#taşeron
Explore tagged Tumblr posts
seslimeram · 1 month ago
Text
Anlatılanla Hakikat Arasında...
Tumblr media
Bildirilen ile yaşanan arasındaki uçurum hali hayatın üç yüz altmış beş gün, altı saatini her anlamda her şekilde çitliyor. Bütünüyle kuşatılan yaşamlarımızın orta yerinde açık, aleni, belirgin bir biçimde muğlak olagelen bir cerahat halinin esirleri ilan ediliyoruz her an her şekilde. Tümüyle kendine vazife belleyenlerin elinde ite kaka, bata çıka, hep dibe, hep sonsuz bir girdabın içine yuvarlanıyor insan / akıl / töz. Uçurum o kadar keskin bir hal dahilinde var ediliyor ki, kimse nasıl buralara demirlediğini ülkenin sorgulamaya tek bir an olsun çabalamıyor. Başlangıcının gerisine düşmüş olagelen bir demokrasi meselini, hiçbir türlü var edilememiş hürriyet aksını, düşünsel / eylemsel bağımsızlığın tam suretini her haliyle hayatı muhafaza etme gayretinin unutturulduğu bir zeminde bildirilen ile artık yegane gerçeklik kılınan yaşanmışlıklar arasında derin yarlar belirginleşiyor. Hiçbir vakit olmadığı kadar yakıcı, delici, delirtici.
İki haftanın gündeminde kendine çokça yer bulan bir hakikat söz konusu; Suriye. Bildirile gelenlerle yaşananların arasındaki uçurumun çokça zehir edileni bildirdiği bir sarmalın ta kendisine dönüştürülen yerden insanlık namına tek bir iyi haberin var edilemediği bir hali güncenin içinde yaşam sınırlandırılır. Zorbalığına kimsenin hayır diyemeyeceği Esad’a ait ol elli bir yıl, Baas partisinin tek kılındığı toplamdaki altmış bir yıllık devinimin, otokrat iktidarın devrilmesinin ardından çıkagelen tablonun vahameti bunu bildirecektir. Kaç parça oldukları muamma, Suriye Milli Ordusu nam çatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dolaylı ya da doğrudan katkı / arka toplayıcısı kılındığı Özgür Suriye Taburu, Türkmen İslam Birliği, Sultan Mahmud / Murat Tugayları, Uygur ve Çeçen uyruklu milisler, kiralık bir örgüt olarak varlığını sürdüre duran, daha düne kadar terörist bildirilen El Kaide maşası Heyet Tahrir Al-Şam önderliğinde ortaya çıkan cihadist yapının var ettiği her şey o yıkımların devamlılığına dair endişeyi de var eder. Güncelliğin sınırlarında iş bu memleketin her sorunu tamamlanmış, halledilmiş gibi yıkıcılıkta pay sahibi olup yeniden ol Büyük Türkiye, Turan sevdası, Osmanlı mirası Şam, Halep diyerek çıkılan güzergahta o terör devletlerinin taşeronu olarak iş bölüştürücü olagelen, harami bir iktidarı yerle bir ettirip, yerine ikame edilenle çok daha acıyı var edebilecek bir cürete sahip çıkılmasıdır misal bir örnek. Bildirilen ile yaşatılan arasındaki uçurumun gövde gösterisi, dünyaya kimin kimin sahibi olduğuna dair rivayetler bitmeyen toprak hırsının, zulmün binbir türlü hal ve yönteminin yeniden biçimlendirilmesine ön ayak olunan bir tahayyülü birleştirir.
Her şeyiyle makus bir talih denilen, oldu bitti devletlerin var ettiği / bütünlediği belirgin bir yıkım sarmalının mükerrer imalidir. Yeniden on üç yıllık yıkımın en başından bir kez daha imaline çaba sarf edilir. Cihatçı çetelerin var ettiği yağma, soygun, ganimet savaşları kimi kentlerde yapmaya çalıştıkları katliamlar ile Nusayriler, Hristiyanlar, Kürtler, Ezidiler topyekun bir kez daha hedef kılınırlar. Cerahati imal edip, sonra da biz ne yapıyoruz bile diyemeyen bir ülkenin teşvik ve onamasıyla birlikte Suriye’deki birliğin de, yeni kurulan yönetim şemasının da dünkü kadar ağır, ezici ve yıkıcılıktan imal edildiği görünür olacaktır, olur. HTŞ nam yapının başındaki Golani’nin ılımlılık mesajlarının yanında, Rojava topraklarındaki yaşayan başta Kürtler olmak üzere hiçbir halkın var olma mücadelesinin kaile alınmayacak olduğunu bizatihi Türk devletinin ol destek attığı çetelerle yürüttüğü operasyonlarda bildirilir. Yaşamın Suriye sınırları içinde kalakalan bir hayat memat mücadelesini, terörist faaliyet olarak gören, kentlerini, insanlarını, hayatta var olma biçimlerini, seslerini ve soluklarını bu haliyle, birlikte muhafaza etmek isteyen insanlara saldırılır. YPG’nin varlığını PKK ile bir edince, ya da SDG-QSD’nin her kimliğin kendi hayat hakkını savunması için, Işid ya da başka bir cihatçı çete ile mücadele etmesini sorun teşkil ederek oraları da ilhak ve istimlak edilmesini tahayyül eder. Türkiye’nin savunduğu tezlerin, anlatılanların Efrin’den Mare ve Tel Rifat’a, Tel Abyad’da Serekani’ye bir çürümenin ta kendisini oluşturduğu konuşulmasın / bildirilmesin istenir. Yerlerinden edilen insanlar, katledilmeye bugün hala devam olunan doğal zenginlikler, bitimsiz bir kinle, hayatın kökten lağvına uğraşılan birer sahneye dönüştürülen Türkiye işgali altındaki bölgeler ol Rojava’nın kalanında yapılmak istenenleri de bildirir. Bu tahayyül, istimlak ve ilhak pratiklerinin elinde taşınan onca cihatçı ile kurumsallaştırılan Türkiye olgusunun Suriye topraklarının geleceğinde her nasıl bir karanlığı imale evrildiği görenler için büyük birer soru işaretidir.
Nicesinden / daha nice örnekle birlikte var edilebilecek bir uçurum tahayyülünün, sınırları hep muğlak katliamcılık / istimlak ve tehciri savuna gelen bu devletin var ettiği şeylere bir son ek olarak Menbiç’teki kuşatma hali ve sonrasında yaşatılanlar ilave edilebilir. Kobane ile bağlantıyı sağlayan, Qerekozak köprüsü ve civarındaki şiddetli çatışmaların ve Türkiye Devletinin üniformasıyla, askeriyle Cihatçı çetelerin el ele verdiği bir karanlığı belgeleyen iki gazeteci katledilir. “Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeleri takip eden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, dün saat 15.20 sularında Tişrîn Barajı ve Sirîn beldesi arasındaki yolda hedef alındı. İki gazeteci, Türkiye'nin SİHA saldırında katledildi. Aracın şoförü Ezîz Hec Bozan ise yaralandı. Daştan ve Cihan Bilgin, 8 Aralık’tan bu yana Tişrîn Barajı ve Qerekozak Köprüsü’nde yaşanan gelişmeleri takip ediyordu.”
Mezopotamya Ajansından iliştirelim: “Türkiye'nin SİHA saldırısında katledilen gazeteci Cihan Bilgin'in taziyesine yürüyüş düzenleyerek giden kitle, miraslarına sahip çıkacakları mesajını verdi.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği SİHA saldırısında katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için taziye ziyaretleri devam ediyor. Mêrdîn’in Mîdyad ilçesinde Cihan Bilgin için kurulan taziyeye aralarında DEM Parti, DBP, TJA yönetimleri ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği'nin (MKG) de bulunduğu yüzlerce kişi yürüyüş gerçekleştirerek, taziye ziyaretinde bulundu. İlk olarak kadınlar için kurulan taziyeyi ziyaret eden kitle ardından yürüyüş ile Hacı İsa Arslan Taziyeevine geçti. Katledilen gazetecilerin fotoğraflarının taşındığı yürüyüş boyunca “Şehîd namirin”, “Özgür basın susturulamaz”, “Jin jiyan azadî” ve “Bijî berxwedana Rojava” sloganlarını atıldı.
Polisin “Şehîd namirin” sloganına yönelik tehditlerine kitle daha gür bir sesle “Şehîd namirin” sloganı atarak karşılık verdi. Yürüyüşün ardından Cihan Bilgin’in anne ve babası ile aile fertleri taziye evinin önünde kitleyi karşıladı. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunun ardından konuşmalar yapıldı.
‘Çözümün Adresi İmralı’
MEBYA-DER Eşbaşkanı Gurbet Tekin, "Gurbettelli Ersöz ve Apê Musa'nın öğrencileriydi onlar” dedi. Gurbet Tekin, konuşmasının devamında “Nazım Daştan ve Cihan Bilgin şahsında tüm Kürdistan şehitlerini saygıyla anıyoruz. Özgür Basın olmasa halkın hiç bir şeyden haberi olmayacak. Özgür Basın doğru habercilikle bize verdikleri bilgilerden kaynaklı hedef haline geliyorlar. Onlar da gerçeğin ortaya çıkmaması için katledildiler. Rojava DAİŞ'i yenmişti. Yok etmişti. Herkesin Rojava'ya yönelik gerçekleşen saldırılara karşı ses olması gerekir. Çözümün adresi de İmralı'dan geçiyor. Sayın Abdullah Öcalan özgür olmadığı sürece bu kan ve bu acı devam edecek ve bu topraklara barış gelmeyecek" ifadelerini kullandı.
‘Miraslarına Sahip Çıkacağız’
Ardından DGF adına söz alan Jinnews muhabiri Öznur Değer de "Bize bıraktıkları mirası her geçen gün daha da büyüteceğiz. Amaçlarına ulaşması için mücadele edeceğiz. Türkiye'nin oyunlarını herkesin görmesi için haykırdık. Rojava ve Kürtler üzerinde yürütülen özel savaş politikalarını herkesin görmesi için duyurduk. Bu yüzden gözaltına alındık, tutuklandık, işkence gördük. Fakat Cihan Bilgin ve Nazım Daştan sınırın ötesinde hakikati kamuoyuna duyurmak istediler. Kürt halkının ve Rojava halklarının sesini bütün dünyaya duyurmak istedikleri için katledildiler. Kelimeler anlamsız kalıyor. Söz veriyoruz ki Türkiye'nin Rojava’da oynamak istediği oyunları boşa çıkaracağız. Kobanê'nin, Rojava'nın, Kürt halkının sesi olacağız. Söz veriyoruz ki miraslarına sahip çıkacağız ve büyüyeceğiz. Özgür Basını susturamazsınız. Cihan ve Nazım gitti fakat onlarcası gelecek. Hiç bir zaman hakikatlerini, sözlerini, kalemlerini ve kameralarını yerde bırakmayacağız" dedi.
‘Özgür Günlere Ulaşacağız’
DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş Altın ise "Tüm zorluklara rağmen Özgür Basın hakikati yazmaktan vazgeçmeyecek. Hakikati yazan, duyuran iki arkadaşımızı kaybettik. Çok üzgünüz. Nazım ve Bilgin sadece gazeteci değillerdi ayni zamanda Rojava'nın hafızasıydılar. Onlar Türkiye ve uluslararası devletlerin kirli oyunlarını ortaya çıkardıkları için katledildi. Nazım ve Bilgin arkadaş son olarak ‘Tarih bizi bekliyor’ demişlerdi. Biz de buradan bizi bekleyen tarihe mutlaka ulaşacağımızı belirtiyoruz. Özgür günlere mutlaka ulaşacağız" dedi.
‘Hakikati Arıyordu’
Cihan Bilgin’in annesi Katibe Bilgin ve babası Nesim Bilgin taziyeye katılanlara teşekkür ederken, anne Katibe Bilgin, “Kızım Kürdistan’ın şehididir. Kızım gazetecilik yapıyordu. Gerçekleri, hakikati arıyordu. Kızım bu uğurda mücadele etti ve şehit düştü. Hepimizin başı sağ olsun” dedi.”
Anlatılanlarla hakikatin arasındaki uçurum giderek daha keskin bir halde belirginleşiyor. Her yıkım, her cinayet, hemen her tahakküm hamlesi, tehdit ve beraberindeki nice eylem ortasında herkese masallar anlatılıp, demokratik bir ülkeye yardımcı olunuyor bizler ol Suriye’nin refahını istiyoruz derken olan biten yeniden insanlarının canına göz koymak, hayat çalmakla var edilen bir sistematik şiddet sarmalını göstere geliyor. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in bildirdikleri, var edilmiş olagelen cerahat sarmalına dönüştürülmek bir biçimde esarete mahkum kılınmak istenen bir yerin / menzilin / duruşun her nasıl imal edildiğini de göstere gelir. Her faaliyeti bir insanlık suçu olagelenlerin, başkalarının evinde var etmeye çalıştıkları yıkıcılık her gün bir bedele dönüştürülür. Daştan ve Bilgin’in kameralarına, yazdıklarına kaydedilmiş olan şey Rojava devriminin, onunla birlikte bütün o menzilde kök salmış bir yaşama tutunma iradesinin, direnişin de köküne kibrit suyu dökmek isteyen zihniyeti de ifşa eder. Katledilmeleri ardından Şişhane’de yapılmak istenen basın açıklamasında da onlarca gazeteci gözaltına alınır. Duraksamayan, sonu hiç gelmeyen bir öteki olgusunu işleyip duran, bir yandan eşitlik derken öte yandan cürmün ta kendisine arka çıkan zorbalıkla yoluna devam diyen ülke canlı yayınlarda aktarılır. Anlatılanla hakikatin arasındaki farklılık bir kere daha, bir asırdan uzunca bir zaman sonrasında yeniden hayat memat mücadelesinin nasıl da zorunlu ikilemler, süreğen bir tehdit, ardışık bir varlığı sorgulama tahayyülleriyle birlikte zehirlenmek istendiğini göstere gelir. Barışmaktan imtinayla kaçınan bir devletin, komşusu, sınırın içi dışı hep bir olana (Kürd, Ezidi, Arap, Süryani, Ermeni ve herkese) vereceği yegane şey daha büyük elem midir! Artık yetmedi mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: From Kobane – Mauricio LIMA – The New York Times
Meramda Paylaşılan Haberler
Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin Katledildi - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi40.com/tum-haberler/content/view/261984
Katledilen Gazeteciler İçin Yürüyüş: Miraslarına Sahip Çıkacağız - Mezopotamya Ajansı https://mezopotamyaajansi40.com/tum-haberler/content/view/262149
0 notes
onderkaracay · 8 months ago
Text
🎯 TAŞERON TANRILAR 🎯
0 notes
importerslist · 2 years ago
Link
0 notes
baybaykus · 4 months ago
Text
TAŞERON=TÜRK İSLAM SENTEZİ
ABD veya küreselci baronlar Türk Milliyetçiliğini kontrol altına almak için bir partiye rol verdi. Böylece Türklüğün yanına İslam sentezi eklendi. Matematik bilen bu iki kavramın toplanamayacağını bilir. Dini inançla bir ırkın toplamı olur mu? Emperyalizm oldurdu. Türk İslam sentezcileri Müslüman olmayan Türkleri Türk saymadı. Ne güzel proje değil mi? Türk İslam sentezi kavramı Türçülük taslayan Türkleri Araplaştırdı. Bu tezgahı midesi kabul etmeyenler koptu. Türk İslam sentezcileri siyasal İslamcı, Müslüman Kardeşlerin Türkiye temsilcileri gelene kadar iktidar olamadı. Şimdi bu emperyalist projenin Türk kısmını MHP, İslam kısmını AKP temsil ediyor. Türk İslam sentezi koalisyonu ülkeyi esir aldı. Bunların biri Amerikan milliyetçisi, diğeri İngiliz Müslümanı. AKP İngilizlerin kurduğu Vahhabiliğin kurucusu Şerif Hüseyin’in görevini Türkiye’de güncelledi. Emperyalizme uyumlu, kullanışlı, namaz-oruç-haç ritüeli dışında hiçbir ahlaki değeri olmayan, vitrine sakal ve türbanı koymuş, VATANSIZ bir inanç sistemi oluşturdu.
Amerikan milliyetçisi MHP, Türkler ve Türk yurdu boğazlanırken boğazlayanlarla iş birliği yapmaktadır. Sadece iş birliği yapmakla da kalmıyorlar. Fedailiğini de yapıyor. Mafyokrasinin vitrin mankenleri...
*** *** ***
AKP F-CİA’yı yasaları çiğneyerek devlete ortak etti. Bir düşman ne yaparsa onu yapıp önce ülkenin ordusuna saldırdılar. Savaş sırlarını çalıp CİA ve Yunanistan’a servis ettiler. Yetmedi, bir savaş durumunda ülke içinde harekete geçirilecek siviller de deşifre edildi. Hatta bir savaş durumunda iç direnişte kullanılmak üzere bir yerlere depolanan silahların yeri de açık edildi. Bu faaliyetin Türkçesi neydi?
Bir ülkenin silahlı gücüne düşman saldırır değil mi? Bir ordunun zayıflatılması kimin işine yarar? Tabii ki DÜŞMANIN! Bir savaş durumunda iç direnişi başlatacak isimler niye deşifre edilir? Belli ki Türkiye’Yİ SICAK BİR SAVAŞA SOKMA PLANI VAR. Bu savaş başlamadan iç direnişi başlatacak insanları açığa çıkararak hedef haline getirmek, ülkenin bağışıklık sistemini kırmak anlamına gelir. Sahi, o isimlerden kaç kişi doğal olmayan yollardan ölüme gitti, biliyor muyuz? Hayır, bilmiyoruz.
*** *** ***
Türkiye’de Türklerle sinsice savaşan bir Türk İslam sentezi koalisyonu var. Suriyeli GEÇİCİ SIĞINMACILAR, Afganlı ABD askerleri, şimdi de ülkemiz 15 yaş altı ve 50 yaş üstü Iraklılara açıldı. Filistinliler, Afrikalılar…. Kim varsa ülkeye alınıyor. Bu sadece bir sığınmacı sorunu değildir. Bu, Türklere karşı açılmış onlarca savaşın sadece bir cephesidir.
Bir başka cephe, Türklerin devletten dışlanması ve bile-isteye fakirleştirilmesidir.
Bir başka cephe, gıdalarla oynayıp Türklerin kısırlaşmasına ve sağlıklarını kaybetmesine zemin hazırlamaktır..
Bir başka cephe, çoğunun yabancı istihbaratlarla bağı olan, Diyanet ile birlikte insanları dinden nefret ettiren tarikat ve cemaatler üzerinden, Türk ve Türk akılcılığına karşı açılan savaştır.
Bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız küresel şirketlere peşkeş çekilmiş, ABD devlet olamadan vahşi bir şekilde yapılan madenciliğe eşdeğer bir vahşilikle ülkemiz yağmalanmaktadır.
Eğitim çökertilmiş, Laiklik çiğnenerek akılcılığın terk edildiği Ortaçağ aklının hakim olduğu bir sisteme evrilmiştir.. Çocuklar öğretmenlik formasyonu olmayan, yeterli eğitim almayan imam ve tarikat elemanlarıyla buluşturulmuştur. Osmanlı’nın yıkılmasına neden olan dönme-devşirme aklı Milli Eğitim üzerinden bugün ve yarınımıza bir cephe daha açmıştır.
Irak, Suriye, Libya’da BOP için taraf olan AKP, Amerika adına lejyonerlik görevi almıştır. BOP uğruna Barzani imar edilmiş, Suriye’de Fırat’ın Doğusu’na PKK’nın yerleşmesine neden olmuşlardır. Bazıları buna yanlış politika diyor. Bunların hiç biri yanıldıkları için değil, bilakis, bile-isteye gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir.
Ege’de 20 adamızı Yunanistan’a peşkeş çekerek, Yunanistan adına T.C. Devletine sessiz bir savaş açmışlardır.
Dedeağaç Lozan Antlaşmasına göre silahsız bir alandır. Yunanistan Lozan’ı çiğneyerek Dedeağaç’ta ABD’nin askeri yığanak yapmasına izin verdi. AKP Türkiye’nin haklarını savunmayarak ABD’nin ülkemize karşı oluşturduğu tehdide olur verdi. Yani, ABD-Yunan ortaklığının Türkiye’ye olan tehdidini görmemezliğe geldi.
TÜRK İŞÇİLERİNİ sendikasızlaştırarak köle işçi haline getirdi. Ülkemizde beyaz adam ve Arapların aldığı şirketlere Türk çocuklarını ucuz, köle işçi yaptı.
Sağlık ve eğitim piyasalaştırılarak, fakirin çocuğunu okutabilmesini, kaliteli bir sağlık hizmeti almasını imkansız hale getirdi.
Tarımı ve hayvancılığı bile isteye, küreselcilerin taleplerini karşılamak için bitirdi. Köylerdeki okulları önce kapattı, taşımalı eğitim sistemi getirdi. Şimdi servis hizmeti de verilmeyecek. Tasarruf bahane, köylüleri şehirlere sürüp tarlalara çökme fikri şahane.
Vatandaşın vatandaşlık bağı mülkiyet hakkı ile güçlenir. Köyünüz, ata yadigarı toprağınız o topraklardaki kökünüzdür. Kökünüz ne kadar derine inerse o kadar güçlü ve dirençli olursunuz. Köylünün vatanına bağı bu kökler nedeniyle sağlamdır. Tarımı bitirenler, köylünün elinden meraları alanların asıl niyeti, yani ev ödevleri şimdi açık oldu. Tarımı yapılamaz hale getirip 2 yıl ekilmeyen tarlaları kiraya vereceklermiş…. Önce köylülere teklif edeceklermiş… Hikaye, asıl niyete kılıf… Ahmet’in ekemediği araziyi komşu Mehmet mi ekecek? Tabii ekemeyecek. O zaman araziler birleştirilerek küresel şirketlere kiralanacak. Küresel şirketler GDO’lu ürün ekecek. Artık o toprak bitmiş demektir. Normal tohum ekemezsiniz. AKP zaten yerli tohumu yasaklayıp,Türk çiftçisini küresel şirketlerin insafına terk etmişti değil mi? İşte bu da Türk köylüsüne Küresel şirketler adına açılan bir savaştır. Köy biterse ülkeyi unutun. Köy, toprak bağımsızlıktır. İşte bu önemli ayak kırılacaktır.
Bu uygulamayı Doğuda yapamazlar. Ağalar direnir. Kan davası çıkar. Gene elinden toprağı alınacak olanlar İçanadolu’da tarım yapan gariban çifçiler olacaktır.
Tarlaları kiraya verin. Çifçiliği hepten terk etmeye iki yıl yeter. Tarım çok zor iştir. Bıraktığınız an geriye dönüş nerede ise imkansızdır.
Artık mal ve can güvenliğimiz yoktur. Çünkü hukuk bitmiş, yargı Turuncu Türk İslam sentezci taşeronların SİLAHINA dönüşmüştür.
Mal ve can güvenliği olmayan insanların vatandaşlık bağı zayıflar ve sonra kopar. Her cepheden saldırı altında olan Türk Milleti köksüzleştiriliyor.
Osmanlı’nın yıkılış sürecinde de kanun yoktu. Eşkıya halkı haraca kesmişti. Şimdiki gibi mala çökmeler vardı. Rüşvetsiz iş yapılmazdı. Aynı durumu farklı biçimlerde YENİDEN yaşıyoruz.
Mütareke basınımız emperyalizmin emrindedir. 2008 yılında Soros, “basına 8 milyon dolar dolar dağıttım” açıklaması yapmıştı. Din adamı kisvesiyle, “Türklüğümden istifa ettim” deyip sonunda tecavüzcü Yunan’a sığınan Mustafa Sabri’nin fikri mirasçıları da görev başındadır.
Her açıdan 1914 şartları 2024 yılında ortaya çıkmıştır. Aktörlerin sadece isimleri farklıdır. Dedelerimiz Osmanlı’nın borcunu ödedi, bu gidişe Osmanlıcılık üzerinden ülkemizi borç batağına sürükleyerek çöküşü hızlandıranların borcunu gene gariban Türkler ödeyecektir.
AKP gariban Türkler üzerinden lale devri yaşıyor. Abdülhamit üzerinden saray sömürüsü yapanlar, Abdülhamit’in yolundan giderek savaşmadan isteyene istediğini veriyor.
Ülkemizi uyuşturucu cenneti yaparak en büyük cepheyi açtılar. Uyuşturucu kullanımı ilkokula kadar indi. Küçücük kasabalarda bile uyuşturucu kullanımı hızla yayılıyor. Uyuşturucu baronu Hikmetyar’ın dizinin dibine çökenlerin ne yapacağını sanıyorduk acaba?
AKMHP Türk İslam Sentezi koalisyonu T.C. Devletine karşı bir değil, yüzlerce cepheden saldırıyor.
Anayasa Mahkemesini tanımamak demek BAL GİBİ DARBEDİR!
Bu darbenin son resmi de Ahlat’ta verildi. Bahçeli, Erdoğan ve Anayasa’nın 4. Maddesi değişsin diyen bölücü Zekeriya Yapıcıoğlu elele poz verdi. İşte yeni anayasa dedikleri şey, bu resmin yasal hale getirilme işlemidir. Yapıcıoğlu AKP’nin kimine göre gizli, bize göre çok açık ajandasının tepkisini ölçmek için kullanılmıştır. Yani, bir anlamda AKP’nin mayın eşeği rolünü üstlenmiştir.
Bartholomeos AKP’nin gizli ajandası gereği Ekümenik Patrik sıfatıyla faaliyet yürütmektedir. Unutmayın, Bartholemeus CİA organizasyonuyla kurgulanan Ergenekon davasına müdahil olmuş, Kurtuluş Savaşı kahramanlık madalyası olan Papa Eftim’in emaneti Sevgi Erenerol aleyhinde açıklamalar yapmıştır.
AKP Atatürk’ün hain ilan edip Yunanistan’a yolladığı Türk düşmanı Rum papaz 6. Konstantin’in kemiklerini 2011 yılında İstanbul’a getirdi. Neden?
Keşke Yunan kazansaydı diyen ajanı en üst düzeyde ağırlamak sözün sahibini onaylamak değil de nedir?
Asker katili hain Seyit Rıza’nın heykeli Tunceli’ye dikildi. CHP sessiz kalarak onay verdi.
İşgalin içeriden yürütüldüğünü anlamak için daha ne yapsınlar istiyoruz?
*** *** ***
Ya anamuhalefet?
Meclis konu mankeni durumundadır. Sarayı meşrulaştırma aparatıdır. Bir işlevi yoktur.
AKMHP yargı dışına çıkartılmıştır.
Laiklik, dil birliği, vatanın bölünmez bütünlüğü ihlal edilmiştir. Vatan Batıdan bölünmüştür. T.C. Devletine ait topraklar(adalar)da Yunanistan ile yetki paylaşan bakanların, valilerin, askerlerin cezadan kurtulmak için yeni anayasaya ihtiyaçları vardır(!)
Güney Doğu’da Kürtçe sessizce resmi dil haline geliyor.
PKK Diasporası Kürtlerin kendi kaderini tayin için BM’e başvurdu. Başvurusu kabul edildi.
İkiz yasalar kim döneminde hazırlandı? 57. Hükümet döneminde. Yani Bahçeli’nin de içinde olduğu koalisyon döneminde. Yasalaşamadan 57. Hükümet yıkıldı. AKP gelir gelmez İkiz Yasaları(bölünme yasası) Baykal’ın CHP’si ile onayladı. Yani, hepsi orada, suç, cinayet ve ihanet mahallindeydi. Üstelik önümüzde Yugoslavya gibi dilimlere ayrılmış bir örnek varken. İşte o nedenle bugün kimse konuşmuyor. Üç maymunu oynuyor.
Diyarbakır’da bir bulvara “Türk öldürmek gavur öldürmekten daha iyidir” diyen İngiliz ajanı Şeyh Sait hainin adı verildi. Gene İngiliz ajanı İskilipli Atıf’ın adı cadde, hastane, cami ve parklara verildi. 2012 yılında Çorum’da yapılan bir parka İskiliğli Atıf’ın adı verildi. Açılışa Bülent Arınç katıldı.
Ordu belediyesi tarafından Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ithafen; “biz denize insan dökmedik, biz denize taş dökerek Avrupanın tek havalimanını inşa ettik” pankartı asıldı. Yunan lobisinin bir elemanı AKP’den belediye başkanı seçilmiş. Seçenler bu pankarttan utanmamış.
Şeyhülislam, hain, Türklüğümden estağfurullah diyen Mustafa Sabri’nin adı Tokat’ta Anadolu İmam Hatip Lisesine verildi.
Bütün bu ihanet tablosu, Kuvayi İnzibatiye ihanet birliğinin yeniden dirilip T.C. Devletinin kurucu unsuruna meydan okuduğunu göstermez mi?
Binali Çanakkale Köprüsünün açılışında; “Çanakkale artık her türlü geçilir” dedi iyi mi?
Siz bu söz cahillikten mi söylendi sanıyorsunuz? Tabii ki hayır. Çanakkale’de hangi devletlerle savaştık? Fransa, Avustralya, Y. Zelenda, İngiltere ile savaştık. Çanakkale artık her türlü geçilebilir davetiyesi bu ülkelere mi gönderildi?
Türk düşmanlarının ölüsüyle dirisi Türklere karşı birleşiyor, kör müyüz?
*** *** ****
Ana Muhalefet partisi Türk Milletine savaş açmış bir koalisyonla particilik oynayarak koalisyonu meşru hale getiriyor. Sığınmacı adı altındaki sessiz işgale yeterli tepki konmuyor. Rezerv Alan kumpasının iptali için dava açmadılar. Ege’de işgal edilen adalarımızı halka anlatmadılar. Vatandaşlar suç duyurusunda bulundu ama muhalefet(CHP, İYİP) suç duyurusunda bile bulunmadı.
Ülkemiz kara para cehennemine döndü. Kara paranın piyasaya hakim olduğu bir ülkede namuslu para barınmaz, barınamaz. Nerede ise tek üretim alanımız olan tekstil firmaları komşu ülkelere taşınıyor. Üretim bitirilmiş. Emperyal aklın emrindekiler paraları millet bahçelerine GÖMÜYOR. Bu ne ANLAMA GELİR? “Çalışmayın, üretmeyin, beslenmeyin... Bunlar gerçekleşince zaten tembelleşecek, yardımlarla nefes alacak, onurunu koruyamayacaksın. Hayal bile kuramayacaksın. Nefes alan kuklaya dönüşeceksin..” ANLAMINA GELİR.
Böyle bir ülkede enflasyon düşecek demek YALANIN EN BÜYÜĞÜDÜR!
Böylesine büyük ihanet ve işgale susan halk MAZLUM DEĞİL, SUÇ ORTAĞIDIR.
Dünya bambaşka bir döneme evrilirken Ortaçağ Karanlığında debelenen ülkeler yok olmaya mahkumdur. Sen deccaliyetin temsilcisi şeyh, şıhlar önünde secde ederken, cami cambazlarının ağzına aval aval bakarken elin oğlu gelir seni kıçından patlatır, mefta olursun.
En çok hayret ettiğim durum ise;
“KENDİ ÜLKESİNDEKİ ŞEYTANLARA TAPANLARIN ŞEYTAN TAŞLAMAK İÇİN HACCA GİTMESİ....”
Zahide UÇAR (23.09.2024)
2 notes · View notes
erundur-adanion · 11 months ago
Text
Tumblr media
HakParlı oluşum birilerini kudurtuyorsa doğru yoldayım demektir.
Birilerinin propagandasını yaptığı terör ve taşeron olan bütün örgütler Kürtler için bir şey yapmıyor.
Gamer taklidiyle kendilerini rezil ediyorlar.
Benim liberal oluşum mu battı size?
Ben gerçek hayatta ne isem oyum.
Gamer olmadığım hâlde gamer rolü oynamıyorum, evde eşimizle ve bacımızla yıktığımız ev işlerini sokakta şirin görüneceğiz diye yapıyormuş gibi tiyatro kurgulamıyoruz.
Kürtçülüğü ve Kürt millî değerleri müdafaa etmeyi de sizin gibi Apocu ve Egoist çakma Kürtlere ve Kürtçülere bırakmayacağız.
Ger rastiya ku ez HakParist im hin kesan dîn bike, ev tê wê wateyê ku ez li ser riya rast im.
Hemû rêxistinên terorîst û taşeron ku hin kes propagandaya wan dikin ji bo kurdan tiştekî nakin.
Ew bi teqlîda Gamer xwe şerm dikin.
Ma helwesta min a lîberal hûn bêhêvî kirin?
Ez di jiyana rast de çi me.
Her çiqas ez ne lîstikvan im jî ez rola lîstikvaniyê nalîzim, em şanoyê dernaxin wek ku em karên malê yên ku em li malê bi jin û xwîşka xwe re dikin tenê ji bo ku em li ser xweş xuya bikin. kolan.
Em ê parastina Kurdayetiyê û nirxên netewî yên Kurdî ji Kurdên sexte yên Apoîst û Egoîst û Kurdperwerên weke we re nehêlin.
If the fact that I am a HakParist makes some people mad, it means I am on the right track.
All terrorist and subcontracted organizations that some people propagate do nothing for the Kurds.
They embarrass themselves by imitating Gamer.
Did my liberal attitude disappoint you?
I am what I am in real life.
Even though I'm not a gamer, I don't play the role of a gamer. We don't stage a theater as if we're doing the housework that we do at home with our wife and sister just to look cute on the street.
We will not leave the defense of Kurdism and Kurdish national values ​​to Apoist and Egoist fake Kurds and Kurdists like you.
2 notes · View notes
perge · 2 years ago
Text
ABD Türkiye’de ki seçimlerin taşeron olarak kullandıkları muhalefetin iktidar olma durumunun olmadığını görünce tekrar atraksiyonlarına başladı. Akdeniz’e Kıbrıs’a rum kesimine güdümlü roket atabilen gemisini yolladı. sevgili ABD, Akdeniz bizim için mavi vatan niteliğinde! şöyle ifade edelim o kıt kafalarınıza girmesi açısından, Türkiye cumhuriyeti Akdeniz’de Antalya, Hatay sınır çizgisinden ibaret değil, denizin altındakiler her bir kum zerresi, her levrek, her orkinos, midye kabuğundan petrol ve doğalgaza kadar her şey bizim. ufak bir taciziniz de başkentimize saldırılmış gibi muamele görürsünüz, sizi Akdeniz’e Rumlar’la birlikte gömeriz!! Şehit Mursi’nin de dediği gibi; “Türkiye Akdeniz’e indiğinde kimin kazandığını göreceksiniz!”
10 notes · View notes
ihaledanismani · 5 days ago
Link
Alt yüklenici kararı (23.01.2025
0 notes
alaturkaamerika · 10 days ago
Text
BP, 4,700 Kişiyi İşten Çıkarıyor ve Fosil Yakıtlara Dönüş Yapıyor
BP, maliyetlerini düşürmek ve kârlılığı artırmak için 4,700 çalışanını işten çıkaracağını ve temiz enerji projelerini askıya alacağını duyurdu. Şirket, kaynaklarını en kârlı fosil yakıt yatırımlarına yönlendirme kararı aldı. BP’den Büyük Tasarruf Hamlesi BP, iş gücünün yaklaşık %5’ini oluşturan 4,700 çalışanını işten çıkaracak. Şirket ayrıca, 3,000’den fazla taşeron pozisyonunu sonlandırmayı…
0 notes
pazaryerigundem · 1 month ago
Text
İkinci toplantıda da rakam konuşulmadı
https://pazaryerigundem.com/haber/195433/ikinci-toplantida-da-rakam-konusulmadi/
İkinci toplantıda da rakam konuşulmadı
Tumblr media
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ikinci toplantısı sonrası konuşan TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, toplantıda herhangi bir rakam telaffuz edilmediğini açıkladı.
ANKARA (İGFA) – Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2025 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamındaki ikinci toplantısını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleştirdi.
Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş başkanlığında  gerçekleştirilen Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısına TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç ve diğer komisyon üyeleri katıldı. Komisyon Toplantısına TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar başkanlığında katılan TÜRK-İŞ Heyetinde asgari ücret ile çalışan Selma Sayın (Aşçı), Nihan Koçak (Kuaför), Durmuş Öztürk (Karayollarında Taşeron İşçi) ve Sezer Özseven (Basın Mensubu) yer aldı.
Toplantı sonrası basın mensuplarına kısa açıklama yapan TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, toplantıda herhangi bir rakam konuşulmadığını açıkladı.
“Bir rakam konuşulmasını istedik ama rakam açıklanmadı” diyen Ağar, üçüncü toplantıdan önce bir rakamın gelmesini talep ettiğini belirterek, “Görüşleri aldılar, sürecin uzayacağını düşünmüyorum, Üçüncü toplantıda bitecektir. Geçinilecek bir ücret talep ediyoruz” dedi.
Asgari ücret zammında üçüncü toplantının tarihi gelecek hafta belli olacak.
Tumblr media
0 notes
ortadoguhaber-blog · 2 months ago
Text
Ortadoğu'da Rüzgar nasıl tersine döndü?
Rüzgar nasıl tersine döndü görüyorsunuz değil mi? Arap baharı ile Sünni liderler birer birer devrilip, yerlerini Coni uşakları getirilip, bölgedeki Sünni nüfus destabilize edilerek, yerlerini Şiiler ve PKK teröristleriyle doldurulmuştu. Şimdi rüzgar tersten esiyor, şimdi o işgalci, o taşeron pislikleri temizleme vaktidir. Kaç yıldır KAYBEDENLER KULÜBÜ’nü yazarken, aslında bugünün gelişini…
0 notes
seslimeram · 26 days ago
Text
Artakalan
Tumblr media
Duraksamadan yitip gidiyor zaman. Hızlandırılmış devrin suna geldiği teknolojik ilerleme bütünüyle insani olanı zehirleyen bir kısır döngüye esir etti insanlığı. Her şekilde tükenen, tüketmenin salık verildiği, tükenişin konuşulmadığı bir zemin var ediliyor. Her şey elden kayıp gidiyor. Her şekilde zamanın yitimi önemsizleştiriliyor. Geri sayımlar biterken tam da yeni bir yıla girişin bildirildiği dakikadan başlayarak koca bir üç yüz altmış beş gün altı saatin yeniden sıfırlanmasına geçiliyor. Yaşatılan, yara edilmiş, bünyede kalıcı kılınan harap viran etme hamlelerinin, her defasında duvara toslayan umutların, bunca açık bir hal ve şekilde çürümeyi önceleyen, aklı lağveden, eylemi hiç kılan, acıyı, yergiyi, yıkımın binbir türlüsünü icraat diye pay edenlerin gözetiminde hayatın eksik konulması gerçekliği karşımızdadır. Bir yıl daha devrildi. 2024’ün de önceki yılları aşan, onlardan aşağı kalır hiçbir yanı olmayan tahakküm, tehdit, ezme, biçme ve yok saymalara fon sayıldığı bir zeminde olduğumuz kayıt altına alındı bir kere daha. Duraksamadan akıp giderken zaman, geriye bir yirmi dört saatliğine, bilemediniz kırk sekiz saatliğine konuşulan, anılan, görülen tüm o yaralardan izler kaldı. Bir koca sene daha geçip gitti, elimizde kalanın yaşatan bir yerin artık ötesinde bir cendereye doğru seyrüseferine devam olduğunu görüyoruz. Tümüyle ol benliğinden saymadıklarına nasıl bir hayatı reva gördüğünü, zaman tükenirken elimizden burada yaşayan sıradan insanların hayatlarından neler alıp götürdüğünü, neleri eksilttiğini nasıl bir cendereye sıkıştırdığını görmek için bu not var ediliyor. Bir koca yıldan artanın o katran karanlığına enikonu saplanmış olan yeni ülke tiradının bir evi nasıl talan ettiğinden birkaç örnek sizleri bekliyor. Tümüyle yalın bir halde, halden anlamayanların var ettiği ol kötücül sarmalın ortasında un ufak edilmiş hayatlardan birer kesiti sizlere sunuyoruz. En azından unutmamak için, unutulmamak için, sahiden “görmeniz” dileğiyle...
19 Ocak 2024 ::: Adaletsiz, Eşitliksiz, Ahparigsiz
“19 Ocak 2007 günü onu, tüm doğrularından, belleğimizin dibinde kalakalmış olagelen korkuların hiç de uzakta ötede olmadığını bilerek, göstermek isteyen bir çete / yapı / küme bir tetikçi eliyle, onu yönlendirenler sayesinde katletti. 1915 sonrasında var edilmeye çalışılan bir avuçtan az kalan Ermeni’nin meramını bildirebilme çabasının elbet bir karşılığı olacaktı. O melun günün ardından kalakalan yegane şey susun çağrısının artık aleni kılınmasıydı. Eğrelti, yalan, yanlış ve kötücül bir aksin eline rehin kılınmış olagelen yerde, baş efendinin tabiri ile kendisini de aşan bir cinayet sistematiği ile bir can katledilir. O günden bu yana adaletin her nerede olduğu muallaktır.”
28 Ocak 2024 ::: Büyükdere Santa Maria Kilisesi’nde Silahlı Saldırı
“Kötülüğü bir normatif kılanların aralıksız olarak nefreti yaygınlaştırma gayretine düşen, yazsak en az on parti, söylesek en azından milyonlarca insan tarafından desteklenen / yönlendirilen ocaklar, dernekler, siyasi denile gelirken bildiğiniz çeteleşmiş ari ırk sevdalısı zümreler vesaireler vesaireler etraflıca bu karanlığı yenilerken kim Tuncer Murat Cihan’ın hesabını verecektir sahi ama sahiden de! Düzeni var eden temsilin, bir yandan olayı gizlilik örtüsü ile kapatmaya teşne olması bir yandan da o salyalar saçarak nefretini kusmaya devam diyen yapıların üstün körü olayı, cinayeti (adı üstünde) geçiştirmeye çalıştığı zeminde kim güvende olabilir sahi ama sahi.”
13 Şubat 2024 ::: İliç Maden Faciası
“Kamusal alanı, parası gelsin de ne isterlerse onu yapsınlar diyerek peşkeş çekebilen zihni garabetlik aklın yıllar yılıdır görmezden geldikleri bir kere daha ihmaller zinciriyle birleşip dokuz insanın canından olmasına neden olur. Kanada / ABD ortaklı şirketin çekip gitmesinin, madenin lafta kapatıldığı bildirilirken, taşeron firmanın işçileri bu haldeyken o saha tekrardan mesaiye çağırabildiği bir zeminde yaşanan her şey biyofaşizmin de sınırlarını bildirir. Can almalar, yok etmeler sadece insana değil doğrudan doğruya hayatı var eden, edecek olan doğanın kendisine karşı bir tahribatı süreğen kılarak, toprağa ve su kaynaklarına sızıp sızmadığı henüz kestirilemeyen bir siyanür sızıntısı karşısında sessizliği muhafaza ederek yok etmelerin bir başka evresine ilerlemek meselesini ihtiva eder.”
21 Şubat ::: Dünya Anadil Günü
“Bugünün ülkesinde, bir kelaynak sürüsü kadar bırakılmış Süryani halkının, Ermeni, Rum, Yahudi, Kıpti gibi pek çok farklı inanç ve dile haiz insanların ortak istenci de bir kere daha günyüzü bulur. Türkiye Cumhuriyetinin var ettiği Türkçe sınırlarının ötesinde kendisinin yaşamasındaki bir temel olan dilini, yaşam pratiklerini, her anlamda iletişim ve diyalektik bağları muhafaza edebilmek. Hiç bitimsiz bir kısır döngü tartışması içerisinde unutuşa terk edilmek istenen o ötekinin asli unsur olduğu gerçekliğini göz ardı etmeden sahiden de hakkı tanzim edebilmek mesel edilmeyecekse, onca eşit yurttaşlık lafzı boş laftan ötesi olmaz, değil mi?”
08 Mart ::: Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal’dan Irkçı Ayrımcılık
“Ayrımcılığı, iktidar ve üyelerinin suna geldiği kini bir hal bir şekilde yeniden sahip çıkarak kurumsallaştıran, bunu sözüm ona muhalif bir kimliğin içine yedirebilen bir temsilde, Türk dışında kalakalan insanların hali nice olacaktır? Dönüşüm nam yenileme, giderek bir Nazi Almanyası haline savrulurken, baş efendiden, mimli nam faşistine eyledikleri yetmezken bir de kendini eşitlikçi, adil, hakkaniyetli bir demokrat olarak bildiren bir yapıdan çıkagelen bu tahayyül, şimdi şu aşağıda okuyacak olduğunuz bahis söz konusuyken bu ülke gün yüzü görebilir mi?”
04 Nisan ::: 17 Yaşındaki Süleyman Ç’ye Polis İşkencesi
“Bir çocuğa işkence edip, kafasında kırıklarla birlikte mahpusa yollayabilme iradesindeki sakatlıktır sorun. Bütünüyle birbirinin benzeri olagelen bir tavır silsilesi içerisinde Bakur Kürdistan’ı coğrafyasında hakkın da hukukun da telef edilmesi haline bunca canhıraş çabadır misal sorun. Anlatılan ile yaşananların arasındaki derin yar, o kör karanlıklarda nice hayatın gasp edilebildiği bir ülke gerçekliği söz konusuyken asıl nerede komşuluğun / eşit yurttaşlığın / hürriyet ve adaletin gasp olunabildiğinin / eksikliği ya da hiç var edilmemesinin meselidir misal sorun. Kim nasıl verecektir bunca ağır vebal, yıkıcılığın hesabını değil mi?”
24 Nisan ::: Medz Yeghern
“109 yıl sonra, her şeyi en baştan anlatmaya gerek kalmadan bir kere olsun özür dilemenin dahi çok görüldüğü bir zeminde, hayatta kalmaya çalışıyoruz. 109 koca yıl sonra, bir hale, bir nedene bağlı kalmaksızın bu toplum için hedef kılınabilecek bir güruh olarak anılmaktan, bariz sinkaf / hakaret / tehditlere maruz bırakılmaktan illallah ediyoruz. Kaybettirme politikasından, devletin tüm kesimleriyle birlikte bir nefret objesi olarak başta Ermeni olmak üzere azınlıkların hepsini birden gözüne kestirdiği bir zeminde yıkımın sadece burada yaşamakta olanlara değil silsile halinde herkeslere, her bir ötekisi olarak anılana denk gelebileceğini biliyoruz. Biraz da bunun için Nisan 24’ün önemini, ol yok etme saiklerinin sunduğu perspektifin korkunçluğuna dikkat çekmek istiyoruz. Tümüyle, belirgin ve doğrudan zamana yayılarak bir tehdit olarak bilinen, görülen Ermeni yarasıyla bir başına bir asrı ve dokuz koca yılı geride bırakıyor. Yüzleşmek bir yana sorgulamak öte yana, inkarı kenara terk edip, ikrarla, iktidarın var ettiği / kendisine eşlikçi kıldığı ırkçı hiziplerin nefretine rağmen bir yaranın varlığı unutulmasın diye tüm bu serzenişler. Kenara yazılmış olagelen bir ağıdın, bir mendilin, bir tek kare sararmış ol fotoğrafın ardından çıkagelen nice hikayenin hatırına, unutmadık, unutturmayacağız.”
09 Mayıs: Normalleşme Mi Kutuplaşma Mı?
“Ilımlılık, yumuşama derken, Taksim’in 1 Mayıs’ta yeniden kapatılmasından, asgari ücretin un ufak haline rağmen halen Temmuz ayında en ufak bir iyileştirmenin dahi söz konusu edilmeyecek ilan edilmesinden, tantana arasında hazır paketlerden birisine iliştirilmiş herhangi bir durumda fikrini beyan edeni, sözünü savunanı “mihrak”, “ajan” ilan edebilecek bir cüretin tezgah altında pişirildiği bir zeminde doğru nereden başlar. Bir yer, bir zeminde hakikate ne ara sıra gelir?”
17 Mayıs ::: Kobani Davası ::: Mahkeme, Yargılanan 24 Sanığa Toplamda 407 Yıl 7 Ay Hapis Cezası Verdi.
“Normalleşme, ılımlılık, hataların telafisi, yeniden yurttaşın sözünün dinleneceği zikredilen bir zamanda, yeniden Kürd halkının savunageldiği değerler, siyaset, barışa dair söylem ve eylemlerin yekunu, Kobane gibi hedef kılınmak isteniyor. Bu uğurda, asırdır var edilmiş fecaat ötesi yanlışlarda ısrarın devam olunacağı bir kere daha baş efendi eliyle teyit ediliyor. Daha ötesi olmadığı malumken, kalkıp hak gasplarına itirazların reddiyesi için cephe açılmaya çalışılıyor. Malum ırkçı hizbin başı bir siyasi çetenin lideri kalkıp milyonların iradesi olan bir temsilin ivedilikle kapatılmasını talep edebiliyor. Dahası kendi içlerindeki malumun ötesi bir ismin o ithamname kısmını kaleme aldığı gizliden değil açıktan zikrediliyor. Bu düşmanlaştırma miti devam olunurken hakikatin her ne olduğu unutturulmaya çabalanıyor. Gültan Kışanak’ın dediği gibi tahliyeye değil (bu ülkenin) özgürlük ve barışa ihtiyacı olduğuna aymak için daha kaç sınama gerekiyor. Bütünüyle korku / yıkıcılık / kin ve nefretle atılan adımlar karşısında kaç “Kobane” sınavı ülkede var edilecektir, düşünür müsünüz?”
02 Haziran: SOCAR'ı Protesto Eden Filistin İçin Bin Genç'ten 13 Kişi Gözaltına Alındı
“Bir yandan baş efendinin Hamas Anadolu’yu da savunuyor benzetmesi, diğer yanda kapalı kapılar ardında çıkagelen kirli bir ticaretin tezgahta devam olunması. Hangisi doğru, hangisi gerçek olagelen tavrıdır bu yönetimin? Terörü var ederken elini korkak alıştırmayan, kendisinden saymadığına öteki, hain, mihrak, düşman, başı ezilecek yılan ve daha bir dolu benzetmeyi var ederken muktedir ve yeni ülkesi, onca imdat çığlığını sahiden önemsiyor mudur? Önemsiyor olsa Socar nam kan ile petrolü birleştiren bir karanlık odağın arkasını korur mu? Sırf bu kirli ticaret eksenine izin verilmesin denildiği için, insanların meram eyledikleri Filistin’e dikkat çekmeye çabaladıkları için on üç insan gözaltına alınır mıydı? Hemen arkasından bizatihi Akp eliyle var edilmiş bakınız biz de telin ediyoruz yollu İsrail Konsolosluğu önündeki ol tepkime ile var edilmiş cerahat / yıkıcılık ve adıyla sanıyla devletin terörü yurttaşlarına karşı koz olarak kullanmasının akıbeti nice olacaktır?”
14 Haziran: Tahir Elçi Davası:Sanık Polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi Hakkında Beraat Kararı Verilir
“Dokuz yıl öncesinde var edilmiş olagelen cinayetin üstünün her nasıl / hangi hamlelerle kapatılmak istendiğini de göstere gelen ol kayıtsızlık, göz ardı etme hali, Kürdün de hakkının geçersiz kılındığı bir zemini ifşa eder. Uğur Kaymaz, Baran Tursun, Nihat Kazanhan, Mazlum Turan, Kemal Kurkut, Helin Hasret Şen, Ceylan Önkol gibi ilk elden akla gelen nice kırımın, cinayetin ardındaki o kolluk kuvveti asker-polis olduğunda yargının sessizliği, kararları alelacele vermesinin türevi bir hal Tahir Elçi davasında da kendisini yeniden belirgin bir biçimde göstere gelir. Adalet kavramının boşa düşürüldüğü bir zeminde bir asırdan uzunca süredir var edilen eşitlik mücadelesi de, kırk küsur yıldır devam olunan çatışma / savaş / yıkım ve terör olgusunun da her şeyi yerinde saymaya devam eden bir ülkeyi gösterdiği muhakkaktır. Kürd sorununun çözümünü değil bu kalıcı kördüğüm çözümsüzlüğü hattını diri tutarak, acıları / yaraları / yıkımları daim bir biçimde yineleyerek hangi yaraya merhem olunabilir ki, olunur ki!”
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: From Doodles Series – Gençay AYTEKİN
0 notes
onderkaracay · 10 months ago
Text
Tumblr media
🗣️ Budama Siyasetinin Yerine Neden Sulama Siyasetini Getirmek İstiyorlar?
Ülkenin ekonomisini kim bozduysa o düzeltir inancı buna inananların tavrında yıkıldı/yıkılıyor. Haliyle yıkılan ekonomiyi bozan ekonomist oluyor.
Hiçbir yanlış, yanlışın sebebiyle düzeltilemez gerçeği inanca dönüşüyor.
Budama siyasetinin sonu geldi. Çünkü budanacak ağaç kalmadı.
Budanan yerler çöl olunca kuruyan yerleri sulama siyaseti devreye girer.
Sulama siyaseti ileri de budama siyasetini üstlenmek için geçici aldatmak amacıyla ağaç dikmeden sularsa sonuçta hiçbir şey değişmez.
Budama siyasetinin yerini halk yararına 'devrim' yapmak isteyen bir anlayış almazsa sulama siyaseti ile zaman kaybedilir.
1950'den bu yana bu yanlıştan geri dönen bir toplum olmadığımız için yaşadığımız sonuç değişmedi.
Yalnız bu son budama ağacın kökünü kesmeye niyet eden bir budama olduğu için bu foyası açığa çıkmasın diye sulama siyasetine en kötü ihtimal ile budama siyasetine her iki tarafı da kullanan kuklacıların sufleleri ile aynı hizada tutularak destek veriliyor.
Halkın bunu anlaması mümkün değil.
Halka bunu anlatması da bir o kadar zor.
Bölünmüş ideolojik bataklık asla buna kullandığı araçlar ile algı yöneterek buna izin vermiyor.
O zaman devrim nasıl olacak?
Yaşananlar yaşandı, yaşanacakları yaşamadan buna yanıt şimdilik vermeyelim.
Zalimler yaşattıkları zulmü yaşamaları gerekiyor.
Ülkenin yetmiş yıldan fazladır batırılmasını, sömürgeciler yararına sömürülmesini seyredenlerin biraz daha sabırlı olmalarını bekliyoruz.
Yeni bir tuzağın içine düşmesinler diye.
Medya bombardımanı ile düşünce geliştiren bir toplum her tuzağın kapanına çok kolay düşer.
Fıst laydy olması gereken kimse onların bile sahaya sürüldüğü bir ortamda gazeteyi tersinden okutmadan bu toplumu uyandırmak mümkün değildir.
Budama ve sulama siyaseti ölümü gösterip sıtmaya razı etme siyasetidir. Amacı sömürüyü sürdürülebilir yapmaktır.
Atatürk ile aldatan herkes bunun için sahaya sürülür.
Kısaca emperyalizmin siyasi anlayışı şudur;
Uzarsa budayın, kısalırsa sulayın!
Şu parti bir iktidar olsun sonrasına sonra bakarız anlayışı bu siyasete hizmet eder.
Neden partisiz ve ideolojisiz yönetim sistemi gerekiyor bunu düşünmek zamanıdır. Çünkü devrimin yolu birlik, beraberlik ve bütünlüğü koruma anlayışından geçer.
Bataklığı sulayacak isek o bataklığın gerçek sahipleri sulama yapmalı. Eğer bir budama gerekiyor ise yine taşeron yerine ağaçların gerçek sahipleri budama yapmalıdır.
Önder Karaçay
6 notes · View notes
cengish05 · 2 months ago
Text
SASA’da gergin bekleyiş sürüyor, ücretlerini alamayan işçiler eyleme başladı
Adana’da taşeron şirket üstünden SASA Polyester fabrikasında çalışan ve 2 aydır maaşlarını alamadıklarını söyleyen işçiler, yapınak önünde fiil halletmeye başladı. Bir işçi, “SASA’yı arıyoruz kimselerle konuşamıyoruz, muhatap almıyorlar bizi” dedi. SASA Polyester Fabrikasının PTA üretim tesisi inşaatında taşeron şirket üstünden çalışan 670 işçi, ortalama 2 aydır maaşlarını alamadıkları sebebi…
0 notes
rayhaber · 2 months ago
Text
ABD'den Tazminat Talebi: 'Cinsel İşkenceye Maruz Kaldım, Yuvam Dağıldı...'
Ebu Gureyb Hapishanesi ve Iraklı Mahkumların Yaşadığı Zorluklar Irak’ın Ebu Gureyb Hapishanesi, 2003 yılından itibaren dünya genelinde işkence ve insan hakları ihlalleriyle anılır hale gelmiştir. Bu hapishanede tutulan Iraklı mahkumların yaşadığı travmalar, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal sağlıkları üzerinde de derin yaralar açmıştır. ABD ordusunun taşeron firmalarından biri olan CACI,…
0 notes
bursahabermedya · 2 months ago
Photo
Tumblr media
İnegöl'de Toprak Kayması: İşçi Hastaneye Kaldırıldı İnegöl ilçesi Cumhuriyet Mahallesi Çalıkavak Sokağı’nda, 2023 yılında bir inşaat çalışması sırasında talihsiz bir olay yaşandı. Taşeron bir firma tarafından yürütülen yağmur https://bursahabermedya.com/inegolde-toprak-kaymasi-isci-hastaneye-kaldirildi/ #İnegöl #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
alittlefurtheroutoftheway · 3 months ago
Text
İnegöl'de Ayakkabılarını Çıkararak Temizlik Gösteren İşçi
Bursa’nın İnegöl ilçesinde Örnek Davranış Bursa’nın İnegöl ilçesinde, altyapı çalışmaları sırasında ilginç bir olay yaşandı. Turgutalp Mahallesi Kula Sokak’ta, bir elektrik firmasına bağlı taşeron işçiler, apartmandaki sorunları çözmek amacıyla çalışmalara devam ediyordu. Bu sırada, kirli ayakkabılarıyla apartmana girmek üzere yola çıkan bir işçi, dikkat çeken bir davranış…
0 notes