#Yazma Sanatı
Explore tagged Tumblr posts
yazmayolculugu · 1 year ago
Text
Neden Olmasın?
Neden Olmasın? Sanat bir pratiktir. Bireyseldir ancak sosyal olarak da yapılabilir. Sosyal olarak yapıldığında hem bireysel bir pratik gerçekleştirmiş oluruz, hem de sosyal bir pratik olarak toplumsaldır.
Sanat bir metot olarak kullanılabilir. Sanatın metodu yoktur, çünkü sanat bir metottur. Bir şeyi gerçekleştirmenin ya da bilgiye, o bilgiyi oluşturarak ulaşmanın bir yoludur. O bilgiyi pratik ederek, var ederek ulaşmanın; ulaşılamasa dahi teoride var etmenin; hayal etmenin bir yoludur. Tam da bu nedenle bir zeka işidir. Zeka ile ilgili bir uğraştır. Zekayı anlamaya ve geliştirmeye yönelik bir pratik olarak sanat, mekanizmasındaki davranışlar gereği bireyi ve toplumu geliştirici bir araç olarak kullanılabilir.
Empati, hoşgörü, katılımcı, özgürlükçü, ‘iyi’leştirici, ifadeden yana, kaynaştırıcı, farkındalık artırıcı, bir yanı keskin olsa bile eşik geçişlerinden sonra sakinleştirici…
Bu terimlerin bütününün aynı anda bir yerde durarak bir çağrışımın parçaları olduğunu kavramakta fayda buluyorum.
Bu kısmı, zihnimizde görselleştirmekten faydalanarak ifade etmek için bir benzetmeden yararlanmak uygun olacaktır; Plastik sanatlar pratiği de tıpkı müzik pratiği gibi bireysel olarak da yapılabilir, sosyal olarak da yapılabilir. En baştan hayal etmeye başlayalım:
Tek başına mırıldanan bir müzisyen düşünelim. Sadece sesini kullanarak müzik yapan bu kişi tek başına hiç ses olmayan bir yerde olsun.
Şimdi bu kişi sesini kullanmanın yanına bedenine vurarak ritim tutmasında eklesin.
Şimdi bu ritme şarkı sözlerini söyleyerek eşlik etsin.
Şimdi bir enstrüman çalsın.
Enstrüman ile birlikte şarkı söylesin.
Bu kez bir bilgisayar kullanarak pek çok enstrümanla müziğini yapsın, sözlerini kaydedip eklesin.
Gelin işi sosyalleştirmeye başlayalım:
Şimdi bu müzisyenin yanına bir müzisyen daha getirelim. İki kişi enstrümanları ve sesleriyle müzik yapsın.
Şimdi yanına bir kişi daha gelsin, hoş bir trio dinleyelim.
Dört olsun, beş olsun, sekiz olsun.
Bir grup müziği dinliyoruz.
İşin boyutunu biraz değiştirelim;
Şimdi müzisyenlerimizin sayısını elliye çıkaralım.
Biraz da orkestra müzik yapsın.
Orkestra.
Biraz hayal gücümüzü devreye sokalım.
Beş yüz kişi olsun.
Az mı?
1500 olsun.
Haydi 5000 olsun.
5000 kişi, 5000 enstrumanlık bir orkestra… Çok mu abartılı oldu?
Hayal gücümüzü daha devreye sokmadığımızı belirtmek için bir bilgiyi paylaşmam gerekiyor.
2013 yılında bir grup müzisyen bir araya gelerek Guinness rekorlarına dünyanın en büyük orkestrası olarak giriyor. Konuyu uzatmamak adına tüm detayları bir kenara bırakıp bu orkestranın müzisyen sayısına odaklanalım: 7548.
7548 müzisyen, 7548 enstrüman.
Evet, bu hayal değil. Bir gerçek.
Tam bu noktadan hayal kurmaya başlayalım.
500.000 müzisyenin oluşturduğu bir orkestra hayal edelim. Orta halli bir kentteki herkesin aynı anda müzik yaptığını düşünelim. Oldu ki bir takım araçlar üretmiş olalım, bu araçları kullanarak tüm kent tıpkı o rekordaki orkestra gibi bir eseri icra etmiş olsunlar.
Hayalleri büyütelim;
6.000.000 kişilik bir insan topluluğunun aynı anda müzik yaptığını.
Peki 100.000.000 kişi? Koca bir ülke kadar insan. Hayal edebiliyor muyuz?
Hangi iletişim araçları kullanılarak canlı bir performans yapabiliriz ki?
3.000.000.000 insandan oluşturalım bu orkestrayı.
3 milyar.
Tam bu noktada 3 milyar kişinin bir kıtada toplanıp aynı anda gökteki notalara bakarak bir eseri seslendirmesini hayal edersek bu biraz ‘din’ olur. Sanat distopyasından çıkabilmek adına sanatın şu iki değerini devreye sokmamızda fayda var: özgürlük ve özgünlük. Bu kadar büyük bir topluluğun bir ucunda farklı ritimler, diğer ucunda farklı sesler, öte ucunda farklı eserler çalsalar bunun ne zararı olabilir?
Bu noktada ‘eser’ önemini yitiriyor, ‘sanat pratiği’nin kendisi bir süreç olarak değerin merkezine doğru yerleşiyor. Burada önemli olan sanat yapmak. Süreç içinde gerçekleşen, zamanın bir bölümünü deneyimlenebilecek bir biçimi olarak ‘sanat’.
Tüm insanlık.
Yeryüzünde yaşayan ve yapmak isteyen tüm insanlarla birlikte, hep birlikte sanat yapmak.
Bir an bile olsa;
Neden olmasın?
-Prepathy, 19/05/2023
Konu: Uykuya dalmadan önce yakalanan düşünceler.
0 notes
u-mspcoll · 10 months ago
Text
Sultan Murad IV, redoubtable warrior and calligrapher? A calligraphic piece in Isl. Ms. 441
Tumblr media
Calligraphic piece in nastaʻlīq (talik) signed by the calligrapher, most likely the Ottoman Sultan Murad IV (r.1623-1640). Fol.4b in Isl. Ms. 441, Islamic Manuscripts Collection 
Enjoy this post from Sumeyra Dursun, 2023 Heid Fellow, drawn from her research in the Islamic Manuscripts Collection. Sumeyra is a doctoral candidate in the history of Islamic arts at Yildiz Technical University in Istanbul.
21 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year ago
Text
kusursuz metin diye bir şey yoktur. tıpkı kusursuz umutsuzluk diye bir şeyin olmadığı gibi.
roland barthes - yazma arzusu
10 notes · View notes
yurekbali · 8 months ago
Text
Tumblr media
Gün aydı da, sen aydın mı arıyorsun Ahmet Abi? Arama! İşte buradalar, oturmuşlar ikisi bir masaya. Gülümseyen adam, Rıfat Ilgaz... Gözlüklü olan, Edip Cansever... Memleketin hâli gibiler Ahmet Abi! Gülen ayva, ağlayan nar gibiler. Tam tamına bizim gibiler, halkın ta kendisi gibiler. Ağlarken güler, gülerken ağlar gibiler. “Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir,” değil mi Ahmet Abi? Oturmuşlar ya, Rıfat Hoca masaya bir sarı yazma serecek birazdan, sonra koyacak Rukiye’nin saçından bir tutam, mum satan bir baba, birkaç hastane odası, bayrağını çekmiş bir vapur... Edip Cansever koyacak Funda Oteli’ni, bezik oynayan kadınları, yer çekimli karanfili masanın tam ortasına... Rıfat Hoca kalır mı aşağı, o da dökecek Hababam Sınıfı'nı masaya tek tek. Ama sanma ki bu kadar! Edip Cansever avucunda bir gül döndürecek ve koyacak masaya ilk yaz şikâyetçilerini... Dudaklarını bilen, öpülmeyi bilmeyen bir kadını... Gelinciğin ikinci tadına benzeyen bir sevdayı... Malatya kokan bir istasyonu... Antep’in kırmızı düzlüğünü... Rıfat Ilgaz, 70 yaşını bırakacak masaya; Cide sokaklarında elleri arkadan kelepçeli, gözleri bağlı, askerlerin arasında karakola götürüldüğü o korkunç günü, ki utancımdan anlatamam. Koyacak sonra masaya ocak katırı Alagöz’ü, tek kollu Aliş’i, sanatoryumdan bir odayı, Balıkpazarı’nda limon satan öğrencisini, ama en ağırı Ahmet Abi, en ağırı, koyacak namuslu ve aydın bir yurttaş olduğu için çıkarıldığı mahkemeleri... İşte o zaman Edip Cansever dayanamayıp diyecek ki, “Bu halk da halkmış ha! Bana mısın demedi bu kadar yüke...” Sonrasını biliyorsun Ahmet Abi, örtüdeki lekeler çıkar mı çıkmaz mı, sana kalmış; sonrası mendilinde kan sesleri... Temizlenir temizlenmesine de, önce adaleti getirmek gerek bu ülkeye, değil mi? Adalet olmadan gün de zor aydınlanıyor. Adalet, hak, hukuk ve eşitlik için mücadele edenlere de yeri gelmişken günaydın Ahmet Abi. - Akgün Akova, Günaydın Deme Sanatı (syf.180-181) - Fotoğraf: Edip Cansever ile Rıfat Ilgaz. Clup Fuaye’de. Edip Cansever anısına hazırlanan “Fotobiyografi” kitapçığından.
11 notes · View notes
aynodndr · 2 years ago
Text
SEN OLSAN BARİ GARİ DEMİYEM GARİ
Ne bileyim ?
Hep kahır...
Hep kahır...
Bıktım be !
Der ya Cem Karaca...
Hep şekvâ hep şekvâ çok bıktım galiba ki Ömer ' i yıllar sonra yeniden yazma kararı aldım...
Hani şu yırtık ayakkabısından çorabını değil direk ayaklarını gördüğüm Ömer ' i...
Hani yüzünde her zaman kocaman bir gülümseme olan...
Sürekli şikayet makamında olanlar ah bir kere görselerdi onu...Çok isterdim cidden...
Epey yol yürürüm ondan sonra ama hiç unutmadım onu...
Güzellikler iz bırakır, ne desek nafile... Okul idaresi yeni bir spor ayakkabısı alınca ona , kocaman adımları... İşte orada duruyor, hatıralarımda...
Ah çocuk! Kim bilir nerede şimdi? Ne yapıyor? Ne düşünüyor şu anda şimdi şimdi? Nâzım ' a inat hayat pahalılığını fasulyanın neden saatlerdir pişmedigini falan düşünmüyordur umarım... Ahmed Arif gibi karanlık ve hırslı da değildir, pozitif bir dünyada pozitif insanlarla hemhâldir inşallah... Tek yol anarşi demeyen...
Kaosu benimsemeyen...
Ah çocuk... Böyleleri serap gibi kaybolur sessizce birden , devlet bize sahip çıksın falan demeden...
Hem bugün ne oldu biliyor musun ?
Ya da hep oluyordu boş ver !
Ne düşündüm biliyor musun ?
"Kimi öğrenciler " deki "kimi" ye sıfat deyince ter ter tepinir ya bazıları...
Nasıl sıfat oluyor hocam ? diye...
Neden ?
Çünkü yıllarca bu yolda dirsek çürüten birine saygıyı -asgarî saygıyı- öğrenememiş...
Neyi öğrenmiş peki ?
Aleyna Tilki ' ye saygıyı öğrenmiş...
16 yaşında barlarda sanatı ile ailesine bakan çocuk!
Gururla evladını tweetlerle savunan bir baba !
Yemin ediyorum pozitif olacağım!
Ey saygı!
Geldiysen 3 kez kapıya vursana!
Sen olsan bari !
Çünkü
Öyle muhtacız sana!
Nüket Belsan Taşören
4 notes · View notes
gundemarsivi · 6 hours ago
Text
Tumblr media
Zorluklar ve Direnç: Güçlü Kalmanın Sanatı
✍🏻 SerZer
Hayat, hepimize kendi zorluklarını sunar. Kimimiz beklenmedik kayıplarla karşılaşırken, kimimiz kariyer ya da kişisel yolculuğumuzda büyük engellerle mücadele ederiz. Bu zorluklar bazen insanı köşeye sıkıştırır, umutsuzluğa düşürür ve bizi pes etmeye zorlar. Ancak tam da bu anlarda, içimizdeki direnç ve kararlılık ortaya çıkar. Direnç, zorlukların karşısında pes etmemeyi ve onlardan birer öğrenme fırsatı çıkarmayı gerektirir. Zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, insanın içinde direnmeyi başardığı sürece hayatın en değerli derslerini keşfetmesi mümkündür.
Her birimiz, farklı büyüklükte zorluklarla karşı karşıya kalırız. Ancak bu zorlukları aşmanın yolu, direnç göstermekte gizlidir. Frida Kahlo, bu direncin en çarpıcı örneklerinden biridir. Genç yaşta geçirdiği kazadan sonra yaşamı boyunca fiziksel acılar çekmesine rağmen, bu acı onu durdurmak yerine daha da güçlü kılmıştır. Kahlo’nun resimleri, acılarını ve içsel savaşını sanata dönüştürme direncinin bir yansımasıdır. Zorluklar, bizi ne kadar zorlayıcı olursa olsun, onlarla mücadele etmek ve onları dönüştürmek insanın içinde büyük bir güç barındırır.
Zorluklar karşısında direnmek sadece fiziksel ya da dışsal mücadelelerle sınırlı değildir. Çoğu zaman en büyük savaş, kendi iç dünyamızda yaşanır. J.K. Rowling, “Harry Potter” serisini yazmadan önce ekonomik sıkıntılar ve kişisel krizlerle boğuşuyordu. Kitaplarını yazarken birçok yayın evi tarafından reddedildi, fakat o pes etmek yerine yazmaya devam etti. Rowling’in en büyük direnci, hayal gücüne ve yazma yeteneğine olan inancını kaybetmemekti. Onun hikayesi, zorluklara rağmen direnenlerin başarıya ulaşabileceğini gösterir. Hayallerini gerçekleştirmek için mücadele etmek, her şeyin zor olduğu anlarda bile devam etmeyi gerektirir.
Fiziksel sınırlar bile insanın direncini sınırlamaz. Stephen Hawking, ALS hastalığına yakalanarak zamanla tüm vücudunu hareket ettirme yetisini kaybetti, ancak zihninin gücü onu evrenin sırlarını çözmeye itti. Hawking’in direnci, sadece fiziksel zorlukların değil, aynı zamanda zihinsel ve bilimsel sınırların nasıl aşılabileceğini gösterdi. Onun içindeki güç, fiziksel engellere rağmen insanın düşünce dünyasının sınırlarını nasıl zorlayabileceğinin bir kanıtıdır. Zorluklara karşı direnmek, sadece bedensel dayanıklılık değil, aynı zamanda zihinsel gücün de ortaya çıkışıdır.
Direnç gösteren bir diğer isim de Harriet Tubman’dır. Köleliğe karşı verdiği mücadele ve kölelerin özgürlüğü için yaptığı çalışmalar, onu tarihin en güçlü direniş sembollerinden biri haline getirdi. Zorlu hayat koşullarına rağmen Tubman, özgürlüğe ve insan onuruna olan inancıyla, birçok insanın kurtuluşuna vesile oldu. Zorluklar karşısında direnmenin sadece bireysel değil, toplumsal anlamda da büyük etkileri olabileceğini bize öğretti. Onun hikayesi, direnmenin insanları nasıl dönüştürebileceğinin ve özgürlüğün ne kadar değerli olduğunun altını çiziyor.
Zorluklar karşısında gösterilen direnç, sadece büyük isimlerin değil, hepimizin hayatında önemli bir yer tutar. Hayatın küçük ya da büyük getirdiği her zorluk, bizi sınar ve bizi daha güçlü yapar. Kimi zaman bir iş görüşmesinde reddedilmek, kimi zaman bir sınavda başarısız olmak ya da kişisel hayatta karşılaşılan bir hayal kırıklığı bile büyük bir direnç göstermek için fırsat sunar. Her gün yeniden ayağa kalkmak, denemeye devam etmek, büyük ya da küçük tüm başarıların ardında yatan gizli kahramandır.
Rocky Balboa’nın ünlü sözleri tam da bu noktada aklımıza gelir: “Önemli olan ne kadar sert vurduğun değil, ne kadar darbe alıp da yola devam edebildiğindir.” Zorluklar karşısında direnenler, sadece hayatta kalmaz, aynı zamanda bu süreci anlamlı bir şekilde yaşamayı da öğrenirler. Direnç, bizi büyütür, şekillendirir ve içimizdeki gücü ortaya çıkarır.
Direnç göstermek sadece bir savunma mekanizması değil; aynı zamanda hayatı daha derinlemesine anlamak, karşılaştığımız her zorlukla daha güçlü bir versiyonumuza evrilmek demektir. Zorluklar karşısında pes etmeyip direnmek, başarıya giden yolun en önemli taşlarından biridir. Hayat bazen beklenmedik darbelerle bizi sınasa da, direnmek bize sadece güçlü olmayı değil, aynı zamanda kim olduğumuzu ve neyi başarmak istediğimizi de öğretir. Çünkü en büyük zaferler, en zorlu savaşlardan sonra gelir.
SerZer
0 notes
edebiyatiturk · 2 months ago
Text
Masal Yazma
Masal Yazma Sanatı 1. Masal Nedir? Masal, genellikle fantastik ögeler içeren, eğitici veya eğlendirici bir hikaye türüdür. Masallar, nesilden nesile aktarılarak kültürel mirasın bir parçası haline gelir. Bir masalda genellikle olağanüstü karakterler, sihirli olaylar ve belirli bir ders bulunur. Masallar, çocuklara değerleri öğretmek, hayal güçlerini geliştirmek ve yaşamın zorluklarıyla başa…
0 notes
egedijital · 5 months ago
Text
Sanatsal Psikoterapi Nedir?
https://egepazarindan.com/sanatsal-psikoterapi-nedir/ Sanatsal psikoterapi, bireylerin duygu, düşünce ve deneyimlerini ifade etmek ve anlamlandırmak için sanatı bir araç olarak kullanan bir terapi biçimidir. Sanatsal psikoterapi, resim, heykel, müzik, dans, drama ve yaratıcı yazma gibi sanatsal etkinlikleri içerebilir. Bireylerin sanat yoluyla kendilerini ifade etmeleri sağlanır ve bu süreç…
View On WordPress
0 notes
ikinciogretmen · 9 months ago
Text
Hat Sanatı ve Aklâm-ı Sitte'nin Oluşumu
Hat sanatı Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı olarak ortaya çıkmış bir sanattır. İslam dinini benimseyen hemen hemen bütün kavimlerin ortak değer olarak sahip çıktığı Arap yazısı zamanla “İslam hattı” vasfını kazanmıştır. Hüsn-i Hattın Tarihsel Gelişimi ✅ Hat sanatkarları için “katip, muharrir, verrak, hattat” kavramları kullanılmıştır. İran’da ise hat…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haytaogluyunus · 9 months ago
Text
Tumblr media
ANMA:
TÜRK İSLAM KÜLTÜR VE İLİM
DÜNYASININ ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN
PROF.DR. AHMET SÜHEYL ÜNVER’İN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM.
Ahmet Süheyl Ünver (17 Şubat 1898, İstanbul - 14 Şubat 1986, İstanbul), Türk yazar ve doktor. İstanbul'da doğdu. Medresetü'l-Hattatin'de tezhip ve ebru öğrendi. Türk süslemesi minyatür sanatı ile uğraştı. Darülfünun Tıp Fakültesi'ni bitirdi (1920). Paris Tıp Fakültesi'nde iç hastalıkları uzmanlıklarını tamamladı(1927-1929). Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği ile Farmakodinami müderris yardımcılığı yaptı (1930). Gureba ve Haseki hastanelerinde çalıştı, Sanayi Mektebinde asistanlık yaptı. İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsünü kurdu, Güzel Sanatlar Akademisi hocalığı yaptı. 1933 senesinde Üniversite Tıp Tarihi Enstitüsü direktörü oldu. 1938'de profesör, 1954'te ordinaryüs profesör oldu. 1967'de Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Tıp Tarihi ve Deontoloji kürsüsünü kurdu. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde "Türk Minyatürü ve Süslemesi" hocalığı yaptı. Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Fransa, İsviçre, İtalya, Almanya, Avusturya, Mısır, Irak, İran, ABD ve Hollanda'da inceleme gezilerinde bulundu (1929-1969). Topkapı Sarayı Müzesinde 500 yıllık nakışhaneyi yeniden kurarak öğrenci yetiştirdi. Öğrencilerinden biri de daha sonra nakışhaneyi bırakacağı kızı Gülbün Mesara'dır.[3] Ünver, 1973'te emekli oldu, 1986'da öldü.
Arapça, Farsça, Fransızca biliyor; ney üflüyor; aynı zamanda ressam, minyatürcü, tezyinatçı ve hattattı. Türk kültürünün bütün yönleriyle ilgileniyordu. Arşivciydi ve arşivini kendi kurduğu enstitülere, Türk Tarih Kurumuna, Süleymaniye Kütüphanesine bağışlamıştır. Hayatı boyunca yoğun bir araştırma ve yazma işine kendisini vakfetmiştir. 18 bilimsel kuruluşun üyesi olmuş, tıp tarihi, bilim tarihi, kültür tarihine ait 2500 civarında kitap ve makale yayınlamıştır. 1985'te Kültür Bakanlığınca büyük ödüle layık görülmüş, yurt dışında da ödüller almıştır. Dergi, gazete ve ansiklopedilerde sayısız yazısı vardır. Tarihten Sesler dergisinin de kadrosunda yer almıştır.
Başlıca eserleri
1921: Lalezar-ı Süheyli & Tarihimizde Lale Merakı
1936: Uygur Hekimliği
1937: İslam Tababetinde Türk Hekimlerinin Mevkii ve İbni Sina'nın Türklüğü
1938: Anadolu Beylikleri ve tıp tarihimiz
1939: Yılan remzi ve Selçuklular Tababeti
1940: Selçuklular Döneminde Tıp
1940: "Selçuk Tababeti", Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1940: Mahya Hakkında araştırmalar
1943: "Tıb Tarihi", İstanbul Üniversitesi Yayınları
1943: İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Albümü
1946: Türk Göz Hekimliği Tarihine Ait Notlar
1946: Ressam Nigari
1946: Fatih Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı
1948: Ali Kuşçu
1952: Fatih Devri Yemekleri, İstanbul Üniversitesi tıp tarihi Enstitüsü
1964: Hattat Ahmed Karahisari
1967: 56 Türk Motifi
1967: Kahvehanelerimiz ve Eşyası
1969: İstanbul Rasathanesi
1995: İstanbul Risaleleri, 5 cilt
0 notes
mriya2014 · 1 year ago
Text
Acemi bir yazar kitap yazmaya başlamanın kolay yolları varmıdır (Bölüm 1)
yazma sanatı / 3 Nisan 2023 / yazma 101 , yazma tüyoları Kurmaca yazma konusunda hiç deneyiminiz olmadan bir kitap yazmak istiyorsanız, bu gönderi size nereden başlamanız gerektiğini gösteriyor . Hikaye yazma konusunda zaten biraz deneyiminiz varsa, doğrudan 2. kısma atlayabilirsiniz: İlk kez kitap yazmak . Yazabildiğim zamandan beri öyküler yazıyor olmama rağmen (ve ondan önce de onları dikte…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
artisticadventures · 2 years ago
Text
Sanatın İzinde: Bir Sanat Yolculuğu
Sanat, her zaman insanları farklı duygulara, düşüncelere ve deneyimlere sürükleyen bir güç olmuştur. Sanatın çeşitliliği ve güzelliği, onun izleyicileri için sonsuz keşifler ve maceralar sunar. Bu yazıda, sanatın izinde bir yolculuğa çıkıyoruz.
Tumblr media
Öncelikle, sanatın kalbinin attığı yer olan müzeleri keşfediyoruz. Her müze, birbirinden farklı sanat eserleriyle doludur. Yaşayan sanatçıların eserleri, sanat tarihinin büyük ustalarının eserleri ve modern sanatın yenilikçi örnekleri, müzelerde sizi bekliyor. Müzeler, sanatın yaratıcılığı ve güzelliği hakkında fikir sahibi olmanızı sağlar.
Tumblr media
Ardından, sokak sanatını keşfediyoruz. Sokak sanatı, sokaklardaki duvarlarda, köşelerde ve yerlerde görülen eserlerdir. Bu eserler, sanatın sınırlarını zorlar ve herkese açık bir galeri oluşturur. Sokak sanatı, toplumsal mesajlar vermek, güzelliği kutlamak ve sanatın demokratik doğasını kutlamak için kullanılır.
Tumblr media
Son olarak, sanatın kendinizi ifade etmenin bir yolu olduğunu hatırlıyoruz. Sanatın herhangi bir türüne dahil olmak, sizin de sanatçı olmanız anlamına gelir. Resim, heykel, müzik, yazma veya başka bir yolla, kendinizi ifade etmek için bir sanat formu seçin ve yaratıcı yolculuğunuza başlayın.
Sanatın izinde bir yolculuğa çıkmak, sınırları zorlayan, ilham veren ve heyecan verici bir deneyimdir. Sanat, hayatımıza anlam ve güzellik katar. Sanatı keşfetmek, kendimizi ve dünyayı daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Sanatın izinde bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Tumblr media
1 note · View note
u-mspcoll · 6 months ago
Text
An outstanding icazetname in Isl. Ms. 438
Tumblr media
First part of a calligraphy license or diploma (icazetname) in naskh (nesih) script, mounted in fol.17b in Isl. Ms. 438, Islamic Manuscripts Collection 
Tumblr media
Second part of a calligraphy license or diploma (icazetname) in naskh (nesih) script, mounted as a separate piece in fol.21a in Isl. Ms. 438, Islamic Manuscripts Collection 
Enjoy this post by Sumeyra Dursun, 2023 Heid Fellow, from her research in the Islamic Manuscripts Collection. Sumeyra is a doctoral candidate in the history of Islamic arts at Yildiz Technical University in Istanbul.
Read more!
15 notes · View notes
sigortahaber · 2 years ago
Link
Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı kısa film, fotoğraf sanatı, öykü, yazma ve kurmacanın yapısı atölyesi açılacak.
0 notes
aynodndr · 9 months ago
Text
Tumblr media
SEN OLSAN BARİ GARİ DEMİYEM GARİ
Ne bileyim ?
Hep kahır...
Hep kahır...
Bıktım be !
Der ya Cem Karaca...
Hep şekvâ hep şekvâ çok bıktım galiba ki Ömer ' i yıllar sonra yeniden yazma kararı aldım...
Hani şu yırtık ayakkabısından çorabını değil direk ayaklarını gördüğüm Ömer ' i...
Hani yüzünde her zaman kocaman bir gülümseme olan...
Sürekli şikayet makamında olanlar ah bir kere görselerdi onu...Çok isterdim cidden...
Epey yol yürürüm ondan sonra ama hiç unutmadım onu...
Güzellikler iz bırakır, ne desek nafile... Okul idaresi yeni bir spor ayakkabısı alınca ona , kocaman adımları... İşte orada duruyor, hatıralarımda...
Ah çocuk! Kim bilir nerede şimdi? Ne yapıyor? Ne düşünüyor şu anda şimdi şimdi? Nâzım ' a inat hayat pahalılığını fasulyanın neden saatlerdir pişmedigini falan düşünmüyordur umarım... Ahmed Arif gibi karanlık ve hırslı da değildir, pozitif bir dünyada pozitif insanlarla hemhâldir inşallah... Tek yol anarşi demeyen...
Kaosu benimsemeyen...
Ah çocuk... Böyleleri serap gibi kaybolur sessizce birden , devlet bize sahip çıksın falan demeden...
Hem bugün ne oldu biliyor musun ?
Ya da hep oluyordu boş ver !
Ne düşündüm biliyor musun ?
"Kimi öğrenciler " deki "kimi" ye sıfat deyince ter ter tepinir ya bazıları...
Nasıl sıfat oluyor hocam ? diye...
Neden ?
Çünkü yıllarca bu yolda dirsek çürüten birine saygıyı -asgarî saygıyı- öğrenememiş...
Neyi öğrenmiş peki ?
Aleyna Tilki ' ye saygıyı öğrenmiş...
16 yaşında barlarda sanatı ile ailesine bakan çocuk!
Gururla evladını tweetlerle savunan bir baba !
Yemin ediyorum pozitif olacağım!
Ey saygı!
Geldiysen 3 kez kapıya vursana!
Sen olsan bari !
Çünkü
Öyle muhtacız sana!
Nüket Belsan Taşören
1 note · View note
gelecegielindenalinanadam · 3 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Yeni kitabım gelmiş ;)
Kurgunun üstadından yazmak ile ilgili notlar..
20 notes · View notes