#istanbul sözleşmesi yaşatır
Explore tagged Tumblr posts
Text
i know the usual white feminist crowd wont even care to read this but i just have to share it somewhere bc i feel sick to my stomach.
today we went to uni wearing all black bc the government wouldn't declare a national mourning. i heard one of my friends asking another boy why wasn't he wearing black, he answered with "why, what happened?" ive lost all hope for this country and men in general.
one of my professors had a rent abt how homicides weren't special to our country and if we were to move abroad we'd become second-class citizens there. this is a man who lived in europe for multiple years and now is making his studies with the help of the government, making moneys we cant even dream of, telling us to basically get over it. why am i even surprised at this point, he's working with government, theyre giving him money for his researches, of course hes gonna help discard the news under the rug faster, the media block irl version.
another professor made even crazier comments, a misogyny speech, he said that he didnt even care abt the events bc the girls were the murd3r3r's ex gfs. he talked abt how it was women's fault that they were always choosing the abuser men, not even considering the abuser men in question as a problem. i couldnt believe my ears when he said he wouldnt even help a girl if he saw it happen. i feel worried abt the women in his life (he doesnt have a wife, ofc, thats why hes so salty at this age with a child) i tried so hard not to cry and scream during the lecture, having to listening to him in silence.
they're trying to feed us these propagandas even more than media, poisining our brains and gaslighting us to believe that world outside turkey is hell, even worse than here. the sad part is these are people who were supposed to be role models for students, but they're men after all.
i felt even more nauseous when one of my "friends" (apolitic, a new way to say you're pro-government and a freak) as a woman said that there were more homicides happening in belgium. i couldnt even look at her at this point, me and my other friends argued saying how the difference is that theres a law system there, as oppose to ours. she ignored us and kept trying to talk abt biochemistry. how can she not see that everything is political when you're a woman? how can she believe that she's privileged enough to not have a political opinion?
i've lost hope. im tired of walking home with my head low, looking at my shadow with a paranoia, knowing that someone could kill me for no reason at all and get away with it. please share the events anywhere you can, they're trying to silence us, to keep us in our houses with fear to go outside but we cant let them win. TURKISH WOMEN NEED HELP
#pls look at my blog or the hastags to get inform#turkish women are in danger#6284ü uygula#turkish women need help#reinact6284#protect turkish women#istanbul sözleşmesi yaşatır#turkey#news#turkishwomenareindanger
19 notes
·
View notes
Text
SADECE KADINLARIN DEĞİL TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI OLAN HERKESİN İZLEMESİ GEREKEN 6284 SAYILI KANUNUN ÖNEMİNİ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULAYAN VE ANLAMAMIZA KATKI SAĞLAYAN BİR PROGRAM,İZLEYİN İZLETTİRİN
youtube
#türkiye#türkiyedekatliamvar#türkiyede kadın olmak#kadınaveçocuğadokunma#kadın cinayetleri#kadına şiddet#kadın#çocuk istismarı#cinsel taciz#cinsel şiddet#6284üuygula#istanbul sözleşmesi yaşatır#my post#hurdahas-blog#postlarim#yaşamak istiyoruz#çocuklara dokunma#kadınlara ve çocuklara dokunma#yaşam hakkı#yaşamak hakkımız#yaşamak istiyorum#kadinavecocugadokunma#cocuklara dokunma#6284 sayılı kanun yaşatır#ölümün kıyısı#ölmek istemiyoruz#ölmek istemiyorum#güvende olmak istiyoruz#kız çocukları
3 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
istanbul sözleşmesi yaşatır
#istanbul sözleşmesi#istanbul sözleşmesi yaşatır#kadına şiddete hayır#vazgeçmiyoruz#istanbul sözleşmesinden vazgeçmiyoruz#12 mayıs#12 mayıs 2011#kadın
0 notes
Text
Balçovalılar Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddete Karşı Yürüdü
Balçovalılar Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddete Tepki Gösterdi Balçovalılar, son günlerde artan kadın ve çocuk cinayetlerine karşı duydukları derin üzüntüyü ve öfkeyi, Ata Caddesi’nde düzenledikleri yürüyüşle dile getirdi. CHP Balçova İlçe Başkanlığı tarafından organize edilen bu anlamlı etkinlikte, “Kadına kalkan eller kırılsın”, “Kadın, Yaşam Özgürlük”, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” ve…
#çocuk cinayeti#İstanbul Sözleşmesi#şiddete karşı#Balçova#chp#Etkinlik#kadın cinayeti#kadın hakları#toplumsal dayanışma#Yürüyüş
0 notes
Text
Yarım Kalan...
Gelip geçici değil tastamam hayatlarımızın orta yerinde imal olunan bir tahakküm veçhesi ile yaşama ket vuruluyor. Denetim, gözetim ve tahakküm üçlüsünü yok yere değil sahiden ve sahici bir istikamet kılan / hiza belirleyici olarak gören bir aklın sunduklarıyla bütün ol hayat imgesi tarumar ediliyor. Behemehal anbean yeniden imal edilen hamlelerle birlikte, bütünlüklü olarak o tahakküm nesnelliğiyle yaşam kuşatılıyor. Muktedir dışında herhangi bir doğru yoktur. Onun seslendirdiği, atfettiğinden gayrı bir ihtimal mevzubahis değildir, hiç olmayacaktır. Biteviye o tek adam rejiminde gündelik yara / berelerin esamesi yoktur, hiç olmayacaktır. Başa örülen çorapları güncellemek, her günü bir öncesi kılmak, onu aşa duran bir tahayyülle sınırlandırmak, zulmün esiri kılmak, zoru her günün başat ögesi kılıp o yirmi üç yıllık iktidar şablonun sunduğudur. Yirmi üç yıllık meselin suna geldiği artık bir demirbaş kıldığı şey şiddetin ta kendisidir. Binbir türlü tahakküm veçhesi üstünden bir o yana bir bu yana savruluyor ülke. Beka, gelecek bahisleriyle ümidin kırıldığı, cerahatin hep öne çekilip cürmün el üstünde tutulduğu bir tavır silsilesiyle yinelenip duruyor. Açık, aleni tekinsiz, doğrudan doğruya mahvın ta kendisinden el bulan bir devinimle bir sahada bir yaşam sahnesindeki her ihtimal tırpanlanıyor. Tahakküm parametreleri aralıksız şimdi yeniden biçimlendiriliyor. Devir korkunun eksiksiz güncellendiği, yıkımın satıldığı bariz bir karabasanlar sarmalını bildiriyor.
Çürüme her yeri kuşatırken, ekranlar ketum bırakılıyor. İletişim işleri başkanlığı, radyo ve televizyon üst kurulu, bilmiyoruz hangi sayılı isim ya da makamın var ettikleriyle ya suç, ya da suçlu örtbas ediliyor. İnsanları içine çektikleri karanlığın mevzusu hiç edilmesin diye bir çaba aralıksız güncelleniyor. Söz hiç ediliyor. Yaralar bariz unutuluşa terk edilip duruyor. Onca yara yirmi dört saatte bir mevzu edilip durulan şeylerin yıkıcılığından bahis açılmasın isteniyor. Ne yaralar görünüyor, ne bunca açık tahakkümün var ettiği tüm o karabasanın hayatı nasıl zehirlediğinden bahis açılıyor. İçeriye kulağını tıkayan, gözünü çoktan kapatmış olagelen benim dediğim ülkesinde muhalefetin de o iktidarın dümeninde ilerlemeye devam dediği şablonla bırakalım seçimi, iradeyi, Kürd özgürlük hareketinden gayrı hiçbir kurumun hayatı önemsemediği bir zemin gerçekliğine uyanıyoruz her gün her an yeniden. Tümüyle genel geçer değil doğrudan var edilmiş olagelen hamlelerle birlikte o makus talih diye kederin başat gittiği, cerahatin hiza kılındığı, yıkımın öncelendiği ve şu kör topal demokrasinin dahi yıkımına çabalanan bir karanlık güncellemesine devam olunur. Bu hallerle bir yarın söz konusu edilebilir miydi?
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Semih Çelik'in, Ayşenur Halil'i Eyüpsultan'da öldürdükten yarım saat sonra İkbal Uzuner'i katlettiği yer olan tarihi Edirnekapı Surları'nda düzenlenen protesto dün akşam ilerleyen saatlere kadar devam etti. Eyleme katılan kadınlar Anka’ya konuştu. İkbal Uzuner'le ilkokulu aynı okulda okuyan bir genç kadın "Korkuyoruz. Yolda yürürken, bakkala giderken, iki saniye sonramız ne olacak, bir psikopat tarafından öldürülecek miyiz, parçalanacak mıyız? Geleceğimizi zan altında. Yani hiçbir şeyin garantisi yok. Yaşadığımız semtte, ülkemizde… Biz bu şekilde yaşamak istemiyoruz. Korkarak geçirmek istemiyoruz günlerimizi” dedi.
Eyleme katılan bir başka kadın ise, "Ben de yaşadım bu acıyı. Ben de kardeşimi kaybettim. Artık buna dur diyelim. Yani çoluk çocuk etkilendi. Benim çocuğum şahit oldu, 'o yolu kullanmam' diyor. Hani ben de yaşadığım için o yüzden burada duruyorum. Kız kardeşimi, kocası öldürdü. Üç gün evde sakladı. Dün de onun ölüm yıl dönümüydü. Kadınlar ölümü hak etmiyor” diye seslendi.
“İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”
"Bir kadın bütün kadınlar demek. Hepimizin canı yanıyor” diyen bir başka kadın ise, “Yani ben kalktım Anadolu yakasından geldim buraya. Çünkü içim rahat etmiyor. Vicdanım rahat etmiyor. Ben bu ülkede nefes alamıyorum. Nefes aldığımı hissetmiyorum. Yürüyemiyorum, dolaşamıyorum” diye seslendi. Psikoloji öğrencisi Buse Başdemir ise, “İkbal herhangi bir tanıdığım değildi. Sadece yaşıtımdı. Çağdaşımdı. Asla yasta değiliz. Kesinlikle isyanlardayız. ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diyoruz” dedi.
4 Ay Önce Kızı Katledilen Gülizar Sezer: Artık Buna Bir Dur Denilsin
Büyükçekmece'de katledilen Sedef Güler'in annesi Gülizar Sezer de alandaydı, “Biz çocuklarımızı kolay getirmiyoruz. Ya bu da benim yavrum. Öbürkü de benim yavrum. Hepsi benim yavrum. Sedef Güler vahşice katledilerek Büyükçekmece'de dambıllara, zincirlere sarılarak halıyla birlikte denize atıldı. Benim çocuğumun dört aydır adli tıp raporu hâlâ çıkmadı. Dört aydır ben hiçbir şey bilmiyorum. Çocuğumun hiçbir eşyasını teslim bile alamadım. Sadece bu katili (Yavuz Güngör) yakaladık dediler. Bir çanta dolusu parayla Edirne sınırda kaçarken yakalandı. Ya bu adam oraya kadar nasıl gidiyor? Ya şuradan giderken biz geçiyoruz kadın olarak kaç tane bekçiye çevirmeye giriyorum. Bu adam sekiz yıl kesilmiş cezası varken dışarıda elini kolunu sallayarak geziyor. Geliyor benim yavrumu orada katlediyor. Beni çeviriyorsun onu nasıl çeviremiyorsun sen? Dokuz ay karnımda taşıdım. Sancılarla, ağrılarla doğurdum. Bir lokma ekmek bulamadım yeri geldi aç yatırdım. Ben böyle büyüttüm çocuklarımı. Ve bütün hepimiz böyle büyütüyoruz çocuklarımızı. Ya olmasın artık sesimiz duyulsun ve benim Adli Tıp raporumun çıkmasını ve bu devletin arkasında durmasını istiyorum. Başka hiçbir şey istemiyorum. Buna artık bir dur denilsin. Nereye gitsem elimi kolumu bağlıyorlar. Çocuğum öldürülmüş. Bana hiçbir açıklama yapılmıyor. Benim yavrum katledilmiş bana hâlâ dört aydır dosya gizli deniliyor. Benim çocuğum iş görüşmesine gitmişti oraya. İş görüşmesine gittiği yerde katledildi benim yavrum..." diye tepki gösterdi.”
Düpedüz ve yalın bir biçimde irin patlar. Edirnekapı’da meydana gelen cinayet öncesiyle ve sonrasında var edilenlerle birlikte koca bir toplumun her nasıl dönüştürüldüğünün açık bir beyanı olur. Vurdumduymazlığı arşı alaya çıkmış iktidar pratiğinin cerahati öne çekip, herkesi bir hizada tutmak adına suna geldiği, savunduğu kindarlık sonucunda artık enikonu çürük bir menzil var edilir. Partileştiği zikredilen ırkçı yapıların alt kümelerinden olagelen kimi temsil / yapı ve sohbet gruplarının orada, burada ve şurada var ettikleri kötü, çok kötü tahayyüllerin bir kere daha birilerinin canına kasta dönüşümü güncellenir. Tahakküm devlet eliyle ona sana bana şunu ve bunu yapamazsınız derken, insani normu yerle yeksan eden, hayatın ehvenini çala duran temsillerin önünü açması sonrasında bir katran karanlığına demirler ülke, bilmiyoruz kaçıncı kere.
Ardılı sıra çorap söküğü gibi çıkagelen, Discord, Telegram, Rave gibi onlarca farklı sosyal medya uygulamasının aleni bir biçimde çocuğa yönelik cinsel / psikolojik ola gelen şiddet, tehdit mekanizması kılındığı ortaya serilir. İnsanlar hemavaz birlikte bir kere olsun itiraz var etmeye çalışırken daha önce görünenden çok daha farklı bir biçimde çoluk, çocuk denilebilecek insanlardan, kazık kadar olanlarına aralıksız nefret peyda olur, paylaştırılır. Çocuğa cinsel organını yaktırmaktan, kendisinden vazgeçmesi için aralıksız psikolojik şiddete, intihara sevk ettirme hallerine, yine cinsel içerikli tahakküm, hakaret, işkence ve türlü çeşit hamlelerden bizatihi çocuk pornografisinin paylaşımına bir dolu, bir dolu “panel” nam yurttaş kimlik bilgilerinin ifşa edildiği karanlık ağ sitelerinden alınan verilerle var edilen “şantaj” hallerine hepsi bir hep birlikte var edilen bir fasit döngü var edilir. Memleketin çürümesinin birebir sureti bir kere daha can kırıklarının üstüne basarak, katledilmiş iki kadının canını alanı ilahlaştırmaya çabalayarak, mümkün mertebe hakaretlere / alışılageldik olanın çoktan ötesine geçmiş salt küfür, sırf nefretten mülhem bir bakışım ile birlikte insani olanın da çürütülmesinde yol alınır. Bunca açık, bu kadar net bir biçimde on binlerce insanın bir biçimde ortak olduğu bir suç istemi var edilir. Onca onama, o kadar afaki katil kayırma, bitimsiz bir kadın / kız / öteki sanılan insandan, hayvandan sonuna kadar nefretle o devletin var ettiği tahakküm hallerinin bitimsiz, sonsuz bir yeni yorumu var edilir. Sene 2024. Büyük bir suç şebekesi haline dönüşen, hiç birisinin bir diğerinden ala olmadığı çok aşikar bir çürüme tahayyülü tezgahta işlenirken, birkaç ismin tutuklandığı haberi çıkagelir. Her şeyin alelade, çalakalem bir adalet, yargı eliyle bina olunduğu bir menzilde sahiden de memlekete / müştereklerimiz / hayatlarımıza esas zararı veren bu akımların, yol verilmiş bu cerahatin sonu getirilebilecek midir, meselemizdir!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Internal Struggle - Tatum LEUNG – Fine Art Photography Awards
Edirnekapı Surlarında Protestoya Katılan Kadınlar: Yasta Değil İsyandayız! - Evrensel https://www.evrensel.net/haber/530057/edirnekapi-surlarinda-protestoya-katilan-kadinlar-yasta-degil-isyandayiz
#meram#mesel#türkiye gerçekliği#çürüme#başka türkiye vardır#cerahat#yol nereye?#discord#internet#sanal yıkım#gerçek çürüme#karanlık çağ#türkiye#demokrasi#yıkım#insan hakları#kadın#hakkaniyet#mesel yaşamak#yordam#siyasa#biyopolitika#arzihal
0 notes
Text
İstanbul Tabip Odası , “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”
‘İstanbul Sözleşmesi’ yaşatır açıklaması yapan İstanbul Tabip Odası, kadına karşı şiddetin giderek arttığı Türkiye’de, gerekli önlemlerin alınmasını talep etti. Sekiz sene önce 19 Kasım’da meslektaşımız, kız kardeşimiz Dr. Aynur Dağdemir eşi tarafından şiddete uğrayan sekreterini korumaya çalışırken; Mirabal kardeşler ise 25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele verirken katledildi. Bu nedenle kolumuz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü Dr. Aynur Dağdemir’e adamıştır. İki gün de kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizin sembolleşen günleridir. Acımız ve öfkemiz hâlâ taze, mücadelemiz ise sonsuz. Onların hikâyesi mücadeleleri ve cesaretleri bizlere umut ve ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi uygulansın
Kadın Hakkı İhlalleri
Türk Tabipler Birliği Kadın Sağlığı ve Kadın Hekimlik Kolu ve İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi, “Kadına karşı şiddet, kadın hakkı ihlalleri farklılıklar gösterse de dünyanın tüm bölgelerinde sınır ve sınıf ayrımı olmaksızın devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesinde çok zor ve uzun mücadeleler sonucu elde edinilmiş kazanımlar elimizden alınmaya çalışılıyor. Polonya’da kürtaj yasağının çıkışı, ülkemizde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınışı kazanımlara saldırıların örneklerindendir. Patriyarkal kapitalizmin yarattığı krizlerin ortaya çıkardığı savaş, afet, pandemi, kıtlık, deprem ve diğer krizlerin faturaları dünyanın her coğrafyasında farklı biçimlerde en acımasız haliyle yaşanmaya devam ederken; ilk önce kadınları ve çocukları hedef alıp, en ağır bedelleri onlara ödetirken, ilk onların yaşam hakkını elinden alıyor. Ülkemizde yaşanan deprem felaketi, öncesinde pandemi, Suriye ve Ukrayna-Rusya savaşları, İsrail’in Filistin işgali kadınların ve çocukların yaşamlarının elinden alındığı, göç etmek zorunda bırakıldığı, patriyarkanın güçlendiği krizler oldu. Savaş sırasında en başta kadına yönelik suçların arttığını, kadın bedeni üzerinden savaş politikası sürdürüldüğünü biliyoruz bu nedenle barış talebimizden vazgeçmiyoruz”
Pandemi ve Deprem Nedeniyle Şiddet Arttı
“Pandemiyle kadınların ev içi bakım yükü, ayrıca kadınlara yönelik ev içi şiddet arttı, deprem sonrası ise aynı sorunları bir de evsiz kalarak barınma sorununun eklenmesi ile katlanarak yaşadılar. Cinsel şiddete uğrama oranları, hastalıklar ve depresyonlar tırmandı. Pandemide ekonomik kriz işten çıkarılmaları arttırdı ve çalışma hayatından ilk önce gözden çıkarılanlar ev bakım yükü veya işveren tercihi nedeniyle kadınlar oldu, eşitsizlikler derinleşti. Deprem felaketi sonrası yine bakım yükü en çok kadınların üzerine kaldı, yıkılmış şehirlerdeki temel insan ihtiyaçlarının hala giderilmemesinden kaynaklı sorunlarla hâlâ en çok kadınlar boğuşuyor. Sağlıkta dönüşümün yarattığı krizin faturasını öderken de pek çok kadın meslektaşımızı görev başındayken yitirmeye devam ediyoruz. Son bir yılda erkek şiddeti nedeniyle kaybettiğimiz sağlık çalışanı kadınlar; Ömür, Melek, Emine ve Ayfer… Kadınlar güpegündüz kamu kurumlarında, yaşatmak için gittikleri işyerlerinde katlediliyor. Sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık çalışanlarına yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüşmüştür. Kadını ve kazanılmış haklarını yok sayan, sahiplenilmesi gereken bir mal gibi gören, kadın düşmanı erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını kuşatmaya devam ediyor. Güvenli çalışma alanları ve sağlıkta şiddete karşı göstermelik adımlar dışında önlemler alınmıyor. Sağlıkta şiddetin son bulacağı politikalar üretilsin ve uygulansın istiyoruz. Ülkemizde her gün ortalama üç kadın kocası, birlikte yaşadığı erkek veya aile bireylerinden başka bir erkek tarafından baskı, işkence ve zulme boyun eğmemeye karar verdiği için katlediliyor. Toplumumuzda, her alanda yükselen iktidar politikaları ile tırmandırılan şiddet sarmalı maalesef ki günlük hayatta temel dil olmuş durumda. Bu şiddet ortamı hem özel alanda hem de kamuda kadınlara yönelik şiddeti körüklemeye devam ediyor”
6284 Sayılı Kanunun Etkin Uygulanmasını İstiyoruz
“Patriyarka, kapitalist, faşist, muhafazakar yönetimler ile devamlılığını kadınları tahakküm altında tutarak sağlayacağına inandığı sürece kadın hareketi güçlenerek, kendini sürekli yenileyerek yükselerek en güçlü cevabı verecektir. Cinsiyet eşitliğinin inşa edilmediği, erkek şiddetinin çözülmediği bir dünyada eşitlikten, özgürlükten bahsedilemez. Mahsa Amini’den, Dr. Aynur Dağdemir’den aldığımız cesaretle kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor, 6284 sayılı kanunun etkin uygulanmasını istiyoruz” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Link
Altılı Masa pazartesi günü Ankara'da düzenlediği toplantı ile Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni açıkladı. Toplantıya damgasını vuran konu ise İstanbul Sözleşmesi oldu. İYİ Partili Ümit Özlale'nin metnin dışına çıkarak "Uluslararası sözleşmelere geri döneceğiz çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır" ifadelerini kullanması Saadet Partisi tarafından tepki ile karşılanmıştı. "METNİN RUHUNDA YAZIYOR ZATEN" Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Bülent Kaya, yaptığı değerlendirmede, Özlale'nin kurduğu cümleyi kendi adına kurduğunu, ittifakın ortak kararını yansıtmadığını söylemişti. Tepkiler sonrasında gözlerin çevrildiği Özlale konuk olduğu programda, "İstanbul Sözleşmesi metinde yoktu. Metnin dışına çıkıp kendi irademle vurgulamak istedim. Metnin ruhunda İstanbul Sözleşmesi'ne geri döneceğimiz yazıyor zaten. Metnin dışına çıktığım, kalbimle hareket ettiğim doğrudur. Vallahi pişman da değilim." ifadelerini kullandı." SİYASİ NEZAKETSİZLİK" Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arıkan ise dün akşam katıldığı bir canlı yayında, "Altı partinin genel başkanlarının gösterdiği nezaketi yardımcıları tarafından da gösterilmesi gerekir. Bunu bir iş kazası, siyasi bir nezaketsizlik olarak görmek istiyorum. Dikkat etmek lazım. Ortada bir yıllık bir emek var. Komisyonların yıllarca yaptığı bir çalışma var. Çıkıp orada şahsi kanaat ortaya konulamaz. Masanın bileşenlerinin ortak kararı neyse oradan yürümek lazım. Biz nasıl ki İYİ Parti'nin kırmızı çizgilerine nezaket gösteriyoruz, aynı nezaketi onlardan da görmek isteriz" ifadeleri ile Özlale'ye tepki gösterdi.
0 notes
Text
CHP TEKİRDAĞ KADIN KOLLARI'NDAN 25 KASIM MESAJI!
CHP TEKİRDAĞ KADIN KOLLARI’NDAN 25 KASIM MESAJI!
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tekirdağ İl Kadın Kolları Başkanlığı tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karnşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle basın açıklaması yapıldı. 81 ilde eş zamanlı yapılan basın açıklamasında kadın kolları hep bir ağızdan “İstanbul Sözleşmesi” yaşatır sloganıyla vatandaşa ve yetkililere seslendi. Tekirdağ İl Kadın Kolları Başkanı Nurten Yontar şu açıklamada…
View On WordPress
0 notes
Text
Kadın ve çocuğa dokunma twiti atanların yarısından çoğunun sırf cool görünmek için birkaç ay önce 'İsrail'in destekçisiyim' twitini gördüğünüzde bir şeyler dank ediyor. Veya profilde biraz daha aşağıya indiğinde aldatan kocasını öldüren kadına 'eline sağlık ablam' twitlerini görünce dank ediyor. Evet bir şeyler gündem olunca prim yapmak için yazılar yazmayı çok seviyoruz. Hatta bazen sırf savunduğumuz parti istiyor diye İstanbul sözleşmesi kaldırılsın demeyi veya partimiz istemiyor diye İstanbul sözleşmesi yaşatır demeyi biliyoruz. Buyur buradan yak, denk gelirseniz sorun o İstanbul sözleşmesi hakkında olumlu veya olumsuz twit atanlara. Kaç tanesi okumuş bu sözleşmeyi? Ne kaldırılsın diyenin bir fikri var, ne yaşatır diyenin bir fikri var. İşin bir diğer boyutu da sorunların artık sınıfsallaşması. Bir diğer sorun da sözde en modern en ilerici en çağdaş profillerden gelen 'idam ve hadım istiyoruz' yorumları. Biz ülkecek tepki göstermeyi bile becerememe ülkesiyiz.
Bizim ülkemizin en büyük problemi sadece ucu kendisine hafiften dokununca hümanist olan insanlar
4 notes
·
View notes
Text
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”
— Mustafa Kemal Atatürk
85 notes
·
View notes
Text
#istabulsözleşmesiyaşatır
76 notes
·
View notes
Text
Gece karanlıktan korkarsan bu kenti ateşe veririz. Ne zaman umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla!
47 notes
·
View notes