#yaşam hakkı
Explore tagged Tumblr posts
Text
” Zalimin zulmüne karşı çıkmamak
Mazluma yapılacak en büyük kötülüktür..” ( İmam Hüseyin)



#İmam Hüseyin#katliamasesizkalma#katliama hayır#yaşam hakkı#farkındalık#insan olmak#yaşam#sokakhayvanlariniunutma#sokakhayvanlarısahipsizdeğil#sokak hayvanları#susma#ortak olma#yasayıgeriçek#akparti#allah belanızı versin
10 notes
·
View notes
Text

Yıllardır dinleyen yok ama yine de söylüyoruz! Hayvana şiddet kişilik bozukluğunun habercisi! Hayvan öldüren elbette sonra insan da öldürür! Hayvana şiddet insana şiddetin ön habercisidir! Seri katillerin tamamı önce hayvan öldürmüştür!
#MügeAnlı #HayvanaŞiddet #HayvanaŞideteHayır #HayvanaŞiddetSuçtur #HayvanaŞiddeteHapis #HayvanaŞiddetiReddet #HayvanaŞiddetDevamEdiyor
#hayvana şiddet#hayvan hakları#hayvan sevgisi#hayvan#hayvanlar#hayvanlara#hayvansever#yaşam hakkı#müge anlı
3 notes
·
View notes
Text
SADECE KADINLARIN DEĞİL TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI OLAN HERKESİN İZLEMESİ GEREKEN 6284 SAYILI KANUNUN ÖNEMİNİ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULAYAN VE ANLAMAMIZA KATKI SAĞLAYAN BİR PROGRAM,İZLEYİN İZLETTİRİN
youtube
#türkiye#türkiyedekatliamvar#türkiyede kadın olmak#kadınaveçocuğadokunma#kadın cinayetleri#kadına şiddet#kadın#çocuk istismarı#cinsel taciz#cinsel şiddet#6284üuygula#istanbul sözleşmesi yaşatır#my post#hurdahas-blog#postlarim#yaşamak istiyoruz#çocuklara dokunma#kadınlara ve çocuklara dokunma#yaşam hakkı#yaşamak hakkımız#yaşamak istiyorum#kadinavecocugadokunma#cocuklara dokunma#6284 sayılı kanun yaşatır#ölümün kıyısı#ölmek istemiyoruz#ölmek istemiyorum#güvende olmak istiyoruz#kız çocukları
3 notes
·
View notes
Text
Yurtta Sulh Cihanda...

Sanrılardan ırak, sancısız, bir tek günü normal olagelen bir ülke artık çok gerilerde kalmış bir mesele. Durup dinlenmeden var edilmiş tahakkümün sınırlarında, muktedir yoluna bir biçimde devam ederken, alttakilerin hayatlarının mahvedilmesine zerre umursamadığı, bu sahada her gün yeniden biçimlendiriliyor. Yaşam gailesi alt üst edilirken, alta, dibe doğru itilmiş olanların hayatlarının pejmürdeliğe rehineliği / çürümenin en afaki tonlarında hiç olmadığı kadar açık sınamalara esareti belirgin kılınıyor. Altta yer alanlar, sırtlarını dayı, emmilerine dayamayan, kimsesi olmayanlar, üstü kalabalık ya da makamı mevkisi asla ve kata mümkün olmayacak korunaksız / öteki sanılanlar için her şey / her anlamda her gün bir kere daha doğrudan cürmün kılınıyor. Sanrılardan ırak, sancılara rehin edilmemiş tek ama tek bir iyisi / olağan hali kalmamış bir menzil tek tek ince ince işlenerek güncelliğini var ediyor. Yönelimini mutlak çürümeden el alarak güncelleyen bir menzilde hiçbir yara, hiçbir azap tükenmiyor. Her durumda muktedirin var ettiği hamlelerle birlikte sancılar bir menzildeki gündelik sınamanın bir parçası kılınıyor, gerisi hep bilindik hikaye, arkası hep daha ağır etaplar, hengame ve kaos.
İç kıyıcı olagelen tahayyüllerin hakikate dönüştürüldüğü zemin bir gerçekliğe kavuşuyor işte bir kere daha. Hayatın ehven ile olagelen ayırtına bir türlü uyulmayan, kuralların tüm nizamın her gün baş aşağı edildiği bir zeminde normalin çürümeye tekabül ettiği bir halin ortağı kılınıyor insan, insanlar, insanlık. Sınırın içinde kullanılagelen bir imgelem olarak hiç aralıksız anılan demokrasi, adalet, eşitlik ve bugünlerin en moda tabiri kılınan barışma edimlerinin altları hep birlikte muktedir eliyle oyuluyor. Başka bir ihtimal, bambaşka birer tahayyül, dosdoğru yepyeni bir menzil ve istikamet biçimlendirilirken hemen her an, her gün bambaşka nutuklarda içteki sarmal daraltılıyor. Yaşam aksiyonunun kuşatılması bir anlık kılınıyor. Demokrasi yüceltimi yapılırken “tahakküme esaretin” ön gösterimine devam olunuyor. Adalet denilirken güdümlü / kontrollü yargının ağına sırada kimler her ne şekilde düşürülür bunlara dair hamleler yapılıyor. Eşitlik ve hakkaniyet diye çıkagelir dururken muktedir o kavramların boşaltıldığı, kendisine yakın duranlar dışındaki kimseleri kapsamadığını örnekleyen hamleler var ediliyor. Nasıl tek bir iyi günü kalsın ki şu sahnenin...
Barışma tahayyülünün bıçak sırtı konulduğu bir zeminde hakikate sıra ne zaman gelecek mefhumunun boşa düşürüldüğü bir zeminde huzur ve güven içerisinde müreffeh günlerin masalı sahiden de boş laf değil midir? Kırk sekiz senedir aşağı yukarı hemen hemen her bir parametresi onlarca insanın canına mal olmuş, bazen düşük yoğunluklu savaş kimi hal ve gidişatta kelimenin tam anlamıyla tehcir ve kırıma evrilmiş olagelen düşmanlara karşı mücadele tahayyülünün sonu gelmiş midir? Kimdi misal ol düşman hiç sorgulanabildi mi bu sahnede? Zor ve oldukça engebeli bir zeminde hiçbir şeyin garantisinin en başta da hiç ama hiçbir insanın canının ehemmiyetinin / değerinin bildirilmediği bir zeminde barışmak nasıl söz konusu edilecektir, nerede, ne zaman? Masaları devirmekte, müjdeler verilirken bir yandan sınırları daha da belirgin bir mahvetme retoriği üstünde çalışmakta, hiç olmadı sözünü savunanları tutsak ettiği harcanmış olagelen onca barış müzakereleri / süreçler vb. varken nasıl bir istikamet sanrılarından arınmış, normal bir tek iyi günü var edecektir ki. Düşünüyor musunuz?
Bianet’ten aktaralım: “Suriye’de yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri, Lazkiye kırsalında eski Suriye ordusu unsurları ile yaşanan çatışmaların ardından, bölgede yaşayan Alevilere yönelik intikam saldırıları başlattı.
Ülkenin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetleri ile Hama kırsalındaki saldırılarda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 340 sivil hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklar, sayının 1000’i aşabileceğini belirtiyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri ve beraberindeki milisler tarafından ‘mezhepçi saiklerle’ gerçekleştirilen katliamları, ‘savaş suçu’ olarak nitelendirdi ve bu suçları işleyenler için herhangi bir hukuki caydırıcılık bulunmadığını belirtti.
Suriye’de yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri, Lazkiye kırsalında eski Suriye ordusu unsurları ile yaşanan çatışmaların ardından, bölgede yaşayan Alevilere yönelik intikam saldırıları başlattı.
Ülkenin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetleri ile Hama kırsalındaki saldırılarda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 340 sivil hayatını kaybetti. Bağımsız kaynaklar, sayının 1000’i aşabileceğini belirtiyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri ve beraberindeki milisler tarafından ‘mezhepçi saiklerle’ gerçekleştirilen katliamları, ‘savaş suçu’ olarak nitelendirdi ve bu suçları işleyenler için herhangi bir hukuki caydırıcılık bulunmadığını belirtti.
SOHR verilerine göre, operasyonun ilk gününde tespit edilen katliamlar şöyle:
Baniyas (Tartus kırsalı): 10’u kadın, 5’i çocuk olmak üzere 60 sivil infaz edildi.
Duveyr Baabda - Beyt Ana (Ceble/Lazkiye kırsalı): 7 sivil infaz edildi.
El-Şir köyü (Lazkiye kırsalı): 24 sivil toplu infaz edildi.
El-Muhtariye köyü (El-Haffa bölgesi/Lazkiye): 38 sivil infaz edildi.
El-Haffa ilçesi (Lazkiye): 7 sivil infaz edildi.
Yahmur (Tartus kırsalı): 2 genç infaz edildi.
Selhab (Hama kırsalı): Şeyh Şaban Mansur ve oğlu, evlerinden alındıktan sonra infaz edildi.
Karfis köyü (Lazkiye): 22 sivil, köydeki evlere yönelik saldırı sırasında öldürüldü.
SOHR’un, 8 Mart Cumartesi günü sabah saatlerinde yaptığı belgelemelere göre, Lazkiye, Tartus ve Hama vilayetlerinde 178 sivil infaz edildi.
Baniyas ve çevresinde 12 sivil öldürüldü: Harisun Köprüsü bölgesinde 6 kişi, Kasur Mahallesi’nde 3 kişi, Deyr Beşel köyünde 3 kişi.
Ceble ve çevresinde 116 sivil öldürüldü: Beyt Luho köyünde 13 kişi, Hammam Vasil köyünde 6 kişi, Beluze köyünde 4 kişi, Kabiye Fariş köyünde 1 kişi, Hanadi köyünde 6 kişi, Ceble ilçesinde 4 kişi, Ceble Köprüsü yakınında 3 kişi, Sanuber köyünde 50 kişi, Şerife köyünde 22 kişi, El-Haffa bölgesinde 7 kişi.
Suriye sahilindeki çeşitli bölgelerde 19 sivil öldürüldü.
Hama kırsalında 31 sivil öldürüldü: Tuvaym köyünde katliamda, öldürülenlerin 9’u çocuk, 4’ü kadın.
Abdurrahman: “Ölü sayısı 1000’i aşabilir”
“Her saat yeni bir katliam keşfediyoruz,” diyen Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman, şu ana kadar Alevi topluluğuna mensup 340 sivilin ölümünü belgelediklerini, bu sayının 1000’i aşabileceğini belirtti; “Siviller, sahil bölgesine sevk edilen silahlı gruplar tarafından doğrudan ateş açılarak öldürüldü.”
Abdurrahman, Alevilere yönelik infazların sürdüğünü belirterek şunları kaydetti:
“Şu ana kadar 340 Alevi sivil infaz edildi ve bu sayı daha da artabilir. Aralarında kadın ve çocuklar da var. Bu katliamları gerçekleştiren herkes hesap vermeli.
“Biz, Esad yanlısı milislerin (Şebbiha) ihlallerini korumuyoruz. Ancak, Beşar Esad da dahil, Suriye halkına yönelik katliamları gerçekleştiren herkes yargılanmalı.
“Irak, Lübnan ve Rusya’ya kaçanlar iade edilmeli ve Suriye halkının katledilmesine katkıda bulunan herkes adalete teslim edilmelidir.”
“Suriye, tüm Suriyelilerindir”
Sahil bölgesindeki olayların, 6 Mart Perşembe günü Ceble kırsalındaki Beyt Ana köyünde başladığını ve giderek yayıldığını hatırlatan Abdurrahman, “Biz, teröre ve rejim kalıntılarına karşı Şam yönetimini destekliyoruz, ancak sivillerin öldürülmesine de karşıyız” dedi.
Abdurrahman, bugün Alevilere yönelik yaşanan saldırıların ileride Kürtlere de yönelmesinde endişe ettiğini belirterek şöyle konuştu:
“Nasıl ki Aleviler Esad yanlısı oldukları gerekçesiyle hedef alınıyorsa, Kürtler de PKK’yle ilişkilendiriliyor. Sosyal medyada ve sahada Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) yönelik bir saldırı dalgası var. Şam yönetimi şunu anlamalıdır ki Suriye, tüm Suriyelilere aittir. Alevilere, Kürtlere ve Suriye’deki tüm topluluklara yönelik herhangi bir soykırımın yaşanmasını istemiyoruz.”
Ne olmuştu?
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Esad ailesinin 53 yıllık yönetimi ve Baas Partisi’nin 61 yıllık hâkimiyetinin sona ermesinin ardından, Alevi ve Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde sivillere yönelik saldırılar ve cinayetler artış gösterdi.
Ülke nüfusunun %10-13’ünü (yaklaşık 2 ila 3 milyon kişiyi) oluşturan Aleviler, ülkenin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde yoğun olarak yaşıyor. Ayrıca, Humus ve Hama vilayetleri ile başkent Şam’ın bazı bölgeleri de önemli Alevi nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
Artan saldırılar ve HTŞ öncülüğünde başlatılan “güvenlik operasyonları,” bölge halkının güvenliği üzerinde ciddi bir tehdit oluştururken, Alevi toplumu, bu saldırıların durdurulması ve bölgedeki güvenliğin sağlanması için yetkililere acil çağrıda bulunuyor.
Son olarak, Suriye’de yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri, Lazkiye kırsalında eski Suriye ordusu unsurları ile 6 Mart’ta yaşanan çatışmaların ardından, bölgede yaşayan Alevilere yönelik intikam saldırıları başlattı.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) verilerine göre, yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri ile eski Suriye ordusu unsurları arasındaki çatışmalarda, her iki taraftan toplam 200’den fazla kişi hayatını kaybetti.”
Sanrılara rehin olmayan, sınırın içindeki vahim tablonun sınırın ötesinde nasıl da bizim iyi çocuklar diye sahip çıkılan temsillerin var ettiği her şey konuyu biraz daha açıklamıyor mudur? Bir asırdır demokratikleşme iddiasını her defasında içinde / benliğinin sınırlarında yaşayagelmiş halkların yaşam haklarını altüst etmek için bir vesile kılanların suna geldiği perspektifi, içten örtük, sınırın dışında ise kurulan nizami çetelerle birlikte Suriye sahanlığında var eden bir cenahın memleket gibi bir derdi söz konusu mu, bahsi edilebilir mi? Saray soytarısı bir köşe kadısının şu tahayyülleri sıralayabildiği oldukça açık bir biçimde Alevi katliamlarını onadığı, savunduğu bir zeminde mutlak barış, kalıcı insan hakları, dışta ve içte insani olanın öncelendiği bir müştereklik sahiden de var edilebilir mi? HTŞ yönetimine bağlı güçlerin saldırılarını İsmail Kılıçarslan, "Nusayriler, dini inançları bakımından değil, emperyalizme yaptıkları köpekliğin bir sonucu olarak hala Suriye’de sivil insan öldürecek kadar alçak oldukları için gebertiliyorlar. Başka bir şey değil" diyerek savunur.
Ama işte Özgür Özel, bir kez bile Suriye’nin onurlu halkının yanında durmaya tenezzül etmiyor. Varsa yoksa “Alevilere saldırı” zagonu. Halbuki Nusayri teröristlerin, şebbiha köpeklerin Suriye’de an itibariyle yapmaya çalıştıkları şey, Suriye’de İsrail’e alan açmaya çalışmak. Parayı da, silahı da İran’dan alıyorlar ve Suriye’nin nizam, düzen, istikrar bulmaması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.” diye bildirir. Kanaatten çok efendisi olagelen temsillere selam durduğu, asırlık yaraları bulunan bir coğrafyada bir kere daha en kestirmeden ölümleri kutsayan / onları normalleştiren bir bakışı bildirir. Bu mudur bu hallerle mi yurtta sulh, cihanda sulh.
Sosyal medyaya düşmüş olagelen, kimi yayınlarda da açıkça itiraf edilmiş bir dizgi / anlatı da karşımıza çıktığında o sulhun nasıl bir yıkımı var ettiği az çok kesinleştirilecek, meselin korkunç yüzeyi daha da net anlaşılacaktır; “HTŞ Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamları ilk kez kabul etti, SMO’ya bağlı Hamza Tümeni ve Süleyman Şah Tugayının bu katliamları yapan ana unsurlar olduğunu açıkladı.” Hayatları mahvetme tahayyülünü sınırsız bir biçimde destekleyerek nasıl bir sulha varılacaktır. Tümüyle kesin, kati bir biçimde ötekisi hedef kılınarak, devrik olanın yerine ikame edilmiş olagelen bariz kötülüğün arkasını toplayarak bu ülke hiçbir iyi güne varabilir mi? Sanılanın ötesine geçmiş olagelen bir mahvetme retoriğine inatla arka çıkarak içeride barışı tesis edeceğini öne süren bir aklın var ettiği, işgal ettiği bölgelerden başlayarak Suriye’de söz sahibi olmaya devam olduğu bir coğrafyada, terörün kökünü beslemekten ne zaman vazgeçilecektir. Tümüyle, herkesi bu coğrafyada yaşayaduran her kimliği her an kendisine düşman bilebilecek bir aklın karşısında hayatın ehemmiyeti onca açmazları aşma iradesini savunmaya önem ne zaman verilecektir, ne ara. Ötekinin hayat hakkının bunca açık / nobran bir biçimde yok edilmesinin savunulabildiği bir zeminde, yönetim katı ayrı, ekranlar ayrı, sokak apayrı yalanları öne sürerken, o söylenen yalanlara inanıp yepyeni yıkımları arzu ettiğini deklare ederken, cürmün peşinde fanatiklik var edilirken sulh nedir, kimi kapsar, nerelere tekabül eder. Yolun sonu nereyedir...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2025
Görsel: Şam – Mezzeh Mahallesinden – Anwar AMRO – AFP – RFI
Meramda Paylaşılan Haber
SOHR: Suriye’de En Az 340 Sivil Öldürüldü, Sayı 1000’i Aşabilir - Bianet https://bianet.org/haber/sohr-suriyede-en-az-340-sivil-olduruldu-sayi-1000i-asabilir-305245
#meram#arzihal#durum tahayyülü#çökertme#barışmak#insan101#suriye#aleviler#yaşam hakkı#kötülük sarmalı#karanlık çağ#düzen#ortadoğu#çürüme#biyopolitika#htş#terör nedir?#yıldırı#tehdit#tahakküm#tehcir#katliamcılık#t.c.#eksikli meram#kötülükler#güncel#insani erdem#müştereklerimiz#barışa ne oldu?
1 note
·
View note
Text
Özgür Özel, Beşiktaş'ta Teröre ve Şiddete Karşı Miting Düzenledi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün İstanbul Beşiktaş’taki Barbaros Meydanı’nda “Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı Mitingi”ni gerçekleştirdi. Geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen mitinge katılım oldukça yoğun oldu. Destek amacıyla mitinge katılan yurttaşlar, “Yandaş yargı istemiyoruz”, “Yaşam istiyoruz”, “Can dostlarımızla değil canilerle mücadele edin” yazılı dövizler…
#Özgür Özel#Abdullah Öcalan#Şiddet#Beşiktaş#chp#Cumhur İttifakı#güvenlik#Kürt sorunu#kadın cinayetleri#miting#terör#yaşam hakkı
0 notes
Text
Bursa'da Heimlich Manevrası ile Yaşlı Adamın Hayatı Kurtarıldı
Bursa’da Hayat Kurtaran Anlar Bursa’nın Gürsu ilçesinde, bir kaynak işçisi olan İsmail Hakkı Arslan, iş çıkışı gittiği kahvede yaşlı bir adamın yemek yerken nefessiz kaldığını fark etti. O an, haberlerden izlediği Heimlich manevrası aklına geldi ve hemen müdahale etti. Olay, akşam saatlerinde gerçekleşti. Arslan, mahalledeki kahveye giderek çay içmek istedi. Kahveye girdiğinde, 77 yaşındaki…
#Bursa#cesaret#Heimlich manevrası#Hüseyin Dinç#İsmail Hakkı Arslan#Kahve#Mahalle#Olay#sağlık durumu#yaşam kurtarma
0 notes
Text
İç Giyimcin (2)

İç giyim, hem estetik hem de rahatlık açısından kadınların gardıroplarında önemli bir yer tutar. https://www.icgiyimcin.com, şıklığı ve konforu bir araya getiren geniş iç çamaşırı koleksiyonu ile göz dolduruyor. Her zevke hitap eden sütyen modelleri, farklı stilleri ile kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Ayrıca, bralet takımlarıyla modern ve zarif bir görünüm elde etmek mümkünken, kaliteli sütyen takımları ise her anınıza uyum sağlamayı amaçlıyor.
Kadın İç Çamaşırı
Kadın iç çamaşırı, her kadının dolabının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hem konfor hem de şıklığı bir arada sunan farklı sütyen modelleri ile kendinizi özel hissetmeniz mümkün. İcgiyimcin, geniş sütyen yelpazesiyle her bedene, her tarza uygun seçenekler sunuyor.
Bralet takımlar, kısa sürede popülerlik kazanan, hem rahat hem de şık tasarımlarıyla iç çamaşırı modasında yeni bir soluk getiriyor. Feminen detaylar ve kaliteli kumaşlar ile tasarlanan bu özel takımlar, hem günlük kullanım hem de özel günler için idealdir.
Sütyen takımı seçenekleri ile de kombinlerinizi tamamlayabilirsiniz. Hem zarif hem de işlevsel tasarımıyla bu takımlar, kadınların hayatını kolaylaştırıyor. İcgiyimcin’de bulabileceğiniz çeşitli renk ve model seçenekleri ile tarzınızı yansıtın.
İç çamaşırınızı seçerken konfor önceliğinizse, İcgiyimcin’in sunduğu kaliteli kumaşlarla üretilen kadın iç çamaşırlarını mutlaka göz önünde bulundurmalısınız. Şıklık ve rahatlık arasında mükemmel dengeyi sağlama fırsatını kaçırmayın!
Siz de kadın iç çamaşırı koleksiyonumuzu keşfedin ve hayatınıza konfor katın. Unutmayın, her kadının kendini özel hissetmeye hakkı var!
Sütyen Modelleri
Kadın iç çamaşırı dünyasında sütyen modelleri, her kadının stiline ve konforuna uygun mükemmel seçenekler sunar. Bu nedenle, doğru sütyen seçimi, hem günlük hayatta hem de özel günlerde kendinizi güvende hissetmenizi sağlar. İcgiyimcin’in sunduğu geniş ürün yelpazesiyle, tüm ihtiyaçlarınıza cevap veren sütyen modellerini keşfedin.
Özel kumaşları, rahat kesimleri ve şık tasarımlarıyla öne çıkan sütyen modellerimiz arasında, bralet takımlar da bulunmaktadır. Bu modeller, zarafeti ve rahatlığı bir arada isteyen kadınlar için ideal bir tercih. Ayrıca, sütyen modelleri alarak, hem görünüm hem de uyum açısından alışverişinizi tamamlamış olursunuz.
Destekleyici Modeller: Hem günlük hem de özel günlerde kullanım için uygun.
Şık Tasarımlar: Farklı renk ve dantel detayları ile göz alıcı kombinler yaratın.
Rahat Kumaşlar: Hem cildinizi korur hem de gün boyu konfor sağlar.
Unutmayın, doğru sütyen seçimi sadece görünüm değil, aynı zamanda konfor ve destek açısından da büyük önem taşır. İcgiyimcin’nin kadın iç çamaşırı koleksiyonuna göz atın ve kendinizi şımartın. Şimdi alışveriş yapmanın tam zamanı!
Bralet Takım
Bralet takımlar, şıklığı ve rahatlığı bir arada sunarak kadın iç çamaşırı koleksiyonunuzun vazgeçilmez bir parçası olmaya aday. Yumuşak dokuya sahip olan braletler, hem günlük kullanımda hem de özel anlarda kendinizi rahat hissetmenizi sağlar. Teslim ettiği enfes destekle birlikte stil sahibi görünüm sunarak, her kadının gardırobuna zarif bir dokunuş katar.
Bralet takım, çeşitli renk ve desen seçenekleriyle tarzınıza uygun kombinler oluşturmanızı sağlar. Dantel detayları ve şık kesimleriyle dikkat çeken bu modeller, aynı zamanda sütyen takımı koleksiyonunuzla mükemmel uyum sağlar. Hem zarif hem de konforlu bir tasarım arayan kadınlar için ideal bir seçimdir.
Öne Çıkan Özellikleri
Rahat ve hafif yapısı
Estetik dantel detaylar
Farklı renk seçenekleri
Stildeki çeşitlilik ile her kıyafete uyum sağlar
Kadın iç çamaşırı ürünleri arasında özel bir yere sahip olan bralet takımlar, şıklığınızı ve rahatlığınızı bir arada sunarak yaşam tarzınıza hitap eder. Kendinizi özel hissetmek ve her anınızı daha keyifli hale getirmek için hemen bralet takımlarını keşfedin ve şıklığı üzerinizde taşıyın!
Sütyen Takımı
Sütyen takımları, modern kadınların iç giyim koleksiyonlarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hem şıklığı hem de konforu bir arada sunarak, günün her anında kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olur.
İcgiyimcin’in sunduğu kadın iç çamaşırı koleksiyonunda yer alan sütyen takımları, farklı tarz ve renk seçenekleriyle her zevke hitap eder. İster günlük kullanım için tercihiniz olsun, ister özel anlar için şıklığınızı tamamlamak amacıyla, her ihtiyaca uygun modeller bulmak mümkün.
Bralet takım ile birlikte sunulan sütyen takımları, rahatlığı ön planda tutarak, vücut hatlarınızı nazikçe sarar ve zarif bir görünüm sağlar. İç çamaşırınızı seçerken yalnızca estetik değil, aynı zamanda fonksiyonelliği de göz önünde bulundurmalısınız.
İcgiyimcin, kaliteli kumaş ve işçilik ile üretilen sütyen takım, hem günlük hayatta hem de özel günlerde kendinizi özel hissetmenizi sağlar. Şimdi, tarzınıza uygun olan sütyen takımını seçerek iç giyimdeki şıklığınızı tamamlayın!
Mega+
864 notes
·
View notes
Text
Yaşam hakkı,tüm canlılar için kutsaldır...

686 notes
·
View notes
Text

Kaldı ki, yaşam bu kadar kısayken...
Ve her şey avucumuzun içinden kayıp giderken,
Mutluluk hepimizin hakkı olmalı...
Hepimizin!
Cesare Pavese
#sunsets#sunset#sundown#sun#sky#clouds#cloud#red sky#sea#ocean#waves#beach#black clouds#pics#art#landscape#scenery#nature#travel#amazing#aesthetic#beautiful photo#traveling#landscape photography#photography#nature photopragpy#gün batımı#şiir#edebiyat#evening
201 notes
·
View notes
Text
instagram
Katiller el kaldırsın.
Ellerindeki kan sadece kedinin, köpeğin kanı değil. Ellerindeki kan onlarca saat çalışmasına rağmen hâlâ açlık ve yoksulluk sınırının altında köle gibi çalışan milyonlarca emekçinin kanı. Ellerindeki kan son 10 yılda iş cinayetine kurban giden 700’den fazla çocuğun kanı. Ellerindeki kan affedip sokaklara saldıkları katiller tarafından öldürülen kadınların, gençlerin kanı. O kan asla temizlenmeyecek. Bir avuç asalak zenginin iktidarını korumak için her türlü pisliği yapmayı göze alanlar, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin ellerindeki kanla anılacaklar.
#5199uYaşat #YaşamHakkı #DevletYaşatır #5199uUygula #CaydırıcıCeza #BizideUyutun #AdaletleYaşat #KomisyonuAç #YasayıGeriÇek #ÖldürmeYaşat #HayvanHakları #Adaletİstiyoruz #KatilBelediyeler #DerdimizAdalet #Çözümİstiyoruz #YasaGeçirilemez #ZulmüDurdurun #HayvanDüşmanı #BanaGözKulakOl #SessizlerinSesiyiz #YasaDeğilKatliam #YasaDeğilCinayet #Köpek #Köpekler #BarınakGerçekleri #HalkıDuyErdoğan #MassacreinTurkey #HerYerSuçMahalli #KüreselOyunuBoz #ÇözümÖlümDeğil #habertürkBOYKOT #BelediyeGerçekleri #BarınaktaÖlüyoruz #HayvanDüşmanları #KomisyonuHalkaAç #KısırlaştırAşılatYaşat #KatliamaOrtakOlma #HerYerdeKatliamVar #BarınakÖlümDemek #BaşıboşİnsanSorunu #TürkiyedeKatliamVar #GerekenCezaVerilsin #Madde6yaDokunma #KatliamıYasalaştırma #YaşatanYasaİstiyoruz #YaşamEnTemelHaktır #YaşamHakkıKutsaldır #UyutmakÖldürmektir #KatliamYasasınaHayır #HayvanaŞiddeteHayır #HayvanaŞiddetSuçtur #HayvanKatliamınaSon #BarınaklarÖlümKampı #ŞiddetiAdaletBitirecek #VicdanınSesiAnkarada #HayvanlarıÖldürmeyin #6ıncıMaddeyiKaldırma #HayvanlarİçindeAdalet #KatliamdanYasamıOlur #AykırıToplamayıDurdur #ŞimdiDeğilseNeZaman #SokaktayımYanındayım #BarınaklardaKatliamVar #5199BilimselÇözümdür #SoykırımdanYasaOlmaz #YasalarÖldürmezYaşatır #KısırlaştırÜretimiDurdur #YavruKedi #KediYavrusu #HayvanlaraDokunmayın #6ıncıMaddeyeDokunma #ÖldürenYasaİstemiyoruz #HayvanaBelediyeVahşeti #KatliamVarSusmaTürkiye #BarınakDeğilÖlümKampı #BarınaklarÖlümKampıdır #KatilBelediyeİstemiyoruz #insan #insanlar #insanlık #HayvanlarYaşamakİstiyor #HayvanHaklarıAnayasaya #KöpeklerMahalleSakinidir #KısırlaştırAşılatYerineBırak #ÖlümBarınaklarıKapatılsın #TamKadroMeclisteHayırDe #ÖlümDeğilÇözümİstiyoruz #ŞiddetinHerTürlüsüneHayır #MahalleSakinimeDokunma #HayvanKatliamıİstemiyoruz #KısırlaştırAşılatYerindeYaşat #6ıncıMaddeKırmızıÇizgimiz #KatliamYasasınıTanımıyoruz #TümBarınaklardaKatliamVar #KediKöpekKatliamınaDurDe #YavruKöpek #KöpekYavrusu #YasayıGeriÇekKatliamaHayır #YasalHayvanKatliamınaHayır #TürkiyedeHayvanKatliamıVar #SokakHayvanlarınıKoruyalım #Uyutamazsın #Öldüremezsin #YasayıGeriÇekKatliyamaHayır #SokakHayvanlarıSahipsizDeğil #ÜlkedeHayvanlaraSoykırımVar #SokaktakiCanlarıUnutmayalım #SokakHayvanlarıYalnızDeğildir #SokakKöpeği #SokakKöpekleri #SokakKöpekleriniÖldüremezsin #KöpekBahaneKirliOperasyonVar #SokakHayvanlarınıÖldüremezsin #Toplayamazsın #Hapsedemezsin #BelediyelerCezaKapsamınaAlınsın #ÖldürenDeğilYaşatanYasaİstiyoruz #Açlık #Açız #Susuzluk #Susuyoruz #BelediyelerCezaKapsamınaAlınmalı #Sevap #Günah #İbadet #DilsizKullar #Müslüman #Müslümanlar #Müslümanlık #Güçlü #Zayıf #Merhamet #Haram #Helal #Kedi #Kediler #SokakKedisi #SokakKedileri #BurasıTürkiye #TürkHalkı #Türkİnsanı #TürkMilleti
#insan#insanlar#insanlık#hayvan#hayvanlar#hayvanlara#hayvan hakları#yaşam hakkı#hayvansever#sokak hayvanları#akp#akparti#ak parti#siyasi#siyaset#meclis#komisyon#katil#katiller#kedi#kediler#köpek#köpekler#yasayıgeriçek#sokakkedisi#sokak kedisi#sokak köpekleri
5 notes
·
View notes
Text
Kadın olmak, sadece bir kimlik arayışı değil, aynı zamanda özgürlüğü bulma mücadelesi.
Erkek egemen toplumda kadınlar, yalnızca "kadın" olarak var olamazlar; sürekli bir şey olmaya, bir role bürünmeye, bir kalıba sığmaya zorlanırlar. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, toplum tarafından çizilen sınırları aşmak istediklerinde, "fazla" oldukları, "yanlış" oldukları ya da "uyumsuz" oldukları dile getirilir.
Oysa siz kadınlar, ne kadar "fazla" olduğunuzun farkındayız. Siz, hayata anlam katan, üreten, var eden, değiştiren, dönüştüren varlıklarsınız. Ancak bu gerçek, erkek egemen sistemin size reva gördüğü ikinci plana itilmenizi engellemiyor. Tam da bu yüzden, yalnızca kimliklerinizi değil, özgürlüğünüzü de aramak zorunda kalıyorsunuz.
Toplumun size biçtiği roller o kadar içselleştirilmiş ki, bir kadın ne yaparsa yapsın ya fazla ya da eksik görülüyor. Çalışan kadın, ailesini ihmal etmekle suçlanıyor; evde kalan kadın, üretmediği için küçümseniyor. Başarıları, zekâsı ve liderlik özellikleriyle öne çıkan kadınlar, hâlâ "erkek gibi" olmakla itham ediliyor. Kadının bedeni, yaşam tarzı, tercihleri herkesin söz söyleme hakkı olan bir alan hâline getirilirken, onun sesi kısılmaya çalışılıyor.
Bütün bunların arkasında yatan gerçek, kadınların kimliklerini kendilerinin belirleyememesi ve en temel haklarını bile hâlâ mücadele ederek kazanmak zorunda bırakılmalarıdır. Çünkü bu toplumda kadın, sadece kim olduğu için bile yargılanır.
8 Mart, kadınların tarih boyunca verdiği mücadelenin, taleplerinin ve haklarının hatırlandığı bir gün. Ancak bu mücadele sadece bir günle sınırlı değil. Kadınlar her gün direniyor!
İş hayatında eşit ücret için, cam tavanları kırmak için, kadın olduğu için değil, yetkinlikleri nedeniyle değer görmek için.
Sokakta istediği saatte, istediği kıyafetle yürüyebilme hakkı için.
Ev içinde görünmeyen emeğinin fark edilmesi ve şiddetin her türlüsüne dur diyebilmek için.
Siyasette, sanatta, akademide ve hayatın her alanında temsil edilmek, sadece "kadın" kimliğiyle değil, birey olarak var olabilmek için.
Gerçek bir eşitlik için kadınların yalnızca kendilerini kanıtlaması beklenmemeli; sistemin kendisi değişmelidir.
Unutulmamalıdır ki, kadınların özgürlüğü, sadece kadınların değil, tüm toplumun özgürlüğüdür.
Bu yüzden, benim nazarımda 8 Mart sadece bir kutlama değil, bir hatırlatma ve daha adil bir dünya için verilen mücadelenin simgesidir.
Çünkü kadınlar sadece var olmak istemiyor, hak ettikleri şekilde yaşamak istiyor.
Çünkü bu mücadele sadece kadınların değil, insanlığın vicdan sınavıdır.
Çünkü eşitlik bir lütuf değil, haktır.
Ve çünkü siz kadınlar, artık "fazla" olmaktan korkmayın. Siz fazla gücünüzle, fazla zekânızla, fazla direncinizle buradasınız.
Ne öğretilmiş korkular, ne de çizilmiş sınırlar size kim olduğunuzu unutturabilir.
8 Mart bir gün değil, bir isyan, bir inşa, bir uyanıştır.
Asıl soru şu: Siz bu uyanışın neresindesiniz?
"Kendim'CE notlar M. Can Yılmaz"

145 notes
·
View notes
Text
Anlatılanla Hakikat Arasında...
Bildirilen ile yaşanan arasındaki uçurum hali hayatın üç yüz altmış beş gün, altı saatini her anlamda her şekilde çitliyor. Bütünüyle kuşatılan yaşamlarımızın orta yerinde açık, aleni, belirgin bir biçimde muğlak olagelen bir cerahat halinin esirleri ilan ediliyoruz her an her şekilde. Tümüyle kendine vazife belleyenlerin elinde ite kaka, bata çıka, hep dibe, hep sonsuz bir girdabın içine yuvarlanıyor insan / akıl / töz. Uçurum o kadar keskin bir hal dahilinde var ediliyor ki, kimse nasıl buralara demirlediğini ülkenin sorgulamaya tek bir an olsun çabalamıyor. Başlangıcının gerisine düşmüş olagelen bir demokrasi meselini, hiçbir türlü var edilememiş hürriyet aksını, düşünsel / eylemsel bağımsızlığın tam suretini her haliyle hayatı muhafaza etme gayretinin unutturulduğu bir zeminde bildirilen ile artık yegane gerçeklik kılınan yaşanmışlıklar arasında derin yarlar belirginleşiyor. Hiçbir vakit olmadığı kadar yakıcı, delici, delirtici.
İki haftanın gündeminde kendine çokça yer bulan bir hakikat söz konusu; Suriye. Bildirile gelenlerle yaşananların arasındaki uçurumun çokça zehir edileni bildirdiği bir sarmalın ta kendisine dönüştürülen yerden insanlık namına tek bir iyi haberin var edilemediği bir hali güncenin içinde yaşam sınırlandırılır. Zorbalığına kimsenin hayır diyemeyeceği Esad’a ait ol elli bir yıl, Baas partisinin tek kılındığı toplamdaki altmış bir yıllık devinimin, otokrat iktidarın devrilmesinin ardından çıkagelen tablonun vahameti bunu bildirecektir. Kaç parça oldukları muamma, Suriye Milli Ordusu nam çatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dolaylı ya da doğrudan katkı / arka toplayıcısı kılındığı Özgür Suriye Taburu, Türkmen İslam Birliği, Sultan Mahmud / Murat Tugayları, Uygur ve Çeçen uyruklu milisler, kiralık bir örgüt olarak varlığını sürdüre duran, daha düne kadar terörist bildirilen El Kaide maşası Heyet Tahrir Al-Şam önderliğinde ortaya çıkan cihadist yapının var ettiği her şey o yıkımların devamlılığına dair endişeyi de var eder. Güncelliğin sınırlarında iş bu memleketin her sorunu tamamlanmış, halledilmiş gibi yıkıcılıkta pay sahibi olup yeniden ol Büyük Türkiye, Turan sevdası, Osmanlı mirası Şam, Halep diyerek çıkılan güzergahta o terör devletlerinin taşeronu olarak iş bölüştürücü olagelen, harami bir iktidarı yerle bir ettirip, yerine ikame edilenle çok daha acıyı var edebilecek bir cürete sahip çıkılmasıdır misal bir örnek. Bildirilen ile yaşatılan arasındaki uçurumun gövde gösterisi, dünyaya kimin kimin sahibi olduğuna dair rivayetler bitmeyen toprak hırsının, zulmün binbir türlü hal ve yönteminin yeniden biçimlendirilmesine ön ayak olunan bir tahayyülü birleştirir.
Her şeyiyle makus bir talih denilen, oldu bitti devletlerin var ettiği / bütünlediği belirgin bir yıkım sarmalının mükerrer imalidir. Yeniden on üç yıllık yıkımın en başından bir kez daha imaline çaba sarf edilir. Cihatçı çetelerin var ettiği yağma, soygun, ganimet savaşları kimi kentlerde yapmaya çalıştıkları katliamlar ile Nusayriler, Hristiyanlar, Kürtler, Ezidiler topyekun bir kez daha hedef kılınırlar. Cerahati imal edip, sonra da biz ne yapıyoruz bile diyemeyen bir ülkenin teşvik ve onamasıyla birlikte Suriye’deki birliğin de, yeni kurulan yönetim şemasının da dünkü kadar ağır, ezici ve yıkıcılıktan imal edildiği görünür olacaktır, olur. HTŞ nam yapının başındaki Golani’nin ılımlılık mesajlarının yanında, Rojava topraklarındaki yaşayan başta Kürtler olmak üzere hiçbir halkın var olma mücadelesinin kaile alınmayacak olduğunu bizatihi Türk devletinin ol destek attığı çetelerle yürüttüğü operasyonlarda bildirilir. Yaşamın Suriye sınırları içinde kalakalan bir hayat memat mücadelesini, terörist faaliyet olarak gören, kentlerini, insanlarını, hayatta var olma biçimlerini, seslerini ve soluklarını bu haliyle, birlikte muhafaza etmek isteyen insanlara saldırılır. YPG’nin varlığını PKK ile bir edince, ya da SDG-QSD’nin her kimliğin kendi hayat hakkını savunması için, Işid ya da başka bir cihatçı çete ile mücadele etmesini sorun teşkil ederek oraları da ilhak ve istimlak edilmesini tahayyül eder. Türkiye’nin savunduğu tezlerin, anlatılanların Efrin’den Mare ve Tel Rifat’a, Tel Abyad’da Serekani’ye bir çürümenin ta kendisini oluşturduğu konuşulmasın / bildirilmesin istenir. Yerlerinden edilen insanlar, katledilmeye bugün hala devam olunan doğal zenginlikler, bitimsiz bir kinle, hayatın kökten lağvına uğraşılan birer sahneye dönüştürülen Türkiye işgali altındaki bölgeler ol Rojava’nın kalanında yapılmak istenenleri de bildirir. Bu tahayyül, istimlak ve ilhak pratiklerinin elinde taşınan onca cihatçı ile kurumsallaştırılan Türkiye olgusunun Suriye topraklarının geleceğinde her nasıl bir karanlığı imale evrildiği görenler için büyük birer soru işaretidir.
Nicesinden / daha nice örnekle birlikte var edilebilecek bir uçurum tahayyülünün, sınırları hep muğlak katliamcılık / istimlak ve tehciri savuna gelen bu devletin var ettiği şeylere bir son ek olarak Menbiç’teki kuşatma hali ve sonrasında yaşatılanlar ilave edilebilir. Kobane ile bağlantıyı sağlayan, Qerekozak köprüsü ve civarındaki şiddetli çatışmaların ve Türkiye Devletinin üniformasıyla, askeriyle Cihatçı çetelerin el ele verdiği bir karanlığı belgeleyen iki gazeteci katledilir. “Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeleri takip eden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, dün saat 15.20 sularında Tişrîn Barajı ve Sirîn beldesi arasındaki yolda hedef alındı. İki gazeteci, Türkiye'nin SİHA saldırında katledildi. Aracın şoförü Ezîz Hec Bozan ise yaralandı. Daştan ve Cihan Bilgin, 8 Aralık’tan bu yana Tişrîn Barajı ve Qerekozak Köprüsü’nde yaşanan gelişmeleri takip ediyordu.”
Mezopotamya Ajansından iliştirelim: “Türkiye'nin SİHA saldırısında katledilen gazeteci Cihan Bilgin'in taziyesine yürüyüş düzenleyerek giden kitle, miraslarına sahip çıkacakları mesajını verdi.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği SİHA saldırısında katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için taziye ziyaretleri devam ediyor. Mêrdîn’in Mîdyad ilçesinde Cihan Bilgin için kurulan taziyeye aralarında DEM Parti, DBP, TJA yönetimleri ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği'nin (MKG) de bulunduğu yüzlerce kişi yürüyüş gerçekleştirerek, taziye ziyaretinde bulundu. İlk olarak kadınlar için kurulan taziyeyi ziyaret eden kitle ardından yürüyüş ile Hacı İsa Arslan Taziyeevine geçti. Katledilen gazetecilerin fotoğraflarının taşındığı yürüyüş boyunca “Şehîd namirin”, “Özgür basın susturulamaz”, “Jin jiyan azadî” ve “Bijî berxwedana Rojava” sloganlarını atıldı.
Polisin “Şehîd namirin” sloganına yönelik tehditlerine kitle daha gür bir sesle “Şehîd namirin” sloganı atarak karşılık verdi. Yürüyüşün ardından Cihan Bilgin’in anne ve babası ile aile fertleri taziye evinin önünde kitleyi karşıladı. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunun ardından konuşmalar yapıldı.
‘Çözümün Adresi İmralı’
MEBYA-DER Eşbaşkanı Gurbet Tekin, "Gurbettelli Ersöz ve Apê Musa'nın öğrencileriydi onlar” dedi. Gurbet Tekin, konuşmasının devamında “Nazım Daştan ve Cihan Bilgin şahsında tüm Kürdistan şehitlerini saygıyla anıyoruz. Özgür Basın olmasa halkın hiç bir şeyden haberi olmayacak. Özgür Basın doğru habercilikle bize verdikleri bilgilerden kaynaklı hedef haline geliyorlar. Onlar da gerçeğin ortaya çıkmaması için katledildiler. Rojava DAİŞ'i yenmişti. Yok etmişti. Herkesin Rojava'ya yönelik gerçekleşen saldırılara karşı ses olması gerekir. Çözümün adresi de İmralı'dan geçiyor. Sayın Abdullah Öcalan özgür olmadığı sürece bu kan ve bu acı devam edecek ve bu topraklara barış gelmeyecek" ifadelerini kullandı.
‘Miraslarına Sahip Çıkacağız’
Ardından DGF adına söz alan Jinnews muhabiri Öznur Değer de "Bize bıraktıkları mirası her geçen gün daha da büyüteceğiz. Amaçlarına ulaşması için mücadele edeceğiz. Türkiye'nin oyunlarını herkesin görmesi için haykırdık. Rojava ve Kürtler üzerinde yürütülen özel savaş politikalarını herkesin görmesi için duyurduk. Bu yüzden gözaltına alındık, tutuklandık, işkence gördük. Fakat Cihan Bilgin ve Nazım Daştan sınırın ötesinde hakikati kamuoyuna duyurmak istediler. Kürt halkının ve Rojava halklarının sesini bütün dünyaya duyurmak istedikleri için katledildiler. Kelimeler anlamsız kalıyor. Söz veriyoruz ki Türkiye'nin Rojava’da oynamak istediği oyunları boşa çıkaracağız. Kobanê'nin, Rojava'nın, Kürt halkının sesi olacağız. Söz veriyoruz ki miraslarına sahip çıkacağız ve büyüyeceğiz. Özgür Basını susturamazsınız. Cihan ve Nazım gitti fakat onlarcası gelecek. Hiç bir zaman hakikatlerini, sözlerini, kalemlerini ve kameralarını yerde bırakmayacağız" dedi.
‘Özgür Günlere Ulaşacağız’
DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş Altın ise "Tüm zorluklara rağmen Özgür Basın hakikati yazmaktan vazgeçmeyecek. Hakikati yazan, duyuran iki arkadaşımızı kaybettik. Çok üzgünüz. Nazım ve Bilgin sadece gazeteci değillerdi ayni zamanda Rojava'nın hafızasıydılar. Onlar Türkiye ve uluslararası devletlerin kirli oyunlarını ortaya çıkardıkları için katledildi. Nazım ve Bilgin arkadaş son olarak ‘Tarih bizi bekliyor’ demişlerdi. Biz de buradan bizi bekleyen tarihe mutlaka ulaşacağımızı belirtiyoruz. Özgür günlere mutlaka ulaşacağız" dedi.
‘Hakikati Arıyordu’
Cihan Bilgin’in annesi Katibe Bilgin ve babası Nesim Bilgin taziyeye katılanlara teşekkür ederken, anne Katibe Bilgin, “Kızım Kürdistan’ın şehididir. Kızım gazetecilik yapıyordu. Gerçekleri, hakikati arıyordu. Kızım bu uğurda mücadele etti ve şehit düştü. Hepimizin başı sağ olsun” dedi.”
Anlatılanlarla hakikatin arasındaki uçurum giderek daha keskin bir halde belirginleşiyor. Her yıkım, her cinayet, hemen her tahakküm hamlesi, tehdit ve beraberindeki nice eylem ortasında herkese masallar anlatılıp, demokratik bir ülkeye yardımcı olunuyor bizler ol Suriye’nin refahını istiyoruz derken olan biten yeniden insanlarının canına göz koymak, hayat çalmakla var edilen bir sistematik şiddet sarmalını göstere geliyor. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in bildirdikleri, var edilmiş olagelen cerahat sarmalına dönüştürülmek bir biçimde esarete mahkum kılınmak istenen bir yerin / menzilin / duruşun her nasıl imal edildiğini de göstere gelir. Her faaliyeti bir insanlık suçu olagelenlerin, başkalarının evinde var etmeye çalıştıkları yıkıcılık her gün bir bedele dönüştürülür. Daştan ve Bilgin’in kameralarına, yazdıklarına kaydedilmiş olan şey Rojava devriminin, onunla birlikte bütün o menzilde kök salmış bir yaşama tutunma iradesinin, direnişin de köküne kibrit suyu dökmek isteyen zihniyeti de ifşa eder. Katledilmeleri ardından Şişhane’de yapılmak istenen basın açıklamasında da onlarca gazeteci gözaltına alınır. Duraksamayan, sonu hiç gelmeyen bir öteki olgusunu işleyip duran, bir yandan eşitlik derken öte yandan cürmün ta kendisine arka çıkan zorbalıkla yoluna devam diyen ülke canlı yayınlarda aktarılır. Anlatılanla hakikatin arasındaki farklılık bir kere daha, bir asırdan uzunca bir zaman sonrasında yeniden hayat memat mücadelesinin nasıl da zorunlu ikilemler, süreğen bir tehdit, ardışık bir varlığı sorgulama tahayyülleriyle birlikte zehirlenmek istendiğini göstere gelir. Barışmaktan imtinayla kaçınan bir devletin, komşusu, sınırın içi dışı hep bir olana (Kürd, Ezidi, Arap, Süryani, Ermeni ve herkese) vereceği yegane şey daha büyük elem midir! Artık yetmedi mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: From Kobane – Mauricio LIMA – The New York Times
Meramda Paylaşılan Haberler
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Katledildi - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi40.com/tum-haberler/content/view/261984
Katledilen Gazeteciler İçin Yürüyüş: Miraslarına Sahip Çıkacağız - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi40.com/tum-haberler/content/view/262149
#meram#yaşam hakkı#rojava#direniş#kürd#söz hakkı#cerahat#cürüm#1915#yıkıcılık#yok etme#tehcir#hayat memat#demokrasi#eşitlik#iç savaş#kötülük#kobane#efrin#azez#serekani#kürd direnişi#mezopotamya#süryaniler#kötülük sarmalı#insan101#türk devleti#taşeron#çeteler#biyopolitika
0 notes
Text
CHP'nin Beşiktaş'taki 'Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı' Mitingi
CHP’nin “Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı” Mitingi CHP, Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda “Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı” adlı bir miting düzenledi. Bu mitingin planlaması, öncelikle kadın, hayvan ve çocukların yaşam haklarına dikkat çekmek amacıyla yapılmıştı. Ancak, Ankara’da TUSAŞ’ın Kahramankazan ilçesindeki yerleşkesine terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen saldırı sonrasında,…
#Özgür Özel#Çocuk Hakları#Şiddet#Barınma#chp#Cumhur İttifakı#güvenlik#Kürt sorunu#kadın hakları#miting#türkiye#terör#toplumsal barış#yaşam hakkı
0 notes
Text
Öncelikle herkese selam. Bugün 2 konuya değinmek istiyorum. Biz kadınların yaşam hakkı var. Sokakta özgürce gezebilme, istediğimizi giyebilme, istediğimiz şekilde davranma hakkı var. Bu erkekleri ilgilendirmez. Bir kadın sokakta yürürken çantasındaki biber gazına dokunup rahatlıyor ya. Bunun ne anlama geldiğini anlayamazsınız! Bir kadının sokakta yürürken yaşadığı korkuyu ANLAYAMAZSINIZ! Nerede bu ülkede adalet? Nerede devlet? Hani can güvenliğimiz? YOK. Ve biz, artık korkarak değil, özgürce gezmek istiyoruz. Adalet sarayı değil, adalet istiyoruz. İkbal Uzuner'in, Ayşenur Halil'İn intikamını biz alacağız. Susmayacağız. Çünkü bugün susarsak yarın konuşamayacağız. Bir diğer değinmek istediğim konu uygulama yasakları.. Öncelikle Wattpad kapatıldı. Sebebi uygulama da uygunsuz kitaplar olması. Uygunsuz diziler de var, filmler de var. O kitaplarda yaşanan şeyleri zaten biliyoruz. Artı olarak uygulamada filtre vardı. Nasıl kitap okumak istediğini seçebiliyordun. Rahatsız olan bir insan zaten o kitapları okumaz. Wattpad; genç yazarların kendini keşfedebildiği, kitaplarını özgürce yayınlayabildiği, her yaştan insanın ise ücretsiz kitap okuyabileceği bir platform. Yasağın bence kalkması gerekir. Daha sonra İnstagram kapatıldı fakat 1 hafta içinde açıldı. Sonra Roblox.. Evet, oyunda yine bazı uygunsuz şeyler vardı. Fakat demem gibi istemiyor isen girmezsin. Uygulamayı yüklerken zaten ''Ebeveyn gözetimi önerilir!'' yazıyor. Ebeveynler nerede? Çocuğunuzun ne yaptığına, ne oynadığına neden bakmıyorsunuz? Burada hata ebeveynde. Roblox'un da açılması lazım.. Son olarak Discord. Yasaklanması zerre mantıklı değil. Uygulama 13 yaş üzeri kullanıma uygun. Ayrıca yine ''Ebeveyn gözetimi önerilir!'' yazıyor. Yalvarırım ebeveynler çocuklarınıza bakın. Kimlerle konuştuğuna, ne oynadığına, ne okuduğuna bakın. Ben yıllardır Discord kullanıcısıyım. Niye ben yaşamadım bu olayları? Çünkü 13 yaşımdan sonra kullandım. Çünkü kendime dikkat ettim. O şantaja uğrayan çocuk neden söylemedi ailesine? Korktu mu? Korktuysa hata ebeveynde. Çocuğunuza aşılayın bunu. Size her şeyi anlatsın. Kibarca sorun; ''Kimle konuşuyorsun? Ne okuyorsun? Ne oynuyorsun?''. Sorun bunu. Ama onu korkutmayın. Onlara küçük yaşta aşılayın bunu. Erkek çocuklarınıza kadınların cinsel oyuncak OLMADIĞINI, bizim KULLANILAMAYACIĞIMIZI, bize DEĞER VERMELERİ bizi KORUYUP KOLLAMALARI gerektiğini öğretin. Küçük yaşta yapın bunu. Bilsin, tacizin tecavüzün ne olduğunu bilsin. Bilsin ve anlatabilsin.
#kadına şiddet#kadın#kadınaveçocuğadokunma#kadınadokunma#kadına karşı şiddet#kadınakalkanellerkırılsın#kadın cinayetleri#wattpad#kitap#kitaplar#oyun#artists on tumblr#şiddet#ayşenur halil#adalet#ikbaluzuner#cinayet
63 notes
·
View notes
Text
Dilruba-Hanedan.... Gönül Hanem....
Hayatınızda
biri varsa
ve onu
sevdikçe
değişmiyorsa,
aksine
size olan
sevgisi artıyorsa,
mesela
onca işin gücün
arasında
size yazıyorsa,
sabah
uyanır uyanmaz
sizi hatırlıyor,
gece
uyumadan önce
sizi düşünüyorsa...
Her gün
bir defa
bile olsa
sesinizi
duymak istiyorsa,
sizi hayatındaki
bütün insanlardan
ayırıyorsa,
en ufak
bir tartışmada
hemen arıyor
ve sen haklı
ben haklı
tartışmasına girmeden
konuyu
tatlıya bağlıyorsa,
nerede olursa olsun
sevginize
ve yüreğinize
sadık kalıyorsa,
hayatta maddiyattan
ziyade
sadece mutlu
olmaya inanıyorsa.
Hayatınıza
saygı duyuyor
ve sizi
emri altına
almaya çalışmıyorsa,
arada mesafe
olmasına rağmen
size
güveniyorsa,
başkalarının
olumsuz yorumlarına
kulak asmıyorsa
ve her yerde
size sahip
çıkıyorsa.
O insana
kalbinizden
başka yerde
nefes alma
hakkı vermeyin...!...💞
Seni Seviyorum ❤️
Sağlıklı yaşam dileği ile 🖋️🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
146 notes
·
View notes
Text

Bir şeye açıklık getirmek istiyorum. Ben insanları dinine, diline, cinsel tercihine veya yaşam tarzına göre değerlendirmiyorum. Kimseye hüküm vermeye hakkım yok hüküm Allah'ındır. Bana göre sadece iki tür insan vardır, iyi insan ve kötü insan. Özellikle dindarlık arkasına saklanarak insanlara hakaret eden kendini ahlak bekçisi gibi sanan ( dine göre gıybet yapıyolar ve günah ama dinden bi haber oldukları için haberleri yok ) insanlardan hoşlanmıyorum. Ayrıca siyasi görüşü ne olursa olsun bu ülkeyi kuran, hayatını milleti için harcamış, krallığını ilan edebilecekken milletine seçme seçilme hakkı vermiş, Avrupa'dan bile önce kadınlara en büyük değeri vermiş, dünyada çocuklar için ilk kez bayram ilan etmiş, şuan ortadoğu gibi kan revan içinde bir ülke değilsek onun sayesinde olan yine de yediği kaba pisler gibi düşmanlık güttükleri ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e saygısızlık yapan, iftira atan insanları sevmiyorum. Düşüncelerine de saygı duymuyorum. Kulaktan dolma kendi gibi tiplerden duydukları şeyleri sanki kendi oradaymış gibi iftira atarak paylaşan üstüne bi de dindar olduğunu sanan tiplerden nefret ediyorum. Dine sizler kadar zarar veren başka bir insan topluluğu daha yok. Keşke deli gibi savunup millete iftira atacağınız yerde açıp kitabı okusanızda yaptığınızın dine göre günah olduğunu görseniz. Ama ben biliyorum bu gibi insanlar düzelmez malesef ki varsınız. Size dini bir cevap vererek bitiriyim. Allah sizi ıslah etsin..
@kitapkontu
#kitap tavsiyesi#kitaplik#kitaplar#kitaplık#kitap#kitaplardan kesitler#kitaplardan alıntılar#kitaplığımdan#kitaplayasamak#atatürk#kitap alıntıları#kitap alintilari#kitap alıntısı#alıntı#ataturk#mustafa kemal atatürk#mustafa kemalin askerleriyiz#mustafa kemal paşa#postlarım#my post
70 notes
·
View notes