Tumgik
karanlkzfr · 4 hours
Text
Tumblr media
2K notes · View notes
karanlkzfr · 18 hours
Text
Bendeki de kalp anasını satayım kırılabiliyo
0 notes
karanlkzfr · 1 day
Text
Yalnızlığın ne olduğunu şimdi anlıyorum.
0 notes
karanlkzfr · 2 days
Text
Benim cennetim harabe duvarlarımın arkasından çıktığım zaman geceyi ilk kez izlediğim an olacak. Sonsuza kadar kalacağım o zamanda, orada yaşlanıp orada öleceğim.
1 note · View note
karanlkzfr · 3 days
Text
Elini uzat, kurtulmak istiyorum...
1 note · View note
karanlkzfr · 5 days
Text
Varlığın için binlerce kez teşekkür sana...
1 note · View note
karanlkzfr · 9 days
Text
"
Belki yarın öleceğim!… Dünyada beni tamtamına anlamış hiçbir yaratık kalmayacak. Bazıları beni olduğumdan kötü, bazıları olduğumdan iyi sanırlar. Bazıları iyi bir adamdı, öbürleri, rezilin tekiydi diyecekler. İkisi de yanlış olacak. Böyleyken, yaşamaya değer mi zaten? Yine de insan yaşıyor, merak yüzünden. Yeni bir şeyler bekleyip duruyor… Saçma, sinir bozucu bir durum!
Mikhail Lermontov, Zamanımızın Bir Kahramanı
11 notes · View notes
karanlkzfr · 11 days
Text
Anlatamam ama oraya aitim, bunu hissediyorum ama orası bana bana ait değil. Ayaklarım kanayana kadar oraya koşmak istiyorum ama ne kadar koşsam bile varamayacağımı biliyorum.
1 note · View note
karanlkzfr · 11 days
Text
Fikrimin ince gülü
2 notes · View notes
karanlkzfr · 14 days
Text
O duvarları yıkmak bana borç olsun
2 notes · View notes
karanlkzfr · 20 days
Text
Eğer elimde olsaydı şu an ölümü dilerdim
Eğer elimde olsaydı hiç var olmamayı seçerdim.
Eğer elimde olsaydı birazcık umut isterdim
Eğer elimde olsaydı herşey iyi olsun isterdim.
Eğer elimde olsaydı annem beni sevsin isterdin.
Eğer elimde olsaydı annem benimle hiç tanışmasın isterdim.
Eğer elimde bir jilet olsaydı hemen kendimi keserdim
Eğer elimde bir gül olsaydı onu anneme verirdim.
Eğer elimde bir yarabandı olsaydı onu yaraladığım insanlara yapıştırırdım
Eğer elimde bir silah olsaydı şuan şakağıma sıkardım.
Anne, her harektime kızmıştın ya, öldükten sonra bana kızma olur mu?
1 note · View note
karanlkzfr · 23 days
Text
Canın, canım Ahu.
Canın, canım.
1 note · View note
karanlkzfr · 23 days
Text
Tumblr media
321 notes · View notes
karanlkzfr · 26 days
Text
Bu son vida, bu son görüş.
1 note · View note
karanlkzfr · 26 days
Text
:):
1 note · View note
karanlkzfr · 30 days
Text
Ölümdem korktuğu için yok olmayı dilemek
1 note · View note
karanlkzfr · 1 month
Text
Hala kapının önündeyim.
Perdelerin artık kapanmaya yüz tutmuş, içerisi karanlık ve ben sana günlerdir ulaşamıyorum. Seni göremiyorum. Sadece o perde vardı seni görebildiğim fakat onu da kapatmaya çalışıyorsun. Ben yine yerimden kıpırdayamıyorum ama bazen o kapıyı kırıp içeriye girdiğim anları hayal ediyorum.
İçeriye girdiğimde seni görecektim. Gözlerin benimkilere dokunacaktı. Seni görecektim, uykusuz, yorgun, gözlerin kızarık bir halde koltukta noş bakışlarla oturuyor olacaktın yine. "Bu halin ne!" Diye bağırdığımı düşünüyorum kendine gelmen için. "Değer mi ulan? Değer mi?" Diye bağırdığımı. Ufacık cesaretim olsa derdim. İçimdeki tüm öfkeyle evi dağıttığımı düşünüyorum, her yeri yangın yerine çevirdiğimi..
Ama ne var biliyor musun? Ben aptalın tekiyim.
Seni o halde görünce karşında dimdik durup hesap sormazdım sana. Yalvarırdım belki. Evet, o perdeyi kapatmaman için gerekirse yalvarırdım sana. Beni görmen için, seni görmeye devam etmek için.. kapatma o perdeyi.
Bir gün perdeyi tamamen kapatma ihtimalini düşünmek bile bana hiç olmayacak bir şey yaptırdı. Kendimi seni ikna edebileceğime, kendimi anlatabilecğime inandırdım ve ayağa kalktım. Dizlerim titremedi bile. Kapının önündeydim, bir adım gerisinde. İçeriye girmem için sadece bir adım vardı.
O adımı attım.
İçeriye girdiğimde her şeyin düşündüğümden daha farklı olduğunu gördüm. Ev... Ev daha dağınıktı, tahmin ettiğimden daha çok cam kırıkları vardı, birisi burada yürümeye bile zorlanacakken senin nasıl yaşadığını düşündüm. Perdelerin hepsi sonuna kadar çekilmişti, sadece kapının yanında seni izlediğim perde hariç.. Ev o kadar tanıdık ki.. Her gün seni görmek umuduyla kapına gelmeden önce yaşadığım yere benziyordu. Tek fark senin pencerelerin vardı, benim odam hep karanlıktı. Senin tüm perdelerin çekilmiş olsa da içeriye sızmayı başaran ay ışığın vardı, benim pencerem bile yoktu. Beni o evden çıkaran tek şey senin hayalindi, nasıl olurdu beni oradan kurtaran ruhun buraya tıkılı kalmıştı?
Duyduğum burun çekme sesiyle kendime geldim. İçeriye bir adım atıp tamamen eve giriyorum ve kapıyı kapatıyorum ardımdan. O sırada kapının arkasında kaldığı için deminden beri göremediğim mutfağa kayıyor bakışlarım. Oradasın, sırtını mutfak dolaplarına yaslamış yerde oturuyorsun, biliyorum. Seni görmeden bile her halini biliyorum ama bakmıyorum sana, yanaındaki kül tablasında kilitli tutuyorum gözlerimi. Ağzına kadar dolu. Sadece sigara izmaritlerinde bakışlarım kalbimden ve aklımdan tek cümle geçiyor.
Seni zehirleyen hayatta ben nefes almak istemiyorum.
Ve içeriye girmeden hesap sorduğumu düşündüğüm tüm senaryolar akıp gidiyor zihnimden.
Seni o halde görünce karşında dimdik durup hesap soracağımı mı düşündün gerçekten. Dizlerimin üstünde iki saniyeden fazla duramam belki. Kollarım önüme yığılır sadece seni izlerim.
Enkazdan bir farkın yok sevgilim.
Sen kendini zehirlediğini gördükten sonra ben nasıl temiz bir yaşam yaşarım söylesene? Senin bileklerin kanıyorken benim hala nefes alabileceğimi mi sanıyorsun?
Sen benim canımsın. Nasıl yapabilir ki öyle bir şeyi?
Dizlerimin üstünde yanına gelirdim. O içtiğin sigaradan bir dumanda ben çekerdim, kendini zehirlediğin illetden bir nefeste ben alırdım içime. Sonra oturur ağlardım.
Göz yaşı ustası.
Ağlamayan bir kentte herkes azıcık duygu hissetmek için ona gelirmiş. Ben sana gelirdim. Ben her duygu için sana koşardım. Ama bana çaresizliği yaşatma, perdeleri kapatma.
Düşüncelerimdem kurtulup yavaşça sana bakıyorum. Saçların yine yüzünü gizlemeye çalışıyor, gözlerin yine ıslak. Gözlerin yine kıpkırmızı. Gözaltların yine koyu, saçların siyah. Odanın karanlığından bile siyah benim, karanlığımdan bile siyah. Nerden bilebilirdim karanlıktan kurtulup o kara saçlara dolanacağımı.
Beni farkedince gözlerini kısıp daha dikkatli bakıyorsun, kaşların çatılıyor ve bu beni gülümsetiyor. Beni gördün çünkü, beni görmüştün. Titrek bir nefes verirken sana doğru bir adım daha atıyorum. Azıcık aralı perdeden vuran ışık yüzüme yansıyor ve yüzümü aydınlatıyor.
Bakışlarında bir şeyleri çözemeyen ifade netleşiyor ve hayal kırıklığı oluşuyor.
Beklediğinin ben olmadığını biliyordum.
Umursamamaya çalışıyorum. Anlatacaktım çünkü herşeyi. Düşündüğüm gibi bağırıp çağıramıyorum sadece aramızda belirli bir mesafe bırakarak dizlerimin üstüne çöküyorum usulca. Bende zaten söylediklerimin hiçbirine inanmamıştım. Yapamazdım ki. Seni görünce sesimin çıkamayacağını yine kıyamayacağımı biliyordum zaten.
Yüzünü izliyorum ve gözlerin yakından baktığımda bana ölümü arzulatıyordu. Sanki ölecektim ve cennetin yeşilliğini gözlerinde yaşayacaktım. Sanki ölecektim ve gözaltlarına gömeceklerdi beni. Sanki ölecektim ve ağladığında kızaran gözlerin benim azabım olacaktı. Saçlarına bakıyorum kaşlarına, çenene, burnuna, dudaklarına. Yüzünün her santimini, küçük benlerini ve geçmek üzere olan izlerini, beyaz tenini izliyorum. Gözyaşların yanağında silik iz yapmış. Bunca zaman çoğu şeyden ellerim yok diye mahrum kalmıştım ama ilk defa canımı yaktı bu, yüzüne dokunup gözyaşlarını silecektim oysaki...
"Hey" diye fısıldadım ama sesim bana bile ulaşamadı çünkü arkadan kapı açıldı. Daha gözükmemişti kapıyı açan kişi ama ikimizde biliyorduk gelenin kim olduğunu. Benim omuzlarım yenilgiyle çökmüştü ve senin gözlerin canlanmıştı bir anda.
Beklediğin kişi gelmişti sonunda.
O arkamdan çıkarak tam önüme geçti, bizim aramızda durdu. Elini sana uzattı kalkman için. İkimizde onun eline bakıyorduk. Sen anın gerçekliğini sorgularken ben senin seçimini biliyordum. Eline uzanan ellerin titrerken uzattığı eli tuttun, yavaşça ayağa kalktın ama dizlerin bile titriyordu, kalbinin yerinden çıkacakmış gibi attığı ışıldayan gözlerinden bellliydi.
"Hey" dedi sana doğru. Avucunu yanağına yasladı ve sildi tek tek gözyaşlarını. Benim ellerim olsaydı yapacağım şeyi yaptı. Ama tek fark vardı haraketlerinde, yeni anlıyordum bunu.
Herkes sana bunu yapabilirdi ama senin O'nun dokunuşlarına ihtiyacın vardı. Herkes seni sevebilirdi ama senin umrunda olan tek oydu. Herkes yanında olabilirdi ama bir tek O'nun varlığı seni yalnız hissettirmezdi. Bende sana karşı böyle hissediyorum, oradan biliyorum.
Benim sana, seninse sadece O'na ihtiyacın vardı.
Gülümsedin uzun zaman sonra. Sorgulamadın her zamanki gibi. O seni kendisine çekip sarılırken ellerin saçlarına karıştı, burnunu boynuna usulca yaklaştırıp kokusunu içine çektin. Yüzünde en huzurlu halin vardı, ilk defa böyle görüyordum seni.
Yavaşça ayağa kalktım. O huzurlu halini biraz daha izlemek için bile geri geri adımladım. Gözlerini açtın tam o sırada. Bu sefer gördün, gerçekten gördün beni.
Kim olduğumu anladın
Ne için burada olduğumu anladın
Sana ihtiyacım olduğunu anladın.
Fakat bende anladım.
Kim olduğunu anladım.
Niye bu halde olduğunu anladım.
Kime ihtiyacın olduğunu anladım.
O, senin evinin ışıklarını yakarken ben karanlık sokağıma dönmek için açtığım kapıyı kapattım usulca arkamdan.
Sokağa çıktım nefes almaya çalıştım ama sanki dünya sular altında kalmıştı ve bir tek ben yüzme bilmiyordum, boğulan bir tek bendim. Gözlerimden akan yaşları silemiyordum bile. Hayır, ağlamamalıydım. Mutlu olmalıydım çünkü mutlu olacaktın, mutlu olmalıydım çünkü artık ağlamayacaktın. Mutlu olmalıydım çünkü o evi yeniden dizecektin, o evde gülümseyeceğin anları yaratacaktın. Evin aydınlanacaktı sonunda.
İtiraf ediyorum, mutsuzum çünkü az önce saydığım hiçbir anında ben olmayacaktım. Arkamdaki evden yükselen ışığa son kez baktım. Senin gülüşünü duyduğumda gözümden akan gözyaşlarına inat gülümsedim. Kalbimdeki o boşluğu yok saymaya çalıştım, senin için -sen mutlu olduğun için gülümseyecektim.
Yaptım. Gülümsedim. Ama sonra yavaş yavaş dudaklarım yine titredi, gözlerim dolduğu sırada sokakta korkunç gök gürültüsü eşliğinde bir şimşek çaktı.
Fırtına başlıyordu ve perden açıktı. Sokağın karanlığı her yere yayılmak üzereydi ve perden açıktı. Ben... Bense uzun zaman sonra yine o kırık dökük evimdeki gibi hissediyordum uzun zaman sonra ölmeyi umut ediyorum ama perden açıktı.
İçeriye soğuk girmesin, karanlık bir daha sana uğramasın. Beni bu halde görme.
Perdeleri kapat sevgilim.
Kapının önümdeyim.
Oraya nasıl geldim bilmiyorum, evinin adresini bile bilmezken yanına gelmek aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Fakat şu an kapının önündeyim, dizlerimin üzerindeyim. Kollarım iki yanımda sallanıyor. Bakışlarım kapıdayken yüzümdeki sıcak damlaları hissediyorum.
Kapıyı çalacak gücüm yok. Bakışlarım kapının yanındaki büyük pencerede. Perde aralı kalmış ve ben o kahverengi koltukta oturan seni görüyorum. Dizlerini kendine çekmişsin, yastığa sarılmışsın. Bakışların boş duvara dikmişsin. Saçların yüzüme dökülmüş, bazıları yapışmış yüzüne.. Sende ağlıyorsun.
Seni izliyorum. Ne zaman önüne geldiğini bilmediğim kapıyı çalacak gücüm yok, anahtarım yok boynumda. Çünkü ben o eve hiç ait olmadım. Tesadüfen yanından geçerken kendini o eve kitlediğini gördüm.. Gittim ama yeniden geldim, merak ettim seni. Bak, şimdi bu haldeyim.. ruhumun acısı bedenimi felç etti ve kapının önünden ayrılamıyorum. Bakışlarım hala perdenin tam örtmediği o kısımda.
Görüyorum.. Bazen o evdeki her şeyi kırdığını, bazen çöküp ağladığını. Kıpırdayamıyorum, yanına gelemiyorum.
Bazen kahkahalarını duyuyorum.
Ama en çok geceleri hıçkırıkların uyutmaz beni.
Her krizden sonra gözyaşlarını silip kalkmaya çalıştığını görüyorum. İlk önce etrafa bakıyorsun, her yer dağılmış. Dağınıklığın ortasında kalmışsın, toparlamaya çalışıyorsun. Burnunu çekiyorsun, elinin tersini yüzüne bastırıp gözyaşlarını durdurmaya çalışıyorsun. Oysa ben avuçlarımı yanaklarına yaslayıp silerdim onları.. Yerden destek alıyorsun usulca. Yetmiyor nefesin, derin bir iç çekiyorsun.. Eğilmiş cam kırıklarını toplarken gözlerinin dolduğunu görüyorum.
Acı çektiğini, yorulduğunu, mahvolduğunu bilmem mi sanıyorsun?
İstemezmiyim o kapıyı yumruklamayı, istemez miyim sanıyorsun? Kapıyı kırıp yanına gelmeyi, istemez miyim sanıyorsun? Kırıkları kenara atıp ellerinden tutmayı, seni o evden çıkarmayı istemez miyim sanıyorsun? O akıttığın her gözyaşını öpmeyi, yaralarını sarmayı.. sana sarılmanın nasıl hissettirdiğini bilmek istemez miyim sanıyorsun?
Kapının diğer tarafında oturuyorsun bazen. Kapıya yakınlaşıyorum. Üç kez tıklatmak istiyorum. Duy diye. Duy beni diye, ben varım diye. Ama ben, sen her ne kadar orada olsan bile beklediğin kişinin ben olmadığımı biliyorum. Geriye.. Bir adım.. iki adım.. üç adım.. Uzaklaşıyorum ve eski yerime geçiyorum..
Başkaları o kapıyı çarpıp çıkıyor ya, hayret ediyorum, ama yine de adım atacak güç bulamıyorum.
Şimdi ise hala duvarı izliyorsun. Beni farketmiyorsun. Beni farketmemen yaralar beni ama işime geliyor bazen. O sırada düşünecek vakit buluyorum. Düşünmüyor muyum sanıyorsun?
Kapıyı çalarsam olacak her ihtimali hesapladım. Her ihtimali diğer olasılıklara çarptım, hayallerimi ekledim, umutsuzlukları çıkarmaya çalıştım. Sonuç; İmkansız.
Eğer ki kendimi belli edersem, perdeyi kapatırsın. Belki de en çok kendine kızarsın. Affet ama seni tamamen kaybetmek ihtimalinin kaç uykusuz gece olduğunu hesaplayamadım.
Olurda bir gün o kapıyı kendiliğimden açarsan, imkansız.. beni karşında görürsen imkansız.. yanıma gelirsen eğer, uzatırsan elini.. işte o zaman göreceksin gerçeği. Benim ellerimin olmadığını görürsün. Benim ellerimi kestiler. Sana doğru uzatamam. Benim ellerimi kestiler bu yüzden çalamam o kapıyı. Silemem gözyaşını, tutamam elini, hissedemem sana sarılmanın bana kaç nefes vereceğini..
Üzgünüm.
Ben o kapıyı asla çalamam.
Ama önünde durmaktan vazgeçmeyeceğim.
Hayatın boyunca o kapının arkasında içeride oturmuş, gerçekten sevilmenin ne olduğunu merak edeceksin. O evde gülümseyeceğin anları hayal edeceksin. Kapıyı açmak aklına gelmeyecek çünkü sen gelmeyecek olanı bekliyorsun. Kapının dışındaki beni asla bilmeyeceksin. Asla bu kadar içten sevildiğini bilmeyeceksin.
Bil.
Bilmeni çok isterim.
Canımı yakar belki ama o kapıdan birilerinin girdiğini ve seni mutlu ettiğini bilmek isterim. O yalnız anlarının, hiç sevilmeyen zamanlarını kötü bir kabus olarak hatlrlayacaksın ama aslında asla yalnız değildin, çünkü ben vardım o yalnızlığına şahit olan ve seni seven.. ama sen bunu hiç bilmeyeceksin.
Bunu saklamam belki de sana kötülük gibi gelecek,belki de haksızlık olarak göreceksin. Ben sadece doğru olanı yapıyorum. Belki bir gün anlatırım. Gitmeden hemen önce, trenden inmeden hemen önceki durakta. İşte o gün umarım beni anlarsın.
Madrigal- Seni dert etmeler
BTS - The Truht Untold
Siyah Gitarlı Çocuk..
6 notes · View notes