#susmak
Explore tagged Tumblr posts
Text
✨ az önce kitapta şöyle bir cümle okudum: “susmanın bir ifade biçimi olduğunu savunmuyorum. ben sadece anlatmayı denemekten vazgeçtim.” o kadar haklı bir kırgınlık ki bu.
.
153 notes
·
View notes
Text
Yolun yarısına gelmeden yaşlandık. Ne hevesimiz kaldı, ne hayalimiz...
#edebiyat#sözler#yanlızlık#hayat#yorulmak#bıkkınlık#susmak#sevmek#sevilmek#sevilmemişim#yorgunluk#hayal kırıklığı
26 notes
·
View notes
Text
Bu sabah uyandım ve artık kimseyle konuşma ihtiyacı hissetmiyordum. Ağzımdan, "Kimseyle tanışmak konuşmak İstemiyorum, benden uzak olsunlar, sessiz kalayım yeter." lafı çıktı.
Bu çok garipti çünkü benim bildiğim içimdeki o kız, en ufak sevgi kırıntısının bile peşinde koşardı.
#keşfet#winter#sözler#siyahkadarsonsuz#beyzaalkoc#siyahabulandim#keşke yanımda olsan#yeni#0km#siyahkadın#drew bruce marshall#sustum#superkursunaskr#susmak#susmayacağız#alıştım susmaya#geceye bir söz bırak#bir şair#kafamda bir tuhaflık#cesur ve güzel#kitap ve kahve#sen gittin ve herkes ölmeye başladı#soru cevap#netflix#mesafe aşkı#duygular#uykusuz ve dengesiz
23 notes
·
View notes
Text
Sus, içinde kalsın ki kimse seni aşağılayamasın
Sus, içinde kalsın ki kimse seni buradan vuramasın
Sus, içinde kalsın ki kimse canını yakamasın
Sus, çünkü zaten kimse seni dinlemiyor
Sus, çünkü kimse seni dinlemeyecek
Sus, konuşma sakın
Kendi içinde içine at,kendi çığlıklarında boğul ama yinede...
SUS
#egeninizmiri#3391kilometre#egeninışıkları#egeninincisi#izmir aksoy#3391km#egeizmirindir#beyzalkoç#kitap#kitap alintilari#susmak#boğulmak#yalnızlık#batmak#sessiz ve yalnız#sarhoskedi#iyiyimlaben#yorgunluk#yorgun#ruh#keşfet
24 notes
·
View notes
Text
... Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de? Yağmur yağıyor Ömür Hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Dönelim... Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır. Olsun, dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece... Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp ağır yükler aldığı zamanın derin dehlizlerine. Bakıyorum, umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa, gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa? Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu, ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya, yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, var olmaya, ‘dar çevre yitikleri’nde önem kazanmaya... Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde... Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım? Susmak yalnızlığın ana dilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür Hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de, örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı, ömürlüdür... alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmemek çirkinleştirir, de. Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrü karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamanın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz... Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz, de. En büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak. Kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde... O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pencereye... Nasıl gizlenir ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla. Dünya bir testidir, de, Ömür Hanım, ömür bir su... Sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık... Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de... Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla. Yağmur dindi Ömür Hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyunu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa? Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür Hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir... Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki? Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim... Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir atkestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalınayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, bir derin iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım? Ankara, Güz / 1983
- Şükrü Erbaş, Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları (Bütün Şiirleri-2, Dicle Üstü Ay Bulanık) - Görsel: Martin LLamedo
#Şükrü Erbaş#Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları#Bütün Şiirleri-2#Dicle Üstü Ay Bulanık#ömür hanım'la güz konuşmaları#dicle üstü ay bulanık#Hüzün#Güz#Martin Llamedo#Ömür Hanım#ömür hanım#Yürekbalı#Susmak#Yaşam#iç konuşması#İç Konuşması#Hayat#Ölüm#ölüm#Acı#İnsan#insan#Yaşamak#Ömür#ömür#ömür hanımla güz konuşmaları#Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
42 notes
·
View notes
Text
27 notes
·
View notes
Text
Sustuğum şeyler var, hiç konuşamadıklarım.
Hiçbir zaman konuşamayacaklarım.
İçinde kaybolduğum şehirler var,
Bir de içimde kaybolan insanlar…
75 notes
·
View notes
Text
Sinirlendiğinde,
Sessiz kal!
Sözlerin birini incitecekse,
Sessiz kal!
Bağırmadan konuşamıyorsan Sessiz kal!
Doğruyu bilmiyorsan,
Sessiz kal!
Sözlerin yanlış anlaşılacaksa,
Sessiz kal!
Anlamlı bir sessizlik yanlış anlaşılan kelimelerden daha iyidir!
46 notes
·
View notes
Text
Neden ağlıyorsun diye sormuştu, senin yüzünden diyemedim...
25 notes
·
View notes
Text
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Yalnız kalmak (uzlet, inzivâ) kötü arkadaştan hayırlıdır, salih arkadaş ise yalnız kalmaktan hayırlıdır. Hayır yazmak susmaktan hayırlıdır, sükut ise kötü şey yazmaktan hayırlıdır."
Hâkim, el-Müstedrek
#peygamberimiz#hadisi şerif#uzlet#inziva#arkadaş#kötü#salih#yazmak#susmak#sükut#hayır#hikmetli sözler#özlü sözler
78 notes
·
View notes
Text
Susmaya sığınıyorum zaten konuştuğumda da kimse anlamıyor.
138 notes
·
View notes
Text
#edebiyat#sözler#yanlızlık#hayat#yorulmak#bıkkınlık#susmak#kitap sözü#kitap alintilari#kitap#sevmek#sevilmek#sevilmemek
28 notes
·
View notes
Text
“Herkesin bir derdi var. Kimi anlatır dilini yorar, kimi susar yüreğini yakar…”
#kendime ve herkese#oysa herkes öldürür sevdiğini#sen gittin ve herkes ölmeye başladı#son feci bisiklet#fecir#virgülle ayrılmış#edebiyat#virgulleayrilmis#dertleşmek#dertleşelim#dert dinlenir#seni dert etmeler#anlatamamak#bana unutmayı anlat#anlatmak#anlatamıyorum#anlat ona#susmak#yürek#yürek çıkmazı#yüreksızım#yüreğimin zarif acısı#yürekten
13 notes
·
View notes
Text
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.
-Oğuz Atay
13 notes
·
View notes
Text
Eğer suskunluğumu anlamıyorsan kelimelerin faydası yok..
#şiir#şiirler#şair#şiirli#şiirsel#şiirsokakta#aşk#sevmek#şiirheryerde#postlarım#text post#my post#susuyorum#susmak
28 notes
·
View notes
Text
Susturmaya çalışmayın beni. Susarsam birkaç gün değil ebediyen susarım,içimde ki çocuk susar,düşüncelerim susar,konuşamam bir daha.
48 notes
·
View notes