#tarihi günler
Explore tagged Tumblr posts
Text
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#kısa çöp#uzun çöp#hakkını almak#tarihi günler
0 notes
Text
Fotoğraf 120 yıl önce İstanbul Hamidiye Eftal Hastanesi'nde çekilmiş. Sol ayağından ameliyat olan o dönemin küçük kızı, yine o dönemde tedavi imkânı bulan şanslılardan...
#eski günler#eskiden#eski istanbul#eskiler#eski fotoğraflar#eskidendi çok eskiden#tariheyolculuk#tarihenot#tarihi fotoğraflar
7 notes
·
View notes
Text
MiniaTürk ✨
1 note
·
View note
Text
youtube
---
Selam.Selam.
Eski evimize geri taşınıyoruz. Eşyalarımı topluyorum, bitmiyor bir türlü...bir süre alışveriş yapmıcam dememin ertesi günü gidip bir sürü alışveriş yaptım, smart casual look ihtiyaçları pfff, avmlerden nefret ediyorum. İşte alışveriş yaparken de bu videoyu dinledim, bir nebze çekilir kıldı süreci. Cüzdanımı kasanın önünde unutacak kadar leylayım, "oturum kartıııım" diye koşarak mağazaya geri döndüm, hala orada duruyordu neyse ki..
---
Bize anlatılan tarih ne kadar sığ ve basit. Çok daha ötesi var aslında ve buna dair okumalar yapmayı çok seviyorum. Her şeyi ama her şeyi sorgulamayı; tarihi, dini, kültürü, inancı..
Şu Tek Adam kitabını liselerde herkese okutmak isterdim mesela. Eski dostlar bilir ben bu kitabı youtube'dan dinliyordum uyumadan önce ve rüyamda sürekli Atatürk'le flörtleşiyordumglglgşg çok güzel günlerdiflflflfş. Onu Enver Paşaya karşı falan uyarıyordum sürekli 😏❣️
Ve Kazım Karabekir... Onun yeri apayrı. Geçen gün twitterda Chatgptye "bu zamana kadar hakkımda öğrendiklerini yaz" promptu paylaşmışlardı. Onca şeyin arasında sadece bir kez konuştuğumuz Kazım Paşamı da yazmış Gpt. Çünkü şey demiştim, aynı zaman diliminde yaşasaydık toplumsal bütün tabuları aşıp kendisine aşkımı ilan ederdim.
--
Çok kaliteli, çok zeki, çok düzgün insanlar yetiştirmiş bu topraklar. Tüm bu kötülüklere rağmen hala da yetiştiriyor. Biz de onlardan biriyiz bence, birazcık da self-credit :') Ben çevremde harika insanlar sayabilirim mesela; işini çok iyi yapma gayretinde olan, dürüst, namuslu, çalışkan, şefkatli... Kötülük çok fazlayken bunlara odaklanmak istiyorum bu aralar.
Ayy özlemişim burayı ve Kazım Paşacığımı övmeyi 🫂💘 Herkes iyidir ve çok daha güzel günler yakındır umarım 🌸
20 notes
·
View notes
Text
MAKSATBİLGİ - SİLVER
Bilgi, Biyografi ve Lezzet Dolu Yemek Tarifleri!
MaksatBilgi.com, zengin içeriğiyle kullanıcılara bilgi, biyografi ve lezzet dolu yemek tarifleri sunan dinamik bir platformdur. Sitemiz, çeşitli kategorilerdeki yazıları ve tarifleri ile ziyaretçilere hem bilgi dolu bir deneyim hem de mutfaklarına lezzet katacak tarifler sunar.
Biyografi: Hayat Hikayeleriyle İnsanları Tanıyın
MaksatBilgi.com, ünlü kişiliklerden tarihi karakterlere, sanatçılardan bilim insanlarına kadar birçok kişinin biyografilerini içeren zengin içeriğiyle dikkat çeker. Sitemizde yer alan biyografi sayesinde, ilham verici hayat hikayelerini ve başarı öykülerini keşfedebilirsiniz.
Yemek Tarifleri: Mutfakta Yaratıcılığınızı Konuşturun
MaksatBilgi.com, mutfak tutkunları için çeşitli yemek tarifleri sunar. Pratik tariflerden özel günler için önerilere, sağlıklı alternatiflerden dünya mutfaklarına kadar geniş bir yelpazede lezzetli tarifler sitemizde yer alır. Mutfakta yaratıcılığınızı konuşturarak enfes lezzetlere ulaşabilirsiniz.
Bilgi: Çeşitli Konularda Güncel Bilgiler
MaksatBilgi.com, genel kültürü artırmak ve bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmak amacıyla çeşitli konularda güncel bilgiler sunar. Teknoloji, sağlık, sanat, seyahat gibi farklı kategorilerdeki yazılarla kullanıcılarına bilgi dolu bir deneyim yaşatır
Maksat Bilgi Ailesi: Katılımcı ve İlgi Çekici İçerikle
MaksatBilgi.com, zengin içeriğini oluşturan katılımcı ve ilgi çekici içeriklere önem veren bir ailedir. Kullanıcılarımızın katkıları ve ilgisiyle her geçen gün büyüyen içeriğimiz, farklı ilgi alanlarına hitap eden yazılarla doludur.
Kullanıcı Dostu Arayüz: Kolay Kullanım ve Erişim
aksatBilgi.com, kullanıcı dostu arayüzü sayesinde ziyaretçilerine kolay kullanım ve erişim imkanı sunar. Sitemizde gezinirken aradığınız bilgiye veya tarife hızlıca ulaşabilir, içeriğin keyfini sorunsuz bir şekilde çıkarabilirsiniz.
Neden MaksatBilgi.com?
Çeşitli İçerik: Biyografi, yemek tarifleri, bilgi dolu yazılar ve daha fazlası.
Katılımcı İçerik: Kullanıcıların katkılarıyla zenginleşen içerik.
Kullanıcı Dostu Arayüz: Kolay kullanım ve hızlı erişim imkanı.
Lezzet Dolu Tarifler: Mutfakta yaratıcılığınıza katkıda bulunacak lezzetli tarifler.
MaksatBilgi.com'da bilgi, biyografi ve lezzet dolu bir dünyaya adım atın! MaksatBilgi.com adresini ziyaret ederek sitemizin keyfini çıkarın.
314 notes
·
View notes
Text
Yıl 1934, Haziran Ayı...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.
İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’ da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi' de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti.
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi' de başka bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu kez yuva boştu. Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya' ya yüzlerce leylek akın etti.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar, çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos.
Aydın' da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda, bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı. Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı. Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay' ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak' ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci; hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü, ama leylekler sayıca üstündü. Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan, sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı.
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay.
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil, pek çok gazeteye konu olmuş bir savaştı bu.
Hatta, o günlerde Türkiye' de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika' ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki; leyleklerin ve kartalların savaşı, bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu' nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.
Kıssadan hisse:
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı, tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize;
"Birleşenler kazanır..."
51 notes
·
View notes
Text
Peygamberin(saa) ölüm günleri, bu günler.
İslam dünyasının kahir ekseriyetinde pek gündem olmaz Peygamber(saa)'in vefatı.
Korkudan mı bu, utançtan mı, ihmalden mi, bilmiyorum.
Hikaye örtülü çünkü...
"Anam babam sana feda olsun" diye hitap ediyormuş ona etrafı.
Bedir Uhud, Hendek'te bin bin, onbin onbin, asker olmuşlar komutasına.
Gadir-i Hum'da sözüne söz vermişler de ahirde dağıla dağıla cenazesine 15-20 kişi kalmış...
Veda edince bu fani dünyaya Resul-i kibriyâ,
Sakife'de toplandı ehli karar sayanlar kendini. O'ndan sonrası için yaptılar bunu. Ali(as)siz...
Oysa "benden sonrası..."nı kendisi tayin etmişti Nebi. Sözünü de almıştı.
Söz verenler, topukları üzere döndüler sonra toprağa dahi emanet edilmemişken Muhammed Mustafa(saa)...
Öyle "Allah allah nasıl olur?!" deme.
Oldu bunlar ve sonrasında daha da acı, kanatıcı, yıkıcı şekilde devam etti durdu hikaye.
Dinin karşısına din çıkmıştı bir kere.
Ali(as)'yi öldürdü sonra onun dininin karşısındaki din. Hele Huseyn(as)'i öldürdüğünde, ölüm de utanır oldu. Kaç İmam(as)'la devam ettirdiler de, sen say...
Rebeze sonra, ah Rebeze... Kaç uzelt Muhammed(saa)'in dinine?.
Ve niye gülmüyor yüzümüz şimdi? Niye bunca kin ve nefret, niye bunca parçalanmışlık?!. Makul bir biçimde analiz et ki, makbul bir yaşama evirsin bu günümüzü..
Bu günün kavgasının kökleri o günden geliyor, bilmen lazım. Kıyamete kadar da gidecek gibi.
Dinin dinar ile başı hep belada oldu.
Yere düşünce Ali(as)'ye sarılan çoğu kimse, doğrulunca Muaviye oldu.
Namaz kılan tüm değerlerimizi bir başka namaz kılanlar öldürdü.
Karıştı, karmaşıklaştı olaylar.
Münafıklık payidar oldu.
Cehalet zirveye oturdu.
Devenin dahi dişisiyle erkeği ayırdedilemez oldu.
Arada Ali(as) Mazlum oldu. Adalet mağdur...
Ve Sen;
Devam ettirme şimdi tefrikayı, ama tarihi de bil. Bilmek, seni fitne ateşini harlamaya değil, nasıl söndüreceğine götürsün.
Korkma! Halının altına değil, tecrübe çerağı olacak yerlere süpür yaşanmışlıkların toplamını.
En önemlisi de zannetme ki, yaşandı bitti her şey. Bu gün senin içindir; o günkü yaşanmışlıklardaki ibreti ile...
4 notes
·
View notes
Text
Son iki. Ayın 22'sinde olan sadece ödev teslim tarihi, ve grup ödevi. Benim yapacaklarım hazır. Postere yerleştireceğim sadece.
Son iki. Bu zorlu dönemin bitmesine son iki.
Fizik sınavı beni çok endişelendiriyor. Online olduğu için gidişattan puan alamıyorum. Yaptığım bir işlem hatası, düşünemediğim bir adım tüm puanımı kaybetmeme sebep oluyor. Sadece dua ediyorum ki çalıştığım bildiğim soru tiplerinden gelsin.
Staj işleri bitmek üzere. Sadece hocaya imzalatacağım. Ve okula teslim edeceğim. Sonra yaz planları oluşturmak lazım. Bunun için heyecanlıyım.
Şu anda son iki sınavımı başarı ile vermek istiyorum. Özellikle fizik dersini. Bir kere kaldım zaten. Allah'ım yolumu aç, bildiğim yerlerden gelsin ve ben artık bu dersi hayırlısı ile vereyim. Yaz okuluna kalmasın.
İçimi dökmem gerekiyordu. Hala midem çok bulanıyor. Ama dedim ya son iki. Dayanırız. Dayanmak zorundayız.
Siz neler yapıyorsunuz? Nasıl geçiyor günler? Yaz planları var mı? Ben kuzenimi evlendiriyorum. Galiba bir ara Antalya yolcusu da olacak gibiyim. Bunlarla kendimi ayakta tutmaya çalışıp son iki diyorum tekrar ve kaçıyorum. Belki bir post daha paylaşırım gece
#plutondayasamakisterdimm#postlarım#postlarim#spotify#mayonezli#istanbulfatihiii#umutbittigezegeniyakin#visnelimeybuzz#sarhoskedi#bugeceicelim
16 notes
·
View notes
Text
Günler sonra yatağa uzandığımda hemen uyumak yerine duygularımı, hislerimi düşünme fırsatım oldu. Nişanlanmak üzereyim. Bu sürece gelene kadar epey karışık çabalar yaşadık. Hep merdivenler çıktık sanki. Öyle bir histi. Bazen güzel anların tadını stresten, sıkıntıdan dolayı çok yaşayamadım. Velhasıl, şunun şurasında ne kaldı. Birkaç gün..telaşın dışında duygusal anlar da yaşıyorum. Eve aldığımız her eşya için bir hikayemiz oluyor. Bu hoşuma gidiyor mesela.
Bu süreç düğüne de çok yakın olduğu için bizim nişan-düğün karışık hazırlanmamıza ve daha yoğun geçmesine neden oldu. Her daim yapacak bir işimiz vardı. İki dakika soluklanalım diyen Ma'ya yapacaklarını düşünen ve hedefe kitlenip durmayan zarife şoku da gelmiş olabilir. Özellikle iş yerinde kafamın içi karman çorman oluyordu. Bugünlere getirebildik ama şükür.
Evleneceklere şunları söyleyebilirim.
1)Mutlaka birikim yapın, bir köşeye her ay az da olsa koyun bu günler için. Altın alabilirsiniz mesela. Bu süreçte nakit olması fiyatları daha düşükten almanızı sağlar. Hem de borçsuz devam etmek her zaman en iyisi.
2)Mobilyalar 45-60 günden önce gelmiyormuş. Bu yüzden erkenden halledilmeli.
3)Eğer kesinse mutlaka salonu çok önceden tutun ki uygun fiyatlı olsun.
4)Nikah tarihi almak zor birşey değilmiş. Bir sağlık ocağı raporu, 4 fotoğraf yetiyor. Ama oda nikahı daha uygun, salonda tiyatral bir nikah oluyor çoğu zaman.
5)Davetiye olayında Canva'dan yararlandık. Bu biraz işimizi hafifletti.
6)Not almak her zaman işe yarıyor.
7)Gelinlik için helen diye gidip parlayarak çıkabilirsiniz, herkes böyle, sorun yok.
8)Söz tepsisi, damat tepsisi bunları kiralamak ya da yakınlardan almak bence aşırı mantıklı.
9)Kına paketi harika bir olay. Ivır zıvırla uğraşmıyorsunuz.
10)İsteme çiçeği plastik de olabiliyormuş artık. Bana mantıklı gelen tarafı da var, diğer tarafı da kuru hali kullanılabilir miydi? Gerçi plastik olan da kullanılabilir.
Bir de şey çok garip. Ben asla altın sevmem, takmam. Çok abartı gelir, göstermek gibi gelir. Ama bu süreçte altına daha ılımlı yaklaşmaya, modelleri sevmeye başladım. Bu asla benden beklenen bir şey değil. Şaşırdım kendime.
Hah bir de nişana yakın cilt bakımı yaptırmayın. Bir kardeş tavsiyesi..
2 notes
·
View notes
Text
Süzme peynir bitecek de fetaya geri döneceğiz diye çok üzülüyorum :( Bitmese de son kullanma tarihi geçecek :( zaten son kullanma tarihi yakın diye ucuzlatmislardi :( korkunc günler yakında
6 notes
·
View notes
Text
Fotoğraf 1950'lere ait. Yer Çamlıca Kız Lisesi. Efsane Hababam Sınıfı filminin çekildiği yer. Fotoğrafa dikkatli bakıldığında, kız öğrencinin muzip hareketi o yıllarda bile Hababam Sınıfının ruhuna işaret ediyor sanki 😁
#eski fotoğraflar#eskiler#eskiden#eskidendi çok eskiden#tarihenot#tariheyolculuk#tarihi fotoğraflar#özlem ayral#eski günler#eski istanbul#tarihi fotoğraf#tarihi
2 notes
·
View notes
Text
İstanbul Hayır Lokması
İstanbul Hayır Lokma Döktürme
İstanbul’da hayır lokma döktürme geleneksel bir etkinliktir ve sosyal yardımlaşma amacı taşır. Hayır lokma döktürme, toplumda kutlama, mutlu günler, özel davetler veya önemli olaylar gerçekleştiren kişilerin, hayır işi yapmak isteyenlerin, ihtiyaç sahiplerinin veya farklı organizasyonların düzenlediği bir etkinliktir.
Hayır lokma döktürme geleneği, Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri var olan bir uygulamadır ve günümüzde de hala popülerliğini korumaktadır. Günümüzde hayır lokma döktürme etkinlikleri, cami avlularında, meydanlarda, caddelerde, hastaneler önünde veya ihtiyaç sahibi bölgelerde düzenlenebilir.
Bu tür etkinlikler, toplumun dayanışma ve yardımlaşma kültürünün önemli bir parçasıdır. Hayırseverler, ihtiyaç sahiplerine yardım etmek ve hayır duaları almak amacıyla lokma döktürerek sevap kazanmayı hedeflerler. Aynı zamanda bu tür organizasyonlar, sosyal farkındalığı artırmak ve ihtiyaç sahibi insanlara yardım eli uzatmak için de önemli bir platform sağlar.
Hayır lokması döktürme etkinliklerinde genellikle sıcak ve taze pilav, nohut veya bulgur pilavı hazırlanır ve büyük kazanlarda pişirilir. Pişen bu yiyecekler, katılımcılara ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Katılımcılar, dualar eşliğinde lokmaları paylaşır ve hep birlikte sevinç ve dayanışma atmosferi içinde buluşurlar.
İstanbul, tarihi ve kültürel zenginliği ile hayır lokma döktürme etkinliklerinin sıkça düzenlendiği şehirlerden biridir. Ramazan ayı, düğünler, nişanlar, doğum günleri ve anma törenleri gibi farklı vesilelerle bu tür etkinlikler düzenlenir.
Ancak, hayır lokması döktürme etkinliklerinin organizasyonunda hijyen ve düzen konularına dikkat edilmesi oldukça önemlidir. Ayrıca, trafik ve çevre düzenlemeleri gibi etkinliklerin düzenlenme alanlarındaki detaylar da göz önünde bulundurulmalıdır.
İstanbul’da hayır lokma döktürme geleneği, toplumda dayanışma ve yardımlaşma kültürünü canlı tutan değerli bir etkinliktir. Bu tür organizasyonlar, insanların bir araya gelerek ihtiyaç sahiplerine destek olmalarını sağlar ve toplumsal dayanışmayı güçlendirir.
#hayırlokması #hayırlokma #lokmacı #lokmadöktürme #lokmatatlisi #istanbulhayırlokması #lokmarabasi #mobillokma #lokmaci #lokmadöktürme #lokmadagıtma #hayırlokmasıdağıtma #anillokma
#hayırlokması#hayırlokma#lokmacı#lokmad��ktürme#lokmatatlisi#istanbulhayırlokması#lokmarabasi#mobillokma#lokmaci#lokmadagıtma#hayırlokmasıdağıtma#anillokma
2 notes
·
View notes
Text
Şair, Darphane Grevinde... / Refik Durbaş Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1467 yılından beri faaliyet gösteren ülkenin önemli kurumlarından biri. Görevleri şöyle özetlenebilir: Tedavül ve hatıra paraların; Cumhuriyet altınlarının basımı; değerli madenlerin analizi ve ticaretinin düzenlenmesi; her türlü resmi damga ve mührün, madalya ve nişanın üretimi; pasaport, nüfus cüzdanı, damga ve harç pullan başta olmak üzere tüm kıymetli kâğıt ve güvenlikli kâğıdın imalatı... Darphane’de çalışan Basın-İş üyesi 257 işçi 7 aydan beri işverenle Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri yapıyordu. Anlaşmaya varılamaması üzerine 7 Temmuz’da grev kararı aldılar. Darphane’de 25 yıl önce de bir grev yaşanmıştı ve bu kurumun tarihinde ilk grevdi. Cemal Süreya, şiir yanında “Günler” başlığı altında kısa notlar yazar, bunları numara koyarak yayımlardı. “949. Gün” başlıklı “Günler”de bu grevi anlatır, çünkü bir dönem o da Darphane’de müdürlük yapmıştır. Müdürlüğe yeni başladığı günlerde eski Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün kardeşi gelir. Kiloluk bir altın külçeyi sikke altına dönüştürmek istemektedir. Ama bu yasalara göre mümkün değildir, çünkü Darphane altın basımı işini yalnız sarrafların getirdiği külçelere yapmaktadır. Bunun üzerine “sarraflara tam ve acımasız bir tekel durumu kazandıran bu uygulamanın yasal dayanaklarını araştırmaya” başlar. Bir tüzük, bir yönetmelik, bir genelge, bir karar, bir emir? Hiçbir şey yoktur. Bu işten yalnızca İstanbul’daki 23 sarraf yararlanmaktadır. Süreya, Maliye Bakanlığı’na bir yazı yazarak durumu özetler ve büyük ölçüde vergi kaçakçılığına yol açan bu uygulamanın önlenmesini ister. Çok uzun bir süre yazısına yanıt gelmez. Sonunda, bütün bürokratik görgü ve nezaket kurallarını bir yana iterek bakanlıktan yanıt isteyen ikinci bir yazı, bir tenkit yazısı yazar. Fakat yanıt olarak zamanın Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon’un bizzat kendisi gelecektir. Bakan, Darphane’ye gazap içinde girer. “Kapalı yerleri görmek istiyorum! Kapalı yerleri gösterin bana!” diye bağırıp çağırmaya başlar. Her yer gösterilir. İş şakaya vurularak, en küçük çekmecelerin gözleri bile açılır. Bakan, bu kez de “Arşivi görmek istiyorum! Reşat altınların kalıpları nerde?” diye kükrer. Oysa arşiv, Sultanahmet’te, Damga Matbaası bölümündedir. Ertesi gün arşiv de gezilir. Bu kez yüzü gülüyordur Bakan’ın. Tam arabaya binerken Cemal Süreya parmağını kaldırarak herkesin duyabileceği bir sesle şöyle der: “Beyefendi, bir kapalı yer daha vardı, ama onu size göstermeyeceğiz...” Bakan şaşırır, bir an ne yapması gerektiğine karar veremez. Süreya hemen ekler: “O da bizim gönlümüz...” İki gün sonra bakanlıktan, “Darphaneyi gezdim, pis buldum” diye başlayan bir yazı gelir. Cemal Süreya’nın sekiz on maddelik bu yazıya verdiği yanıt şu olacaktır: “Evet o gün Darphane gerçekten pisti. Ama tarihinde ilk kez olarak ve bir iki saat...” Cemal Süreya hayatta olsaydı bugün de grevdeki Darphane çalışanlarının yanında bulunurdu. Kuşkunuz olmasın! - Refik Durbaş, Şair, Darphane Grevinde... (Şiirin Gizli Tarihi) - Tipografik Fotoğraf: Zeliha Betül Ercan (Cemal Süreya)
#Cemal Süreya#Refik Durbaş#Şair Darphane Grevinde#Şair#Darphane#Grev#Şiirin Gizli Tarihi#Anı#Cemalettin Seber#Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon#Teftiş#Denetleme#Tipografik Fotoğraf#Zeliha Betül Ercan#Yürekbalı#Altın#Sarraf#Kuyumcu#Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü#Altın Külçe
9 notes
·
View notes
Text
Bir tatilden beklediğim her şeyi yaşıyorum. Telefonun olabildiğince az çalması, tarihi saati unuttuğum telaşsız günler, kitap, müzik, sessiz sakin yürüyüşler, insan yokluğu, temiz hava, deniz, orman, alabildiğine gökyüzü... Yavaşlamaya çok ihtiyacımın olduğu bir dönemde ilaç gibi geldi.
17 notes
·
View notes
Text
Çok Güzel Gerçek Bir Tarihi HİKAYE.
Yenenler,yenmiyenler derken İşte Size bir başka yaşanmış hikaye...🦅
Aylardan hazirandı.
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.
İrileşmişlerdi.
Ancak hala uçamıyorlardı.
Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı.
Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti.
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi'de başka bir leylek yuvasına saldırdı.
Ancak bu kez yuva boştu.
Nasıl haberleştilerse, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek gelmeye başladı.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu..?
Bu neyin habercisiydi..?
***
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos'tu.
Aydın'da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı.
Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı.
Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay'ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak..?
Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü.
Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leyleklek yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı.
***
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay.
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu.
Hatta, o günlerde Türkiye'de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika'ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki, leyleklerin ve kartalların savaşı bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.
Kıssadan hisse.
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize.
"Birleşenler kazanır."🤗👍
9 Eylül gazetesi
27 notes
·
View notes
Text
20.05.2023
Merhaba huzur kaynağım olan güzel insan. Bu günümüzün şarkısı “ Cem Adrian, Hande Mehan- Sen Benim Şarkılarımsın”
Her gün olduğu gibi bugün de en çok seni düşündüğüm anlarda yüzüm güldü. Seni her düşündüğümde ne kadar çok özlediğimi tekrardan hissediyorum,kavuşacağımız anı bu yüzden dört gözle bekliyorum. Bu güzellikleri kalbimin en güzel kenarına bırakıp hikayemize devam edeyim tekrardan. Sınav tarihi gitgide yaklaşıyordu, tabi sınavın yaklaşması demek bizimde kavuşmamız anlamına geliyordu bu yüzden heyacanım her geçen saniye katlanarak artıyordu, her gün Gizem’le beraber parkurda en az dört beş tekrar yapıp antremanı öyle bitiriyorduk ve her antreman çıkışı Samsun hayallerini konuşa konuşa o yolun tamamını yürüyorduk. Evlerimizin olduğu sokağa girince vedalaşıp ayrılıyorduk o andan sonra da tamamen seninle beraber Gizem’le kaldığımız yerden devam ediyorduk konuşmaya. Süre azaladıkça hissediyordum artık varlığımın da yokluğumun da seninle olacağını, tıpkı dünüm ve bugünümdeki gibi, o son günlerde birileri hep bir şeyler anlatıyordu ama ben hiç kimseyi tamamıyla dinlemiyordum çünkü aklım hep sana kavuşmam için şart olan o sınav günündeydi. Nereye baksam seni görüyor, senli düşler kuruyordum, senli rüyalar görüyor ve en önemlisi sen yanımda değilken ne yaparsam yapayım, mutlaka sen yanımdaymışsın gibi davranıyordum. Mesela neleri sevdiğini biliyorum, seni tanıyordum yani ve bu beni değiştiriyordu. İnanamazsın ama bazen sen yanımdaymışsın gibi konuşuyordum. Seni düşünmek değil, resmen seni yaşıyordum ben ve böyle benimle olduğunu hissetmek beni dünyanın en mutlu insanı yapıyordu. Günler geçiyor ve sınav gitgide yaklaşıyordu Gizem’le beraber biletleri ayırmaya gitmiştik, aldığımız zaman bir an bile beklemeden direk sana atmıştım fotoğrafını o anın mutluluk heyecanını nasıl anlatacağımı bilemiyorum gerçekten. Çünkü içim içime sığmıyordu haftalardır hayalini kurduğum an için bir çok basamağı atlamıştım çok az kalmıştı ve bu sebepten dolayı her an daha da bir heyecan kaplıyordu içimi seni düşünmek seninle olduğumuz anları düşünmek fazlasıyla etkiliyordu beni çalışmalara iki katı fazla veriyordum kendimi bu kadar güzel şeyi başardıktan sonra başka bir yerde hata yapmamak için , çünkü gerçekten başaracak seviyedeydim. Hocalarım hepsi kazanacağımdan emindi ama ben yine de hiç bir risk almıyor ve her gün aynı tempoda çalışmaya devam ediyordum. Günler geçmişti ve artık gelmemize yalnıza 2 3 gün kalmıştı biz Gizem’le beraber dosyalarımızı hazırlıyorduk tüm belgeler hazır olmasına rağmen defalarca çıkarıp manyak gibi tekrar tekrar kontrol etmiştik o gün, sırf bir aksilik olmasın bir sıkıntı çekmeyelim diye, belki 20. defadan sonra artık emin olunca dosyaları bırakıp tekrar Samsun hakkında konuşmaya başlamıştık tabi zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştik, akşam saatleri olmuştu ve konu yine sana gelmişti Gizem’de en az benim kadar seni görmek istiyordu. O bilmiyor ama şu an sana söylüyorum, bazen manyak manyak Gizem’den seni kıskanıyor olabilirdim çünkü bir insanın seni benden daha çok dile getirmesi beni her zaman en çok sinirlendirecek şey sanırım. Onu da suçlayamayacağım gerçeğini accık geç anladım çünkü o günlerden sonra seni hangi insana içimden geldiği gibi anlatsam onlarda aynı gizem gibi güzel tepki veriyordu böyle olunca da ben gerçekten çok seviniyorum güzel bir şey başarmışım diye. Yolculuk günümüze de yarın devam ederiz biriciğim.
Yarın Görüşürüz <3
TAKVİMİN EN GÜZEL GÜNÜNE SON “10”
2 notes
·
View notes