#barış için akademisyenler
Explore tagged Tumblr posts
Text
İbrahim El Halil Enstitüsü Elçisinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü Elçisinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü, tarihi ve kültürel mirasıyla öne çıkan Şanlıurfa'da, eğitim ve sosyal sorumluluk projeleriyle önemli bir misyon üstlenmektedir. Bu enstitü, adını Hz. İbrahim’den alarak, insanlığa barış, hoşgörü ve kardeşlik mesajını yaymayı hedeflemektedir. Enstitünün etkinlikleri, sadece akademik bilgi üretimiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratma, kültürel değerleri koruma ve genç nesillerin bilinçlenmesine yönelik çeşitli projeleri de kapsamaktadır. Bu makalede, İbrahim El Halil Enstitüsü'nün elçisinin etkinliğini, bu etkinliğin kapsamını, hedeflerini ve topluma sağladığı katkıları ele alacağız.
sefiriyd
İbrahim El Halil Enstitüsü’nün Misyonu
İbrahim El Halil Enstitüsü, adını aldığı İbrahim El Halil’in insanlığa örnek teşkil eden değerlerini yaşatmayı amaçlar. Enstitü, eğitim alanında yenilikçi yaklaşımlar geliştirirken, aynı zamanda sosyal projelerle de toplumsal sorunlara çözüm arayışındadır. Hedefleri arasında, gençlerin kişisel ve akademik gelişimlerini desteklemek, kültürel mirası korumak ve barışçı bir toplum bilinci oluşturmak yer almaktadır.
Eğitim Programları
Enstitü, öğrencilere yönelik çeşitli eğitim programları düzenlemektedir. Bu programlar, sadece akademik bilgi vermekle kalmayıp, aynı zamanda liderlik, iletişim ve sosyal sorumluluk gibi becerilerin geliştirilmesine de odaklanmaktadır. Öğrencilere, gelecekteki kariyerlerine hazırlanmaları için gerekli olan donanımı kazandırmak amacıyla atölye çalışmaları ve seminerler düzenlenmektedir.
Elçinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisi, bu misyonu gerçekleştirmek için önemli bir rol üstlenir. Elçi, enstitünün değerlerini ve hedeflerini toplumla buluşturma görevini üstlenir. Bu bağlamda, elçinin etkinliği, toplumda farkındalık yaratmak ve sosyal değişim sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Sosyal Projeler ve Etkinlikler
Elçinin etkinliği, çeşitli sosyal projeler ve etkinlikler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu projeler arasında, eğitim atölyeleri, kültürel geziler, sempozyumlar ve sosyal sorumluluk projeleri yer alır. Her bir etkinlik, topluma katkıda bulunmayı ve bireylerin bilinçlenmesini hedefler.
منظمة سفير للمساعدات الإنسانية تبرعات تركيا تبرعات
Sefiriyd sefiriyd sefiriyd
Eğitim Atölyeleri
Eğitim atölyeleri, gençlerin çeşitli konularda bilgi edinmelerini sağlarken, aynı zamanda onların eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Atölyeler, farklı alanlarda uzmanlardan destek alınarak düzenlenir ve katılımcılara pratik deneyimler sunar. Bu sayede, öğrenciler, teorik bilgilerini uygulama fırsatı bulurlar.
Kültürel Geziler
Kültürel geziler, katılımcılara tarihsel ve kültürel zenginlikleri tanıtmayı amaçlar. Bu geziler, özellikle gençlerin kendi kültürlerini tanımaları ve diğer kültürlerle etkileşimde bulunmaları açısından önemli bir fırsat sağlar. Elçi, bu gezilerin organizasyonunda aktif rol alarak, gençlerin kültürel bilincini artırmayı hedefler.
Sempozyumlar ve Konferanslar
İbrahim El Halil Enstitüsü, ulusal ve uluslararası düzeyde sempozyumlar ve konferanslar düzenleyerek bilgi alışverişini teşvik eder. Bu etkinliklerde, akademisyenler, uzmanlar ve öğrenciler bir araya gelir; toplumsal sorunlar, kültürel değerler ve eğitim konuları üzerine tartışmalar yapılır. Elçi, bu tür etkinliklerin organizasyonunda ve yürütülmesinde önemli bir rol oynar.
Topluma Sağlanan Katkılar
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisinin etkinliği, topluma birçok katkıda bulunmaktadır. Bu katkılar, bireylerin gelişiminden toplumsal değişime kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Farkındalık Yaratma
Elçi, toplumsal sorunlara dikkat çekmek için birçok platformda aktif rol alır. Bu bağlamda, toplumu bilinçlendirme amacıyla kampanyalar düzenler ve çeşitli konularda bilgi paylaşımında bulunur. Farkındalık yaratma çabaları, toplumun sorunlara duyarlılığını artırarak, daha bilinçli bir toplum oluşturma hedefini destekler.
Kültürel Değerlerin Korunması
İbrahim El Halil Enstitüsü, bölgenin kültürel mirasını koruma amacıyla çeşitli projeler gerçekleştirir. Elçi, bu projelerin tanıtımında ve uygulanmasında aktif rol alarak, gençlerin kültürel değerleri anlamasına yardımcı olur. Bu sayede, kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması sağlanır.
التبرع لبناء مسجد
مشاريع التدفئة
المساعدات الإنسانية و
التبرعات
تبرعات مشاريع التدفئة
تبرعات اللاجئين السوريين
تبرعات مشروع بناء المساجد
مشاريع توزيع الخبز
مشروع توزيع الخبز
مشاريع جفظ القرأن الكريم
معاهد سفير الشرعية
تكريم حفظة القرأن
مخيم القرآن الصيفي
Sosyal Dayanışma
Elçi, toplumsal dayanışmayı teşvik eden etkinlikler düzenleyerek, toplumun farklı kesimleri arasında köprü kurar. Bu etkinlikler, insanların bir araya gelmesini, birlikte hareket etmesini ve dayanışma duygusunu pekiştirmesini sağlar. Sosyal dayanışma, toplumun genel huzurunu artırarak, daha sağlıklı bir sosyal yapı oluşturur.
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisinin etkinliği, eğitim, kültürel miras ve toplumsal değişim açısından büyük öneme sahiptir. Elçi, enstitünün misyonunu gerçekleştirirken, gençlerin gelişimine katkıda bulunur ve toplumsal farkındalık yaratma çabalarına öncülük eder. Eğitim atölyeleri, kültürel geziler ve sempozyumlar gibi etkinlikler, bireylerin kişisel gelişimlerini desteklerken, topluma da kalıcı katkılar sağlamaktadır. İbrahim El Halil Enstitüsü ve elçisinin çalışmaları, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da gelişimine hizmet eden önemli bir rol oynamaktadır. Bu anlamda, enstitünün faaliyetleri, geleceğin temellerini atmakta ve barış, hoşgörü ve kardeşlik değerlerini yayma misyonunu sürdürmektedir.
0 notes
Text
İbrahim El Halil Enstitüsü Elçisinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü Elçisinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü Elçisinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü, tarihi ve kültürel mirasıyla öne çıkan Şanlıurfa'da, eğitim ve sosyal sorumluluk projeleriyle önemli bir misyon üstlenmektedir. Bu enstitü, adını Hz. İbrahim’den alarak, insanlığa barış, hoşgörü ve kardeşlik mesajını yaymayı hedeflemektedir. Enstitünün etkinlikleri, sadece akademik bilgi üretimiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratma, kültürel değerleri koruma ve genç nesillerin bilinçlenmesine yönelik çeşitli projeleri de kapsamaktadır. Bu makalede, İbrahim El Halil Enstitüsü'nün elçisinin etkinliğini, bu etkinliğin kapsamını, hedeflerini ve topluma sağladığı katkıları ele alacağız.
sefiriyd
İbrahim El Halil Enstitüsü’nün Misyonu
İbrahim El Halil Enstitüsü, adını aldığı İbrahim El Halil’in insanlığa örnek teşkil eden değerlerini yaşatmayı amaçlar. Enstitü, eğitim alanında yenilikçi yaklaşımlar geliştirirken, aynı zamanda sosyal projelerle de toplumsal sorunlara çözüm arayışındadır. Hedefleri arasında, gençlerin kişisel ve akademik gelişimlerini desteklemek, kültürel mirası korumak ve barışçı bir toplum bilinci oluşturmak yer almaktadır.
Eğitim Programları
Enstitü, öğrencilere yönelik çeşitli eğitim programları düzenlemektedir. Bu programlar, sadece akademik bilgi vermekle kalmayıp, aynı zamanda liderlik, iletişim ve sosyal sorumluluk gibi becerilerin geliştirilmesine de odaklanmaktadır. Öğrencilere, gelecekteki kariyerlerine hazırlanmaları için gerekli olan donanımı kazandırmak amacıyla atölye çalışmaları ve seminerler düzenlenmektedir.
Elçinin Etkinliği
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisi, bu misyonu gerçekleştirmek için önemli bir rol üstlenir. Elçi, enstitünün değerlerini ve hedeflerini toplumla buluşturma görevini üstlenir. Bu bağlamda, elçinin etkinliği, toplumda farkındalık yaratmak ve sosyal değişim sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Sosyal Projeler ve Etkinlikler
Elçinin etkinliği, çeşitli sosyal projeler ve etkinlikler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu projeler arasında, eğitim atölyeleri, kültürel geziler, sempozyumlar ve sosyal sorumluluk projeleri yer alır. Her bir etkinlik, topluma katkıda bulunmayı ve bireylerin bilinçlenmesini hedefler.
منظمة سفير للمساعدات الإنسانية تبرعات تركيا تبرعات
Sefiriyd sefiriyd sefiriyd
Eğitim Atölyeleri
Eğitim atölyeleri, gençlerin çeşitli konularda bilgi edinmelerini sağlarken, aynı zamanda onların eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Atölyeler, farklı alanlarda uzmanlardan destek alınarak düzenlenir ve katılımcılara pratik deneyimler sunar. Bu sayede, öğrenciler, teorik bilgilerini uygulama fırsatı bulurlar.
Kültürel Geziler
Kültürel geziler, katılımcılara tarihsel ve kültürel zenginlikleri tanıtmayı amaçlar. Bu geziler, özellikle gençlerin kendi kültürlerini tanımaları ve diğer kültürlerle etkileşimde bulunmaları açısından önemli bir fırsat sağlar. Elçi, bu gezilerin organizasyonunda aktif rol alarak, gençlerin kültürel bilincini artırmayı hedefler.
Sempozyumlar ve Konferanslar
İbrahim El Halil Enstitüsü, ulusal ve uluslararası düzeyde sempozyumlar ve konferanslar düzenleyerek bilgi alışverişini teşvik eder. Bu etkinliklerde, akademisyenler, uzmanlar ve öğrenciler bir araya gelir; toplumsal sorunlar, kültürel değerler ve eğitim konuları üzerine tartışmalar yapılır. Elçi, bu tür etkinliklerin organizasyonunda ve yürütülmesinde önemli bir rol oynar.
Topluma Sağlanan Katkılar
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisinin etkinliği, topluma birçok katkıda bulunmaktadır. Bu katkılar, bireylerin gelişiminden toplumsal değişime kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Farkındalık Yaratma
Elçi, toplumsal sorunlara dikkat çekmek için birçok platformda aktif rol alır. Bu bağlamda, toplumu bilinçlendirme amacıyla kampanyalar düzenler ve çeşitli konularda bilgi paylaşımında bulunur. Farkındalık yaratma çabaları, toplumun sorunlara duyarlılığını artırarak, daha bilinçli bir toplum oluşturma hedefini destekler.
Kültürel Değerlerin Korunması
İbrahim El Halil Enstitüsü, bölgenin kültürel mirasını koruma amacıyla çeşitli projeler gerçekleştirir. Elçi, bu projelerin tanıtımında ve uygulanmasında aktif rol alarak, gençlerin kültürel değerleri anlamasına yardımcı olur. Bu sayede, kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması sağlanır.
التبرع لبناء مسجد
مشاريع التدفئة
المساعدات الإنسانية و
التبرعات
تبرعات مشاريع التدفئة
تبرعات اللاجئين السوريين
تبرعات مشروع بناء المساجد
مشاريع توزيع الخبز
مشروع توزيع الخبز
مشاريع جفظ القرأن الكريم
معاهد سفير الشرعية
تكريم حفظة القرأن
مخيم القرآن الصيفي
Sosyal Dayanışma
Elçi, toplumsal dayanışmayı teşvik eden etkinlikler düzenleyerek, toplumun farklı kesimleri arasında köprü kurar. Bu etkinlikler, insanların bir araya gelmesini, birlikte hareket etmesini ve dayanışma duygusunu pekiştirmesini sağlar. Sosyal dayanışma, toplumun genel huzurunu artırarak, daha sağlıklı bir sosyal yapı oluşturur.
İbrahim El Halil Enstitüsü elçisinin etkinliği, eğitim, kültürel miras ve toplumsal değişim açısından büyük öneme sahiptir. Elçi, enstitünün misyonunu gerçekleştirirken, gençlerin gelişimine katkıda bulunur ve toplumsal farkındalık yaratma çabalarına öncülük eder. Eğitim atölyeleri, kültürel geziler ve sempozyumlar gibi etkinlikler, bireylerin kişisel gelişimlerini desteklerken, topluma da kalıcı katkılar sağlamaktadır. İbrahim El Halil Enstitüsü ve elçisinin çalışmaları, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da gelişimine hizmet eden önemli bir rol oynamaktadır. Bu anlamda, enstitünün faaliyetleri, geleceğin temellerini atmakta ve barış, hoşgörü ve kardeşlik değerlerini yayma misyonunu sürdürmektedir.
0 notes
Text
BTÜ’lü akademisyenler Yıldırım için fikir geliştiriyor
https://pazaryerigundem.com/haber/187627/btulu-akademisyenler-yildirim-icin-fikir-gelistiriyor/
BTÜ’lü akademisyenler Yıldırım için fikir geliştiriyor
Bursa Teknik Üniversitesi ve Yıldırım Belediyesi Fikir Geliştirme Çalıştayı’nda buluştu. BTÜ ev sahipliğindeki çalıştayda, akademisyenler ve belediye yöneticileri Yıldırım ilçesinin için yenilikçi yaklaşımlar ve fikirlerortaya koydu.
BURSA (İGFA) – BTÜ ve Yıldırım Belediyesi ortaklaşa “Fikir Geliştirme Çalıştayı” gerçekleştirdi. Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salon’nda yapılan çalıştaya; BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Beyhan Bayhan, Prof. Dr. Barış Tamer Tonguç ve Prof. Dr. Sinan Uyanık, Genel Sekreter Selim Uzun, akademisyenler ve Yıldırım Belediyesi yöneticileri katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Rektör Naci Çağlar, BTÜ’nün Bursa’nın tek teknik üniversitesi olduğunu ve bu sorumluluğun farkında olduklarını ifade etti.
Rektör Çağlar, “Bu sorumluluğun bir ayağı da Bursa’nın sorunlarının çözümü ve şehre katkı sağlayacak yeni projeler geliştirmek. Bu doğrultuda bugün Yıldırım Belediyemiz için ortak akıl ile yenilikçi yaklaşımlar ortaya koymak üzere bir araya geldik. Burada; sosyal sorumluluk projelerinden, doğal afetlere dirençli olmaya, yeşil enerjiden, gençlik projelerine kadar farklı alanlarda yenilikçi fikirler geliştirerek ilçemize fayda sağlamak en büyük hedefimiz” dedi.
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ise BTÜ ile pek çok ortak çalışmada bir araya geldiklerini belirterek, “Akademisyenlerimiz ile belediye yöneticilerimiz, kentimizi ve üniversitemizi daha ileriye taşımak amacıyla bugün masaların etrafında bir araya geliyorlar. Bu masalarda ‘sosyal sorumluluk projeleri’, ‘afete dirençli kentler’, ‘çevre ve yeşil enerji’ ile ‘gençlik’ konularında yeni fikirler geliştirerek mevcut sorunlara çözüm önerileri getirecekler. Bu kapsamda çalıştayımızın başarılı geçmesini diliyorum” ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından çalıştaya geçildi. Çalıştay kapsamında 4 konu başlığı belirlendi. Belirlenen başlıklarla; Sosyal Sorumluluk Projeleri (Engelliler, Göç, Kadın-Aile, Sosyal Hizmet), Afete Dirençli Kentler, Çevre ve Yeşil Enerji (Elektronik Atık) ve Gençlik Projesi masaları oluşturuldu. Bu masalarda konunun uzmanı akademisyenler, belediye yöneticileriyle bir araya getirilerek toplumsal kalkınma ve yenilikçilik alanlarında ulusal, uluslararası projeler geliştirmek üzere fikirlerini tartıştı. Gün sonunda tüm masalarda çok sayıda yenilikçi fikir ve proje önerileri geliştirildi.
Çalıştayda, toplumsal kalkınma ve yenilikçilik alanlarında ortak çözümler üretilerek ve yerel toplumun ihtiyaçlarının karşılanması için stratejiler ve iş birliği potansiyelleri belirlendi. İlerleyen süreçte belirtilen başlıklar altındaki ortak projelerin, Avrupa Birliği hibeleri için yazılıp başvuru yapılması planlanıyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
OHAL döneminde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Ankara Üniversitesi görevlerinden ihraç edilen ‘Barış Bildirisi’ imzacısı akademisyenler Funda Şenol Cantek, Tezcan Durna, Nail Dertli ve Can Irmak Özinanır’ın OHAL Komisyonu’na yaptıkları başvurular olumsuz sonuçlandı.
0 notes
Text
İnsansız Su Altı Planörü Deniz Kâşifi Sularımızda! Türkiye İş Bankası’nın ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunduğu, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü Deniz Kâşifi adlı glider cihazı, gemilerden bağımsız olarak denizlerde ölçüm yaparak bilim insanlarının ihtiyaç duyduğu verileri toplayacak. Türkiye İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere bir iş birliğine gitti. Denizlerle ilgili araştırma yapan bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar açısından büyük önem taşıyan iş birliği kapsamında, İş Bankası, Fransa’da üretilen ve “Deniz Kâşifi” adı verilen, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü glider cihazını, ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundu. “Deniz Kâşifi”nin ODTÜ’ye teslimi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve bilim dünyasından konukların katılımıyla bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Gemiden bağımsız 100 güne kadar ölçüm yapabiliyor ve 1.000 metre derinliğe inebiliyor Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1.000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliğinde yol gösterici olacak Cihaz; iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere veri ihtiyacı çok fazla olan sorunların tespit edilmesi, takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi, çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri toplayacak. “Deniz Kâşifi” topladığı verilerle denizlerimizin sağlığının korunması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması başta olmak üzere denizlerimizdeki ekosistemin sürdürülebilirliğinde bilim dünyasına yol gösterici olacak. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek. “Kaynakların sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta sınırlara yaklaşıyoruz” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplantıda yaptığı konuşmada, şöyle konuştu: “Aklıyla, muhakeme gücüyle, iletişim becerileri ve hayal kurma kabiliyeti ile diğer türlerden ayrışan, araç gereç geliştirme yetenekleriyle diğer türlerden üstün olan insanoğlu, üzerinde yaşadığı gezegenin sonunu getirme konusunda da bu üstünlüklerini kullanmada kararlı ve emin görünüyor. Boş ve çok güzel bir gezegende kaynakların sonsuz, sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta, yavaş yavaş s��nırlara yaklaştığımızı görüyoruz.” Savaşlar, yoksulluk, göçlerle susuzluk, kıtlık ve çevre kirliliği arasında çok yakın bir ilişki bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İhtiyacımızdan fazlasını tüketerek, yok ederek, kirleterek acımasızca ve düşüncesizce, büyük bir hırsla, kaybet-kaybet anlayışıyla hareket ediyoruz. Yakın geçmişte başlayan savaş, enerji ve gıda krizi, su baskınları ve orman yangınları bizi kendimize getirmeye maalesef yetmedi” dedi. 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilajı hatırlatan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir sabah uyandığımızda masmavi denizimizin üzerinde daha önce hiç görmediğimiz adını da daha sonra öğrendiğimiz müsilaj gerçeğiyle yüzleştik. Bilim insanlarımızın yıllarca dile getirdikleri, kendilerine de
rt edindikleri gerçekleri ve riskleri anlayabilmemiz için illa görmemiz, yaşam kalitemizi etkileyecek boyutlara yükselmesini beklememiz gerekiyor. İşte bizlere, kurumlara düşen görev, o gün gelmeden sorumluluk almak ve elimizi taşın altına koymaktır.” “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı” ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundukları Deniz Kâşifi'nin, böyle bir sorumluluk ve inisiyatife örnek olduğunu vurgulayan Aran, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği konusundaki bilimsel ve akademik çalışmalara destek olacak cihazın denizlerle ilgili yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların daha verimli ve büyük ölçekli yapılabilmesine olanak sağlayacağını ifade etti. Hakan Aran, “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun bir göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı… Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ‘önemli olan geçmişten ne getirdiğimiz değil, bizim geleceğe ne götüreceğimiz’ anlayışıyla, ‘dünya bizim gelecek bizim’ diyerek sürdürdüğümüz bu yolculukta inisiyatif almaya devam edeceğiz” dedi. “Çırçır balığı yuva yaptıysa, 47 yıl sonra bantlı çöpçü balığı görüldüyse umut da vardır” Yaşamın olduğu yerde her zaman umudun da olduğunu söyleyen Aran, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Müsilaj, Ağıt mı Umut mu?” adlı kitabında anlattığı çırçır balığı örneğini şu sözlerle aktardı: “Deniz balıkları içerisinde kuş gibi yuva yaparak üreyen çok az tür vardır. Çırçır balığı da bu türlerden biri… Çırçır balığı yuva yapmak için normalde deniz kabuklarına, kuma ihtiyaç duyar. Prof. Dr. Sarı, müsilajın tüm Marmara’yı sardığı günlerde Erdek’te dalış yaptığı sırada bir çırçır balığının müsilaj kümesinden, etraftan taşıyabildiği çerçöpten yuva yaptığına tanık oluyor. Deniz canlılarının çoğunu, balıkları yaşamdan koparan müsilaj çırçır balığına yuva olduysa, Batman’ın Sason çayında nesli tükendiği düşünülen ve 47 yıldır izine rastlanmayan ‘bantlı çöpçü balığı’ görüldüyse herkesin yapabileceği şeyler olduğuna inanmak, umut etmek için de çok neden vardır diye düşünüyorum.” ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise İş Bankası’nın katkısıyla edinilen glider cihazıyla iklim değişikliği başta olmak üzere denizlerde birçok soruna çözüm geliştirebilecek çalışmaların mümkün olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu kapsamda denizlerimizin daha iyi anlaşılması ve ekosistem sağlığının durumunu daha iyi tespit edilmesi sağlanacak. Bunun, İş Bankası ile denizlerimiz üzerindeki iş birliğimizde çok önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Bilimsel mükemmeliyet önceliğimiz yanında üniversite-sanayi iş birliği vizyonumuzu da desteklemek amacıyla bir süre önce bünyemizde bir İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi kurduk. Bu merkez çatısı altında da özellikle topumu bilinçlendirme, kapasite geliştirme ve farkındalık konularında İş Bankası ile işbirliğini çok önemsiyoruz. Ülke ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak denizlerden planlı, sürdürülebilir ve daha verimli faydalanmak adına bu proje süresince yürütülecek çalışmalara herkesi katkı vermeye davet ediyorum. Umuyorum ki İş Bankası ile denizlerimiz üzerine başlattığımız bu işbirliği güçlenerek devam edecek ve en başta Marmara Deniz olmak üzere tüm denizlerimizin sağlığına yönelik çığır açıcı çalışmalara ve çözümlere yönelik adımlar atılacaktır. “ ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da Deniz Kaşifi, glider gibi mobil otonom cihazların, esasında merkezinde ODTÜ Bilim gibi oşinografik araştırma gemileri olan, gemi, sabit ve mobil araç ve cihazları içeren entegre gözlem sistemleri içerisinde anlam ve etki yaratacağını söyledi. Deniz Kâşifi’nin, bu yönde atılmış kritik bir adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Salihoğlu, şöyle dedi: “Bu tür gözlem sistemleri, umarız ülkemizde artarak yayılacak. Bu konuda çalışmak isteyen her kuruma deste
k olmaya hazırız. Deniz Kâşifi’nin, Türkiye İş Bankası ile deniz araştırmalarıyla ilgili iş birliğinde çok önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. İş Bankası ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitümüz işbirliğini toplumu bilinçlendirme, deniz ve iklim okuryazarlığını arttırma yönünde de ilerletmek arzusundayız. Gerek DEKOSİM - Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi gerek yeni kurulan ODTÜ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi kapsamında yeni fikirler ve projeler geliştiriyoruz. Umudumuz gelecek nesillere daha mavi denizler, daha temiz bir dünya bırakabilmek.”
0 notes
Text
İnsansız Su Altı Planörü Deniz Kâşifi Sularımızda! Türkiye İş Bankası’nın ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunduğu, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü Deniz Kâşifi adlı glider cihazı, gemilerden bağımsız olarak denizlerde ölçüm yaparak bilim insanlarının ihtiyaç duyduğu verileri toplayacak. Türkiye İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere bir iş birliğine gitti. Denizlerle ilgili araştırma yapan bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar açısından büyük önem taşıyan iş birliği kapsamında, İş Bankası, Fransa’da üretilen ve “Deniz Kâşifi” adı verilen, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü glider cihazını, ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundu. “Deniz Kâşifi”nin ODTÜ’ye teslimi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve bilim dünyasından konukların katılımıyla bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Gemiden bağımsız 100 güne kadar ölçüm yapabiliyor ve 1.000 metre derinliğe inebiliyor Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1.000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliğinde yol gösterici olacak Cihaz; iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere veri ihtiyacı çok fazla olan sorunların tespit edilmesi, takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi, çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri toplayacak. “Deniz Kâşifi” topladığı verilerle denizlerimizin sağlığının korunması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması başta olmak üzere denizlerimizdeki ekosistemin sürdürülebilirliğinde bilim dünyasına yol gösterici olacak. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek. “Kaynakların sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta sınırlara yaklaşıyoruz” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplantıda yaptığı konuşmada, şöyle konuştu: “Aklıyla, muhakeme gücüyle, iletişim becerileri ve hayal kurma kabiliyeti ile diğer türlerden ayrışan, araç gereç geliştirme yetenekleriyle diğer türlerden üstün olan insanoğlu, üzerinde yaşadığı gezegenin sonunu getirme konusunda da bu üstünlüklerini kullanmada kararlı ve emin görünüyor. Boş ve çok güzel bir gezegende kaynakların sonsuz, sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta, yavaş yavaş sınırlara yaklaştığımızı görüyoruz.” Savaşlar, yoksulluk, göçlerle susuzluk, kıtlık ve çevre kirliliği arasında çok yakın bir ilişki bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İhtiyacımızdan fazlasını tüketerek, yok ederek, kirleterek acımasızca ve düşüncesizce, büyük bir hırsla, kaybet-kaybet anlayışıyla hareket ediyoruz. Yakın geçmişte başlayan savaş, enerji ve gıda krizi, su baskınları ve orman yangınları bizi kendimize getirmeye maalesef yetmedi” dedi. 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilajı hatırlatan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir sabah uyandığımızda masmavi denizimizin üzerinde daha önce hiç görmediğimiz adını da daha sonra öğrendiğimiz müsilaj gerçeğiyle yüzleştik. Bilim insanlarımızın yıllarca dile getirdikleri, kendilerine de
rt edindikleri gerçekleri ve riskleri anlayabilmemiz için illa görmemiz, yaşam kalitemizi etkileyecek boyutlara yükselmesini beklememiz gerekiyor. İşte bizlere, kurumlara düşen görev, o gün gelmeden sorumluluk almak ve elimizi taşın altına koymaktır.” “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı” ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundukları Deniz Kâşifi'nin, böyle bir sorumluluk ve inisiyatife örnek olduğunu vurgulayan Aran, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği konusundaki bilimsel ve akademik çalışmalara destek olacak cihazın denizlerle ilgili yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların daha verimli ve büyük ölçekli yapılabilmesine olanak sağlayacağını ifade etti. Hakan Aran, “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun bir göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı… Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ‘önemli olan geçmişten ne getirdiğimiz değil, bizim geleceğe ne götüreceğimiz’ anlayışıyla, ‘dünya bizim gelecek bizim’ diyerek sürdürdüğümüz bu yolculukta inisiyatif almaya devam edeceğiz” dedi. “Çırçır balığı yuva yaptıysa, 47 yıl sonra bantlı çöpçü balığı görüldüyse umut da vardır” Yaşamın olduğu yerde her zaman umudun da olduğunu söyleyen Aran, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Müsilaj, Ağıt mı Umut mu?” adlı kitabında anlattığı çırçır balığı örneğini şu sözlerle aktardı: “Deniz balıkları içerisinde kuş gibi yuva yaparak üreyen çok az tür vardır. Çırçır balığı da bu türlerden biri… Çırçır balığı yuva yapmak için normalde deniz kabuklarına, kuma ihtiyaç duyar. Prof. Dr. Sarı, müsilajın tüm Marmara’yı sardığı günlerde Erdek’te dalış yaptığı sırada bir çırçır balığının müsilaj kümesinden, etraftan taşıyabildiği çerçöpten yuva yaptığına tanık oluyor. Deniz canlılarının çoğunu, balıkları yaşamdan koparan müsilaj çırçır balığına yuva olduysa, Batman’ın Sason çayında nesli tükendiği düşünülen ve 47 yıldır izine rastlanmayan ‘bantlı çöpçü balığı’ görüldüyse herkesin yapabileceği şeyler olduğuna inanmak, umut etmek için de çok neden vardır diye düşünüyorum.” ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise İş Bankası’nın katkısıyla edinilen glider cihazıyla iklim değişikliği başta olmak üzere denizlerde birçok soruna çözüm geliştirebilecek çalışmaların mümkün olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu kapsamda denizlerimizin daha iyi anlaşılması ve ekosistem sağlığının durumunu daha iyi tespit edilmesi sağlanacak. Bunun, İş Bankası ile denizlerimiz üzerindeki iş birliğimizde çok önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Bilimsel mükemmeliyet önceliğimiz yanında üniversite-sanayi iş birliği vizyonumuzu da desteklemek amacıyla bir süre önce bünyemizde bir İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi kurduk. Bu merkez çatısı altında da özellikle topumu bilinçlendirme, kapasite geliştirme ve farkındalık konularında İş Bankası ile işbirliğini çok önemsiyoruz. Ülke ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak denizlerden planlı, sürdürülebilir ve daha verimli faydalanmak adına bu proje süresince yürütülecek çalışmalara herkesi katkı vermeye davet ediyorum. Umuyorum ki İş Bankası ile denizlerimiz üzerine başlattığımız bu işbirliği güçlenerek devam edecek ve en başta Marmara Deniz olmak üzere tüm denizlerimizin sağlığına yönelik çığır açıcı çalışmalara ve çözümlere yönelik adımlar atılacaktır. “ ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da Deniz Kaşifi, glider gibi mobil otonom cihazların, esasında merkezinde ODTÜ Bilim gibi oşinografik araştırma gemileri olan, gemi, sabit ve mobil araç ve cihazları içeren entegre gözlem sistemleri içerisinde anlam ve etki yaratacağını söyledi. Deniz Kâşifi’nin, bu yönde atılmış kritik bir adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Salihoğlu, şöyle dedi: “Bu tür gözlem sistemleri, umarız ülkemizde artarak yayılacak. Bu konuda çalışmak isteyen her kuruma deste
k olmaya hazırız. Deniz Kâşifi’nin, Türkiye İş Bankası ile deniz araştırmalarıyla ilgili iş birliğinde çok önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. İş Bankası ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitümüz işbirliğini toplumu bilinçlendirme, deniz ve iklim okuryazarlığını arttırma yönünde de ilerletmek arzusundayız. Gerek DEKOSİM - Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi gerek yeni kurulan ODTÜ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi kapsamında yeni fikirler ve projeler geliştiriyoruz. Umudumuz gelecek nesillere daha mavi denizler, daha temiz bir dünya bırakabilmek.”
0 notes
Text
İnsansız Su Altı Planörü Deniz Kâşifi Sularımızda! Türkiye İş Bankası’nın ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunduğu, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü Deniz Kâşifi adlı glider cihazı, gemilerden bağımsız olarak denizlerde ölçüm yaparak bilim insanlarının ihtiyaç duyduğu verileri toplayacak. Türkiye İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere bir iş birliğine gitti. Denizlerle ilgili araştırma yapan bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar açısından büyük önem taşıyan iş birliği kapsamında, İş Bankası, Fransa’da üretilen ve “Deniz Kâşifi” adı verilen, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü glider cihazını, ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundu. “Deniz Kâşifi”nin ODTÜ’ye teslimi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve bilim dünyasından konukların katılımıyla bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Gemiden bağımsız 100 güne kadar ölçüm yapabiliyor ve 1.000 metre derinliğe inebiliyor Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1.000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliğinde yol gösterici olacak Cihaz; iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere veri ihtiyacı çok fazla olan sorunların tespit edilmesi, takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi, çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri toplayacak. “Deniz Kâşifi” topladığı verilerle denizlerimizin sağlığının korunması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması başta olmak üzere denizlerimizdeki ekosistemin sürdürülebilirliğinde bilim dünyasına yol gösterici olacak. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek. “Kaynakların sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta sınırlara yaklaşıyoruz” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplantıda yaptığı konuşmada, şöyle konuştu: “Aklıyla, muhakeme gücüyle, iletişim becerileri ve hayal kurma kabiliyeti ile diğer türlerden ayrışan, araç gereç geliştirme yetenekleriyle diğer türlerden üstün olan insanoğlu, üzerinde yaşadığı gezegenin sonunu getirme konusunda da bu üstünlüklerini kullanmada kararlı ve emin görünüyor. Boş ve çok güzel bir gezegende kaynakların sonsuz, sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta, yavaş yavaş sınırlara yaklaştığımızı görüyoruz.” Savaşlar, yoksulluk, göçlerle susuzluk, kıtlık ve çevre kirliliği arasında çok yakın bir ilişki bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İhtiyacımızdan fazlasını tüketerek, yok ederek, kirleterek acımasızca ve düşüncesizce, büyük bir hırsla, kaybet-kaybet anlayışıyla hareket ediyoruz. Yakın geçmişte başlayan savaş, enerji ve gıda krizi, su baskınları ve orman yangınları bizi kendimize getirmeye maalesef yetmedi” dedi. 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilajı hatırlatan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir sabah uyandığımızda masmavi denizimizin üzerinde daha önce hiç görmediğimiz adını da daha sonra öğrendiğimiz müsilaj gerçeğiyle yüzleştik. Bilim insanlarımızın yıllarca dile getirdikleri, kendilerine de
rt edindikleri gerçekleri ve riskleri anlayabilmemiz için illa görmemiz, yaşam kalitemizi etkileyecek boyutlara yükselmesini beklememiz gerekiyor. İşte bizlere, kurumlara düşen görev, o gün gelmeden sorumluluk almak ve elimizi taşın altına koymaktır.” “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı” ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundukları Deniz Kâşifi'nin, böyle bir sorumluluk ve inisiyatife örnek olduğunu vurgulayan Aran, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği konusundaki bilimsel ve akademik çalışmalara destek olacak cihazın denizlerle ilgili yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların daha verimli ve büyük ölçekli yapılabilmesine olanak sağlayacağını ifade etti. Hakan Aran, “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun bir göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı… Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ‘önemli olan geçmişten ne getirdiğimiz değil, bizim geleceğe ne götüreceğimiz’ anlayışıyla, ‘dünya bizim gelecek bizim’ diyerek sürdürdüğümüz bu yolculukta inisiyatif almaya devam edeceğiz” dedi. “Çırçır balığı yuva yaptıysa, 47 yıl sonra bantlı çöpçü balığı görüldüyse umut da vardır” Yaşamın olduğu yerde her zaman umudun da olduğunu söyleyen Aran, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Müsilaj, Ağıt mı Umut mu?” adlı kitabında anlattığı çırçır balığı örneğini şu sözlerle aktardı: “Deniz balıkları içerisinde kuş gibi yuva yaparak üreyen çok az tür vardır. Çırçır balığı da bu türlerden biri… Çırçır balığı yuva yapmak için normalde deniz kabuklarına, kuma ihtiyaç duyar. Prof. Dr. Sarı, müsilajın tüm Marmara’yı sardığı günlerde Erdek’te dalış yaptığı sırada bir çırçır balığının müsilaj kümesinden, etraftan taşıyabildiği çerçöpten yuva yaptığına tanık oluyor. Deniz canlılarının çoğunu, balıkları yaşamdan koparan müsilaj çırçır balığına yuva olduysa, Batman’ın Sason çayında nesli tükendiği düşünülen ve 47 yıldır izine rastlanmayan ‘bantlı çöpçü balığı’ görüldüyse herkesin yapabileceği şeyler olduğuna inanmak, umut etmek için de çok neden vardır diye düşünüyorum.” ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise İş Bankası’nın katkısıyla edinilen glider cihazıyla iklim değişikliği başta olmak üzere denizlerde birçok soruna çözüm geliştirebilecek çalışmaların mümkün olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu kapsamda denizlerimizin daha iyi anlaşılması ve ekosistem sağlığının durumunu daha iyi tespit edilmesi sağlanacak. Bunun, İş Bankası ile denizlerimiz üzerindeki iş birliğimizde çok önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Bilimsel mükemmeliyet önceliğimiz yanında üniversite-sanayi iş birliği vizyonumuzu da desteklemek amacıyla bir süre önce bünyemizde bir İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi kurduk. Bu merkez çatısı altında da özellikle topumu bilinçlendirme, kapasite geliştirme ve farkındalık konularında İş Bankası ile işbirliğini çok önemsiyoruz. Ülke ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak denizlerden planlı, sürdürülebilir ve daha verimli faydalanmak adına bu proje süresince yürütülecek çalışmalara herkesi katkı vermeye davet ediyorum. Umuyorum ki İş Bankası ile denizlerimiz üzerine başlattığımız bu işbirliği güçlenerek devam edecek ve en başta Marmara Deniz olmak üzere tüm denizlerimizin sağlığına yönelik çığır açıcı çalışmalara ve çözümlere yönelik adımlar atılacaktır. “ ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da Deniz Kaşifi, glider gibi mobil otonom cihazların, esasında merkezinde ODTÜ Bilim gibi oşinografik araştırma gemileri olan, gemi, sabit ve mobil araç ve cihazları içeren entegre gözlem sistemleri içerisinde anlam ve etki yaratacağını söyledi. Deniz Kâşifi’nin, bu yönde atılmış kritik bir adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Salihoğlu, şöyle dedi: “Bu tür gözlem sistemleri, umarız ülkemizde artarak yayılacak. Bu konuda çalışmak isteyen her kuruma deste
k olmaya hazırız. Deniz Kâşifi’nin, Türkiye İş Bankası ile deniz araştırmalarıyla ilgili iş birliğinde çok önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. İş Bankası ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitümüz işbirliğini toplumu bilinçlendirme, deniz ve iklim okuryazarlığını arttırma yönünde de ilerletmek arzusundayız. Gerek DEKOSİM - Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi gerek yeni kurulan ODTÜ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi kapsamında yeni fikirler ve projeler geliştiriyoruz. Umudumuz gelecek nesillere daha mavi denizler, daha temiz bir dünya bırakabilmek.”
0 notes
Text
İnsansız Su Altı Planörü Deniz Kâşifi Sularımızda! Türkiye İş Bankası’nın ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunduğu, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü Deniz Kâşifi adlı glider cihazı, gemilerden bağımsız olarak denizlerde ölçüm yaparak bilim insanlarının ihtiyaç duyduğu verileri toplayacak. Türkiye İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere bir iş birliğine gitti. Denizlerle ilgili araştırma yapan bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar açısından büyük önem taşıyan iş birliği kapsamında, İş Bankası, Fransa’da üretilen ve “Deniz Kâşifi” adı verilen, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü glider cihazını, ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundu. “Deniz Kâşifi”nin ODTÜ’ye teslimi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve bilim dünyasından konukların katılımıyla bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Gemiden bağımsız 100 güne kadar ölçüm yapabiliyor ve 1.000 metre derinliğe inebiliyor Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1.000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliğinde yol gösterici olacak Cihaz; iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere veri ihtiyacı çok fazla olan sorunların tespit edilmesi, takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi, çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri toplayacak. “Deniz Kâşifi” topladığı verilerle denizlerimizin sağlığının korunması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması başta olmak üzere denizlerimizdeki ekosistemin sürdürülebilirliğinde bilim dünyasına yol gösterici olacak. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek. “Kaynakların sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta sınırlara yaklaşıyoruz” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplantıda yaptığı konuşmada, şöyle konuştu: “Aklıyla, muhakeme gücüyle, iletişim becerileri ve hayal kurma kabiliyeti ile diğer türlerden ayrışan, araç gereç geliştirme yetenekleriyle diğer türlerden üstün olan insanoğlu, üzerinde yaşadığı gezegenin sonunu getirme konusunda da bu üstünlüklerini kullanmada kararlı ve emin görünüyor. Boş ve çok güzel bir gezegende kaynakların sonsuz, sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta, yavaş yavaş sınırlara yaklaştığımızı görüyoruz.” Savaşlar, yoksulluk, göçlerle susuzluk, kıtlık ve çevre kirliliği arasında çok yakın bir ilişki bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İhtiyacımızdan fazlasını tüketerek, yok ederek, kirleterek acımasızca ve düşüncesizce, büyük bir hırsla, kaybet-kaybet anlayışıyla hareket ediyoruz. Yakın geçmişte başlayan savaş, enerji ve gıda krizi, su baskınları ve orman yangınları bizi kendimize getirmeye maalesef yetmedi” dedi. 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilajı hatırlatan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir sabah uyandığımızda masmavi denizimizin üzerinde daha önce hiç görmediğimiz adını da daha sonra öğrendiğimiz müsilaj gerçeğiyle yüzleştik. Bilim insanlarımızın yıllarca dile getirdikleri, kendilerine de
rt edindikleri gerçekleri ve riskleri anlayabilmemiz için illa görmemiz, yaşam kalitemizi etkileyecek boyutlara yükselmesini beklememiz gerekiyor. İşte bizlere, kurumlara düşen görev, o gün gelmeden sorumluluk almak ve elimizi taşın altına koymaktır.” “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı” ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundukları Deniz Kâşifi'nin, böyle bir sorumluluk ve inisiyatife örnek olduğunu vurgulayan Aran, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği konusundaki bilimsel ve akademik çalışmalara destek olacak cihazın denizlerle ilgili yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların daha verimli ve büyük ölçekli yapılabilmesine olanak sağlayacağını ifade etti. Hakan Aran, “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun bir göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı… Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ‘önemli olan geçmişten ne getirdiğimiz değil, bizim geleceğe ne götüreceğimiz’ anlayışıyla, ‘dünya bizim gelecek bizim’ diyerek sürdürdüğümüz bu yolculukta inisiyatif almaya devam edeceğiz” dedi. “Çırçır balığı yuva yaptıysa, 47 yıl sonra bantlı çöpçü balığı görüldüyse umut da vardır” Yaşamın olduğu yerde her zaman umudun da olduğunu söyleyen Aran, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Müsilaj, Ağıt mı Umut mu?” adlı kitabında anlattığı çırçır balığı örneğini şu sözlerle aktardı: “Deniz balıkları içerisinde kuş gibi yuva yaparak üreyen çok az tür vardır. Çırçır balığı da bu türlerden biri… Çırçır balığı yuva yapmak için normalde deniz kabuklarına, kuma ihtiyaç duyar. Prof. Dr. Sarı, müsilajın tüm Marmara’yı sardığı günlerde Erdek’te dalış yaptığı sırada bir çırçır balığının müsilaj kümesinden, etraftan taşıyabildiği çerçöpten yuva yaptığına tanık oluyor. Deniz canlılarının çoğunu, balıkları yaşamdan koparan müsilaj çırçır balığına yuva olduysa, Batman’ın Sason çayında nesli tükendiği düşünülen ve 47 yıldır izine rastlanmayan ‘bantlı çöpçü balığı’ görüldüyse herkesin yapabileceği şeyler olduğuna inanmak, umut etmek için de çok neden vardır diye düşünüyorum.” ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise İş Bankası’nın katkısıyla edinilen glider cihazıyla iklim değişikliği başta olmak üzere denizlerde birçok soruna çözüm geliştirebilecek çalışmaların mümkün olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu kapsamda denizlerimizin daha iyi anlaşılması ve ekosistem sağlığının durumunu daha iyi tespit edilmesi sağlanacak. Bunun, İş Bankası ile denizlerimiz üzerindeki iş birliğimizde çok önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Bilimsel mükemmeliyet önceliğimiz yanında üniversite-sanayi iş birliği vizyonumuzu da desteklemek amacıyla bir süre önce bünyemizde bir İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi kurduk. Bu merkez çatısı altında da özellikle topumu bilinçlendirme, kapasite geliştirme ve farkındalık konularında İş Bankası ile işbirliğini çok önemsiyoruz. Ülke ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak denizlerden planlı, sürdürülebilir ve daha verimli faydalanmak adına bu proje süresince yürütülecek çalışmalara herkesi katkı vermeye davet ediyorum. Umuyorum ki İş Bankası ile denizlerimiz üzerine başlattığımız bu işbirliği güçlenerek devam edecek ve en başta Marmara Deniz olmak üzere tüm denizlerimizin sağlığına yönelik çığır açıcı çalışmalara ve çözümlere yönelik adımlar atılacaktır. “ ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da Deniz Kaşifi, glider gibi mobil otonom cihazların, esasında merkezinde ODTÜ Bilim gibi oşinografik araştırma gemileri olan, gemi, sabit ve mobil araç ve cihazları içeren entegre gözlem sistemleri içerisinde anlam ve etki yaratacağını söyledi. Deniz Kâşifi’nin, bu yönde atılmış kritik bir adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Salihoğlu, şöyle dedi: “Bu tür gözlem sistemleri, umarız ülkemizde artarak yayılacak. Bu konuda çalışmak isteyen her kuruma deste
k olmaya hazırız. Deniz Kâşifi’nin, Türkiye İş Bankası ile deniz araştırmalarıyla ilgili iş birliğinde çok önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. İş Bankası ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitümüz işbirliğini toplumu bilinçlendirme, deniz ve iklim okuryazarlığını arttırma yönünde de ilerletmek arzusundayız. Gerek DEKOSİM - Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi gerek yeni kurulan ODTÜ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi kapsamında yeni fikirler ve projeler geliştiriyoruz. Umudumuz gelecek nesillere daha mavi denizler, daha temiz bir dünya bırakabilmek.”
0 notes
Text
İnsansız Su Altı Planörü Deniz Kâşifi Sularımızda! Türkiye İş Bankası’nın ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunduğu, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü Deniz Kâşifi adlı glider cihazı, gemilerden bağımsız olarak denizlerde ölçüm yaparak bilim insanlarının ihtiyaç duyduğu verileri toplayacak. Türkiye İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere bir iş birliğine gitti. Denizlerle ilgili araştırma yapan bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar açısından büyük önem taşıyan iş birliği kapsamında, İş Bankası, Fransa’da üretilen ve “Deniz Kâşifi” adı verilen, ülkemizde ilk kez kullanılacak insansız su altı planörü glider cihazını, ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundu. “Deniz Kâşifi”nin ODTÜ’ye teslimi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve bilim dünyasından konukların katılımıyla bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Gemiden bağımsız 100 g��ne kadar ölçüm yapabiliyor ve 1.000 metre derinliğe inebiliyor Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1.000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliğinde yol gösterici olacak Cihaz; iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere veri ihtiyacı çok fazla olan sorunların tespit edilmesi, takip edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi, çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri toplayacak. “Deniz Kâşifi” topladığı verilerle denizlerimizin sağlığının korunması, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması başta olmak üzere denizlerimizdeki ekosistemin sürdürülebilirliğinde bilim dünyasına yol gösterici olacak. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek. “Kaynakların sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta sınırlara yaklaşıyoruz” İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, toplantıda yaptığı konuşmada, şöyle konuştu: “Aklıyla, muhakeme gücüyle, iletişim becerileri ve hayal kurma kabiliyeti ile diğer türlerden ayrışan, araç gereç geliştirme yetenekleriyle diğer türlerden üstün olan insanoğlu, üzerinde yaşadığı gezegenin sonunu getirme konusunda da bu üstünlüklerini kullanmada kararlı ve emin görünüyor. Boş ve çok güzel bir gezegende kaynakların sonsuz, sınırsız olduğunu düşünerek başladığımız yolculukta, yavaş yavaş sınırlara yaklaştığımızı görüyoruz.” Savaşlar, yoksulluk, göçlerle susuzluk, kıtlık ve çevre kirliliği arasında çok yakın bir ilişki bulunduğuna dikkat çeken Aran, “İhtiyacımızdan fazlasını tüketerek, yok ederek, kirleterek acımasızca ve düşüncesizce, büyük bir hırsla, kaybet-kaybet anlayışıyla hareket ediyoruz. Yakın geçmişte başlayan savaş, enerji ve gıda krizi, su baskınları ve orman yangınları bizi kendimize getirmeye maalesef yetmedi” dedi. 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilajı hatırlatan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir sabah uyandığımızda masmavi denizimizin üzerinde daha önce hiç görmediğimiz adını da daha sonra öğrendiğimiz müsilaj gerçeğiyle yüzleştik. Bilim insanlarımızın yıllarca dile getirdikleri, kendilerine de
rt edindikleri gerçekleri ve riskleri anlayabilmemiz için illa görmemiz, yaşam kalitemizi etkileyecek boyutlara yükselmesini beklememiz gerekiyor. İşte bizlere, kurumlara düşen görev, o gün gelmeden sorumluluk almak ve elimizi taşın altına koymaktır.” “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı” ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sundukları Deniz Kâşifi'nin, böyle bir sorumluluk ve inisiyatife örnek olduğunu vurgulayan Aran, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği konusundaki bilimsel ve akademik çalışmalara destek olacak cihazın denizlerle ilgili yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların daha verimli ve büyük ölçekli yapılabilmesine olanak sağlayacağını ifade etti. Hakan Aran, “Cihaz, geleceğe dair umudumuzun bir göstergesi olması açısından bizim için çok anlamlı… Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken ‘önemli olan geçmişten ne getirdiğimiz değil, bizim geleceğe ne götüreceğimiz’ anlayışıyla, ‘dünya bizim gelecek bizim’ diyerek sürdürdüğümüz bu yolculukta inisiyatif almaya devam edeceğiz” dedi. “Çırçır balığı yuva yaptıysa, 47 yıl sonra bantlı çöpçü balığı görüldüyse umut da vardır” Yaşamın olduğu yerde her zaman umudun da olduğunu söyleyen Aran, Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Müsilaj, Ağıt mı Umut mu?” adlı kitabında anlattığı çırçır balığı örneğini şu sözlerle aktardı: “Deniz balıkları içerisinde kuş gibi yuva yaparak üreyen çok az tür vardır. Çırçır balığı da bu türlerden biri… Çırçır balığı yuva yapmak için normalde deniz kabuklarına, kuma ihtiyaç duyar. Prof. Dr. Sarı, müsilajın tüm Marmara’yı sardığı günlerde Erdek’te dalış yaptığı sırada bir çırçır balığının müsilaj kümesinden, etraftan taşıyabildiği çerçöpten yuva yaptığına tanık oluyor. Deniz canlılarının çoğunu, balıkları yaşamdan koparan müsilaj çırçır balığına yuva olduysa, Batman’ın Sason çayında nesli tükendiği düşünülen ve 47 yıldır izine rastlanmayan ‘bantlı çöpçü balığı’ görüldüyse herkesin yapabileceği şeyler olduğuna inanmak, umut etmek için de çok neden vardır diye düşünüyorum.” ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise İş Bankası’nın katkısıyla edinilen glider cihazıyla iklim değişikliği başta olmak üzere denizlerde birçok soruna çözüm geliştirebilecek çalışmaların mümkün olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Bu kapsamda denizlerimizin daha iyi anlaşılması ve ekosistem sağlığının durumunu daha iyi tespit edilmesi sağlanacak. Bunun, İş Bankası ile denizlerimiz üzerindeki iş birliğimizde çok önemli bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Bilimsel mükemmeliyet önceliğimiz yanında üniversite-sanayi iş birliği vizyonumuzu da desteklemek amacıyla bir süre önce bünyemizde bir İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi kurduk. Bu merkez çatısı altında da özellikle topumu bilinçlendirme, kapasite geliştirme ve farkındalık konularında İş Bankası ile işbirliğini çok önemsiyoruz. Ülke ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak denizlerden planlı, sürdürülebilir ve daha verimli faydalanmak adına bu proje süresince yürütülecek çalışmalara herkesi katkı vermeye davet ediyorum. Umuyorum ki İş Bankası ile denizlerimiz üzerine başlattığımız bu işbirliği güçlenerek devam edecek ve en başta Marmara Deniz olmak üzere tüm denizlerimizin sağlığına yönelik çığır açıcı çalışmalara ve çözümlere yönelik adımlar atılacaktır. “ ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da Deniz Kaşifi, glider gibi mobil otonom cihazların, esasında merkezinde ODTÜ Bilim gibi oşinografik araştırma gemileri olan, gemi, sabit ve mobil araç ve cihazları içeren entegre gözlem sistemleri içerisinde anlam ve etki yaratacağını söyledi. Deniz Kâşifi’nin, bu yönde atılmış kritik bir adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Salihoğlu, şöyle dedi: “Bu tür gözlem sistemleri, umarız ülkemizde artarak yayılacak. Bu konuda çalışmak isteyen her kuruma deste
k olmaya hazırız. Deniz Kâşifi’nin, Türkiye İş Bankası ile deniz araştırmalarıyla ilgili iş birliğinde çok önemli bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. İş Bankası ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitümüz işbirliğini toplumu bilinçlendirme, deniz ve iklim okuryazarlığını arttırma yönünde de ilerletmek arzusundayız. Gerek DEKOSİM - Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi gerek yeni kurulan ODTÜ İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi kapsamında yeni fikirler ve projeler geliştiriyoruz. Umudumuz gelecek nesillere daha mavi denizler, daha temiz bir dünya bırakabilmek.”
0 notes
Text
Tuhaf Zamanlardayız
Tuhaf zamanlardayız. Kesintisiz bir fasit döngünün rehini kılınıp her gün başka açılardan sınandığımız bir garip zamanlardayız. Muktedirin hal ve istenci, takındığı her tavır bize iş bu zamanı eksik, yarım / yıkımın varlığını tescilleyen,sabit bir tecrübe kılıyor, görüyoruz. Tuhaf bir yolculuk, fark edilmemesi imkansız bir cehennemi döngüde biteviye çürümeyle sınanıyoruz. Her günün ilaveten her anın hemen her açıdan yakıcı, yıkıcı ve yok edici ilan olunduğu yerde cürümler hiç konuşulmuyor bunu görüyoruz. Keskin bıçaklar, yalın yıkım ve yağma, ses ve söze kasıtla, hayatı gölgeleme hali, tehdit dili, hınç, kin kusmalar, nicesi ve bir dolusu ile muktedir bugünü şu sahanın şimdisini gasp ediyor. Yaraların kanatıldığı insanlık onurunun artık hiçleştirilip ayaklar altına alındığı ol muktedirin tahayyülünün bir yıkım da olsa tek seçenek kılındığı yerde zaman kesintisiz olarak gerilemenin kılınıyor.
Hayat hiçbir zaman, an, veçhe olmadığı kadar “sıradanın meseli” olmaktan bu topraklarda açıkça alıkonuluyor. Cerahatin basbayağı aleni bir cüretle savunulan bütün, beraberindeki tahakkümün ve kesintisiz olan gasbın öykü / laf değil hakikat hali enikonu belirginleşiyor. Tuhaf zamanlardayız. Neresinden bakarsanız, hangi cepheyi açarsanız yıkım, taarruz ve biteviye linç hali bir memleketi kuşatıyor. Bir alaşağı etme hali, insanların birbirlerini hiç ama hiçbir biçimde duymayacağı bir zemin var ediliyor. Cerahatin ortasında hayat yoktur. Cerahatin kesintisiz kılındığı yerde o barış yoktur. Cerahatin savunulduğu yer ve zeminde demokrasinin abecesi eksiktir, yokluğa mahkumdur. Halin ve tuhaflığın bir kırıma çıktığı bir güncedeyiz. Sessizlik, şimdiki zamanı gasbedip tahakkümün sınırlarına kesintisiz bir biçimde riayet bu sahayı çürütmeye devam ediyor, bunu aktarıyoruz.
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “Barış İçin Akademisyenler, 6 kentte eş zamanlı olarak yaptıkları açıklamayla, KHK ile ihraç edilen, sözleşmesi yenilenmeyen, sözleşmesi feshedilen, istifa etmek ya da emekliye ayrılmak zorunda kalan tüm imzacıların görevlerine geri dönmesini talep etti.
OHAL döneminde yayımlanan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edilen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan Barış Akademisyenleri İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Diyarbakır ve Kocaeli’de işlerine iade edilmeleri talebiyle açıklama yaptı. Yapılan ortak açıklamalarda “Şu sıralar beraat kararları alıyoruz ancak gasbedilmiş haklarımızı geri alabilmiş değiliz. Ne üniversitelerimize geri dönebildik ne de pasaportlarımızı geri alabildik” denildi. Akademisyenler, kendilerine adres olarak OHAL Komisyonunun gösterildiğini ancak bu kurumun sorunları çözmediğini aksine çoğalttığını ifade etti: “Hala değerlendirilmeyi bekleyen 33 bin dosya var, 406 akademisyenin ve KESK üyesi 1500 kamu emekçisinin dosyası da bekleyenler arasında. Buradan çıkan hukuksuz kararların mahkemelerce bozulması uzun yıllar alıyor, sorunlarımız acil demokratik çözümler gerektiriyor.” Akademisyenler açıklamalarda şu talepleri sıraladı:
* ”Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin imzacısı olup KHK ile ihraç edilen. Sözleşmesi yenilenmeyen, sözleşmesi feshedilen, istifa etmek ya da emekliye ayrılmak zorunda kalan tüm imzacılar, talepleri halinde ihraç edildikleri kurumlardaki görevlerine geri dönebilmelidir.
* Araştırma görevlisiyken ihraç edilenlerin güvenceli bir kadroda işe dönüşü sağlanmalıdır. Öğrenimini sürdürenler öğrenim gördükleri kurumlarda görevlendirilmeli, doktorasını bitiren doktor öğretim görevlisi olarak atanmalıdır. Doçentlik ve profesörlük koşullarını yerine getirdiği halde kadro ataması askıya alınan Barış Akademisyenleri hak kazandıkları kadrolarıyla göreve dönmelidir.
* İşe alımda güvenlik ve arşiv soruşturması şartı, Anayasa’nın 20. maddesi’nde güvence altına alınan “özel hayata saygı” hakkına müdahaledir. Buna derhal son verilmelidir.
* KHK’lerle ihraç edilen Barış Akademisyenlerinin ve kamu emekçilerinin yurttaşlık haklarına yapılan tüm saldırılar ortadan kaldırılmalıdır. Pasaportları derhal geri verilmeli, bütün hak kayıpları tazmin edilmelidir.
* Hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmeli, OHAL KHK’leri kaldırılmalı, OHAL Komisyonu lağvedilmelidir. Taraf olunan uluslararası anlaşmalara ve hukuk kurallarına uyularak toplumsal barışın önü açılmalıdır.”
Eşitlik, adalet ve barışma tahayyülüne karşı ortaya çıkartılan şey daha büyük yıkım olur. Kati, kesintisiz bir biçimde bu kadarıyla bir menzil var edilir. Barış İçin Akademisyenler imzasıyla çıkan metnin ortaya koyduğu ivedi çağrının üstünden üç yıl geçtikten, onlarca dava, onlarca yakıcı ve kavurucu yıkım, tehcir ve dahası tükeniş sahnelendikten sonra hala insani olanın her ne olduğunun hiçbir biçimde sorgulanmadığı bir karanlığa uyanırız. Tuhaf zamanlardayız, hayatın bu sahada bir kez daha bir asır öncesinin karanlığına rehin olunduğu bir güne, bir güncelliğe uyanıyoruz. Hayat hiç olmadığı kadar donanımlı bir çürümeye, bir yıkıma, bariz bir karanlığa mahkum kılınıyor. Bir asırda teçhizat güncelliği sağlandı, ya insan? Bir asırda anlatılıp durulan muasır medeniyet halen insana uğramadı her niye? Barış tahayyülünü savaşmak ile değiş tokuş etmeye devam diye kötülüğün, bariz karanlığın her neyi var ettiği afaki değil midir, halen anlaşılmaz mıdır? Yüceltilen ol yıkım, zaruriymiş gibi gösterilenin her ne şekilde bu sahaya zarar verdiği, meselin aslında her ne olduğu Barış İçin Akadamisyenlerin meramındadır.
Halep’in kuzeyinde, Rusya destekli Suriye hükümeti güçleri ile YPG’nin ortak kontrolünde bulunan Tel Rıfat kenti dün (2 Aralık) 14.00 sularında TSK kontrolündeki bölgelerden gelen topçu atışıyla vuruldu. Bir Rus üssünün de bulunduğu bölge Afrin’de TSK ve cihatçılar tarafından düzenlenen askeri müdahaleden kaçan sivilleri de barındırıyor.
Olay anına ilişkin görüntülerde yerleşim yerlerinin de hedef alındığı görülürken, muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) bombardıman sonrası 8’i çocuk en az 9 sivilin öldüğünü, Rojava’dan yayın yapan PYD’ye yakın Hawar Haber Ajansı (ANHA) ise 8’i çocuk 10 sivilin öldüğünü duyurdu. Ayrıca 20’nin üzerinde de yaralı bulunduğu belirtiliyor. Aynı şekilde Rusya ve Suriye ordusunun bombardımanının sürdüğü cihatçıların kontrolündeki İdlip’te de sivil can kayıpları yaşandığı belirtiliyor.
PYD, yayımladığı yazılı açıklama ile Tel Rıfat ilçesinde bir sivil katliamı gerçekleştirildiğini belirtirken, Türkiye’nin müdahalesinin ilk gününde itibaren uluslararası hukuka aykırı olduğu savunuldu. Türkiye’nin Suriye topraklarına yönelik askeri müdahaleleri Suriye hükümeti tarafından da “işgal” olarak niteleniyor. Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik operasyonlarda TSK ile birlikte hareket eden El Kaide kökenli grupların işlediği savaş suçları nedeniyle de Türkiye’ye yönelik uluslararası eleştiriler yoğunlaşıyor.
Tel Rifat’a 2 Aralık’ta Türkiye tarafından yapılan saldırıda sekizi çocuk 10 sivil yaşamını yitirmişti. Hayatını kaybedenler Çarşamba günü kitlesel törenler eşliğinde toprağa verildi. Nupel'in haberidir: Bölgeden yayın yapan ANHA’da yer alan haberde, uluslararası hukuk örgütleri, saldırıya sessiz kalmakla suçlanıyor. Yakınlarını kaybedenler de uluslararası toplumun sessizliğine tepki gösterdi.
Cizre Bölgesi İnsan Hakları Örgütü Üyesi Mihemed Emin Niyîmî şunları söyledi: “Başta UNICEF’in çocuklara yönelik katliamı daha ilk günden kınaması gerekiyordu. Türk devleti NATO üyesi devletlerinin toplantısının olduğu bir zamanda sivil ve çocuklara yönelik katliam gerçekleştirdi. İnsan Hakları Örgütü, Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Uluslararası Ceza Mahkemesi, İnsan Hakları Mahkemesi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), Uluslararası Adalet Divanı olmak üzere dünyadaki bütün sivil toplum kuruluşları ve örgütler, Kuzey ve Doğu Suriye halklarına yönelik saldırılara karşı sessiz kaldılar. Pazartesi günü Til Rifat’ta sivillere yönelik gerçekleştirilen katliama karşı bir tavır göstermediler. Bu da Türk devletinin terörüne izin verdiklerini gösteriyor.”
Türkiye tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen saldırıda ayağını kaybeden İlyas Hesûn adlı çocuk, “Kardeşim Edhem ve ben evimizin önünde oynuyorduk, birden çok büyük bir ses duyduk. Ben parçalardan dolayı yaralandım, kardeşimin ayağı koptu” diyor. Yaralanan çocukların annesi Fatima Betal, “Öğlen saat 2 civarıydı. Büyük bir ses duydum. Çocuklarımı aramak için koştum, onların bedeninden parçalarla karşılaştım” diye konuştu.”
Tel Rifat’ta bir devletin var ettiği başarı öyküsü, her yerde zikrettiği o barışma tahayyülü, kentlerin düzenini sağlıyoruz bizler falan yoktur. Bir karanlığın her nasıl insanlık hikayeleri anlatılırken var edilebildiğinin iç çürüten hakikati vardır. Roboski Katliamı gibi bir yıkımı var edenlerin fırsat bulduklarında yarattıklarını görünür kılandır. Tel Rifat içinde bir cinayet işlenir. Bu cinayet çocukların katledildiği bir karanlığın bizatihi tam da kendisidir. Böylesine bariz olanın, bu kadar aleni kılınanın 1915’ten bunca zaman sonraki suretidir. İnkar edilen, binbir türlü hileyle ötelenen, üstü örtülmeye çalışılan şey bir kez daha gün yüzüne kavuşur. Cinayet kameralar kayıttayken, iletişimin en yüksek kılındığı şu zamanda her şey bilinirken, görülürken var edilir. Bu kadar açık düşmanlıkla şu kırım gibi nicesi var edilirken hala Rojava’ya barışın götürüldüğü meseline inanılması beklenir. Kan her yere sıçrarken o masallar, onca şatafatlı cümlenin kof bir yalan olduğu barizken neye nasıl inanırsınız, inanabilirsiniz!
Her yere kan sıçrıyor. Hemen hemen her zemine, bir biçimde devletli aklının çürütme hali izini çıkarıyor. Devletin gölgesinin değdiği yerde yaşam tükeniyor. Devletlinin elini cüret ile arttırdığı her menzilde hayat çalınıyor, düşler kırıma uğruyor. Söz naçar kılınıyor. Ses, cılızlaşırılırken hayatın meramı eksiltiliyor. Bir sahada var edilmiş olan yıkım başka bir yerde daha kalıcı kırılmaları da muhteviyatına ekliyor. Kürd ile Türkün arasındaki bağlar bir asır evvelindeki Ermeni, Süryani, Nasturi, Keldani, Rum, Pontos, Arami ile Türkün arasındaki bağların kopartılması gibi güncel daimi bir gayretle çürütülüyor. Her güne bir dehşet, her yere bir vahşet taşınıyor yeter ki sonuç daha fenası olsun! Tutturulup da gidilen istikamette hayat hakkının bahsini açmak, onun öncelikliğinden dem vurmak tam anlamıyla imkansızlaştırılıyor. İyi de böyle böyle yol nereye!
Van’ın merkez İpekyolu ilçesine bağlı Yalı Melez Mahallesi’nde 12 Temmuz 2018’de yapılan ev baskınında işkence ve kötü muameleye maruz bırakılarak, gözaltına alınan Ayfer, Abdullah, Abdulbaki, Ayhan, Fettullah ve Dilan Şahin ile Şehriban Mamuk hakkında açılan davanın 2'nci duruşması, Van 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. "Örgüt üyesi olmak", "kamu görevlisine hakaret etmek" ve "görevi yaptırmamak için direnmek" iddiasıyla açılan davanın duruşmasına, Şahin ailesinden tutuklu bulunan 6 kişi, tutuksuz yargılanan Dilan Şahin ve avukatlar katıldı. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan tutuklu ve avukatlar tahliye talebinde bulundu. Mahkeme, tutuklu 6 kişi hakkında tahliye kararı vererek, Mart 2020’ye erteledi.
“HDP Elbistan İlçe Örgütü Kongresi öncesi gözaltına alınan ve gözaltındayken HDP'den ayrılmaları konusunda tehdit edilen 70 yaşındaki Ali ve Elif Kısa çifti, kongrenin ardından Ali Kısa'nın yönetime seçilmesiyle birlikte yeniden gözaltına alınarak tutuklandı. Anne ve babanın bakmakla yükümlü olduğu, yaşamlarını idame ettirebilme gücü ve iradesinden yoksun, duyma ve konuşma engelli 2 çocuklarıysa yalnız başlarına kaldı.
Ali ve Elif Kısa çifti 2017'den bu yana 3 defa gözaltına alındı. Ailesini emekli aylığıyla geçindiren Ali Kısa, uzun yıllardır siyasi çalışmalarda yer alıyor. DEHAP Elbistan İlçe Başkanlığı da yapan ve HDP kurulduğundan beri ilçe yöneticiliği yapan Ali Kısa, 4 Ocak 2017'de eşi Elif Kısa ile birlikte gözaltına alındı. Eşi adli kontrol ile serbest bırakılırken, Ali Kısa "örgüte yardım etmek" suçlamasıyla tutuklandı. Kısa, Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 7 ay tutulduktan sonra yargılandığı dosyadan beraat etti. Cezaevinde tutulduğu sırada ağır koşullar nedeniyle prostat ameliyatı olan ve yüksek kolestrolü bulunan Ali Kısa, 7 aylık sürede 116 kilodan 79 kiloya indi. Ayrıca cezaevinden sonra kendisinde unutkanlık başgöstermeye başladı.
13 Kasım 2019'da yeniden eşi Elif ile birlikte gözaltına alınan Ali Kısa, 17 Kasım'da yapılan HDP Elbistan İlçe Kongresi'nde yeniden yönetime girmemesi yönünde tehditlere maruz kaldı. Ayrıca önceden hazırlanmış "örgüt üyesi olduğu ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğine dair" zorla imzalatılmak istenen ifadeyi imzalamadığı için psikolojik şiddete maruz kaldı.
"Eğer HDP'ye gidersen ve yönetime yine katılırsan seni yine alırız" tehditlerinden sonra eşiyle birlikte adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Ali Kısa, 17 Kasım'da HDP İlçe Kongresi'nde yeniden yönetime seçildi. Seçim sonrası sosyal medya hesabından "Partimiz HDP 3'üncü Olağan Kongresi'ni 17 Kasım'da yaptık. Beklentinin çok çok üstünde katılım oldu. Başarı bizim hedefimizdir. Ben Ali Kısa olarak bir yıldır hasta olduğum halde arkadaşlarımın ısrarı üzerine listede yer aldım ve yönetime seçildim. Bu parti halkındır, herkesindir. Herkes partisine sahip çıksın" paylaşımında bulunan Ali Kısa, 3 Aralık'ta evine yapılan baskınla yeniden eşi Elif ile birlikte gözaltına alındı. Haklarında "Gizli tanık" ifadesi bulunduğu iddiasıyla Ali ve Elif Kısa çifti, "örgüt üyesi oldukları" gerekçesiyle tutuklanarak Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
Önceki dönem Elbistan HDP Kadın Kolları yönetiminde yer alan; kronik baş ağrısı, depresyon, kan dolaşımı zayıflığı, doğumdan kaynaklı sağlık sorunları ve idrar yolları iltihabı gibi birçok sağlık sorunuyla boğuşan Elif Kısa da, böylece bakmakla yükümlüğü olduğu iki engelli çocuğundan koparıldı.
Ali ve Elif Kısa çifti 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde tutuklandıkları için 2 engelli çocukları da yalnız başlarına kaldı. Zihinsel, duyma ve konuşma engelli, tamamen annenin bakımına muhtaç "Ağır Özürlü" raporu bulunan 44 yaşındaki İsmail ile duyma ve konuşma engelli yüzde 64 engelli raporu bulunan 42 yaşındaki Ahmet de bakımına muhtaç oldukları anne ve babasız bırakıldı.
Bunun üzerine Elbistan'ın tek resim atölyesinin sahibi olan ilçedeki engellilere de yaşamıyla örnek teşkil eden, duyma ve konuşma engelli Ressam Ahmet, ağabeyi İsmail'e bakabilmek için resim atölyesini kapatmak zorunda kaldı.
Her iki kardeş de duyma ve konuşma engelli olduğu için ne kapı zilini duyabiliyor, ne de ne çevrelerinde gelişecek olası bir durumdan haberdar olabiliyor. Yakınları; İsmail'de temizlik takıntısı olduğu için her gün annesi tarafından banyo yaptırıldığı, onlarca kez elini yüzünü yıkadığı, birilerinin yardımı olmadan yemek yiyemediği ve tırnaklarını sık sık kestiği için parmaklarını kanattığı ve ilaçlarını zamanında ve düzenli alamadığında aşırı asibeliştiğini belirtti.
HDP Milletvekili Mahmut Toğrul da TBMM oturumunda, Ali ve Elif Kısa çiftinin durumuna dikkat çekerek, "Partimize yönelik siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. Elbistan'da Ali Kısa, Elif Kısa ve Bekir Kara 3 Aralık'ta gece gözaltına alındılar, tutuklandılar. Aynı kişiler 13 Kasım'da gözaltına alınmıştı ve 2 gün sonra serbest bırakılmıştı. Ancak tekrar gözaltına alınan bu 3 arkadaşımız tutuklandı. Ali Kısa ve Bekir Kara, şu anki ilçe yöneticilerimiz, Elif Kısa ise önceki ilçe yöneticimiz. Ali ve Elif Kısa 70 yaşındalar ve 2 çocukları var. Biri yüzde 80 zihinsel engelli, diğeri de duyma ve konuşma engelli. Evde başka kimseleri yok. 2 çocuk evde tek başına kendilerine bakma ve yaşamlarını sürdürebilme gücü ve becerisinde değil. Aile bunu gözaltında dile getirmiş, ancak buna rağmen tutuklanmışlar" sözleriyle serbest bırakılmalarını istedi.”
Tuhaf zamanlardayız, yıkımın, yok etmenin, derdest edip, tüketmenin, birbirine yabancı, yaban kılma hallerinin ortasında bir deney sahasındayız. Ne dünümüz gün gibiydi. Ne iş bu şimdi bir yarın umudunu muhafaza ediyor. Ne şimdi bir hesaplaşama hali ne şu anda var edilmiş olanın farkındalılığı birbirini buluyor. Bir umut anlaşılır diye yazılanların kahır eksen unutulduğu, sakız gibi uzatılan bir gıdım sözün üzerinde, havanda su dövülüp günün geçirildiği yerde, yıkım az biraz şu yukarıdakilerle başlıyor. Başkalaşmış, bir yurt, bir yer, bir vatan imini yavaştan kaybetmeye yüz tutmuş, kokuşmuş, kir bağlamış, içindeki yurttaşını ezerek, biçerek bir ülkeye varılacağı zikrediliyor. Tuhaf zamanlardan geçiyoruz, içimiz dışımızda, aklımız başımızdayken yazalım; gidişat kestirilemeyen değil tam da yüzüncü yıl şatafatı dillendirilirken o memleketin demokrasi, eşitlik, hayat istencini yerle bir etmektir. Böyleyken, böyle, sessizliğin surları yükseltilirken bir hayat bahsi geriye konulmayacaktır, sorgular mısınız?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Istanbul Travel – Ekaterina SHEVI – Behancé
#arzihal#mesele#yeni türkiye#başka türkiye var#soluk alabilmek#yıkım#hayat#khk#barış için akademisyenler#sözcükler#mücadele#haklarımız#insan#yaşamak#yurt#tel rifat#soykırımcı gelenek#inkar#yüzsüzlük#rojava#saldırılar#çocuklar ölmesin#wan#işkence#cürmün devleti#hal#biyopolitika#hdp#elbistan#insanlık onuru
2 notes
·
View notes
Photo
Prof. Beyza Üstün: Deniz biziz
12:51 22 HAZİRAN 2021
HUKUK
1
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan HDP geçmiş dönem milletvekili ve Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Emine Beyza Üstün, katledilen Deniz Poyraz’ı andı. Beyza, “Önce suç gerçekten tanımlanmalı sonra suçun gerçek failleri bulunmalı. Biz o dönem siyaseten sorumluluk aldıysak eğer, biz bunun için çabaladık. Şengal'de yaşanan olaylar Kobanê’de yaşanmasın diye çabaladık” dedi. Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşmasının 7’nci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü Salonunda görülmeye devam ediyor. ‘Deniz biziz’ HDP geçmiş dönem milletvekili ve Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Emine Beyza Üstün davanın esasına ilişkin savunma yapmak üzere söz aldı. HDP İzmir İl örgütüne yönelik yapılan saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anarak sözlerine başlayan Beyza, “Deniz biziz Deniz bizim yoldaşımız. Deniz’in bizi temsil ettiği her anı ve mücadelesi için emeği ve kadın mücadelesini bizimle birlikte büyüttüğü için saygıyla anıyorum. Annesine sabır diliyorum” dedi. ‘Yaşananların resmi’ Deniz’in katledilmesinin ve Kobanê Davası’nın Türkiye halklarının yaşadıklarının bir resmi olduğunu ifade eden Beyza, “Saldırgan özel eğitim almış, seçilerek zamanlaması tam da bu davaya ve davayla birlikte açılan diğer süreçlere denk getirildi. Bu davada tahliye olan siyasetçi arkadaşlarımızı önce sloganlarla uğurladık sonra İzmir’de bu saldırganın silahından çıkan kurşunla bir mesaj iletilmek için saldırgan görevlendirildi. Son derece organize edilmiş, bu dosya da yaşadığımız gibi. Hem size hem bize bir gözdağı olarak son derece net bir şekilde kamuoyuna iletildi. Bu davada olduğu gibi. Zor bir dava size kolaylıklar diliyorum” ifadelerini kullandı. ‘Azmettirme davası’ Kobanê Davası’nın bir azmettirme davası olduğunun altını çizen Beyza, “Bu dava HDP’nin HDP ile birlikte yol alan özgürlük arayışına çıkanlara karşı, egemen sistemin bozulması paniğiyle azmettirme davası. Bize dijitaleri verdiler. İçerisinde sayılar uçuşuyor. Dijitallerde bir şey olduğunu düşünmüyorum ama inceleyeceğim ve eksik bir şey olursa ekleyeceğim” şeklinde konuştu. ‘Biz yargılanıyorken önergeler reddedildi’ Kobanê eylemleri sırasında ve sonrasında parti olarak, konunun siyasi boyutunun araştırılması, o süreçte yaşanan olayların, gerçeklerin ortaya çıkarılması için Meclis’te defalarca araştırma önergeleri verdiklerini hatırlatan Beyza, “İlk önerge 6 Ekim 2014 tarihinde grup başkanvekilimiz tarafından verildi. Son verilen önerge 15 Ekim 2020, yani biz gözaltındayken verildi. Biz ağır cezada yargılanırken, bu konuyla ilgili gerçeklerin açığa çıkması, araştırılması için verilen önergeler Meclis’te iktidar tarafından reddedildi” dedi. ‘Siyasi bir müdahaledir’ Gerçeğin ortaya çıkarılmasının bu topraklarda barış isteyen herkesin sorumluluğunda olduğunu ifade eden Beyza, “Biz bu sorumluluğu, halkın iradesini arkasına alan arkadaşlarımız Meclis’e sundu, sunduk. Sürekli bu topraklarda eşit ve barış içinde yaşamı inşaa etmek için çabaladık. Biz ağır ceza mahkemelerinde yargılanırken de bu araştırma önergeleri verildi ancak bizi kötü itham eden partilerin oylarıyla reddedildi. Yanlış kişileri yargılıyorsunuz. Bu siyasi bir müdahale. Biz iddialarla suçlanıyoruz. Usulsüz olarak özgürlüğümüz elimizden alınmış durumda. Bu müdahale siyasi olarak HDP’ ye, HDP’ nin politikalarına, programına, HDP siyasetini benimseyen parlamentoda temsiliyetini HDP’ ye veren halkların iradesine siyasi olarak yapılmış müdahalelerdir” şeklinde konuştu. ‘Bu topraklarda barışı inşa edeceğiz’ Tutukluluğun devamı kararında iddia edildiği gibi bir kaçma niyetinin olmadığının altını çizen Beyza, “Suçlu değilim, ortada işlediğim bir suç ve suçlu olmadığım gibi karartacağımız bir delil de yoktur. Biz bu topraklarda ‘bu suça ortak olmayacağız’ diyen akademisyenler ceza aldık çoğumuz ise beraat aldık. Sorumluluk alıyoruz, kararlıyız bu topraklarda barışı inşa edeceğiz” diye belirtti. ‘Katliam büyüyordu ve Türkiye'ye de geliyordu’ Beyza, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki sürecin Türkiye halklarının iradesine bir darbe olduğunu belirterek, “Bu davaya konu olaylar aslında 6 Ekim günü başlamadı. Bu olaylar Şengal’e müdahalenin başladığı günden beri içimizde siyaseten tartışılan, adım adım DAİŞ’in sürdürdüğü katliamları önlemek için neler yapabiliriz diye konuşuyorduk. Toplantılarımızda ilk gündem maddesi, IŞİD saldırısını durdurmak için ne yapabiliriz mücadelesi içindeydik. Her il ve ilçede bütün Ezidi ve Kürt halklarının yakınları başta olmak üzere herkesin teyakkuz halinde olduğu bir dönemdi. Katliam büyüyordu ve Türkiye'ye de geliyordu. O sınırın bir hükmü yok” sözlerine yer verdi. ‘Dosyada İŞİD kelimesi geçmiyor’ Beyza, 7 Ekim 2014 tarihine kadar bir olayın yaşanmadığına vurgu yaparak, “İlgili yetkililerle görüşüp ‘bu nasıl önlenebilir’ çabası içindeydik. Sadece Türkiye değil, dünya kamuoyuna da çağrı yapılıyordu. Eğer bu davanın adı Kobanê olayları ise tek bir kelime IŞİD geçmiyor. Sanırım Kobanê olaylarında yaşanan tüm süreci oraya aktarırsınız. Buna güvenim var. Bunu yapacağınızdan eminim çünkü bu gerçek” sözlerini kullandı. ‘Dayanışma çağrılarını her türlü yaparız’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim 2014’te yaptığı “Kobanê düştü düşüyor” açıklamasını da hatırlatan Beyza, “Bu açıklamadan sonra ölümler yaşandı. Biz ise sizin sonradan eklediğiniz açıklamada ‘provokasyona gelmeyin’ açıklaması yapt��k. Türkiye siyasetini özgürlüğe taşıyan, bu kadar önemli bir partinin kimliği bu dava içinde 3 tane tweete bağlanıyor. Biz dayanışma çağrılarını her türlü yaparız. Parlamentoda da yaparız. Siyasete de bu çağrıyı yaparız. Tüm açıklamalarımızda bu var. En ufak bir azmettirme kelimesi geçmeyen tweet, bu davanın gerekçesi olarak sizin dosyanızda delil olarak duruyor” şeklinde konuştu. ‘Ölümlerin faillerinin bu salonda oturması gerekiyor’ Daha önce Şengal’de koruyamadıkları hakları Kobanê’de korumak için mücadele etiklerini ifade eden Beyza, “Bu bizim borcumuzdu. Ama 7 Ekim’den sonra ciddi anlamda ölümler yaşandı. Biz bu ölümler yaşanmasın diye siyaset yapıyoruz, bunlara neden olacak en ufak bir tutumuz olamaz. Biz bu topraklarda kardeşliğin, barışın, yan yana duruşun siyasetini örmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bu ölümlerin faili kimse bu salonda onların oturması gerekiyor biz değil” dedi. ‘7 Haziran’dan sonra sistem değiştirildi’ Sürecin sonucunda bir algının yürütüldüğünü dile getiren Beyza, “Kalıcı barış talebini, Kürt sorunu başta olmak üzere, tüm sorunların çözümünü üstlenen partiye karşı bu siyasi algı yürürlüğe sokuldu. 7 Haziran seçimlerinden sonra adım adım tüm sistem değiştirildi. Halkın iradesini temsil edenlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. 2016’dan 2020’ye kadar süren süreçte HDP’li belediyelerin tümüne kayyımlar atandı. Başta kadın eşbaşkanları tutuklandı. En son HDP’nin kapatılması davasına kadar süreç geldi” şeklinde konuştu. ‘Soylu ve Erdoğan’ın söylemleri dosyaya konulsun’ ‘Nasıl Kobanê sadece ismiyle yeterli değilse IŞİD'in yaptığı katliamların o dosyaya aktarılması gerekiyor’ diyen Beyza, “Bunun gibi bugün dahil olmak üzere her defasında dava açılmadan önce ve sonra toplumsal alanda açıklama yapan MHP başkanı olmak üzere dönemin atanmış ‘İçişleri Bakanı Soylu'nun ve şimdi hükümetin başındaki Erdoğan’ın’ bu tarihlerdeki tüm sözlerinin bu dava dosyasında olması gerekiyor. Kendileri azmettiricilerdir. Yargıya müdahale ediyorlar. Algı oluşturuyorlar. Bu dava siyasi bir dava siz de bunu biliyorsunuz” diye belirtti. ‘7 Haziran halkların iradesinin Meclis’e taşındığı tarih’ 7 Haziran 2015 tarihinin HDP’nin halkların iradesini Meclis’e taşıdığı tarih olduğunu vurgulayan Beyza, “Kapatma davasının iddianamesi de 7 Haziran'da verildi. Bu tarihlerin, bu günler denk getirilmesi çok zor. Siyasi iktidar yaratmaya çalıştığı bir algıyla, yürütülen dava ve iddianamelerin tam tamına bir torba iddia olduğunu görüyoruz. Bu davanın adı Kobanê ise tüm süreci ele almamız gerekiyor ama bu dava Türkiye sınırları içinde yaşanan olaylar ise bunun iddianamesi bu değil” sözlerine yer verdi. Şengal katliamı Şengal’de yaşanan katliamları bildiklerini ifade eden Beyza, “Orada tüm halklar katledildi, kadınlar ve çocuklara el konuldu. Bunların yansıması hala devam ediyor. Bu katliamdan nemalananlar bunu tarihe yayarlar. 3 Ağustos 2014’te Ezidilere katliam yapıldı. Katliamın yaşandığı bu topraklara bu kadar yakın olan kadın siyasetçiler olarak Şengal’de yaşananları hazmedemiyoruz. Biz her 3 Ağustos’ta bulunduğumuz yerde HDP’li siyasetçiler ve tüm yoldaşları olarak kırmızı karanfil bırakırız suyun kenarına. Bulunduğunuz yerde rastlarsanız bilin ki o karanfilleri kadınlar bırakmıştır” dedi ‘Egelleyemediğimiz için kendimizi affetmiyoruz’ Beyza devamında şunları dile getirdi: “Egelleyemediğimiz için kendimizi affetmediğimiz Şengal katliamın ardından bugün hala katliamlar devam ediyor. 2017’de Kırşehir’de Kırşehir polisi biri 5 diğeri 7 yaşındaki Ezidi kardeşi, IŞİD’li olduğu belirtilen bir kişinin evinden kurtarıyor. Şengal katliamından 3 yıl sonra yaşanıyor bu. Tarih 31 Temmuz 2020 yani biz daha tutuklanmadık, bize müdahale yapılmadı. Şengal katliamı sırasında 16 yaşında olan Zozan K., isimli bir kadın Sincan’da hemen yanı başımızdan IŞİD’li olduğu belirtilen bir kişinin elinden akrabaları tarafından satın alınarak kurtarılıyor. Kadının tecavüze uğradığı psikolojik olarak sorunlar yaşadığı belirtiliyor. Bu tarihte daha bize müdahale yapılmadı. 2 Mart 2021’de yer bu sefer Ankara’nın Keçiören ilçesinde, burada dibimizde tutuldukları evden internetteki köle pazarlarında satışa çıkarılan Ezidi kadınlar, yakınları tarafından açık artırmayla satın alınıyor ve hızlıca Türkiye’den çıkarılıyor. Bunlar sadece erişebildiğim haberler." ‘Suç tanımlanmalı’ Beyza, 6-8 Ekim olaylarını yaratanın Êzidîlere yönelik IŞİD katliamları ve saldırılar�� olduğunu dile getirdi. Beyza şöyle devam etti: “O dönemdeki tüm provokasyonları tek tek konuşmamız lazım. Sadece 6-8 Ekim olayları dediğiniz süreçte ölenlerle bir illiyet bağı kurulmaya çalışarak bunu çözemeyiz. Önce suç gerçekten tanımlanmalı sonra suçun gerçek failleri bulunmalı. Biz o dönem siyaseten sorumluluk aldıysak eğer, biz bunun için çabaladık. Şengal'de yaşanan olaylar Kobanê’de yaşanmasın diye çabaladık. Ve her engel olamadığımız olaylardan kendimizi sorumlu tutuyorduk. Çünkü halklar iradesini bize teslim etmişti. Biz yaşamı özgür kılmaya çalışıyoruz yaptığımız siyaset düzleminde.” Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.
JIN NEWS
10 notes
·
View notes
Text
2 notes
·
View notes
Photo
Sedat Peker hakkında zorla getirilme kararı 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atan akademisyenleri tehdit ettiği gerekçesiyle yargılanan Sedat Peker hakkında duruşmaya gelmediği için zorla getirilme kararı çıkartıldı.
0 notes
Text
Tekstil sektörünün sorunlarına BTÜ’den çözüm
https://pazaryerigundem.com/haber/185158/tekstil-sektorunun-sorunlarina-btuden-cozum/
Tekstil sektörünün sorunlarına BTÜ’den çözüm
Sektörlerin sorunlarını çözmek için kolları sıvayan Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) “Sorun Çözüm Pazarı” buluşmasının ikincisini tekstil sektörü temsilcileriyle gerçekleştirdi. Toplantıda firma temsilcileri, sektörde karşılaştırdıkları problemleri aktarırken, BTÜ’nün böyle bir adım atmasının çok değerli olduğunu vurguladı.
BURSA (İGFA) – Şehirle büyüyen şehirle güçlenen” ilkesinden hareketle Bursa’nın sorunlarına kayıtsız kalmayan BTÜ bunun yanında sektörlerle de yakın ilişkisini sürdürüyor. Bu kapsamda sektörlerin karşılaştıkları sorunlar için çözüm arayışına giden BTÜ, Sorun Çözüm Pazarı buluşmaları düzenliyor. Geçtiğimiz mayıs ayında otomotiv firmalarının temsilcileriyle ilk buluşma gerçekleştirilirken, bu kez ise tekstil sektörünün temsilcileri ağırlandı. Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salon’da gerçekleşen Sorun Çözüm Pazarı buluşmasında; BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Beyhan Bayhan, Prof. Dr. Sinan Uyanık ve Prof. Dr. Barış Tamer Tonguç ile Bursateknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Ayşe Bedeloğlu ve akademisyenler, ulusal ve uluslararası çapta faaliyet gösteren tekstil firmalarının temsilcileri ile bir araya geldi. Toplantıda, firma temsilcileri tek tek söz alarak sektörde karşılaştıkları sorunları ve BTÜ’den beklentilerini dile getirdi.
“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE TALİBİZ”
Tekstil sektörü temsilcileriyle yapılan buluşmada konuşan Rektör Naci Çağlar, ‘Sorun Çözüm Pazarı’nın amacının sorunları çözmek veya iyileştirme önerilerini üniversite-sektör iş birliği çerçevesinde birlikte geliştirmek ve yol haritasını belirlemek olduğunu söyledi. Toplantının ilkini otomotiv sektörü temsilcileriyle gerçekleştirdiklerini hatırlatan Rektör Çağlar, “Bursa’nın en önemli alanlarından olan tekstil sektörünün yaşadığı sorunları önemsiyoruz. Bu doğrultuda Üniversite olarak sorunlarınızın çözümüne talibiz. Çünkü hedefimiz, ‘sanayiyi güçlendiren, sanayiden güç alan üniversite olmak’ ifadelerini kullandı.
BTÜ’DEN TEKSTİLE YÖNELİK ÖNEMLİ PROJELER…
BTÜ’nün tekstil sektörüne yönelik gerçekleştirdiği projeler hakkında da bilgi veren Rektör Naci Çağlar, sorun çözümü sırasında; teknik danışmanlık, ortak projeler, eğitim, Ar-Ge gibi desteklerde bulunabileceklerini söyledi. Sorun Çözüm Pazarı sürecinden bahseden Çağlar, “Belirlediğimiz tarihte her firma ya da konu özelinde ayrı masalar oluşturulacak. Çözüm masaları oluşturulurken, firmanın ya da konunun sorununa yönelik uygun akademisyenlerin belirlenmesi sağlanacak. Akademisyenler ve firma temsilcileri çözüm masasında buluştuktan sonra bir takvim oluşturulacak, takvime göre sorunların çözümü için geliştirilecek projelerle aksiyon alınması sağlanacak. Bu süreç BTÜ Teknoloji Transfer Ofisi tarafından takip edilecek” dedi.
TEKSTİLİN SORUNLARI: KALİTELİ MALZEME, TEDARİK, TEST-ANALİZ…
Rektör Çağlar’ın konuşmasının ardından firma temsilcileri tek tek söz aldı. BTÜ’nün attığı adım sayesinde üniversite-sanayi iş birliğinin en verimli şekilde yürütülebileceğini ifade eden temsilciler, Rektör Çağlar ve ekibine teşekkür etti. Sorun ve beklentilerini dile getiren katılımcılar; nitelikli malzemeye erişimde sıkıntı, malzemelerin kullanılabilecekleri alanların belirlenmemesi, sürdürülebilirlik, atıkların azaltılması, enerji verimliliği, nitelikli eleman sorunu, onaylı tedarikçi bulunamaması, test-analiz süreçlerindeki kalite, uluslararası projelerde destek gibi problem ve beklentilerini aktardı. Bu süreçlerde BTÜ’nün vereceği desteği çok önemsediklerini dile getiren temsilciler, sorunlarının çözümü için masa etrafında buluşmayı sabırsızlıkla beklediklerini de ifade etti.
Toplantının ardından tekstil firmalarının temsilcileri, Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından akredite edilen ve bünyesindeki tescilli cihazlarıyla ağırlıklı olarak sanayiye hizmet veren BTÜ Merkezi Araştırma Laboratuvarını (BTÜ-MERLAB) gezerek detaylı bilgi aldı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
Barış İçin Akademisyenler üniversite kuruyor DW Türkçe'nin haberine göre, ‘Barış İçin Akademisyenler' metni imzacılarının bir kısmı tarafından kurulan 'Barış İçin Organizasyon' adlı bir dernek, internet üzerinden ders verecek ‘ Off Üniversitesi' adlı bir üniversite kuruluyor.
#“Türkiye#almanya#Barış İçin Akademisyenler#Barış için organizasyon#Erbatur Çavuşoğlu#haberler#son dakika
0 notes
Text
Mustafa Yeneroğlu: ‘Akademisyenlerin göreve iade başvurularını reddetmek, AYM kararını yok saymaktır’
Mustafa Yeneroğlu: ‘Akademisyenlerin göreve iade başvurularını reddetmek, AYM kararını yok saymaktır’
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, ihraç edilen “Barış İçin Akademisyenler”in göreve iade için OHAL Komisyonu’na yaptıkları başvuruların reddedilmesini eleştirdi. Akademisyenler hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararını hatırlatan Yeneroğlu, eleştirel düşüncenin demokrasinin özü olduğunu savundu. DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Barış…
View On WordPress
0 notes