#soruşturma evresi
Explore tagged Tumblr posts
yoktrcom · 3 years ago
Text
Soruşturma Evresinde Etkin Avukatlık Eğitimi (Ücretsiz)
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi tarafından hukuk fakültesi öğrencisi, yeni mezun ve mesleğe yeni başlayan hukukçulara uygulamanın nasıl işlediğini, hangi işlemlerin nasıl yapıldığını, uygulamadaki önemli işlemlerin neler olduğuna dair pratik bilgiler sunulması amaçlayan Soruşturma Evresinden Etkin Avukatlık Eğitimi düzenlenecektir. Online eğitim başvuruları 15 Nisan 2022 15.00’e kadar, yüz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cezaavukatlariistanbul · 4 years ago
Text
Ceza Avukatları
İstanbul'da iyi bir ceza avukatı mı arıyorsunuz? Hasgül Hukuk Bürosu alanında uzman kadrosu ile avukatlık hizmetlerini ceza hukuku alanında başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Ceza davalarında başarılı sonuçlar alan alanında uzman avukatlar firma içerisinde hizmetlerini siz değerli ziyaretçilerine sunar. Başarılı bir ceza avukatı sizi bir çok sorundan kurtulmaya adım attıracaktır.
Ceza avukatları bir çok ihtiyacınızı görür. Örneğin ağır ceza mahkemelerindeki davalarınıza katılabilir veya asliye ceza davalarında sizi temsil edebilir. Ayrıca tutuklanan müvekkillerine alınan kararlara da itiraz edilebilmektedir. İstinaf ve temyiz mahkemelerindeki davalar için, ceza hukuku danışmanlığını Hasgül Hukuk firmasından alabilirsiniz.
* Cezai Yargılama sürecini başlatma ile ilgili hukuki hizmet * Soruşturma Evresi hukuki yardımları (dilekçe ve danışma hizmetleri) * Kovuşturma Evresi hukuki yardımları (dilekçe ve danışma hizmetleri) * Dava dosyası inceleme suretiyle hukuki danışmanlık * Ağır Ceza Mahkemesi (Sanık/Müdahil vekilliği) * Asliye Ceza Mahkemesi (Sanık/Müdahil vekilliği) * Çocuk Mahkemesi (Sanık/Müdahil vekilliği) * Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi (Sanık/Müdahil vekilliği) Daha fazla bilgi ve ceza avukatları ile görüşmek için hemen kurumsal web adresini ziyaret ederek firmadan bilgi alın.
1 note · View note
seslimeram · 3 years ago
Text
Quo Tendimus?
Tumblr media
Bariz bir biçimde dökülüyor menzil. Biteviye bir yık��m sahasının güncelliği her yerden şu sahayı kuşatırken var gücüyle muktedir nefretin harını yükseltiyor. Sanki çok normali var, kalmış gibi bir yeniden türetim şablonu ortaya konulurken ol ülke değil çürüten yerin hali, hakikati biçimlendiriliyor. Nefret bir biçimde sabit olunuyor. Kötülüğü, karanlığı dibinde türetilmiş olan fecaati sahipleniyor muktedir. Bir hafta boyunca var edilmiş hemen hemen on dokuz yıldır sürdürülen bir döngünün ta kendisi her şekilde yenilene gelendir. İnsanlar, yurttaş addedilenler, kimliksizler, kaçaklar ve daha bir çoğu, kadını, erkeği, lgbtiqaa+ ve daha fazlası bu istikamette o iktidar cerahatinin belirlediği hattın dışında kırmızı çizgilere denk gelmiş herkes o nefrete hedef kılınır.
Yeni ülke, yeniden var edilmiş devlet, güçlü ve büyük saha, şu ya da bu tanımlandırmanın varlığında ortaya serilen yegane şey çok daha kalıcı, çok daha derin izler bıraktıran belirli bir nefret hattıdır. Bütünüyle çürümedir vesselam mesel olunan, peşi sıra koşulan. Devleti yöneten katından bürokratına, yargısından medyasına her alanda tavrı bu bahsi “nefretin” kökenini görünür kılar. İktidarın birlik / beraberlik tahayyülünün her neye dönüştüğü, her nasıl bir şekillendirmeyi muhteviyatında barındırdığı, her ne yöne doğru koşulduğu artık afaki olan bir meseledir. Alttakilerin birbirlerini alaşağı ettikleri, birbirlerini tüm o dibini göremediğimiz kuyuda daha derine çekmenin yollarının arşınlandığı / tahayyül olunduğu bir saha gerçek kılınır. Birkaç satırlık nefret, birkaç satırda ortaya çıkagelen şiddet, bütün bütün savunulan kin, ayrımcılık ve ötekileştirme ile o yeni denilen bildiğimiz eskinin de ta kendisi varlığını sabitliyor.
Artık kesin ve kati olan yaşam edimi / eyleminin bile isteye dönüşümüdür. Bugünün yeni nam ülkesinin aynı geçmişin izlerinin üstünde yürüyen bitmek bilmez bir travma olarak şu yurt Türkündür bahsinden ötesini sindiremeyen cerahatli bakışın var ettikleridir işte ol mesele. Deutsche Welle Türkçe’nin haberinden aktaralım: “Pazar gecesi İstanbul Kadıköy'de bulunan Surp Takavor Ermeni Kilisesi'nin kapı duvarının üstüne çıkan üç kişi hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı açıklama yaptı. Açıklamada üç şüphelinin de, "Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama" suçundan konutu terk etmemek şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanması talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildiği belirtildi.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen açıklamada "12 Temmuz 2021 günü saat 01.30 civarında Kadıköy'de bulunan Surp Takavor Ermeni Kilisesi'nin önüne araçla gelen şüphelilerden O.Y.'nin müzik yayını yapmak ve onunla beraber olan şüpheliler Y.E.U. ile Ö.F.A.'nın da kilisenin ön duvarına çıkıp oynamak suretiyle suç işlediklerinin ihbarı üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca derhal soruşturma başlatılmış ve kimlikleri belirlenen şüpheliler aynı gün yakalanıp gözaltına alınmıştır" denildi. Hakimliğe çıkartılan üç kişinin serbest bırakıldığı öğrenildi.
Kadıköy'deki Khalkedon Meydanı'ndaki Surp Takavor Ermeni Kilisesi'nin duvarına çıkıp dans eden üç kişinin görüntüleri sosyal medyada büyük tepki çekmişti.
Söz konusu görüntülerde, kilisenin önündeki meydanda çalan müzik eşliğinde eğlenen kalabalık bir gruptan üç kişi kilisenin giriş kapısı üzerindeki duvara çıkıp dans ederken görülüyor.
Bu görüntüler sosyal medyada ibadethaneye "saygısızlık" yapıldığı ve "dini ve manevi değerlerin aşağılandığı" tepkisine neden olurken olaya, başta Türkiye'deki Ermeni toplumu olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden ve siyasetçilerden tepkiler yağdı.
x-x-x
DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Surp Takavor Kilisesi üyesi, aktivist ve yazar Murad Mıhçı, polisin olaya müdahale etmemiş olmasına dikkat çekti. Mıhçı "Oradaki kaygı verici olaylardan birisi, o üç kişinin kapının önünde o dansları ederken, o kadar toplumun içinde birinin 'Arkadaşlar nereye çıktığınızın farkında mısınız?' demeyişi… Emniyet'in de bunu görüp, görmezden gelişi. Çünkü şikayetten dolayı, Emniyet'ten de gelmişler o saatte. Bunun hiçbir şekilde alkolle ilgisi olmadığını düşünüyorum. Bu tamamen zihniyetin göstergesidir." diye konuştu. Mıhçı, pandemi yasaklarının kalkmasından sonra Kadıköy'e çok farklı bir kitlenin geldiğine vurgu yaparak "Özellikle pandemi yasakları gevşetildikten sonra değişik yerlerden değişik kitlelerin, değişik plakalarla geldikleri söyleniyor; ve bunu görüyoruz" dedi. Kilisenin önündeki meydanda önceden basın açıklaması okunmasına bile izin verilmediğini söyleyen Mıhçı, "iki kişinin bile sesinin yükseltilme imkanını verilmediği bir yerde, böyle bir kalabalığa izin verilmesine" dikkat çekti. Mıhçı, benzer olayların hem Surp Takavor Kilisesi'nde hem de diğer Ermeni ve Rum kiliselerinde yaşandığını hatırlatırken, "Ben bunun tekil bir olay değil, bir zihniyetin ürünü olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesini yapıyor.
Ancak DW Türkçe'ye konuşan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, cezai yaptırımın tek başına çözüm olmayacağı kanaatinde. Danzikyan, "Şu an için daha derinlemesine, daha toplumsal, daha kültürel jestlerle sağlamak mümkün. Bu kişilerin yakalanması önemli bir şey. Ama hapse atılmalarının, bu konuyu çözeceğini düşünmüyorum" diyor ve söz konusu kişilerin doğrudan gidip kiliseyi hedef alma niyetleri olmadığı tahminde bulunuyor: "Yine bu Ermenilere ve azınlıklara yönelik nefret söyleminin ya da onları görmezden gelmenin bir parçası. Bu insanlar böyle bir şeyi bir camii önünde yapamazlar. Camiinin tepesine çıkamazlar. Akıllarından bile geçmez."
Yaşananları, birlikte yaşama bilincinin kaybolmasına bağlayan Danzikyan'a göre bu bilincin kaybolmasında Türkiye'deki iktidarların ve yaratılan toplumsal-siyasi kültürün payı var: "Bu ülkede yüzlerce yıldır birlikte yaşayan insanların, birlikte yaşama bilinci artık yok. Kalmadı. Birçok nedeni var bunun ama esas sorun şu ki bir bilinçsizlik var. Her türlü azınlık haline getirilmiş toplumun da bu ülkede bulunduğunu, yaşadığını, onların haklarının da en az kendi hakları kadar kıymetli ve değerli, onların ibadetlerinin de kendi ibadetleri kadar değerli olduğu algısı unutuldu artık. Bilinmiyor. Bu tabii siyasetten bağımsız bir şey değil. Siyasetin ürettiği nefret söyleminden bağımsız bir şey değil. Bütün bu nefret söyleminin sonucu olarak Ermeni, Rum ve Yahudileri bu ülkeyi terk etmesinden, göç etmesinden bağımsız bir şey değil. Her şey birbirine bağlı. Dolayısıyla sadece şuursuzluk deyip geçemiyorum, tüm iktidarların yıllar boyunca sürdürdüğü politikaların bir sonucu olarak görüyorum.”
Nefret siyasetinin günbegün var edilmiş olan cerahati yüceltmenin bir neticesi bir kere daha bu topraklarda yaşam mücadelesi vermeye devam eden bir halka saygısızlıkla bir ve beraber çıkagelir. 1915’ten 2021’e uzanan Ermeni kimliğini ötekileştirme, fırsat bulundu mu yok etmeye sevk etmelere doyulmayan bir menzilde dans tacizi işin bir başka boyutunu göstere gelir. Soykırımın pek çok evresi arasında dolaşıma devam ederken, bir de beyazını var etmenin, bir de bunu deneyelim diye ortak bir kültürel miras kalıtı, bir başka halk için inanılan dinin sembollerinden bir ibadethane piste dönüştürülür. Aşağıda kendilerini uyarmaya tenezzül edenler olmadığından, kayıt altına alındıklarından da açık bir biçimde bihaber olanlar eliyle bu taciz meydana getirilir. Mozaik değil mermer mermer diye sayıklanan bir milli ve yerli varyantın sunduğu şey daha büyük hayal kırıklarını var eder. Söz konusu Kadıköy’deki ibadethane tacizinin yanında, ahırdan, yeni yapılacak binalarda kullanılacak malzeme addetmeye, dönüşüm otomatiğe bağlanmış bir biçimde Anadolu’da artakalan tüm Hristiyan, Yahudi kimliklerinden insanların kalıtlarına karşı taarruz / saldırı / yok sayma kültürünün bir başka boyutu var edilir.
Medeniyetler beşiği olduğu zikredilen bir sahne için bundan daha büyük ayıp söz konusu edilebilir mi? Her şeyin palaspandıras sulandırıldığı / konuşturulmadığı bir yerde alelacele salı verilmiş olanların var ettiklerinin arkasında durmaya devam edenlerin arasında bir hayat tek bir ama tek bir iyi gün var edilebilir mi? Bir ülkeyi tek tipten mamul, tek bir kimliğin malı, hayatta yer bulabileceği bir zemine dönüştürme gayreti artık kabak tadı vermemiş midir? Elli binin çoktan altına düşmüş Ermeni, yirmi binlerin üstündeki Süryani, iki binlerdeki o Rum, birkaç on binleri ancak zorlayacak Yahudi ve diğerleri olarak anılanların hepsi ve her birine reva görülen şu mini pogrom / hiza çekmelerden illallah edilecek midir? Sahi ama sahiden de yüzleşilecek midir, bütün bu kötülük sarmalının nedenleri / sonuçları için bir kez olsun sahiden?
Sendika.org’tan aktaralım: “Esenyurt’taki Örnek Mahalle Temsilciliğinde görevli Sezer Öztürk’ün evinin duvarına ırkçı yazılamalar yapıldı. Sabah 08.30 sıralarında kahvaltılık almak üzere evden çıktığı esnada duvarındaki yazıyı fark ettiğini söyleyen Öztürk, duvarın fotoğrafını çekip, sanal medya hesabından paylaştığını, ardından da suç duyurusunda bulunmak üzere Kıraç Polis Merkezi’ne gittiğini söyledi.
Karakolda ifade verdikten sonra çıkıp arabasına bineceği sırada polislerin kendisini durdurup, ‘Amir ile görüşeceksin’ diyerek yeniden karakola çağrıldığını anlatan Öztürk şöyle konuştu: “Amir ile görüştük. Amir bana ‘bunları sosyal medyadan paylaşmışsın, onları sil’ dedi. Daha sonra ‘hepimiz kardeşiz, sen halkı kin ve nefrete teşvik ediyorsun böyle. Bu yaptığın doğru bir şey değil. Bunu silersen daha iyi olur, silmezsen senin hakkında halkı kin ve nefrete teşvikten işlem başlatmak durumunda kalırız’ dedi.”
Uzun yıllardır Kürtler ve Aleviler’e yönelik devam eden bir baskı ve zulüm politikası olduğunu söyleyen Öztürk, maruz kaldığı tehditlere “Seyyit Rıza, Koçgiri, Madımak vb. katliamları biliyoruz. Bu katliamlar devam ediyor. Bu yaşananlar da bu zihniyetin bir devamı” diyerek tepki gösterdi.”
Kadıköy’de yaratılan vahşetin bir başka benzeri Öztürk’e, kimliği hedef alınarak imal edilir. Nefreti sürekli güncelleyen, insanları daimi bir biçimde hizada tutmak için süreğen bir biçimde aynı ezberlerden medet umanların var ettiği yegane şey daha büyük / kalıcı ve hazin bir dehşettir. Düzen ötekisi olarak sandıklarına hiçbir yerde, hiçbir şartta bir hayat bahsi tanımayanlara zemin kılınandır. Şatafatlı cümlelerin yamacında, görkemli nutuklar arasında bir biçimde nefret sabitlenir. Böyle bir tanımla, bu kadar afaki ayrımcılıkla bir yol / yer / ülke / gün olur mu sahiden? Nefreti şiddetle körükleyerek bir ülke şablonu var edilse ne olur, her günü ülke olsa ne yazar, insanların hakları ellerinden çalındıktan sonra! Düşünüyor musunuz?
Yeni ülke, yeniden var edilmiş devlet, güçlü ve büyük saha, şu ya da bu tanımlandırmanın varlığında ortaya serilen yegane şey çok daha kalıcı, çok daha derin izler bıraktıran belirli bir nefret hattıdır. Her gün en az bir kimliğin nefrete kurban seçildiği, dönüp dolaşıp hep bir ağızdan lanetlendiğinin duyurulduğu yerde kim sahiden de güvendedir. Bunca açık ol nefret / ayrım / linç pratiklerinin kıyısında hangi söz manalı gelecektir ki karanlığın artık farkına varılabilsin? Bütünüyle karanlığına gömülmeye devam olunan, her yerinden irin fışkıran, hayatın ederinin de anlamının da paramparça olunduğu bir zeminde geleceğin ol eksende çizilmesinden daha büyük bahtsızlık söz konusu edilebilir mi? Bir asırdır varlığı söz konusu edilen gel gelelim hiçbir biçimde sabitlenememiş, yaşamda varlığı söz konusu dahi edilememiş demokrasi mefhumunun artakalan kısmını da bu şekilde çürüterek / nefret eksenine kurban ederek nasıl bir yarına varılacaktır, sorguluyor musunuz? Bu kadar yıkım / bunca afaki kin / böyle birbiri içerisinde süreğen kılınan nefret ve hiddet bırakalım yenisini bir ülke geriye koymaz / bırakmaz cidden umursuyor musunuz? Hey oralarda mısınız, konu komşunuz, selamlaştığınız, görüştüğünüz, bilmeden yanından ya da yolunda beraber geçtiğiniz insanların hayat haklarına / söz haklarına el konuluyor bu nefret sarmallarında, utanmıyor musunuz? Sahiden, hiç mi, asla mı? Quo Tendimus? (nereye gidiyoruz!)
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: Desen – OHAN – Agos
0 notes
mehmetcansiz · 5 years ago
Text
CMK 250.Madde Gereğince Seri Yargılamaya Tabi Suçlar ve Seri Muhakeme Yönetmeliği
Tumblr media
Seri muhakeme usulü  MADDE 250 – (YENİDEN DÜZENLENMİŞ MADDE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/23) (KOD 5) (KOD 4) (KOD 3) (KOD 2) (KOD 1) (1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:  a) Türk Ceza Kanununda yer alan;  1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),  2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),  3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),  4. Gürültüye neden olma (madde 183),  5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),  6. Mühür bozma (madde 203),  7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),  8. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),  9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),  suçları.  b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.  c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.  d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.  e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.  (2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir.  (3) Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi halinde bu usul uygulanır.  (4) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler.  (5) Dördüncü fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir.  (6) Bu maddeye göre belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde 231 inci madde kıyasen uygulanabilir.  (7) Bu madde kapsamında yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez.  (8) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Talep yazısında;  a) Şüphelinin kimliği ve müdafii,  b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi,  c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri,  d) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,  e) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,  f) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti,  g) Üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği,  h) Belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri,  gösterilir.  (9) Mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet başsavcılığına gönderir. Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmeyen şüpheli, bu usulden vazgeçmiş sayılır.  (10) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hallerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.  (11) Suçun iştirak halinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi halinde seri muhakeme usulü uygulanmaz.  (12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hallerinde uygulanmaz.  (13) Resmi mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması halinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz.  (14) Dokuzuncu fıkra kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilir.  (15) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği  Kurum: Adalet Bakanlığı Kabul Tarihi: 31.12.2019 RGT: 31.12.2019 RG NO: 30995 (4. Mükerrer) BİRİNCİ BÖLÜM: Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç-MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ceza muhakemesinde seri muhakeme usulünün uygulanmasına dair usul ve esasları belirlemektir. Kapsam-MADDE 2 - (1) Bu Yönetmelik hükümleri, seri muhakeme usulünün uygulama alanını, usule ilişkin düzenlemeleri, usulün teklifini, yaptırımları belirleme usulünü, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen talepnamede yer alacak hususları, mahkemece talepnamenin değerlendirilmesini, talep üzerine verilecek kararlar ile bu kararlara ilişkin itiraz usulünü ve uygulamaya dair diğer hususları kapsar. Dayanak-MADDE 3 - (1) Bu Yönetmelik, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar-MADDE 4 - (1) Bu Yönetmelikte yer alan; a) Kanun: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununu, b) Mahkeme: Yetkili asliye ceza mahkemesini, c) Seri Muhakeme Usulü: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinde düzenlenen muhakeme usulünü, ç) Talepname: Seri muhakeme usulünde Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye sunulan talep yazısını,ifade eder İKİNCİ BÖLÜM: Seri Muhakeme Usulüne İlişkin Genel Hükümler Temel ilkeler MADDE 5 - (1) Önödeme ve uzlaştırma kapsamındaki suçlar seri muhakeme usulüne tabi değildir. (2) Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan suçlarda kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmesi üzerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulünün uygulanması zorunludur. (3) Seri muhakeme usulü, şüphelinin müdafi huzurunda özgür iradesi ile bu usulün uygulanmasını kabul etmesi hâlinde gerçekleştirilir. (4) Şüpheli mahkeme tarafından hüküm kuruluncaya kadar seri muhakeme usulünün uygulanmasına yönelik iradesinden vazgeçebilir. (5) Şüpheli meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa veya engelli ise Kanunun 202 nci maddesi hükmü uygulanır. (6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz (7) Seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla şüpheli hakkında zorla getirme kararı verilemez ve yakalama emri düzenlenemez. (8) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya mahkemece soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyanın Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.  (9) Seri muhakeme usulü sonucunda yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez (10) Seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan suçlarda bu usul uygulanmaksızın düzenlenen iddianame Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir (11) Şüpheli, iddianamenin düzenlenmesine kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını talep edebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulü uygulanır. Seri muhakeme usulü kapsamındaki suçlar MADDE 6 - (1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır a) Türk Ceza Kanununda yer alan; 1) Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra), 2) Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170) 3) Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra), 4) Gürültüye neden olma (madde 183), 5) Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra), 6) Mühür bozma (madde 203),  7) Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206), 8) Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra), 9) Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),suçları b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar. c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç. ç) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç. d) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç. Seri muhakeme usulünün uygulanmayacağı hâller MADDE 7 - (1) Suç, seri muhakeme usulü kapsamında olsa bile Türk Ceza Kanununda yer alan; yaş küçüklüğü (madde 31), akıl hastalığı (madde 32) veya sağır ve dilsizlik (madde 33) hâllerinde bu usul uygulanmaz. (2) Seri muhakeme usulü kapsamındaki suçun, iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi veya birinci fıkra kapsamındaki kişilerle birlikte işlenmesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Seri Muhakeme Usulünün Uygulanması Delillerin toplanması MADDE 8 - (1) Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne tâbi bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Soruşturma konusu suçun seri muhakeme usulüne tâbi olması Cumhuriyet savcısının maddi gerçeği araştırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. (2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir. (3) Yapılan soruşturma neticesinde kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkanının bulunmaması hâllerinde Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. (4) Kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmesi üzerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulü uygulanır. Seri muhakeme usulüne davet MADDE 9 - (1) Cumhuriyet savcısı şüpheliyi seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla en kısa sürede davet eder. Davet; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim araçlarından yararlanmak suretiyle de yapılabilir. (2) Şüphelinin mazeretsiz olarak davete icabet etmemesi, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmaması veya yurt dışında olması ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından bu durum tutanağa bağlanır ve soruşturmaya genel hükümlere göre devam edilir. Seri muhakeme usulünün teklifi MADDE 10 - (1) Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmeden önce şüpheliyi bu usul hakkında bilgilendirir. Bilgilendirme; a) İsnat edilen eylem, eylemin oluşturduğu suç ile bu suçun seri muhakeme usulü kapsamına girdiği, b) Kamu davasının açılması için yeterli şüphenin bulunduğu, c) Özgür iradesiyle ve müdafi huzurunda kabul ettiği takdirde bu usulün uygulanacağı ve belirlenecek temel cezanın yarı oranında indirileceği, ç) Cumhuriyet savcısı tarafından teklif edilen yaptırım hakkında talep doğrultusunda mahkemenin hüküm kuracağı, bu hükme karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği, d) Teklifin kabulünün ancak müdafi huzurunda gerçekleştirilebileceği, seçtiği bir müdafi yoksa istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirileceği, e) Mahkeme tarafından hüküm kuruluncaya kadar her aşamada seri muhakeme usulünden vazgeçebileceği, f) Mahkemece verilen hükmün adli siciline kaydedileceği, g) Bu usulün uygulanmasını kabul etmediği takdirde genel hükümlere göre hakkında iddianame düzenlenerek kamu davası açılacağı, ğ) Genel hükümlerin uygulanmasına geçilmesi halinde, seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgelerin, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamayacağı,hususlarını kapsar. (2) Seri muhakeme usulünün uygulanması Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheliye teklif edilir; şüpheliye uygulanacak yaptırımların neler olduğu açıklanır. (3) Şüphelinin, teklifi müdafi huzurunda kabul etmesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanır. Talebi hâlinde teklifi değerlendirmesi için şüpheliye bir ayı aşmamak üzere makul bir süre verilir. Şüphelinin seçtiği bir müdafi bulunmaması halinde baro tarafından müdafi görevlendirilmesi istenilir. (4) Şüphelinin mazereti olmaksızın belirlenen süre içinde gelmemesi veya bu usulün uygulanmasını kabul etmediğini bildirmesi durumunda soruşturmaya genel hükümlere göre devam edilir. (5) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle cezayı ve/veya güvenlik tedbirini belirler. (6) Belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Kanunun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (7) Beşinci fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir. (8) Şüphelinin teklifi kabul etmesi hâlinde buna ilişkin Ek-1’de yer alan örneğe uygun seri muhakeme usulü kabul tutanağı düzenlenir. Tutanakta; şüpheliye isnat edilen eylem, şüphelinin kabul beyanı, belirlenen sonuç ceza ve/veya güvenlik tedbiri ile uygulandığı takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması, seçenek yaptırım veya hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hususlar yer alır. Kabul tutanağı Cumhuriyet savcısı ve şüpheli ile müdafi tarafından imzalanır. (9) Şüphelinin teklifi müdafi huzurunda kabul etmesi halinde şüpheli, aynı gün mahkemeye yönlendirilir. (10) Şüphelinin teklifi reddetmesi hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından buna ilişkin tutanak düzenlenerek soruşturma dosyasına eklenir. (11) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne ilişkin bilgilendirme ve teklifi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapabilir. (12) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne ilişkin işlemleri SEGBİS yöntemiyle yapması hâlinde Kanunun 38/A maddesine göre gerekli işlemleri yapar.   (13) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı istinabe evrakına hazırlamış olduğu seri muhakeme usulü kabul tutanağını da ekler. İstinabe evrakının gönderildiği yer Cumhuriyet başsavcılığı bu Yönetmelikte belirtilen usule uygun olarak derhal davet işlemlerini yapar ve davete icabet eden şüpheliyi bu usul hakkında bilgilendirir. Şüphelinin müdafi huzurunda teklifi kabul etmesi halinde istinabe evrakı ekinde yer alan seri muhakeme usulü kabul tutanağı Cumhuriyet savcısı, şüpheli ve müdafii tarafından imzalanır ve istinabe evrakı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Müdafiin görevlendirilmesi MADDE 11 - (1) Seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin teklifin kabulü esnasında şüphelinin müdafii de hazır bulunur. (2) Şüpheliden kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Müdafii bulunmayan şüpheli için istemi aranmaksızın müdafi görevlendirilir. (3) Seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin teklifin SEGBİS veya istinabe yoluyla yapıldığı hâllerde, şüphelinin seçtiği bir müdafii yoksa teklifin kabulünde hazır bulunması için müdafi görevlendirilmesi, istinabe evrakı gönderilen ya da SEGBİS ile dinleme talep edilen yer Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yapılır. Bu durumda soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığı tarafından ayrıca bir müdafi görevlendirmesi yapılmaz. (4) Soruşturma evresinde görev yapan müdafi, mahkemede de öncelikle görevlendirilir. Talepname MADDE 12 - (1) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını mahkemeden talep eder. (2) Mahkemeye hitaben Ek-2’de yer alan örneğe uygun olarak düzenlenen talepnamede; a) Şüphelinin kimliği ve müdafii, b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi, c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri, ç) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, d) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, e) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti, f) Cumhuriyet savcısı tarafından bu usulün uygulanmasının şüpheliye teklif edildiği ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul ettiği, g) Belirlenen ceza ve/veya güvenlik tedbirleri ile uygulanmış ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasına seçenek yaptırımlar veya hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hususlar,yer alır. Talepnamenin incelenmesi MADDE 13 - (1) Mahkeme, talepnamenin verildiği gün incelemesini derhal yapar, şüpheliyi müdafi huzurunda seri muhakeme usulü ile ilgili olarak dinler ve usulü sonuçlandırır. Şüphelinin seri muhakeme usulü hakkında dinlenmesi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapılabilir. (2) Mahkeme tarafından eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle; a) 12 nci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b) Belirlenen yaptırımda maddi hata yapılan, c) Yaptırım hakkında Kanunun 231 inci veya Türk Ceza Kanununun 50 ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği anlaşılan, ç) Teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmeyen, Talepnamenin eksikliklerin tamamlanması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine karar verilir. (3) Cumhuriyet savcısı tarafından eksiklikler tamamlandıktan ve hatalı noktalar düzeltildikten sonra talepname yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilir. (4) Mahkemece, isnat olunan suçun seri muhakeme usulü kapsamında olmadığı veya Kanunun 250 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şartların gerçekleşmediği kanaatine varılması hâllerinde talep reddedilir. Bu durumda, dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve soruşturma genel hükümlere göre sonuçlandırılır. (5) Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmemesi halinde, şüpheli bu usulün uygulanmasından vazgeçmiş sayılır. Mahkemenin hüküm kurması MADDE 14 - (1) Mahkeme, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu, bu usulün şüpheliye Kanunda öngörülen koşullar çerçevesinde teklif edildiği ve şüphelinin bu teklifi müdafii huzurunda özgür iradesiyle kabul ettiği kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar.  (2) Hüküm; varsa mağdur, suçtan zarar gören veya genel hükümlere göre katılma hakkını hâiz olan kişilere tebliğ edilir. İtiraz MADDE 15 - (1) Mahkemece Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda kurulan hükme genel hükümler çerçevesinde itiraz edilebilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Çeşitli ve Son Hükümler Geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Kanunun geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (d) bentleri uyarınca seri muhakeme usulü 1/1/2020  tarihinden itibaren uygulanır. Bu tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü uygulanmaz. Yürürlük MADDE 16 - (1) Bu Yönetmelik 1/1/2020 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 17 - (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. Read the full article
0 notes
sizekitap · 4 years ago
Text
Sokakta Siren Sesleri
Sokakta Siren Sesleri Adrian McKinty Dipnot Yayınları
1982. Kuzey İrlanda’da düşük yoğunluklu iç savaş on dördüncü yılında. Evine düzenlenen baskından yaralı kurtulan Dedektif Sean Duffy müfettiş rütbesiyle tekrar göreve döner, önüne gelen ilk vakayla uğraşmaya hazırdır: Metruk bir fabrikaya, bavul içerisinde bir insan gövdesi bırakılmıştır. Elde sadece tek bir ipucu vardır. Cesedin bedenindeki dövme. Duffy her zaman kendisini cesetten katile götüren bir kan izi olduğunun farkındadır. Bu iz ne denli silik olursa olsun katili bulacaktır. Böylece işadamlarından güzel dullara, polis notlarından konsolosluk kayıtlarına, kırdaki yollardan kentlerin sokaklarına uzanan bir soruşturma evresi başlar. Ama nereye giderse gitsin Duffy’nin burnuna pis kokular gelmektedir… Flaubert’in Madam Bovary’sinin kahramanından esintiler taşıyan Emma karakteriyle (ikisinin de adları aynıdır) polisiyeyi gerçek bir edebi eser düzeyine yükselten bir roman… “Adrian McKinty’nin bugüne dek yazdığı en mükemmel eser… Hızlı temposuyla soluk soluğa okunuyor.” Mail on Sunday  
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://sizekitap.com/kitaplar/edebiyat/sokakta-siren-sesleri/
0 notes
radyobalfm · 5 years ago
Text
Seri Muhakeme’de ‘jet’ yargılamalar
Seri Muhakeme’de ‘jet’ yargılamalar
Büroda, 14 cürümde seri yargılama yapılıyor. Savcı tarafından soruşturma evresi ahir kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmezse, seri muhakeme tarzının uygulanması şüpheliye teklif ediliyor. Şüphelinin müdafi huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde savcı tarafından belirlenen bir günde bu adap uygulanıyor. Savcı, kuşkulu hakkında cezanın alt ve üst haddi arasında tespit edeceği…
View On WordPress
0 notes
avukathalilbakirci · 5 years ago
Text
İstanbul Ceza Avukatı
CİNSEL TACİZ SUÇU
Cinsel taciz suçu Türk Ceza Kanun’unda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar kategorisinde düzenlenmiştir.
Suçun Cezası:
Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
 Cinsel Taciz Suçunda Şikâyet
Cinsel taciz suçu şikâyete bağlı suçlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle failin bu suçtan dolayı şikâyet edilmesi halinde kişi hakkında cezaya hükmolunacaktır.
 Cinsel Taciz Suçunun Nitelikli Halleri
Suçun;
Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,  
 Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
Teşhir suretiyle işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
 İstanbul Ceza Avukatı:
İstanbul Ceza Avukatı olarak, internet sitemizden Avukat İletişim kısmından bize ulaşabilirsiniz.
 İLGİLİ YARGITAY KARARI:
14. Ceza Dairesi       
2018/5109 E.  ,  
2018/7822 K.
"İçtihat Metni" Cinsel taciz, tehdit ve hakaret suçlarından şüpheliler ... ile ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17.01.2018 günlü 2016/13995 soruşturma, 2018/308 Esas, 2018/261 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı Kanunun 174. maddesi gereğince iadesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.02.2018 günlü, 2018/85 sayılı iddianame değerlendirme kararına yönelik itirazın kabulüne ilişkin Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.02.2018 tarihli, 2018/245 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi. Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 15.12.2017 gün ve 2017/19261 Esas, 2017/28180 Karar sayılı ilamında da, "...5271 sayılı CMK'nın 38/A maddesi ve Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin UYAP’ın kullanılmasına ilişkin 5, 108, 119 ve 140. maddeleri değerlendirilerek yapılan incelemede, CMK'nın 174/1. maddesinde öngörülen onbeş günlük kanuni süreden sonra iddianamenin .. tarihinde iade edildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, CMK'nın 174. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş günlük süre sonunda iade edilmeyen iddianamenin kabul edilmiş sayılacağı gözetilmeden..." şeklinde yer alan açıklamalar ile; 5271 sayılı CMK'nın elektronik işlemler başlıklı 38/A maddesinde yer alan, "(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.   (2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.   (3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.   (4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.  (5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir. (9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.  (11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir" şeklindeki, 5271 sayılı Kanununun 174. maddesinde yer alan, "(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;  a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,  c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir. (2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.  (3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. (4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.  (5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir." şeklindeki düzenlemeler karşısında, Somut olayda, Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu iddianamenin 17/01/2018 tarihinde düzenlenerek mahkemesine tevdi edilmesi sonrası iddianamenin ilgili mahkeme hakimi tarafından fiziki olarak 24.01.2018 tarihinde kayıt işleminin yapıldığı, dosya içerisinde bulunan safahat kaydından da anlaşılacağı üzere, mahkemece kanuni süre geçmeden elektronik ortamda imza ve onay işlemleri yapılarak iddianamenin 08.02.2018 tarihinde Düzce Cumhuriyet Başsavcılığına iade edildiği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 08.05.2018 günlü, 94660652-105-81-3966-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma yazısına atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenerek gereği düşünüldü: Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.02.2018 tarihli, 2018/245 Değişik İş sayılı Kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 27.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. 
0 notes
kitapindiroku · 7 years ago
Text
THEMIS Ceza Muhakemesi Hukuku Kitabı pdf indir pdf indir
THEMIS Ceza Muhakemesi Hukuku Ceza muhakemesinin amacı, suç işlendiği yönündeki şüphenin; insan onuruna saygı, adil yargılanma ve suçsuzluk karinesi ilkeleri gözetilerek öncelikle maddi sorun ve ardından da hukuksal sorun çözülerek yenilmesidir. Bu kitap, ceza muhakemesi hukukunu kuramsal ve uygulamasal açıdan irdeleyerek özlü olarak sunmayı hedeflemektedir. Bu baskıda kitap baştan sona gözden geçirilerek NOTLAR, KARŞILAŞTIRMALAR, UYGULAMA NOTLARI VE EK BİLGİLER ile tamamen yenilenmiştir.   Kitaptaki konuların ana başlıkları:   1. KISIM: GİRİŞ 1. Bölüm: Ceza Muhakemesinin Ana Yapısı 2. Bölüm: Ceza Muhakemesinin Temel İlkeleri 3. Bölüm: Ceza Mahkemelerinin Yargılama Yetkisi 4. Bölüm: Ceza Muhakemesinin Konusu 5. Bölüm: Ceza Muhakemesi Koşulları (= Şartları) 6. Bölüm: Ceza Muhakemesi İşlemleri ve Süreler     2. KISIM: CEZA MUHAKEMESİNİN ÖZNELERİ (= SÜJELERİ)   1. Bölüm: Muhakeme Makamları 2. Bölüm: Diğer Özneler (= Süjeler)     3. KISIM: CEZA MUHAKEMESİNDE İSPAT   1. Bölüm: İspat Kavramı ve Araçları 2. Bölüm: Kanıtlara Ulaşma ve Onları İnceleme 3. Bölüm: Kanıt Yasakları   4. KISIM: KORUMA TEDBİRLERİ   1. Bölüm: Giriş 2. Bölüm: Yakalama, Durdurma ve Gözaltına Alma 3. Bölüm: Tutuklama 4. Bölüm: Arama 5. Bölüm: Elkoyma ve Alıkoyma 6. Bölüm: İletişimin Denetlenmesi 7. Bölüm: Diğer Koruma Tedbirleri   5. KISIM: CEZA MUHAKEMESİNİN EVRELERİ   1. Bölüm: Soruşturma Evresi 2. Bölüm: Kovuşturma Evresi   6. KISIM: YASA YOLLARI 1. Bölüm: Giriş 2. Bölüm: Olağan Yasa Yolları 3. Bölüm: Olağanüstü Yasa Yolları     7. KISIM: MUHAKEME GİDERLERİ 1. Bölüm: Giriş     8.KISIM: ÖZEL MUHAKEME USULLERİ   1. Bölüm: Kişiler Hakkında Özel Muhakeme Usulleri 2. Bölüm: Diğer Özel Muhakeme Usulleri    
THEMIS Ceza Muhakemesi Hukuku Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
seslimeram · 7 years ago
Text
Bariz Bir Çürütme, Bariz Bir Tükeniş ve Kırım Ülkesi Midir Yeni!
Tumblr media
Karanlığın simyası artık gelişigüzel değil her evresi hesaplanarak kurulan bir düzenekle sağlama alınmaktadır. Karanlığın, yolu ve yönteminin bunca sabık bir tahayyülle iş bu yerdeki yönelimi ve kurgusu artık dehşetin bileşkesidir. Hayatlara onarılamayacak yaralar açmak hala, muktedirin izini sürdüğü bir meseldir. Yıkımı peyderpey kılmak gayretinde olunan yegane edimdir. Kuşku, yıldırı, korku, biteviye nefret ve linç edimlerinin toparlanıp güncellenmesiyle ol simya keskin bir faza kavuşturulur. O korku simyasının artık düzeltilemez bir ülke için açık bir temeli sağlam atılır. Bu ülkede yaşamın bir karşılığı artık konulmayandır.
Savaşın yıkımını ve yok ediciliğinin yanında bir de hayatın çürütülmesi çabasına düşülendir. Cerahat artık bir uçtan bir uca sürekli yeniden imal olunandır. Karanlığın simyası genel geçer değil kalıcı olarak tüm fecaatlerin yolunda yürünmesiyle sağlama alınmaktadır. Bay E’nin iktidarında hep yaygınlaştırılan, bütünlüklü bir cürüm hemhal menzildir. Her günü apayrı karanlıklara çıkartılan bir düzlemin yarattığı yeni ülkedir mesele. On altı yıllık iktidar dönüp dolaşıp tüm o geçmişle hemhaldir bir kez daha. Hep daha ağır fecaatlerin güncel kılındığı yerde cürümler de olağan addedilendir karanlık sahiden aydınlıkmış gibi sunulandır. Erk, muktedir, iktidarın açık ve kesin doğrusu cürümlerin bağında koşulan bir menzildir. Hakikat bunca kesindir. Hakikat cürüm hemhal bir menzilin güncelliğidir. Artık başlangıçtaki acemilik yoktur.
Biyopolitik suç, cürüm ve yıkım üçlüsüne sonuna kadar sahip çıkan bir akıl vardır. Artık dediğim dedik çaldığım düdük, astığım astık kestiğim kestik bir muktedir oyuncu vardır sahnede. Karanlığın simyasını bunca ağır kılan bu deneyimdir. Güçten zehirlenmiş muktedir olmuş iktidar ve Bay E için hayat bir ülke denilen yerde çok rahat derdest edilebilendir. Hayat hakkı lalettayin bir devlet imgesinden yayılan dehşetle zehirlenmektedir, sonu hep tükenişe çıkartılandır. Eksik, gedik olmaksızın doğrudan var edilen, bir denge değil bariz bir çürütme, bariz bir tükeniş ve kırım ülkesidir. Bu mudur yeni!
Cizir, Silopiya, Colemerg, Gever, Farqin ve Sûr’daki abluka güncesinde yapılan yıkım, yaratılan dehşetin artık sınır dışına taşırıldığı bir menzil midir yeni ve yepyeni ülke! Cürüm hemhal aklın var ettiği her fecaat bir başka yıkımı beraberinde var ederken karanlığın simyası sabit olunandır o dün gibi, bu mudur yeni? Yerli ve milli takısında birleştirilen, sunulan faşizan bir çizginin dışında kalan herkes için ayrı bir yıkım vaadini eksik gedik olmaksızın güncelleyen menzilin yeniliği cümlenin bittiği noktaya kadardır.
Amed’deki 26 Ekim 2015 tarihinde Işid’in hücre evine yönelik operasyonda 2 kolluk personeli öldürülür. Olaya ilişkin Işid’in Diyabekir Emiri olduğu ileri sürülen N.T.’nin de bulunduğu on sekiz kişi hakkında dava açılır. 2017 yılı Ekim ayında ise davada tutuklu sanık bırakılmaz. Savcılık N.T. adlı şahsın tahliyesine itiraz edince tekrar tutuklanan, N.T. mahkeme tarafından yeniden özgür kılınır. Savcılık üç sene sonra şimdi hepsi serbest bırakılan sanıklar için on beşer yıldan yirmi yedi yıla kadar hapis cezası ister.
“Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, gazetecilerin, avukatların, insan hakları savunucularının gözaltına alındığı ve tutuklandığı bugünlerde IŞİD emiri olduğu iddia edilen N.T ve IŞİD sanıkların tutuksuz yargılanmasını Cumhuriyet Gazetesine değerlendiren Diyarbakır Barosu eski başkanlarından avukat Mehmet Emin Aktar, “Bu olayda, tutuksuz yargılama kararı veren bu mahkemelerin başka dosyalarda aynı gerekçeyi gözardı ederek tutukluluğun sürmesine karar verdiğini görüyoruz. Böylece uzun süreli tutuklulukla süren yargılamalar ortaya çıkıyor. Milletvekili yargılamaları göre, gazeteciler gibi, hak savunucuları gibi. Nitekim milletvekili yargılamalarında, IŞİD emirini tahliye eden aynı mahkemenin, milletvekilinin tutuklu yargılanmasına karar verdiğini ve tahliye talebini reddettiğini görüyoruz. Mahkeme tutumunu mevcut iktidara tehdit veya karşıtlık ya da onun açısından yorumluyor. Bu bakımdan dikkat çeken bir çifte standart ortaya çıkıyor. Ayrıca mahkemenin tarafsızlığı açısından da kuşku doğuruyor” diye konuşur.”
Colemerg’de dört sivilin ölümüne neden olan kolluk personeli İ.M. disiplin soruşturması yürüten kurula gönderdiği savunmasında şu bahisleri paylaşır. “Sanık polis İ.M., tutuklu yargılandığı dönemde bulunduğu Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nden 29 Mayıs 2017’de hakkında disiplin soruşturması yürüten İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu Başkanlığı'na 6 sayfalık yazılı savunma gönderir. Hakkında daha önce başlatılan adli ve idari soruşturmada kapsamında verdiği ifadeleri tekrar eden İ.M., araçtaki silahın kontrolünün istem dışı bir şekilde ateş alması sonucu olayın meydana geldiğini iddia etti.”
“İ.M., İçişleri Bakanlığı’nın olaya ilişkin yapmış olduğu idari tahkikat sonucunda 24 Nisan 2017 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verdiğini iddia etti. Üzerine atılı suçun “Taksirli suçlar” kapsamında olduğunu ve halen yargılamanın devam ettiğini belirten İ.M., devamında şunları yazar: “Kaldı ki yapılan adli yargılama ve idari soruşturmada üzerime atılı bulunan suç memuriyetin şerefini ve onurunu zedeleyecek suçlardan olmayıp yüz kızartıcı bir suç değildir. Bu sebeple hakkımda yürütülen adli soruşturma akabinde başlatılan idari soruşturmanın hakkımda herhangi bir karar verilmemesini, adli soruşturmadan ve kovuşturmadan çıkacak sonuca göre hakkımda bir karar verilmesini istiyorum. Tahliye edildikten sonra başka bir yere görevlendirmem yapılmasını, şayet mümkün değilse; yargılama tamamlanana kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 130. Maddesindeki açığa alma hükümlerinin uygulanmasını talep ediyorum” der.
Karanlığın simyası anbean yapılandırılan cerahatli tahakküm eylemleriyle açık ve aleni gerçekleştirilen tehditlerin birer ikişer suçların güncellendiği bir güzergah haliyle bu sahada var edilendir, bitti mi örnekler, bitmez, bitirilmez. Bilgi Üniversitesi tarafından yapılan araştırma çarpıcı sonuçlar ortaya çıkartır. Farklı siyasi partilerin taraftarları çocuklarının bile birbirleriyle oynamasını istemez. Araştırmaya göre Olağanüstü Hal nedeniyle insanlar ülke sorunlarını kendi arkadaşlarıyla konuşmaktan dahi çekinir. Farklı grupların tek ortak noktası ise Suriye’den göç etmek zorunda kalmış insanlara karşı duyulan rahatsızlıktır. Cumhuriyet’te yer alan haberdir.
Hukukun ayaklar altına alındığı, mezalimin icraat gibi paylaştırıldığı iş bu yerde artık söz rehin kılınandır. Hayattan yana bahis açmak, “ne olacaktır bu memleketin hali” klişesine başvurmak bile alarm çaldırmaya yetmektedir. Geleceğin kaygısını şimdi var edilmiş olan anlık karaşınlık ile bunca karabasanla birlikte yaşayan menzilin suretidir araştırmada var edilen, görünür kılınan. Bir memleketin ya da ona benzeyen şu yerin her ne hale dönüştüğü ol yaşamla bağlarının durumu enikonu ortaya çıkmaktadır.
On altı ilden iki bin civarındaki insan  ve onların tahayyülleri karanlığın simyasını da bariz kılar. Sürdürülebilir bir yaşam tahayyülü yerine yerinde sayan, devletli tarafından yağmalanan, biyopolitik cenderelere alışın denilen ol sahne gerçek kılınır. Karanlığın simyası biteviye yeniden yapılandırılan fecaat etmenleriyle bariz bir kuşatma istenciyle oluşturulur. Hedef haline dönüştürülerek gözaltına alınıp, serbest bırakılan Türk Tabipler Birliği üyeleri açıklamalarda bulunur.
“Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel “TTB’yi itibarsızlaştırma çabaları, vicdanlı, uygar insanlar nezdinde üzüntü ile izlenmektedir” der. Türk Tabipler Birliğinin kurulduğu günden bu yana savaşa karşı çıktığını ve barışı savunduğu bildirilir. Cumhuriyet Gazetesi’nden Hilal Köse’nin röportajıdır. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’ya göre esas korkan iktidardır. Bu nedenle her türlü eleştiriye baskı uygular.
Tumblr media
Kaboğlu, 2019’da yapılacak seçimlere ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Hangi siyasal aidiyette, etnik kökende olurlarsa olsunlar, insanlar 2019’daki ortak tehlikeyi görmeye başlıyorlar. Sorulan sorulardan bunu çıkarıyorum. Ama kaygı da halen var. Nedir o kaygı? Sandığa giren oy ile çıkacak oy aynı olacak mı kaygısı. Bu soruyu Batman’da da, Samsun’da da sordular. OHAL devam edecek mi? Kaybetse de iktidarı verecek mi? Bu tür söylemler bizi tembelliğe, umutsuzluğa, boşvermişliğe yönlendiriyor diyorum. Onlar iktidarı bırakmamak için canhıraş çalışıyorlar, hileyi de hurdayı da kullanarak ve her türlü yolu mübah sayarak. Biz ise azınlık statümüzü kaybetmemek için rehavetimizi bozmuş değiliz.”
Umudunu asla yitirmediğini belirten Kaboğlu şunları söyler: ” Anayasa’nın değişmez dediğimiz maddesinin ifade edilmesi bile suç oluyor. 2003 yılında tezkere Meclis’ten geçmemişti. Geçmesini isteyenler, ‘10- 15 yıl sonra Mehmetçiği bölgeye sevk etmemek için topraklarımızı açalım’ diyordu. Şimdi Mehmetçik orada. Şimdi bize eleştirmeyin diyorlar. Demek ki eleştirmek lazım. Eleştiriden korkmamak lazım. Esas tehlike Anayasa’nın bir maddesini, tırnak içerisinde bile sosyal medyada paylaşımın tehlikeli olduğu hissini insanlara vermektir. Bu durum, “Toplumu korkuttum dize getirdim” diye bir rahatlık verebilir yöneticilere, bence esas korkan onlardır. Koltuk korkusudur.”
“Toplumu, ülkeyi kuran kişinin ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ sözünü paylaşmaktan korkmaya kadar vardırmışsa bu yönetimin gücü sadece fiili bir güçtür. Hukukla ilgisi yoktur. Tarihte çok gördük. En güçlü yönetimler hukuki yönetimlerdir. Fiili yönetimler çok güçlü görünebilir fakat her zaman geçici olmuştur. Şu anda güç fiilidir, hukuki değildir. Bu bize umut vermeli. Türkiye demokratlarına hiçbir biçimde ayrım yapmadan, her vesileyle yurttaşlık diyorum. Eşitlik, laiklik diyorum. Bu bizi birleştiricidir. Şimdi unutalım diğerlerini, yurttaşlık kavramıyla, birleştirici, evrensel kavramlarla ilerleyelim biz kazanacağız diyorum. Ben umutluyum. Umutlu olalım.”
Bay E’nin hedefe koyduğu TTB, TBB, TMMOB gibi meslek örgütlerinin kullandıkları Türk, Türkiye gibi ibarelerin çıkartılması için yasal düzenleme adı altında girişimlere başlanır. Meslek odalarının karşı karşıya olduğu tehditleri değerlendiren oda temsilcileri, odaların ortadan kaldırılmasının yaratacağı toplumsal sorunlara dikkat çekerler. Evrensel Gazetesi’ne konuşan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri, Samet Mengüç, sağlık alanında tabip odaları dışında halkı doğrudan bilgilendirecek, denetleme görevi yapacak başka yetkili bir kurum olmadığını söyler.
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik tarafından yapılan açıklamada ise “Hedefe alınmamızın sebebi iktidarın kurmak istediği rant imparatorluğuna karşı mücadele etmemizdir der.” Bay E, bakanlar kurulu kararıyla tüm hukukçular, doktorlar kendi derneklerini kurabileceklerdir diye buyurmuştur. Yönelimin hayatları alaşağı etmek, kurumları derdest etmek ve en önemlisi de ol sıradanın sözünü savunmasının önünü her anlamda almak olduğu bir kere daha gözler önüne serilir.
Karanlığın yolu ve yönteminin mütemadiyen bir başka açıdan taarruzla biçim kazandırıldığı menzilde cerahat artık hayatımızın kuşatılmasıdır. Kesintisiz bir anlam olarak çürüme bu ülkede o karanlıkla birlikte imal edilir. Savaşın yakıcılığının, yok eden yıkımının yanında bir de çürüten ve eksilten yanının güncellemesidir hakikatimiz kılınmaya çalışılan iş bu menzilde tek güncellenen. Karanlığın nefretle söylemiyle ve aralıksı kin güdülerek bu ülke denilen sahada varlığı muhafaza altına alınmaktadır.
Evrensel değerlerin gözardı edildiği bir garip zamanların imalidir mesel olan. Hayat söz konusu olduğunda gerisi teferruat bilinmesi elzemken, bunun yerine mekanizmalara sahip çıkılmaktadır. Cerahatin, kör karanlığın ve bir o kadar da aymazlığın uluorta güncellenmesiyle hayat ıskartaya çıkartılır. Yapılandırılan artık bir düzlemde hayatın hiç kılınmasının gündelik halidir. Onca riyanın ortasında şu mesele bile o hali bildirmekte, karanlığın simyasını açık etmektedir.
AKP, Avrupa Birliğine yeni bir yol haritası sunar. Yazar, Ayşenur Arslan paylaşır. “Terörle mücadele kanununa, habercilik sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla dile getirilen düşüncelerin suç oluşturmayacağı hükmünü ekleyebiliriz diye buyurur.” AKP, yeni muktedir, o muktedirin Türkiye’si bütün bu karanlığın simyasında bir çukurun faunasına doğru evrilmekte, her gün bu bahisler gerçekten gerçek kılınsın diye çaba sarf edilmektedir bu mudur yeni bahsi hala yanıtsızdır iş bu ahvalde. Karanlığın, yolu ve yönteminin bunca sabık bir tahayyülle iş bu yerdeki yönelimi ve kurgusu artık dehşetin bileşkesidir. Hayatlara onarılamayacak yaralar açmak hala, muktedirin izini sürdüğü bir meseldir.
Anadolu Ajansı HDP Eş Genel Başkanı olan Pervin Buldan hakkında, geçmişte yapmış olduğu konuşmalardan dolayı "silahlı terör örgütüne üye olma" "PKK/KCK talimatıyla hareket etme" suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame hazırlandığını yazar. Evrensel Gazetesi'nde yer alan habere göre, müzisyen Kemal Dinç’in 23 Şubat’ta Karabük Üniversitesi’nde vereceği konser, sosyal medyadaki savaş karşıtı paylaşımları gerekçe gösterilerek yasaklandı. Konser için rektörlüğe dilekçe yazarak başvuranda bulunan Safranbolu Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine rektörlük, Dinç’in sosyal medyada araştırıldığı ve paylaşımlarının siyasi bulunduğu için konsere izin veremeyeceklerini söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, Tarih İncelemeleri Kulübü’nün Veli Saçılık’ın katılımıyla düzenleyeceği “Hapishanelerde Direnişin Tarihi” başlıklı panelini iptal eder. Etkinliğin iptal edilme sebebine ilişkinse herhangi bir açıklamada bulunulmaz. 9 Şubat 2018 günü yapılan operasyonda aralarında Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun da bulunduğu 7 siyasetçi günlerdir gözaltındadır. İstanbul ve Diyarbakır'da gözaltına alınan HDK Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Eş Sözcüsü Kezban Konukçu, Sol Yeşil Parti Eş Başkanları Naci Sönmez ve Eylem Tuncaeli, ESP Genel Başkan Vekili ve Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Sözcüsü Fadime Çelebi ile Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Hacer Özdemir, Pazar günü Ankara'ya getirilir. Gözaltındaki yedi siyasetçi, TEM şubede tutulur.
Karanlığın simyası hiç bu kadar aleni bir tavırla güncellenmemiştir, ezel ebet unutulmaz yara 1915’in karanlığındaki gibi bir şemanın yeniden imalidir bugün buralarda var edilmeye çalışılan. Geleceksizliği açık, aleni bir biçimde var etmek yolunda yürünendir. Cerahatin keskinliği, bunca açık cürümlerle olan teşviki mesai, her gün şu yukarıda sayılanlar gibi nicesi, nicesi ve nicesiyle bir yandan da ol Afrin kırımını güncelleme istenciyle bu ülke karanlığa demirlemektedir, kesintisiz olarak.
“Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında sabahın erken saatlerinde TEM’e bağlı polisler Silvan’ın birçok mahallesinde evlere baskın düzenlenir. Yapılan aramaların ardından hakkında gözaltı kararı bulunan ve aralarında DBP yöneticilerinin de bulunduğu en az 11 kişi gözaltına alınır. Gözaltına alınan, Mele Hüseyin Dönen, Ethem Aşuroğu, Mehmet Karakoç, Uğur Karakoç, Akkan Başaran, Ethem Eker, Yunus Emre Ergin, Osman Ezer, Eyyüp Bakıcı, Doğan Tuncer ve İbrahim Fidan’dır.” Sadece bir güne taşınan vahametin ta kendisi bile günbegün varılmak istenen ol karanlığın halini de yönünü de belirginleştirmektedir.
Karanlığın, katran karasının muhteviyatında cürümlerin bağı yeniden kurulmaktadır. Burada bir hayat emaresi kalmasın diye eldeki gücünü sonuna kadar kullanmakta olan muktedirin ol eylemi sadece hayatı yağmalamaktadır. Genel geçer değil sahiden ayrışmazımız kılınan bir yaraya daha sahip oluyoruz, meşhur seksen bir milyon insan olarak, hep birlikte. Bunca ağır yükün altında kalmak acıtmıyor mu? Soruyoruz, sahiden...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2018
Görseller – Adalet ve Yumruk... Dış Kapının Vandalı – Gerilla Sanatçı – İzins.z / Instagram
4 notes · View notes
seslimeram · 4 years ago
Text
Bu Yıkımda Bir Ülke Kalır Mı!
Tumblr media
Kötülüğün temsili günbegün var edilen eylemlerle, devletin tahayyülü olarak çıkagelen ve öne sürülenlerle bir ve birlikte bu sahayı kapsamaktadır. Yaşatılan güncelliğin, yıkımlarla ve yıkımlardan beslenerek geri dönülmeyecek kırım hal ve istencinden, eksiksiz bir yıkım ile mahvetme döngüsüne rehin edildiği açıktır. Demokrasiyi araç olarak bilenlerin varmak istedikleri nihai istikamet olarak hayata geçirdikleri her yeni evre / dönemeç bütün bütün o kötülük temsilini güncellemektedir. Bir toprak parçasında yaşamın dönüştürülmesi bir de ulu orta mahvedilmesinin rotasında ortaya çıkan her sekansa bu karanlık temsiliyetini görünür kılmaktadır. Yeni denilen ülkenin bir dün olduğu bariz bir eskimeyen geçmişinin ta kendisi kılındığına artık kanıtsız / kanıtlamaya hacet kalmaksızın hakikattir.
Baş Amirin şahsına münhasıran ortaya çıkarttığı ülke prototipinin her evresi bu tahakküm tehdit ve yıldırı üçlemesinin izinden giderken geçmiş bugünün kılınırken yeni ülke sözde bir meseledir, boş laftır! Kötülüğün güncelliğinde bir ülke ibaresi de, tanımı da yersiz ve dahi anlamsız kılınmaktadır. Bugün bu sahanın devletli eliyle var ettiği her şey bunun bir biçimde kanıtıdır. Bütün, bariz ve belirgin ve kesintisiz kılınmış devlet tahayyülü içinde, hayat yönergesi, abecesi, meramı yağmalanmaktadır. Erk, muktedir, iktidar bunun temeli, harcını karanların çatısıdır. Cerahatin güncelliği dahilinde var edilenlerin yekunu bariz bir kötülüğün abecesini var eder. Bu kadar kesin, bu kadar afaki bir halde çıkagelen, ortalıkta yapılandırılan ve devamlılığı sağlama alınan şey bir kötülük tahayyülüdür.
Biyopolitik cerahat artık dört bir yanı kuşatandır. Kabuslardan mürekkep bir zemini, yeni, doğru ve hakikaten geleceğin teminatı olarak gören baş amir zihniyetinin var ettiği her bir şey bu patetik, aşılamaz kırım güncesini tanımlar. Sağımız, solumuz önümüz ve ardımız o düşmanlaştırma, artık sınır tanımayan bir nefret tahayyülü ve ayrımcılığın rehini kılınır. Bir korku güncesinin ortasında yarına hepten eksikli bir ülkenin ulaştırılması hali arasız, fasılasız güncellenendir. Bunca vahametten bir yarın olurmuş gibi hala istikamet bildirile gelen durmak yok yola devam bu çürümenin yönünü gösterir. Kötülüğün temsili aralıksız bir biçimde var edilenlerle, devletin aklı ve tezahürü olarak çıkagelen tahayyüllerle iş bu sınırda güncelleniyor. Cerahat artık gizlenmeye gerek dahi duyulmayan bir hakikatin ta kendisidir.
Çürümenin arşı alaya yükseldiği, bir sathın enikonu kuşatılmasının artık anlık olarak bariz bir gerçeğin ta kendisi kılındığı menzilde olan / olmasına devam edilen şey bir irin halinin üstünde yükselen ülkedir. On sekiz yıllık iktidar tahayyülü, madun siyasetin kodlamalarla vakit kaybetmeksizin ulu orta açıktan eylediği her fiili hareketi, ortaya çıkarttığı her halin, nizam adına değil o madun siyasetle bir menzili içinde mahpus kılınacak bir sahaya evirip dönüştürmek adına olduğu artık açıktadır. Bunlar gizlenmeye hacet duyulmayandır. Gizli ajanda bahislerinin zamanı çoktan geçmiştir. On sekiz yıllık iktidar tahayyülü, güçten salt o güçten yaratılmış zehirlenme hali ile astığım astık, kestiğim kestik, yaptım oldu, sözünü ettim kanun kılındı hallerinin yekununda bir ülke değil çoraklaşması, çürümesi kesintisiz kılınan bir çukur ortaya çıkmaktadır. Bu mudur ülke!
Mezopotamya Ajansı’na bağlanalım: “Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı Yukarı Çilli Mahallesi’nde (Çiliya Jor) 16 Temmuz’da koyun otlatırken askerlerin açtığı ateş sonucu ağır yaralanan 15 yaşındaki Azat Bağa’nın Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’nde tedavisi sürüyor. Bağa, vurulduğu gün yaşananları Mezopotamya Ajansı’na (Dindar Karataş'a) anlattı.
Bağa, her gün olduğu gibi 16 Temmuz’da da saat 04.00 sularında koyunları ahırdan çıkardıktan sonra meraya götürdüğünü söyledi. Mahalleden 100 metre uzaklaşmadan askerlerin kendisine ateş açtığını aktaran Bağa, “Koyunları yavaş yavaş götürüyordum. Benim bulunduğum yerden çok uzaktan atlarla ‘kaçakçılar’ geçiyordu. Askerler de benim bulunduğum yere çok yakınlardı ve beni görüyorlardı. Birden zırhlı araçlardan ateş edilmeye başlanıldı. Bana değen kurşunla ben yere düştüm. Askerler beni vurduklarını ve düştüğümü çok iyi görüyorlardı. Buna rağmen arkalarına bakmadan çekip gittiler. Ben de yaramın sıcak olması nedeniyle ağrı hissetmiyordum. Yürüyerek amcamın evine gidip vurulduğumu belirttim. Amcam beni özel aracıyla Çaldıran Hastanesi’ne götürdüler. Ondan sonrasını da hatırlamıyorum” sözleriyle yaşananları anlattı.
Bağa’nın kuzeni Yunus Bağa ise,  Azad’ın babası Şefik Bağa'nın da 10 yıl önce mahallede askerlerin işkencesine maruz kaldığı ve silah dipçiklerinin darbeleri nedeniyle yüzünde kırılmalar oluştuğunu belirtti. Yaşananların kendileri için yeni bir durum olmadığını ifade eden kuzen Bağa, Azad’ın ölüme terk edildiğine dikkati çekerek, “Azad eğer ki dirençli olmasaydı orada düşer hayatını kaybederdi. Askerler sabahtan akşama kadar köyün içinde ağır silahlarıyla dolaşıyor. Ne hakları var buna? Bu gün böyle olduğuna göre yarında artık köyün içinde vurup öldürecekler. Her tarafı tutuyorlar. Sabahtan akşama kadar kurşun sesleri, korkudan evlerimizden artık çıkamıyoruz. Termal kamaralarla her gün bizi gözetliyorlar. Azad’a bunu yapanlara karşı hukuki süreci başlatacağız ve sonuna kadar da takipçisi olacağız” diye konuştu.
Bir fırsat olarak görülmüş / değerlendirilmiş olan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ol Gülenci akımın var etmek istediği ülke halini, olağanüstü hal koşullarını memleketin tek istikameti kılarak belirginleştiren bir iktidar tahayyülü ortaya çıkar. Bunlarla birlikte bir ülkenin gerçek yüzünün nasıl yurttaşına dönük, sert ve tavizsiz kılındığının ibretlik ol suretleri de karşımızdadır. Wan’ın Çaldıran ilçesinde meydana gelen bir çocuğa kastetme halinin can yakıcı bir suretidir. Ol ele geçmiş şans olarak görülenlerin sıradan hayatlara en akla gelmeyecek zalimlikleri var etmek olduğu kendiliğinden her uygulamadan bir kez daha güncellenir. Bir çocuğu kırıma tabi kılmak, düşman belleyip, ateş açıp ardında bakma ihtiyacı hissetmeden geçip giden kolluk o devletli aklının tezahürünü taşımaktadır. İnsan haklarının, cezasızlıklara yaslanarak var edilmiş temsildeki çürüyen hali bir kez daha ortadadır. Gören, duyan var mı ola?
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Van'da 27 Haziran'da göle açılan mülteci teknesinin batması sonucu kaybolan kişilerden 3'ünün daha cansız bedenine ulaşıldı. Gevaş ilçesi Altınsaç Mahallesi'nden açılan ve bir daha haber alınamayan tekne ile içindeki kişilerin cansız bedenlerin çıkarılması için Jandarma İç Güvenlik Timleri, Su Altı Arama Kurtarma (SAK), Jandarma Arama Kurtarma (JAK) ile Sahil Güvenlik ekipleri, ROW cihazlarıyla Çarpanak Adası açıklarında çalışmalarını sürdürüyor. Bu sabah yeniden başlatılan çalışmalarda 2 kişinin daha cansız bedeni bulundu. Öğleden sonra ise 3 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Böylece ulaşılan cansız beden sayısı 59'a yükseldi. Cansız bedenler, Van Büyükşehir Belediyesi cenaze araçlarıyla Van Adli Tıp Kurumuna götürüldü.
Tumblr media
Ne Olmuştu: Gevaş ilçesi Altınsaç Mahallesi'nde 27 Haziran'da tekneleriyle Van Gölü'ne açılan Sedat ve Medeni Akbaş'tan uzun süre haber alınamaması üzerine mahalle muhtarı güvenlik güçlerine kayıp ihbarında bulunmuştu.
Bunun üzerine gece görüşlü termal kameralı helikopter, İHA ve botlarla göl ile çevresinde yürütülen arama çalışmalarında tekne Çarpanak Adası açıklarında 106,5 metre derinlikte bulunmuştu. Soruşturma kapsamında aralarında tekneden yüzerek kurtulan Medeni Akbaş'ın da bulunduğu 5 kişi tutuklanmıştı.”
Bin bir medeniyet tahayyülü, misafirperverlik lafları ortalarda dolanırken, haymatlosların bu sathı mahaldeki karşılaştığı her fecaat bir kez daha kazın ayağının hiç de öyle olmadığı hakikatini bildirir. Van Gölü’nde ortaya çıkanın bu temsilin, şu ülke halinin her nasıl bariz bir biçimde sıradana karşıt kılındığını örnekler. Haymatlos misafir bilinmeyendir. Her yere eli, kolu yettiğini iddia eden bir devletin gözlerinin içine baka baka insan taciri şebekelerin varlıklarının, can alma hallerinin ortasında bir tek iyi gün yoktur artık. Toptan bir biçimde menzili yaşanmaz kılmanın idesi üstünden yürüyen, kendi yurdunu bırakarak bir umuttur diye çıka geldikleri Türkiye’de can vermelerinin utanç vesikasıdır hepimizin payına düşen.
Haymatlos, güvensiz, geleceksiz, bir şimdisiz bırakılan insanlar için eldeki tüm umutların çürümeye sevk olunduğu bir sahadır burası. Bir istikamette yaşam hakkının gözetilmediği bütün o çeteleşmiş aksamlara / ögelere yollar açıla saçılan en sonunda yurttaşlar için bariz bir işkence hane kılınanın, haymatloslar, kafa kağıtsızlar, geçip gitmekten gayrısını talep etmeyenler boğularak can verirler, yollarda kırıma uğrarlar, telef edilenlerin can oldukları göz ardı olunur. Böyle bir halle, bu kadar yalın bir çürüme içerisinde tek bir an olsun iyi, tek bir gün olsun güzelin var edilemeyecek olmasının ağırlığı hepimizin payına düşürülen hakikattir. Kötülüğün temsilinin bunca açıktan var edilmiş suretlerine karşı insan hakları konusunda her gün daha da gerileyen bir yurdun hakikatine dair Ayşen Şahin’in yazısı bir bağlaç olsun, aktaralım:
“Türkiye, Cenevre Sözleşmesi’ne 1961’te coğrafi çekince ile taraf olmuştur.
Sözleşmenin imzalandığı günden bu yana Avrupa’dan iltica talebi ile gelen ve vatandaşlık alabilen sayıları 80’i bulmayan insan dışında hiç kimse T.C. kimliğine sahip olmamıştır. Ne olacaklarını bilmeden ceplerinde geçici koruma belgesi denilen bir kağıt çıktısı ile bekleyenlerin hiçbiri de Avrupa’dan gelmiyor.
27 Haziran’da kaybolan tekne Van Gölü’nün dibinde bulundu. Hâlâ cesetler çıkarılmaya devam ediyor. Gazetelerde sayılar güncelleniyor sanki gölün 106 metre derininden biri bile sağ çıkabilirmiş gibi.
Adlarını bilmeyeceğiz, belki de bir kod verdiler morgda.
Geride bıraktıkları insanlar belki haber alacaklar belki de bir ömür haber bekleyecekler.
Geniş Zaman demiştim köşenin adına ama dar zamana düştü iyice dünya. Fiilin geniş zamanda çekimini düşündüm sonra.
İleride bir gün dönüp bakan olursa bu yazıya, adlarıyla olmasa da en azından Van Gölü’nde batan tekne olarak hatırlansın, zamana yayılsın istedim. Unutulmasın.
Dağdaki ceylan, kayalıklardaki yaban keçisi ve gölün dibindeki onlarca insan, hepsi can.”
Yeni Yaşam Gazetesi’nden aktaralım: “Suruç Aileleri İnisiyatifi, katliamın 5’inci yılında, “Düşlerimizin izinde aynı kararlılıkla yürüyoruz” şiarıyla başlattığı oyuncak kampanyası kapsamında Türkiye’nin dört bir yanından topladıkları oyuncakları, Ankara Dikmen’de bulunan iki mülteci yerleşim alanında yaşayan çocuklara ulaştırdı.
İzmir’den Van’a kadar birçok kentten 17 Temmuz’a kadar Ankara’ya gönderilen oyuncakları mülteci çocuklar için paketleyen Suruç Aileleri İnisiyatifi ve SGDF üyeleri, oyuncakları dağıtmak üzere Dikmen’de iki mülteci yaşam alanını ziyaret etti. Toplanan oyuncaklar arasında ayrıca Kandıra Hapishanesi’nden siyasi tutukluların el emeği ile ördüğü bebekler de vardı. Mülteci yaşam alanlarına daha önceden ziyaret gerçekleştiren Suruç Aileleri İnisiyatifi, oyuncakları dağıtmadan önce aileler ve çocuklarla sohbet etti, hikâyelerini dinledi.
Ziyarette konuşan katliamdan yaralı olarak kurtulan Suruç Aileleri İnisiyatifi Üyesi Cansu Yumuşak, başlattıkları kampanyayı Dikmen’de bir mülteci mahallesinde sonlandırdıklarını belirterek, “Düş yolcularımız da kendi imkânlarıyla edindikleri oyuncakları çocuklarla paylaşmak istemişlerdi, ama buna engel oldular. Biz onların anılarını, her yıl olduğu gibi 5’inci yılında da sırtlanacağız diye söz vermiştik. Çocuklar ülkelerinde kalamadılar, çok büyük bir yokluk ve yoksulluk içerisinde burada yaşamak zorunda kaldılar. Biz de bütün toplayabildiğimiz oyuncakları, Suruç’un yıl dönümünde onlar anısına çocuklarla burada paylaşıyoruz” dedi.
Yumuşak, ailelere ve çocuklara yaptığı konuşmada, “Benim çok sevdiğim arkadaşlarım vardı. Bu arkadaşlarım siz daha Suriye’deyken sizin yanınıza gelip çocuklara oyuncak getirmek istiyorlardı. Bundan tam 5 yıl önce buradan yola çıktılar, size doğru geliyorlardı. Ama yolda kötü bir şey oldu ve o arkadaşlarımızın bazıları yaralandı, bazıları hayatlarını kaybetti. Ama biz onların sizinle, bir sürü çocukla oyuncak paylaşmak istediğini hiç unutmadık. Onların paylaşmak istediği oyuncakları size getirdik ve sizlerle bu oyuncakları arkadaşlarımızın anısına paylaşmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Her iki mülteci yaşam alanında da yapılan sohbetler ve konuşmaların ardından, çocuklarla el ele tutuşup yuvarlak halka şeklinde oyun kuruldu. Bu çember üzerinden ilerleyen çocuklara oyuncaklar dağıtılarak, paketler hep birlikte açıldı. Kampanya aracılığıyla Dikmen’de iki mülteci yerleşim alanında yaşayan 2-16 yaş arasında onlarca mülteci çocukla oyuncaklar paylaşıldı.”
“Koray Çapoğlu,Cebrail Günebakan, Hatice Ezgi Sadet, Uğur Özkan, Narthan Kılıç, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Ferdane Kılıç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Aydan Ezgi Salcı, Ali Rıza Aslan, Nazlı Akyürek, Serhat Devrim, Ece Dinç, Emrullah Hamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu, Büşra Mete, Dilek Bozkurt, Duygu Tuna” Otuz üç insan. Otuz üç ayrı hikaye, hepsinin ortak kıldığı bir müşterek tahayyül için hareket ederken, beş koca yıl önce canları çalınan otuz üç insan. Bir menzildeki adaletsizlik halinin, ırak değil yakın zamanlardaki can yakıcı örneklerinden birisinde katledilmiş otuz üç insan. Unutulmasın diye ses veren bir avuç hayattaki, artakalan ve aileleri...
Kötülüğün temsili günbegün yeniden ve yeniden var edilen eylemlerle birlikte bu sınırın dört bir yanında güncelleniyor. İnsanlık meselinde her dem sınıfta kalmaya hazır ve nazır olunan devletli katının sıradan insanlara reva gördükleriyle bir uzamın çürümesi kesintisiz hakikat kılınıyor. Her yerde her an ortaya çıkartılanlarla birlikte bir Türkiye imgesi ortaya seriliyor. Buradan ötesi olmadığı denilen her ne varsa fecaat adına, kötülük gailesiyle bir ve birlikte güncelleniyor. Bu kadar afaki çürümenin, bunca açık kötülüğün ötelemeye hiç gerek duymadan var edilenin ortasında hayat her ne hale konulmuştur! Kötülüğün temsili değil hakiki yıkımında bir ülke kalır mı? Hiçbir ihtimal var mı...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Fal/Wall - Marietta VARGA – Behance
0 notes
seslimeram · 7 years ago
Text
Vahşet
Tumblr media
Vahşetin aralıksız eylemlerle güncellene geldiği bir uzamda, o ‘hayatın’ yahut da ondan geriye kalanın her ne hallere koyulduğuna enikonu tanıklık ediyoruz. Günbegün çürümenin yeni evrelerini arşınlıyoruz. Memleketin idareten değil, dosdoğru tam gaz durmak yok yola devam vecizi ile gittiği, yönlendirildiği istikametin bir başka kırım olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz ve bunu yazıp duruyoruz. Bildiğimiz, bildiğimizi varsaydığımız güncellik tastamam bata çıka bu mahvetme retoriğine haizdir. Vahşetin günbegün ardışık eylem olarak çıkartıldığı yerde hayat hiçleştirilendir.
Bir memleket değil bir çukuru ta kendisidir aleni imal olunan. Yarayı çoğaltan, insani olanı unutturan cürümlere rehin kılan, bilen / bildiren bir menzildir iş mesele. Tahayyül olunan bugün bir hakikatin ta kendisidir artık. Bir rivayet diye anılanlar bugünün gerçekliğidir yegane gerçeğidir. Bir kırım döngüsü mütemadiyen güncellenirken, zulüm, riya, yalan, yağma ve talan gündelikleştirilir. Vahşetin aralıksız olarak güncellendiği yerde; hayattan geriye kalan çürüten bir nesnelliktir. Çürümenin evrelerinin güncellendiği bir sahnelemedir mesele.
Bir yer bir yurt değildir artık burası, doğrudan yok eden, buna çaba sarf eden mekanizmaların toplamı olan bir karanlık döngüdür. Bir sanat eseri değil, yaşamın ortasında var edilen çürüme eksenli, çürütme gayretinin sonucudur ol nesnelleştirilmiş olan. Hayat bu sınırlarda vahşetle, zulüm ve kötülükle beraber boğulandır. Devletlinin ve onun kodlayıp var ettiği, ilanen duyurduğu millet denilen zevata, yeni kasta bu ülke sıradan olanın hayatında derin karanlıkların terk edildiği bir sahne olarak güncellenir. Cürümler sayesinde hayatımız yerele yeksan olunandır. Vahşet bütün bu cürüm hemhal menzilin yurttaşına taahhüt ettiği tekil ve doğrudan eşit olarak paylaştırdığı bir edimdir.
Hayatlarımız muktedirin iki dudağı arasında yerle bir edilmeye hazır ve nazır terk olunandır. Sözün yıkıma dönüştüğü menzil güncellenendir. Sözün cürme rehineliği bu her yeri kuşatan karanlığın da başlangıç noktasıdır. Hayat sahiden değersiz kılınandır. Bir tek bu bahis bildirilendir artık. Çürümenin biyopolitik ol teamülden çıkıp yaşamın orta yerindeki varlığıdır mesele. Vahşet bütün bu kırım / kıtal, yıkım hamlelerine hamilikle güncellenendir. Vahşet sesi ve sözü yağmalamaktan, sağa ve sola gözdağı vermeyi her gün yeniden var ederek yapılandır.
Vahşet artık zıvanadan çıkmış bir iktidar istenci için, her günü bir başka kapana dönüştürmeyi düşünerek, bunu icra ederek söz konusu edilendir. 300 günden fazladır Ankara’nın ortasındaki Yüksel Caddesi’nde direnen emekçilerin haklarını gasp etmeye devam diyerek çıkagelendir ol vahşet. Bu direnişin iki yüzü çoktan geçmiş olan güncesini açlık grevi ile geçiren, hayatta var olabilmek için direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya yapılanlarla bariz kılınandır işte o vahşet. Aralıksız yazabildiğimiz kadarıyla ortada icra edilen bir linç iklimidir.
Sadece işlerini geri istedikleri için denilmedik bırakılmayan iki insan için en son Güneş adlı paçavrada birkaç satırlık bir haber yayınlanır. Halkın Hukuk Bürosu’nun basılması, on dört avukatın tutsaklığı henüz çok yeniyken, bir itirafçının bildirdiklerini yazar, paçavra. Senaryoyu devletlinin kolluk kuvveti tarafından yazılmış, daha önce İçişleri bakanlığı sponsorluğunda yayınlanan kitap gibi ipsiz, sapsız bolca sallamalı cümlelerle, kanıt yaratma gayretinin bir başka evresi yeniden bu ülkede var edilir, tam da budur vahşet.
İtirafçı’ya yapılmış olan göndermeyle yazılan metinde; Nuriye Gülmen eğitimci değil bombacı çıktı. DHKP-C'nin itirafçı teröristi B.E. “Berkin Elvan eylemleri için birlikte bomba yaptık. Nuriye, hapisten çıktıktan sonra İstanbul'a geldi ve Gençlik Federasyonu'nda o dönemki sorumlu olan Şafak Yayla ile görüştü. Savcı Kiraz’ı şehit eden DHKP-C’nin yöneticilerine de bilgi gönderdi” dedi. Bu kadarı kafidir, zaten olmakta ve olması için çabalanılan kamuoyunu etki altına almak, olan biten yıkımı gözardı ettirmek için en olmadık bahislerin ileri sürülmesidir vahşet. Devlet için Nuriye Gülmen ve Semih Özakça çoktan kayıttan düşülmüştür.
Bunca zamanda, haklılıkları için binlerce örnek, kefalet, tanıklık ve yaşanmışlık paylaşan insanların canlarına kasıt bu değilse vahşet denilen şey tam olarak bu bahisler değilse her nedir? Akşam paçavrasının başladığını Güneş adlı aynısının mavisi devam ettirir. Veli Saçılık yazar; “Fethullahçı polisler kendi gömdükleri silahları buluyordu. Bunlar “bomba yaptı” diyor ama bomba nereye atıldı onu bile söylemiyorlar.” Polis bültenine evrilen medyanın, ana akımın meydanında gazeteci kalmadığından buna itiraz edecek kimse olmadığı için bu bahis birkaç gün memlekette tartışılır. Bu kadarcık mesel bile vahşetin nasıl bir uzamı imlediğini, nasıl bir çabayla bu işlerin çevrildiğini işlemektedir.
Memleketteki gazetecilerin durumu ise şu aşağıdadır. Özgür Gazeteciler İnsiyatifi’nin (ÖGİ) raporuna göre Eylül ayında 3 gazeteci gözaltına alındı, iki gazeteci tutuklandı, dört gazeteci serbest bırakıldı elli üç gazeteci yargılandı. 176 gazeteci ise cezaevinde tutuklu bulunuyor. Cumhuriyet'ten Mahmut Oral'ın haberine göre, ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı dünyanın tüm tutuklu gazetecisinden daha fazla olduğunu vurgulayarak, “Tutuklu gazeteci sayısı artıkça Türkiye de hiçbir alanda iyileşme sağlanmıyor. Tersine, her alandan daha da durum vahamete doğru tam hız gidiyor” diye açıklamada bulunur.
Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ), eylül ayında basına yönelik yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla açıkladı. ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, “Türkiye’de her gün biraz daha savaşı kızıştıran ve barışı örseleyen bir iktidar hâkimdir. Savaşı benimseyen ve yaşanan savaşın da yen içinde kalmasını inatla isteyen bir iktidar oldu mu cezaevleri de gazetecinin ‘fıtratı’ olur. Bundandır eylül ayı sonu itibarı ile 176 gazeteci meslektaşımız cezaevinde en ağır hak ihlalleri altında tutulmakta” diye bildirir.
Yaralarına her gün yenilerini ekleyen, yara veremediğinin canını en olmadık şeylerle yakmaya gayret eden ol menzil bir kez daha hakikattir. Bugünün ülkesinde sözün, sesin yağmalanması salt bu iki bahsi yan yana koyduğumuzda “netleşendir”. Sokak ortasında can pazarlarının kurulduğu, işkencenin aleniyete kavuştuğu düzenin, dün ne idiyse, bugün onu katlayarak dehşeti imal ettiği yerde vahşet süreğen bir meseldir. Yıkımın rastgele var edildiği, her yanda bir kötülüğün yinelene geldiği, çürütmenin ortak istikamet kılındığı yerin meselidir tamamen vahşet.
Hayatı ucuz bir edim olarak yeniden yorumlayan biyoiktidar tahayyülünün gerçekliğidir Yeni Türkiye. O büyük vecizler, tekilliğe vurgun yorumlar, imalar, medeniyetiz biz söylemlerinin iş bu yıkım döngüsünü şu vahşet halini, o cadı avının spor ilan edildiği yeri örtbas edememektedir. Cürüm hemhal menzilde yıkım, bir olağan tahayyül olarak işlenirken onca masal artık bu kepazelikleri örtmez, örtemez. Cürüm vahşetin de temelidir.
Cürümlerin, dehşetle kotarılmış olan şiddet ayinlerinin ve daha bir dolu nefret eyleminin birlikteliği vahşi ve vahşetle bağdaşık olan hali / yeri imlemektedir. Geleceğin çalındığı noktada, türetilenlerin yekunu tastamam bu döngüyü her gün yeniden imal etmektir. Bilindik bir tezahür gibi yenide ve yenilenmiş olduğu söylenen ülkede güncellene gelen şey bu bariz dönüşümdür; çürümenin gündelikleştirilmesidir mesel. Barış İçin Akademisyenler oluşumunun ortaya bu ülkedeki kırk yıllık sorunu konuşulur kılabilmek için, Bakur Kürdistan’ındaki ablukanın en ağır olduğu kara dönemde attıkları bildirgenin karşılığı önce işlerinden edilmek, sonra topluma azılı birer terör yardakçısı ilan edilmek olur.
Gel gelelim mesel burada tükenmez, bir ilave olarak bu ‘ikilinin’ tamamlayıcısı olarak dava açılır. Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisinin altında imzası olan akademisyenler için, terör örgütü üyeliği öne sürülerek davalar konumlandırılır. Birbirini tam ve eksiksiz tamamlayacak olan döngü var edilmeye çalışılmaktadır. Bir kez suskunluk temeli atıldığında, ses çıkartanların sesleri kısıldığı fark edilebildiğinde veya öylesi zannedildiğinde, sürek avı her yeri kapsamaktadır. Barış demenin de suç addedildiği bir menzil, çocuklarımız ölmesin diyen Ayşe Çelik isimli öğretmenin akıbeti gibi tecrit ve hapisle tehdit olunmaktadır. Bütün bunlar birer vahşet değilse her neyin nesidir vahşet!
Barış için sözünü edenlerin hayatın her şeyden daha ehemmiyet gösterilmesi azami gerekli olduğunun altını çizenleri hedef almak korkulara teslim olmak reçete olunur. Ruhu hiç edip sorguyu demode bir mesel görerek ya sev ya teslim ol bahislerinden ötesini düşünmeyen, sorgulamayan, menzil güncellenendir. Vahşet bu döngünün biteviye kılındığı yerde, tek ve doğrudan imal olunan her şeydedir. Barışmak yerine kötülüğün icrasında, savaşın belagatiyle övünülen ol kör karanlık yönle, astığımız astık kestiğimiz kestik bakışı bina olunmakta ve kesintisiz kılınmaktadır. Cürüm hemhal menzilin yönü bunca bariz iş bu düş kırımıdır.
Sesini, sözünü eylemini hayattan yana kuranlara bu ülkede bir hayat hakkı kalmadığı bu vahşet döngüsü, engizisyon zamanlarının infazlarına ol 1915’ten, 1990a kadar ulaşan bir yok etme döngüsü yine yeni ve yeniden var edilendir. Yıkımın zorbalığın, zulmün ve onca kötülüğün bir duru ya da durağı bırakılmayandır. Zaman mefhumu güncellenirken kırk yıldır var edilmiş olan katran karası günce de yeniden yılmadan biçimini kazanmaktadır.
Bin yüz yirmi altı akademisyen için soruşturma açılmış olan ülkedeki yönelim birbirinden bağımsız davalarla o insanların sözlerinin üstünü ilelebet çizmektir. Barış bu ülkede bir kez daha konuşulamasın diye yapılan kepazelikler silsilesine bir eklemenin daha icrasıdır mesele. Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Görkem Doğan, Evrensel Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, haklarında soruşturma açılan akademisyenlerin bir kısmına ayrı ayrı mahkemelerde açılmış dava celpleri geldiği bilgisini verdi. “Terör örgütü propagandası” suçlamasıyla açılan davaların duruşma tarihinin de aralık ayına verildiğini belirten Doğan, suçlamaya değinir.
“Barış bildirisinin terör örgütü propagandasına sokulması mümkün değil” diyen Doğan, bildiride “Terör örgütünün şiddet eylemlerini” övücü, teşvik edici veya meşru gösteren nitelikte tek bir ifade olmadığını söyleyerek “Bu yüzden daha önce haklarında dava açılan 4 arkadaşlarımız Esra Mungan, Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya, Meral Camcı hakkındaki ‘Terör örgütü propagandası’ suçlaması TCK. 301. maddeye çevrildi” der. “Ortada bir suç olmadığını dile getiren Doğan, mahkemelerin de buna uygun karar vermesini umduğunu ifade etti.”
Tumblr media
Düzayak ortalamanın üstünde bir hayat emaresi kalmasın diye ülkede, hemen her gün yinelenen şey, bildiğiniz anlamdaki faşizan hamleler güncellenendir. Muhalif olan için istikamet bu şartlarda yaşayabilme edimidir. Katran karanlığına saplanmış olan işte bu yerde bir başka vahşet deneyimi Aysel Tuğluk’un annesi Xatun Tuğluk’un defin işlemleri sırasında yasa saldıran güruhtan üç yaratığın yargılandıkları ilk celsede serbest bırakılmaları bahsinden okunabilir. "Buraya Ermeni gömdürtmeyiz" diyerek Aysel Tuğluk'un annesi Xatun Tuğluk’un cenazesine saldıranlara layık görülen şu cezasızlık bile nasıl bir yerde olduğumuzu bildirmektedir.
Süleyman Soylu ile fotoğrafı açığa çıkan Murat Alp, avukatının müdahalesiyle fotoğraf hakkında açıklama yapmaktan vazgeçti. Saldırının yaşandığı yerin de Ermenilere ait olduğu ortaya çıkarken, şehit cenazelerinden bunaldıkları için insanların yasına saldırabilme cüretini kendilerinde bulabilenler adaletsizliğin güncellendiği menzilde bildiklerini okumaya devam ederler. Yargı olmadığı için, serbest bırakılmaları kaçınılmazdır. Hak ve hukuk tanımı artık geçersiz birer mesele olduğundan, vurup, kırıp, parçalayıp, tehdit, hakaret ve linç eylemi gerçekleştirip memleket sevdası özneli cümlelerle atıp tutarak bir de hassasiyeti sıkıştırarak ol yıkımdan kurtuluş pardon cezadan kurtulmak sahici kılınır.
Eee güzel kardeşim, şu yukarıdaki az ötemizdeki, yarın yanı başımızdaki bir yerlerde bir şekilde devam edilecek olan bu ‘vahşet’ seremonileri karşısında ne yapacaksın? Eee güzel kardeşim, ötekisinden nefret etmekten artık imtina etmeyen bir menzilde hayatın haklarını hala hatırlıyor musun? Sözcükler laf olsun diye yan yana dizilmezken, bir hizaya, tek nizama dahil edilmek istenen, şu yeni diye ambalajlanıp hepimize kaktırılmaya çalışılan vahşet çukurundan bir çıkışı arayacak mısın?
“Ya hep beraber, ya hiçbirimiz” bir slogan olmaktan öte bütün bu karanlığın yegane çıkışı için bir ilk adımken bütün saydıklarımız, şu yaşananlar karşısında sesini, sözünü, eyleme gücünü hatırlayacak mısın? Hesap soracak mısın, hatırlayacak mısın, hayat devletin, belirli bir zümrenin, onun adamları, şunun seçkinleri için rehin alınamayacak kadar sıradanın sahnesi olduğunu “idrak edecek” misin sahiden?
Biteviye bir karanlığın güncellendiği adıyla sanıyla karanlık çağın kapıları ardına kadar açık bırakılırken gidilen istikametin yol olmadığını nihayet anlıyor musun? Tutanaklarda “çakmak gazından öldü” denilen 14 yaşındaki Yiğitcan Camgöz’ün, polis tarafından darbedildikten sonra hayatını kaybettiği ortaya çıkar. Polislerin, Camgöz’ü darbettiği anların güvenlik kamerası kayıtları düşer internete. “Camgöz’ün ailesi şikayetçi olurken, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Gazeteci Sedat Sur’un haberine göre, İzmir’in Bayraklı ilçesinde, 24 Eylül günü bir kişinin ölü bulunduğunu 112 acil servise bildirildi. Olay yerine giden ekipleri 14 yaşındaki Yiğitcan Camgöz’ü, Medikal Park Hastanesi’ne kaldırdı. Hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen Camgöz hayata döndürülemedi.”
Birimizden birisinin “hayatını” bunca kolayca yağmalayabilen, dilediği sonu kendi kendine eyleyen katiller sürüsünün ittifakında, her gün bir eksilirken, her gün bir işkence tezgahı bu sınırlarda kurulurken, kurtuluşun birbirimizi duymaktan, şu acıya iki satır tweet, üç satırlık da yazı yazmaktan öte ortak olmak, hesap verilmesi için baskı kurmak olduğunu anlayabiliyor musun, ey kârî. Vahşet dibimizde, kapı eşiğimizde, evimizin ortasında yeniden yükseltilirken, güncellenen şey hayatın gasp edilmesi meselidir, her anlamda. Umursuyor musun, ey kârî...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2017
Görseller – Genesis – Özcan UZKUR – Galeri İlayda
1 note · View note
mehmetcansiz · 5 years ago
Text
CMK 250.Madde Gereğince Seri Yargılamaya Tabi Suçlar ve Seri Muhakeme Yönetmeliği
Seri muhakeme usulü  MADDE 250 – (YENİDEN DÜZENLENMİŞ MADDE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/23) (KOD 5) (KOD 4) (KOD 3) (KOD 2) (KOD 1) (1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:  a) Türk Ceza Kanununda yer alan;  1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),  2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),  3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),  4. Gürültüye neden olma (madde 183),  5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),  6. Mühür bozma (madde 203),  7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),  8. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),  9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),  suçları.  b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.  c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.  d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.  e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.  (2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir.  (3) Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi halinde bu usul uygulanır.  (4) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler.  (5) Dördüncü fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir.  (6) Bu maddeye göre belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması halinde 231 inci madde kıyasen uygulanabilir.  (7) Bu madde kapsamında yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez.  (8) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Talep yazısında;  a) Şüphelinin kimliği ve müdafii,  b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi,  c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri,  d) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,  e) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,  f) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti,  g) Üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği,  h) Belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri,  gösterilir.  (9) Mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet başsavcılığına gönderir. Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmeyen şüpheli, bu usulden vazgeçmiş sayılır.  (10) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hallerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.  (11) Suçun iştirak halinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi halinde seri muhakeme usulü uygulanmaz.  (12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hallerinde uygulanmaz.  (13) Resmi mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması halinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz.  (14) Dokuzuncu fıkra kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilir.  (15) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliği  Kurum: Adalet Bakanlığı Kabul Tarihi: 31.12.2019 RGT: 31.12.2019 RG NO: 30995 (4. Mükerrer) BİRİNCİ BÖLÜM: Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç-MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ceza muhakemesinde seri muhakeme usulünün uygulanmasına dair usul ve esasları belirlemektir. Kapsam-MADDE 2 - (1) Bu Yönetmelik hükümleri, seri muhakeme usulünün uygulama alanını, usule ilişkin düzenlemeleri, usulün teklifini, yaptırımları belirleme usulünü, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen talepnamede yer alacak hususları, mahkemece talepnamenin değerlendirilmesini, talep üzerine verilecek kararlar ile bu kararlara ilişkin itiraz usulünü ve uygulamaya dair diğer hususları kapsar. Dayanak-MADDE 3 - (1) Bu Yönetmelik, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar-MADDE 4 - (1) Bu Yönetmelikte yer alan; a) Kanun: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununu, b) Mahkeme: Yetkili asliye ceza mahkemesini, c) Seri Muhakeme Usulü: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinde düzenlenen muhakeme usulünü, ç) Talepname: Seri muhakeme usulünde Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye sunulan talep yazısını,ifade eder İKİNCİ BÖLÜM: Seri Muhakeme Usulüne İlişkin Genel Hükümler Temel ilkeler MADDE 5 - (1) Önödeme ve uzlaştırma kapsamındaki suçlar seri muhakeme usulüne tabi değildir. (2) Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında sayılan suçlarda kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmesi üzerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulünün uygulanması zorunludur. (3) Seri muhakeme usulü, şüphelinin müdafi huzurunda özgür iradesi ile bu usulün uygulanmasını kabul etmesi hâlinde gerçekleştirilir. (4) Şüpheli mahkeme tarafından hüküm kuruluncaya kadar seri muhakeme usulünün uygulanmasına yönelik iradesinden vazgeçebilir. (5) Şüpheli meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa veya engelli ise Kanunun 202 nci maddesi hükmü uygulanır. (6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz (7) Seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla şüpheli hakkında zorla getirme kararı verilemez ve yakalama emri düzenlenemez. (8) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya mahkemece soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyanın Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.  (9) Seri muhakeme usulü sonucunda yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez (10) Seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan suçlarda bu usul uygulanmaksızın düzenlenen iddianame Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir (11) Şüpheli, iddianamenin düzenlenmesine kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını talep edebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulü uygulanır. Seri muhakeme usulü kapsamındaki suçlar MADDE 6 - (1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır a) Türk Ceza Kanununda yer alan; 1) Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra), 2) Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170) 3) Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra), 4) Gürültüye neden olma (madde 183), 5) Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra), 6) Mühür bozma (madde 203),  7) Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206), 8) Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra), 9) Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),suçları b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar. c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç. ç) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç. d) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç. Seri muhakeme usulünün uygulanmayacağı hâller MADDE 7 - (1) Suç, seri muhakeme usulü kapsamında olsa bile Türk Ceza Kanununda yer alan; yaş küçüklüğü (madde 31), akıl hastalığı (madde 32) veya sağır ve dilsizlik (madde 33) hâllerinde bu usul uygulanmaz. (2) Seri muhakeme usulü kapsamındaki suçun, iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi veya birinci fıkra kapsamındaki kişilerle birlikte işlenmesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Seri Muhakeme Usulünün Uygulanması Delillerin toplanması MADDE 8 - (1) Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne tâbi bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Soruşturma konusu suçun seri muhakeme usulüne tâbi olması Cumhuriyet savcısının maddi gerçeği araştırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. (2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir. (3) Yapılan soruşturma neticesinde kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkanının bulunmaması hâllerinde Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. (4) Kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmesi üzerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulü uygulanır. Seri muhakeme usulüne davet MADDE 9 - (1) Cumhuriyet savcısı şüpheliyi seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla en kısa sürede davet eder. Davet; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim araçlarından yararlanmak suretiyle de yapılabilir. (2) Şüphelinin mazeretsiz olarak davete icabet etmemesi, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmaması veya yurt dışında olması ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından bu durum tutanağa bağlanır ve soruşturmaya genel hükümlere göre devam edilir. Seri muhakeme usulünün teklifi MADDE 10 - (1) Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmeden önce şüpheliyi bu usul hakkında bilgilendirir. Bilgilendirme; a) İsnat edilen eylem, eylemin oluşturduğu suç ile bu suçun seri muhakeme usulü kapsamına girdiği, b) Kamu davasının açılması için yeterli şüphenin bulunduğu, c) Özgür iradesiyle ve müdafi huzurunda kabul ettiği takdirde bu usulün uygulanacağı ve belirlenecek temel cezanın yarı oranında indirileceği, ç) Cumhuriyet savcısı tarafından teklif edilen yaptırım hakkında talep doğrultusunda mahkemenin hüküm kuracağı, bu hükme karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği, d) Teklifin kabulünün ancak müdafi huzurunda gerçekleştirilebileceği, seçtiği bir müdafi yoksa istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirileceği, e) Mahkeme tarafından hüküm kuruluncaya kadar her aşamada seri muhakeme usulünden vazgeçebileceği, f) Mahkemece verilen hükmün adli siciline kaydedileceği, g) Bu usulün uygulanmasını kabul etmediği takdirde genel hükümlere göre hakkında iddianame düzenlenerek kamu davası açılacağı, ğ) Genel hükümlerin uygulanmasına geçilmesi halinde, seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgelerin, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamayacağı,hususlarını kapsar. (2) Seri muhakeme usulünün uygulanması Cumhuriyet savcısı tarafından şüpheliye teklif edilir; şüpheliye uygulanacak yaptırımların neler olduğu açıklanır. (3) Şüphelinin, teklifi müdafi huzurunda kabul etmesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanır. Talebi hâlinde teklifi değerlendirmesi için şüpheliye bir ayı aşmamak üzere makul bir süre verilir. Şüphelinin seçtiği bir müdafi bulunmaması halinde baro tarafından müdafi görevlendirilmesi istenilir. (4) Şüphelinin mazereti olmaksızın belirlenen süre içinde gelmemesi veya bu usulün uygulanmasını kabul etmediğini bildirmesi durumunda soruşturmaya genel hükümlere göre devam edilir. (5) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle cezayı ve/veya güvenlik tedbirini belirler. (6) Belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Kanunun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (7) Beşinci fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir. (8) Şüphelinin teklifi kabul etmesi hâlinde buna ilişkin Ek-1’de yer alan örneğe uygun seri muhakeme usulü kabul tutanağı düzenlenir. Tutanakta; şüpheliye isnat edilen eylem, şüphelinin kabul beyanı, belirlenen sonuç ceza ve/veya güvenlik tedbiri ile uygulandığı takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması, seçenek yaptırım veya hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hususlar yer alır. Kabul tutanağı Cumhuriyet savcısı ve şüpheli ile müdafi tarafından imzalanır. (9) Şüphelinin teklifi müdafi huzurunda kabul etmesi halinde şüpheli, aynı gün mahkemeye yönlendirilir. (10) Şüphelinin teklifi reddetmesi hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından buna ilişkin tutanak düzenlenerek soruşturma dosyasına eklenir. (11) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne ilişkin bilgilendirme ve teklifi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapabilir. (12) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulüne ilişkin işlemleri SEGBİS yöntemiyle yapması hâlinde Kanunun 38/A maddesine göre gerekli işlemleri yapar.   (13) Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı istinabe evrakına hazırlamış olduğu seri muhakeme usulü kabul tutanağını da ekler. İstinabe evrakının gönderildiği yer Cumhuriyet başsavcılığı bu Yönetmelikte belirtilen usule uygun olarak derhal davet işlemlerini yapar ve davete icabet eden şüpheliyi bu usul hakkında bilgilendirir. Şüphelinin müdafi huzurunda teklifi kabul etmesi halinde istinabe evrakı ekinde yer alan seri muhakeme usulü kabul tutanağı Cumhuriyet savcısı, şüpheli ve müdafii tarafından imzalanır ve istinabe evrakı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Müdafiin görevlendirilmesi MADDE 11 - (1) Seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin teklifin kabulü esnasında şüphelinin müdafii de hazır bulunur. (2) Şüpheliden kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Müdafii bulunmayan şüpheli için istemi aranmaksızın müdafi görevlendirilir. (3) Seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin teklifin SEGBİS veya istinabe yoluyla yapıldığı hâllerde, şüphelinin seçtiği bir müdafii yoksa teklifin kabulünde hazır bulunması için müdafi görevlendirilmesi, istinabe evrakı gönderilen ya da SEGBİS ile dinleme talep edilen yer Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yapılır. Bu durumda soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcılığı tarafından ayrıca bir müdafi görevlendirmesi yapılmaz. (4) Soruşturma evresinde görev yapan müdafi, mahkemede de öncelikle görevlendirilir. Talepname MADDE 12 - (1) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını mahkemeden talep eder. (2) Mahkemeye hitaben Ek-2’de yer alan örneğe uygun olarak düzenlenen talepnamede; a) Şüphelinin kimliği ve müdafii, b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi, c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri, ç) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, d) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, e) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti, f) Cumhuriyet savcısı tarafından bu usulün uygulanmasının şüpheliye teklif edildiği ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul ettiği, g) Belirlenen ceza ve/veya güvenlik tedbirleri ile uygulanmış ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasına seçenek yaptırımlar veya hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hususlar,yer alır. Talepnamenin incelenmesi MADDE 13 - (1) Mahkeme, talepnamenin verildiği gün incelemesini derhal yapar, şüpheliyi müdafi huzurunda seri muhakeme usulü ile ilgili olarak dinler ve usulü sonuçlandırır. Şüphelinin seri muhakeme usulü hakkında dinlenmesi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapılabilir. (2) Mahkeme tarafından eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle; a) 12 nci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b) Belirlenen yaptırımda maddi hata yapılan, c) Yaptırım hakkında Kanunun 231 inci veya Türk Ceza Kanununun 50 ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği anlaşılan, ç) Teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmeyen, Talepnamenin eksikliklerin tamamlanması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine karar verilir. (3) Cumhuriyet savcısı tarafından eksiklikler tamamlandıktan ve hatalı noktalar düzeltildikten sonra talepname yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilir. (4) Mahkemece, isnat olunan suçun seri muhakeme usulü kapsamında olmadığı veya Kanunun 250 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şartların gerçekleşmediği kanaatine varılması hâllerinde talep reddedilir. Bu durumda, dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve soruşturma genel hükümlere göre sonuçlandırılır. (5) Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmemesi halinde, şüpheli bu usulün uygulanmasından vazgeçmiş sayılır. Mahkemenin hüküm kurması MADDE 14 - (1) Mahkeme, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu, bu usulün şüpheliye Kanunda öngörülen koşullar çerçevesinde teklif edildiği ve şüphelinin bu teklifi müdafii huzurunda özgür iradesiyle kabul ettiği kanaatine varırsa talepte belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar.  (2) Hüküm; varsa mağdur, suçtan zarar gören veya genel hükümlere göre katılma hakkını hâiz olan kişilere tebliğ edilir. İtiraz MADDE 15 - (1) Mahkemece Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda kurulan hükme genel hükümler çerçevesinde itiraz edilebilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Çeşitli ve Son Hükümler Geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Kanunun geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (d) bentleri uyarınca seri muhakeme usulü 1/1/2020  tarihinden itibaren uygulanır. Bu tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü uygulanmaz. Yürürlük MADDE 16 - (1) Bu Yönetmelik 1/1/2020 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 17 - (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. Read the full article
0 notes
mehmetcansiz · 5 years ago
Text
CMK 250.Madde Gereğince Seri Yargılamaya Tabi Suçlar ve Seri Muhakeme Yönetmeliği
CMK 250.Madde Gereğince Seri Yargılamaya Tabi Suçlar ve Seri Muhakeme Yönetmeliği
Seri muhakeme usulü
 MADDE 250 – (YENİDEN DÜZENLENMİŞ MADDE RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/23) (KOD 5) (KOD 4) (KOD 3) (KOD 2) (KOD 1) (1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:
 a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
 1.Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü…
View On WordPress
0 notes
kitapindiroku · 7 years ago
Text
Polisin Adli Görev ve Yetkileri Kitabı pdf indir pdf indir
Polisin Adli Görev ve Yetkileri İÇİNDEKİLER Kolluğu İlgilendiren Temel Kavramlar Ceza Muhakemesinin Unsurları Durdurma Yakalama Gözaltına Alma Arama Elkoyma İfade Alma Soruşturma Evresi Kovuşturma Evresi Diğer Adli İşlemler Çocukların Yargılanması Kanun Yolları Ceza Hukuku Soruşturma Evrakı Hazırlama
Polisin Adli Görev ve Yetkileri Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes