#wolfgang koch
Explore tagged Tumblr posts
Note
so, what kind of autistic traits wolgang has?
Chewing
Little to no filter
The Noises
Staring (that means he likes you!)
Staring (He wants you dead)
Special interest in farm animals, loves randomly dropping facts every now and then
Volume control, whats that?
Hates scratchy fabrics
7 notes
·
View notes
Text
Wolfgang Koch , Bass Baritone
Opéra national de Paris
Photography (c) Michael Dürr
more : https://www.operadeparis.fr/en/artists/wolfgang-koch
www.michaelduerr.com
#photography#vienna#michael dürr#michaelduerr#magazine#art#design#wolfgang koch#opera#singer#artist#kunst#kultur#oper#paris#france#travel#bühne#stage#portrait#film#photographer
0 notes
Text
Osterfestspiele Baden-Baden 2023 - Die Frau ohne Schatten
Foto ©Martin Sigmund L’ opera prescelta per l’ edizione 2023 degli Osterfestspiele dei Berliner Philharmoniker a Baden-Baden era Die Frau ohne Schatten, (more…) “”
View On WordPress
#baden baden#berliner philharmoniker#canto#clay hilley#critica#die frau ohne schatten#elza van den heever#kirill petrenko#lydia steier#michaela schuster#miina-lisa värelä#novecento#opera#strauss#teatro#wolfgang koch
0 notes
Text
The Adventures of Prince Achmed (Die Abenteuer des Prinzen Achmed), Lotte Reiniger (1926)
321 notes
·
View notes
Text
Blu-ray review: “A Fistful of Dollars” (1964)
View On WordPress
#A Fistful of Dollars#A Fistful of Dollars bluray#A Fistful of Dollars bluray review#Benito Stefanelli#bluray#bluray review#clint eastwood#Daniel Martín#Gian Maria Volonté#Josef Egger#Marianne Koch#Sergio Leone#Wolfgang Lukschy
0 notes
Text
#friedemann bach#traugott müller#1941#gustaf gründgens#camilla horn#leny marenbach#lotte koch#gustav knuth#wolfgang staudte#der alte und der junge könig#friedrich schiller#die räuber#maria stuart#bach#leipzig#frühlingssinfonie#kinski paganini#la cigale et la fourmi
1 note
·
View note
Text
Upcoming Opera Streams: Mid-Late October 2024
Oct 19th: Fin de Partie (Endgame) from Wiener Staatsoper. Featuring Georg Nigl, Hilary Summers, Charles Workman and Philippe Sly. Free (login required)!
Oct 20th: Mosè in Egitto from Teatro Comunale Modena. Featuring Michele Pertusi, Dave Monaco, and Aida Pascu. Free!
Oct 22nd: Concours de Genève Finals. Finalists to be announced. Free!
Oct 25th: La Boheme from Opéra Orchestre National Montpellier. Featuring Adriana Ferfecka, Long Long, Mikołaj Trąbka, and Julia Muzychenko. Free!
Oct 27th: Tristan und Isolde from San Francisco Opera. Featuring Simon O'Neill, Anja Kampe, Wolfgang Koch, and Kwangchul Youn. Rental.
#opera tag#opera#philippe sly#opera streams#puccini#rossini#michele pertusi#richard wagner#tristan und isolde#la boheme#edited because i forgot one
10 notes
·
View notes
Text
Natascha KAMPUSCH
Natascha KAMPUSCH
“Ben 18 yaşındayım daha.”
23 Ağustos 2006’da Avusturya’nın Deutsch-Wagram kasabası sakinleri caddede bir şeylerden kaçar gibi koşan bir kız gördüler. 18 yaşlarındaydı, öğlen vakti korkulu gözlerle yarın yokmuşcasınakoşuyordu.
Dakikalar sonra durdu ve yürüyen insanlardan yardım istedi, durumun acil olduğunu polisi aramaları gerektiğini anlattı ama insanların gözünde aklı dengesini yitirmiş saçmalayan birisiydi o yüzden önemsenmedi. Ona kimse yardım etmedi.
Genç kız tutacak bir yardım eli bulamayınca Hemen ilerdeki ev, IngeT, diye bilinen 71 yaşındaki birisinin eviydi. Genç kız kapıyı çaldı ve “Ben Natascha Kampusch, kaçırıldım hemen polisi aramalısınız.” dedi.
Ev sahibi kıza inanmıştı, çaresizliğini gözlerinden okuyabiliyordu. Ekipler kendilerine 13:04’te ulaşan çağrı çareyi yakınlardaki evlerden birisine gitmekte buldu. sonrasında hemen eve geldiler.
Natascha Kampus’un üzerinde yara izleri vardı. Yüzü oldukça solgundu, büyük bir sağlık sorunu görünmese de bir hayli zayıftı. Onun hikayesi oldukça sarsıcıydı, Natascha tam 8 yıl önce kaçırılmış ve kaçtığı güne kadar hücre benzeri bir yerde yaşamak zorunda kalmıştı. Kaçırılmadan önce yani 10 yaşlarındayken sahip olduğu ağırlıktaydı.
8 yılda boyu 15 cm uzamıştı. Genç kızın Natascha Kampus olduğu yapılan dna testleriyle onaylandı. Sabine Freudberger, Natascha ile konuşan ilk polis memuruydu. Natascha ile olan ilk temasında dikkatini sadece bir çekmişti: Natascha’nın zekası. Natascha esareti süresince eline geçen her şeyi okumuş, kısıtlı kanalları çeken bir radyoyu dinlemişti.
Natascha Kampus 1988’de Viyana’da dünyaya gelmişti. Bu karanlık ve etkileyici hikayenin kahramanı ailesinin boşanması sebebiyle stresli bir çocukluk dönemi geçirmişti.
Natascha kaybolmadan önce annesiyle yaşıyordu. 2 tane de ablası vardı. Kaçırılmadan bir gün önce 1 Mart 1998’de babası Koch ile beraber gittiği tatilden dönmüştü. Tatil için seçtikleri yer Macaristan’dı. Natascha1 Mart günü planlanan saatten biraz daha geç bir saatte eve geldi. Bu gecikme annesiyle ufak bir tartışma yaşamasına sebep oldu. Anne kız bir süre atıştılar.
2 Mart 1998 sabahı Natascha okula gitmek için evden çıkmış olsa da aslında 8 yıllık esaretine ilk adımını attı. Annesi ise evden kızına seslenmiş ve geceden kala küslüğe son vermek istemişti ama Nataschadurmadı ve yoluna devam etti. Nasıl olsa saatler sonra annesini yeniden görecekti ama olmadı.
Öğretmenleri o gün Natascha’yıokulda göremedi. Ailesi durumu öğrendikten sonra polise haber verildi. Tek bir tanık vardı: O da iki adamın Natascha’yı beyaz bir minibüse bindirdiğini söyleyen 12 yaşındaki bir öğrenciydi. Polisler elinde bu detaydan başka hiçbir bilgi yoktu Natascha o gün dersine yetişmek için aceleyle evden ayrılmıştı.
Hızlı adımlarla okuluna giderken omzuna uzanan bir elin sıcaklığını hissetti. Gözlerini açtığında “seni kaçırdım, ailen fidyeyi ödeyince serbest bırakacağım.” Diyen bir adamla aynı arabada olduğunu gördü. Yarım saat süren yolculuk bir evin garajında son buldu. Natascha dolabın arkasına gizlenmiş 5 metrekarelik bir odaya bırakıldı. Betondan yapılmış çelikle güçlendirilmiş bu oda uzun yıllar Natascha’nın evi olacaktı. Odada bir pencere yoktu, dışardaki sesin içeriye, içerdeki sesin dışarıya ulaşmadığı yalıtımlı bir yerdi.
Merdivenlerin altındaki bu yer oldukça karanlık kasvetli bir yerdi. Geçen ilk 6 ayda odadan bir kez bile çıkmasına izin verilmedi sonraki 1 senede geceleri bu odada gündüzleri de evde kalmaya başladı. Onu kaçıran isim Wolfgang Přiklopil’di Geceleri ve Wolfgang’ın işe gittiği saatlerde Ntasacha’nın gizli odadan çıkması yasaktı. Wolfgang Natascha’nınkendisine sahip demesini istiyordu.
Diğer taraftan polisler her şeyden habersiz, ellerindeki az bilgiyle arama çalışmalarına devam ettiler. O dönem Fransız seri katil Michel Fourniretgündemdeydi. Natascha birkaç gün önce Macaristan’dan döndüğü için aralarında bir bağlantı olabileceği düşünüldü.
Wolfgang’ın iş ortağı eve geldiğinde, Natascha’yı görmüş hal ve hareketlerinden gayet mutlu olduğu izlenimine varmış ve hiçbir şeyden şüphelenmemişti. Wolfgang Natascha’yı ölümle tehdit ediyordu, herhangi birisine olanları anlatması durumunda ikisini de acımayacağını söylüyordu.
Natascha ilk zamanlar sadece belirli radyo programlarını izleyebiliyorken daha sonra evin her köşesine gidebilmeye ve televizyon dahi izlemeye başladı Natascha’nın kaldığı oda özenle hazırlanmıştı, Wolfgang onu burada uzun yıllar alıkoyacağını kafasında kararlaştırdığından her şeyi düşünmüştü. İkisi de her sabah erken kalkıp kahvaltı ettiler.
Wolfgang aldığı kitapları Natascha’yaverdi, bu sayede Natascha 8 yılda kendi kendini eğitti. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra verdiği ilk ifadede şunları söyledi: “O evde kaldığım 8 yılda, hiçbir şeyden geri kalmadığımı hissediyordum.
Kendimi birçok şeyden sıyırdım, hiç sigaraya başlamadım, içmedim ya da kötü bir şirkette para için zamanımı heba etmedim. Şunu da söylemelimorası kesinlikle umutsuzluğa kapılacağınız bir yerdi.” Onun hikayesi diğer benzer hikayelerden farklıydı.
Natascha, özgürlüğünü elinden alan adama kin beslemiyordu. Zamanın çoğunu ev işi yaparak ve yemek hazırlayarak geçirdi. Daha sonra danışmanı Ecker’a o dönemlerde çok fazla dayak yediğini, bu sebeple yürümekte zorlandığı anların olduğunu söyledi. Wolfgang ona evin kapı ve pencelerinde patlayıcıların ve bubi tuzaklarının olduğunu söylemişti.
Belinde bir silah taşıdığını bu yüzden kaçma teşebbüsünde bulunmamasını tembih etmişti. İkili birkaç kez markete bile gitmişti. O günlerden birinde Natascha gülümseyerek, kayıp ilanı fotoğrafındaki gibi görünmeye çalışmış ama bu planında başarılı olamamıştı. Kasiyer onu tanımamıştı.
23 Ağustos 2006 günü Natascha, Wolfgang’in aracını temizlemek ve bahçeyi süpürmek için dışarıya çıktı. Gölgesi gibi onu takip eden Wolfgang’te yanındaydı. Daha sonra Wolfgang’ın telefonu çaldı. Süpürge sesi karşı taraftan gelen sesi duymasını engelliyordu. Sessiz bir yere geçmek için oradan ayrıldığı sırada, Natascha var gücüyle kendini sokağa attı ve koşmaya başladı. 200 metre koştu çitlerden atladı insanlardan yardım istedi ve en sonunda amacına ulaşıp, özgürlüğe yeniden kavuştu. Wolfgang Natascha’ya 1 yıl evvel şunları söylemişti: “Eğer yaptığım şey ortaya çıkarsa polisler beni asla canlı yakalayamayacaklar. Dediğini yaptı, Natascha kaçarken o sadece arkasından baktı, hiçbir çaba göstermedi. Kafasını toplayıp biraz düşündükten sonra da Viyana’daki Wien Nord tren istasyonuna doğru yola çıktı.
Burası her şeyin bittiği yer olacaktı. İstasyona vardığında gelen ilk treni gördüğünde bu anlarının son anları olduğu biliyordu. Düşünmeden kendini raylara attı ve hayatına son verdi. Çek kökenli Wolfgang Priklopil1962’de doğmuştu. Uzun yıllar bir telekomünikasyon şirketinde teknisyen olarak çalışmıştı. Bir iş ortağının kız kardeşiyle bir ilişki yaşadığı ve bu ilişkinden bir kız evladı olduğu iddia edildi ama doğrulanamadı.
Sicil kaydı temizdi. Ekipler eve gidip inceleme yaptıklarında, 1980’lerden kalma Commodore 64 olduğunu gördü. Yakın bir zaman önce Çek vatandaşı olup ülkeyi terketmeplanları yapıyordu. giderken yanında Natascha’yı da götürecekti ama o gün plan değişti. Ekipler Wolfgang’ın bir suç ortağı olup olmadığını uzun bir zaman araştırdılar ama hiçbir kanıt bulamadılar.
Natascha’da başka bir isim görmemişti, bütün plan tek bir kişiye Wolfgang’a aitti. 3096 gün esaret altında yaşayan Natascha, Wolfgang’iöldüğünü öğrenince ağlamaya başladı. 8 yılın sonunda ona sempati duymaya başlamıştı. Natascha morga gidip onun için bir mum yaktı. Bu durum bir nevi Stokholm Sendromuydu. O ise yıllarca bu sendromu inkar etti. Psikologların onunla ilgili çıkarımlarda bulunmasına kızdı bağırdı isyanlar etti. Karmaşık ilişkisi hakkında bilgilerinin olmadığını, bunun kendisi adına saygısızlık olduğunu hayatını analiz etme hakkını kimseye vermediğini söyledi. Wolfgang’ın ona çok kibar davrandığını anlattı.
Natascha kaçtıktan anca aylar sonra ailesiyle görüşmesine izin verildi. Uzun bir zaman kimseyle görüşmesine izin verilmemişti. Onu korumak adına sadece doktorlarla görüşmesine müsade edilmişti. Natascha yeni hayatında kendini hayvan haklarına adadı. Birçok hayvan derneğine üye oldu ve sözcülük yaptı.
2016 yılında Alman Bild gazetesine verdiği röportajda oldukça ilginç sözler sarfetti: “Bazı günler esir tutulduğum eve gidip kalıyorum, ayrıca çantamda hâlâ Wolfgang’infotoğrafını taşıyorum.” 2013 yılında Natascha’nın esaretini anlatan 3096 isminde bir film çekildi.
Natascha Kampusch, kaçışından bu yana yaşadığı travmayı üç başarılı kitaba dönüştürdü. İlki onun yakalanmasını anlattı; ikincisi, iyileşmesini. Üçüncü kitabı, Kampusch’un son yıllarda hedef haline geldiği çevrimiçi zorbalığı tartıştı.
Garip bir şekilde kendisini esir alan kişinin evini ona miras kaldı ve kendisi o eve bakım yapmaya devam ediyor. “Bana yöneltilen nefreti görmezden gelmeyi ve sadece güzel şeyleri kabul etmeyi öğrendim.”
#Natascha KAMPUSCH#öykü#romance#romantic#roman#kitap yazarı#kitap alintisi#kitap alintilari#kitap kesitleri#kitap alıntısı#kitaplar#kitap#kitap alıntıları#kitap sözü#kitapkurdu#kitapaşkı#hikaye#tumblr yazarları#black tumblr#geceye bir söz bırak#geceye not#geceyedair#acı#tecavüz#hayatın gerçekleri#karmakarışık#yildirimkemal#blog#blog yazarı#artists on tumblr
5 notes
·
View notes
Text
A Fistful of Dollars is a 1964 spaghetti Western film directed by Sergio Leone and starring Clint Eastwood in his first leading role, alongside Gian Maria Volonté, Marianne Koch, Wolfgang Lukschy, Sieghardt Rupp, José Calvo, Antonio Prieto and Joseph Egger.
2 notes
·
View notes
Text
NATASCHA KAMPUSCH
23 Ağustos 2006'da Avusturya'nın Deutsch-Wagram kasabası sakinleri caddede bir şeylerden kaçar gibi koşan bir kız gördüler. 18 yaşlarındaydı, öğlen vakti korkulu gözlerle yarın yokmuşcasına koşuyordu.
Dakikalar sonra durdu ve yürüyen insanlardan yardım istedi, durumun acil olduğunu polisi aramaları gerektiğini anlattı ama insanların gözünde aklı dengesini yitirmiş saçmalayan birisiydi o yüzden önemsenmedi. Ona kimse yardım etmedi.
Genç kız tutacak bir yardım eli bulamayınca Hemen ilerdeki ev, Inge T, diye bilinen 71 yaşındaki birisinin eviydi. Genç kız kapıyı çaldı ve "Ben Natascha Kampusch, kaçırıldım hemen polisi aramalısınız." dedi.
Ev sahibi kıza inanmıştı, çaresizliğini gözlerinden okuyabiliyordu. Ekipler kendilerine 13:04'te ulaşan çağrı çareyi yakınlardaki evlerden birisine gitmekte buldu. sonrasında hemen eve geldiler.
Natascha Kampus'un üzerinde yara izleri vardı. Yüzü oldukça solgundu, büyük bir sağlık sorunu görünmese de bir hayli zayıftı. Onun hikayesi oldukça sarsıcıydı, Natascha tam 8 yıl önce kaçırılmış ve kaçtığı güne kadar hücre benzeri bir yerde yaşamak zorunda kalmıştı. Kaçırılmadan önce yani 10 yaşlarındayken sahip olduğu ağırlıktaydı.
8 yılda boyu 15 cm uzamıştı. Genç kızın Natascha Kampus olduğu yapılan dna testleriyle onaylandı. Sabine Freudberger, Natascha ile konuşan ilk polis memuruydu. Natascha ile olan ilk temasında dikkatini sadece bir çekmişti: Natascha'nın zekası. Natascha esareti süresince eline geçen her şeyi okumuş, kısıtlı kanalları çeken bir radyoyu dinlemişti.
Natascha Kampus 1988'de Viyana'da dünyaya gelmişti. Bu karanlık ve etkileyici hikayenin kahramanı ailesinin boşanması sebebiyle stresli bir çocukluk dönemi geçirmişti.
Natascha kaybolmadan önce annesiyle yaşıyordu. 2 tane de ablası vardı. Kaçırılmadan bir gün önce 1 Mart 1998'de babası Koch ile beraber gittiği tatilden dönmüştü. Tatil için seçtikleri yer Macaristan'dı. Natascha 1 Mart günü planlanan saatten biraz daha geç bir saatte eve geldi. Bu gecikme annesiyle ufak bir tartışma yaşamasına sebep oldu. Anne kız bir süre atıştılar.
2 Mart 1998 sabahı Natascha okula gitmek için evden çıkmış olsa da aslında 8 yıllık esaretine ilk adımını attı. Annesi ise evden kızına seslenmiş ve geceden kala küslüğe son vermek istemişti ama Natascha durmadı ve yoluna devam etti. Nasıl olsa saatler sonra annesini yeniden görecekti ama olmadı.
Öğretmenleri o gün Natascha'yı okulda göremedi. Ailesi durumu öğrendikten sonra polise haber verildi. Tek bir tanık vardı: O da iki adamın Natascha'yı beyaz bir minibüse bindirdiğini söyleyen 12 yaşındaki bir öğrenciydi. Polisler elinde bu detaydan başka hiçbir bilgi yoktu Natascha o gün dersine yetişmek için aceleyle evden ayrılmıştı.
Hızlı adımlarla okuluna giderken omzuna uzanan bir elin sıcaklığını hissetti. Gözlerini açtığında "seni kaçırdım, ailen fidyeyi ödeyince serbest bırakacağım." Diyen bir adamla aynı arabada olduğunu gördü. Yarım saat süren yolculuk bir evin garajında son buldu. Natascha dolabın arkasına gizlenmiş 5 metrekarelik bir odaya bırakıldı. Betondan yapılmış çelikle güçlendirilmiş bu oda uzun yıllar Natascha'nın evi olacaktı. Odada bir pencere yoktu, dışardaki sesin içeriye, içerdeki sesin dışarıya ulaşmadığı yalıtımlı bir yerdi.
Merdivenlerin altındaki bu yer oldukça karanlık kasvetli bir yerdi. Geçen ilk 6 ayda odadan bir kez bile çıkmasına izin verilmedi sonraki 1 senede geceleri bu odada gündüzleri de evde kalmaya başladı. Onu kaçıran isim Wolfgang Přiklopil'di Geceleri ve Wolfgang'ın işe gittiği saatlerde Ntasacha'nın gizli odadan çıkması yasaktı. Wolfgang Natascha'nın kendisine sahip demesini istiyordu.
Diğer taraftan polisler her şeyden habersiz, ellerindeki az bilgiyle arama çalışmalarına devam ettiler. O dönem Fransız seri katil Michel Fourniret gündemdeydi. Natascha birkaç gün önce Macaristan'dan döndüğü için aralarında bir bağlantı olabileceği düşünüldü.
Wolfgang'ın iş ortağı eve geldiğinde, Natascha'yı görmüş hal ve hareketlerinden gayet mutlu olduğu izlenimine varmış ve hiçbir şeyden şüphelenmemişti. Wolfgang Natascha'yı ölümle tehdit ediyordu, herhangi birisine olanları anlatması durumunda ikisini de acımayacağını söylüyordu.
Natascha ilk zamanlar sadece belirli radyo programlarını izleyebiliyorken daha sonra evin her köşesine gidebilmeye ve televizyon dahi izlemeye başladı Natascha'nın kaldığı oda özenle hazırlanmıştı, Wolfgang onu burada uzun yıllar alıkoyacağını kafasında kararlaştırdığından her şeyi düşünmüştü. İkisi de her sabah erken kalkıp kahvaltı ettiler.
Wolfgang aldığı kitapları Natascha'ya verdi, bu sayede Natascha 8 yılda kendi kendini eğitti. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra verdiği ilk ifadede şunları söyledi: "O evde kaldığım 8 yılda, hiçbir şeyden geri kalmadığımı hissediyordum.
Kendimi birçok şeyden sıyırdım, hiç sigaraya başlamadım, içmedim ya da kötü bir şirkette para için zamanımı heba etmedim. Şunu da söylemelim orası kesinlikle umutsuzluğa kapılacağınız bir yerdi." Onun hikayesi diğer benzer hikayelerden farklıydı.
Natascha, özgürlüğünü elinden alan adama kin beslemiyordu. Zamanın çoğunu ev işi yaparak ve yemek hazırlayarak geçirdi. Daha sonra danışmanı Ecker'a o dönemlerde çok fazla dayak yediğini, bu sebeple yürümekte zorlandığı anların olduğunu söyledi. Wolfgang ona evin kapı ve pencelerinde patlayıcıların ve bubi tuzaklarının olduğunu söylemişti.
Belinde bir silah taşıdığını bu yüzden kaçma teşebbüsünde bulunmamasını tembih etmişti. İkili birkaç kez markete bile gitmişti. O günlerden birinde Natascha gülümseyerek, kayıp ilanı fotoğrafındaki gibi görünmeye çalışmış ama bu planında başarılı olamamıştı. Kasiyer onu tanımamıştı.
23 Ağustos 2006 günü Natascha, Wolfgang'in aracını temizlemek ve bahçeyi süpürmek için dışarıya çıktı. Gölgesi gibi onu takip eden Wolfgang'te yanındaydı. Daha sonra Wolfgang'ın telefonu çaldı. Süpürge sesi karşı taraftan gelen sesi duymasını engelliyordu. Sessiz bir yere geçmek için oradan ayrıldığı sırada, Natascha var gücüyle kendini sokağa attı ve koşmaya başladı. 200 metre koştu çitlerden atladı insanlardan yardım istedi ve en sonunda amacına ulaşıp, özgürlüğe yeniden kavuştu. Wolfgang Natascha'ya 1 yıl evvel şunları söylemişti: "Eğer yaptığım şey ortaya çıkarsa polisler beni asla canlı yakalayamayacaklar. Dediğini yaptı, Natascha kaçarken o sadece arkasından baktı, hiçbir çaba göstermedi. Kafasını toplayıp biraz düşündükten sonra da Viyana'daki Wien Nord tren istasyonuna doğru yola çıktı.
Burası her şeyin bittiği yer olacaktı. İstasyona vardığında gelen ilk treni gördüğünde bu anlarının son anları olduğu biliyordu. Düşünmeden kendini raylara attı ve hayatına son verdi. Çek kökenli Wolfgang Priklopil 1962'de doğmuştu. Uzun yıllar bir telekomünikasyon şirketinde teknisyen olarak çalışmıştı. Bir iş ortağının kız kardeşiyle bir ilişki yaşadığı ve bu ilişkinden bir kız evladı olduğu iddia edildi ama doğrulanamadı.
Sicil kaydı temizdi. Ekipler eve gidip inceleme yaptıklarında, 1980'lerden kalma Commodore 64 olduğunu gördü. Yakın bir zaman önce Çek vatandaşı olup ülkeyi terketme planları yapıyordu. giderken yanında Natascha'yı da götürecekti ama o gün plan değişti. Ekipler Wolfgang'ın bir suç ortağı olup olmadığını uzun bir zaman araştırdılar ama hiçbir kanıt bulamadılar.
Natascha'da başka bir isim görmemişti, bütün plan tek bir kişiye Wolfgang'a aitti. 3096 gün esaret altında yaşayan Natascha, Wolfgang'i öldüğünü öğrenince ağlamaya başladı. 8 yılın sonunda ona sempati duymaya başlamıştı. Natascha morga gidip onun için bir mum yaktı. Bu durum bir nevi Stokholm Sendromuydu. O ise yıllarca bu sendromu inkar etti. Psikologların onunla ilgili çıkarımlarda bulunmasına kızdı bağırdı isyanlar etti. Karmaşık ilişkisi hakkında bilgilerinin olmadığını, bunun kendisi adına saygısızlık olduğunu hayatını analiz etme hakkını kimseye vermediğini söyledi. Wolfgang'ın ona çok kibar davrandığını anlattı.
Natascha kaçtıktan anca aylar sonra ailesiyle görüşmesine izin verildi. Uzun bir zaman kimseyle görüşmesine izin verilmemişti. Onu korumak adına sadece doktorlarla görüşmesine müsade edilmişti. Natascha yeni hayatında kendini hayvan haklarına adadı. Birçok hayvan derneğine üye oldu ve sözcülük yaptı.
2016 yılında Alman Bild gazetesine verdiği röportajda oldukça ilginç sözler sarfetti: "Bazı günler esir tutulduğum eve gidip kalıyorum, ayrıca çantamda hâlâ Wolfgang'in fotoğrafını taşıyorum." 2013 yılında Natascha'nın esaretini anlatan 3096 isminde bir film çekildi.
Natascha Kampusch, kaçışından bu yana yaşadığı travmayı üç başarılı kitaba dönüştürdü. İlki onun yakalanmasını anlattı; ikincisi, iyileşmesini. Üçüncü kitabı, Kampusch'un son yıllarda hedef haline geldiği çevrimiçi zorbalığı tartıştı.
Garip bir şekilde kendisini esir alan kişinin evini ona miras kaldı ve kendisi o eve bakım yapmaya devam ediyor. "Bana yöneltilen nefreti görmezden gelmeyi ve sadece güzel şeyleri kabul etmeyi öğrendim."
#bunalım#gündem#siyaset#yaşam#yaşamak#aşk#aşk acıtır#hikaye#roman#romance#ölümle yaşam arasında#öykü#ölmüş hisler ve geriye kalan bir mezar#ölüm#kitap#acı sözler#güzel alıntılar#biyografi#blog#instagram#yıldırımkemal#güzel yazılar#yüzleşme#youtube#yazar#türk postları#tiktok#türk edebiyatı#edebiyat#twitter
2 notes
·
View notes
Text
youtube
Wilhelmine v. Bayreuth (1709- 1758) - Concerto in g minor for Harpsichord, strings and B.C. 1. Allegro
caterva musica [on authentic instruments]:
Sigrun Stephan - solo harpsichord, Elke Fabri - violin 1, Wolfgang Fabri - violin 2, Bodo Lönartz - viola, Olaf Reimers - violoncello, Hans Koch - double bass
4 notes
·
View notes
Note
hi i have a little 18th century german boy oc and u r the only german person ik . i want to strike a deal . if u suggest German names i will give u cat pictures
A lil 18th century German oc? Oh boy oh boy those dudes had terrible names like Gerhard, Eberhard, Reinhard…lots of hard huh…
But here are a few German names (also a bit Nordic, cuz I’m a bitch living in the north and c’mon Hanse <33) which I believe to be rather timeless and free of the grandpa stamp:
-Hans
-Erik (also Eric)
-Anton
-Till
-Emil
-Mats
-Fiete
-Lars / Lasse
-Konrad (also Conrad)
-Fred
-Moritz
-Jannik (also Jannick, Yannic, Yannik, Yannick…)
-Gustaf (also Gustav)
-Arne
-Phillip (also Fillip)
-Finn
-Jakob
-Jan
-Nils
-Julius
(Not me searching through my followers on insta to look up my classmate’s names…👹)
Those would be a few that come to mind when I think of timeless names that guys had in the 18th century and today. When we think about 18th century people specifically, I just think of writers and artists of that time, like:
Johann Wolfgang von Goethe (<3) and his boyfriend
Friedrich Schiller,
Gotthold Ephraim Lessing,
Joseph von Eichendorff (<3),
Caspar David Friedrich (<3),
Heinrich Reinhold…etc. etc…
As most last names, Germany’s last names are an indicator for the occupation someone had (unless there’s a von, that means they’re nObLe), here are some examples:
-Schmidt
-Weber (hehe)
-Bauer
-Müller / Möller
-Koch
-Schneider
-Fischer
-Meier/Meyer
-Wagner
-Becker
-Hoffmann
-Schäfer
-Wolf
-Neumann
-Zimmermann
-Krüger
-Köhler
Etc. etc….
NOW GIVE ME THE CAT PICS 🔫
31 notes
·
View notes
Text
SIZE MATTERS. SCALE IN PHOTOGRAPHY. Kunstpalast, Berlin Group Show. 31st Jan 2024.
"Everything changes in an image when the zoom slider is adjusted: certain things are highlighted, detached from their context, exaggerated or reinterpreted. They move closer to us, allowing us to study them, or blur before our eyes"
The scale of a pictorial subject or image format harbours great creative possibilities – but also the potential for manipulation. For the first time, an exhibition comprehensively examines the considerable yet often subtle shifts in meaning that accompany changes in size in photography. Works from the late nineteenth century to the present day raise questions about how scale affects our perception and handling of photographic images.
Photography can change its dimensions more easily than any other medium; pictures can be effortlessly blown up into large images on museum walls and billboards, or shrunk down to a thumbnail on a mobile phone screen. While photography traditionally reproduces the world in miniature, it can also present things in a life-size or even larger-than-life-size format and render the invisible visible.
“While painters have to determine the size of their canvas before applying the first brushstroke, photography is a medium without fixed measurements at the moment of its creation when the shutter is released. It is only afterwards that a decision is made about whether an image will materialise and, if so, in what dimensions,” explains Felix Krämer, general director of the Kunstpalast. “A defining and unique feature of photography is that size is a mutable quality, which is something we want to highlight with this exhibition.”
Bernd und Hilla Becher, Kristleifur Björnsson, Karl Blossfeldt, Georg Böttger, Katt Both, Renata Bracksieck, Natalie Czech, Jan Dibbets, Josef Maria Eder und Eduard Valenta, Leonard Elfert, Claudia Fährenkemper, Hanna Josing, Alex Grein, Andreas Gursky, Franz Hanfstaengl, Erik Kessels, Heinrich Koch, Jochen Lempert, Rosa Menkman, Duane Michals, Joanna Nencek, Floris M. Neusüss, Georg Pahl, Trevor Paglen, W. Paulcker, Sigmar Polke, Seth Price, Timm Rautert, Amanda Ross-Ho, Evan Roth, Thomas Ruff, August Sander, Adrian Sauer, Morgaine Schäfer, Hugo Schmölz, Karl-Hugo Schmölz, Katharina Sieverding, Kathrin Sonntag, Lucia Sotnikova, Simon Starling, Clare Strand, Carl Strüwe, Andrzej Steinbach, Julius Stinde, Anna Stüdeli, Wolfgang Tillmans, Moritz Wegwerth, René Zuber
2 notes
·
View notes
Photo
World on a Wire (Rainer Werner Fassbinder, 1973)
Cast: Klaus Löwitsch, Barbara Valentin, Mascha Rabben, Karl Heinz Vosgerau, Wolfgang Schenck, Günther Lamprecht, Uili Lommel, Adrian Hoven, Ivan Desny, Kurt Raab, Margit Carstensen, Ingrid Caven, Gottfried John. Screenplay: Rainer Werner Fassbinder, Fritz Müller-Scherz, based on a novel by Daniel F. Galouye. Cinematography: Michael Ballhaus, Ulrich Prinz. Production design: Horst Giese, Walter Koch, Kurt Raab. Film editing: Ursula Elles, Marie Anne Gerhardt. Music: Gottfried Hüngsberg.
What we call "reality" is, as we all know, a construct, the product of the limitations of our senses. But what if we, too, are part of the construct, put here by some other entity and blinded to the reality that lies beyond the senses? That way lies religion -- "Now we see through a glass darkly...." -- and metaphysics -- now largely dismissed as "asking unanswerable questions" -- but also science fiction. Witness the popularity of a film like The Matrix (Lana Wachowski and Lilly Wachowski, 1999) and its sequels. In fact, Rainer Werner Fassbinder got there more than two decades before the Wachowskis. In 1973 he created a two-part television series, World on a Wire, that aired in Germany, and then became a kind of cult hit via file-sharing on the internet before being restored in 2010 and screened at the Berlin Film Festival. In it, a German research institute has created a simulated world in its supercomputer. The inhabitants of this world have been given consciousness, but only one of them has knowledge of the world outside the computer. He serves as a contact between the programmers and the simulated beings. But then the sudden death of the head of the program puts his second-in-command, Stiller (Klaus Löwitsch), in charge of investigating not only the death of his predecessor but also the suicide of one of the simulated beings. Stranger and stranger things begin to happen, until Stiller learns that he is also a simulation in his own simulated world. He also learns that the institute's simulated world is being used for commercial purposes, something that violates its agreement with the government funding it. As he comes to terms with this knowledge, his increasingly erratic behavior makes him a target for assassins, and his one hope is to find the contact with the level above that's simulating him. Got that? The head-spinning premise of the film comes from a novel, Simulacron-3, by the American writer Daniel F. Galouye, adapted by Fassbinder and Fritz Müller-Scherz. Fassbinder gives it a good deal of his characteristic style in the adaptation: The women in Stiller's world, for example, always wear cocktail dresses, even at work, and rooms are filled with mirrors to suggest the layers of reflected reality in the three levels. It was filmed in 16 mm for television, which means there's some graininess and focus problems in parts of the restored film, but the cinematography is by Fassbinder's frequent collaborator Michael Ballhaus, along with Ulrich Prinz. Löwitsch is very good as Stiller, taking on a kind of James Bondian role, and the paranoid atmosphere prevails even when the plot gets a bit snarled in its own premise.
10 notes
·
View notes
Text
26.4.2023 | Davos-Wolfgang | 16.15h
Die Heizung funktioniere nicht, habe A. gesagt, der Monteur bisher keine Zeit gehabt und 15 Grad sei ja nicht so kalt, meint K., der später dann doch den Kachelofen einfeuert und wohl ganz froh darüber ist, dass ich nur leise murre, Tee koche und mich in eine Wolldecke einwickle.
2 notes
·
View notes
Text
"El gran tema de este CD es el amor"
[El Cuarteto Gropius / Anthony Randazzo]
El Cuarteto Gropius publica su primer disco, un álbum para el sello Hänssler que incluye obras de Mendelssohn, Dvořák y Albrecht
En 2018, los violinistas Indira Koch y Friedemann Eichhorn, la violista Alexia Eichhorn y el violonchelista Wolfgang Emanuel Schmidt decidieron constituirse como cuarteto de cuerda que pusieron bajo el nombre del famoso arquitecto fundador de la Bauhaus, Walter Gropius. El grupo acaba de publicar su primer CD en el sello alemán Hänssler.
–¿Pueden contarme algo de sus orígenes?
–Nos conocemos desde la época de estudiantes, somos muy amigos desde hace años y ya hemos tocado juntos en varias formaciones, así que la idea de tocar juntos en cuarteto surgió de forma natural. Era sólo cuestión de tiempo, por así decirlo, la verdadera pregunta es por qué no tocamos juntos en cuarteto antes...
–¿Hay en sus intenciones fundacionales algo del espíritu de la Bauhaus?
–La Bauhaus y, sobre todo, Walter Gropius abogaban por la audacia y la claridad en la concepción, pero también por un apasionado tratamiento de las ideas artísticas y una ruptura con las tradiciones anteriores. Y, como cuarteto, intentamos resaltar la forma de las obras que interpretamos, buscando siempre la claridad en la estructura, un consenso equilibrado y una igualdad de todas las voces, que se fusionan en una sola entidad.
–Llevaban poco tiempo de actividad cuando se desató la pandemia y el caos en el mundo musical, ¿cómo se sobrevive a eso cuando se es aún tan joven?
–Por supuesto, la pandemia de Covid nos pilló desprevenidos. La vida artística se paralizó y cualquier perspectiva de concierto era ilusoria. Nosotros tuvimos la inmensa suerte de contar con una seguridad económica gracias a nuestra actividad docente en la Hochschule für Musik en Weimar y como Concertino de la Deutsche Oper de Berlín, de forma que, en comparación con otros, pudimos sobrellevar bien la crisis. El deseo de volver a tocar conciertos después fue, sin duda, enorme.
youtube
–¿Por qué estas obras para su primer álbum?
–El gran tema de este CD es el amor en todas sus facetas... En el caso de Mendelssohn, es el amor por su hermana Fanny, fallecida poco antes de componer esta obra maestra, que está marcada por un profundo dolor, un drama desgarrador, pero también por una belleza increíble, por ejemplo en el movimiento lento, una especie de canción mendelssohniana sin palabras. La segunda obra del CD trata desde el efecto curativo y reconfortante del amor hasta el dolor de la pérdida. Es una obra muy emocional con un lenguaje sonoro bastante expresivo, en el que escuchamos desde sonidos tardo-románticos hasta ruidos, sonidos atonales… ¡Una obra emocionante y conmovedora! Con el Cuarteto americano de Dvořák cambia el tono del CD, y sus sonidos positivos y optimistas determinan la imagen sonora. En este caso, tenemos el tema del amor hacia la naturaleza y, naturalmente, hacia su patria, que siempre se escucha en la música de Dvořák. Como bis, El canto de los pájaros de Pau Casals, un canto a la paz y, por supuesto, una expresión del amor a su tierra natal, que el gran violonchelista catalán interpretaba siempre como propina en sus conciertos.
–Del más dramático cuarteto de Mendelssohn al más conocido de Dvořák, una obra de naturaleza mucho más ligera, ¿la ordenación de obras en el disco tiene un sentido orgánico?
–Queríamos una despedida agradable para los oyentes, y en ese sentido, teníamos muy claro el orden y la dramaturgia del CD… Dos de las obras más famosas de la literatura para cuarteto enmarcan una obra escrita expresamente para nosotros. El cierre del CD lo constituye una pequeña obra, que es, digamos una propina. Este CD es, en definitiva, un programa, que ya habíamos presentado con frecuencia en concierto, y en breve, ofreceremos precisamente este programa en una serie de conciertos que daremos en Estados Unidos y Canadá.
[Otra imagen promocional del Gropius Quartett / Zuzana Specjal]
–Georg Alexander Albrecht es un músico muy poco conocido fuera de Alemania, ¿qué encontraron en su música para merecer figurar en su primer disco?
–Esta obra supuso, en definitiva, el nacimiento de nuestro cuarteto. Todos conocíamos personalmente a Albrecht y así es cómo surgió esta obra que nos escribió expresamente para nuestro concierto de debut en el Deutsches Nationaltheater de Weimar, donde ejerció durante años como Chefdirigent de la Staatskapelle Weimar. Obviamente, fue muy emotivo poder trabajar y ensayar con él esta obra tan expresiva y para nosotros fue todo un honor recibir una carta suya tras escuchar esta grabación, en la que escribía: “Vuestra pasión me impresiona. ¡Así (y no de otra forma) es cómo funciona mi pieza!”.
–¿Han debutado ya en España?
–¡Estamos muy contentos de poder debutar próximamente en Barcelona! Será el 24 de noviembre en el CaixaForum y tocaremos, entre otras obras, el Cuarteto en fa menor de Mendelssohn, incluido en el disco. Uno de los platos fuertes del programa que haremos allí es una pequeña suite con obras que Sir Karl Jenkis nos ha reescrito para cuarteto de cuerda, entras las que se encuentra una versión de su conocido Benedictus de The Armed Man y su Chatterbox!. Además, en esta versión que presentaremos será estreno en España…
–¿Algún otro disco en perspectiva?
–Ya hemos grabado un segundo CD que será publicado por Naxos en febrero. Está dedicado exclusivamente al compositor Fazil Say. Incluye su cuarteto Divorce, así como la primera grabación de su sexteto Leopards, que tuvimos el honor de interpretar en su estreno. La principal obra orquestal del CD es el 2º Concierto para violín, que Fazil Say escribió para Friedemann Eichhorn, quien lo grabó para este disco con la Konzerthausorchester de Berlín.
[Diario de Sevilla. 29-09-2024]
La ficha GROPIUS QUARTETT Felix Mendelssohn (1809-1847): Cuarteto de cuerda nº6 en fa menor op.80 [1847] George Alexander Albrecht (1935-2021): Cuarteto de cuerda Von Angst und Trauer erlöst durch die Liebe (Liberados del miedo y el dolor por el amor) [2018] Antonín Dvořák (1841-1904): Cuarteto de cuerda nº12 en fa mayor Op.96 Americano [1893] Popular / Pablo Casals (1876-1973): El cant dels ocells (El canto de los pájaros) [arreglo del Gropius Quartett] GROPIUS QUARTETT Indira Koch y Friedemann Eichhorn, violines; Alexia Eichhorn, viola; Wolfgang Emanuel Schmidt, violonchelo Hänssler
EL CD EN SPOTIFY
#gropius quartett#hänssler#felix mendelssohn#georg alexander albrecht#antonín dvorák#pablo casals#música#music#Youtube
0 notes