#başka türkiye var
Explore tagged Tumblr posts
seslimeram · 11 months ago
Text
Yazgı...
Tumblr media
Bir yazgı kabilinden bildirilen şeylerle hayatın ehven olanla kesişimi yerle bir ediliyor iş bu sahnede. Umudun berhava olunduğu yerin gerçekliği bir yazgıymış gibi duyurulmaya devam olunuyor. Her şey bilakis muktedirin kabulü ile oluşturulurken hayatın sıradan ola gelen insanların elinden çalınması bir mesel olarak görülmez. Bu sizin hakkınız denilerek var edilen cürüm hem hal sahanın yönetim olgusu güncellenir. Kanun, nizam, uygulama, her dem bir üst klanın halkı aşağıda görmesiyle beraber bir vahamet hali bütünüyle bir kör karanlığı yazgı diye bildirir. Bu hallerin yekununda bir yeni yüzyıl söz konusu olabilir mi? Bırakalım yeni yüzyıl metaforunu, geçmişin var edilmiş yıkıcılığının sorgulanmadığı, yüzleşilmediği bir zeminde kader / yazgı insandan yana değişir mi? Devleti yönetenlerin eliyle biçimlendirilen o yazgı mefhumunda genel geçer olmayan yaraların tümüyle birden yüzleşmek, o arafta yaraları sorgulayıp, iyileştirmeye çabalamaya daha çok var mıdır sahi ama sahiden? Bütünüyle normatif yerle yeksan edilip dururken, cürmün cürmü, yıkımın yıkımı tetiklediği bir düzlemde çürümeye bir dur denilebilecek midir gerçekten de? Akla, fikre, bedene doğrudan yöneltilen biyolojik-politik bir sarmalın içinde yaşam idesinin mahvı güncelleniyor. Her şey kader / yazgı diye geçiştiriliyor. Bu kadar kolay mıdır böyle kestirip atmak. Her şey olurken, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranılmasına bir son, aleni bir biçimde verilebilecek midir?
Makus kader diye bildirilenlerin devletin ta kendisinin var ettiği eylemlerle birlikte çıktığı ve türetildiği bir zeminde onca badirenin arasında bir yol var mıdır, kalmış mıdır sahiden? Düzen sahiplerinin, devletinden sermayesine hep aynı odaklardan, her dem benzeş mavra, manevraları birlikte şekillendirdiği bir zeminde geleceksizlik bahsi gerçek kılınırken onca yıkımın hesabı her ne olacaktır. Aşina olunan terör, tahakküm, tehdit döngülerinin ara sıra değil doğrudan doğruya kesintisiz yinelendiği bir zeminde o yazgı mefhumu hayatlarımızı topyekun dönüştürmek adına süreğen kılınan bir meseldir. Her şey birbiri içerisine lehim edilmiş giderken, ulaşılan merhale dahilinde canhıraş bir yıkıcılık / duraksamayan bir tam teşekküllü tehdit, kesintisiz bir hedef alma / linç ettirme hallerinin toplamında bir ülkede yaşam idesi kuşatılır. Bugün bu raddede karşımıza çıkan ülke profilinin, ekranlardan açık ve aleni bir biçimde sunulan, gösterilen ve kafamıza kakılıp durulan yer imgesinin her ne şekilde vahameti bina ettiği muhakkaktır. Öylesine, laf olsun diye değil sahiden de cürüm içerisinde yüzen, tek bir gün iyi bir şeyin var edilmesine dahi müsaade edilmeyen bir yer gerçekliğinde onca kötülük de bir kader / yazgı değildir, olmayacaktır da!
Mustafa Bildircin’in BirGün Gazetesindeki haberidir: “Türkiye’de iktidar eliyle yaratılan yoksulluk en çok çocukları etkiledi. Milyonlarca çocuk yoksullukla boğuşurken "Türkiye’de Çocuk Olmanın Bedeli Raporu", yürek yakan tabloyu gözler önüne serdi. CHP Milletvekili Cevdet Akay tarafından hazırlanan rapor, milyonlarca henüz beşikteyken yaşam savaşı vermek zorunda kaldığını ortaya koydu.
Akay’ın çalışmasında, eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından sosyal hayata kadar çocukların yaşadığı sorunlara değinildi. Çalışmaya göre, Türkiye’de 15-29 yaş grubunda bulunan ve ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerin oranı yüzde 28,7’ye ulaştı.
Milyonlarca Çocuk Kayıp
TÜİK verilerinden yararlanılarak hazırlanan raporda, erkek çocukların yüzde 76,2’sinin, kız çocuklarının yüzde 79,6’sının ancak ortaöğretimi tamamlayabildiği belirtildi. İlkokul, ortaokul ve ortaöğretimdeki her 100 çocuktan 9’unun okulu terk ettiği bildirildi. Raporda, 5 yaş grubunda 219 bin, 6-9 yaş grubunda 222 bin, 10-13 yaş grubunda 236 bin ve 14-17 yaş grubunda ise 524 bin olmak üzere toplam 1 milyon 201 çocuk hiçbir okula kayıt olmadığı aktarıldı.
Raporda, ailesinin sosyoekonomik durumu nedeniyle çalışmak zorunda kalan ya da zorla çalıştırılan çocuklara da yer verildi. Resmi verilere göre, 4-11 yaş grubunda 32 bin, 12-14 yaş grubunda 114 bin, 15-17 yaş grubunda ise 574 olmak üzere, Türkiye’de 5-17 yaş grubunda toplam 720 bin çocuk, “Ekonomik faaliyette” yer aldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2013-2023 döneminde, 888 çocuk işçi yaşamını yitirdi.
Kronik Yetersiz Beslenme
Raporda, 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7’sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6’sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığı ifade edildi. Raporda, TÜİK’in Türkiye Çocuk Araştırması’nda yer alan ve çocukların içinde bulunduğu durumu ortaya koyan şu bazı bilgiler sıralandı:
• Her gün peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini tüketemeyen çocuk oranı yüzde 42.2,
• Her gün ekmek veya makarna tüketen çocuk oranı yüzde 62.4,
• Her gün meyve tüketemeyen çocuk oranı yüzde 49,
• Her gün sebze tüketemeyen çocuk oranı yüzde 87,
• Her gün et, tavuk veya balığı tüketemeyen çocuk oranı 87.3...
Çocuk Yoksulluğu
Akay’ın, Türkiye’de Çocuk Olmanın Bedeli çalışmasında yer alan diğer bazı veriler ise şunlar oldu:
• Türkiye, çocuk yoksulluğunda OECD’ye üye 41 ülke arasında yüzde 22 ile en yüksek yoksulluk oranına sahip ikinci ülke.
• 2014’te 11 bin 95 olan, çocukların istismarına ilişkin suç sayısı 2022 itibarıyla 31 bin 885.
Uyuşturucu Batağı
• Türkiye’de 12-17 yaş grubunda olup 18 yaşını doldurmamış hükümlülerin sayısı bin 373’e ulaşıyor.
• Türkiye’de, uyuşturucu kullananların yüzde 69,6’u 15-24 yaş aralığında uyuşturucu kullanmaya başladığını söylüyor.”
Dönüştürülen ülkenin noksansız bir yıkım halinden mürekkep olduğu gerçekliğini daha ne anlatabilir ki? Geleceğini şimdiden mahveden, bunu da en başta çocuklarına karşı tüm tahakküm hamlelerini birlikte var ederek güncelleyen bir yerde nasıl bir istikamet söz konusu edilebilir, düşünür müydünüz? Aralıksız bir biçimde yoksul / yoksun kılma hali bütünlüklü bir biyopolitik tahayyül olarak yinelenip dururken cürmün kıyısında hayatın ehvenle olan bağları nasıl muhafaza edilebilecektir. Gündelik yaşam koşullarının enikonu mahvedildiği, günü gününe yaşanan bir yerdeki imkansızlıklara mahkum edilmiş insanlar karşısında halen masallar anlatılırken bunca kötülüğün ardı neye çıkar. Kolektif bir yıkım halini süreğen kılan bir aklın karşısında çocukların eksik kılındığı, aç konulduğu en çok da umutlarından edildiği bir yerin dört başı mamur olsa ne yazar, her şey aleni bir halde o tersini bildirirken yıkıcılık sahici bir travma olarak hayatta konumlandırılırken sahiden neye yarar. Günlük beslenmeden, bir hakikat haline dönüştürülen çocuk işçiliğinin temel, yaygın bir mefhuma dönüşmesine daha şimdiden geleceğine hiçbir kıymet vermeyen onları duymayan bir ülkede ne kaderdir, hangi şeyler yazgı. Sorgular mıydınız?
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “2024 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçesine dair konuşması sırasında AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan'ın konuşması kesti, ayağa kalkarak AKP grubunu dışarı çıkmaya çağırdı.
2024 Aile Bakanlığının bütçesinin yoksulluğu daha da artıracağını ifade eden Gizem Özcan, bakanlığın sorunların çözümü noktasında bir perspektife sahip olmadığını belirtti. "Ülkemizde kadınlar için bir karadüzen sürüyor" diyen Özcan'ın kadına yönelik şiddet ve cinayet, yoksulluk ve işsizlik verilerini açıkladığı sırada AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin tarafından sözü kesildi.
Akp’liler Meclisi Terk Etti
Zengin yerinden kalkarak AKP grubunu dışarı çıkmaya çağırdı. AKP'li milletvekilleri ve Zengin Meclis'i terketti. Oturuma verilen aranın ardından görüşmeler yeniden başladı.
"Veriler Neden Paylaşılmıyor?"
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kadın milletvekilleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesine dair konuşmalarında iktidarının kadınlara tek vaadinin onları yok saymak ve nesneleştirmek olduğunu ifade etti.
DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, 6284 sayılı kanunun uygulanmamasını eleştirerek “Bu kanun uygulanıyor olsaydı sadece bu yılın ilk 10 ayında 253 kadın katledilmezdi. Sadece Kasım ayında 33 kadın katledildi. Sizin övdüğünüz, ‘Sahip çıkıyoruz’ dediğiniz ailelerin içerisinde Kasım ayında 33 kadın katledildi. Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu verileri neden paylaşılmıyor? Bakanlık ‘Aileye yönelik hizmetlere özen ve önem veriyoruz’ diyor, en son verilerin 2014 yılında paylaşıldığını itiraf ediyor, şaka değil, arkadaşlar, aile içi şiddet araştırmaları en son 2014 yılında paylaşılmış” dedi.
"Çocuklar Okula Aç Gidiyor"
Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya da, AKP’nin iktidarı boyunca zengini daha zengin yoksulu ise daha da yoksul kıldığını belirterek "Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48’e yükselmiş; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6’ya gerilemiştir” dedi. Toplumun geniş kesimlerinde çocukların okula aç gittiğini söyleyen Kaya, “Asgari ücretle büyük kentlerde kira dahi ödenemiyor. Geçim sıkıntısı yurttaşları, özellikle de gençleri yaşamdan koparacak, vazgeçecek noktaya taşıyor. Bu genel tablonun değişmesi için elbette bir bakanlık bütçesinin değişmesi yetmez, bütçe tercihlerinin ve siyasi iktidarın eğilimlerinin değişmesi gerekir. Kadınlar erkekler tarafından katledilmeye ya da şüpheli biçimde yaşamlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Hâl böyleyken Erdoğan çıkıp İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddeti artırmadığını iddia ediyor. 6284 sayılı yasanın uygulanmasını sakatlamış durumdadır” diye konuştu.
"Üniversitelerde Bilim Ortamı Yok"
Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk ise, AKP’nin eğitim politikasına tepki gösterdi. 12 Eylül Darbesi’nin ürünü olan YÖK'ü, üniversitelerdeki rektör ve dekan seçimlerini eleştiren Çelenk, "Küçük taşra şehirlerde kurdukları, ahbap çavuş ilişkileriyle akademik kadrolarını doldurdukları ve akademik unvanları ardı ardına verdikleri akademisyenler, akademik yükseltmelerde jürilerde yer alarak üniversitenin geleceğini belirliyorlar. Taşra üniversitelerinde bilim, üniversite ortamı oluşturmak gibi bir amaçları gerçekte yoktur." dedi.
Cezaevlerindeki tutuklu öğrencilere de değinen Çelenk, "70 bine yakın bir rakamdan en son söz edildiğini hatırlıyorum. AKP, öğrenci muhalefetini en berbat darbeci iktidarlardan bile berbat yöntemlerle hep bastırmış ve bastırmaya devam ediyor. Oysaki öğrenci muhalefeti, tarihin her anında ve dünyanın her yerinde vardır. Antik Yunan’a gitseniz, orada da öğrenci muhalefetini görürsünüz. Üstelik AKP'yi iktidara getiren etmenlerden bir tanesi de başörtüsü için haklı bir mücadele veren öğrencilerin muhalefetidir.” ifadelerini kullandı.”
Bir yazgı kabilinden bildirilen şeylerle hayatın ehven olanla kesişimi yerle bir ediliyor iş bu sahnede. Sadece mecliste tek bir gün altı yüz kadar vekilin dönüşümlü var ettiği kavga dövüşün ortasında dahi ol yazgı denilenlerle hakikatin arasındaki uçuruma dair pek çok hal, detay direkt örnekleniyor. Yaşamın kuşatılması mefhumunun nasıl aralıksız bir gerçek haline dönüştürüldüğünün saklanmadığı zeminde, bütçe görüşmelerinin arasında çıkagelen hakikatin detaylarıyla zaten halihazırda var edilmiş katran karası ülkenin hali de dökülüyor, peyderpey. Artık bir izahata, fazladan tek bir cümleye hacet kalmaksızın her insanını gözden yok sayan, detay addeden, onlar için en doğrusu bu diyerek en akla seza işlerin altına imza atılan bir tek adam ülkesinde söz fasarya kılınıyor. Gerisi her dem anlatmaya çalıştığımız yalın bir yıkıcılık meseli, gerisi hep tuhaf bir kokuşmanın sureti temsili. Yazgıymış gibi duyurulan mesellerin kenarında, kıyısında bir acayip kokuşma hal ve istemi aralıksız var ediliyor artık. Yeni yüzyıl cikleti çiğnenip durulurken asıl var edilen şeyin sıradanın hakkının hukukunun gasp olunduğu bir zemin gerçekliği unutturulmak isteniyor. Unutuyor musunuz, sahiden bunca zorbalığın ortasında var edilmiş olagelen her türden tahakküm / yıkım / cendere haline alışıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Marco Longari/Agence France-Presse — Getty Images / New York Times
3 notes · View notes
erdek-cennet · 2 years ago
Video
tumblr
81 ilde 81 zirveyi ilk tamamlayan  Türkiye’nin ilk ve tek solo alpinisti olarak başarıyla tamamladığım  81 ilde 81 zirve Solo Tırmanış Anadolu Parsı Unvanı Projemin 81. İli Çanakkale 81. Zirvem Ağı Dağı zirvesi 989 mt. 
 Solo Alpinizm etik ve ahlaki değerleri  çerçevesinde Türk Dağcılık tarihinde bir ilk olan Anadolu Parsı unvanı verilmesine yönelik olan projemde, 81 ilde 81 zirveyi solo olarak başarıyla tamamlayıp, zirve tırmanışlarının ispatları olan görselleri ve  Fahri Anadolu Parslarını Anadolululaştırmayı  isimli web siteme yükledim. Türkiye Dağcılık sporu tarihinde 07.10.2022 tarihi itibari ile 81 İLDE 81 ZİRVE TIRMANIŞINI BAŞARIYLA TAMAMLAYAN İLK  ve  TEK  DAĞCILIK   SPORCUSUYUM,  BENDEN  BAŞKA  HİÇKİMSE  BUNU BAŞARMAMIŞTIR. 81 ilin 81 en yüksek zirvelerine ayak basan ilk insan olduğum için çok  gururluyum. Bu gurur ve başarı yüksek irtifa dağcılığının gelişmesine, anlaşılması ve tanıtılmasına öncülük eden Türkiyenin ilk Fahri Anadolu Parslarının İlgi, Alaka, Misafirperverlik ve dostlukları sayesinde ortaya  çıkmıştır. Tarih yazan fahri Anadolu Parslarına  Teşekkürlerimi sunuyorum. İYİKİ VARSINIZ. Türkiye'nini ilk Fahri Anadolu Parsları 
 https://anadoluparsi.com/wp/ https://www.anadoluparsi.com/ http://www.erdekcennet.com/ https://www.youtube.com/c/erdekcennet https://www.instagram.com/erdekcennet/
#81 ilde 81 zirveyi ilk tamamlayan  Türkiye’nin ilk ve tek solo alpinisti olarak başarıyla tamamladığım#81 ilde 81 zirve Solo Tırmanış Anadolu Parsı Unvanı Projemin#81. İli Çanakkale 81. Zirvem Ağı Dağı zirvesi 989 mt.#Solo Alpinizm etik ve ahlaki değerleri  çerçevesinde Türk Dağcılık tarihinde bir ilk olan Anadolu Parsı unvanı verilmesine yönelik olan proj#81 ilde 81 zirveyi solo olarak başarıyla tamamlayıp zirve tırmanışlarının ispatları olan görselleri ve#Fahri Anadolu Parslarını Anadolululaştırmayı  isimli web siteme yükledim.#Türkiye Dağcılık sporu tarihinde 07.10.2022 tarihi itibari ile#e 81 İLDE 81 ZİRVE TIRMANIŞINI BAŞARIYLA TAMAMLAYAN İLK  ve  TEK  DAĞCILIK   SPORCUSUYUM#BENDEN  BAŞKA  HİÇKİMSE  BUNU BAŞARMAMIŞTIR.#81 ilin 81 en yüksek zirvelerine ayak basan ilk insan olduğum için çok  gururluyum#Bu gurur ve başarı yüksek irtifa dağcılığının gelişmesine anlaşılması ve tanıtılmasına öncülük eden Türkiyenin ilk Fahri Anadolu Parslarının#Alaka Misafirperverlik ve dostlukları sayesinde ortaya  çıkmıştır. Tarih yazan fahri Anadolu Parslarına  Teşekkürlerimi sunuyorum. İYİKİ VAR#ürkiye'nini ilk Fahri Anadolu Parsları#https://anadoluparsi.com/wp/ https://www.anadoluparsi.com/ http://www.erdekcennet.com/ https://www.youtube.com/c/erdekcennet https://www.ins#erdek cennet#erdekcennet#solo tırmanış#soloalpinist#anadolu parsı#anadoluparsi#kayatırmanışı#tırmanış#81 ilde 81 zirveyi ilk tamamlayan Türkiye’nin ilk ve tek solo alpinisti olarak Başarıyla tamamladığım 81 ilde 81 zirve Solo tırmanış Anadolu#81 ilde 81 zirveyi ilk bitiren#81 ilde 81 zirveyi ilk tamamlayan
0 notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Merhaba Hasan bey ben Olga aslen Ukrayna lıyım 5 yaşımdan bu tarafa Türkiye de yaşıyorum. Şuan 39 yaşımdayım annem beni doğururken ölmüş babamda bir başka bir kadın ile evlenmiş ben bunu 18 yaşıma kadar bilmiyordum. 186 boyundayım mankenleri aratmayacak bir fiziğe sahibim.sizlere paylaşacağım olay 18 yaşıma geldiğimde duyduğum o anne hikayesinden sonra başlıyor o zamana kadar ağzıma içki almamıştım bırakın içkiyi sigara dahi içmemiştim lise bitmiş üniversite sınavının sonuçlarını bekliyorduk bir akşam babam benimle konuşmak istediğini söyledi her şeyi anlattı beynime tabanca dayayıp tetiği çekselerdi daha iyi olurdu o gece ne yapacağımı düşünerek uyuya kalmışım ertesi gün sabah saatlerinde babam işe gitti bende eşyalarımı toplayıp çıktım nereye gidiyordum ne yapacaktım bilmiyordum elimde çanta taksiye binip otogara gittim firma isimlerine bakarken nilüfer turizm in tabelası dikkatimi çekti ilk otobüs kaçta diye sordum 5 dakika sonra Bursa var dedi bileti alıp otobüse bindim en arka koltuk 48 numarada oturuyordum otobüs hareket edince uyumak için gözlerimi kapadım uyumuşum rüya görüyorum sanıyordum meğerse yanımda oturan yaşlı adam bacaklarımı okşuyor aslında bağırmak istiyordum ama o kadar güzel okşuyordu ki suyumun geldiğini hissediyordum gözlerimi açmadım ama bacak bacak üstüne atmıştım bacaklarımı açtım adam daha rahat okşasın diye o da anlamış olacak ki daha da güzel okşuyordu bir ara otobüs firen yaptı eli amımın üzerine geldi eteğim iyice sıyrılmış kırmızı dantelli külot kabak gibi ortaya çıkmıştı mola yerine gelene kadar 2 kez orgazm oldum biliyorum arkadaşım ile birlikte 5 6 kez kızlığımı bozdurmadan arkadan vermiştim tadını biliyordum .
Mola 30 dakikaydı adam yanımda oturuyordu hiç kalkmadı okşamaya devam etti artık bıkmıştım sikilmek istiyordum adamın elinden tutup aşağı indirdim tenha bir yerde adamın sikini pantolonundan çıkartıp sakso çekmeye başladım adam beni kucağına aldı öperek sikini amıma sürtmeye başladı artık iş çığrından çıkmıştı adam işini iyi biliyordu beni belimden kavradığı gibi yavaşça sikinin üzerine bıraktı yavaş yavaş siki amıma girmeye başladı dudaklarımı öpüyor sanki vantuz ile içine çekiyordu bağırmak şurada dursun nefes alamıyordum artık siki komple içime girmiş kızlığımı bozmuştu birden durakladı içime boşalmaya başladı çıkartmadı hepsini içime boşalttı ayaklarımı belimi bıraktı yeri indirdi otobüs kalkacak bir sonraki molada daha güzel sikişiriz dedi otobüse binip yola çıktık yine okşuyordu beni artık bende karşılık veriyordum cam kenarına o geçti fermuarını açıp sikini okşamaya başladım ağzıma almam için işaret verdi biraz eğilip ucunu emdim aynadan kaptan görecek diye korkuyordum birden aklıma daha önce okuduğum seks hikayeleri geldi eteğimi toplayıp külotumu indirdim adamın sikinin üzerine oturdum artık götüme girmişti eliyle de amımı oynuyordu zevkten dört köşe olmuştum aslında bu kadar zevk alındığını bilmiyordum orgazm üzerine orgazm oluyordum muavin arka kapıya doğru geliyordu hemen düzeltip yerime oturdum. O adam ile 4 yıl birlikte seks yaptık 67 yaşında kalp krizine yenildi Ankara'da öldü
55 notes · View notes
selcandy · 5 months ago
Text
Amerika’nın adı nereden gelir? Amerigo Vespucci’den gelir. Vespucci, Colombus tarafından keşfedilen bu kara parçasının başlı başına bir kıta olabileceğinden bahseder, sonra bu iddiası doğrulanır ve Alman bir kartograf tarafından kıtaya Amerika ismi verilir. Amerika ismini kazanmak için herhangi bir savaş vermemiş, mücadele etmemiştir; salt bir mekan adı olduğundan orada yaşayan insana Amerikalı denir.
Türkiye’nin adı nereden gelir? “Türk”ten gelir, mekanın adı direkt etnik kimliğin kendisinden türüyor. Türk olmasa, Türkiye olmazdı - bu durumda bu mekanda yaşayan insana Türkiyeli diyemezsiniz. Bu ülkeye bu ismin verilmesi için mücadele edilmiştir. Adını etnik bir kimlikten alan hiçbir ülkenin milleti “-li, -lı” ile betimlenemez, bu dilbilimsel bir kanundur.
İlber Ortaylı’nın her fırsatta dile getirdiği bir şey var; Türkiyeli kavramını başka dillere çeviremezsiniz. Türk, Dünya’daki neredeyse her dilde tam karşılığı olan bir kelime, bu ne kadar önemli bir şey biliyor musunuz? Bunun önemine kafası basmayan kimse basmayan o kafayla diskur yıkmaya kalkışamaz, dilbilim yoluyla söylem inşa edecekseniz, önce dilbilim öğrenmeniz gerekir.
İsteyen kendisini Türkiyeli olarak betimler, orası artık kendisinin bileceği iştir. Türklerden de Türkiyeli olarak bahsetmeye başlandığı noktada sıkıntı baş gösterir, evet bu bir sıkıntıdır. Kimse bir milleti post-yapısöküm ayağına yatarak etnik kimliğinden koparamaz. Kendinizi nasıl betimleyeceğinizle ilgilenin, kimliği zaten belli olan insanları kimliksizleştirmeye çalışmakla değil.
108 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 8 months ago
Text
NELER OLUYOR?
TÜRKİYE’YE NASIL BİR TUZAK KURULUYOR?
Şuan Türkiye’de;
1-Van DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesinden çok daha öte şeyler yaşanıyor.
2- Van’da başlayıp Siirt, Batman, Diyarbakır, Adana, İstanbul ve daha bir çok il ve ilçelerde başlayan olayların, seçimden sadece iki gün sonra bu kadar yayılmasının başka sebepleri de var. Bence bunların acilen dikkate alınması lazım.
3- PKK’nın direk sokak çağrıları, Kobani olaylarının ilk anlarını andıran protestolar daha da yayılabilir, Çok ciddi güvenlik krizine hatta İstanbul dahil, bir çok yerde sokak terörüne dönüşebilir.
4- 31 Mart yerel seçimlerinde CHP-HDP ortaklığının kazandığı moral üstünlük Türkiye’yi çok ciddi iç bölünmelere, çatışmalara hatta bölgesel krizlere sürükleyebilir. Bunun işaret fişeği ateşlendi. Bu ortaklık sadece demokratik tercihler için kurulmadı.
5- Aslında bu olayların başlayacağını zaten biliniyordu, bekleniyordu. Abartmıyorum, bekleniyordu. Neden? Anlatalım:
6- Türkiye’den Basra Körfezi’ne uzanan, bölge ülkelerini ekonomik, güvenlik hatta siyasi yakınlık olarak birbirine bağlayacak Güney Koridoru inşa ediliyor. Türkiye ve Irak, gecikmeli de olsa, bu konuda anlaştı.
7- Bu Koridor, Çin’den Londra’ya uzanan, Türkiye’yi ana eksenlerden biri yapan Orta Koridor’un benzeri. Sadece ekonomik değil, coğrafya inşasının da önemli bir parçası.
8- Bu kapsamda, Irak’ın Kuzeyi’nde tarihin en büyük operasyonlarından birine hazırlık yapılıyordu. Koridorun güvenliğini tehdit eden ne varsa bölgeden temizlenecek.
9- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu yaz Irak’ın kuzeyinde PKK’nı kalıcı olarak bitireceğiz. Ölümcül darbe indireceğiz” cümlesi bunun açık ilanıydı. O bölgede PKK tamamen temizlenecekti.
10- Türkiye ve Irak yönetimi, Koridor güzergahının güvenliğinin kalıcı olarak çözülmesi için kapsamlı anlaşmaları yaptı. Sadece ne zaman başlayacağı tam tarih olarak bilinmiyor. Ancak Nisan sonu-Mayıs ayı içinde bekleniyor.
11- Seçimlerden sonra, işte bu büyük operasyonun engellenmesi için Türkiye içinde, PKK’nın öncülüğünde, CHP’nin koruması altında çok büyük kitlesel hareketlerin, tepkilerin örgütleneceği hatta şehir terörünün yeniden devreye alınabileceği zaten biliniyordu.
12- PKK bu tepkiyi Van’daki “Mazbata olayı” ile başlatmış oldu. O olmasa da başlayacaktı, belki biraz daha geç başlayacaktı. Aslında bu olayla, güvenlik krizi erkene alınmış oldu.
13- PKK’nın burada iki amacı var: Birincisi; Irak’ın kuzeyinde başlayacak büyük operasyonu içeride büyük krizleri hatta terörü ateşleyerek durdurmak. İkincisi; Güney Koridoru’nun inşasını engellemek.
14- İkinci madde tamamen bölgesel ve küresel güç denklemleri bağlantısını ortaya koyuyor. Hangi ülkelerse (bir çoğunu tahmin edersiniz) bu projeyi baltalamak için harekete geçmiş görünüyor.
15- Bu ülke ve çevreler, PKK’yı en etkin ve en kirli bir şekilde kullanacak. Her şeye hazır olunmalı. Yine bu ülke ve çevreler, CHP’yi en etkin bir şekilde kullanacak, buna da hazır olunmalı. Seçim sonuçları 2 gün içinde güvenlik şantajı olarak Türkiye’nin önüne sürülmüştür!
16- Bu iş, Kobani olaylarının bile ötesine geçebilir. Çok daha yaygın bir krize dönebilir. Türkiye içeride ağır bir bunalıma sokulabilir. Bölgesel etkinlik alanının daraltılması için harekete geçilmiş olabilir.
17- Peki Türkiye tedirgin olup geri adım atar mı? “Terörle terbiye” gibi geleneksel yaptırıma boyun eğer mi? “İçeriden vurup dışarıda durdurma” silahı bu sefer işler mi?
18- Eğer boyun eğerse, “Türkiye’nin bölünebilirliği”, uzun bir aradan sonra yeniden tartışma alanına taşınacak. Bölgesel nüfuz alanındaki genişlemede gerileme dönemi başlatılmış olacak. Bunlar olursa zaten “iç güvenlik” diye bir şey artık bir daha asla mümkün olmayacak.
19- Türkiye boyun eğmemeli. Dışarıda birileri “Türkiye’de iç savaş çıkar” söylemlerini yeniden servis etmeye başladı bile. Bu bile aslında neler olduğunun, olabileceğinin bir göstergesi.
20- Seçim sonuçları ne olursa olsun, “Dirayetli Ülke, Güçlü Devlet” pozisyonu asla terkedilmemeli. İçeride, bunun tam tersi “mantıklı gerekçe” sunanların bu oyunun bir parçası olabileceği asla akıldan çıkarılmamalı. Kim olursa olsun…
21- Önümüzdeki 1, 2, 3 yıl içinde bütün bölge, Doğu Avrupa, Rusya, Pasifik, Doğu Afrika savaş bölgesine dönebilir. Bütün ülkeler buna hazırlık yapıyor ve bu gerçekten de bekleniyor.
22- Böyle bir dönemde her devletin öncelikleri değişmiştir. Bu değişikliği yakında Avrupa ülkelerinde göreceksiniz. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. Her devlet ayakta kalmak için olağanüstü tedbirlere gidecek.
23- Böyle bir atmosferde Türkiye asla “zayıf ülke, zaaflar devleti” olamaz. Terörle, siyasi şantajlarla, “iyi niyetli nasihatlerle” hizaya sokulursak, küresel bunalımda biz de ayakta kalamayız.
24- Türkiye’nin üstünde hiçbir siyasi önceliğin meşruiyeti yoktur!
İbrahim KARAGÜL
62 notes · View notes
japonyamesken · 2 months ago
Text
dünya köyü
Tumblr media Tumblr media
Üniversitedeki binlerce öğrencinin seçebileceği ve kontejanının 24 kişilik olduğu bi ders var. Böyle elevator pitch hazırlama, networking kurma üzerine. Biraz da arkadaşımın zoruyla kaydolmuştum, beklediğimden çok daha güzel geçiyor 🧿 İlk defa Güney Afrika beyazı bi hocam oldu mesela. (Ve inanılmaz tatlı, yardımsever, işinde harika biri🫠❣️)
İşte sabah tam ikinci derse başlayacakken sınıfın diğer köşesinden bi adam geldi, bizden büyük görünen, saçları ara ara beyazlamış birisi.
“Pardon siz X misiniz?��� dedi bana. Ben de “Evet…???” dedim ama imza listesi gibi bir şey falan verecek diye düşündüm. Bu sefer de
“Babanız Y hoca mı?” diye sordu. Daha şaşırıp “Evet..???” dedim.
KONUŞACAĞIZ! deyip yerine geçtifkfkfkffl
Ders çıkışı yanıma geldi ve konuştuk. Ankara’da bir üniversitede hocaymış ve babamın doktora öğrencisinin doktora öğrencisiymiş gibi bir şey. Ve işin daha da ilginci yanımdaki araştırma görevlisi olan arkadaşımla aynı üniversitede çalışıyor çıktılar. Veee hepimiz JM ile Hollanda’dayız. Böyle enteresan tesadüfler ve denk gelişler yumağı içinde hissediyorum kendimi.
Canım sıkkın olduğu ve bi an önce arkadaşımla kahvaltı planımıza geçelim istediğim için konuşmayı kısa kestik. Ama tanıdık birilerine denk gelmiş olmanın tazelediği bi güvendelik hissettim yine.
Ve tüm Türkiye akın akın buraya geliyor sanırım. Başka bir açıklama bulamıyorum. Kaldı ki burası Hollanda için ilk üçte yer alan büyüklükte bi şehir bile değil. Dünyayı küçücük bi köy haline getirmişiz gerçekten 🏯🎎🍡
PS: Operasyon Bentley’i gerçekleştirdim. Litvanya’yı aramama biraz şaşırdılar. Kafamda yapsam mı yapmasam mı dediğim bi şeyi yapıp listeden çizdiğim için mutluyum. Artık öncelik sıralaması yapıp aslında öncelik olmayan şeyler için üzülmeyi de bırakıyoruz, hadi bakalım🌸
20 Eylül 2024
35 notes · View notes
huzunluyol · 1 month ago
Text
Ve dört koldan sarılırken,
Allah büyük,
Vatan sagolsun diyorum..
Rabbim den şehitlerimize rahmet ailelerine sabır dilerim...🤲😔
Tek Türkiye var,
başka Türkiye yok..🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Bu vatan hepimizin birlik olmalıyız.. 🤲🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Tumblr media
26 notes · View notes
se-a-ser · 4 months ago
Text
Instagram’ın kapanması umrumda olmasa da üzülüp kızanlara sözüm yok, kınamıyorum
ama şu uyduruk bahanelerle kapalı olmasını eleştirenler ayrı
önce Filistin'le, Haniye suikastiyle ilişkilendirip "bize ne" dedirttiler
sonra maddi kayıpları öne sürdüler
daha doğrusu herkes aynı kaynaklardan zehirlendiği için sorgulamadan bu yalanlara maşa oldular
- Türkiye zarar ediyormuş.
+ nasıl ediyormuş?
- ediyormuş işte
+ ikna oldum tamam
ya kardeşim 3-5 kişilik ofisleri var. insanlar mı işsiz kalmış
10 lirasını verip 100 lirasını cebe attığı vergiden mi mahrum kaldık
en komiği de şu. millet alış veriş yapamıyormuş... yani?
bir sürü başka satış kanalı var alışveriş oraya kayar kim mağdur olabilir ki? mal
tek mağdur var influenserlar. onların da çoğu umrunda değil ama bazıları için de üzülmedim değil. bunlardan biri (başka da yok gerçi) Gezen Oğlak
21 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 3 months ago
Text
BEN TÜRK DEĞİLİM !..
Tumblr media
BEN TÜRKÜM,BEN MÜSLÜMAN’IM !...
HEMEN BİR FERYAT,BEN TÜRK DEĞİLİM.
İYİ DE SEN KİMSİN ?
SEN BU TOPRAKLARDA DOĞMADIN MI,BU TOPRAKLARDA YAŞA-
MIYORMUSUN,
SEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI DEĞİLMİSİN ?
EVET !
E ! O ZAMAN TÜRKSÜN.
ÇÜNKÜ !
TÜRK BİR ETNİSİTENİN ADI DEĞİLDİR.TÜRK BİR MİLLETİN ADIDIR.
TÜRK MİLLET’TİR MİLLET .
SENİN ETNİSİTEN NE OLURSA OLSUN.AMA MİLET OLARAK TÜRK-
SÜN.HİÇ KİMSE SENİN ETNİSİTENİ RED ETMİYOR.BÖYLE BİR HAKKI-
DA YOK.NİYETİDE YOK.
SEN ONU KENDİ İÇİNDE YAŞA,YAŞAT.
ŞAYET TÜRK MİLLETİ BENİ ASİMİLE EDER DİYE BİR KORKUN VARSA?
BUNDAN HİÇ KORKMA.
ÇÜNKÜ TÜRK MİLLETİ KENDİSİ ASİMİLE OLUR.AMA ASİMİLE ETME-
Yİ BİLMEZ.ŞAYET BÖYLE BİR BECERİSİ VE NİYETİ OLSA İDİ :
BUGÜN DÜNYANIN ENAZ YARISI TÜRK OLUR,TÜRKÇE KONUŞUR,
O ZAMANDA SENİN GİBİ “ BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYE ÇATLAK BİR
SES ÇIKMAZDI.AKSİNE TÜRK MİLLETİ ASİMİLE ETMENİN AKSİNE
ÇOK YERDE KENDİSİ ASİMİLE OLMUŞTUR.
MESELA ;
SENİN GİBİ “BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYENLERİN DIŞINDAKİ BOYA-
YI KAZISAK ALTINDAN TÜRK ÇIKAR.BUNDAN HİÇ ŞÜPHENİZ OL-
MASIN.CESARETİNİZ VARSA KAZIYIN BAKIN ALTINDAN NE ÇIKA-
CAK.
BUGÜN DAHİ ; % 89.78 ‘İ TÜRK OLAN YURDUMDA % 10,22’LİK ETNİ-
SİTENİN İÇİNDEKİ SEN VE SİZLER,BİZİMLE AYNI EŞİT HAKLARA SA-
HİPSİNİZ,AMA BUDA YETMİYOR.NEREDE İSE KENDİNİZİ YURDUN
SAHİBİ İLAN EDECEKSİNİZ.
O ! RED ETTİĞİNİZ,HER FIRSATTA ARKASINDAN KUYUSUNU KAZDI-
ĞINIZ,İHANET ETTİĞİNİZ,TÜRK MİLLETİ OLMASA !
O SİZİN ARKANIZI SIVAZLAYANLARIN SİZİ SOKAK KÖPEĞİ GİBİ İT-
LAF EDECEĞİNİ BİLEMİYECEK KADAR KÖR VE CAHİLSİNİZ.
ŞUNU HİÇ UNUTMAYIN Kİ SİZLER ! BİZ TÜRKÜZ DEDİĞİNİZ VE
TÜRK MİLLETİ VARSA VARSINIZ.BUNU SAKIN UNUTMAYIN …
YİNE !
BEN MÜSLÜMANIM !
HEMEN BİR FERYAT.HAYIR BEN MÜSLÜMANIM.O DEĞİL.
NİYE ?
E ! BEN SÜNNİ’YİM. O ! ŞİA – O! ALEVİ – O ! MALİKİ- O ! CAFERİ –
O ! ŞU- O ! BU .İYİ DE KARDEŞİM BEN MÜSLÜMANIM DEDİM.
SENİN GİBİ HİZİPÇİ DEĞİLİM. HİZİPÇİLİK YAPMIYORUM Kİ !
“ALLAH KATINDA DİN İSLAMDIR.”(Ali İmran -19)
KİŞİ ,İNANARAK ;
“ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR.HZ.MUHAMMED ONUN
KUL’U VE RESULÜDÜR.”DEDİĞİ AN .İSLAM’A GİRMİŞ.
MÜSLÜMAN OLMUŞTUR.ONLARIN İMANINI İSE ANCAK ALLAH
BİLİR BUNU YARGILAMAK SORGULAMAK KUL’A DÜŞMEZ.
KİŞİ BARIŞ VE ESENLİK İÇİN ALLAH’A TESLİM OLMUŞTUR.ONUN
KİTABI KUR’AN,PEYGAMBERİ HZ.MUHAMMEDDİR.
BUNLARIN DIŞINDAKİLER;
HİZİPTİR,TEFRİKA’DIR.ZÜBÜRDÜR,MİŞNA’DIR.ALAH BUNLAR-
LA İSLAMI BÖLENLERİ LANETLEMİŞTİR.
YANİ ;
TAKVA ALLAH İLE KUL ARASINDADIR.DURUM BÖYLEYKEN,
SANA NE OLUYORDA ? İNSANLARIN İMANINI,AMEL’İNİ YARGI-
LAMA,SORGULAMA VE ÖTELEME GİBİ İŞLERE BURNUNU SOKU-
YOR FESAT TOHUMLARI SAÇIYORSUN,İSLAMIN İÇİNE İSRAİLİYAT
FİTNESİNİ VE MUAVİYE ZEHİRİNİ AKITIYORSUN.
SEN KİMSİN ?ELİNDE İMAN ÖLÇER Mİ VAR? ALLAH PEYGAMBER-
LERİNE VERMEDİĞİ GÖREV VE YETKİYİ SİZE Mİ VERDİ?
YAPMAYA ÇALIŞTIĞINIZ İŞİN KORKUNÇ’LUĞUNU BİLMEYECEK
KADAR DE DİN CAHİLİ,AYNI ZAMANDA DİNDEN GEÇİNEN SEFİL
DİN TÜCCARISINIZ.ÇEKİN O PİS ELLERİNİZİ MİLLETİN İNANCINDAN!
SONSÖZ OLARAK GURURLA !
BEN TÜRKÜM VE MÜSLÜMAN’IM. DİYORUM.SİZ ? SİZ BİLİRSİNİZ …..
Tumblr media
18 notes · View notes
seslimeram · 5 months ago
Text
Hayıflanmak
Tumblr media
Hayıflanılması gerekenin kıyısında kendi ezberlerini yeniden var eden bir ülkenin rezaleti andıran güncelliğini arşınlıyoruz. Her şey basmakalıp bir tahayyülle birlikte ezilmeye tam anlamıyla linç edilmeye devam olunuyor. Tümüyle nobran iktidarı neyse sözüm ona onun tam da tersi olduğunu zikreden ana muhalefetin de birlikte bir örnek bir tahayyülü yine ve yeniden imal ettiği bir günceyi görüyoruz. Neresinden tutarsanız orasından elinizde kalan bir yıkıcılık ekseni, bitimsiz bir öğütme biçimlendiriliyor. Hayat kuşatılırken, yalanlar ve yalanlara eklenmiş yepyeni yalanlarla birlikte koca bir dağ yükseltiliyor. Geçit vermeyen, önü / öteyi göstermeyen bir karanlık kuşatma var ediliyor. Hayıflanılması elzem olanların topyekun göz ardı edildiği bir zeminde her şeyin rutinde, alelade bir halde olduğu sanrısı ile günler geçiriliyor. Gün geçiyor, ay geçiyor, mevsimler dönüyor. Dönüyor, dolaşıyor bir menzil bir kere daha çürümenin kollarına teslim oluyor. Hayıflanacak bunca şey aleni bir halde söz konusuyken, sade suya tirit bahislerin etrafında bir menzil güncelleniyor. Bir şekilde sade suya tirit meseller mevzu kılınırken hayatın hakikati örseleniyor. Ne yaralara ayrılacak zaman var, ne hakikatten bahis açılabilecek en ufak bir araf. Kötülüğün arşıalaya yükseldiği bir zeminde mutlak iktidar, kalıcı kılınmış reaksiyonlar etrafında tam da o menfi olanın yolundan imal ediliyor, her gün simsiyah, her an kapkaranlık.
Hayıflanılması gereken şeylerin üstünün örtülmesinde, gizli saklı addedilmesinden sonra çıkagelen her hamle o yeni ülkenin de dosdoğru eskisinin rotasında ilerlediğini gösterir. Bir menzilin hayat hakkının defaatle zehirlendiği, eksiltildiği kaç sınaması olabilir ki, söz konusu böyle bir ülkeyse, şu milyonlarca kilometre karelik alana sığışmış olansa her şey mümkündür / olur / oldurulur. Bir biçimde dünden bugüne, şimdiden yarına taşınan her bir fecaat, yepyeni bir fasit döngüyü imal ediyor. Uçurumun kıyısına kadar taşınmasına, bile isteye sıcak para girişi için atılan taklalarla gri liste denilen bir yapının ortasına aleni demirlemiş bir ülkenin, vaat ettiği veya onayladığı düzenlemelerle geri listeden çıktığının duyurulduğu gün, İstanbul’da bir operasyon gerçekleştirilir. Yıllar yılıdır var edilmesine göz yumulan bir para aklama yöntemi, pos cihazlarıyla belirli bir komisyon karşılığında nakit avanslarla, ihtiyaç sahipleri kazıklanıp dururken bir yandan da kara paranın aklanıp durulduğu bir organizasyon ifşa olunur. Binlercesinden bir tanesinin ayıklandığı bahsinin etrafında vergilerin düzenlendiği, herkesin refah payına nihayet ulaşabileceğine dair bir entrikayı çevirip, masallar anlatan bir bakanın elinde oyuncak olmuş ülkenin hakikati pas geçilir. Sistemin çarklarında çoktan hayat hakkı derdest edilirken, düz vatandaş yoldan bir an evvel çıkabilsin, gel gelelim sistemden de uzaklaşmasın diye onaylanan hangi faaliyet varsa onlar aynen devam olunur. Böylesi bir katran karanlığı menzilde hangi faaliyetin ya da eylemin legal olduğunun beyanı zaten muğlaktır. Çetelerin, mafyaların eline düşürülen insanların gelecek kaygılarının hiç addedildiği bir zeminin gerçekten gerçek korkunçluğu da mı bir şeyleri aksettirmez, anlatmamaktadır.
Çürümüş bir düzenin bekasını sağlama alabilmek için vergiyi tabana yayma oyunu arasız, fasılasız yeniden biçimlendirilirken, yurt dışına çıkış haracından, ayni vergilerin yeniden ve yeniden düzenlenmesine, özel tüketim vergisinin güncellenmesi çabasından irili, ufaklı her sektöre ayrı, gel gelelim asgari ücret ve katlarına ulaşan çalışanların hepsinden açıkça haraçların kesileceği bir güncelliğe hayıflanmasın da ne yapılsın! Enflasyonu indiriyoruz, bak yarından da yakın düşüyor fiyatlar denilirken gündelik hayat aksiyonunu imkansız ol sınırlarına taşımanın güncelliğinde zamlar da aralıksız kılınır. Bir gün önce alabildiğinizi, ertesi gün daha yüksek bedeller ödeyerek almanız normal karşılansın istenir. Hem Avrupa kıskanıyordur bizi, hem çevremizi saran her gün bir başkası düşman ilan edilen ülkelerin herhangi birisi! Kuyusu kazılan sadece bu nobran masallarla kandırılmasına devam oluna gelen bir ülkedir oysa, adı herkesin malumu. Düzen eşikler atlayıp, yepyeni bir çağa tam olarak girildiğinden bahis açarken, fecaatin sonuna gelindiği fasık olanın tükendiği, hak olanın batılı devirdiğine dair kelamlar eklerken, bir normalleşme türküsüdür söylenip dururken olan biten yeniden hayıflanılması elzem olanı, yaşamı zora koşmak olduğu bir kere daha denkleştirilir. Otuz iki kısım tekmili birden bir cinnet vatan hikayesini yeniden ve yeniden korunaklı sarayı muhafaza, iktidarı kamil, geleceği zifiri karanlık kılabilme için kullana gelir muktedir ve siyaseti.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Elektriğe yapılan yüzde 38'lik zammın altından dağıtım şirketleri çıktı. Yapılan artışın konutlar için (8 kWh/gün ve altı) yüzde 2.5 ile sınırlı kaldığını ancak dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedelineyse yüzde 58.9 oranında zam yapıldığı tespit edildi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), meskenlerde kullanılan elektriğe yüzde 38 zam geldiğini duyurdu. Bu artışla beraber 100 kilovatsaat elektrik tüketimi olan bir hanenin vergiler ve ek ödemeler hariç ödeyeceği tutar 207.23 lira oldu.
Elektriğe yapılan zammın tarifesini inceleyen elektrik mühendisleri odası (EMO), perakende enerji bedelindeki artış, konutlar için yüzde 2.5 ile sınırlı kalırken, dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapıldığını saptadı.
Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetin özelleşmesinin fahiş düzeyde pahalılık yaratmanın yanında, kamu kaynaklarının özel sektöre sınırsızca aktarılması sonucunu da doğurduğu kaydedilen açıklamada, 4 kişilik bir ailenin asgari 230 kWh elektrik tüketimi üzerinden aylık faturasının 476.6 TL’ye yükseldiği kaydedildi.
"Faturanın Yüzde 65.9’u Dağıtım Bedeli"
EMO'nun aktardığına göre, temmuz 2024 itibarıyla oluşacak faturanın yalnızca yüzde 23.8i enerji bedelinden oluşacak. Faturanın yüzde 65.9'unu ise dağıtım bedeli oluşturacak.
Konuya ilişkin açıklama şöyle:
"Temmuz 2024 itibarıyla oluşacak faturanın yalnızca yüzde 23.8i enerji bedelinden oluşacaktır. Faturanın yüzde 65.9unu ise dağıtım bedeli oluşturmaktadır. Fon ve vergilerin oranı ise yüzde 10.3te kalmaktadır. Son tarife değişikliğiyle zaten yüzde 57.2 düzeyinde olan dağıtım bedelinin payının yüzde 65.9'a tırmandırılması normal kabul edilmemelidir. Doğal olarak faturanın en önemli kalemi olması gereken enerji bedelinin, dağıtım bedelinin çok gerisinde kalması, piyasanın çarpık bir biçimde yapılandığını gözler önüne sermektedir. Dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapılması, artışın dağıtım bedeli kaynaklı olduğunu göstermektedir. Bir başka deyişle 50 kuruşun altında bir bedelle temin edilen birim elektrik enerjisinin ancak 1.36 TL`ye tüketiciye ulaştırılabilmesi, hiçbir ekonomik gerçekle uyuşmamaktadır.”
"Kamu Kaynakları Dağıtım Şirketlerine Aktarılıyor"
EMO yaptığı açıklamada özel dağıtım şirketlerinin kullandığı alt yapının kamu malı olduğunu, verdikleri hizmetinse kamu hizmeti olduğunu söyleyerek, “Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetin özelleşmesi, fahiş düzeyde pahalılık yaratmanın yanında, kamu kaynaklarının özel sektöre sınırsızca aktarılması sonucunu da doğurmuştur. Ucuz, kaliteli ve güvenilir enerjiye erişim tüm yurttaşlar için temel haktır. Özelleştirme bedelleri için alınan dövize endeksli kredilerin rahat ödenmesi için dağıtım şirketlerine kaynak aktarıldığı bir Türkiye tablosu, artık geride bırakılmalıdır” dedi.
"Kamulaştırma Şart"
Açıklamada EMO çözüm için şunları vurguladı: “Kamucu anlayışla; enerji alanında, ticari ve siyasi çıkarlardan uzak, üretim sektörleri başta olmak üzere genel ekonomiyi destekleyecek şekilde tarifeleri belirleyebilecek özerk bir yapının inşası mümkün ve zorunludur. Arz güvenliğini sağlamak ve toplam maliyeti düşürmek için özelleştirilen üretim tesisleri ve dağıtım bölgelerinin kamulaştırılması acilen gündeme alınmalıdır”
Algedik: Zam Değil Sermaye Transferi
Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik x hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, elektrik zammının dağıtım şirketlerine yapılan bir sermaye transferi olduğunu söyledi. Algedik, “Bir birim elektriği üretmek 1 TL’yken Onu dağıtmak 3 TL oluyor. Elektrik üretim fiyatları yüzde 20'yi geçmezken, dağıtım bedellerine yüzde 58.9 zammı yüzde 38 diye açıklayamazsınız” dedi.
Algedik, “Birinci kademede elektrik bedeli zamdan önce 48.2187 kuruşken zamdan sonra 49.4065 kuruşa çıktı! Yani 1.2 kuruş, sadece yüzde 2,5 arttı! Elektrik bedeli yüzde 38 artmamış! Dağıtım bedeli; zamdan önce 85.8883 kuruşken zamdan sonra 136.5179 kuruşa çıktı. Artış, 50.6 kuruş! Zam yüzde 58.9. Dağıtım bedeline zam yüzde 38 değil yüzde 58.9” dedi.
CHP’li Arslan: Kazanan Şirketler Kaybeden Vatandaş
CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, elektrik zammına ilişkin yaptığı açıklamada, EPDK’nin vatandaşı değil dağıtım şirketlerini koruduğunu söyledi.
Arslan, asgari ücrete zam yapmayan, emekliye refah payı vermeyen iktidarın elektriğe gözünü kırpmadan zam yaptığını söyleyerek, “Elektriğe yapılan bu zamla birlikte iğneden ipliğe her şeye bir kez daha zam gelecek. Dağıtım şirketlerine daha fazla kaynak aktarmak için elektriğe zam yapıyor, vatandaşın omzuna yeni yükler bindiriyor. Dar gelirli vatandaşların eve ekmek götürmesi daha da zorlaşacak. EPDK, vatandaşı değil dağıtım şirketlerini koruyor.” dedi.
Patronlar Destek İstedi, Zam Gecikmedi
Elektrik zammının sinyalini Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan vermişti. Karahan, "Elektrik ve doğal gazda düzenleme yapılması bekleniyor. Bu fiyatlarda bir miktar güncelleme olacağını öngördük ve bunları tahminlerimize yansıttık" demişti.
Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) Başkanı Barış Eldeniz de geçtiğimiz ay elektrik fiyatlarının artırılmasını istemiş, "Bu yıl 5.7 milyar dolar seviyesinde bir sübvansiyon ihtiyacı olacağını öngörüyoruz" sözleriyle devlete "destek" çağrısında bulunmuştu.”
Bütün imge bir kere daha sıradana karşıt koşulların her nasıl birer hakikate dönüştüğünü göstere geliyor. Egemen sermayenin, o madun siyasetin pragmatik hamlelerinde aman efendim, ağzımızın tadı bozulmasınlar ile çıkageldiği nokta daha fazla sömürü çok daha açık bir biçimde daha kalıcı bir hırsızlık sarmalıdır. Elektriğe yapılan yeni zam dalgasının aslında bir biçimde enerji dağıtım şirketlerine peşkeş çekmek olduğu, yeniden sermayenin arkasının kollandığı bir ülkenin hakikati zaten günlerdir yazılıp çiziliyor. Olabildiğince en kestirmeden bir soygun düzeni, geleceğe çıkacak ülke bu yönde ilerleyecek denilerek kati ve keskin zamlarla, zoraki dayatmalarla var ediliyor. Biteviye halkın sesinin, sözünün bariz bir biçimde duyulduğu, yerel seçim yahut da değil bunca tebelleş edilmiş cerahati var eden iktidarın uyarıları gördüğünü, anladığını zikrettiği bir zeminde bu telaşsız ve ara ya da fasılasız var edilmiş soygun düzeni hayatın ihtimallerini de daraltıyor vesselam. Onca tantana ile çıkagelen yeni ülkenin eskisinin birebir sureti temsiliyle güncellenen bir versiyonu olması zaten bütün o perhiz / lahana turşusu metaforunu da güncelliyor artık. İktidarın ikbali, gri listelerden çıkış, sermayeye daha da büyük teslimiyet, her gün bir başka zorbalık / zam / zulüm var edilirken yol nereyedir sahiden de? Hayıflanılması gerekli olanın kıyısında yaşamın ehvenini muhafaza etmek ne zamandır. Bütün bu fasit döngü içerisinde, bir o yana bir bu yana savrulup dururken sıradan insanlar, ceplerindeki o asgari yaşam hakkının da talanına dur diyebilmek ne zamandır, hangi zaman... düşünür müydünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Murad SEZER – Reuters – via Al-Monitor
Meramda Paylaşılan Haber
Faturası Yurttaşlara, Kıyağı Dağıtım Şirketlerine - https://www.evrensel.net/haber/522157/faturasi-yurttaslara-kiyagi-dagitim-sirketlerine
0 notes
atali07 · 29 days ago
Text
Genel
Bir süredir yine bir şey yazmıyorum ve okuyamıyorum. Ama bu ay aşırı fazla kitap okuduğumu fark ettim ve özellikle de çon günlerde. Şimdilik bu ay 13 kitap okumuşum ve hala okumaya devam ediyorum. Bu durumu aslında çok sevdim ve eski 14/15 zamanı mı hatırlattı bana. Artık yemek yerken bile kitap okuyorum ve dayanamıyorum. Yeni 3 yazar keşf ettim ve üçünü de aşırı sevdim. Büyük ihtimalle diğer kitaplarını da okurum bu yazarların.
Ayrıca bunla birlikte Almanca kitap okumaya devam ediyorum. Eskiden okuduğum ve beğendiğim kitapları yeniden okuyorum. Ve daha yeni kitaplar da okuyorum. Şimdi yeni keşf ettiğim yazarlardan birisinin bir kitabı Türkç'eye çevirilmemiş ve Almanca baskısını buldum. Şimdi Almanca versiyonunu okumaya çalışacağım. Aslında okumaya daha başlamadım ama daha iyi gideceğini düşünüyorum.
Ayrıca çok fazla dil karmaşası yüzünden Türkçem çok kötü durumda. Artık aşırı fazla hata yapmaya başladım yazı yazarken. Bu konu biraz canımı sıkmaya başladı ama bir yandan bir tesellim var. Artık sürekli İngilizce ve Almanca ile uğraştığım için kafam oraya gidiyor. Ve Türkçe cümleleri de aynı sıralama ve yüklemle yazıyorum ve buda çok devrik ve yanlış cümleler kurmama neden oluyor. Ama dediğim gibi, şuan benim için en önemli olan Almanca olduğundan dolayı çok takmıyorum ve bunun benim için büyük bir soruna neden olacağını düşünmüyorum.
Ayrıca hala beklediğim cevapları gelmiyor ve bunlar benim canımı git gide daha çok sıkmaya başlıyor. Bu can sıkıntısı başka can sıkıntıları ile birleşince beni aşırı rahatsız etmeye başladı. Ve sanırım bu yüzden kitaplara sığınmaya başladım. Ayrıca bir kaç gün haffa bir haftadan çoktur çok hastayım. Sürekli Astım krizleri, farklı alerjik reaksiyornlar ve griple felan uğraşıyorum. Bu üçünden biri gerçekleşince tüm hepsi tetikleniyor ve karman çorman bir hal alıyor sağlık durumum. Ama yinede iyi idare ettiği mi düşünüyorum. Bundan da ilave hala Türkiye seyehatım gerçekleşmediği için ve istediğim tableti alamadığım içinde moralim biraz bozuk. Leptopum artık yaşından dolayı çoxu durumun altından kalkamıyor ve daha fazla sorunlar yaratmaya başladı. Ve bazı kalıcı kazalar da arkasıyca gelince durumlar çok vahim ve telefonum çok pahalı bir şey olmayınca aşırı sıkıntı çıkarıyor ve hiç bir şekilde doğru dürüst ders felan çalışamıyorum. Bu yüzden bu tableti alman zorundayım ama fiyatların güngünden yükselmesi ve çalışmamam canımı aşırı sıkıyor. Sanırım Almanya'ya taşınana kadar bunu erteleyip ve elimde ki kısıtlı imkanlardan en verimli sonucu almam lazım.
28.10.2024
7 notes · View notes
sertsiken0606 · 3 months ago
Text
Merhaba Hasan bizler Avustralya dan Sanem ve Kemal evli değiliz ama birlikte yaşıyoruz. Sanem 26 yaşında ben 55 yaşında benim Türkiye de 4 çocuğum var 3 kız 1 erkek burada size biraz Sanem den bahsedeyim Sanem 167 boyunda 50 kilo büyük memeli yeni yeni büyümeye başlayan kalçalara sahip tam bir afrodit Banu Alkan ı andırıyor ben 189 boyunda 86 kilo 20 santim ve kalın bir sikim var Sanem burada kalite kontrol elemanı. Bende sendika görevlisiyim .
Aslında Sanem in bebekliğini bilirim annesi ve babası kavga edip sınır dışı edildi 2005 yılında o zaman Sanem anaokuluna gidiyordu sanırım Sanem çocuk olduğu için ailede şiddet olayları olduğundan göndermediler karı koca Türkiye ye dönünce boşandı anne başka bir adam ile evlenip Portekiz e gitmiş baba memleketi Yozgat Yerköy e yerleşmişti 18 yaşında yanıma geldi tanıyamamıştım benim çalıştığım teknoloji firmasında işe başlamış müthiş güzel bir kadın dı artık Sanem nereye ben oraya gider olmuştum.
Ben hastalanmışım hastaneye götürmüşler 35 gün yoğun bakımda tedavi görmüşüm normal odaya alana kadar o 35 günü hiç bilmiyorum. Hergün beni kontrol etmek için gelip gidiyormuş. Sonuçta burada bekar bir erkeğim tedavi bitince evime döndüm 20 gün rapor vermişti doktor birgün akşam üzeri telekız numaralarından birini aradım evime davet ettim. 28 yaşında bir Türk tü tam sikişmeye başladık bu fahişeyle birden kapı açıldı içeri giren Sanem di bizi sevişirken yakalamıştı hemen toparlanıp giyindim anahtarı nereden buldun diye sordum hastenedeyken hemşire vermiş . Fahişe de giyinmiş benden para bekliyordu Sanem sen otur ben bunu gönderip geliyorum dedim parasını verip yolcu ettim Sanem in yanına gidip özür diledim ama kabahatin onda olduğunu vurguladım. Biraz oturdu birden kalktı ve soyunmaya başladı ne yapıyorsun dememe rağmen soyundu aman Allahım bu ne güzel bir vücut bembeyaz bir ten en ufak bir tüy dahi yok amı pürüzsüz tertemiz yapma desemde gelip dudaklarını dudaklarıma dayadı belli ki istiyordu bende artık iş işten geçti o veriyorsa almamak abdallık olurdu öpüşerek biraz önce fahişenin yattığı kanepeye yatırdım bende soyunup Sanemi öpüp yalamaya başladım Sanem birden sehpa da duran TV kumandasını alıp porno video oynatan sex tvyi açtı ben bu arada amını ağzıma aldım dilimle yalamaya başladım bir taraftan da dudaklarımı bızıklarını öpüyor arada bir dişliyordum TV yi gösterdi bu şekilde yapalım dedi sandalye de erkek oturuyor kadın erkeğin sikine oturup kalkıyordu hemen yatak odasına götürdüm orada ki sandalyeye oturdum öpüşerek sikimin üstüne oturdu offff harika müthiş diyerek biraz acı biraz zevkle oturdu komple almıştı içine ilk kez sikişiyormuştu bekaretini bana vermişti biraz bu şekilde oturdu sonra videodaki kadın gibi oturup kalkmaya başladı ben boşalmak üzereydim Sanem de tuhaf tuhaf inliyordu birden sanki elektrik çarpmış gibi titremeye başladı bende o anda içine bütün döllerimi boşalttım. Sandalyeden kalktım yatağa yatırdım . O zamandan beri karı koca gibi yaşıyoruz
62 notes · View notes
selcandy · 4 months ago
Text
Aşırı Duygusal Olimpiyat Yazısı
Belirli yerlerinde gözlerimin dolacağından emin olduğum bir şeyler yazacağım. Hemen konuya gireyim. Ben sigara kullanan, hatta sigara kullanımını abartan bir insan olarak bir gün Ali’yle yokuş yukarı yürürken onun nefes nefese kaldığını fark edip “oha bana bir şey olmadı sana nasıl oluyor” falan diye sormuştum. Sporcu insanların daha dayanıklı, güçlü, kondisyonlu olmalarını bekleriz ya, “sen sporcusun senin nefesin de kalbin de bizden daha kuvvetlidir” falan demiştim, o da bana “o işler öyle değil işte” falan demişti. “Bir araban var gibi düşün, bunu çok uzun bir süre devamlı yüksek devirde kullanıyorsun, sürekli motora yükleniyorsun ve zamanla arabanın haşatı çıkıyor, öyle düşün” falan diye anlatmıştı.
Tabii ben birisi bunu söyledi diye illa doğru değildir diye düşünerek baya araştırmıştım, çok değişkenli bir mesele de olsa dedikleri kısmen doğruymuş. “Elite athlete” denen şeyin tam Türkçesi nedir bilmiyorum ama açıklaması ulusal ve uluslar arası müsabakalara katılan, kariyerini o derece ilerletmiş olan sporcularmış işte. Bizim Ali, Burak veya Olimpiyatlar vesilesiyle adını duyduğumuz tüm sporcularımız gibi. Mesela takım sporlarında yer alan elit sporcular beden gücünü takım arkadaşlarıyla orantılı kullandığı için onlarda daha az yaygın olan bu “bedeni sporla yorma” olayı, bireysel spor dallarında yarışan elit sporcularda ne yazık ki çok yaygınmış. Bunun gibi çeşitli değişkenler var işte. Kısacası, öyle fitness salonlarında yaptığımız çalışmalardaki gibi “kardiyo çalışmak kalbe iyi gelir, spor yapan sağlıklı yaşar” gibi bir durum değilmiş onlarınki, sağlık için spor yapmanın çok ötesinde bir amaçları olduğu için, yaptıkları spor da sağlığa faydadan çok ötesine geçebiliyormuş yani.
Şimdi biz izleyip geçsek, desteklesek, gururlansak da farkına varamadığımız bir olay var ki milli sporcuların hayatlarının tümü gerçekten “milli” ve “sporcu” kelimelerinden ibaret oluyor. Çok küçük yaşta başladıkları spor kariyerleri zaten yaşıtları gibi bir çocukluk geçirmelerini, onlar gibi yaşamalarını en başından engelliyor. Çocukluğu geçelim, yetişkinlik döneminde de öylesin. Mesela biz Ali ile Burger King’de Big King gömerken, hiç unutmuyorum, Burak yakın tarihte yarışması var diye karşımızda kraker kemiriyordu bir gün. Bir keresinde de sanırım Türkiye şampiyonu olduğu günlerden birindeydi, falanca ülkede ta ne zaman çikolata vermişler de yememiş saklamış, yarışmayı kazanışını o çikolatayı yiyerek kutlamaya karar vermişti.
Ömrünün belirli bir kısmını antrenmandan yarışmaya, yarışmadan antrenmana koşarak geçirdikten sonra yaş denen o nankör rakamdan ötürü sporculuk kariyerine veda edeceğin bir dönem geliyor ki bu zorundalığın bu insanları psikolojik açıdan ne kadar güç bir duruma düşürdüğü empatiyle bile anlaşılabilecek bir durum. Örneğin Ali’nin psikoloğu, Ali sporu bırakıp antrenörlüğe geçeli on sene olmasına rağmen sporcuyken aldığı alkışların, sürekli takdir edilmiş oluşunun onu anormal bir ilgiye ve tempoya alıştırdığını ve şu an hala normale adapte olmakta zorlandığını söylüyor. Hayatınızda kocaman bir boşluk oluşuyor düşünsenize, gününün büyük bir kısmını kaplayan o koşuşturmaca artık yok.
Üstüne bir de bedeninin yaşadığı değişimler var tabii. Elit sporcu olup da kariyerin sona erdikten sonra “ben spora devam edeceğim” desen bile sporculuk döneminde olduğu kadar yoğun çalışamıyorsun, hayat başka sorumlulukları beraberinde getiriyor. Zihin bir yandan vücut bir yandan bir şeylere adapte olmaya çalışırken üzerine bir de yokuş tırmanırken aniden tıkanabiliyorsun. Ne için, ömrünün nereden baksan çeyrek asırını milli bir sporcu olarak ülkeni bir yerlerde temsil etmeye adadığın için. Ve birilerine “sporcular bedenlerini fazla yordukları için acısı sonradan çıkabiliyor” diye açıklama yapıyorsun.
Bilmiyorum, bu Olimpiyatlar gibi, Dünya Şampiyonaları gibi olaylar beni aşırı duygusallaştırıyor ya. Hiçbirine normal bir gözle bakamıyorum, ortada hiçbir şey yokken bile karşıma milli sporcu fotoğrafı düşünce bir anda hüzünleniyorum. Yüksek ihtimalle Ali’yle aramızda geçen bu konuşmadan ve devamında okuduğum şeylerden ötürü. Madalya alan, alamayan, başta elenen, sonda elenen, umarım hepsi o kadar mutlu ve tatmin olurlar ki hayatlarını buna adadıklarına bir an bile pişman olmazlar hiç. Upuzun ömürleri olsun umarım, izninizle ben ağlamaya gidiyorum.
47 notes · View notes
eylem-er · 1 month ago
Text
Sevmek dedin ya, aklıma Oscar Wilde’ın bir dizesi geldi bak!
“Çünkü herkes öldürür sevdiğini” diye
Ama öldüreceksek sevdiğimizi Oscar sevmek niye?
Ama bundan da önce Aslı, bundan da çok önce
Başka bir şey var, boynumuzda asılı olan.
Koy kadını bir tarafa, koy kadını bir tarafa
Koy kadını bir tarafa, var.
Âdem var ve onun kaburgası filan.
Sayaca gelirsek sayalım bir de bu yandan:
Türkiye’nin güneyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin kuzeyinde bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin doğusunda bir adam yere çömeliyor.
Türkiye’nin batısında bir adam yere çömeliyor.
Türkiye giderek çömelen adamlara benziyor.
Onların dikliği bizim yataylığımız pornografik bir görüntü verebilir. Değil!
Çömelmek yani pişmanlık yasası, kendimde değildim içmiştim safsatası
Çömelmek: Törelerimiz böyleydi ben istemezdim filan
Çömelmek: Bana karılık yapsaydı
Çömelmek: Telefonla konuşmasaydı
Çömelmek: Boşanmasaydı
Onlar koca, onlar baba, onlar sevgili onlar devlet.
Eşitlik istediğimizi sananlar yanılıyor
Kim eşitlenmek ister hırsızlar ve katillerle Birhan!
Sana bir şey diyeyim mi Aslı?
Cinsine koduğum derdi benim dedem kendi cinsine.
Yani cinsiyete bölünmeden önce
Öyle kalsaymışız ototroflar gibi filan.
Koyuyor insana tabii. Bazılarını “İnsan” hanesinde sayarken
Belki de şöyle bir şey: Bir düştü insan bir zaman
hurafesiyle yaşıyoruz ondan arta kalan.
14 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 1 year ago
Text
SİZDEN GELENLER
Sevgili dostlar ismim MURAT bundan on yıl önce ondoklasski isimli bir sitede azeri bir hatunla tanıştım
Sonrasın da uzun saatler sohbet etmeye başladık kocası iyi davranmıyor , ilgilenmiyor kötü davranıyormuş tabiki her sohbetin sonun da olduğu iş sekse geldi bir hafta sonra önceleri yazarak sonraları görüntülü sex yapmaya başladık kadın tam bir yılan dı ve inanmıyacaksınız elini çekmeden 12 postacı atıyordu önceleri oha dedim ben buna nasıl yetişbilirim neyse gel zaman git zaman iki sene geçti ve bu sevgilimin kardeşinin karısı sevgilimin kocasını türkiye de tatil yapmaya ikna etti o ben bu haberi alınca çok sevindim antalyada villa otel tarzı bir yerden yer ayırtıp geldiler ben ise o sabah çok erken otobüs bulup gitmiştim heyecanımı yenemiyordum
Tabi 2 senelik konuşma sırasın da atıp tutmuştum seni şöyle sikerim böğle sikerim vs vs gibisinden mahçup olmamak için cialis 100 mg aldım (sağlam bir ereksiyon hapı)erkenden indim ve heyecanımı bastırmak adına iki bira ve o ilacı da içtim sonrasın da otele gittim saat 2 de odalarımıza yerleşeceğimizi o saate kadar havuz başı falan oyalanabileceğimizi söylediler havuz başında otururken ilaç yarrağımı taş gibi yaptı ve önüme havlu koyarak oturuyordum kadın bana şansa bak hastalandım deyince aha dedim nasıl olacak içimden falan derken ama istersen dedi başka türlü hallederim hadi odana gidelim bunu hiç beklemiyordum teklif ondan geldi ve odamıza gitti heyecan ilacın etikisi alkol derken ben dizlerimin üstünde arakağa vererek vucudumu posizyon aldım kadın öğle bir emmeye başladı ki dizlerim titremeye başladı sanki 40 yıldır tanışıyormuş gibi emmeye başladı taşaklarımı bile ağzının içine çekiyordu 46 yaşına geldim öğle bir zevk hala hatırlamam titreyerek inleyerek ağzına boşaldım Ogün akşama kadar romantik anlar yemek içki derken akşam oldu hatun benim odama gelerek hadi bir daha yapalım ben dedim reglin geçsin sorun değil ben beklerim desemde tek delik o mu var sanki deyim yarrağa yapıştı emmeye başladı sanki hiç yarak görmemiş gibi aç kurtlar gibi yalıyor gırtlağına kadar sokuyordu sonra ben ayakda o yatak ucunda domaldı hadi aşkım beni götten sik dedi uff dedim içimden kaprisi olmayan ateşli bir kadın tam göte girerken fark ettim göt deliği hafif açıktı oooo dedim kocan arka deliği bana ayarlamış deyince güldü buraya gelebilmek için kocama götten verdim bunu duyunca iyice azdım ve sertçe girdim göte içim den of dedim murat şuna bak filmler de olmaz keyfine bak oğlum dedim sertçe sikmeye başladım sikerken poposunu avuçluyor tokat atıyordum oda amcıkla oymuyordu. 10 gün her gün gece gündüz fırsat buldukca sikiştik
Sonuç olarak 10 senedir kocası yurt dışında işi orda ve orda kaldığı için kocasıyla ortak olarak kullanıyoruz halada fırsat buldulca giderim 4 gün önce geldim baküden 22 gün sikiştik ama artık farklı şeyler arıyoruz bir daha gittimiğizde bir travesti tutup önce siktircem elimde viskim izlicem sonra beraber sikecez tatlı orospumu ....dip not her kelimesi doğrudur sizede denk gelmesi dileği ile .......
91 notes · View notes
veganlogicdinamo · 3 months ago
Text
ÇİÇEKLERİ AÇARKEN BUDAYANLAR!
Türkiye’de bu ülkede kadın ve çocuk cinayetleri münferit değildir; seri cinayete dönüşmüş, organize bir katliam halini almış sistematik bir vahşettir. Toplum bununla yüzleşip sorunun kaynaklarına inmediği sürece şiddeti durduramaz.
O nedenle en başta kabul edilmesi gereken gerçek şudur: Türkiye’de kadın ve çocuk cinayetleri politiktir! AKP döneminde büyük artış gösteren kadına, çocuğa şiddet ve cinayet sayısı, yükselen dinci gericiliğin sonucudur.
SÜREKLİ POMPALANAN GERİCİLİĞİN ARDINDA...
“Kadınla erkek eşit değildir” diyen ve seçim öncesinde tarikatları memnun etmek için ülkeyi İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çeken AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasayla ilgili olarak çocuğa tecavüzü “küçüğün rızası” diyerek savunan Bekir Bozdağ,
Karaman’da Ensar Vakfı’na bağlı bir yurtta 45 öğrenciye tecavüz edilmesi ile ilgili olayda vakfı savunurken “Bir kere yaşanmış bir olayı bir kuruma mal etmeyelim” diyen dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu,
Çocuk yaşta evliliği savunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu gibi siyasetçiler...
Ve çok sayıda kadına, çocuğa cinsel taciz, tecavüz ve şiddet olaylarıyla gündeme gelen tarikatlar ile cemaatler var!
FEODAL İLİŞKİLER, TARİKATLAR VE SİYASET!
Peki Anadolu’da birçok ilimizde varlığını sürdüren feodal ilişkilerin, tarikatların ardında başka kimler, neler var? 21. yüzyılda anayasasında demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazan Türkiye Cumhuriyeti’nde neden hâlâ köylerde ağalar, şıhlar ve onların önünde eğilen köylüler var? Bu sömürü düzeninden kimler çıkar sağlıyor?
9 notes · View notes