#başkalaşmak
Explore tagged Tumblr posts
seslimeram · 2 months ago
Text
Kayıtsızlık
Tumblr media
Bir kayıtsızlıktır almış başını gidiyor. Ekonomik cerahatin, sosyal politik tahakküme, tüm o denetim, gözetim ve kuşatma hal ve isteminin bütünlüğünde bir menzil yaşanmaz kılınır iken kayıtsızlık vaaz ediliyor. Dönüşümü, mutlak nihai ve keskin bir halde teslimiyetçiliği öne çekerek ilerleyen / kuran bir aklın esiri olunan yerde bunlar hiç olmuyormuş gibi hiç aralıksız hayat yönlendirilmeye devam olunuyor. Teslim olun! Onca yara yinelenirken ve daima güncellenirken, yeniden imal edilirken ekranlardan sokaklara belirgin bir halde ulu orta kayıtsızlık salgını var ediliyor, alışın bu hallere buyruluyor. Cerahat ve cürüm eksiği gediği olmaksızın yinelenirken oluşturulan kuşatma bu hamleyle beka kılınmak isteniyor şimdilerde. Yirmi üçüncü yılına ilerleyen iktidar şablonunun sunduğu hemen her tahayyül o kayıtsızlık iklimini güncelliyor artık. Devamlılığı sağlama alınan iktidar pratiği için tüm o hayatın ehven olandan uzaklaştırılması kesintisizdir. Bir yol haritasına ihtiyaç olmadan, kalmadan tahakküm ve tehdidi yineleyerek dönüşümü eskiyi birebir taklit ederek var eden bir iktidar refleksi o kayıtsızlığı çoğalttıkça gücünü, aldığı darbelerden çıkışını da var ede gelir. İktidar nihai anlamda kayıtsızlığı çoğalttıkça kırılmayı var eder, kendini sağlama alır. Sanılanın ötesinde bir hızla birlikte her gün apayrı tarumar ediliyor artık. Müşterek bahsin, demokrasi idesinin, hürriyet tahayyülünün hiçleştirilmesi kesintisiz kılınıyor.
Her şey kalın bir perdeleme çabasının ardına saklanıyor bu menzilde. Sekiz yaşındaki ol Narin Güran’ın katledilmesinden sonra çıkagelen adalet yarım kalmayacak, katiller er ya da geç bulunacaktır sözlerine rağmen, bir kere daha aleni olan bir cinayet failleri mutlak iktidarın mimli bir şahsiyetinin de çabalarıyla birlikte örtbas edilme yoluna girilir. Ne ol yaradan haber vardır, ne de tek satır ne oldu da bir çocuğa kıyıldı bir kere daha bu menzil, şu sahnede ona dair bir bahis. Yönelimini herkese kucak açarak var ettiğini bildiren bir yönetim katının, partisinin var ettiği mültecilere kol kanat geriyoruz, onlarsız olmaz bu yer şu ülke sayıklamasının da on beş yaşında Gaziosmanpaşa’da katledilen, Abdullatif Davvara’nın 18 ile 20 yaşları arasındaki beş insanımsı varlığın tutuklanması dışında sahi bir adalet tahayyülüne yer var mıdır? Kayıtsızlık, onlar da buralara gelmeseydi, ülkemiz bize ancak yetiyor, kendi başlarının çaresine baksalardı bahislerinden korkakların sonu ödlek ördekler gibi katledilmektir, iyi olmuş diye bildire duran çevrimiçi sanal agoraları kaplayan nidaların ortasında var edilen bir çürümedir. İktidarın savunduğu arka kolladığı falan söz konusu değilken, sırf sermayenin ucuz iş gücü olarak gördüğü, etinden sütünden ve dahi sigortasıyla gündelik rızkını arzu ettiği gibi delik deşik ettiği, hiç kılabildiği eleman açığı için kullanıla gelenlerin katledilmelerinden sonra ortaya çıkan imgedir mesel bütün bu ülke dahilinde. Bir kere daha hayatın hiçleştirilmesi gailesinin ulaştığı korkunç boyuttur sorun. Tümüyle inkar edilmiş hayatları göz ardı edebilme cüretinin vardığı eşiktir mesele. Kayıtsızlık çoğaldıkça, elini korkak alıştırmayan cerahat erkinin birbirini doğrayan memleket sahiplerinin yeniden diğerlerine / ötekilerine saldırma cüretini var etme halidir güncel pratik, hakiki sorun. Görebilene, görmek isteyene.
Gazete Duvar’dan aktaralım: “Gazeteci Metin Cihan, Türkiye, İsrail ve Katar ordularının üretici firmalarının, Azerbaycan'da birlikte fuar düzenlediklerini öne sürdü. Metin Cihan, sosyal medya hesabından paylaştığı şu iddiayı gündeme getirdi:
"Böyle bir dönemde, İsrail işbirlikçiliğinde geldiğimiz nokta şöyle: İsrail'in katliamları artarak devam ederken, Türkiye-İsrail-Katar orduları üretici firmaları Azerbaycan'da güle oynaya askeri fuar düzenliyorlar. Baykar'ın ortak sponsor olduğu IAI, İsrail ordusunun savaş uçaklarını ve silahlarını üreten şirket. Özel şirket bile değil. İsrail devlet şirketi."
Metin Cihan'ın alıntıladığı uluslararası yayın kuruluşu Global Defence Insight ise mesajında şöyle yanıt verdi: "Bu etkinlik Türk firması Baykar, İsrail firması Israel Aerospace Industries (IAI) ve Katarlı savunma müteahhidi Barzan Holdings tarafından desteklenmektedir."
Bayraktar: False Flag Operasyonlarına Alışığız
Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar, sosyal medya hesabından Baykar'a ilişkin gündeme gelen iddialara yanıt verdi.
Bayraktar, paylaşımında, "Bugüne kadar İsrail'den tedarik edilen Heron'ların veya yurt dışından milyarlarca dolar ödenerek alınan diğer askeri ürünlerin eleştiri konusu olduğunu gördünüz mü? Sosyal medyada bu konular hakkında bir tartışma yapıldığını hatırlıyor musunuz?" ifadelerini kullandı.
20 yıl önceki savunma sanayiden örnek veren Bayraktar, Türkiye'nin İsrail'den Heron insansız hava araçlarını aldığını belirterek; "Yerli muadillerine göre 5-10 kat daha fazla maliyetle temin edilen bu sistemler, hem yüksek maliyet hem de operasyonel zorluklar çıkarıyordu. Türkiye bu araçları kullanırken birçok problemle karşılaşıyor ve çözüm dahi bulamıyordu" dedi.
Aradan geçen 20 yılda Türkiye'nin bu alanda devrim niteliğinde adımlar attığını savunan Bayraktar'ın paylaşımının devamı şöyle:
"Bugün en ileri teknolojik kabiliyetlere sahip SİHA'ları üretiyor ve ihtiyaçlarımızı çok daha maliyet etkin şekilde karşılıyoruz. Dahası Türkiye bu alanda dünya pazarının lideri konumuna geldi. Kardeş ülke Azerbaycan'daki ADEX Uluslararası Savunma Fuarı'nda Türk firmalarının dominant bir rol üstlenmesi ve büyük sponsorlar arasında yer alması da bu başarının en somut göstergesidir. Bu gelişmeden ancak gurur duyulabilir. Sosyal medyada bize karşı yürütülen 'false flag' operasyonlarına alışığız. Ülkemizin milli kazanımlarını sosyal medya operasyonlarına kurban ettirmemeye kararlıyız."
Baykar’ın Başında Erdoğan’ın Damadı Var
TSK için İHA ve SİHA üreten Baykar Holding'in yönetim kurulu başkanlığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar yapıyor.”
Gurur en olmayacak şeylerden var edilebiliyor bu sahnede. Bayraktar efendinin Baykar şirketi tam da bu kayıtsızlık ekseninin suna geldiği ihtimalleri de kovalayarak Filistin’in haklı davasını savunuyor görünürken kapalı kapılar ardında ölüm kusan makinelerin sahne aldığı bir etkinlikte, İsrail devletinin resmi kurumuyla arzı endam eylemekten kaçınmıyor. Tümüyle çirkefliği ele alıp dün hemen her şeyi onlardan temin ederken, bugün yüzde doksanı yerli / milli(!) olarak var edilebiliyor dediği şeylerin ardından iş tutma hevesinin kesilmez iştahını savunurken gururdan bahis açabiliyor kendileri. Tümü ve bütünüyle ortaya çıkan imge salt bir firmanın var ettiği ölüm makinelerine dair tasvir, tahayyül değil aynı zamanda, benzeş ve bir örnek olagelen kurumsallaştırılmış kötülüğün her nasıl ülke / sınır tanımadan ortaklıklara devam olunduğunu da gözler önüne serer. Ol İsrail firmasının suna geldiği yıkım her nasıl Filistin’den bütün Ortadoğu’ya ölümü sunup dururken, Baykar’ın da Rojava’da işgal edilmiş topraklardan, fazla uzağa düşmeden birkaç yıl evvelki Nagorno Karabağ savaşında altı bin Ermeni’nin, onun yarısına yakın da Azeri’nin canına mal olan bir kırımdaki etkin “savaş suçu” ortaklığını bildirir. Kim sorgulayacaktır tabi, devletlinin damadını, milli ve yerli eline kan oturmuş sermayedarını değil mi? Tümüyle aynıların birlikteliğinde cerahat güncellenirken dert etmeyin buyrulur, daha nasıl dert edinilmez ki sual edilmezken, Bayraktar efendinin üste çıkma çabalarının tüm o hazin temsili de zaten her şeyi meydana sermektedir, görebilen için ne acı tecrübedir insanlık için ise vahim olanın tescili.
Ölümün yıkıcılığının, hayatın zehir edilmesinin, dünün ayrı günün apayrı çürütülmesinin sahnesi kılınıyor gündelik. Yitirilmiş olanın sınırsızlığı, daha da zayi edilecek olanların artık kesilmeyen iştahına kendini kaptıran muktedirler elinde hayat imgesi paramparça ediliyor. Her gün başa sarıyor, her an yeniden sınırları belirgin kılınıyor. Kayıtsızlık ele alındığından bu yana, sürgit yinelenen her tahayyül biraz daha eksikli bir hayat imgesini var ediyor artık. Laf olsun diye değil, aynıların birbirlerinin tıpkı basımlarını ağırladıkları, eğlendikleri, üstümüzden geçindikleri, yersiz, nedensiz, sebepsiz çürümeye hepimizi mahkum kılmayı kendilerine hak bildikleri bir zemin gerçeğe dönüştürülüyor. Bunca fecaat içinde sahici, kalıcı, o aklı geriletecek bir itiraz söz konusu edilebilecek midir? Sıradan insanın hayattaki hakları talan edilirken, canı eksiltilirken, günü kapkaranlık kılınırken, cürme rehin bilinirken, sözü çalınırken... her şey yağmalanırken... sahiden!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Losing The Last Rights – 2021 – Oil On Canvas – Stamatis LASKOS via This Is Colossal
Meramda Paylaşılan Haber
Haluk Bayraktar'dan İsrail'le İş Birliği İddiasına Yanıt: Milli Kazanımları Operasyonlara Kurban Ettirmemeye Kararlıyız - Gazete Duvar https://www.gazeteduvar.com.tr/baykar-genel-muduru-bayraktardan-israille-is-birligi-iddialarina-yanit-milli-kazanimlari-operasyonlara-kurban-ettirmemeye-kararliyiz-haber-1723959
0 notes
yolguncesi · 3 months ago
Text
'Değişmek' ile 'başkalaşmak' arasındaki uçurum, 'sevmek' ile 'bağlanmak' arasındaki uçurumdan daha derin...
46 notes · View notes
semantin · 1 year ago
Text
Kendimi ruhsal olarak çok yalnız hissettiğim bir dönemdeyim. Yine bir arayış dönemine girdim gibi hissediyorum. Biri geldi maya çaldı yüreğime şuan kendi halime kapandım. Bir hâl alabilmek için. Dönüşebilmek için. İçimde beni dönüştürecek o şeyle tüm benliğimden kurtulup başkalaşmak için. Şimdi kapanmam lazım sarıp sarmalamam lazım. Zamanı gelince açacağım kendimi. Peki ne zaman Sâye?
10 notes · View notes
mosyobla · 2 years ago
Text
Tumblr media
Ben yürümeyi seviyorum
Efendim
Ben yürümeyi seviyorum diyor şair
Yolun yanlış olduğunu o da biliyormuş oysa
Gel otur
Bir adam düşündüm bundan birkaç hafta önce
Adam emin değildi kendinden
Savruluyordu duygularıyla veya bir sözle
Ne acayip bir adam,
Çok yakından tanıyordum bu adamı
Her yaptığı hareket gözlerimdeydi,
her konuştuğu kulağımda çınladı
İçten içe iğrendim böyle bir adamdan
Yaptıkları olur işler değildi
Sanki bir filmdi bu ve başrol sevimsiz bir adamdı
Kendime geldiğimde mahçup oldum
Yavaş yavaş doğruldum
Aslında adamın iyi olduğuna ikna etmeye çalıştım kendimi
Sonra debelenmek faydasız durdum
Adam bendim
İlk kez kendimi böyle eleştirir buldum
Acımasız ve korkusuz
Aklıma fotoğraflara bakarken eskiden giydiğim giysiler geldi
Buna benzer bir histi onları beğenmemek
Veya çok eskiden çok sevdiğim bir yemeğe burun kıvırmak
Artık sevmemek o şarkıyı
Ne acayip bir his kendine yabancılaşıyorsun yaş aldıkça
Oysa yaşadığın o an ne kadar kusursuz
Kimse sürmesin istersin elini
Her şeyi geride bırakmadım elbet, belki de bırakamadım
Hatalarıma kaybettirdim yolu
Ve ne kadar keyifli kendini eleştirmek alınmadan gücenmeden
Dünyayla dönmek, dünyayla başkalaşmak
Bambaşka dünyaları yaşamak
Oysa anlamaz dalgaların beni
Olsun ben anlatmayı seviyorum
Gel otur, sen geldin, deniz geldi.
M.E 13.12.2022 / eski bir fotoğraf
2 notes · View notes
etkidensonra · 3 years ago
Text
değişim;
bir şeyi değişmiş kılan şey nedir, zaman mı?
değişmiş olmak ne demektir, başkalaşmak mı yenilenmek mi?
ya da hem hepsi hem de hiçbiri mi,
etiketlemekle alakalı mı
etiketle”di”m seni
bitti mi şimdi 
öylece kaldın mı sen
ya da daha önce farklı bir şey miydin
başı ve sonu var mı bunun,
farklılık değişmek mi yani
ya her şey birbirinin aynısı ise
her farklı şey birbirinin aynı
her aynı şey birbirinden farklı
değişim var mı yok mu,
aynıysa da farklıysa da etiketin anlamı var mı
zaten aynı
ya da zaten hepsi farklı, tanım yeter mi her birine,
her şeyi tanımlayacak kadar biliyor muyum
görüyor muyum ki
benden kaç tane var 
düşünebildiğim kadar mı deneyimleyebildiğim kadar mı,
soyut ve somut
siyah ve beyaz
geçmiş ve gelecek
ya bütün zıtlıklar birbirinin aynıysa
hem farklı hem aynı olmazlar mı
zıtlığın kendisi bir zıtlık ise
zıtlık kendiyle zıt düşmeyen tek şey olmaz mı?
Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
ahbeyavuz · 4 years ago
Text
Çok sevdiğim bi kadın yazmış " nerde kırılır dünya nerde başkalaşır insan"
Bende ona istinaden elimden geldiğince değil kalbimden geldiğince bişiler demek istedim dünyanın nerde kırıldığı benim umrumda değil dünyamın nerde kırıldığı daha çok dikkatimi çekiyor eksenimin merkezisin seni kıran şey beni deşer nerde olduğunun ne önemi var ki sen beenim eksenimdesin nerde başkalaşır sence insan ben başkalaşmaktan çok senleştim sencil bir adam olmuşum başkalaşmak bana çok derinden geliyor ama senleşmek öylemi kalbimde senleşmişim ve senle içmişim bende sana bi soru sormak istiyorum
Kaç kere birine ait olabilirsin? Kaç kere sevebilirsin?
15 notes · View notes
caginmumineleri · 4 years ago
Text
TUĞYAN
Tumblr media
Bu Hafta Makale Değerlendirmesi köşemize “Tuğyan” başlığı altında yazılmış olan değerli bir makaleyi konuk alıyoruz. Tuğyan; kelime anlamı taşkınlık, azgınlık, sınırı aşmak demektir. Terim anlamı ise; “ifsat, isyan, günah ve zulümde, sınır tanımayacak ölçüde ileri gitmek” demektir. İnsan; Allah’a kulluk ile şeref bulur ve sürekli kulluk sınırı içinde bulunması gerekir. Ne zaman insan; Allah’ın insan için koyduğu hududu aşar, ölçüyü kaçırırsa tuğyana düşmüş, Allah’a isyan etmiş olur. Tuğyan; itikat ve düzen olarak İslam istikametinden sapmaktır. İslam istikametinden sapan insan; Allah’ı unutur, gerçek kudret, ilim ve iktidar sahibinin yalnızca Allah olduğunu aklından çıkarır. Yazarında makalede anlattığı üzere en büyük tuğyan kişinin Allah’a, yaratılmışlara ve kendi nefsine karşı olan haddi aşmadır yani Allah’ın emirlerine uymayıp yasaklarını çiğnemesidir. Sonuç olarak Tuğyanın ve özellikle siyasi tuğyanın temelinde kibir ve benlik ahlakı yatar. Ancak tarih boyunca, tuğyan edenler ile peygamberler ve onlara tabi olan şuurlu müminler mücadele etmiştir. Peygamberlerin ve şuurlu müminlerin, tuğyan içinde olan zalim iktidar mensuplarını uyarmaları, hak söz söylemeleri, mazlumları savunmaları ve zulme engel olmak için çalışmaları ve tuğyana karşı mücadele etmeleri önemli bir kulluk görevidir. Bu mücadelede lüzumsuz kabadayılıkların yeri olmadığı gibi vazgeçip başkalaşmak da yoktur.
[İsmail Hakkı Akkiraz]
5 notes · View notes
etaali · 4 years ago
Text
Tumblr media
Vahdet, başkalaşmak değil, başkalarıyla kendin kalarak hedefleşmektir...
Vahdet, bizim için eşik geçme taktiği değildir; Stratejik hedeftir. İmam Humeyni'nin emanetidir. Direnişin vazgeçilmezidir.
Bununla beraber, kimsenin özgün inanç yorumunda başkalaşması da değildir.
Stratejik hedefi ise, insanı önceleyen, onun onuru ve yaşam hakkına olabilecek en yüksek saygıyı gösteren insanlar topluluğunun antlaşma metni'dir.
Haysiyetliler arasında yapılır. Ahdine sadıklarca zapt altına alınır. Basiretliler tarafından korunur.
Onu hür düşünce mektebiyle tanışmayalar bilmez. Davası olmayanlar önemsemez. Dinar peşinde pespaye olanlar istismar eder.
IŞİD zulmü hikaye doludur. Ezidi Mazlum kızı Irak'ta satarlarken birileri de onu iki türlü aldı.
1- Kadını etmek için.
2- Özgür kılmak için.
Kadını etmek için alan, her kim ise her ne ise her kimden ise bizden değil; onunla vahdet olmaz. Velev ki, alnı yere gelmekten nasır tutsun.
Özgür kılmak için alan, her kim ise her ne ise her kimden ise bizdendir; yada biz ondanız. Velev ki, alnında hiçbir iz bulunmasın.
1 note · View note
seslimeram · 5 months ago
Text
Hayıflanmak
Tumblr media
Hayıflanılması gerekenin kıyısında kendi ezberlerini yeniden var eden bir ülkenin rezaleti andıran güncelliğini arşınlıyoruz. Her şey basmakalıp bir tahayyülle birlikte ezilmeye tam anlamıyla linç edilmeye devam olunuyor. Tümüyle nobran iktidarı neyse sözüm ona onun tam da tersi olduğunu zikreden ana muhalefetin de birlikte bir örnek bir tahayyülü yine ve yeniden imal ettiği bir günceyi görüyoruz. Neresinden tutarsanız orasından elinizde kalan bir yıkıcılık ekseni, bitimsiz bir öğütme biçimlendiriliyor. Hayat kuşatılırken, yalanlar ve yalanlara eklenmiş yepyeni yalanlarla birlikte koca bir dağ yükseltiliyor. Geçit vermeyen, önü / öteyi göstermeyen bir karanlık kuşatma var ediliyor. Hayıflanılması elzem olanların topyekun göz ardı edildiği bir zeminde her şeyin rutinde, alelade bir halde olduğu sanrısı ile günler geçiriliyor. Gün geçiyor, ay geçiyor, mevsimler dönüyor. Dönüyor, dolaşıyor bir menzil bir kere daha çürümenin kollarına teslim oluyor. Hayıflanacak bunca şey aleni bir halde söz konusuyken, sade suya tirit bahislerin etrafında bir menzil güncelleniyor. Bir şekilde sade suya tirit meseller mevzu kılınırken hayatın hakikati örseleniyor. Ne yaralara ayrılacak zaman var, ne hakikatten bahis açılabilecek en ufak bir araf. Kötülüğün arşıalaya yükseldiği bir zeminde mutlak iktidar, kalıcı kılınmış reaksiyonlar etrafında tam da o menfi olanın yolundan imal ediliyor, her gün simsiyah, her an kapkaranlık.
Hayıflanılması gereken şeylerin üstünün örtülmesinde, gizli saklı addedilmesinden sonra çıkagelen her hamle o yeni ülkenin de dosdoğru eskisinin rotasında ilerlediğini gösterir. Bir menzilin hayat hakkının defaatle zehirlendiği, eksiltildiği kaç sınaması olabilir ki, söz konusu böyle bir ülkeyse, şu milyonlarca kilometre karelik alana sığışmış olansa her şey mümkündür / olur / oldurulur. Bir biçimde dünden bugüne, şimdiden yarına taşınan her bir fecaat, yepyeni bir fasit döngüyü imal ediyor. Uçurumun kıyısına kadar taşınmasına, bile isteye sıcak para girişi için atılan taklalarla gri liste denilen bir yapının ortasına aleni demirlemiş bir ülkenin, vaat ettiği veya onayladığı düzenlemelerle geri listeden çıktığının duyurulduğu gün, İstanbul’da bir operasyon gerçekleştirilir. Yıllar yılıdır var edilmesine göz yumulan bir para aklama yöntemi, pos cihazlarıyla belirli bir komisyon karşılığında nakit avanslarla, ihtiyaç sahipleri kazıklanıp dururken bir yandan da kara paranın aklanıp durulduğu bir organizasyon ifşa olunur. Binlercesinden bir tanesinin ayıklandığı bahsinin etrafında vergilerin düzenlendiği, herkesin refah payına nihayet ulaşabileceğine dair bir entrikayı çevirip, masallar anlatan bir bakanın elinde oyuncak olmuş ülkenin hakikati pas geçilir. Sistemin çarklarında çoktan hayat hakkı derdest edilirken, düz vatandaş yoldan bir an evvel çıkabilsin, gel gelelim sistemden de uzaklaşmasın diye onaylanan hangi faaliyet varsa onlar aynen devam olunur. Böylesi bir katran karanlığı menzilde hangi faaliyetin ya da eylemin legal olduğunun beyanı zaten muğlaktır. Çetelerin, mafyaların eline düşürülen insanların gelecek kaygılarının hiç addedildiği bir zeminin gerçekten gerçek korkunçluğu da mı bir şeyleri aksettirmez, anlatmamaktadır.
Çürümüş bir düzenin bekasını sağlama alabilmek için vergiyi tabana yayma oyunu arasız, fasılasız yeniden biçimlendirilirken, yurt dışına çıkış haracından, ayni vergilerin yeniden ve yeniden düzenlenmesine, özel tüketim vergisinin güncellenmesi çabasından irili, ufaklı her sektöre ayrı, gel gelelim asgari ücret ve katlarına ulaşan çalışanların hepsinden açıkça haraçların kesileceği bir güncelliğe hayıflanmasın da ne yapılsın! Enflasyonu indiriyoruz, bak yarından da yakın düşüyor fiyatlar denilirken gündelik hayat aksiyonunu imkansız ol sınırlarına taşımanın güncelliğinde zamlar da aralıksız kılınır. Bir gün önce alabildiğinizi, ertesi gün daha yüksek bedeller ödeyerek almanız normal karşılansın istenir. Hem Avrupa kıskanıyordur bizi, hem çevremizi saran her gün bir başkası düşman ilan edilen ülkelerin herhangi birisi! Kuyusu kazılan sadece bu nobran masallarla kandırılmasına devam oluna gelen bir ülkedir oysa, adı herkesin malumu. Düzen eşikler atlayıp, yepyeni bir çağa tam olarak girildiğinden bahis açarken, fecaatin sonuna gelindiği fasık olanın tükendiği, hak olanın batılı devirdiğine dair kelamlar eklerken, bir normalleşme türküsüdür söylenip dururken olan biten yeniden hayıflanılması elzem olanı, yaşamı zora koşmak olduğu bir kere daha denkleştirilir. Otuz iki kısım tekmili birden bir cinnet vatan hikayesini yeniden ve yeniden korunaklı sarayı muhafaza, iktidarı kamil, geleceği zifiri karanlık kılabilme için kullana gelir muktedir ve siyaseti.
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Elektriğe yapılan yüzde 38'lik zammın altından dağıtım şirketleri çıktı. Yapılan artışın konutlar için (8 kWh/gün ve altı) yüzde 2.5 ile sınırlı kaldığını ancak dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedelineyse yüzde 58.9 oranında zam yapıldığı tespit edildi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), meskenlerde kullanılan elektriğe yüzde 38 zam geldiğini duyurdu. Bu artışla beraber 100 kilovatsaat elektrik tüketimi olan bir hanenin vergiler ve ek ödemeler hariç ödeyeceği tutar 207.23 lira oldu.
Elektriğe yapılan zammın tarifesini inceleyen elektrik mühendisleri odası (EMO), perakende enerji bedelindeki artış, konutlar için yüzde 2.5 ile sınırlı kalırken, dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapıldığını saptadı.
Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetin özelleşmesinin fahiş düzeyde pahalılık yaratmanın yanında, kamu kaynaklarının özel sektöre sınırsızca aktarılması sonucunu da doğurduğu kaydedilen açıklamada, 4 kişilik bir ailenin asgari 230 kWh elektrik tüketimi üzerinden aylık faturasının 476.6 TL’ye yükseldiği kaydedildi.
"Faturanın Yüzde 65.9’u Dağıtım Bedeli"
EMO'nun aktardığına göre, temmuz 2024 itibarıyla oluşacak faturanın yalnızca yüzde 23.8i enerji bedelinden oluşacak. Faturanın yüzde 65.9'unu ise dağıtım bedeli oluşturacak.
Konuya ilişkin açıklama şöyle:
"Temmuz 2024 itibarıyla oluşacak faturanın yalnızca yüzde 23.8i enerji bedelinden oluşacaktır. Faturanın yüzde 65.9unu ise dağıtım bedeli oluşturmaktadır. Fon ve vergilerin oranı ise yüzde 10.3te kalmaktadır. Son tarife değişikliğiyle zaten yüzde 57.2 düzeyinde olan dağıtım bedelinin payının yüzde 65.9'a tırmandırılması normal kabul edilmemelidir. Doğal olarak faturanın en önemli kalemi olması gereken enerji bedelinin, dağıtım bedelinin çok gerisinde kalması, piyasanın çarpık bir biçimde yapılandığını gözler önüne sermektedir. Dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapılması, artışın dağıtım bedeli kaynaklı olduğunu göstermektedir. Bir başka deyişle 50 kuruşun altında bir bedelle temin edilen birim elektrik enerjisinin ancak 1.36 TL`ye tüketiciye ulaştırılabilmesi, hiçbir ekonomik gerçekle uyuşmamaktadır.”
"Kamu Kaynakları Dağıtım Şirketlerine Aktarılıyor"
EMO yaptığı açıklamada özel dağıtım şirketlerinin kullandığı alt yapının kamu malı olduğunu, verdikleri hizmetinse kamu hizmeti olduğunu söyleyerek, “Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetin özelleşmesi, fahiş düzeyde pahalılık yaratmanın yanında, kamu kaynaklarının özel sektöre sınırsızca aktarılması sonucunu da doğurmuştur. Ucuz, kaliteli ve güvenilir enerjiye erişim tüm yurttaşlar için temel haktır. Özelleştirme bedelleri için alınan dövize endeksli kredilerin rahat ödenmesi için dağıtım şirketlerine kaynak aktarıldığı bir Türkiye tablosu, artık geride bırakılmalıdır” dedi.
"Kamulaştırma Şart"
Açıklamada EMO çözüm için şunları vurguladı: “Kamucu anlayışla; enerji alanında, ticari ve siyasi çıkarlardan uzak, üretim sektörleri başta olmak üzere genel ekonomiyi destekleyecek şekilde tarifeleri belirleyebilecek özerk bir yapının inşası mümkün ve zorunludur. Arz güvenliğini sağlamak ve toplam maliyeti düşürmek için özelleştirilen üretim tesisleri ve dağıtım bölgelerinin kamulaştırılması acilen gündeme alınmalıdır”
Algedik: Zam Değil Sermaye Transferi
Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik x hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, elektrik zammının dağıtım şirketlerine yapılan bir sermaye transferi olduğunu söyledi. Algedik, “Bir birim elektriği üretmek 1 TL’yken Onu dağıtmak 3 TL oluyor. Elektrik üretim fiyatları yüzde 20'yi geçmezken, dağıtım bedellerine yüzde 58.9 zammı yüzde 38 diye açıklayamazsınız” dedi.
Algedik, “Birinci kademede elektrik bedeli zamdan önce 48.2187 kuruşken zamdan sonra 49.4065 kuruşa çıktı! Yani 1.2 kuruş, sadece yüzde 2,5 arttı! Elektrik bedeli yüzde 38 artmamış! Dağıtım bedeli; zamdan önce 85.8883 kuruşken zamdan sonra 136.5179 kuruşa çıktı. Artış, 50.6 kuruş! Zam yüzde 58.9. Dağıtım bedeline zam yüzde 38 değil yüzde 58.9” dedi.
CHP’li Arslan: Kazanan Şirketler Kaybeden Vatandaş
CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, elektrik zammına ilişkin yaptığı açıklamada, EPDK’nin vatandaşı değil dağıtım şirketlerini koruduğunu söyledi.
Arslan, asgari ücrete zam yapmayan, emekliye refah payı vermeyen iktidarın elektriğe gözünü kırpmadan zam yaptığını söyleyerek, “Elektriğe yapılan bu zamla birlikte iğneden ipliğe her şeye bir kez daha zam gelecek. Dağıtım şirketlerine daha fazla kaynak aktarmak için elektriğe zam yapıyor, vatandaşın omzuna yeni yükler bindiriyor. Dar gelirli vatandaşların eve ekmek götürmesi daha da zorlaşacak. EPDK, vatandaşı değil dağıtım şirketlerini koruyor.” dedi.
Patronlar Destek İstedi, Zam Gecikmedi
Elektrik zammının sinyalini Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan vermişti. Karahan, "Elektrik ve doğal gazda düzenleme yapılması bekleniyor. Bu fiyatlarda bir miktar güncelleme olacağını öngördük ve bunları tahminlerimize yansıttık" demişti.
Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (Elder) Başkanı Barış Eldeniz de geçtiğimiz ay elektrik fiyatlarının artırılmasını istemiş, "Bu yıl 5.7 milyar dolar seviyesinde bir sübvansiyon ihtiyacı olacağını öngörüyoruz" sözleriyle devlete "destek" çağrısında bulunmuştu.”
Bütün imge bir kere daha sıradana karşıt koşulların her nasıl birer hakikate dönüştüğünü göstere geliyor. Egemen sermayenin, o madun siyasetin pragmatik hamlelerinde aman efendim, ağzımızın tadı bozulmasınlar ile çıkageldiği nokta daha fazla sömürü çok daha açık bir biçimde daha kalıcı bir hırsızlık sarmalıdır. Elektriğe yapılan yeni zam dalgasının aslında bir biçimde enerji dağıtım şirketlerine peşkeş çekmek olduğu, yeniden sermayenin arkasının kollandığı bir ülkenin hakikati zaten günlerdir yazılıp çiziliyor. Olabildiğince en kestirmeden bir soygun düzeni, geleceğe çıkacak ülke bu yönde ilerleyecek denilerek kati ve keskin zamlarla, zoraki dayatmalarla var ediliyor. Biteviye halkın sesinin, sözünün bariz bir biçimde duyulduğu, yerel seçim yahut da değil bunca tebelleş edilmiş cerahati var eden iktidarın uyarıları gördüğünü, anladığını zikrettiği bir zeminde bu telaşsız ve ara ya da fasılasız var edilmiş soygun düzeni hayatın ihtimallerini de daraltıyor vesselam. Onca tantana ile çıkagelen yeni ülkenin eskisinin birebir sureti temsiliyle güncellenen bir versiyonu olması zaten bütün o perhiz / lahana turşusu metaforunu da güncelliyor artık. İktidarın ikbali, gri listelerden çıkış, sermayeye daha da büyük teslimiyet, her gün bir başka zorbalık / zam / zulüm var edilirken yol nereyedir sahiden de? Hayıflanılması gerekli olanın kıyısında yaşamın ehvenini muhafaza etmek ne zamandır. Bütün bu fasit döngü içerisinde, bir o yana bir bu yana savrulup dururken sıradan insanlar, ceplerindeki o asgari yaşam hakkının da talanına dur diyebilmek ne zamandır, hangi zaman... düşünür müydünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Murad SEZER – Reuters – via Al-Monitor
Meramda Paylaşılan Haber
Faturası Yurttaşlara, Kıyağı Dağıtım Şirketlerine - https://www.evrensel.net/haber/522157/faturasi-yurttaslara-kiyagi-dagitim-sirketlerine
0 notes
ladymaqbeth · 6 years ago
Text
Öfke
2016.03.09
Kimseye kızmıyorum, ben sadece bana yorumsuz bir öfkeyle bakıyorum. Kendimi ellerimle bile bile, gözlerimle göre göre uzağa fırlattım. Başkalaşmak ve değişmek farklıdır, ben kendimle ayrıştım. Çatallanan bir yolda ellerimle ellerimi bıraktım. Yalnızlık bana dokunmuyor, hiç o kadar da umrumda olmadı. Böyle yalın ayak buzullanan zemin ve karlı gök arasında kalmak bana dokunuyor. Kendim olmadan olduğum her şey ve olamadığım her şey kulaklarımda söyleniyor, söyleniyor. Çıktığım tüm yolculuk kendime dönmek için fakat fark ediyorum ki olmayan bir yol ve ben boşluğun orta yerinde düşmekteyim. Kendi tekrarlayan bir kabus yaşamak.
6 notes · View notes
saadet-idareyn · 6 years ago
Note
Niçin latin huruf, niçin başkalaşmak?
Selamun aleyküm
Ben doğar doğmaz kendini  Risale-i Nurlar’ın içinde bulanlardan değilim. Çok şükür Rabbim nasip etti ve bir vesileyle tanıdım. O zamanki fikirlerimle ve ilmimle bu eserlerin  huruf-u Arabiye ile yazılmış olanlarını okumam imkansızdı. İman hakikatlerini öğrendikten sonra zaten sıra huruf-u Arabiyenin ehemmiyetini anlamaya da geldi. Eğer bu eserler yalnızca huruf-u Arabiye ile neşredilmiş olsaydı şuan ben bu eserlerden bihaber olurdum.Asıl vazife imanı kurtarmaktır, hattı Kur’an bu vazifenin yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır.Zaten iman hakikatlerini anlayan kişi huruf-u Arabiyenin de ehemmiyetini anlayacaktır.
Bu konuyla alakalı http://www.sorularlarisale.com/makale/13915/latin_harfleri_ile_risale-i_nur_hizmeti_yapmak_okumak_yazmak_bidat_midir_bu_konuda_ustad_ne_diyor.html bu linkten daha tafsilatlı bilgi alabilirsiniz.
6 notes · View notes
yokbenimbiradim · 6 years ago
Text
Başkalaşmak lazım bazen , başkalaşmak lazım bazen!
Tüm hataların nedenini bi' kerelik olsun unutmak lazım
Kamufle
2 notes · View notes
hasanakbal19 · 3 years ago
Text
BAŞKALAŞMAK
(BAŞKALAŞIM) Kendimce başkalaşmak istiyorum, Olumsuz tavırlara ve dünyaya karşı.   Yörüngesinden ayrılmış dünyaya, Birliktelik umuyorum olmuyor, Dahası mesafeler gittikçe artıyor.   İnsanlar ile güzel duyuları arasında sağlam köprüler kurmak isterdim olamadı, Köprüleri timsah gözyaşlarıyla yıkıvermişler. Artık herkesi sevmem bembe bir rüya olur, Uyandığım zaman kabus’a dönüşüyor zaman…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 3 years ago
Text
BAŞKALAŞMAK
(BAŞKALAŞIM) Kendimce başkalaşmak istiyorum, Olumsuz tavırlara ve dünyaya karşı.   Yörüngesinden ayrılmış dünyaya, Birliktelik umuyorum olmuyor, Dahası mesafeler gittikçe artıyor.   İnsanlar ile güzel duyuları arasında sağlam köprüler kurmak isterdim olamadı, Köprüleri timsah gözyaşlarıyla yıkıvermişler. Artık herkesi sevmem bembe bir rüya olur, Uyandığım zaman kabus’a dönüşüyor zaman…
View On WordPress
0 notes
deveran-i-dem · 6 years ago
Note
Niçin latin huruf niçin başkalaşmak..?
Bir toplumu yok etmenin ilk adımı, o toplumun hafızasını, yani kitaplarını, kültürünü ve tarihini silmek, yok etmektir. Bundan sonra yapılacak şey, o toplum için yeni kitaplar yazmak, yeni bir kültür imal etmek, yeni bir tarih icat etmek, uydurmaktır. İşte tüm bunlardan sonradır ki, bir toplum geçmişte ne olduğunu unutur; bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir!”Fazla söze gerek yok dimi sayın anonim kardeşim.
1 note · View note
caliypsologisblog-blog · 6 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
seni sevince başka oldu bu dünya seni sevmek hayatın başkalaşması demek🌵 #senisevmek #sevince #başkalaşmak #şiirdenparçalar #biryudumşiir #dünya #sevgili #HikmetErtaş #sevgi #siyah #black #loveyou
2 notes · View notes