube’dan alıntı yaptım...
Sol aşağıdaki kişi Vehhâbi bir tekfircidir...!
Aynen bu Ramazan (hoca!) gibi bir işçidir...!
ebu Hanzala'yı övüyor ve bu sözde Diyarbakırlı Ramazan (hoca!)yı da övüyor...
Diyor ki; Bakın bu resime Ramazan (hoca!) parasız birisiydi,,,
Elbisesine Ceketine bakın,, Fakir birisiydi,,,
Kendileri itiraf ediyorlar...
Ben de buna dikkat çekmek istedim...
- Parasız birisi,, İstanbul gibi pahalı bir şehirde,, nasıl gidip dükkan kiralar...?
- Sermayeyi nereden buldu...?
- Bir anda zengin mi oldu, Oraya niye gidip dükkan açtı...?
- Diyarbakırlı birisi Diyarbakır’da kalır,,, Neden Ramazan (hoca!) İstanbul Fatih’te İsmailağa Cemaati’nin-tarikat ehlinin, çok olduğu bir bölgede bir çay ocağı açıyor...?
- Bu size şüpheli gelmiyor mu...?
Bu tam dış istihbarat feto oyunudur işidçilerin oyunu,, işçidçiler, zaten lanetli yehudilere hizmet ediyorlar,, parayı onlar verdiler,, ona git dediler ki sen git orada Tebliğini yap... Amaçları onu orada infaz etmek, suçu sonradan tarikat ehliinin üzerine atmak... Neden tarikat ehli ile uğraşıyorlar, çünkü, 15 Temmuz’da sokağa inen, darbecileri geriye püskürten, tarikat ehlidir... Görmediniz mi, bir hacı amca derviş kılıklı tarikat elbisesi ile dolaşan hacı amca Kurşunlar arasında yürümesine rağmen ona bir kurşun dahi isabet etmemişti...
Cuma Namazına gelenlerden veya bu sözde Ramazan (hoca!) gibi tiplerden korkmuyorlar,,, tarikat ehli Müslümanlardan korkuyorlar... Çünkü, onlar İslam’ı yaşıyorlar,, onun için tarikat ehline saldırıyorlar, anlamıyor musunuz...? Bu tam bir dış istihbarat oyunudur... Katil yakalandı,, çok suç kaydı var,, ve uyuşturucu madde bağımlısıdır... Her şey açık ve net...
Biz size bunu söylüyoruz...
Namaz kılışı şekline bakın aynen Vehhâbi gibi kılıyor...
Diyarbakır’da kalırkene, bu sözde Ramazan (hoca!), hiç Camide Namaz kılmıyormuş... Kimse onu Camii'de Namaz kılarken görmemiş... Cuma Namazına dahi katılmamış... Halbuki Cuma Namazı emirdir... 3 defa Cuma namazına gitmeyen münafıklar listesine yazılır... Bu nasıl bir hoca...? Ferâsetli Müslüman hocanın yüzünde nur görünür... Ben adamın yüzünde nur göremiyorum... Yazık; Bir meczuptu,,, Aklî dengesi yerinde değildi...
Onu kullandılar, infaz ettiler...
Tarikat ehli Müslümanları ve Hükümeti zora sokmak için...
Bakın YouTube/sosyal medyaya,, hep işidçilere fetoculara gündoğdu...
Tarikat ehline saldırıyorlar...
Tarikat ehli Türkiye’nin belkemiğidir...
Evliyalar Türkiye’nin direkleridir...
Sâdece tarikat ehlinden korkuyorlar...
Siz zannediyor musunuz normal Müslümandan korkuyorlar,!
KORKMUYORLAR...!!!
Gürkan Kaya
16 notes · View notes
sevdambeyzamaait · 6 months
Text
Saat 01:31 (yine uykusuz kalıyorum senin yüzünden, iki saatden beri buraya birşeyler ekliyorum)
Herşeyi geri alıyorum. Bırakamıyorum... Ben seni halendaha çok seviyorum, kalbimdeki olanı nasıl birakiyim? Kalpsiz yaşanmıyor ki. Sana sarılmak istiyorum, seninle gülmek istiyorum, seninle gezmek istiyorum, seni istiyorum! Beni delirtme, artık yeter dört ay oldu. Beni seviyorsun, bende seni. Ne konuşuyorsun benim hakkında arkadaslarlan heee, anlatsana bana beni ne kadar sevdigini. Arkadaşlara değil, bana anlattttt. "Bizden olmuyor, imkansız, meh meh meh" dinlemek istemiyorum artık. Hadi bahçende nişanımızı yapalım, Medine'de de nikahımızı. Junge du machst mich verrückt, ich hab seit September letzten Jahres kein richtigen Kontakt mehr mit dir!! Artık harbiden yeto yetooooo. Gel beraber mutlu olalım. Ich will so unglaublich sehr mit dir sein, boahhhhhhhhhhhhh delircemmm ama. Şuan öyle böyle değil, aşırı aşka geldim. Seni ne kadar sevdiğimi söylemek istiyorum, ilk gecemizin hayalini yine anlatmak istiyorum. Updatetim var. Ve tabiikide o hayali yaşamak istiyorum. Baksana ya, halendaha seviyoruz bir birimizi, bu nasıl bir iş??? Seit Septemberrrrrrrrrrrrrr, das sind siebennnnnn Monateeeee. Wir haben mehr Kontaktabbruch als Kontakt mittlerweile alter. Sinirleniyorum baya şuan. Bence dieser Kontaktabbruch hat uns genug Lehren gezeigt. Daha fazla lernene gerek yok. Severek ayrılmak ne demek ya. Böyle birşey mi olur???? Wir leben in 2024. Meryeme yazık oluyor hem. Wir gründen eine eigene schöne und glückliche Familie inşâallah. "Yok Enes olmuyor, kabullen artık" tövbe estağfurullah, kabul etmiyorum lennnnn. E T M I Y O R U M! Bide 19 yaşındaki Doğanı tavsiye ediliyor. Tövbe tövbe tövbeeeeeeeeeeeee. Çocuğun hakkına girmek istemediğim için birşey söylemiyorum, ama çocuk lan. Beni daha fazla delirtme, hadi evlenelim artık. Düşünsene wie Happy wir wären wenn es zwischen uns klappt. Bu günleri hatırlarız, du würdest mich auslachen weil ich immer so emotional wurde. Izin veriyorum, auslachen edebilirsin, yeter ki beraber oluyoruz. Yoksa beni başkasıyla mi görmek istiyorsun???? Madem ki için aciyor beni başkasıyla görmeni, ozaman görme, kendinle beni gör. El ele gezelim. Ich weiß doch, dass du mich immer noch willst. Bir gün kararını değiştireceğini düşünüyorsun in deinen tiefen Innern. Kontağımız yok, aber ich weiß was bei dir im Herzen abgeht. Willst du wirklich, dass ich dich aufgebe? Willst du, dass ich mit einer anderen zusammen komme? Ich war so kurz davor, dich wirklich für immer loszulassen ya. Bunu bana yaptirma. Eğer gerçekten birakmami ve başkasını sevmemi istiyorsan, ok. Aber ich weiß, dass du es nicht willst. JUNGE ICH WERDE VERRÜCKT!!! TÖVBE ESTAĞFURULLAH. HALENDAHA REELER SPEICHERN EDIYORUM BIR GÜN SANA YOLLARIM DIYE. ÖĞRETMENLIK NASIL GEÇIYOR, ONU BILE SORAMIYORUM SANA. HAYATIN NASIL GEÇIYOR BILMIYORUM. HIC BIRSEY BILMIYORUM. ARTIK YETER. Weißt du noch unser erstes Treffen? Das war soooo schön. Ich habe immer noch mein Geschenk aus Bosnien und mein Brief für dich hier rum liegen. Çöpe mi atayim? Natürlich nicht. Sana vermem lazim. Junge abow bide o Zehra ablayla yasadigimiz. Voll die romance story haben wir, gerçekten. Bunları baskalarla yasamayiz. Hep Liebesfilm gibi bir aşk hikayesi istedin, işte al sana aşk hikaye. Happy End ama gerekiyor. Artık gel lütfen. Dayanamiyorummmmmmmmm. Ich brauche dich. Harbiden ich brauche dich. Şaka yapmıyorum, ich brauche dich so sehrrrrr. Du hast mir so gut getan. Çok masum hayaller kurdum seninle. El ele gezmek, gezerken sen benim koluma böyle sarılıyorsun, seni güzel çiçeklerlen hediyeleşmek istiyorum, saatlerce gözüne bakmak istiyorum, saçını taramak istiyorum bile ya, gecenin ortasında çiğ köfte almak istiyorum seninle, veya aciktigimizda gecenin ortasında bir yere gidip yemek yiyoruz (zaten hep acikiyorduk ya gecenin ortasında), veya seninle Roadtrip yapıp saatlerce araba sürmek istiyorum, seninle şarkı söylemek istiyorum, seninle (evimizde veya kimse olmadığı yerlerde) dans etmek istiyorum, seninle Wrestling yapmak istiyorum, okadar basit ama benim için çok özel hayallerim var kiiiiii. Einfach alles ist schön, solange es mit dir ist.
Ich will so sehr mit dir wieder telefonieren, wirklich. Ne özledim be seninle gülerek konuşmayı. Konuşalım yine ya, çok istiyorum. Kalbim acıyor sensiz...
Beni başkasıyla bırakma lütfen...
6 notes · View notes
aynodndr · 2 months
Text
Babaannem derdi ki:
"Sevgi bir rızıktır, kıymetini bilene...
Doyulmaz bir azıktır idare edebilene...
Tuttuğun ne kerpeten olsun, ne mengene...
Ömür dediğin
yuvarlasan alt tarafı sittinsene...
Seven yakını görür kızım,
uzağa kör...
Sevildiğinin kıymetini bil ,
sevilmediğini ne an, ne gör...
Nimetin tadı, bilen damağa ziyafet...
Seven sevilene, sevilen sevene zerafet...
Çarçur etmek kolay, acısı sana...
Buldumcuk değilse,
gönül yordamı her yolu dener...
Neden taşıyasın koca bir külfet?
Yazık değil mi emeği yoğurana?
MERAL DEMİR
#Yeliz
4 notes · View notes