#kendi hayatım
Explore tagged Tumblr posts
payasrn · 1 year ago
Text
Her akşam aynı tartışma, aynı bağırış, aynı karmaşa… İnsanın herkesten uzaklara kaçıp kendiyle baş başa kalası, yanına sadece bir kalem bir kağıt alası geliyor.
17 notes · View notes
heartofsaturnn · 3 months ago
Text
Hani şu hayatta en çaresiz hissettiğiniz an vardır ya. Ayakta kalabilmek için geleceği düşündüğünüz. Ama geleceğinin de berbat olacağını söyleyen insanların olduğu anlar. Seni artık ne geçmişin ne de şimdin ayakta tutamazken geleceğe umut bağladığın anlar. Ve o anların, o umut bağladığın anlarının iplerini kesen insanlar. Sen mutsuz olacaksın diyenler var ya. Neden bu kadar kötüsünüz. Neden? Neden bizim umut bağlandığımız son şeye de size zarar gelmezken bizlere zarar veriyorsunuz. Neden demiyorsunuz, bu insanların son bir umutları son bir tutunacak dalları kalmış onu da ben ben niye yok edeyim, keseyim? Neden? Bunları demek varmak zaten hayattan bıkmış, yorulmuş birine böyle davranırsınız ki? Anlamıyorum sizi, anlamadım şimdiye kadar ve bundan sonra da anlamayacağım.
~Kendi benliğini bulmaya çalışırken yok olmuş biri
3 notes · View notes
papatyademetii · 3 months ago
Text
Oğuz Atay'ın
"İçimin yorulduğunu hissediyorum" dediği yerdeyim.
32 notes · View notes
giderkenkalmaktibenimkisi · 3 months ago
Text
Bu kez seni değil, kendimi seçiyorum. Bunca zaman kendi hikayemde bir yan karakter gibi yaşadım, başkalarının sahnelerini aydınlattım, onların hayallerini gerçek kıldım. Ama artık farkına vardım ki, kendi ışığımı yakmadığım sürece hiçbir gökyüzü benim için parlamayacak.
Bu sefer, başkalarının onayını aramayı bırakıyorum; kendi içimdeki yıldızı keşfetmek için yola çıkıyorum. Kendi haritamı çiziyorum, kendi pusulamı takip ediyorum. Rüzgar hangi yöne eserse essin, benim gemim artık kendi rotasında ilerleyecek.
Kendimi seçmek, kendi hikayemin yazarı olmak demek. Sayfalarımı baştan sona tutkuyla doldurmak, kendi kalemimle geleceği şekillendirmek… Bu sefer, hiçbir engel beni durduramaz, hiçbir karanlık beni yıldırmaz. Çünkü ben, kendi ışığımı seçtim.
Artık biliyorum ki, en güçlü adım, kendi yolunda yürümekle başlar. En büyük zafer, kendini seçme cesaretine sahip olmaktır. Ve ben bu zaferi kutluyorum; çünkü bu kez, kendimi seçiyorum.
.
.
.
7 notes · View notes
senistanbulsunsblog · 2 years ago
Text
"Keşke çocukluğum karşımda otursa da sarılsam ona. Çok özledim onu"
Tumblr media
47 notes · View notes
berryhibiscuss · 4 months ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
sinekkapan · 5 months ago
Text
nefret ediyom bu evden
4 notes · View notes
umutlusakayik · 11 months ago
Text
geçirebilsem sözümü dur diyeceğim bu amansız boşluklara, kalbimin sonsuz doruklarına, sıkıntılarıma, kalp ağrıma
ne zormuşsun hayat ve ben çok erken yaşamaya başlamışım bu zorluğu
elbet bir gün biter dediğim ümitlerimi günbegün tüketerek sürekli başa dönüyorum içimde ki yangınsa hiç sönmeden büyüyor ve sanki birgün beni kül edecekmişçesine dağlıyor yüreğimi
1 note · View note
hataysekshikayelerisblog · 11 months ago
Text
Annemin Sikicisi Ablamın Kayınpederiymiş! (Cansu 18 Y., Frankfurt / Almanya)
Selam ben Frankfurt'tan Cansu. Şu anda 18 yaşındayım, 1.65 boyunda, 60 kiloda ve esmerim. Ablam geçen sene evlendi. Ablamın kayınpederi Kaya amca, 53 yaşında olmasına rağmen, yaşından çok genç gösteriyor, çok yakışıklı ve çok da karizmatik biridir, vücudu çok kaslı. Anlayacağınız herşeyiyle dört dörtlük bir erkek. Kaya amcayı gören her kadının amının suyunun akacağından eminim. Kaya amcayı ilk gördüğümde ona aşık oldum, ama bu aşkımı hiç söyleyemedim kendisine.
Geçen sene, bir akşam, annem mutfakta fısıldaşarak telefonla konuşurken kulak misafiri oldum. Baktım canımlı hayatımlı aşkımlı konuşuyor, gizlice dinlemeye başladım. Telefonda konuştuğu kişi babam olamazdı, çünkü babam salonda oturuyordu. Ayrıca annem babama canım hayatım aşkım falan demez, çünkü babamı sevmez orospu. İyice kulak verdim, konuştuğu kişi artık kimse, onu eve davet ediyordu, "Sabah saat 7:30'da herkes gidiyor, evde tek ben kalıyorum, yarın gel, hem kahvaltı yaparız, hemde pezevenk kocamın yatağında sikersin beni!" diyordu. Çok sinir olmuştum, ama sesimi çıkarmadan dinledim. Karşıdakinin ne dediğini bilmiyorum, ama annem, "Tamam canım, tamam aşkım, tamam sikicim, yarın sabah bekliyorum!" dedi, telefonu kapattı.
Ertesi gün okula gider gibi evden çıktım, bir apartman ilerde beklemeye başladım. Yarım saat falan sonra Kaya amcayı bizim evin ilerisindeki fırına girerken gördüm. Önce anlam veremedim, niye ta buraya fırına geliyor ki diye düşünürken, Kaya amca elinde birşeylerle çıktı fırından. Ama arabasını orada bıraktı, bizim eve doğru yürümeye başladı. Olamaz dedim, annemin sikicisi Kaya amca olamazdı! Ama maalesef ta kendisiymiş, gitti bizim binaya girdi. O an dünyam yıkıldı. Arkasından yürüdüm, eve gidip onları rezil edecektim. Binaya girdim, evimizin kapısına kadar vardım, sonra vazgeçtim. Çünkü onları rezil etmekle elime birşey geçmezdi. Hatta annemin canına bile minnet olurdu, babamdan boşanmak için bahane arıyordu zaten orospu. Olan bana olurdu, Kaya amcayı kaybederdim. Onu kaybetmek istemiyordum, onu gerçekten çok seviyordum ve aşıktım ona.
Tekrar binadan çıktım, ne yapacağımı düşünmeye başladım ve biraz daha bekleyip, tam onlar sikişmeye başlayınca girmeye karar verdim. Yarım saat kadar dışarda dolaştım ve sessizce eve girdim. Annemgilin odasının kapısı yarım açıktı ve acayip inleme sesleri geliyordu. Sessizce kapıya iyice yaklaştım. Kaya amca sırtüstü yatmış, annem yarağının üstüne oturmuş, üstünde deli gibi zıplıyordu, acayip sesler çıkarıyordu. Bir ara annem, "Aşkım orospunu altına al da sik!" dedi. Kaya amca, "Tamam!" deyince annem üstünden indi. Aman Tanrım o da neydi öyle? Kaya amcada öyle bir yarrak varmış ki, bana küçük dilimi yutturdu. Annemin o kocaman yarrağı içine aldığına inanamadım, çünkü annem minyon tipli, ufak tefek bir kadın. Kaya amca annemi altına aldı, o kacaman yarrağını annemin amına dayadı ve öyle bir girdi ki, annem derin bir, "Oohhhh!" çekti. Annem bu arada Kaya amcanın altında kayboldu gitti.
Kaya amca annemin amına öyle bir pompalıyordu ki, o pompaladıkça benim de amımdan sular yürüdü. Pantolonumun içine elimi soktum, külotum su gibi olmuştu. Başladım amımla oynamaya. Fazla dayanamadım, elektrik çarpmış gibi oldum, orgazm oldum, kendimden geçtim. Annemin çığlıklarıyla kendime geldim. Annem, "Aşkım çıkma, içimi döllerinle doldur sikicim!" diye bağırıyordu. Kaya amca da acayip sesler çıkararaktan annemin içine boşalmaya başladı. Boşaldıktan sonra annemin üstüne hareketsizce yığıldı kaldı. Tabii ben de hemen kendi odama girdim. Kapıyı hafif açık bıraktım ki odamdan onları gözetleyecektim.
Birkaç dakika sonra Kaya amca annemi kucağına almış, yarrağı halen annemin amının içinde banyoya girdiler. Banyonun kapısını kapatmışlardı. Biraz sonra su sesi geldi, ben de odamdan çıkıp, banyonun anahtar deliğinden baktım. Annem Kaya amcanın yarrağını yıkıyordu. Yarağı inmişti, ama inik haliyle bile çok büyüktü. Anlayacağınız gözüm baya korktu. Yıkanmaları bitip te kurulanmaya başladıklarında, ben tekrar odama geçtim, beklemeye başladım.
Biraz sonra banyodan çırılçıplak çıktılar, tekrar yatak odasına geçtiler. Ben de ne yapacağımı düşünmeye başladım. Aklıma bir cinlik geldi, onlar tekrar sikişmeye başlayınca, sessizce kapılarına gidip, bir şekilde kendimi Kaya amcaya gösterecektim. Bir süre odamda bekledim ve annemgilin odadan tekrar inleme sesleri gelmeye başlayınca hemen kapılarının kenarına yanaştım, baktım. 69 pozisyonuna geçmişler, Kaya amca alttan annemin amına yumulmuş, iştahla yalıyordu. Annem de Kaya amcanın o kocaman yarrağını iki eliyle tutmuş, aynı iştahla yalıyordu, ama ağzı yırtılacak gibiydi. O koca yarrak annemin ağzına zor giriyordu, yine de annem byük bir zevkle yalıyordu.
Tabii bu ara ben de boş durmuyordum, kendimi annemin yerinde hayal ederekten elim amımda deli gibi mastürbasyon yapıyordum. Onlar halen birbirlerini yalıyorlardı, ama ben bu arada yine orgazm oldum. Ama ne orgazm, hiç bu kadar zevkli orgazm olmamıştım, kalbim duracak gibiydi. Annemlerin ahlamaları ohlamaları yine birbirine karışmış vaziyetdeydi. Annem, "İçime gir aşkım, dayanamıyorum!" diyordu. Kaya amca da, "Gireceğim orospu, daha senin götüne de gireceğim!" diyordu. Annem, "Gir ekeğim gir, istediğin yerden gir, deliklerimin hepsi sana feda olsun!" diyordu. Ama ben annemin o kocaman yarrağı götten albileceğini hiç tahmin etmiyordum, çünkü amına ve ağzına alırken okadar zorlanan biri, ufacık götüne nasıl alacak diye düşünüyordum.
Bu arada annem yine Kaya amcanın o koca yarrağının üstüne oturdu ve zorlana zorlana köküne kadar içine aldı, biraz bekledikten sonra kalkıp oturmaya başladı. O koca yarrak annemin amında bir görünüyor bir kayboluyordu. 10 dakika kadar böyle sikiştiler, sonra Kaya amca anneme, "Domal da sikeyim!" dedi. Annem Kaya amca ne derse yapıyordu, yatağın kenarına köpek gibi dörtayak domaldı. Kaya amca tam yataktan doğrulduğunda, benimle göz göze geldi ve dondu kaldı. Ben hemen kenara çekildim. Ne yapacak diye beklerken, Kaya amca anneme, "Bekle, ben bir tuvalete gidip geliyorum!" dedi ve yanıma geldi. Bir eliyle ağzımı kapattı ve kolumdan tuttuğu gibi beni de banyoya götürdü, "Eve ne zaman geldin?" dedi. "Hep burdaydım!" dedim. "Sessizce çık git, kimseye birşey söyleme, ne istersen vereceğim!" dedi. Ben de, "Seni istiyorum!" deyince, çok şaşırdı. "Şimdi git, bu meseleyi sonra dışarda konuşuruz!" dedi.
Yarrağı halen kalkıktı, "O zaman bir kere yalayım!" deyip elime aldım, ama elime sığmıyordu. Önüne çömelip ağzıma almaya çalıştım, başı ağzıma zor sığdı. Başını emmeye başladım. Okadar güzeldi ki, saatlerce emebilirdim. Fakat Kaya amca, "Yeter bu kadar, hadi git şimdi!" deyip kaldırdı. "Hayır, kalıp annemin götünü siktiğini görmek istiyorum!" dedim. Yarrağı halen elimdeydi, "Klozete doğru tut şunu da işeyim bari, annen şüpehelenmesin!" dedi. Yarrağını klozete doğru nişan aldırdım ve Kaya amca işemeye başladı. İşemesi bitince, "Peki izle, ama annene yakalanma, sonra hemen çık git!" dedi ve sifonu çekip banyodan çıktık. Kaya amca annemin yanına gitti, peşinden ben de gittim, kapının yakınında bekledim...
Annem bu arada herhalde pozisyonunu bozmuştu ki, Kaya amca yeniden domalmasını söyledi. Annemin beni görmemesi için uygun pozisyon ayarlıyordu. Anneme, "Kafanı yastığa göm iyice... Hah, işte böyle!" dedi. Bu aynı zamanda benim izlemem için işaretti. Kapıya yanaştım iyice. Kaya amca annemin arkasına geçti, yarrağını annemin amına aşağı yukarı sürtmeye başladı, sonra amına girdi. Önce yavaş yavaş, sonra hızlı hızlı sikmeye başladı. 5 dakika kadar amını siktikten sonra yarrağını annemin amından çıkardı, bana doğru göstererek yarrağının kafasını tükürükleyip sıvazladı. Benim elim yine amımdaydı. Kaya amca sonra annemin göt deliğine de bolca tükürük bırakıp, o kocaman yarrağını annemin götüne dayadı. Annem, "Yavaş gir aşkım, canımı acıtma! Götümü ne zaman siksen, bir hafta götümün üstüne oturamıyorum!" dedi. O da, "Tamam acıtmam, kendini sıkma yeter!" diyordu.
Annemi belinden tuttu ve yüklenmeye başladı. Herhalde başı girdi ki, annem bastı feryadı. Kaya amca bana bakaraktan, "Tamam aşkım kafası girdi, zor kısmı geçti!" dedi. Kaya amca yine yüklendi. Annemden boğuk boğuk sesler çıkmaya başladı, ama bu arada Kaya amca yarrağının yarısından fazlasını sokmuştu annemin götüne. Sokarken de habire bana bakıyordu. Derken kalanını da birden kökledi. Annem, "Biraz bekle aşkım, çok acıdı!" diye inledi. Kaya amca biraz bekledi, bu arada da elinin birini annemin amına attı ve oynamaya başladı. Annem bu sefer zevkten inliyordu. Kaya amcanın yarrağı annemin götüne girip çıkmaya başladığında, annem, "Sik götümü aşkım, dağıt!" diyordu. Kaya amca 20-25 dakika anneme götten pompaladı, sonra böğürerek içine boşaldı. Ama bu arada ben de bittim. Kaya amca eliyle bana git işareti yaptı. Sessizce evden çıktım, yine az ilerdeki apartmanın orada oyalanmaya başladım.
Ben evden çıktıktan yarım saat kadar sonra Kaya amca da çıktı. Ben biraz yürüdüm, arkamdan arabayla geldi, yanıma durdu, "Bin hadi!" dedi. Arabaya bindim, hareket ettik, mahalleden uzaklaştık. Epeyce bir süre ikimizden de çıt çıkmadı. Bu arada şehir dışına çıkmıştık, otobanda yol alıyorduk. Sessizliği ben bozdum, "Nereye gidiyoruz?" dedim. "Bilmiyorum, gidiyoruz işte..." dedi. "Gidiyoruz işte olmaz, çek bir yere, konuşacağız!" dedim. Otobandan ayrılıp bir orman yoluna saptı ve parkedecek yer aramaya başladı. "Annemi yatakta sikiyorsun, beni ormanda mı sikeceksin?" dedim. "Ne sikmesi, sadece konuşacağız! Hem sen benimle böyle konuşmaya utanmıyor musun?" dedi. "Sen annemi sikmeye utanmıyorsun da, ben böyle konuşmaya niye utanayım? Konuşacak birşey yok, annemi siktiğin gibi beni de sikeceksin, ben de sikilmek istiyorum!" dedim.
Kaya amca arabayı kuytu bir yere çekip, kontağı kapattı ve "Saçmalama! Olmaz öyle şey!" dedi. "Ama ben istiyorum!" deyip dudaklarına yumuldum. İlk başta tepkisiz kaldı, ama sonradan o da karşılık verdi ve dudaklarıma öyle bir yapıştı ki, heyecandan her yerim zangır zangır titriyordu. Deli gibi öpüşmeye başladık, dillerimiz birbirine dolanıyordu. Elleri de boş durmuyordu, tişörtümü yukarı sıyırmış, memelerimi birer birer okşuyordu. Ordan elinin biriyle pantolonumun düğmesini çözdü. Sonra elini içeri soktu ve ıslanmış külotumun üstünden amımı okşamaya başladı. Ben tamamen kendimden geçtim, bulutların üstündeydim sanki. Ben de Kaya amcanın fermuarını açtım, elimi içeri soktum ki, yarrağı demir gibi olmuştu, sıvazlamaya başladım. Ama bu arada ben kendimi daha fazla tutamadım, titreye titreye orgazm oldum, nefesim kesildi, Kaya amcanın kucağına yığıldım kaldım. 5 dakikada ancak kendime geldim, nefes alışverişim düzeldi.
Kaya amca, "Mutlu oldun mu şimdi?" diye sordu. "Hemde çok! Ne zamandır hayalini kurduğum yarrak şuan elimde, bundan daha büyük mutluluk olamaz!" dedim. Kaya amca çenemden tutup başımı kaldırdı ve "Hadi sen de beni mutlu et! Elindekini ağzına al da, ben de mutlu olayım!" dedi. Hemen yarrağını pantolondan çıkardım, ama yarrağı öyle olmuştu ki, kafası şişmiş mosmor olmuş, tüm damarları belli oluyordu. Yarrağını biraz sıvazladım, sonra bir elimle orta yerinden tuttum, eğildim kafasına öpcükler kondurdum. Sonra dondurma yalar gibi kafasını yalamaya başladım. Ağzıma almak istiyordum, ama kafası şişkin olduğu için ağzıma sığmıyordu. Biraz uğraştım, zorlana zorlana ağzıma aldım. Sırf kafası ağzımı doldurdu, o şekilde kafasını emmeye başladım. Ama tadı güzeldi, 20-25 dakika kadar yaladım, emdim...
Kaya amca başıma bastırmaya başladı. Boğulacak gibi oluyordum. Bu arada kasılmaya başladı, meğer boşalacakmış. Ağzıma öyle tazzikli boşalıyordu ki, döllerinin çoğu direk boğazımdan mideme indi. Ağzım da doluydu, yarrak ağzımdan çıkınca tükürürüm diye düşünürken, kafamı bastırıp, "Yut hepsini, yut!" dedi, mecburen yuttum. Yarrağını ağzımdan çıkardığında kafasında halen döl vardı, "Yarrağımın kafasını yala, temizle!" dedi, güzelce yaladım, temizledim...
Bu sefer ben Kaya amcaya sordum, "Mutlu musun?" diye. "Evet, dünyanın en mutlu erkeğiyim, çünkü son bir senedir seni çok arzuluyordum!" dedi. Bunu duyunca benim mutluluğum bir kat daha arttı, önce dudağına, sonrada yarrağının kafasına güzel birer öpücük kondurdum. O da beni öptü. Sonra üstümüzü başımızı toparlayıp konuşmaya başladık. Ona, "Madem beni arzuluyordun, annemi niye siktin?" dedim. "Anneni sikmeye başladığımda sen daha küçüktün!" dedi. "Annemi ne zaman sikmeye başladın ki?" dedim. "Ablana söz kestikten 2 ay sonra anneni sikmeye başladım!" dedi. Yani hemen hemen 3 senedir annemi sikiyormuş. Haklıydı, o zaman benim yaşım çok küçüktü. "Şimdi ne olacak peki?" dedim. "Anneni bırakamam, çok üzülür! Seninle ancak annenin haberi olmadan buluşuruz!" dedi, ben de kabul ettim.
Kaya amcayı çok seviyorum, ne derse yaparım, yeter ki beni bırakmasın, onun ikinci değil üçüncü karısı olmaya bile razıyım!
[Cansu]
239 notes · View notes
no-463 · 11 months ago
Text
"On dokuz yaşındaydım. Şımarık büyümüştüm." Güldü, başımı kaldırıp ona baktım. Gözleri yatağının ucundaki bir boşluğu izliyordu. "Yanlış anlama, kimseye zararım yoktu ama hiçbir şey de umrumda değildi. Kendi hâlimde bir gençtim işte. Okumakla yazmakla işim olmazdı. Kısacası, serserinin tekiydim." 
Aklında canlandırdıkları yüzüne küçük tebessümler çiziyordu, bense tepkisizdim. Hâlâ anlattıklarının içerisinde annemi arıyordum.
"Bir gün yolda yürüyorum, eve dönüyorum. Bahar aylarındayız, hava çok güzel. Saat beş ya da altı. Her zaman önünden geçtiğim sıradan bir durağın önünden geçeceğim." Durup nefeslendi. "Durağın önünden geçerken onu gördüm, anneni. Üzerinde açık mavi bir elbise, saçları senin saçlarınla aynı renk, açık bırakıp mavi bir bandana takmış. Durakta oturuyor, yanında mavi çantası, elinde bir kitap, gözlerini o kitaptan hiç ayırmıyor."
Tebessümü silinmedi ama çenesi kasıldı.
"Ve ağlıyor. İç çeke çeke ağlıyor hem de, onu öyle görünce etrafıma bakındım önce. Kimse yoktu. Korkmuştum. Ne tepki vereceğimi de bilemedim. Böyle birkaç dakika bekledim, kitabın diğer sayfasına geçti. Yanına gidip gitmemekte kararsızdım. Nihayet birkaç dakika daha bekledikten sonra yavaş yavaş yanına yaklaştım fakat yine bir şey diyemedim. Orada öylece durup beni fark etmesini bekledim."
"Fark etti mi?"
Bana bakıp güldü.
"Sence?"
Sorduğum sorunun ne kadar absürt olduğunu idrak edince ben de güldüm. Önüne döndü ve anlatmaya devam etti.
"Bir süre bekledikten sonra başını kaldırıp bana baktı. Gözleri ağlamaktan kızarmış, üstelik hâlâ ağlamaya devam ediyor ve her şeye rağmen çok güzel."
Sesindeki heyecan bir an için ruhuma dokundu, hâlâ ondan bahsederken heyecanlanacak kadar çok seviyordu annemi. Belki de Aziz Bey'in hayatı boyunca en iyi yapabildiği şey annemi sevmekti.
"Onu görünce donakaldım bir an, bütün serseriliğimi unutup 'Hanımefendi,' dedim. 'İyi misiniz? Neden ağlıyorsunuz?' Tanıdıklardan biri beni öyle görse bir ömür dalga geçerdi." Gülerek başını iki yana salladı. "Annen hiçbir şey demedi, biliyor musun? Gördüğüm en değişik kadındı. Bu dediğim onu gördüğüm ilk an ve onu gördüğüm son an için de geçerli."
Meraklanmıştım, yine de bir şey sormak yerine devam etmesini bekledim.
"Elindeki kitabın son sayfasındaymış, kitabı kapatıp bana uzattı, aldım."
Susunca kaşlarım çatıldı.
"Sonra?"
"Çantasını alıp gitti."
Gülerek, "Ne?" diye sordum. Bunu beklemiyordum.
Dudaklarını sarkıtıp omuz silkti.
"Benim de hayatım boyunca tek bir roman bile okumuşluğum yok. Hiçbir şey anlamadım, kitabı da alıp eve gittim."
"Okudun mu?"
Güldü, "Hayır." diye yanıtladı. "Ertesi gün kitabı alıp aynı saatlerde o durağa gittim, anneni göremedim. Belki gelir diye oturup bekledim. Bir dakika, iki dakika, üç, dört, beş derken canım sıkıldı. Kitabı alıp arka kapağına baktım, sayfalarını karıştırdım. Sonra kitabın ilk sayfasını okurken buldum kendimi. Akşama kadar orada öylece kitaba daldım, bitiremedim tabii. Hava kararınca kalkıp eve gittim. Ertesi gün yine gittim, yine ve yine. Kitabın son sayfalarını okurken o durakta ben de ağladım."
Son cümleyi söylerken sesi titredi, neredeyse ağlayacaktı. Gülümsedim.
"O gün mü geldi annem?"
"Hayır. Ama artık bunu neden yaptığını anlamıştım. Soruma kendi yöntemleriyle cevap vermişti. Kitap bitti ama ben pes etmedim. Her gün gittim oraya, her gün orada onu bekledim. Tam bir ayın sonunda yeniden gördüm onu. Bu sefer üzerindeki sarı elbise ve saçlarındaki sarı bandanasıyla. Çanta aynı çanta, elinde farklı bir kitap."
135 notes · View notes
mine-lifestyle · 15 days ago
Text
Tumblr media
İnsan hiç kendi ördüğü duvarlara çarpıp neye uğradığını şaşırır mı bilmiyorum ama ben bugün hem kendime hem de çevreme karşı ördüğüm bir yıllık bir duvara çarptım resmen...
Ama o duvar bilerek veya isteyerek ördüğüm bir duvar değildi bazen bazı şeyler kendiliğinden olur ve insan  nasıl olduğunu dahi anlamadan kendini onun içinde bulur ya sanırsam benimki de öyle bir şeydi. Hem belki ruhum yorulmuş ve her şeyden,  herkesten, hatta benden bile  uzaklaşmak istemiş de olabilir. Ben kendi kendine konuşmayı seven biriyim yine kendi kendime konuşurken çoğunlukla keşke ile başlayan cümleler kurduğumu fark ettim ama sonra kendime dedim ki Mine ben keşke o olmasaydı veya keşke böyle olsaydı diye söyleniyorum ama belki o keşkelerim gerçekleşseydi veya gerçekleşmeseydi o zaman ben şu anki düşünce yapısına sahip olmaz ya da ben olmazdım farklı bir Mine olurdum  onun için hayıflanmaktan vazgeçtim ve kendimce keşkelerin beni ele geçirmesine izin vermemeye çalışıyorum. 
Küçüklüğümden bu yana el sanatları olsun veya sanat olarak nitelenen ve ruhuma iyi geldiğini hissettiğim ne varsa çoğunlukla ilgimi çekmiştir ve bunun için de  kendimce bir şeyler yapmaya çalışır, öğrenmeye de çabalarım. Öğrencilik hayatım da öyle geçti çok şükür. Ama hayatta karşılaşılan sorunlar her zaman oluyor ve ben bunlarla ilgilenirken elimde olmayan bazen maddi bazen ise maddiyatın dışında engellerle karşılaştım ama bu engeller beni onlardan uzaklaştırmadı aksine kendimce yeni şeyler öğrenmekten vazgeçmedim çünkü sanatın bana ve ruhuma iyi geldiğini hissettiğim bir enerjisi var gibime geliyor.
Evde temizlik yaparken fark ettim ki her yerde benim yarım kalmışlıklarım vardı bazılarına şu an tekrar vakit ayırmaya vaktim olmaya bilir ama bazılarını değerlendirebileceğimi fark ettim ve bunların ziyan olmasını istemediğim için aklıma bir fikir geldi inşaallah onu gerçekleştirmeye çalışacağım.
Hani bazı teyzeler hep yanlarında şeker taşır ve nerede bir çocuk görse verir ya ben de  şeker yerine ayraç taşıyan bir insan olmak istiyorum. Allah nasip eder ve öğrencilerim olursa onlara hediye ederim yok eğer nasip olmazsa ben de sürekli yanında ayraç taşıyan abla veya teyze her ne ise o olmaya karar verdim...
Ve bugün tüm bunları bir arada görünce bir kez daha zamanın kıymetli olduğu gerçeğiyle yüzleştim...
  # Çok şükür ve iyi ki Allah var...#
41 notes · View notes
papatyademetii · 7 months ago
Text
Mesafe dedikleri, insanların kendi kalbidir.
Mesafeler sevmeye engel değil.
İnsan eğer kalpten seviyorsa, ona giden yolların taşını bile sever..
Senin gibi, sen gibi.. @hepeksikk
Tumblr media Tumblr media
50 notes · View notes
giderkenkalmaktibenimkisi · 1 month ago
Text
Sen, kendini yeniden doğuran bir güçsün. Hayatın getirdiği zorluklar, seni yavaşlatmaya değil, büyütmeye ve şekillendirmeye geldi. Her acı, her hayal kırıklığı, aslında seni daha güçlü ve daha kararlı bir hale getiriyor. Geçmişteki tüm hatalar, seni daha bilge bir insan yapıyor.
Unutma, dünyada senin gibi bir insan daha yok! Kendi eşsiz yolunu, kendi adımlarınla yürüyorsun. Her düşüşünde ayağa kalkmayı başaran, her karanlıkta kendi ışığını bulabilen birisin. Hiçbir engel, seni durdurmaya yetmez, çünkü senin içinde yanan ateş, dışarıdaki fırtınadan çok daha güçlü.
Kendi değerini, gücünü ve güzelliğini her zaman hatırla. Sen, hedeflerine ulaşacak güce sahipsin ve bu yolda seni kimse engelleyemez. Kararlılığın, seni zirveye taşıyacak. Hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçme, çünkü bu hayat senin, ve seninle başlayacak her şey mümkün!
Seninle daima daha iyisi var, daima daha parlak günler var. Sadece adım at, çünkü o adımlar seni hayallerine götürecek!
.
.
.
4 notes · View notes
berryhibiscuss · 6 months ago
Text
Yeni bir sabah, yeni bir güneş ve yeni umutlar var şu an elimde. Tek bir sorun var o da elimdekileri hiçbir zaman sıkı sıkıya tutamayacak oluşum…
1 note · View note
sinekkapan · 8 months ago
Text
of arklar of
4 notes · View notes
pollyannaniz · 2 months ago
Text
Şu sıralar aklımı kurcalayan bir şey var.
Aşk kendinden taviz vermeni, kendini değiştirmeni gerektirir mi?
Bir dizi izledim geçenlerde. Eski dönemlerde geçiyor ve özetlemek gerekirse: Kral hizmetli kıza aşık oluyor ve onu kendisine eş olarak istiyor. Kız hizmetli olmaktan çok mutlu; arkadaşlarını, işini, özgürlüğünü çok seviyor ama adam peşini bırakmıyor ve en sonunda kız ve adam evleniyor. Kız kralın eşi olunca da saraydan dışarı çıkarılmıyor, arkadaşlarıyla görüştürmüyorlar, hor görüyorlar ve işin özünde kızın tüm mutluluğu elinden alınıyor. Kız adamı çok seviyor bu arada ama önce kendi hayatım diyip adamdan kurtulmak için gerçekten de çok uğraşıyor. Kral kızın özgürlüğünün alındığını bir türlü fark etmiyor, diğer eşleriyle ilgileniyor ve en sonunda kız yalnızlıktan depresyona girme aşamasına geliyor. Bir de üstüne hamile kalıyor. Adam hamile karısının yanına hiç gitmiyor ve kız sürekli yalnız kalıyor. Daha sonra kız (burayı tam hatırlamıyorum ama) ya doğumda ya da ilerleyen yıllarda ölüyor ve krala yazdığı mektuplar ortaya çıkıyor. Ne kadar üzgün olduğunu ordan fark ediyoruz.
Ve bu gerçek bir hikaye. Böyle bir şey gerçekten de yaşanmış ve kızın yazdığı mektuplar yayınlanıyor.
Gereksiz uzattığımın farkındayım ama gerçekten de aklıma takıldı. Çok eski yıllarda bir kadın bunları yaşıyor. Krala deli divane aşık olmasına rağmen önce kendi hayatım diyerek ondan çok kez vazgeçiyor ve kurtulmaya çalışıyor.
Peki ya biz niye bir duygu uğruna kendimizden çok kez taviz verip kendi değerlerimizden vazgeçiyoruz ki? Aşk belli bir noktada seni olduğun gibi kabullenmek ve mutluluğunu istemek değil midir? Senin kendi değerlerinden vazgeçip de mutsuz olman aşka dahil midir?
Bence aşk bu değil. Aşk çok daha farklı bir şey ama her şeyden önce karşıdakinin mutluluğu için biraz da ondan vazgeçebilmektir. Ona kıyamamaktır mesela.
Son cümlelerimi yazıyorum. Buraya kadar okuduysanız da teşekkür ederim.
Sevdiğin bir çiçeği toprağından koparıp da kendine alırsan solar ve ölür. Önemli olan onu toprağında, kendi ortamında sevmektir.
37 notes · View notes