Tumgik
#Taşeron
korkutkalkan · 2 years
Text
İyi Partili Yaşar: Taşeron işçilere 'hakkınızı ödeyemeyiz' dediniz, gerçekten insanların hakkını ödemediniz
İyi Partili Yaşar: Taşeron işçilere ‘hakkınızı ödeyemeyiz’ dediniz, gerçekten insanların hakkını ödemediniz
İyi Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, Karayolları Genel Müdürlüğü’nde çalışan taşeron işçilerin sorunlarını TBMM Genel Kurulu’nda gündeme getirdi. Yaşar, “Biz sizin kıymetinizi sağlık sektöründe, tarım sektöründe bilemedik, sizin hakkınızı ödeyemeyiz’ dediniz. Gerçekten insanların hakkını ödemediniz. Bu şartlar altında hayatiyetlerine devam etmeleri mümkün değil” dedi. İyi Parti Grubu daha…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
guzelhaber · 2 years
Text
AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'ndan EYT ve sözleşmelilere kadro açıklaması
AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’ndan EYT ve sözleşmelilere kadro açıklaması
AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, milyonlarca çalışanı ilgilendiren, asgari ücret, EYT, taşeron ve geçici işçiler ile sözleşmeli memurlara kadro çalışmasına ilişkin sorularını cevapladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hummalı çalışma yürütüldüğünü, bu konuların masaya yatırıldığını ve üzerinde çalışıldığını anlatan Akbaşoğlu, “Ne söz verdiysek hepsini yerine getirdik,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
onderkaracay · 4 months
Text
🎯 TAŞERON TANRILAR 🎯
0 notes
importerslist · 1 year
Link
0 notes
erundur-adanion · 7 months
Text
Tumblr media
HakParlı oluşum birilerini kudurtuyorsa doğru yoldayım demektir.
Birilerinin propagandasını yaptığı terör ve taşeron olan bütün örgütler Kürtler için bir şey yapmıyor.
Gamer taklidiyle kendilerini rezil ediyorlar.
Benim liberal oluşum mu battı size?
Ben gerçek hayatta ne isem oyum.
Gamer olmadığım hâlde gamer rolü oynamıyorum, evde eşimizle ve bacımızla yıktığımız ev işlerini sokakta şirin görüneceğiz diye yapıyormuş gibi tiyatro kurgulamıyoruz.
Kürtçülüğü ve Kürt millî değerleri müdafaa etmeyi de sizin gibi Apocu ve Egoist çakma Kürtlere ve Kürtçülere bırakmayacağız.
Ger rastiya ku ez HakParist im hin kesan dîn bike, ev tê wê wateyê ku ez li ser riya rast im.
Hemû rêxistinên terorîst û taşeron ku hin kes propagandaya wan dikin ji bo kurdan tiştekî nakin.
Ew bi teqlîda Gamer xwe şerm dikin.
Ma helwesta min a lîberal hûn bêhêvî kirin?
Ez di jiyana rast de çi me.
Her çiqas ez ne lîstikvan im jî ez rola lîstikvaniyê nalîzim, em şanoyê dernaxin wek ku em karên malê yên ku em li malê bi jin û xwîşka xwe re dikin tenê ji bo ku em li ser xweş xuya bikin. kolan.
Em ê parastina Kurdayetiyê û nirxên netewî yên Kurdî ji Kurdên sexte yên Apoîst û Egoîst û Kurdperwerên weke we re nehêlin.
If the fact that I am a HakParist makes some people mad, it means I am on the right track.
All terrorist and subcontracted organizations that some people propagate do nothing for the Kurds.
They embarrass themselves by imitating Gamer.
Did my liberal attitude disappoint you?
I am what I am in real life.
Even though I'm not a gamer, I don't play the role of a gamer. We don't stage a theater as if we're doing the housework that we do at home with our wife and sister just to look cute on the street.
We will not leave the defense of Kurdism and Kurdish national values ​​to Apoist and Egoist fake Kurds and Kurdists like you.
2 notes · View notes
perge · 1 year
Text
ABD Türkiye’de ki seçimlerin taşeron olarak kullandıkları muhalefetin iktidar olma durumunun olmadığını görünce tekrar atraksiyonlarına başladı. Akdeniz’e Kıbrıs’a rum kesimine güdümlü roket atabilen gemisini yolladı. sevgili ABD, Akdeniz bizim için mavi vatan niteliğinde! şöyle ifade edelim o kıt kafalarınıza girmesi açısından, Türkiye cumhuriyeti Akdeniz’de Antalya, Hatay sınır çizgisinden ibaret değil, denizin altındakiler her bir kum zerresi, her levrek, her orkinos, midye kabuğundan petrol ve doğalgaza kadar her şey bizim. ufak bir taciziniz de başkentimize saldırılmış gibi muamele görürsünüz, sizi Akdeniz’e Rumlar’la birlikte gömeriz!! Şehit Mursi’nin de dediği gibi; “Türkiye Akdeniz’e indiğinde kimin kazandığını göreceksiniz!”
10 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
türkiye'deki az sayıda bulunan gerçek entelektüellerden birisiydi. iğrenç terörün, iğrenç bir suikastine kurban verdik. koruyamadık bütün bir toplum olarak ihtiyaç duyduğumuz insanlardan birini daha. AHMET TANER KIŞLALI yı kim öldürdü? bu soruyu uğur mumcu, bahriye üçok, çetin emeç ve turan dursun için sorduğumuzda hangi cevabı alıyorsak, kışlalı için sorduğumuzda da, cevabın aynı olacağını düşünenlerdenim. bir diğer deyişle, şayet siz, dünyayı; kemalist, ulusalcı, lâik, lâikçi,; ya da, sol ve sosyalizm dairesindeki bazı kesimlerle, kimi liberal, demokrat çevrelerin prizmalarından göründükleri haliyle alımlıyorsanız, kışlalı’nın katili, iran tarafından desteklenen extremist 'selâm tevhid örgütü veya emperyalizm destekli fetö terör örgütüdür öte yandan, meselelere mütedeyyin, muhafazakâr perspektiflerden,ya da, bazı liberal, demokrat, solcu, sosyalist çevrelerle ortak zaviyelerden bakıyorsanız, bu durumda da suikastin olağan şüphelisi, israil ile işbirliği halindeki kontrgerilla derin devlet yapılanmasıdır. hem lâik ve kemalist çevrelerin, ve, hem de cemaatçi suni yapılanmaların iran'ı töhmet altında bırakan senaryoya prim vermelerinin iç tutarlılığı, ve bu tutarlılığı besleyen (kendilerine göre makul) politik bir tarihsel arka plânları vardır. ilk cephe, islâmi devrimi türkiye'ye ihraç ederek, yaşam tarzlarını zorla değiştireceği kaygısıyla iran karşıtı pozisyon alırken; suni cemaatlerin 'ülkenin en ince kılcallarına kadar nüfûz eden acemler paranoyası' ise, kökleri bir hayli eskiye, yavuz sultan selim dönemine kadar inen kâdim şia kaygısı nedeniyledir. bu derin mezhepsel kaygı, modern versiyonu olan aktüel bir 'persephobia'nın fetö terör örgütünün zihniyet kodlarında dahi kendisine alan açmasıyla güncellenmiş ve pekişmiştir. küresel sistem nezdinde meşruiyet devşirmeye çalışan her iki yaklaşımdan ilki; el kaide ve ışid gibi selefi akımların, global ölçekte yüz milyonlarca tv izleyicisinin hafızasına nakşolan, eylemleri yüzünden, tezlerine rahatlıkla müşteri bulabilecek durumdayken; bahsettiğim kâdim şia saplantısı temelli, cemaatçi persephobia ise, iran'ın abd, ingiltere ve israil'le ilişkileri restore etmeye başladığı şu son dönemle birlikte, küresel elitler indindeki popülaritesini giderek kaybetmektedir.
Tumblr media
Ahmet Taner Kışlalı dahil Uğur. Uncu, Bahriye Uçok, Turan Dursun, Çetin Emel ve diğer kemalist, lâik aydın cinayetlerinin tetikçilerinin extremist islâmcılar olmasının yanıltıcı olduğunu ( belki taşeron tetikçiler olabilir) ; bu eylemlerin arkasındaki 'üst akıl'ın, abd, ingiltere, israil ve gladyo ile işbirliği halinde olan derin devlet olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Bınunla birlikte türkiye toplumsal formasyonu; aralarında habercilerin de olduğu kanaat önderlerinin söylediklerinden, yazdıklarından ve davranışlarından hareketle 'durumdan vazife çıkarma'ya, ve, kanun dışına çıkmayı da göze alacak denli 'vaziyet alma'ya meyyal 'sınırda kişilik bozukluğu (borderline personality disorder)'na yakalanmış kişilerin azımsanmayacak oranda olduğu bir cemiyettir. bu yüzden de, kanaat önderleri başta olmak üzere, bütün toplumsal aktörlerin, kamusal alana taşıdıkları eylem ve görüşleriyle ötekileştirmekten ve nefret suçu işlemekten özenle kaçınmaları, kalıcı bir sosyal barışın tesisi açısından hayati öneme sahiptir.. uğur mumcu’nun, bahriye üçok’un, çetin emeç, turan dursun, ahmet taner kışlalı’nın ve diğer yüzlerce faili meçhul cinayetin maktulünün gerçek katilleri ve bu menfur fiillerin hakiki azmettiricilerinin ortaya çıkarılması; söz konusu faili meçhul siyasal cinayet dosyalarının tam manasıyla kapanması, hem tesis edildiği söylenen be çok hızlı gittiği için benim yakalayamadığım 'ileri demokrasimiz”e , hem insanımıza, hem yaşadığımız çağa ve hem de bahse konu maktüllere olan namus borcumuzdur.
Tumblr media
5 notes · View notes
slmdy · 2 years
Text
TAŞERON EBEVEYNLİKLER
Ya da HIZ ve HAZ DÜNYAMIZ
Adam yorgun argın eve geliyor. Anahtarları çevirerek eve giriyor, selam veriyor. Cılız bir ses mukabele ediyor. O sırada televizyondaki dizi filmine gömülmüş olan kadın, ekrandan gözlerini ayırmaksızın lütuf kabilinden birkaç söz ediyor. Bu birkaç söz bu karı kocanın o günkü alışverişidir. Göz teması yok, paylaşım yok, yüz yüze gelme yok. Çocuklar kendi odalarında bilgisayar başındadır ve bir oyunun heyecanına kendilerini çoktan kaptırmışlardır. Aile içinde toplam konuşma süresi en fazla on dakika. Herkes yalıtılmış hayatlarında birbirine teğet geçiyor. Az sonra herkes uyuyacak ve günler bu şekilde tekrar edecektir. Modern aile.
Akışkan modern zamanın eritme tenceresine atılacak ilk katılar ve kutsallıktan çıkarılacak ilk şeyler, geleneksel sadakatlerimiz oluyor, elimizi ve ayağımızı bağlayan görenek ve zorunluluklar. Hayat ‘elimizden kaçıp giden dünya’da çok hızlı değişiyor ve bu değişimden aile de payına düşeni alıyor. Hızlı kapitalizm, küreselleşme, dijital devrim, bireycilik, zayıflayan sosyal bağlar ve medya/kültür endüstrisi akışkan modernliğin veçheleri olarak hayatlarımıza nüfuz ediyor ve insana dair kavrayışlarımızı dönüştürüyor.
Modern toplumda iş ve aile temel tatmin kaynakları olarak öne çıktığında, birindeki mutsuzluk kolaylıkla diğerine de tercüme edilebilir hale geldi. Kapitalizm, duygusal bağları da elden geçirmiş durumdadır. Duygusal kapitalizm, modern toplumda duygusal bağları akılcılaştırıp metalaştırmıştır. İlişkiler maliyet-fayda analizi üzerinden değerlendiriliyor artık. Sen bana ne veriyorsun ve verdiğin şey, sana katlanmam için değer mi? Değişen cinsiyet rolleriyle birlikte kafa karışıklığı da artıyor. İlişkilere bir de çelişkiler zinciri ekleniyor. Kadınlar iş ve ev yaşamı arasında mütemadiyen yer değiştiriyor. İş yaşamının katı çalışma koşulları kadınların işini zorlaştırıyor. Erkekler cephesinde de çok şey değişti: Duygusallıktan uzak, sert erkek imajı artık makbul değil.
Ev içinde çocuğun eğitimi babanın otoritesinden alınarak annenin sevgisine devredildi. Çocukluğun ayrı bir dönem olarak tanımlanmasıyla birlikte kırılgan bir çocuk imgesi öne çıktı : Çocuğun uzun vadeli duygusal ihtiyaçları olan, incinebilir, ihtimama gereksinen bir varlık olduğu kabul edildi. Bir kaşını kaldırarak çocuğunu terbiye edebilen babanın yerini, onu sevgisiyle sarıp sarmalayan, her türlü beladan koruyan aşırı dikkatli anne aldı. Orta sınıf ailelerde, çocuklara istedikleri her şeyi elde etmeye hakları olan prens veya prenses gibi davranılması yaygın bir tutum. Toplum gibi aile de küçüldü ve atomlaştı, en küçük parçalarına ayrıldı. Evlerimizde aile büyüklerinin yerini alan yatılı bakıcılarla yaşıyoruz, çocuklarımızla o kadar yoğun zaman geçiriyorlar ki en kuvvetli bağlanma deneyimlerini onlarla kuruyorlar. Bir tür ‘taşeron ebeveynlik’. Küçülen aile, dede ve ninelerin eşsiz hikayelerinden çocuklarımızı mahrum bırakıyor. Nesiller arasındaki devamlılık fikri aşındığı gibi, ahlaki ve dini değerlerin aktarılmasında da boşluklar oluşuyor.
Bize yutturulduğunun aksine, bireyselleşme özgürleşme değildir, daha çok tüketim bilinci ile kendilik bilincinin bir karışımıdır. Bireyselleşme ile standartlaşma eş zamanlı olarak gerçekleşir. İnsan evladı tüketim alışkanlıkları birbirine türdeş, reklamcılığın manipülasyonuna açık, kolay güdülebilir bir sürüye dönüştürülüyor ve daha çok mal edinebilme becerisi özgürleşme olarak takdim ediliyor. Sevdiği insanlardan bağlarını koparma ve aile bireylerine karşı mesuliyetsizlik, özgürlük olarak telakki edilemez. Bir yanılsamanın kurbanları haline getiriliyoruz.
aile yapısı modern kapitalist toplumun dinamiklerinden çok etkilendi: Gerek ebeveyn- çocuk ilişkileri gerekse de eşler arasındaki ilişkiler bu etkiden nasibini aldı. Endüstri devrimiyle birlikte evindeki üreticiden dev çarkta bir dişliye dönüşen baba, yeteneklerini çocuğuna aktarmaktan geri kaldı. Üstelik babanın yokluğu, annenin gücünü de artırmadı! Aksine, annenin kendi atalarından tevarüs ettiği geleneksel bilgi tahfif edilerek, otoritesi ona çocuğunu nasıl yetiştirmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar tarafından paylaşıldı. Aile büyükleri ve ebeveynlerin eksikliği, “kültürel kodların” aktarımını ve çocuğa “rol modeli” olma pratiğini sekteye uğrattı. Artık ebeveynlerin birçok sorumluluğu kurumlar ya da üçüncü şahıslar tarafından yerine getiriliyor. Çocuk bakımından eğitime dek bir çok husus, üçüncü şahısların ve kurumların kontrolüne bırakılıyor. Rol modeli olarak alınacak ebeveynler ortalıkta yok, ya işteler ya da sanal alemde! Çocuğunuza dört saatte bisiklet binmeyi öğreten kurslar bile var. Oysa ne muhteşem bir deneyimdir bir babanın çocuğuna bisiklete binmeyi öğretmesi, çocuğun hayal ve hatıra dünyasına bir oya gibi işlenir. Anne ve baba, ruhlarının mührünü çocuklarına vuramıyor, onların seciyesini kadim bilgelikle nakış nakış işleyemiyor. Ocakta muhabbet tütmüyor. Modern aile fertlerinin yüzünde dolaşan dalgın sükunet, büyüyen boşluk ve vurdumduymazlığı gizliyor.
(evlat, resmini izinsiz kullandık, ödeşiriz bir ara. 😀)
Tumblr media
2 notes · View notes
iscigundemi · 8 days
Text
Türk-İş'ten Yeni Eylem Kararı
Türk-İş, 24 Eylül Salı günü, tüm Türkiye genelinde işyerleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapma kararı aldı. Bir süredir, ücret ve vergide adalet, kamuda ücret dengesizliğinin giderilmesi ve taşeron işçi sorununun çözümü için bölgesel mitingler düzenleyen konfederasyon, yeni bir eylem dalgası başlatıyor. Alınan karar kapsamında, 24 Eylül Salı günü mesai saatinden önce, işyerleri önünde…
0 notes
karaca2508-blog · 8 days
Text
Türkiye'nin sessiz çığlığı: Geçinemiyoruz!
Tumblr media
Ekonomik darboğazın iyice zorladığı Türkiye şartlarında, birçok vatandaş hayatta kalma mücadelesi veriyor. Düşük ücretler, fazla mesailer, iş yerinde uğradıkları mobingler, çalışma koşulları ve tüm bunlara itiraz edebilecekleri tek yol olan sendikal haklarının engellenmesi birçok işçiyi direnişe geçmeye zorladı. Manisa, İstanbul, Gaziantep ve Hatay’daki eylemlerde işçiler günlerdir ve hatta aylardır sessiz çığlıklar atıyor. Türkiye'nin sessiz çığlığı Bir suredir ücret ve vergide adalet, kamuda ücret dengesizliginin giderilmesi ve taşeron işçi sorununun çözümü için bölgesel mitingler düzenleyen Türk-İş yeni bir eylem kararı aldı.Turk-is, 24 Eylül Salı günü tüm Turkiye'de mesai saati oncesinde isyerleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapacak. Açıklamadan sonra işçiler, isyerleri önünde bir saat süreyle oturma eylemi yapacak.
Tumblr media
İşte Türkiye'deki işçilerin iş güvencesi ve sosyal haklarını talep ettikleri diğer eylemler... MADEN İŞÇİLERİ EYLEMDE Manisa Soma’da, AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun aile şirketine ait Fernas maden ocağında, Bağımsız Maden-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle altı işçi işten çıkarıldı. 21 gündür eylemde olan işçiler, direnişlerini Türkiye’nin farklı bölgelerine taşıma kararı aldı. Dün, Nasıroğlu’nun Muğla Bodrum’daki oteli önünde üç gün sürecek bir nöbet eylemi başlattılar. İşçiler, eylemi yarın Ankara’ya taşıyacak, önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yapacak, ardından Fernas Holding’in Ankara’daki binası önüne geçecek ve Meclis önünde geceyi geçirecek. Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Mert Batur, “Şirket geri adım atmıyor. Maaşların yeterli olduğunu ve iş güvenliğiyle ilgili bir sorun olmadığını ifade ediyor” dedi. GIDA VE PLASTİK İŞÇİLERİDE EYLEMDE İstanbul’un Çatalca ilçesinde, Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Polonez gıda fabrikası işçilerinin direnişi 58. gününü doldurdu. İşçiler, sık sık polis müdahalesi ile karşı karşıya kalıyor. Tek Gıda İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya, “Eylemimizi devam ettiriyoruz. Fabrika üretimi durdu, çalışanlar idari izinli. Sendika üyesi olduğu için işten çıkarılan işçilerin geri alınmasını istiyoruz” dedi. Eylemler sırasında polis müdahalesi sonucu bazı işçilerin yaralandığı bildirildi. İstanbul Hadımköy’deki As Plastik’te, grev kararının ardından işten atılan işçilerin direnişi ise 14 gündür sürüyor. Petrol-İş Sendikası işyeri temsilcisi Savaş Çakmak, grev ilanının ardından 3’ü sendika temsilcisi olmak üzere 10 kişinin işten çıkarıldığını belirtti. Çakmak, “Sendikalaştığımız için tazminatsız işten çıkarıldık. İşveren sendikalaşmayı engellemek için birçok uygulama yapıyor. Sosyal haklarımızın iyileştirilmesini istedik, ancak karşılık bulamadık” şeklinde konuştu.   TEKSTİL İŞÇİLERİ SIRADA Gaziantep’te, Akcanlar Tekstil işçilerinin vergi kesintileri, yedili çalışma sistemi ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattığı direniş birinci ayını doldurdu. Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen, “Direniş, patronun pazar tatilini ortadan kaldıran yedili sistem dayatması üzerine başladı. İşçiler, vergi kesintileriyle birlikte ücretlerinin düşmesine de tepkili. Patron yedili sisteme dair yasal mevzuata dayanıyor, ancak işçiler bunu kabul etmiyor” dedi. Türkmen, ayrıca Gaziantep’teki Divan ve Grand Otel’e yönelik boykot kampanyası başlatacaklarını açıkladı. METAL İŞÇİLERİ Hatay’ın İskenderun Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında, Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin düşük ücretlere karşı başlattığı grev 52. gününde. Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan, “Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapıldı, ancak işveren yeni bir teklif sunmadı. Grev devam ediyor ve haklarımızı alana kadar mücadelemiz sürecek” dedi. Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşan bu direnişler, ekonomik krizin işçi sınıfı üzerindeki etkilerini ve hak taleplerinin nasıl genişlediğini gözler önüne seriyor. İşçilerin mücadelesi, ülke genelinde sosyal ve ekonomik adalet arayışının sembolü haline gelmiş durumda.
Tumblr media
Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde (GOSB) bulunan Mersen işçilerinin grevi 154. günü geride bıraktı. Mersen işçileri 2022 yılında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenerek çoğunluğu sağlamış, bakanlıktan çoğunluk tespit belgesini almıştı. Patronun yetki belgesine itirazından sonra yasal sürelerin geçmesini bekleyen Mersen işçilerinin örgütlenme mücadelesi aslında yaklaşık iki yıldır sürüyor.
Tumblr media
Asgari ücretin altında ücrete çalışmaya itiraz ederek sendikalaşan 135 Polonez işçisi, 65 gündür fabrika önünde eylemde.
Tumblr media
MKB Rondo çalışanları İstanbul Tuzla’da bulunan Avusturya menşeili MKB Rondo Oluklu Mukavva Kutu ve Ambalaj San. Tic. A.Ş şirketi ile sendika arasında devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine işçiler 28 Ağustos 2024 tarihinde greve girdi.
Tumblr media
HAK-İŞ Konfederasyonu'na bağlı yetkili Öz Büro İş Sendikası, Sarar ile toplu iş sözleşmesi imzalanamaması nedeniyle başlayan grevde 22'nci güne girildi.
Tumblr media
Tuzla'da bulunan Tarkett Turkey Zemin Kaplamaları fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı.
Tumblr media
Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Yolbulan Metal’de toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin yüzde 130’luk zam talebine karşı patron yüzde 50 dayattı. Düşük zammı kabul etmeyen işçiler 92 gündür grevde.
Tumblr media
Menemen Belediyesinden haksız yere işten çıkarılan işçiler direnişinin 118'nci gününde. Read the full article
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, taşeron işçilere kadro sözü verdi
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, taşeron işçilere kadro sözü verdi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sivas’ta bir otelde gerçekleştirilen Sivil Toplum Örgütleri, Kanaat Önderleri ve Muhtarlarla Buluşma Toplantısı’na katıldı. Basın kapalı gerçekleştirilen toplantının ardından Kılıçdaroğlu, otel çıkışında Karayolları 16. Bölge Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan işçilerin sorunlarını dinledi. İşçilerin kadro talebi üzerine Kılıçdaroğlu, “Kadroyu hak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ihaledanismani · 11 days
Link
yüklenici ile taşeronu arasında cereyan eden olayların dışında olan İdarenin, tarafların hangi gerekçelerle söz konusu faturaları düzenlediklerini
0 notes
onderkaracay · 6 months
Text
Tumblr media
🗣️ Budama Siyasetinin Yerine Neden Sulama Siyasetini Getirmek İstiyorlar?
Ülkenin ekonomisini kim bozduysa o düzeltir inancı buna inananların tavrında yıkıldı/yıkılıyor. Haliyle yıkılan ekonomiyi bozan ekonomist oluyor.
Hiçbir yanlış, yanlışın sebebiyle düzeltilemez gerçeği inanca dönüşüyor.
Budama siyasetinin sonu geldi. Çünkü budanacak ağaç kalmadı.
Budanan yerler çöl olunca kuruyan yerleri sulama siyaseti devreye girer.
Sulama siyaseti ileri de budama siyasetini üstlenmek için geçici aldatmak amacıyla ağaç dikmeden sularsa sonuçta hiçbir şey değişmez.
Budama siyasetinin yerini halk yararına 'devrim' yapmak isteyen bir anlayış almazsa sulama siyaseti ile zaman kaybedilir.
1950'den bu yana bu yanlıştan geri dönen bir toplum olmadığımız için yaşadığımız sonuç değişmedi.
Yalnız bu son budama ağacın kökünü kesmeye niyet eden bir budama olduğu için bu foyası açığa çıkmasın diye sulama siyasetine en kötü ihtimal ile budama siyasetine her iki tarafı da kullanan kuklacıların sufleleri ile aynı hizada tutularak destek veriliyor.
Halkın bunu anlaması mümkün değil.
Halka bunu anlatması da bir o kadar zor.
Bölünmüş ideolojik bataklık asla buna kullandığı araçlar ile algı yöneterek buna izin vermiyor.
O zaman devrim nasıl olacak?
Yaşananlar yaşandı, yaşanacakları yaşamadan buna yanıt şimdilik vermeyelim.
Zalimler yaşattıkları zulmü yaşamaları gerekiyor.
Ülkenin yetmiş yıldan fazladır batırılmasını, sömürgeciler yararına sömürülmesini seyredenlerin biraz daha sabırlı olmalarını bekliyoruz.
Yeni bir tuzağın içine düşmesinler diye.
Medya bombardımanı ile düşünce geliştiren bir toplum her tuzağın kapanına çok kolay düşer.
Fıst laydy olması gereken kimse onların bile sahaya sürüldüğü bir ortamda gazeteyi tersinden okutmadan bu toplumu uyandırmak mümkün değildir.
Budama ve sulama siyaseti ölümü gösterip sıtmaya razı etme siyasetidir. Amacı sömürüyü sürdürülebilir yapmaktır.
Atatürk ile aldatan herkes bunun için sahaya sürülür.
Kısaca emperyalizmin siyasi anlayışı şudur;
Uzarsa budayın, kısalırsa sulayın!
Şu parti bir iktidar olsun sonrasına sonra bakarız anlayışı bu siyasete hizmet eder.
Neden partisiz ve ideolojisiz yönetim sistemi gerekiyor bunu düşünmek zamanıdır. Çünkü devrimin yolu birlik, beraberlik ve bütünlüğü koruma anlayışından geçer.
Bataklığı sulayacak isek o bataklığın gerçek sahipleri sulama yapmalı. Eğer bir budama gerekiyor ise yine taşeron yerine ağaçların gerçek sahipleri budama yapmalıdır.
Önder Karaçay
6 notes · View notes
yenicagkibris · 27 days
Text
Madenciye zulüm Fernas’ta devam ediyor - Gözde Bedeloğlu
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde, patlayan lağım suyunu temizlemesi için indirildiği kanalizasyonda kaptığı enfeksiyon nedeniyle karaciğer yetmezliğine yakalanan taşeron işçisi 28 yaşındaki Zafer Açıkgözoğlu’nun ölümünün üzerinden 10 yıl geçti. Açıkgözoğlu, işe yeni başlamış tecrübesiz bir işçiyken gerekli eğitim ve ekipman verilmeden, görevi olmayan bir işi yapmaya zorlanmıştı. İşçi…
0 notes
merveliseda · 1 month
Text
Tumblr media
Bir süredir hem ulusal ve küresel gündemlerde hem de kendi kişisel gündemimde olanlara ilişkin notlar almaz, geleceğe iz bırakmak ve inanması güç bu günleri zamanı gelince "nostalji" olarak anımsamak isteğim var. Alında epeydir, 2023 sonlarından bu yana başıma gelenleri, hayatımda olup bitenleri yazasım var ama ona henüz elim gitmiyor, yeniden karşılaşmaya gücüm yetmiyor. 
"Katalog suçlar" nedeniyle Instagram'ın kapalı kaldığı günlerden sonra, Instagram gönderilerine olan güvenimi yitirdim, elim varmıyor. Instagram'a erişim kapatılınca bana bir çeşit rahatlama hissi de gelmedi değil, oraya mı yazmalı buraya mı çelişkisinde "eski dostum bloglara geri dönüyoruz!" düşüncesi iyi gelmedi değil. 
Öyle böyle derken yine günler geçti tabi, ben aklıma düşüp yapmak istediğim şeyleri "ideal" zaman ve koşulları beklemek yerine o anda yapmaya başlasaydım muhtemelen bugün olduğumdan farklı biri olurdum. 
Saat daha 03:00'ı bulmamışken uykumun kaçtığı, çok ayıldığım ve yeni bir güne başladığım bu gece, travması bol, heyecanı yüksek önceki günden kalanları not etmek istedim. 
16 Ağustos 2024 Cuma 
Mecliste AYM'nin "Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmündedir" kararı sonrası özel oturum vardı. Oturumu nedense Bekir Bozdağ yöneti. En azından denedi. TİP söz alabilmek için usul tartışması başlattı, ve Ahmet Şık konuşma yaptı. Konuşmasında dedi ki "Sizin hiç utanmanız yok, haysiyetiniz yok." Sonra bu söylediklerini tasdiklercesine Alpay Özalan denen birisi gelip Ahmet Şık'a yumruk attı. Saniyeler içinde büyük bir kavga başladı. Mecliste kan aktı. Şiddet şov vardı. Biri kadın olmak üzere muhalefetten (DEM ve CHP) iki milletvekilinin kaşı patladı. Kürsü dokunulmazlığı ihlali bir yana, bugün mecliste kadına karşı şiddet vardı. 
Türkiye genelinde, aynı gün içinde toplam 72 yangın çıktığı açıklandı. Kayıtlara geçen tabi. Bu yangınlardan 27'sinin müdehalesi ertesi gün de devam etti. 
Bu sene yanmadık yerimiz kalmadı. Ayvacık ve civar köylerinde bile o kadar çok yangın çıktı ki... Köylere ve ana yollara yakın olanlarının elektrik direklerinin değişimini üstlenen taşeron firma kaynaklı hatalardan olduğu konuşuldu whatsapp gruplarında ama tabi ki kimse sorumluluğu üstlenmedi ya da geleceğe yönelik bir iyileştirme planlaması yapılmadı. 
Etna yanardağı yeniden faaliyete geçerek lav ve ateş püskürttü. 
Ben iki koltuk değneğiyle daha rahat yürümeye başladım. Arka odaya gidebildim, balkona çıkabildim. Akşam yemeğini balkonda yedik. 
0 notes
elazigsurmanset · 2 months
Text
Hastanelerde Sefer Tası Dönemi!
Tumblr media
Türkiye'deki devlet hastanelerinde yemek hizmetlerinin taşeron firmalar tarafından hijyenik ve lezzetli olmayan şekilde hazırlanması, sağlık personelinin evlerinden yemek getirmesine yol açtı. SES Sendikası tarafından 51 ilde 1000 sağlık çalışanıyla yapılan yemek anketinin sonuçlarına göre, sağlık personeli ve hastalar yemeklerin hijyeninden ve lezzetinden memnun değil. SES İzmir 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Başak Edge Gürkan, anketin 57 ilde 150 sağlık kuruluşunda yapıldığını ve 1000 sağlık personelinin katıldığını belirtti. Gürkan, 20 yıl önce devlet hastanelerinde aşçıların olduğunu ve yemeklerin kamu eliyle hazırlandığını, ancak günümüzde yemekhane hizmetlerinin özelleştirildiğini vurguladı. Bu özelleştirme sonucunda, yemeklerin hijyen ve lezzet açısından büyük sıkıntılar yaşandığını ifade etti. Gürkan, "Türkiye genelinde her hafta bir kamu hastanesinden yemeklerin içerisinden kıl, böcek, taş, yabancı madde çıktığına dair haberler alıyoruz. Hastanelerde yemekler yenilebilecek nitelikte olmuyor. Sağlık personeli 24 saat nöbetlerinde hastaneden yemek yemek zorunda kalıyor ve doyurucu olmayan yemekler nedeniyle dışarıdan yemek söylüyor ya da evinden yemek getiriyor," dedi. Ankette, yemeklerin tadı ve lezzeti hakkında katılımcıların 'ü nadiren, 'u bazen iyi bulduğunu belirtti. 'i menüdeki yemeklerin renk, kıvam ve tat yönünden bazen uygun olduğunu, 'sı ise hiçbir zaman yeterli bulmadığını söyledi. Yemeklerin sıcaklığı konusunda ise katılımcıların 'i bazen, 'i nadiren yanıt verdi. Yemeklerin görüntüsünün güzel ve iştah açıcı olduğunu düşünenlerin sayısı sadece %1 oldu. Yemeklerin porsiyon büyüklüğünün ise istenilen ölçüde olmadığını belirten katılımcılar, menünün besleyici değerinin çok düşük olduğunu ifade etti. Ankete katılan sağlık personeli, yemeklerin içinden zaman zaman böcek ve başka cisimlerin çıktığından şikayetçi oldu. Ayrıca, yemekhanelerde her zaman kağıt havlu ve sabun bulunmadığını belirten katılımcıların oranı oldu. Bu durum, devlet hastanelerinde hem sağlık personelinin hem de hastaların yeterli ve hijyenik yemek bulamamasına yol açıyor. Read the full article
0 notes