#Ömür Hanım
Explore tagged Tumblr posts
Text
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... @olafkardanadam
#Yağmur yağıyor ömür hanım... Gökten değil yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?#ömür hanım#olafkardanadam#sadri alışık#nilüfer koçyiğit#şiir#şükrü erbaş
68 notes
·
View notes
Text
... Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de? Yağmur yağıyor Ömür Hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Dönelim... Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır. Olsun, dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece... Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir g��zbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp ağır yükler aldığı zamanın derin dehlizlerine. Bakıyorum, umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa, gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa? Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu, ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya, yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, var olmaya, ‘dar çevre yitikleri’nde önem kazanmaya... Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde... Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım? Susmak yalnızlığın ana dilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür Hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de, örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı, ömürlüdür... alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmemek çirkinleştirir, de. Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrü karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamanın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz... Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz, de. En büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak. Kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde... O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pencereye... Nasıl gizlenir ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla. Dünya bir testidir, de, Ömür Hanım, ömür bir su... Sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık... Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de... Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla. Yağmur dindi Ömür Hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyunu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa? Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür Hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir... Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki? Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim... Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir atkestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalınayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, bir derin iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım? Ankara, Güz / 1983
- Şükrü Erbaş, Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları (Bütün Şiirleri-2, Dicle Üstü Ay Bulanık) - Görsel: Martin LLamedo
#Şükrü Erbaş#Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları#Bütün Şiirleri-2#Dicle Üstü Ay Bulanık#ömür hanım'la güz konuşmaları#dicle üstü ay bulanık#Hüzün#Güz#Martin Llamedo#Ömür Hanım#ömür hanım#Yürekbalı#Susmak#Yaşam#iç konuşması#İç Konuşması#Hayat#Ölüm#ölüm#Acı#İnsan#insan#Yaşamak#Ömür#ömür#ömür hanımla güz konuşmaları#Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
37 notes
·
View notes
Text
Susmak yalnızlığın ana dilidir ömür hanım. Şiiridir…
•Şükrü Erbaş
#alıntı#kitap alintilari#kitap alıntıları#kitapalintisi#güne bir söz bırak#sözler#books#şiir alıntısı#şiirler#keşfet#tumblraesthetic#tumblr postları#postlar1m#şükrü erbaş#ömür hanım#alıntılarım#postlarim#yazılı postlar#blog post#book blog
51 notes
·
View notes
Text
Şükrü Erbaşın en sevdiğim yazısı kendi sesiyle Ömür Hanım
Ve güz geldi Ömür hanım.
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul
...
Hüznün bütün koşulları hazır
Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan
#şükrü erbaş#erbaş#şiir#aşk#love#ömür hanım#kesfet#keşfet#alıntı#sevgi#kitap#kitap alintilari#spotify#kitap sözü#kitaplar#kitapkurdu#şair#aşk şiirleri#şiirimsi#şiir alıntıları#şiirsever#şiirheryerde#kitapokumak
117 notes
·
View notes
Text
#alıntı#night#edebiyat#yazar#kitapkurdu#kitap alıntısı#kitaplar#şiir#gece#edebi yazılar#şükrü erbaş#ömür hanım#sonbahar#eylül
10 notes
·
View notes
Text
17 notes
·
View notes
Text
10 notes
·
View notes
Text
..öyle büyük umutlarım olmadı benim hiç büyük düşlerim büyük beklentilerim olmadi.. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum..Herkes gibi yaşasaydım eğer yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni..Bir gömlek,bir ayakkabı,bir elbise,bir yemek lokantada..
Oysa ben bir akşam üstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim öyle bir tüketmek ki sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni kederli dalgınlığımdan her döndüğümde..
33 notes
·
View notes
Text
‘Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım.’
#hepeksik#ömür hanım#kalbimyasta#post#postlarım#keşfedilmemiş#keşfet#edebiyat#kitap#şiir#şair#şiirimsi#şiir sözleri#şiirdefteri#tumblr şiir#aşk şiiri#şiirler#şiirsever#şiirheryerde#şiirsokağı#şiirsokakta#gecenin şiiri#istanbul#izmir#Antalya#günlük#günlüğüm
13 notes
·
View notes
Text
Bugün günlerden senden sonra.
8 notes
·
View notes
Text
ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
6 notes
·
View notes
Text
Benim hanımcılık seviyesi buralarda
#volkan demirel#hanımcılık#hanım#ömür hanım#kesfet#keşfet#alıntı#sevgi#kitap#kitap alintilari#spotify#kitap sözü#kitaplar#kitapkurdu#aşk#love#birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmek lazım#sevme sanatı
45 notes
·
View notes
Text
"Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum?"
18 notes
·
View notes
Text
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da yarım kalmasıdır çıkışlarımızın korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır... Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstelendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil ��mür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımzla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece
4 notes
·
View notes
Text
Sözü yasaklamalı Ömür Hanım, yasaklamalı. Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki?*
1 note
·
View note