#ortak olma
Explore tagged Tumblr posts
duygu-larr · 6 months ago
Text
” Zalimin zulmüne karşı çıkmamak
Mazluma yapılacak en büyük kötülüktür..” ( İmam Hüseyin)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
10 notes · View notes
bilmece · 6 months ago
Text
Bilmeceyle kendimizi keşfediyoruzda bugün: ben terlemekten utanıyormuşum.
Ay durun durun gitmeyin hemen bu iyice delirdi diye, anlatıyorum: ben çok terleyen bir insanım. Oldum olası öyleydim ve bunu söylerken yalnızca egzersizden spordan bahsetmiyorum. Sıcak bir günde azıcık tempolu yürüyeyim, esinti olmayan bir toplu taşımada beş dakika oturayım anında şakaklarımdan, boynumdan süzülen damlaları, dudak üstümde boncuk boncuk terleri görürsünüz. E dümdüz yaşadığımda hal böyleyken spor yaptığımda siz hayal edin! Domatese dönen bir surat, tuttuğum, oturduğum, temas ettiğim her yer ıslak.. anladınız durumu.
Ben bu durumdan hep çok rahatsız olur(d)um ve mütemadiyen kendi kendime “ıyy ter içinde kaldım yine” derdim. Herkesin böyle olmadığını da biliyor ve sarf ettiği efora rağmen terlemeyen insanları düpedüz kıskanıyordum.
Bugün dolmuşta yüzümden süzülen ter damlalarını hissedip kendi kendime gıcık olurken ilk defa şunu sordum: ben bundan niye bu kadar rahatsız oluyorum? Tabiki anlıyorum hoşlanılacak bir durum değil bunda hemfikiriz ama bu kadar kurulmanın alemi var mı? Sonuçta insan bedeninin yaptığı bir şey bu, bir çok insan yaşıyor, deodorantını kullanıyorsun kimseye bir zararın yok, ortamın değiştiğinde beş on dakika içinde değişecek bir hal, neden kabullenmek yerine bu gıcık olma hali?
Biraz deşince beni de hayrete düşüren cevaplar çıktı içimden. Öncelikli ve en belirgin olanı şu: zihnimdeki kodlara göre görülür biçimde terlemek kadınsılığa ve zerafete ters düşen bir durum (elbet spor dışı hallerden bahsediyorum). Zarif bir kadın olarak tanımlar mıyım kendimi bilmem ama anlaşılan bir yanım öyle görünmek istiyor. Bunu düşünür düşünmez aklıma magazinlerin çeşit çeşit ünlü kadının koltukaltındaki ter izlerinin fotoğrafını paylaşarak kadınları ayıpladığı kareler üşüştü. Ben kendi kendime uydurmamışım bunu, tamam.
Bununla beraber gelen başka bir olgu ise çabasızlık (effortless) kavramı oldu. Sanıyorum bu da zerafetten tamamen bağımsız değil gerçi. İnsan (ben) bir şekilde çabasızlığı çekici, büyüleyici buluyor. Burada bahsettiğim şey emek sarf etmemekten ziyade bir şeyleri rahatlıkla yapabiliyor olmak ya da öyle görünmek. Aslında farklı farklı alanlarda hepimiz kendimizi öyle göstermeye çalışıyoruz. Yılların emeği, öğrenmesi sonucu kolayca yaptığımız bir iş övüldüğünde “bu benim için çocuk işi” demek, belki de saatlerce düşündüğümüz kombinimiz beğenildiğinde “ay öylece uyduruverdim” demek buna örnek. Elbet bunlar başka boyutlarla da açıklanır fakat çok çabalamamış izlenimi vererek güzel, becerikli, başarılı, güçlü görünmek ortak bir arzumuz sanırım.
E bunun terlemeyle alakası ne derseniz de hemen söylüyorum çünkü bende ter=çaba. Yokuş çıkan iki kişiyi düşünün: biri yukarı vardığında başladığı haliyle aynı gözüküyor diğeri ise kan ter içinde. Elbette kan ter içinde olan kişi aynı yokuşu çıkmak için daha çok çaba sarf etmiş diye düşüneceksiniz. “Tamam düşünelim ne var, sonuçta ikisi de varmış yukarı ayrıca terleyen daha çok zorlanmasına rağmen yapmış bu tebrik edilesi değil mi?” de denebilir. Bu senaryoyu kafamdan geçirdiğimde ise aklıma gelen kelimeler zayıflık ve kontrol oluyor. Bir şeyin seni ne kadar zorladığını gizleyemiyor olmak bir zayıflık göstergesi diye düşünüyor ve dışarıya ne kadar bilgi verdiğimle ilgili kontrolün elimde olmasını istiyor bir yanım. Tabiki daha makul yanım çabanın kıymetini, zorlandığını gösterebiliyor olmanın erdemini biliyor ama çelişkilerle doluyuz azizim.
Buna girmedim ama belki beden algımla da alakası var bu yüksek dozda rahatsız olmamın, olabilir, olsun. Her ne ise sebebi ben artık utanmayacağım. Hem huysuz ve tatlı kadın oluyorsa terli ve zarif kadın da olur bence asdfjslfşj (asla ciddiyetle yazı tamamlayamıyordu).
23 notes · View notes
yolguncesi · 8 months ago
Text
“Benim Savaşım Değil!” 
“Ne demek bu benim savaşım değil? Sen bu dünyanın parçası değil misin?”
Nereden alıntılamışım bilmiyorum. Muhtemelen ya bir film repliğidir ya da okuduğum kitapta geçen bir cümledir. O an için etkilenmiş ve bir kenara not almışım. Az önce bir yerlerden alıntıladığım notlara bakarken gördüm ve yine etkilendim.
Sahiden de böyle yaşamıyor mu insanlar? ‘Bu benim savaşım değil’ diyerek yani. Dünyanın bana en uzak köşesinde acı çeken birinin acısı benden ne kadar bağımsız olabilir? Yalnızca acı duyma üzerinden belirtmiyorum. Yine dünyanın öbür ucunda konuşulamayan bir dil eğer ben bu dünyanın bir parçasıysam benim de sorunumdur elbette. Ya da soyu insanlar yüzünden tükenmekte olan bir başka canlı da öyle. Eğer ben kendimi bu dünyanın bir parçası olarak kabul ediyorsam dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir sorun benim de sorunum olabilmeli.
Bir savaş var sürekli kendini var etme çabasında olan. Ben bunu evrensel işleyişin bir zorunluluğu olarak görmüyorum. Çünkü yürütülen genel savaş, varlığını sürdürmenin savaşı olarak görülebilir. Ama öyle değil. Yer kapma, alan kazanma, daha fazla imtiyaz sahibi olma maksadı taşıyan savaş nasıl doğal olabilir? Ya da kendini baskın hale getirme, grubunu hâkim kılma, anlayışlarını dayatma… Bunlar benim kavgam, savaşım, mücadele gerekçem olamaz. Doğal, direnmeyi gerektiren kavgalardan değil bu. Bu yüzden elbette dünyanın öbür ucunda yaşam savaşı veren bir çocuğun kavgası kavgamdır. Tek renge boyun eğmeyen insanın mücadelesi mücadelemdir. Cins mücadelesi veren kadının savaşı savaşımdır. Direnişte olan işçinin hak arayışı hak arayışımdır. Soyu tükenmemesi için doğal bir direniş içerisinde olan bir hayvanın direnişi direnişimdir. Çünkü hepsinden önce ben de bu evrenin bir parçasıyım ve bu parçanın içinde bir de insanım...
Şimdi sen ‘bütün bunlar beni ilgilendirmez, benim savaşım değil’ diyebilir misin? Her şeyi birbirine bağlayan, birbirine ortak eden bir bağ var. İnsan nasıl olur da o bağdan nasibini alamaz? Bu kadar kayıtsız, bu kadar kökünden uzak nasıl yaşanabilir anlam veremiyorum. Kendinden başka bir insana, varlığa ve hatta maddeye, ruha temas etmek bu kadar mı zorlaştı? Bu durum yalnızca liberalizmin bireyciliği ya da çözmeye çalıştığımız diğer kişilik özellikleriyle açıklanamaz ki! Onun vicdanı hedef aldığı doğru fakat ‘vicdanımız da zedelenecek zemin arıyor’ diyebilir miyiz?
27 notes · View notes
elestirenadam · 7 months ago
Text
Tumblr media
Bu kitabı genç arkadaşlarımızın okumasını özellikle öneririm. Türklerin uygarlık sahnesine çıkışı, devlet birikimi, felsefe ve kültürde gelinen nokta çok özlü biçimde anlatılıyor. Özellikle yakın dönemi anlatan Tanzimatçılık, Batılılaşma ve Küçük Amerika olma sürecini bir ders gibi okumalısınız. Önemli bir ders çıkarıyoruz: Emperyalizm çağında bağımsız ülkelerin ancak devletçilik yoluyla kalkınabilir. “Emperyalizm çağında ekonomik bağımlılık tuzağına kapılmadan kalkınabilmiş bütün ülkelerin ortak deneyi budur. Bu nedenle düşünce dünyasında devletçilikle bağımsızlık arasındaki ilişkinin kopartılması, Batı sisteminin en önemli zaferlerinden biri oldu. Azgelişmiş/gelişmekte olan bir ülke kalkınmış ülkeler arasına katılabilmek için gereken sermaye birikimine sahip değildir. Borçlanma yoluyla sermaye açığını kapatamaz. Milli üretim yapmak zorundadır. Sadece tarım ve tarıma dayalı hafif sanayi yoluyla da ihtiyaç duyduğu sermayeyi yaratamaz. Ağır sanayi yapması lazımdır. Bu ise hem büyük ölçekli sermaye birikimini gerektirir. hem de batının vazgeçme yönündeki baskılarını göğüsleyebilecek büyük bir milli iradeyi…” (s. 156.)  Teorisi sağlam, dili çok akıcı. 15'ten 75'e herkes rahatlıkla okuyabilir.
26 notes · View notes
derdiderun · 8 months ago
Text
Tumblr media
Allah Teâlâ, itaat eden ve helâlinden kazanıp yiyen mümin kulunu sever. Helâlinden yiyip güzel ameller işleyen kimseyi sever, helâlinden yiyen fakat güzel ameller işlemeyen kimselere ise buğzeder. Kendi kazancıyla yiyeni sever; münafıklık yaparak yiyeni ise sevmez, onların işini insanlara bırakır. Kendisini birleyeni sever, kendisine ortak koşana ise buğzeder. Kendisine teslim olanı sever, kendisiyle çekişene ise buğzeder.
Sevginin şartı uymak, düşmanlığın şartı ise muhalefet etmektir. O halde işlerinizi Rabb'inize teslim edin ve dünya ile ahiret hususunda O'nun tedbirine razı olun.
Günlerden birinde bir sıkıntı içine düştüm. Allah Teâlâ'dan o sıkıntımı gidermesini istedim. Fakat Cenâb-ı Hak bana ilkinden büyük bir sıkıntı daha verdi. Bu duruma çok hayret ettim. O esnada bir sesin, "Sen bize bu yolun başlangıcında halinin teslim olma hali olduğunu söylememiş miydin?" dediğini işittim. O vakit edebe sarıldım ve sustum.
Fethu'r Rabbânî - Şeyh Abdülkadîr Geylânî (k.s.)
31 notes · View notes
yasamsallik · 8 months ago
Text
Tumblr media
"Kıt aklınca bana yazan Ümmetçi kardeşim dinle bak, sana ne diyeceğim!..
Üniversite Lisans ve masterimi belirtmeyeceğim, haftada 2 kitap bitirdiğimi, günlük 10 tane gazete, dergi takip ettiğimi ve en az 20 yazarın köşe yazılarını okuduğumu, 50 ülke gezdiğimi, 3 dil bildiğimi, 4 kitap yazdığımı, saz çaldığımı söylemeyeceğim.
Cahilsin diyorum alınıyorsun, yeterince okumamış ve araştırmamışsın diyorum kabul etmiyorsun, görmemişsin ve yaşamamışsın diyorum güceniyorsun…
Cahil olmana değil, cahillikte diretmene kızıyorum. Yine de seni doğrudan doğruya suçlamıyorum, sen ve senin gibi saf insanları, iyi niyetli arkadaşları ve Türk Halkını hususi cahil bırakanları, karanlığa sürükleyenleri ve sonrasında amaçları doğrultusunda bir maşa gibi kullananları lanetliyorum.
Resimdeki yer, Riyad/Suudi Arabistan, uluslararası iş dünyası ve yatırım ajansları toplantısındayım. Biliyorum, sen kutsal toprak dediğin buraları hiç görmedin, belki umre ve hacca gidenlerden dinlemişsindir.
Dünyanın tüm Arap ülkelerini dolaştım, her seviyede Araplar ile tanıştım, mevcut dini yapı ve inanç sistemlerini inceledim, kültür ve hayat şartlarını görerek ve yaşayarak öğrendim.
Vardığım sonuç; her ne arayacaksan kendinde aramalı, her ne istiyorsan özünde bulmalısın.
Kim ki; Arabın şahsına, Arabın diline, Arabın kültürüne, Arabın giyim ve yaşam biçimine kutsiyet atfediyorsa, bil ki ya cahildir, kandırılmıştır, ya menfaat karşılığı satılmıştır.
Dikkat buyur; din demiyorum, din ortak bir kavramdır ve genel olarak Türkler de müslümandır. (Kaldı ki müslüman olmayan Türkler ve Türk boyları kardeşlerimiz de vardır, hepsine sevgimiz ve saygımız sonsuzdur) Müslüman olup da Arap veya Türk olmayan farklı milletler ve ülkeler de mevcuttur.
Bu durumda, İslam dini; hiç bir ülkenin, milletin, hiç bir cemaat ve grubun tekelinde değildir.
Arap iyi müslüman da, Türk kötü müslüman mı? Bu hayranlık, sempatizanlık, özentilik neden?
Dünyadaki tüm müslüman milletler, Arap gibi giymek, Arap gibi yemek, Arap gibi konuşmak, Arap gibi okumak, Arap gibi yaşamak zorunda mıdır? Kaynak nedir? Ölçü nedir? Doğru nedir?
Kaynak “Kur’an” dediğini duyuyorum. Ama kaynağı da iyi okumuyorsun, okusan da anlamıyorsun, kelimelerin manasını bilmiyorsun. Kaynağın da, anlayacağın dilde, Türkçe olarak okunmasını, duaların Türkçe edilmesini istemiyorsun. Çünkü, sana öyle diyorlar, öyle öğretiyorlar, öyle aşılıyorlar.
Hiç sordun mu, araştırdın mı? Diğer dinler ve kitaplar nasıl? Mesela İncil neden öyle değil. Avrupa ülkelerini gezince göreceksin ki, her ülke kendi dilinde dualarını okuyor, ibadetini yapıyor.
Ortodokslar mesela, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan vs. hepsini gezdim, kiliselerine gittim, din adamlarıyla konuştum, gördüm ki hepsi kendi dillerinde, kendi kültürlerinde inançlarını harmanlayarak dinlerini yaşıyorlar.
Ayrıca… Müslüman ülkelerde Arap kültürünü hakim kılmak için yıllık ne kadar bütçe ve finansal kaynak ayrıldığını biliyor musun?
İsimleri ve faaliyet alanları farklı görünse de, ortak amaç ve zihniyetleri “Arabizm” olan dernek, cemiyet, parti, vakıf, cemaat, tarikat vs. yapıların, sadece bayramdan bayrama topladıkları kurban derileriyle mi giderlerini karşıladıklarını sanıyorsun?
Bir tek bağışlarla mı geçiniyorlar? Yalnız aidatlarla mı ayakta duruyorlar? Kimler destekliyor? Hangi Arap ülkelerinin diasporası var bu oluşumların arkasında? Harcanan bu devasa sermaye, nasıl geri dönüştürülüyor?
Sen daha neyin orucu bozup - bozmadığını öğrenemedin ki, bunları nerden bileceksin? Günde 10 bin defa tesbih çekmeyi, 20 bin defa tekbir getirmeyi ders mi, ilim mi sanıyorsun?
Demem o ki; Ümmetçi kardeşim, aklını kullan, hipnoz olma, kimseye biat etme, gözlerini aç!. Din kullanılarak dünya geneline yayılan Arap Emperyalizmini gör, Selefi Arapçılığı fark et!..
Bir Türk vatandaşı olarak, bütün insanlara, dinlere, dillere ve kültürlere elbette saygı duyuyorum ama kimsenin de Türk dilini, dinini, töresini ve kültürünü Araplaştırmasına, yozlaştırmasına, tahrip etmesine iyi gözle bakmıyorum ve kayıtsız kalamıyorum.
Çünkü ben Ümmetçi değil, özü ve sözüyle bir Türk Milliyetçisiyim, Vatansever, Devrimci, Halkçı, Cumhuriyetçi, Laik, Yurtseverim. Senin hiç sevmediğin ATATÜRK, benim hayat liderimdir. Senin hoşlanmadığın Cumhuriyet, Laiklik ve Demokrasi, benim vazgeçilmezimdir. Özgürlük ruhum, bağımsızlık karakterimdir. Yükselmek, gelişmek, ilerlemek hedefimdir.
Gayem insanlık, yüküm sevgi, ölçüm vicdandır.
Kalben yolum Hak-Muhammed-Ali, ocağım Ahmet Yesevi, Pirim Hacı Bektaşi Veli’dir.
Ulu Ozanlar ile nefeslenirim; Nesimi okur, Şah Hatayi dinler, Pir Sultan Abdal söylerim.
Öğüdü Edebali’den, hoşgörüyü Yunus Emre’den, cesareti Battal Gazi’den alırım.
Unutma, bilim ile gidilmeyen her yol karanlıktır.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara selam olsun."
Muazzez İlmiye ÇIĞ
30 notes · View notes
naftalin2027 · 2 months ago
Text
Ey samimi kardeşim! Sana, Müslüman Kardeşlere biat etme şartlarını anlattık. Eğer bunlara gönülden inanıyorsan aşağıda zikredeceğimiz şu vazifeleri yapman gerekir. Ta ki sen de Müslümanların teşkil ettikleri yıkılmaz kalede kırılmayan bir taş olasın. Vazifeler:
1- Bir cüzden az olmamak üzere her gün Allah'ın kitabını anlayarak oku. Kur'an-ı Kerim'i üç gün ile bir ay arasında anlayarak hatmet. Daha az veya daha çok bir sürede hatmetmeye çalış.
2- Kur'an-ı Kerim'i lâyıkıyla oku. O'nu gönülden dinle, manasını düşün. Vaktin olduğu kadar siyer kitapları ve Selef-i Salihinin tarihini oku. Hiç olmazsa "Hüccetü'l-İslâm" adlı eseri oku. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadislerini bolca mütalaa et. En az kırk hadis ezberle. (Nevevînin kırk hadisi tercihe şayandır). Akaid ilmini dikkatle oku, bir de İslâm hukukunun bütün teferruatını ihtiva eden fikhi bir kitap oku.
3- Sıhhi kontrolden geç. Herhangi bir hastalığın varsa hemen tedavisine koş. Sağlıklı olmaya ve bedeni korumaya önem ver. Sıhhate zararlı olan şeylerden kaçın.
4- Kahve, çay vb. uyarıcı maddeleri zaruret olmadıkça içme. Kesinlikle sigara kullanma.
5- Her hususta temizliğe dikkat et. Evinde, iş yerinde, yemende, içmende, elbisende ve bedeninde. Çünkü bu din, temizlik esası üzerine kurulmuştur.
6- Özünde ve sözünde doğru ol. Asla yalan söyleme.
7- İradene sahip ol, hiç tereddüde düşme.
8- Ahde vefa göster. Neye mal olursa olsun verdiğin sözü bozma.
9. Cesaretli ve metanetli ol. Hakkı haykırmak, sırrı gizle. mek, hatayı itiraf, insaflı olmak ve gazap halinde nefsine hakim olmak cesaretlerin en efdalidir.
10- Devamlı vakarlı ve ciddi ol. Ciddiyetin, doğru şakalar yapmana ve tebessümlü gülmene mani olmasın.
11- Çok hayalı, ince şuurlu, iyiye ve kötüye karşı çok hassas ol. İyiliklere sevin, kötülüklere üzül. Şahsiyetini düşürmeyecek bir derecede mütevazı ol. Sakın yağcılık etme. Devamlı gücünün yettiğinden azını iste ki, mutlaka ona ulaşasın.
12- Adaletli ol, her halükârda verdiğin hüküm doğru olsun. Kızdığında iyilikleri unutma. Razı olduğunda kötülüklere göz yumma. Aleyhine de olsa hakkı söyle, velev ki acı olsa.
13- Faal ol. Umuma ait hizmetleri başarmaya kendini yetiştir. Başkalarına herhangi bir hizmet yapmaktan zevk al, memnun ol. Hastaları ziyaret et, yoksullara yardımda bulun, zayıfları koru, felaketzedelerin güzel sözle de olsa acılarına ortak ol. Devamlı hayra koş.
14- Merhametli ve müsamahakâr davran. İnsanların kusuruna bakma, halim selim ol. İnsanlardan başka hayvanlara da merhametli davran. Muamelende dürüst ol, bütün insanlarla güzel geçin. İslâm'ın içtimai adabına riayet et. Küçüklere şefkatli, büyüklere saygılı ol. Bulunduğun mecliste gelenlere yer ver. Casusluk etme, gıybet yapma, bağırıp çağıranlardan olma, bir yere vardığında ve ayrıldığında izin iste.
15- Okur-yazar olmaya çalış. Elinden geldiği kadar Müslüman Kardeşler'in risalelerini ve mecmualarını oku. Küçük de olsa kendine bir kütüphane yap. Mesleğinde ilerlemeye çalış. İslâmı ilgilendiren umum meselelere önem ver. Onlar hakkında İslâmi düşünceye mutabık bir hüküm vermeye çalış.
16- Ne kadar zengin olursan ol, yine de bir iş yap. Serbest bir meslek edinmeye çalış.
17- Devlet vazifelerine pek rağbet etme. Onları rızkın en dar kapısı kabul et. Şayet böyle bir vazifeye tayin edilirsen reddetme. Ancak İslâm'ın emirleriyle çatışan bir vazifeyi terk et.
18- Mesleğinde titiz ol. Yaptığın işin hakkını ver. Hileye baş- vurma, iş için tayin edilen vakitlere dikkat et, verdiğin sözü yerine getirmeye çalış.
19- Başkalarında olan hakkını iyilikle almaya çalış. Üzerinde bulunan hakları eksiksiz ifa et. Borçlarını ertelememeye dikkat et.
20- Kumarın bütün çeşitlerinden uzak ol. Haram kazanç yollarından kaçın.
21- Bütün muamelelerinde faizden uzak ol. Kendini bu mikroptan koru.
22- İslâm iktisadi müesseselerinin mamullerini teşvik etmek suretiyle İslâm'ın milli servetine hizmette bulun. Durum ne olursa olsun, bir kuruşunun dahi Müslüman olmayanların eline geçmemesine çalış. Sadece Müslümanların imal ettiklerini giymeye ve ürettiklerini yemeye gayret göster.
23- Malının bir kısmı ile İslâm davasının hakim olmasına katkıda bulun. Üzerine farz olan zekâtını ver. Gelirin ne kadar az olursa olsun, yoksul ve fakirlerin hakkını unutma.
24- Gelirinin bir bölümünü beklenmedik hadiseler için ayır. Lüks eşyalara kapılma.
25- Hayatın bütün dallarında elinden geldiği kadar İslâmi örf ve âdetleri yaşatmaya, yabancı olanları yok etmeye çalış. Meselâ: Selamlaşma, konuşma, kıyafet, ev eşyası, çalışma saatleri, tatiller, yeme, içme, oturma, kalkma, üzülme, memnun olma vb. şeyler bütün bunları sünnete uygun bir şekilde yapmaya çalış.
26- Devlet mahkemelerine ve gayri İslâmi bütün yargı ma- kamlarına başvurma. İslâm'a ters düşen toplantılara, cemaatlere, okullara ve kuruluşlara katılma, İslâmi düşüncene karşı çıkan basını okuma.
27- Her zaman Allah'ın seni gördüğünü ve murakabe ettiğini unutma. Ahireti hatırla ve ona hazırlık yap. Allah'ın rızasına ulaştıran yolları azim ve gayretle takip et. Nafile ibadetlerle Allah'a yakın olmaya çalış. Geceleyin namaz kılmak, her ayda en az üç gün oru�� tutmak, dil ve kalple Allah'ı zikretmek bu kabildendir. Her davranışında dinen varid olan dualarla niyazda bulun.
28- Güzelce taharetini yap. Her zaman abdestli olmaya çalış.
29- Namazını güzelce eda et, onu vaktinde kılmaya çalış. Mümkün mertebe cami ve cemaati kaçırma.
30- Ramazan'da orucunu tut. Gücün yetiyorsa haccına eda et, yetmiyorsa gelecekte yapmak için hazırlık yap.
31- Devamlı kalbinde cihad etme ve şehid olma niyetini taşı. Gücün yettiği kadar bunlara hazırlan.
32. Durmadan tevbe ve istiğfar et. Küçük-büyük bütün gü- nahlardan sakın. Uykudan önceki bir saatini gündüzleyin yaptığın iyilik ve kötülüklerden dolayı kendini hesaba çekmeye ayır. Zamanını değerlendir. Çünkü vakit hayattır. Değerli vaktini faydasız şeylere harcama. Şüpheli şeylerden kaçın ki, harama düşmeyesin.
33- Nefsinle devamlı cihad et ki, onu kolayca sevk ve idare edebilesin. Haramdan gözünü sakındır. Hislerine ve içgüdülerine hakim ol, onlara karşı mukavemetli olmaya çalış. Onları helalle doyur, haramdan uzak eyle.
34- İçkiden, uyuşturucu maddelerden ve insana gevşeklik veren bütün şeylerden kaçın.
35- Kötü arkadaşlardan, bozguncu dostlardan, fisk-ü fücur yerlerinden uzak ol.
36- Eğlence yerlerine karşı savaşa giriş. Zevk-ü sefayı andıran her şeyden kaçın.
37- Mensup olduğun taburun erlerini teker teker tanı ve kendini onlara anlat. Sevgi-saygı, yardımına koşma ve kendine tercih etme gibi bütün kardeşlik haklarını yerine getir. Kardeşlerinin toplantılarına katıl. Makul bir özrün olmadıkça toplantılardan geri kalma. Muamelelerinde devamlı onları kendine tercih et.
38- Düşüncene faydalı olmayan herhangi bir kuruluş veya cemaatle ilişkini kes.
39- Her yere davanı yaymaya çalış. Liderine durumunu bildir. Onlardan izin almaksızın herhangi bir büyük işe girişme. Devamlı liderinle maddi ve manevi yönde irtibat halinde ol. Her zaman kendini kışlasında emir bekleyen bir asker kabul et.
7 notes · View notes
musfika-hanim · 6 months ago
Text
bugün bişi öğrendim tumblr teyzesi oluyormuşum 😍 düşünüyorum da burda çoğunuzun iç çekişlerine ortak oldum, üniversite yıllarınızdan mezun olma, atanma ve evliliğe geçiş sürelerinize şahit oldum. şimdi de bebişler geliyor ne güzel anılar biriktiriyoruz ve böyle güzel bir haberi "abla seninle paylaşmak istedim" cümlesi de çok kıymetli. gerçekten çok kıymetlisiniz ve çok seviyorum sizi 🤍❤️
12 notes · View notes
sonbaharpapatyasi · 8 days ago
Note
-201: Bu anasını silkelediğimin hayatına hiç gelmemiş olma gibi bir seçenek olsaydı ne derdin (⁠●⁠_⁠_⁠●⁠)
Allah her şeyi bilendir. Beni böyle bir zamanda, bu ülkenin, bu şehirin, bu ailesinde dünyaya getirdiyse bunun bir sebebi vardır. Her birimizin hayata gelme sebepleri var ve bu bir yere kadar ortak, Allah'a kulluk etmek. Sonrasında her birimizin amacı değişiyor; biri öğretmen olmak için, biri yönetmek için, biri savaşmak için vs ama bu amacı yaparken de Allah yolunca cihad etme amacıyla yaparsak hayat daha anlamlı oluyor. Olduğun durumdan çıkma potansiyeli var ki bu duruma düşmüşsün, Allah senin bu durumdan çıkacağını biliyor. Eninde sonunda gidicez bu dünyadan, bari bir şeyler alıp da gidelim. Hep hayat bizden bir şeyler alıcak diye bir şey yok, bizde ondan bir şeyler alabiliriz. Bu zamanda bu dünyaya gelmeseydim birçok sevdiğimi hiç tanımamış olucaktım, onlar birer hediye benim için (sende öylesin kardeşim). Kötü şeyler hep oluyor hayatta ama güzel şeylerde oluyor o güzellikleri gözden kaçırmamak gerek.
Sen bu dünyaya geldiysen boş beleş bir şey için gelmedin. Rabbin sana bazı yetenekler vermiş o yetenekleri bul ve hayatını ona göre çiz. Rabbinin yolunda.
Yani eğer bana böyle bir seçenek sunulsaydı gelmeyi isterdim. Çünkü ait olduğum ümmeti ve vatanımı kurtarabilecek potansiyeli görüyorum kendimde. Elbette tek başıma yapamam ama bunu yapabilicek insanlar da yetişiyor, biliyorum
5 notes · View notes
benmisim · 11 days ago
Text
"mutluluk, tüm duygular içinde en kırılgan olandır. mutluluktan ölümüne korkarız. mutlu olmamıza izin verirsek bir şeyin gelip onu bizden almasından ve acı, travma ve kayıp tarafından beklenmedik bir şekilde yumruk yemekten çok korkarız. o yüzden tüm bu güzel şeylerin ortasında trajedinin provasını yaparız. kaçınız çocuğunuz uyurken onun başında dikilip şöyle düşündünüz: 'seni tahmin edemeyeceğim kadar çok seviyorum'. sonra o anda ona korkunç bir şey olduğunu gözünüzde canlandırırsınız. ebeveynlerin %95'i bunu yapar. ebeveyn olmayanlar için örnek şu: uyanırsınız ve dersiniz ki, 'kendimi çok iyi hissediyorum. spor yapıyorum. ailem iyi. evim güzel. hassiktir! aman tanrım. bundan sonra ne olacak?' ve bir sonraki olacak şeyi beklersiniz.
(...)
kırılgan olma yeteneğimizi kaybettiğimizde mutluluğu engelliyoruz. hissetmemize izin vermek bizi korkutuyor. mutluluğu sahiden hissetme yeteneğine sahip olanlar tek bir değişkeni paylaşıyorlar. mutluluğu gerçekten hisseden insanlar trajedinin provasını yapmıyorlar, korkunç şeylerin tatbikatını yapmıyorlar, mutluluğa odaklanıyorlar. ortak paylaştıkları şey, minnettarlık. çünkü şöyle bir şey var, kırılganlığın gerçek bir fizyolojisi vardır. gerçekten sarsar. içimizde olan bir şey, kırılgan hissettiğimizde vücudumuz uyarı verir. bazı insanlar bunu kötü şeylerin provası olarak kullanırken, bazılarımız da minnettar olmak için bir uyarı olarak kullanırız."
-
alt yazı çevirmeni "mutluluk" demiş ama kadın "joy" diyor. mutluluk değil o. happiness başka bir şey. mutluluk başımıza gelen talihli olaylarla ilgili. joy ise hayattan keyif almak. dümdüz keyif diye çevirirsem hazla karıştılır diye düşündü sanırım, olabilir. bu joy'u haz olarak da düşünmeyelim yani. o da başka bişi.
-
brené brown'ın "cesaret çağrısı" gösterisini yıllar önce izlemiştim netflix'te. geçen bager akbay'ın bir videosunda brown'a referans verdiğini görünce tekrar izlemek istedim. ilk izlediğimde bu kadar etkilememişti sanırım. almaya hazır değilmişim demek ki :d kırılganlık aslında üzerine düşündüğüm bir konu değildi. ama düşünmem gereken bir konuymuş. fark etmem gereken bir şeymiş. iyi oldu :d
4 notes · View notes
mnsrykt · 9 months ago
Text
"Herkesin kızını, yetiştirilmesi cennet getirme teminatı olma tarzda yetiştirdiği bir zamanda da Müslüman, doğurduğu her kızı cenneti için bir vesile görür ve o mantıkla çalışır. Kızını cihadı olarak bilir. Önüne çıkabilecek fitnelere, aile ve çevre baskılarına aldırmaz. Kız yetiştirmek, Müslüman'ın davası olur; yetiştirdiği her kızı kendisi için cennete açılan bir yol bilir. Bunun için de erkek, kendisine eş ararken anne olabilecek bir kız arar. Veya anne olacak kadın, doğurmada kendisine ortak olacak erkek adayını bu gözle inceler."
9 notes · View notes
insanzee · 1 year ago
Note
Kardeşlerin hasi hep iyi ol güzel ol
Tüm kötülükler senin iyiliğinden utansın dedi bu garip:))😇
Ha bu arada duydumki kardeşlerin çoğalmış ben anamam Tek kardeşin benim hec kimseler ortak çıkmasın kardeşliği:)))😜😎
Teşekkür ederim kardeşim benim sen de hep iyi ol inşaallah🤗
Utanmasınlar, biz örnek olsun diye iyilik yaptık denize attık balık bilmezse hâlık bilir dedik, alan alır almayan kendi bilir😉
Evet abilerim, ablalarım, kardeşlerim çoğaldı nasıl çoğalmasın biri var ki öyle güzel, öyle içten benim abim olurmusun dedi ki gel de olma şirin şey🤗 hepsi de birbirinden değerli hepsinin de yeri ayrı eksik olmasınlar.🤗💙🌹Tabi senin yerin de daha başka senin burda benim ilk kardeşim olma özelliğin var ve ilk günden beri bu kardeşliğe hiç gölge düşmedi inşaallah da düşmeyecek sen de iyi ki varsın🤗💙🌹
21 notes · View notes
bilmece · 3 months ago
Text
İnsan olmak üzerine bu yaşıma kadar öğrendiklerim(den bazıları)
(ya da öğrendiğimi sandıklarım)
İnsan çoğunlukla kendini bir şekilde sıfatlandırmaya, sınıflandırmaya ihtiyaç duyuyor. Bunu sevdiği/sevmediği şeyler, hobileri, tuttuğu takım, beslenme düzeni, siyasi görüşü, dinlediği müzik, din, burç gibi binbir yolla yapabiliyor. Kimi insan da bu tür etiketlere şiddetle karşı çıkarak kendini tanımlıyor ve aslında aynı şeyi yapıyor.
Birbirimizin dünyayı nasıl algıladığına dair fikrimiz çok az. Anlatabiliyoruz elbet ama karşımızdaki anlattığımızın ne kadarını anlıyor onu bile bilmiyoruz. Aynı resme bakınca bile farklı şeyleri fark edebiliyor, farklı duygular hissedebiliyoruz. Hal böyleyken anlaşmak, ortak bir paydada buluşabilmek aslında mucizevi.
Eylemler sözlerden daha önemli ve bu kendinle olan dahil her türlü ilişkide geçerli. Kim olduğunu yaptıkların gösterir söylediklerin değil - bunu sözler manasız anlamında söylemiyorum, altı doldurulmayan, eylemle desteklenmeyen sözler manasız.
Hayatta en önemli ilişki kendinle olan ilişkin. Bu ilişkiye gereken özeni göstermemek için, kendinden kaçmak için, hissettiğin boşluğu doldurmak için başvurabileceğin yol çok fakat hiçbiri kalıcı çözüm değil ve eninde sonunda orta yerindeki boşlukla kalıveriyorsun kendi kendine.
Sana nasıl davranılması gerektiğini insanlara sen gösteriyorsun, sınırlarını çizmek önemli. Hoşnut olmadığın bir davranışa karşı tepkisiz kaldığında karşındakine bunun sorun olmadığı mesajını vermiş oluyorsun. İnsan bazen “e o kadarını da anlasın canım” diye düşünebiliyor fakat gerçek şu ki kim neyi nasıl anlıyor, neyi doğru neyi yanlış görüyor bilmiyoruz.
Bir çok şeyi olduran ve sürdüren şey çabaya gönüllü olma hali. Kimseye istemediği bir şeyi yaptıramıyorsun -kendin dahil. Yaptırdım sanrısına kapılsan da ya sürekli olmuyor ya da içten içe bir gücenme duygusu birikiyor.
Herkes kendi hikayesinin kahramanıdır ve kendi gerçekliğini yazar. Dünyayı algılayış biçimimize dönüyor bu da. Bu sebeple insan güvenilmez bir anlatıcıdır.
İnsanın insana ihtiyacı vardır ve ne kadar kendini açarak hassas ve korunmasız hissetmeye gönüllü olursan o kadar kuvvetli bağlar kurar, yoğun duygular yaşarsın. Bunun sonucunda incinedebilirsin tabi fakat bu da insan olmanın bir parçasıdır.
Hayatımız ikilikleri dengelemekle geçiyor: her an ölebileceğimizi bilip hep yarın olacakmış gibi yaşamak, herkesin her şeyi yapabileceğini bilip yine de insanlara güvenmek, yalnız gelip yalnız gideceğimizi bilip yine de bağ kurmak.
Denge mühim. Her alanda.
14 notes · View notes
smaumutelcisi · 1 month ago
Text
Güzel bir duaya ve tevbeye sebep olma duasıyla;
Eûzü billâhi mine’ş-şeytânirracîm. Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm.
Allahım; yaratılmışların en güzeli iki cihan güneşi Hz. Muhammed’e aleyhissalâtu vesselâm, ehline, ashâbına, nesline, soy ve zürriyetine ve bütün geçmiş peygamberlere ebediyyen ve daima salât ve selâm eyle. Peygamberimizin aleyhissalâtu vesselâm dilediklerini diliyor, sığındıklarından da Sana sığınıyorum.
Lâ ilâhe illa ente Yâ Allah, Yâ Rahmân, Yâ Rahîm, Yâ Alîm, Yâ Halîm, Yâ Azîm, Yâ Hakîm, Yâ Kadîm, Yâ Mukîm, Yâ Kerîm, Yâ Raûf, Yâ Ferd, Yâ Hayy, Yâ Kayyûm, Yâ Hakem, Yâ Adl, Yâ Kuddûs, Yâ Subbuh, Yâ Sübhân, Yâ Tevvâb, Yâ Vehhâb, Yâ Şâfî, Yâ Şekûr, Yâ Gâfir, Yâ Gaffâr, Yâ Gafûr, Yâ Gufrân, Yâ Mucîb, Yâ Müceb, Yâ Hannân, Yâ Mennân, Yâ Emân, Yâ Deyyân, Yâ Ze’l-celâli ve’l-ikram, Yâ Bedi’as-semavâti vel-erâdîn, Yâ Settâr, Birahmetike Yâ Erhame’r-Râhimîn;
Allahım! İsm-i A'zamın hakkına, Kuran-ı Muciz'ül-Beyanın hürmetine, Rasul-i Ekrem'in aleyhissalâtu vesselâm şerefine...
Yarattığın uçsuz bucaksız kâinatın ve içindekilerin yaptıkları zikirler, tesbihatlar, şükürler, yaratılışlarındaki sırlar, hikmetler ve güzelliklerin, arşın etrafında durmadan dönüp zikreden melekler hürmetine...
Arşın, kürsîn, azametin, kudretin, ehadiyetin, samediyetin, vahdaniyetin, ulûhiyetin, rubûbiyetin, hakîmiyetin, ferdiyetin, şanına...
Mağfiretin, merhametin, rahmetin, şefkatin, izzetin ve keremin namına...
İsm-i A'zamın, kusur ve noksanlıktan mukaddes esmaların adına...
Levh-i mahfuzun, Kur’an-ı Mu’ciz'ül-Beyanın, indirdiğin semâvi fermanların, mahkeme-i kübranın ve cehennemin hakkına...
Rasul-i Ekrem'in aleyhissalâtu vesselâm, gönderdiğin peygamberlerin, Kâbe-i Muazzama'nın, ihsan ettiğin ve vadettiğin tüm nimetlerin, cennetin ve cemâlullahın aşkına....
Bende affetmediğin hiçbir günah, gidermediğin hiçbir keder ve rızana uygun olup da vermediğin hiçbir ihtiyaç bırakma ve bizleri hakikî Îmân sahibi olmadan ve günahlarımızdan arınmadan bu dünyadan alma... (âmin)
Allahım; Benim, annemin, babamın, eşimin, çocuklarımın, kardeşlerimin, soyumuzdan ve zürriyetimizden tüm ölmüş ve sağların, Hz. Âdem'den aleyhisselâm kıyamete kadar geçmiş, gelmiş ve gelecek tüm inananların, üzerlerimizde kul hakkı bulunanların, bilerek veya bilmeden zulmedip haklarına girdiğimiz ve günahlarına ortak olduğumuz canların, cinlerin, insanların, cümlemizin ve cümle Ümmet-i Muhammed'in aleyhissalâtu vesselâm;
Dünyada, kabirde, mahşerde ve cehennemde; her türlü lânet, belâ, musîbet, nedâmet, helâket, felâket, hasâret, esâret, burûdet, harâret, hastalık, maraz, mahkumiyet, meşakkat, mürüvvetsizlik, kısmetsizlik, illet, zillet, elem, keder, sıkıntı, açlık, susuzluk, körlük, sağırlık, akılsızlık, ağırlık, darlık, karanlık ve haps-i ebedi ve cehennem cezası çekmemize sebep olan; bilerek ve bilmeden işlediğimiz ve işleyeceğimiz tüm şirk, isyan, küfür ve günahlardan ve günahlarımızın dünya ve âhiretteki kötü akıbet ve sonuçlarından, yarattıklarının üzerimizdeki kul haklarından ve kullarına olan borçlarımızdan; bedenî, kalbî, rûhî, vehmî, maddî, mânevî, nefsanî, şehvanî, gadabî her türlü hastalık ve marazlarımızdan ve kötü huy ve alışkanlıklarımızdan, insî ve cinnî şeytanların ve hizmetçilerinin her türlü belâ, şer, fitne, musîbet, hile, tuzak, zulüm, esâretlerinden bizleri kurtarıver, kullarına olan borçlarımızı ve üzerimizdeki kul haklarını hak sahiplerine biz fakir kulların adına sonsuz hazinelerinden ödeyip bizleri kul haklarından arındırıver, bizleri koruyuver, gözetiver, tüm günahlarımızdan bizleri arındırıp selâmete çıkarıver, bizleri Kur’an ve Sünnetin ahlâkı ile ahlâklandırıp koruduğun, sevdiğin, razı olduğun muttaki ve muhlis kulların içerisine dahil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; bizleri nefsimizin, hevâ ve heveslerimizin, insî ve cinnî şeytanların, âhir zamanın ve âhir zamanın lânetlenmiş kadın ve erkeklerinin, bid’aların, dalâletlerin, deccallerin, süfyanların, tağutların, kâfirlerin, zâlimlerin, müşriklerin, münâfıkların, fâsıkların, zındıkların, müfsitlerin, mülhidlerin, hasidlerin, fâsidlerin, yalancıların, nefsine, heveslerine, insî ve cinnî şeytanlara hizmet edenlerin, kibir ve benlik ile nefislerini putlaştıranların, zulmü ve zâlimliği meslek edinenlerin, Kur’an ve sünnetten yüz çevirip hükümler koyan ve hakkımızda hüküm verenlerin gizli-açık bildiğimiz bilmediğimiz tüm düşmanlık edenlerin; bugünümüzde ve yarınlarımızda bizleri bekleyen tuzak ve tehlikelerinden, aldatma ve hilelerinden, belâ ve musibetlerinden, fitne ve fesatlarından, tüm sinsi planlarından, şer ve şerirlerinden, zulüm ve esâretlerinden, sevk ve idârelerinden, vesvese ve şüphelerinden, korku ve endişelerinden, sağdan, soldan, önden, arkadan, yukarıdan, aşağıdan ve her yönden gelip aldatan insî ve cinnî şeytanların, şeytanlardan doğup ve üreyip çoğalanların, insanlaşan şeytanların ve şeytanlaşan insanların hasetlerinden, fesatlarından, fitnelerinden, belâlarından, şerlerinden, dinsizliklerinden, hilelerinden, Îmânsızlıklarından, iftiralarından, yalanlarından, tuzaklarından, zulüm ve esâretlerinden, sevk ve idârelerinden, vesvese ve şüphelerinden, korku ve endişelerinden, bizleri kurtarıver, koruyuver, gözetiver, ahlâkımızı güzelleştiriver, selâmete çıkarıver ve bizleri korunan, koruduğun, sevdiğin ve razı olduğun muttaki ve muhlis kulların içerisine dahil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; bizleri şirkten, kibirden, isyandan, teslimiyetsizlikten, tevekkülsüzlükten, Kur’an ve Sünnetten yüz çevirmekten, aşırı şefkatten, haddi aşan merhametten, Senin rahmetinden ümit kesmekten, gazabından emin olmaktan, haramdan, kumardan, içkiden, uyuşturucudan, kıskançlıktan, yalandan, ribâdan, fâizden, rüşvetten, riyâdan, ucbtan, fahrdan, gururdan, gadaptan, öfkeden, katillikten, terk-i zekâttan, terk-i oruçtan, terk-i namaz ve ibâdetten, zinâdan, tacizden, tecavüzden, iftiradan, fitneden, fesattan, hasetten, faldan, büyüden, tembellikten, nankörlükten, cehâletten, cimrilikten, israftan, acelecilikten, âcizlikten, mükemmeliyetçilikten, öfkeden, gadaptan, sabırsızlıktan, şükürsüzlükten, müşkülpesentlikten, bencillikten, nankörlükten, sû-i zandan, koğuculuktan, gıybetten, gafletten, sılâ-i rahimi terkten, ana, baba, evlât, eş, kardeş, komşu, miras, ticaret hukukuna riayetsizlikten koruyuver, gözetiver ve ahlâkımızı güzelleştiriver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; bizleri şirke, küfre ve isyana düşüren kin, öfke, nefret, sevgi, aşk ve muhabbetten, zulümlere, bid’alara, zâlimlere taraftar olmaktan, yarattıklarını ve fiillerini hor ve hakir görüp küçümseyip böbürlenip kınamaktan, nefisperestlik, şöhretperestlik, şehvetperestlik, suretperestlik, sanemperestlik, maddeperestlik, makamperestlik, dünyaperestlik, putperestlik, hayvanperestlikten, hak yolda yürürken korkaklık gösterip günah işlemekte cesaret göstermekten, iki dudak ve iki bacak aramızın fitnesinden, şerrinden, belâsından, fayda vermeyen ilimden ve cehenneme götüren dilimden, çaresizlikten ve ihtiyarlıktan, gafletin, helâketin, felâketin, dalâletin her şeklinden ve her türlü kötü huy, âdet, töre, gelenek ve hasletten, kötü ahlâktan, evham ve kötü düşüncelerden, hevâ ve heveslerimizi kendimize ilah yapmaktan bizleri kurtarıver, koruyuver, gözetiver ve ahlâkımızı güzelleştirip bizleri selâmete çıkarıver ve bizleri korunan, koruduğun, sevdiğin, razı olduğun muttaki ve muhlis kulların içerisine dahil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; Senden gelecek ve inecek her hayra ve yardıma muhtacız...
Allahım; üzerimize Îmân, edep, hayâ, tevhid, teslimiyet, tevekkül, ilim, hilm, hikmet, basîret, firâset, mârifet, ihlâs, zühd, takva, sabır, sıdk, sebat, sadâkat, sağlık, sıhhat, âfiyet, şecaat, cesâret, metânet, merhamet, mağfiret, rahmet, bereket, şefkat, inâyet ve tam olan hidayetini yağdırıver. Bizleri yağdırdıklarınla ve senin sevgin ve korkun ile rızıklandırıver, akıllarımızı ilim, hikmet, marifetullah (Allah’ı tanımak) ile şuurlandırıver, gaflet perdelerimizi kaldırıver, kalplerimizi senin ve habibinin sevgisi ile nurlandırıver, bizleri Sensizlik cehenneminin narıyla değil, mârifetullah, muhabbetullah ile daim mukaddes cemâlinin aşkıyla yandırıver, yanan küllerimizi cihat meydanlarından cennet vadilerine savuruver, amellerimizi ihlâsın sırrı ile sırlandırıver, Îmânlarımızı takva zırhı ile zırhlandırıver, bizleri sâlih ameller ile süslendiriver ve bizlere edep ve hayâ elbiseleri giydiriver, hayatlarımızı emir ve yasaklarına itaat ile hayatlandırıver, bizleri her zillete düştüğümüzde şefkat, merhamet ve keremin ile düştüğümüz yerden kaldırıp ayaklandırıver, ayaklarımızı sırât-ı müstakîmde Senin dosdoğru yolunda sabitleyiver, bizleri tüm düşmanlarımıza her daim gâlip ve muzaffer eyleyip zaferlerle taçlandırıver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; müslümanlara ve İslam'a her türlü tuzak kuranların tuzaklarını bozup tuzaklarını kendilerine çeviriver, gafillere hidâyet eyleyip tevbe edip pişman olanları affediver, zulmünde ve fitnesinde ısrarcı olanları dahi yollarımızdan temizleyiver ve hidâyetten nasipsizlerin İslam’a ve müslümanlara uzanan hâin ellerini tebbetühüm sırrı ile kurutup tüm zâlimleri kâtelehumullah sırrı ile her iki dünyada kahr-u perişan eyleyip cümlesini zillete mahkum eyleyiver, bizleri kurtarıver, koruyuver, gözetiver, arındırıver, affediver, selâmete çıkarıver ve bizleri korunan, koruduğun, sevdiğin, razı olduğun muttaki ve muhlis kulların içerisine dahil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; âhir ömrümüzü İslama, Kur’an’a ve Sünnete hizmette hadim olarak yaşatıver, bizlere katından ilim ve hikmet veriver, hakkımızda hayırla hükmeyleyiver, bizlere kabul edeceğin sâlih ameller işlettiriver ve hayırlara vesile olacak hayırlı hizmetler yaptırıver, hayırlara vesile olacak medreseler açtırıver, hayırlara vesile olacak eserleri yaydırıver ve âcizane, fakîrane, kusurlu ve noksan sadaka ve zekâtlarımızı, hayrât ve hasenâtlarımızı, tevbe ve dualarımızı, tüm amel ve ibâdetlerimizi, huzuru dergahında fazlın, keremin ve ikramın ile kabul eyleyip cümlesini Hz. Âdem'den aleyhisselâm kıyamete kadar geçmiş, gelmiş ve gelecek tüm inananlar adına dahi kabul eyleyip; günahlarımızı, sevaplara; eksiklerimizi, tamlara; esâretlerimizi, özgürlüklere; kederlerimizi, sevinçlere; endişelerimizi, müjdelere; dünya ve âhiret mahkemelerimizi, beraatlara; savaşımızı, şehadetlere ve hakkımızdaki tüm şer, belâ ve fitneleri hayırlara tebdil eyleyip üzerimize uhuvvet, ittihat, muhabbet, merhamet yağdırıp tüm inananlar olarak kalplerimizi birbirlerine sevdirip uhuvvet-i İslam ile amaçlarımızı, hedeflerimizi ve fikirlerimizi senin yolunda birleştiriver ve bizleri “İnnemel mû’minûne ihvetun” kalesine alıver. Zulmün ve zâlimlerin üzerine tek yumruk yapıp indiriver. Tüm yanmakta olan dinsizlik ve Îmânsızlık ateşlerini söndürüver...(âmin... âmin... âmin...)
Allahım; Hz. Âdem'den aleyhisselâm kıyamete kadar geçmiş, gelmiş ve gelecek tüm inananları bağışlayıver ve Senin dinine hizmet ederek, İslam’a, hakka, sabra, tevbeye, duaya ve sırat-ı müstakîme sevk eden asker ve komutanlarını, Kur’an talebe ve hocalarını, hâfızları, mü’min ve mü’minat kardeşlerimizi, tüm hak tarikat ve tasavvuf ehlini ve talebelerini, Kur’an ve sırat-ı müstakîm yolcularını, ilim tahsil eden ve ders alan-veren kardeşlerimizin soy ve zürriyetlerini koruyuver, gözetiver ve ayaklarımızı senin dosdoğru yolunda sabitleyiver, tüm düşmanlarımıza karşı bizleri her daim galip ve muzaffer eyleyip zaferler ile taçlandırıver... (âmin... âmin... âmin...)
Allahım; tüm yaptığımız ve yapacağımız dua, tevbe, zikir, şükür ve ibadetlerimizi fazlınla, kereminle ve ikramınla Hz. Âdem'den aleyhisselâm kıyamete kadar geçmiş, gelmiş ve gelecek tüm inananlar, soyumuz ve zürriyetimizden tüm ölmüş ve sağlar, üzerimizde kul hakkı bulunanlar adına dahi kabul eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...) Hâ mim... Tâ Hâ... Yâ Sîn..
Allahım; bizleri huzuruna senin razı olduğun, sevdiğin ve sana şükreden kulların olarak şehâdet ile kabul eyleyiver... Bizleri ölümümüzün ardından hayırla anılan sâlih ve cennetine vâris kıldığın kulların zümresine dahil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...) Hâ mim... Tâ Hâ... Yâ Sîn...
Allahım; Şüphesiz ki bizleri kurtaran, koruyan, gözeten, dualarımıza cevap veren, bizlere merhamet eden, tevbelerimizi kabul eden, affetmeyi seven ve affeden, ahlâkımızı güzelleştiren, rahmeti gazabını geçen, şifâ veren ve rızıklandıran sadece Sensin, Sen...
Allahım; tüm dua ve niyazlarımı huzuru dergahında kabul eyleyiver... Eksik dua ve niyazlarımı tam eyleyiver... Yanlış dualarımı doğrulara tebdil eyleyiver... (âmin... âmin... âmin...) Hâmim... Tâ Hâ... Yâ Sîn
Allahım; yaratılmışların en güzeli iki cihan güneşi Hz. Muhammed’e aleyhissalâtu vesselâm, ehline, ashâbına, nesline, soy ve zürriyetine ve bütün geçmiş peygamberlere ebediyyen ve daima salât ve selâm eyle. Peygamberimizin aleyhissalâtu vesselâm dilediklerini diliyor, sığındıklarından da Sana sığınıyorum.
3 notes · View notes
mahperiii23 · 1 month ago
Text
"Belki çok duygusaldır,belki çocuksu bir ruhu vardır. Gözyaşlarına ortak ol ama gözyaşlarının nedeni olma"...
:))
2 notes · View notes
urvetulvuskaa · 1 year ago
Text
İstikamet Sahibi Olmak
İstikâmet kelimesi kapsamlı bir kelimedir. Bütün yönleriyle dinin talep ettiği şeyleri kapsar. Kısacası istikamet ahde vefa ile özü sözü doğru biçimde Allah'ın huzurunda durmaktır.
Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz, 'Rabbimiz Allah'tır' deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: 'Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin!" derler.
"Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve isteğiniz her şey orada sizin için hazırdır." (Fussilet, 30-31)
Muslim'in Sahihinde nakledildiğine göre Süfyan b. Addillah Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)' e "Ey Allah'ın elçisi! İslam hakkında bana bir söz söyle, bir daha onun hakkında senden başka herhangi birine bir soru sormayayım.." demiş. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona şöyle demiştir: "Allah'a iman ettim" de. Sonra dosdoğru ol/istikâmet sahibi ol!"
Ebû Bekir es-Sıddik'a istikametin ne olduğu sorulmuş. O da "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaman" şeklinde cevap vermiştir. Bu tarifi ile istikametin katıksız tevhid olduğunu ifade etmek istemiştir.
Ömer b. Hattab da istikameti şu şekilde tarif etmiştir: "Emir ve yasak konusunda dosdoğru davranman ve tilkilerin bitmek tükenmek bilmeyen hileleri gibi yöntemlerle doğru yoldan uzaklaşmamandır."
Âriflerden biri şöyle demiştir: "İstikâmet sahibi ol! Keramet peşinde koşan olma! Çünkü nefsin keramet peşinde koşmak için kıpırdanır durur. Halbuki Rabbin senden istikâmet sahibi olmanı ister."
İstikâmet söz, fiil, durum ve niyet ile alakalıdır. Bu konularda istikemet, Allah rızası için, Allah'ın yardımı ile ve Allah'ın emrine göre olur. Vallahualem.
..
12 notes · View notes