#Asgari Sermaye
Explore tagged Tumblr posts
lefkosahaberleri · 9 days ago
Text
Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde Yapılan Değişiklikler
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/sigorta-acenteleri-yonetmeliginde-yapilan-degisiklikler-36387/
Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde Yapılan Değişiklikler
Tumblr media
Sigorta acenteleri yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, sektörün dinamiklerini etkiliyor. Bu değişikliklerin detaylarını öğrenin ve sigorta acentelerinin geleceğine dair önemli bilgileri keşfedin.
https://lefkosa.com.tr/sigorta-acenteleri-yonetmeliginde-yapilan-degisiklikler-36387/ --------
0 notes
seslimeram · 1 year ago
Text
Badire Meseli
Tumblr media
Binbir badire sağanağı altında hem yolunu, hem yönünü kaybeden bir ülkenin hakikati karşılıyor herkesi, her birimizi. İçimize çöreklenmiş olagelen korkunç tedirginlik hallerini bununla birlikte var edilen gelecek kaygısının endişe verici boyutlarını çoktan aşan tüm ol suretlerini birlikte göz önüne getirdiğinizde kayıp ülkenin hakikati de kendiliğinden açığa düşüyor. Sökün eden hakikatin yamacında binbir badirenin yıkıcılığı, tahakkümü, tehdidi, yok ediciliği ile hayat akışı kendi normunu, normalini zayi ediyor. Binlerce yıllık bir saha olarak zikredilen bu yerin bir tek asırda nasıl bu hallere konulduğunun utanç verici temsili halleri bütünüyle de sıradanın hayatının ne hallerde konulduğunu anlatmaya yetiyor. Falsosuz bir yıkıcılık ekseninde normalin yıkımı aralıksız güncelleneniyor. Demokrasi ediminin bir hiçe entegre edildiği / yönlendirildiği zeminde katışıksız bir tekrarla keskin / bıçaksırtı bir yerin güncesi var ediliyor. Umut paramparça, ümidi taşıyagelen her tahayyül yerle yeksan ediliyor. Gün karanlık, gelecek muallak bir mesele dönüştürülüyor.
Sıradanın hayatındaki her günün bir öncesini aşan bir tahayyülle birlikte mahvedilmesinin halet-i ruhiyesi ile sınanıyor sahne bir kere daha. Düzen insanları olarak var edilmiş olan o temsilin, eline tam anlamıyla kan bulaşmış sermayeyle birlikte var ettiği her eylemsellik dönüşü olmayan bir yıkım tahayyülünü istikrara kavuşturuyor. Yüksek perdeden söylenen o ezdirmeyeceğiz, yedirmeyeceğiz, her şeyin üstünden geleceğiz bahislerinin ortasında bir biçimde hayata tutunma erdemi un ufak ediliyor. Üstünde tepinip durdukça muktedir ve sermaye hayatta kalma ibaresinin de derdest edilmesi aralıksız söz konusu ediliyor. Salt ele geçen maaş değil, daha yepyeni bir yüzyıla adım attığı bildirilen bir ülkede olan biten vahim yıkıcılığın sureti güncellenir. Diken.com.tr’den aktaralım: “Türkiye’de dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gerekli asgari harcama tutarı açlık sınırı olarak kabul ediliyor. Yoksulluk sınırıysa eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderlerle birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı. Asgari ücret 11 bin 402 lira. TÜRK-İŞ’in kasım ayı verilerine göre, açlık sınırı 14 bin 25 liraya çıktı. Yoksulluk sınırıysa 45 bin 686 lira 81 kuruşa çıktı. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 18 bin 239 lira 8 kuruş oldu. TÜRK-İŞ’in ekim verilerinde açlık sınırı 13 bin 684 lira, yoksulluk sınırıysa 44 bin 573 lira olarak hesaplanmıştı.”
BloombergHT’den aktaralım: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz. Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz” açıklamasını yaptı.
İstanbul Sanayi Odası’nın Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda sunum yapan Erkan, piyasalarda öngörülebilirliğin arttığını, rezervlerde de artış gözlendiğini belirterek, “Yakın dönemde rezervlerde gözlenen artışta Körfez Ülkeleri’nin yanı sıra batılı fon girişlerinin de etkisi görülmüştür” dedi.
Erkan, “Önümüzdeki dönemde de rezervlerimizdeki artışı kalıcı kılarak Türk lirası varlıklara olan dış talebin gelişimini ülkemiz için en iyi şartlarda tesis eden bir anlayışla destekleyeceğiz” diye konuştu.
Erkan, konuşmasında "Dezenflasyon döneminde, ana eğilime ek olarak manşet enflasyon da gerilemeye başlarken, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir. Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra, enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir” ifadelerine yer verdi.
Enflasyon patikasına dair “algı, kabul ve itibar” üçlüsünün, enflasyonun bu patikaya oturabilmesi için çok önemli bir araç ve kolaylaştırıcı faktör olduğunu ifade eden Erkan, “Biz üzerimize düşeni yaptığımız ve yaptıklarımız üzerinden bizi değerlendirip bu patikaya olan inancınızı pekiştirirseniz, enflasyonu bu patika üzerinde oturtup dezenflasyonu minimum maliyetle gerçekleştirmemiz mümkün olabilecektir. Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple “algı, kabul, itibar” üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız” ifadelerini kullandı.
"Kasım ayı öncü göstergeleri aylık enflasyondaki gerilemenin süreceğine işaret ediyor"
Enflasyondaki yükselişten sonra, politika kararları etkilerinin devreye girmeye başlamasıyla beklentilerde ve beklenti dağılımında iyileşme işaretlerinin belirmeye başladığını anımsatan Erkan, şöyle devam etti:
"Gelecekte enflasyonun ne olacağına dair beklentilerdeki düzelme, fiyat oluşumuna da yansımaktadır. Nitekim, fiyatlama davranışlarında da olumlu bazı gelişmeler yaşanıyor. Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi para politikasından daha çok etkilenen ürün gruplarında fiyat artış hızı azalmakla kalmadı, uzun bir süreden sonra ilk kez indirimler görülmeye başlandı. Firmaların talepteki aşırılığın geri çekildiğini görerek fiyat indirimlerine başlamaları, hem tüketiciler için hem de rekabet ortamı için oldukça sevindiricidir. Attığımız adımlarla birlikte özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Parasal aktarım sürdükçe bu gözlemler daha da yaygınlık gösterecektir. Özetlediğim bu görünüm altında, enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı. Kasım ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir."
Enflasyon Raporu'nda da belirtildiği gibi yıllık enflasyonun Mayıs'taki baz etkisiyle tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024'ün ikinci yarısında gerileyeceğini bildiren Erkan, baz etkilerinin ötesinde, enflasyondaki düşüş sürecinin birçok kanalla kendini göstereceğini ve bu süreç boyunca iki önemli gelişmenin yaygınlık kazanacağını söyledi.
"Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki algı yanlış"
Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki yanlış algının, özellikle belli enflasyon eşik düzeyleri üzerinde büyümenin sürdürülebilirliğine çok ciddi engel teşkil ettiğine dikkati çeken Erkan, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla fiyat istikrarı ve bununla pekişecek olan finansal istikrar, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazıdır. Bununla birlikte dezenflasyonun her koşul ve durumda kaçınılmaz olarak büyümeden feragat yoluyla gerçekleşeceği yönündeki yanlış algı ve kaygılar kamuoyunda zaman zaman ifade edilmektedir. Oysa enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda, enflasyon belli eşik değerlere gerileyene kadar, 'doğru' politika tasarımlarıyla büyümeden asgari düzeyde ödün vererek dezenflasyon süreci başlatılabilir. Büyüme-enflasyon ödünleşimi ise ancak enflasyondaki 'aşırılık' devre dışı bırakıldıktan sonra gelinen eşik değerlerde devreye girecektir. Bu noktada amaç, kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek olmalıdır. Bu aşama daha zorlu bir dezenflasyon sürecine karşılık gelmekle beraber doğru politika tasarımları ve yeterli kredibilite ile çözülmeyecek enflasyon problemi yoktur. Para politikası adımlarımızın hedeflediğimiz etkilerinin tam olarak ortaya çıkmasının belli bir zaman alacağının bilincindeyiz. Öte yandan, söz konusu adımların olumlu etkilerini güçlü şekilde gözlemlemeye başladığımızı da ifade etmek isterim."
Bahçıvan: TL gereğinden fazla değerli ya da değersiz olmamalı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Biz TL’nin gereğinden fazla değerli kılınmasına da, TL’nin değerinin gereğinden fazla düşürülmesine de karşıyız” açıklamasını yaptı.
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın da katıldığı İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan Bahçıvan, “Bizim sanayiciler olarak Döviz kuru konusundaki duruşumuz nettir. Biz TL’nin değerinin düşmesine dönük ve yüksek volatilite konusunda hassasız. Fakat bazen TL’yi gereğinden fazla değerli kılan Merkez bankası politikalarının da Türk reel sektörünün rekabet gücünü nasıl azalttığını yakından biliyoruz” dedi.
Bahçıvan konuşmasında “Umuyoruz ki önümüzdeki dönemde fon girişlerinde hız artacak. Böylece bu süreç Merkez Bankamızın rezerv artış politikasıyla da desteklenerek, kurlardaki aşırı volatilitenin önüne geçebilecek desteklerin oluşmasına kaynak sağlayacaktır. Faizler aracılığıyla talep yönetimi, enflasyonla mücadelede bir ‘acil müdahale’” niteliğinde” ifadelerini kullanan Bahçıvan, “Bu yönden bakarsak, doğru zamanlamayla ve gerektiği oranda yapılan para politikası müdahaleleri, fiyat istikrarı açısından tartışmasız bir role ve öneme sahip. Ancak diğer yandan para politikasından da tüm sorunlarımızı çözmesini beklememeliyiz” dedi.
Bahçıvan, Eximbank kredilerinde, limit, vade, teminat başlıklarının tümünde daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu da sözlerine ekledi.”
Binbir badireler sağanağı altında yaşamın ehven ile olan bağları kesintiye uğratılmaya devam olunuyor. Bitimsiz ve sürünceme taşımaksızın bir girdap halini alan enflasyonun var ettiği yıkıcılığı önlemek bir yana, kendi korunaklı nüfuzlarını güçlendirmek adına var edilen her hamleden sonrası bir kere daha dayatmalar, masallarla süslenmiş bir hilkat garibesi tahayyül dizisi var edilir. Enflasyonun yenileceği tarihin güncesi sıklıkla değişip dururken, düzen sahiplerinin, eline kan oturmuş sermayenin baskılarının karşısında sade, sadede gelmeyen bir mizansenler toplamı var edilir, merkez bankası yönetimi tarafından. İstanbul gibi cehennemi bir yaşam tahayyülüne rehin edilmiş olagelen yerde şu andan bir sonrasına geçişin dahi muamma kılındığı bir zeminde hangi vaat, eylem planı söz konusudur ki sıradan insanların hayatlarında sahiden o masal kılınmış iyileştirmenin etkisi görülebilsin. Ekonomi bakanının duraksamadan dış destek bulunuyor, içte ise vergi tabana (sıradan vatandaşa) yayılacak mevzuları arasında şakırken, iktidarı ayrı, yargısı ve demokrasi isteminin bahsi geçtiği her makamında apayrı çürümeler söz konusuyken nedir ki umudu var edecek olan? Bunca ağır badire sağanağı altında hangi hayat sıradana hayal değil hakikaten teslim edilebilir ki?
Teknik yorumların, sayfalarca dümdüz devam eden güncellemelerin, iyiye gidiyoruz lafzı gibi nice çıkışın kıyısında hayata pek de yer bırakılmadığı, sıradan olanın aslında bir vergi taşıyıcısı / ödeyicisi bir küme olmaktan gayri sayılmadığı bir karanlık imal olunmaya halen devam olunur. Malum yerel seçimin gelecek yıl Mart ayında çıkagelecek suretinde o vurdulu kırdılı hallerin kenarında bir de yoksun kılmayı, olağan bir mesele indirgemenin yolları arşınlanır. Baş efendinin en son Birleşik Arap Emirliği ziyareti sonrasında değindiği gibi "Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter. Bunun da sorumlusu birinci derecede Çalışma Bakanımız Vedat Işıkhan’dır" dedi. Erdoğan, yurttaşları enflasyona ezdirmediklerini iddia ederek, "Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz" ifadelerini kullanır. Ezilmemiş hal buysa, ezilirse o halk sonu ne olur acaba sualine kesintisiz bir yanıt muhalefetten ve ülkenin diğer yarısını oluşturan kitlelerden gelmez. Bu düzeneklerin içinde bir hayat ihtimali söz konusu edilebilir mi? Her şey alenen ayaklar altına alınırken, her şey yerle bir edilirken!
Binbir badire sağanağı altında hem yolunu, hem yönünü kaybeden bir ülkenin hakikati karşılıyor herkesi, her birimizi. Düzeni var eden temsilin gözden çoktan çıkarttığı nasılsa elleri mahkum bize verecekler yine oylarını kabulünde, dairesinde ensesinde boza pişirilmeye devam ediliyor bir halkın. Akçeli işlerin, yüze göze bulaştırılan bir kazan, kazan sarmallarının ortasında iki gıdım yaşam hakkını lütfen dahi çok gören bir yönetimin sahiden bu ülkeye dair bir gelecek var etmesi söz konusu olabilir mi? Tahakküm ve tehdit dilinin ortasında çıkagelen bu ekonomik bozgunculuk, geleceksizliği tescil edilmek istenen milyonlarca yurttaşın karşısında hangi tavırlar var ediliyor. Hangi müthiş kararların altına imza atılıyor gerçekten görmüyor musunuz? Asgari ücretin ülke sınırları içerisinde bir ortalama ücretin ta kendisine dönüştürüldüğü zeminde her iyileştirme tahayyülünün ardılı dağ gibi zamlarla çıkagelirken sahiden hayat nasıl devam olunacaktır. Bütünüyle bir girdap halini alan güncelliğin sınırlarında yaşama tutunmanın bunca zora koşulup, bunun bir de müjde gibi duyurulduğu bir zeminde kaybedilen ülkenin o hakkaniyeti nasıl onarılacaktır? Ücretler yitirilip dururken, ele geçenin alım gücü her gün erimeye devam ederken, anskiyete, depresyon ve şiddetin ta kendisine rehinelik bir hakikate dönüştürülürken sahiden nasıl olacaktır, kendi normalini hatırlayacak şu ülke! Normali kaldıysa şayet...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Derinleşen Ekonomik Krize Karşı Eylemlerden – 2021 – Kadıköy – ANF – Yeryüzü Postası
1 note · View note
aynodndr · 2 months ago
Text
Tumblr media
Milyonlarca çalışanı ilgilendiren Asgari ücreti tespit etme komisyonu dün toplandı.
Milyonlarca çalışan adına onlara sesleniyorum.
Asgari ücret demek “Yaşam standartının en az ücreti demek”
Bugüne kadar ekonomi çökmesin istihdam devam etsin diye, sürekli işvereni destekleyip onlara bazı imtiyazlar verdiniz.
Sürekli işveren ve sermaye odaklı teşvikler, yasalar çıkardınız.
Vatan dedik, millet dedik, istikrar dedik, ekonomi dedik hiç ses çıkarmadık.
Hepsine büyük bir sükunetle Eyvallah dedik.
Biz sustukça işveren daha çok sömürdü.
Siz sustukça işveren sizden, biz sustukça bizden daha çok çaldı.
Her çalmalarına, her hırsızlıklarına devletin saçma sapan ucu açık yasalarını örnek gösterdiler.
Yani çıkardığınız yasaları delik deşik ettiler, sürekli çalışanın aleyhinde kullandılar.
Biz yapmayın bu yasal değil, bu etik değil deyince de kapıyı gösterdiler.
İşine gelirse dediler..
Sen gidersin öbürü gelir dediler..
Ne zaman hak aramaya kalksak.
Onların gözünde asi, oyun bozan geçimsiz biri haline geldik.
Onlar minareyi çalıp kılıfını hazır tutmanın rahatlı içindeydiler..
Kısacası; milyonlarca çalışanı işverenin iki dudağı arasından çıkacak tek bir söze mahkum ettiniz.
Biz o söze muhatap olmamak için, evimize üç beş kuruş götürebilmek için her şeye katlanmak zorunda kaldık..
En ağır mobinglere maruz bırakıldık.
Onurumuz kırıldı.
Haysiyetimizle oynandı.
Gururumuz yerle bir edildi.
Fazla çalışmak, işimiz dışında işlerle uğraşmak zorunda kaldık.
Birazcık başımızı kaldırıp diklenmek istesek.
İşverenin tehditkar kırbacını yine sırtımızda hissettik.
Bütün bu olan bitenlerden devletin, yani sizlerinde haberi vardı.
Yoktu diyemezsiniz, görmedik duymadık diyemezsiniz.
Neden ihbar etmediniz hiç diyemezsiniz.
Çünkü tavşana kaç, tazıya tut oyunu oynayan yine sizlersiniz.
Ekonominin çarkını döndüren emekçi çalışanların, dümenin başındaki işveren kadar kıymeti yoktu sizin için.
Onlar her şekilde dümenlerini döndürdüler sizde göz yumdunuz.
Ama artık yeter diyoruz..
Bu defa gerçekten yeter.
Biz artık binemeyeceğimiz arabaların fabrikalarını.
Kullanamayacağımız çok şeritli otoyolları.
Asla satın alamayacağımız lüx TOKİ dairelerini.
Ailelerimizle gezemeyeceğimiz millet bahçelerini istemiyoruz.
Son bir nefesimiz, son bir umudumuz kaldı anlayın ve görün artık.
Arkanızda vatan millet Sakarya diyerek koşulsuz gelen insanları birer birer kaybediyorsunuz farkına varın.
Bu gidişle sandıkta sermaye ile, doymak bilmeyen işverenle baş başa kalacaksınız.
Bu rezalete, bu çarpık düzene bir son verin artık..
Kimseyi kandırmayın yeter..
Asgari ücreti insanca yaşanabilir bir düzeye çekin.
Bu defa fedakarlığı bizlerden değil işverenlerden isteyin.
Zira fedakarlık edecek tahammülümüz kalmadı bizlerin.
Yasaların da tüm deliklerini kapatın ki, kimse kimsenin hakkını çalmaya yeltenmesin.
Tek istediğimiz adalet ve insani muamele.
İnsanca yaşayabileceğimiz oranda bir ücret.
Vergi dilimlerinin kaldırıldığı, vergi kesintinin olmayacağı bir ücret.
Tüm sosyal hakların yasal tutarları İle ödeneceği, manipülasyonlara geçit vermeyecek bir ücret.
Ve tüm çalışanları haklı oldukları sürece onları koruyacak, mağdur etmeyecek yasal bir düzenleme..
Tek istediğimiz bu.. Bu defa fedakarlığı çalışanlardan beklemeyin zira takatimiz kalmadı..
#CengizYavuz
2 notes · View notes
mervekaratas · 5 months ago
Text
Carry Trade Riski
Global piyasalarda yeniden gündeme gelmiş olmakla birlikte, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı en ciddi ekonomik risklerden biridir. Yüksek faiz veren ülkeler, düşük faizle borçlanan yatırımcılar için cazibe merkezi haline gelirken, Türkiye gibi ülkelerde kısa vadeli sermaye girişlerini artırsa da uzun vadede ciddi ekonomik kırılganlıklara yol açar.
Tumblr media
Yerel seçimlerden sonra yüce devletimizin resmi rezerv varlıklarının gösterdiği artış, bazıları için övünme kaynağı oldu. Sorun, döviz rezervindeki artışlar değil, bu artışların nasıl sağlandığı ve neyle sonuçlanacağıdır. O sıcak paraların Türkiye'de kalıcı olmayacağını ve yabancılara yüksek faiz ödeye ödeye Türkiye'nin ciddi anlamda soyulacağını anlamak için 1000 tane gösterge aramaya gerek yok.
Bazı muhalif kesimlerin bile ilk etapta "rasyonel" olarak tanımladığı Mehmet Şimşek, ülkeyi sonu hiç iyi görünmeyen bir sarmalın içine soktu. Devletin KKM ve rezerv eriterek kur tutma çabaları gibi fiyasko stratejilerinden, "doları baskılama" hususunda ne kadar beceriksiz olduğunu zaten biliyorduk. Türkiye'yi carry trade cenneti yapmak da ödenmesi gereken acı faturayı biraz daha ertelemek amacıyla girilmiş başka bir yol oldu.
Takdir edersiniz ki cennet vatanımız, ani ekonomik ve politik şoklar ülkesi. Bu nedenle, bu ülke zaten yatırımcıların güvenini sarsarak ani sermaye çıkışlarına neden olmak için biçilmiş kaftan. Türkiye'de Japonların uyguladığı gibi yüklü bir carry trade dönüşlü senaryonun bırakacağı enkaz, Türkiye için hayal edilemez boyutta olabilir. Elbette, böyle bir şeyin gerçekleşmemesini dilerim.
Türk lirasının değerine gelirsek, Türk lirasının değer kaybetmesi zaten uzun vadede önüne geçilebilecek bir şey değil. Asıl sorun, devletin bu konuda hem başarısız olacak hem de başarısız olurken ülkeyi daha da batıracak olması. Yabancı yatırımcıların cazip bulduğu yüksek faiz oranları, Türkiye için ciddi bir maliyet.
Tahmin edebileceğiniz üzere, bu dandik ekonomi yönetiminin sonucunda bütçe üzerindeki baskının acısı da, kamu bütçelerinin bu kadar çarçur edildiği bir ülkede daha fazla vergi artışı ile halktan çıkarılacaktır. Ekonomiyi idare edenler bunu gizlemiyor zaten. Her gün "daha fazla vergi alacağız" diye bağırıyorlar.
Nihayetinde, TL'yi değerli kılmanın, enflasyonu azaltmanın ve refah seviyesini sürdürülebilir olarak yükseltmenin yolu, kur korumalı mevduat gibi patlayacak suni sistemler getirmek değildi. Rezerv eriterek kuru tutmaya çalışmak değildi. Kredi genişlemesi ve piyasaya hunharca para sürülmesi değildi. Ülkeyi yabancılar için carry trade cenneti yapmak da değil.
Türkiye'nin başına ne geldiyse, zaten bu kafa yapısından geldi. Türkiye'nin sürdürülebilir olmayan suni yöntemlerle olduğundan daha iyiymiş gibi gösterilen bir ekonomiye değil, gerçekten iyileşen bir ekonomiye ihtiyacı var. Bu da öncelikle iş piyasasının önündeki engellerin kaldırılması ve deregülasyon ile mümkün olabilir. Ankara'da belirlenip Van'da da İstanbul'da da geçerli olmak üzere belirlenen asgari ücret gibi saçmalıklara son verilmesi, odalara üyelik zorunluluğunun kaldırılması, zorunlu sigorta adı altında yapılan soygunun bitirilmesi, iş kurma süreçlerinin hızlandırılması, bürokratik engellerin minimize edilmesi, gereksiz kamu kurumlarının kapatılması (tasarruf demiyorum, kapatılması), kamu masraflarının azaltılması ile ortaya çıkan imkanla vergilerin minimize edilmesi ve millete yük olan ÖTV gibi bazı vergilerin tamamen kaldırılması ile mümkün olabilir.
Kısacası, bu listeye eklenebilecek birçok yapısal sorun kenarda dururken, her kim size "bakın döviz rezervlerimiz artıyor" diyerek rasyonel ekonomi politikasından söz ediyorsa, yalan söylüyordur.
2 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
🗣️ Müşteri
Bir insanın düşebileceği en aşağılık seviye!
İçi boş şirketlerin, içi boş markalarını ayakta tutmak için yapılandırılmış şirket veya marka tanrısı demekte mümkün müşteri için!
Müşteri tanrısının iyi sömürülebilmesi için birde kimsenin ulaşıp sorununu çözemediği müşteri hizmetleri var.
Oysa mal ve hizmet kalitesi yerine reklam ile aldatılan kampanyalar ile rüşvet dağıtılarak rekabette üstünlük yarışının olduğu bir ahlaksızlık düzenidir bu düzen.
Görünen tarafı süslenen, para ve güç çoklamak amacı dışında tamamen bir tuzak olan bugün ki kodaman zalimlerin ürettiği ve tüm insanlığa reva gördükleri iğrençliğin adıdır.
Oysa müşteri seviyesine düşürülmeden insan yurttaş seviyesinde üretim ve hizmet araçlarının sahibiydi.
Ne zaman ki kişileri ve şirk aracı kurumları şirketleri ağ kurarak zengin etmek ekonomik model oldu üretim ve hizmet araçlarının bu ayrıcalıklı görgüsüzlüğe satışı dayatılarak hilelerle bu düzen kuruldu o gün bugündür insan müşteri adı altında sömürge edilmiş durumdadır.
Doğal kaynakların tümü herkese ait iken sadece şirketlerin bu kaynaklara sahip olması üretilen ürünlerin toplum tarafından eşit paylaşım yoluyla dağıtılması gerekirken bu şirk kurumları kendi güçlerini artırmak için yasal koruma ile bu doğal kaynakları paketleyerek satarak herkesi kendine müşteri görmesi insanlığını kaybetmemiş olana hakaret sayılması gerekirken bir şirketin yıllardır müşterisi olmakla gurur duyan aymazlıklar üretildi.
Sahibi olduğu şeyin yeniden sahibi olmak adına yeni bir bedel ödemek zorunda kaldığı sömürge düzeninin adı müşteri olmak.
Örneğin çeşmelerden akan su herkese aittir. Devletin tüm toplum adına ve yararına bu suyu kullanması gerekirken bir kişi veya ayrıcalıklı bir şirketin bu suyu paketleyip satarak zengin olmasının etik ve ahlaki bir tarafı var mı?
Her doğal kaynak için bu kural geçerlidir.
Devletin bu para ve güce yaptıran insanları müşteri tanrısı olarak aldatarak sömürge eden bu şirk kurumu şirketlerin çıkarlarını korumak adına bir organizasyona dönüşmesine toplumun izin vermesine ne demeli?
Kendi hakkını temsil etsin diye yetki verdiğine kul gibi tapan bir toplumun şirk kurumları şirketlere müşteri olmayı kendine layık görmesi bana şaşırtıcı gelmediği gibi biribirini tamamlayan süreçlerin bir parçası olarak görüyorum.
Patron iken özelleştirmelere izin vererek kendini işçi olmaya ve bu şirk kurumlarına emeğini en ucuza satarak yaşamını devam ettirme anlayışını sahiplenmek bu sömürgenin çıkış noktasıdır.
Cumhuriyet devrimleri yurttaşlık ile işte bu düzeni yok etmişti.
Herkese ait ortak değerler bir kaç kendini bilmez işbirlikçiye peşkeş çekilmek yoluyla özel mülkiyet ve kişisel zenginlik özenti haline getirildi.
Oysa herkes için zengin olması gereken tek yerin devlet olduğu gerçeği değişmemesi gerekirdi.
Devlet yok şirketler var diyen hadsiz tehdit bu yolla başımıza bela oldu.
Kimsenin midesi kimseden büyük değil ise kodamanların cebi neden herkesten fazlasını alıyor?
O zenginlik hazineye kamu gücü olarak gitmeli ve her insan ile eşit paylaşılmalıdır.
Bu şirk düzeni batı sömürgesine ait bir düzen olup Türk ulusuna ve Anadolu gibi uygarlıklar beşiği vatana layık değildir.
Bu düzenin insanlık devriminin yarım kalan tarafları tamamlanarak başta kamulaştırmalar ve yeniden hukuk devleti olmak yoluyla değişmesi gerekiyor.
Sömürge sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.
Türk ulusunu savaşa sürüklemenin bir alemi yoktur.
Sermaye beslemek EŞİTTİR savaş demektir.
Emekli maaşına zam, asgari ücretin artışına zam bekleyerek yaşam geçer mi? Asgari düzeyde bir yaşamı kendine layık görmek insan olana yakışır mı? Şirketlerin sattıkları her ürüne istedikleri zaman zam yapma hakkı olacak emekli, memur, işçi ise altı ayda bir ya da yılda bir kere kendi hakkını pazarlık yoluyla ulufe dağıtır gibi alacak. İnsan olan kendine bunu nasıl reva görür?
Bir insanın sahibi olduğu şeyin yeniden sahibi olmak adına bir bedel ödemek zorunda kalarak emeğini ucuza satması, marka ve şirk kurumu şirketlerin müşterisi olması, sosyal bir devletin yurttaşı iken bir insanın düşebileceği en aşağılık seviyedir.
] Önder KARAÇAY [
3 notes · View notes
pazaryerigundem · 13 days ago
Text
Yönetmelik değişikliği 'Resmi'leşti... Sigorta acenteliği yeniden dizayn ediliyor
https://pazaryerigundem.com/haber/202072/yonetmelik-degisikligi-resmilesti-sigorta-acenteligi-yeniden-dizayn-ediliyor/
Yönetmelik değişikliği 'Resmi'leşti... Sigorta acenteliği yeniden dizayn ediliyor
Tumblr media
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde dikkat çeken değişikliklere gitti. Yönetmelik değişikliği bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.
ANKARA (İGFA) –  Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayınlanan Sigorta Acenteleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte,  tüzel kişi acentelerin şirket türüne göre Ticaret Bakanlığı’nca belirlenen tutardan az olmamak kaydıyla sahip olacakları asgari ödenmiş sermaye miktarı 3 milyon 250 bin TL oldu. Şube açarak teşkilatlanacak acentelerin merkez için en az 4 milyon TL ve her bir şube için en az 325 bin TL sermayeye sahip olmaları kriter olarak belirlendi.
Yönetmeliğe göre şube açmaksızın sadece mesafeli satış yapmak isteyenler için ise asgari sermaye 4 milyon TL olarak belirlendi.
Bu arada yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe giren yönetmelik değişikliğine göre, gerçek kişilerin beyan edecekleri mal varlıkları, tüzel kişi acenteler için aranılan asgari ödenmiş sermayeden az olamayacağı, şube açarak teşkilatlanan veya mesafeli satış yapan acentelerin yılsonları itibarıyla satışına aracılık ettikleri prim tutarının en az yüzde 4’ü kadar özkaynağa sahip olmak zorunda olacağı belirtildi. Söz konusu tutarın da her durumda 4 milyon TL’den az olamayacağının altı çizildi.
Yılsonları itibarıyla yapılacak ve ilave sermaye ihtiyacının ortaya çıkması halinde, eksik kalan sermaye en geç ilgili yılın Haziran ayı sonuna kadar tamamlanması hedeflendi.
Yönetmelik değişikliğinin detaylarına ulaşmak için tıklayabilirsiniz
Tumblr media
0 notes
birfinansci · 1 month ago
Text
Tedarik ve Toplayıcı Lisansları İçin Asgari Sermaye Tavanı Belli Oldu!
Bir Finansçı – EPDK, tedarik lisansı başvuruları için asgari 28 milyon lira; toplayıcı lisansı başvuruları için ise en az 50 milyon lira sermaye şartı getirdi.  Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 13128 sayılı 26 Aralık 2024 tarihli kararıyla tedarik lisansı başvurusunda bulunacak tüzel kişiler için daha önceden 3.000.000 lira olarak belirlenen asgari ödenmiş sermaye tutarını, asgari…
0 notes
elazigsurmanset · 1 month ago
Text
Sağlığı Yönetemeyenlere Sesleniyoruz, “Artık Yeter Gidin”
Tumblr media Tumblr media
Bugün 25 Aralık 2025 Çarşamba. Vergide adalet eylemlerimizin 42. haftasındayız. 21 Şubat 2024 tarihinden beridir her hafta Türkiye’nin dört bir yanında vergide ve gelirde adalet talebimizi dile getiriyoruz. SES İzmir 1 ve 2 No’lu Şube yönetimleri ve Türk Tabipler Birliği Aile Hekimliği Kolu tarafından yapılan ortak basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi, “Açlık sınırının 24 bin lira, yoksulluk sınırının 67 bin lira olduğu ülkemizde asgari ücretin açlık sınırının üzerinde olmasını bile çok gören bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Önümüzdeki hafta memurlara oranında zam yapılması planlanıyor. Emeklinin bütçede aldığı payı %4,1’e inmiş. Maliye Bakanının görüşüne göre bu oranların artırması halinde ekonomi kötü etkilenecekmiş. Biz sağlık çalışanları olarak ekonomik krizin halkımızın yaşamını nasıl çekilmez hale getirdiğini görüyoruz”
Muayene Katkı Payı 200 Liraya Çıkartılacak
Hastalarımız ilaçlarının katkı payını bile ödeyemez hale gelmiş durumda. Maliye Bakanlığı muayene katkı payını 200 liraya çıkartmayı planlıyor. Biz yoksulluğun sağlıksız olmanın, hastalıkların en önemli nedenlerinden biri olduğunu biliyoruz. Ancak hem Sağlık Bakanı, hem Maliye Bakanı yurttaşlarının sağlıklı olması için değil halkın gözünü boyamak için algı yaratma peşinde. Maliye Bakanı aylar önce milyonlar harcayanların vergi vermediğini ve vergide adaleti sağlayacağını söylemişti. Bugüne geldiğimizde bu kişilerden vergi alınması bir yana, vergi kaçıranların yemek masasında bahşiş diye verdiklerini bakanlık bize aylık ücret olarak bile vermek istemiyor.
Yeterli Aşı Temin Edilemiyor
Aile Sağlığı Merkezlerinde ebe, hemşire meslektaşlarımıza yoksulluk sınırının yarısına tekabül eden 30 bin lira ücreti reva görüyorlar. Aile Sağlığı Merkezlerinde bebeklerimizin aşılarını yapan, gebelerimizi takip eden, yaşlıların yaralarına pansuman olan bir ebe ya da hemşireye insanca yaşayacağı ücret ödemeyi tercih etmeyen hükümet, ayrıcalıklı kesimlere sermaye aktarmaktan vazgeçmiyor. Hekimlere siz ne yapıyorsunuz ki diyebilen Sağlık Bakanlığı bürokratları,18 hastanenin müteahhidine verdikleri sözü tutmak için Sağlık Bakanlığı bütçesinin onda birini yani her ay şehir hastanelerine 15 milyar verebiliyorlar, ama düzgün tıbbi malzeme alamıyorlar, yeterli aşı temin etmiyorlar. Sağlık Bakanlığı, şimdi de çıkardıkları yönetmeliklerle maaşlarımızı kesmenin, reçetelerimize karışıp hastalarımızı ilaçsız bırakmanın peşinde. Hastalarımız hastanelerden günlerce randevu alamıyor, özel hastanelere mecbur bırakılıyor. Sağlık hizmetini piyasa koşullarına göre ve tüketime dayalı bir sektör gibi yöneten, sağlık çalışanlarını performansa dayalı çalışmaya mecbur bırakan sağlık bakanlığı ne halkın sağlığına çare oluyor, ne de sağlık çalışanlarının insanca yaşamasına. Sadece halkın ve sağlık çalışanlarının sırtından yüksek karlar elde eden imtiyazlı şirketlerin karı artıyor, bu da yetmiyor taşerona teslim edilmiş yoğun bakım yataklarında ölen bebeklerin hesabı bile verilmiyor.
42 hafta oldu bir daha soruyoruz:
Sağlık emekçisinden yüzde 35 vergi kesintisi olur mu? Bizden topladığınız vergileri bizim için kullanacak mısınız? Yoksul halkımızın ve yoksullaşan sağlık çalışanlarının hak ettiği emekliliğe yansıyan tek kalem maaş uygulamasına geçecek misiniz? Bizden topladığınızı bizim için harcayacak mısınız? Toplumun sağlık hakkı, sağlık emekçilerinin yaşam hakkı, mesleğimizin onuru için biz mücadeleye devam edeceğiz. Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce basın açıklaması yaptık duymadınız. Siz yönetemediğiniz için biz tükenmek istemiyoruz. Sağlık çalışanları olarak yarattığınız bu sağlıksız düzene karşı 6-10 Ocak’ta 1. basamakta 8 Ocak’ta tüm sağlık kurumlarında iş bırakacağımızı. Gelirde adalet, vergide adalet, sağlıkta adalet için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha duyuruyoruz. Read the full article
0 notes
yenicagkibris · 2 months ago
Text
Sermaye, devlet, sendika 1- işçi sınıfı 0 - Fikret Başkaya
“İkiyüzlülük toplumun çimentosudur”  Sylvestre Bertucelli 2004 yılından beri her yılın Aralık ayında devlet, kapitalistlerin örgütü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİS) en büyük işçi sendikası konfederasyonu olan Türk-İş’in,  asgari ücreti belirlediği sanılıyor… Aslında asgari ücret Asgari Ücret Komisyonu’nda değil, “başka yerde belirleniyor”… Bir ay boyunca sahnelenen sahte şovla…
0 notes
patronlar · 7 months ago
Link
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomiye dair Bloomberg HT-Habertürk yayınında kritik açıklamalar yaptı. Gri listeden çıkış, sermaye kazançları vergilendirmesi, asgari ücret ve enflasyonla mücadele konularında önemli değerlendirmelerde bulundu.
0 notes
cindemirtu · 9 months ago
Text
Türk Vatandaşlığı Başvuru Reddi ve İptal Durumlarını Anlamak: Cindemir'den Görüşler
Türk vatandaşlığına başvurmak, kişisel, mesleki veya yatırım amaçlı olarak Türkiye ile bağ kurmak isteyen kişiler için önemli bir kilometre taşıdır. Ancak, titiz bir hazırlık yapılmasına ve yasal gerekliliklere uyulmasına rağmen, bazı başvuru sahipleri vatandaşlık başvurularının reddedilmesi veya iptal edilmesi gibi zorluklarla karşılaşabilirler.
Bu yazımızda Türk vatandaşlığı başvurusunun reddedilmesinin ve iptal edilmesinin nedenlerini ve Cindemir gibi güvenilir bir hukuk danışmanının bu gibi durumlarda nasıl rehberlik ve destek sağlayabileceğini inceleyeceğiz.
Türk Vatandaşlığı Başvurusu Reddi ve İptal Davası
 Eksik Belgelendirme: Vatandaşlık başvurusunun reddedilmesinin en yaygın nedenlerinden biri eksik veya yanlış belgelendirmedir. Türk makamları, başvuru sahiplerinden kimlik, ikamet belgesi ve mali kayıtlar da dahil olmak üzere kapsamlı bir dizi belge sunmalarını talep etmektedir. .
Gerekli tüm belgelerin sağlanmaması veya hatalı bilgilerin gönderilmesi, başvurunun reddedilmesine yol açabilir.
    Yasal Uygunluk: Başvuru sahiplerinin Türk vatandaşlığı yasa ve yönetmeliklerinde belirtilen belirli uygunluk kriterlerini karşılaması gerekmektedir. Sabıka geçmişi, ulusal güvenlik endişeleri veya ikamet gerekliliklerinin karşılanamaması gibi faktörler, başvuru sahiplerini vatandaşlık için uygunsuz hale getirebilir ve bu da başvurunun reddedilmesi veya iptal edilmesiyle sonuçlanabilir.
    Yetersiz Mali Kaynaklar: Türk vatandaşlık yasaları, başvuru sahipleri için gayrimenkul yatırımları, sermaye yatırımı veya iş yaratma dahil olmak üzere asgari mali gereksinimleri şart koşmaktadır. Yeterli mali kaynağın veya yatırımın gösterilmemesi, başvurunun reddedilmesi veya iptal edilmesiyle sonuçlanabilir.
Read More:- Trafik Kazalarında Yayalara Çarpma Tazminatı
Dolandırıcılık Faaliyeti: Yanlış belge sağlamak veya hileli faaliyetlerde bulunmak gibi vatandaşlık başvurularında bilgileri aldatmaya veya yanlış sunmaya yönelik herhangi bir girişim, başvurunun reddedilmesi, iptal edilmesi ve yasal yansımaları da dahil olmak üzere ciddi sonuçlara yol açabilir. 
Cindemir ile Red ve İptal Durumlarının Yönlendirilmesi Türk vatandaşlığı başvurusunun reddedilmesi veya iptal edilmesi durumunda, kararın ardındaki nedenleri anlamak ve potansiyel başvuru yollarını araştırmak için uzman hukuki rehberliğine başvurmak çok önemlidir.
Göçmenlik ve vatandaşlık konularında uzmanlaşmış lider bir hukuk firması olan Cindemir, vatandaşlık başvurularının reddedilmesi veya iptal edilmesiyle karşı karşıya kalan kişilere kapsamlı destek ve temsil sunmaktadır. 
Cindemir'in ret ve iptal davalarında müvekkillerine nasıl yardımcı olabileceği aşağıda açıklanmıştır:  
   Hukuki Değerlendirme: Cindemir, müşterinin vatandaşlık başvurusunu ve reddedilme veya iptal gerekçelerini kapsamlı bir şekilde inceler. Deneyimli avukatları, en iyi eylem planını belirlemek için durumu değerlendirir.    
Tumblr media
İtiraz ve Yeniden Başvuru: Red veya iptal kararının haksız veya hatalı bilgiye dayanması halinde Cindemir, müvekkillerin karara itiraz etmelerine veya düzeltilmiş belge ve bilgilerle yeni bir başvuru hazırlamalarına yardımcı olur.   
  Yasal Temsil: Cindemir, vatandaşlık başvurusunun reddedilmesi ve iptali ile ilgili idari işlemlerde ve davalarda hukuki temsil sağlamaktadır. Yetenekli avukatları, hukuki süreç boyunca müvekkillerin haklarını ve çıkarlarını savunur.    
Uyum ve Uyum: Red veya iptalin Türk vatandaşlığı yasa ve yönetmeliklerine uyulmamasından kaynaklandığı durumlarda Cindemir, başarılı yeniden başvuru şansını artırmak için uyumu sağlama ve eksiklikleri giderme konusunda rehberlik sunar. 
Sonuç olarak, Türk vatandaşlığı başvurusunun reddedilmesi veya iptali ile karşı karşıya kalmak göz korkutucu bir deneyim olabilir, ancak doğru hukuki destekle bireyler bu zorlukların üstesinden etkili bir şekilde gelebilir.
Cindemir'in göçmenlik hukukundaki uzmanlığı ve müvekkil savunuculuğuna olan bağlılığı, onları ret ve iptal davalarında çözüm arayan kişiler için güvenilir bir ortak haline getiriyor.
Cindemir, itirazlar, yeniden başvurular veya hukuki temsil yoluyla müşterilerinin Türk vatandaşlığı hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmaya hazırdır. 
 Click Here:- Avukatlarımız
0 notes
seslimeram · 1 year ago
Text
İmge Kalıyor Geriye
Tumblr media
Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları belirleniyor. Belirgin bir halde, yalın bir tehdit sarmalından tam da eksiksiz bir yıkıcılık ekseninden bildirilen bir yerin görünürlüğü artıyor. Tümüyle açık ara bariz belirsizliklere doğru koşar adım giden bir ülke var ediliyor. Belirsizlik kesintisiz bir halde günden güne imal edilirken yolun / yordamın / anlamın çürütüldüğü menzilin en kestirmeden hakikati ile günler geçiriliyor. Bir fecaat sarmalı ki içinden dışına çıkılamaz, asla düşünülemez diye ilan ediliyor. Mahvın kısır döngüsü içerisinde ne o yan ne bu yan söz konusu edilsin isteniyor. Güllük gülistanlık bir cennet vatan imgesinden bahisler ardıl sıra açılıp dururken çürümenin ortasına demirlemiş bir yerin imgesi yok sayılıyor. Hemen her gün apayrı cerahatin, her şey bir kokuşmuşluğa esir. Vatanımız dediğimiz sahnenin de giderek elden kaydığı, yok edildiği bir ataletin ortasında günler geçirilip duruyor, masal ne hakikat ne söz ne! Her şey çürümenin, ruhsal bir kıyamet ortamında gerçekliğin zayi edilmesinden mülhem bir yer gerçeğe dönüştürülüyor, tek gerçeğe.
Bugün alışılageldik deneyimlerin laf kılındığı bir zeminde, gerçekliğin bunca yalın, afaki ve doğrudan cürümlerle ilerlediği bir zeminin hakikatinden kim bahis açacaktır ki! Kısa, kestirmeden gündelik bir yıkıcılık ekseninde yol yürünürken olmakta olanın cehennemin ta kendisine evriminden kim bahis açacaktır. Günbegün var edilenlerle yaşam ihtimalinde onarılması imkansız yaraların gedikleri açılırken cürüm hayatı, kötülük tüm anlamlarıyla bedenleri sarıp sarmalarken var edilmiş olanın korkunç sureti temsilinin ayırtına kim nasıl varacaktır? Gündelik olan bir mefhum, düzenli kullanılan ilaçların zamlanacak olmasının bildirilmesinin hemen ardından çıkagelen ilaç yok lafzı misal bir örnek olarak var edilebilir. Avrupa Para Biriminin çarpanının yeniden belirlenmesi neticesinde 25 Aralık tarihinde yüzde 25 civarında zamlanacak ilaçlar haftası öncesinden sırra kadem bastırılırken ne gibi bir imge var edilebilir çürüten yerden gayri. Aspirin’den, antibiyotik ya da kimi hayat memat meseli olagelen düzenli kullanılması elzem ilaçların yok denile gelmesinin utancını, hastalara kim anlatabilecektir? İnsanlarının canının paradan çok daha elzem / önem atfettiği bir düzlemi sormak / görmek, halen imkansız mıdır? Uzak bir hal midir, bunca yalın kepazeliklerle birlikte bir imge var edilirken, devlet insanını da mı gözden çıkartır, çıkartmıştır, nedir yani?
Her gün aşıyoruz, uçuyoruz kaçıyoruz denilirken dünyaca ünlü bir simsar çete çatıdan çıkagelen şu haber mesela ol imgenin suretini kesintisiz bildirmektedir. Halin perişanlık dolu temsilini göz ardı edip, bitiyoruz, yok oluyoruz diye söyleyenlere inat ilerliyoruz, güçlü ülkeyiz diye lafza giren baş efendinin karşısında, sermaye tüm kartlarını açık oynar. Olabildiği kadar açık nefretiyle sıradan insanların hayat hakkının lağvedilmesinin nasıl da o sermaye / çark / düzen için elzem olduğundan dem vurulur. Evrensel Gazetesinden haberi aktaralım: “ABD merkezli uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisine ilişkin hazırladığı rapor ile ‘sert bir ekonomi politikası’ istedi. Faiz, ücret, büyümeye ilişkin uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, uluslararası sermayenin Şimşek politikalarından memnun olduğunu kaydetse de, sermayeye güvenin henüz tesis edilemediğini kaydetti. Hazırlanan raporda Türkiye’nin kredi notu yine durağan olarak kaydedildi.
Uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, Türkiye’nin kredi notundaki iyileşmenin asgari ücret zammına bağlı olduğunu kaydetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eliyle politika faizinin yüzde 8.5’ten yüzde 40’a yükseltildiğine işaret eden Moody’s, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da etkisiyle, ortodoks para politikasına dönüş kesinlikle olumlu” dedi.
Moody’s, IMF’nin aksine ‘aşırı’ ücret artışlarına bağlı olarak artan talebin enflasyonist baskı ve risk yarattığını savundu. Raporda, “Yakın vadede önemli bir risk talebe bağlı enflasyonist baskıları daha da artırabilecek aşırı ücret artışlarıdır” denildi. Moody’s, ücret artışlarının TCMB’nin enflasyon hedeflerine paralel yapılması gerektiğini savundu.
TCMB, asgari ücretteki yüzde 10’luk artışın manşet enflasyona yaklaşık 2 puan katkı sağlayacağını tahmin ediyor.
Uluslararası Sermaye Hâlâ İkna Değil, Daha Fazla Faiz İstiyor
Yüksek faize dayalı sıkı para politikası uygulanan Türkiye’de hükümet politikaları ‘uluslararası sermayenin’ taleplerini yeteri kadar karşılayamadı. Raporda, “Cumhurbaşkanı gücünün yoğunlaşması” nedeniyle yüksek faiz politikasından dönülme ihtimalinin azımsanmadığını kaydeden Moody’s, “Önümüzdeki ay sınırlı bir politika faizi artışı bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Daha Çok İşsizlik Önerildi
Raporda ücretlerin reel olarak geriletilmesine bağlı olarak iç talepte gerçekleşecek daralmanın, Türkiye’nin cari açık sorununa da olumlu yansıyacağı kaydedildi. Cari açıktaki daralmanın büyük oranda ithalatta gerileme ile mümkün olacağı belirtildi.
TÜİK verilerine göre gerçekleştirdiği ithalatın yüzde 75’i ham madde, yüzde 13.8’i sermaye malı, yalnızca yüzde 10.3’ü tüketim malı olan Türkiye ekonomisinde ithalatta yaşanacak gerileme, üretimin azalmasına ve dolayısıyla işsizlikte artışa neden olacak. Türkiye’de halihazırda 8 milyondan fazla işsiz bulunuyor.
Halkın Tasarrufu Faize Gidecek
AKP tarafından hazırlanan orta vadeli programa göre 2023 yılında faiz harcamalarının 663.6 milyar liraya çıkacağı öngörülürken devletin yatırım harcamaları 789.8 milyar lira olacak.
2024 yılında faiz harcamaları yatırım harcamalarını aşacak. Faiz harcamaları 1 trilyon 276 milyar liraya; yatırım harcamaları 1 trilyon 108 milyar liraya çıkacaktır. Böylece faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 115’e kadar çıkacak.
2025 yılında da söz konusu ivme sürecek. Faiz harcamaları 1 trilyon 833 milyar liraya, yatırım harcamaları 1 trilyon 350 milyar liraya çıkacak. Faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 135’e çıkacak.
Böylece devlet, yatırımdan çok faiz harcaması yapacak.
IMF: Enflasyonun Nedeni Ücretler Değil, Şirket Kârları
IMF’nin son raporuna göre Avrupa’daki enflasyonu en çok artıran kalemlerin başında son iki yıldır şirket kârları geliyor.
Bunun ana nedeni ise şirketlerin fiyatları, roket hızında yükselen enerji ithalatı maliyetlerinden daha fazla artırması.
IMF yetkilileri, Avrupa Merkez Bankasının 2025 için koyduğu yüzde 2 enflasyon hedefinin tutturulması için şirketlerin daha düşük kâr oranlarını kabul etmeleri gerektiğini söylüyor.
IMF Analistleri Niels Jakob Hansen, Frederik Toscani, Jing Zhou’nun 23 Haziran tarihli raporuna göre 2022’nin başından bu yana fiyatlardaki artışın yüzde 45’i şirketlerin kâr artışından kaynaklı.
“Daha yüksek enflasyon, daha yüksek kârları ve ithalat fiyatlarını yansıtıyor” diyen analistlere göre ithalat, yüzde 40 oranında, işçi maliyetleri ise yüzde 25 oranında enflasyona etki ediyor. Vergilerin ise çok az miktarda bir deflasyonist etkisi var.”
Katma değerin hiç edildiği, iç etmek için paraları / rantı, milyonlarca yobaz / hırsız / çakal sürüsünün, o sermaye diye çıkagelen temsilin aportta beklediği bir zeminde görünen köye kılavuza ne hacet vardır. Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları güncelleniyor. Yoksulluk bütün bütün bir ülkenin tek ortak değeri haline dönüştürülürken, sermayenin kapısında el pençe divan duranların sayıklamaları arasında ezdirmedik, yedirmeyeceğiz lafzı dışında pek de bir şey geriye kalmaz. Bir imge ortaya çıkarken, cürmü her şeyin üstüne konumlandırıp duran bir aklın, tahakkümünü nasıl da benzersiz bir halde şekillendirdiğini görürüz. Bu istikametin ol sermayenin ana temsilcilerinde nasıl yankı bulduğu zaten moody’s’den çıkan görünüm raporundan da anlaşılabilecektir. Tümüyle alt sınıfı enikonu ortadan kaldırmak, daha da fazla kemer sıkarak, geleceksiz kılmanın yollarında sadakaya muhtaç hale koymanın adı ne zamandan beridir bir kurtuluş reçetesidir.
Bay Şimşek bir kere daha konuşur: “Bakanlığının 2024 yılı bütçesini TBMM Genel Kurulunda anlatırken, ‘’Biz hiç kimseden para istemedik. Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. Arzuladığımızdan daha fazla para girişi zaten var” dedi. Şimşek ayrıca ekonomide işlerin düzelmeye başladığını, uygulanan program dışında Türkiye’nin başka bir seçeneği olmadığını söyledi.
Şimşek’in bu sözlerine muhalefet milletvekillerinden sert eleştiriler geldi. CHP’li Burcu Köksal, “Paraya ihtiyacınız yoksa niye halktan çifter çifter vergi alıyorsunuz. Neredeyse bir nefes vergisi almadığınız kaldı. Konuşmanıza bakıyorum hac farz olmuş, kasaya bakıyorum zekata muhtaç” dedi. DEM Milletvekili Meral Danış Beştaş da, “Madem paraya ihtiyacınız yok o zaman niye insanların istediği maaş zamlarını vermiyorsunuz?” diye sordu.”
Bir imge çıkıyor. Tümüyle belirsiz bir geleceğin sınırlarında, az buz değil basbayağı noksan, eksik gedik kılınan hayatların temelleri sağlama alınıyor. Kimseden borç istenmeyen bir güzergahta, yaşamın normatif halleri altüst ediliyor. Her güne içkin kriz hali, aralıksız darboğaza mahkum edilmiş milyonlarca insanın iki gıdım umudunun köküne kibrit suyu dökülmesi cafcaflı sözlerle süslenerek giydirilmeye çalışılıyor. Nizam, düzen, kendi yolunda ilerleyen insanlara bu hallerinden çıkmaları, tıpkı kendileri gibi arsız, yalancı, hırsız olmalarının salık verildiği bir ülke gamı profil olarak kanıksatılmaya çalışılıyor. Daha yakın geçmişte bir araba laf yemiş bir suretin bugün bakan koltuğunda oturabildiği, yönetim olgusunun şeffaf falan değil tastamam sarayın teslimiyet bayrağının var ettiği sınırlar içerisinde güncellendiği bir ülke yeniden dizayn ediliyor. Gelecek karanlık, gelecek simsiyah bir ülkenin imgesi artık olağan, vaka-ı adiye kılınıyor. Normalin zayi edildiği bir zeminde hakikat bir yerlerden sökün etmeye devam ediyor. Belirsiz bir gelecek şablonunun tek bilinen denklemi olarak yoksulluk paylaştırılmaya devam ederken bilinen tek şey bu karanlık oluyor. Bir habis döngüde debelenip duruyor koca ülke. Ne günü gün, ne yarını yarın, ne sonrası belirli. Bitimsiz bir iktidar pratiğinin ol orta yerinde cerahatin kucağına terk edilmiş olanların hayatları mahva mahpus kılınıyor. Ötesi berisi lamı cimi yok, bir imge çıkıyor meydana. Yeni yüzyılı falanı filanı hepten hikaye, rezillik, kepazelik. Bir imge çıkıyor meydana dört yanda feryat figan, avaz avaz, imdat imdat!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Einkaufsstraße In Istanbul © Chris MCGRATH – Getty Images – Zeit
2 notes · View notes
karaca2508-blog · 1 year ago
Text
İSG Profesyonellerine Ait Belgelerin Vize Süresi Ne Kadar?
Tumblr media
İSG Profesyonellerine Ait Belgelerin Vize Süresi 5 yıldır.
İSG Profesyonellerine Ait Belgelerin Vize Süresi Ne Kadar?
Bireysel belgelerin vize süresi 5 yıldır. Belge tarihine 90 gün kala vize başvurusunda bulunabilirsiniz. Yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre vize süresinin sınırlandırılmış bir tarihi olmayıp vize süresi geçtiğinde belgeniz geçersize düşecek ve sistem belgeniz ile yeni sözleşme yapılmasına izin vermeyecektir. Mevcut sözleşmeleriniz 30 gün sonra sistemden düşecektir. Yapılacak vize başvurusu sonrası işlemler tamamlandıktan sonra belge tekrar geçerli hale gelecektir.
Vize başvurusu nasıl yapılır ve nasıl takip edilir?
İSG-Kâtip’e kayıtlı kullanıcı sekmesinden giriş yaparak vize başvurusu yapılır. Aynı ekranda “Başvuru işleme konuldu” durumu “Bankaya bildirim yapıldı.” şeklinde değiştiği zaman Ziraat Bankasının herhangi bir şubesinden İSG kurumsal tahsilat hesabına kimlik numarası ile vize ücretini yatırıldıktan sonra 2 iş günü içinde vize işlemi tamamlanır.
İSG Profesyonellerine Ait Belgelerin Vize ÜCRETİ Ne Kadar? 2023 yılı için
- İş güvenliği uzmanlığı, işyeri hekimliği ve İSG Eğitici sertifikası ücretleri 1.534,00 TL olarak belirlenmiştir. - Diğer sağlık personeli sertifikası ücreti 383,50 TL olarak belirlenmiştir. - Sertifika vize ücreti 383,50 TL olarak belirlenmiştir. - Belge bedelleri her yıl makam oluru ile belirlenmekte ve değişiklik göstermektedir. - Belge ücretleri T.C. Ziraat Bankası Kurumsal Tahsilat Programı aracılığıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Kurumsal Tahsilat Hesabına TCKN ile yatırılacaktır. Döner sermaye hesabına IBAN numarası ile yatırılan ücretler kabul edilmemektedir. Vize başvurusu nasıl yapılır ve nasıl takip edilir? İSG-Kâtip’e kayıtlı kullanıcı sekmesinden giriş yaparak vize başvurusu yapılır. Aynı ekranda “Başvuru işleme konuldu” durumu “Bankaya bildirim yapıldı.” şeklinde değiştiği zaman Ziraat Bankasının herhangi bir şubesinden İSG kurumsal tahsilat hesabına kimlik numarası ile vize ücretini yatırıldıktan sonra 2 iş günü içinde vize işlemi tamamlanır. İş Güvenliği Samimiyet Testi Vize süresi dolduktan sonra vize işlemi gerçekleştirilebilir mi? Bireysel belgelerin vize süresi 5 yıldır. Belge tarihine 90 gün kala vize başvurusunda bulunabilirsiniz. Yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre vize süresinin sınırlandırılmış bir tarihi olmayıp vize süresi geçtiğinde belgeniz geçersize düşecek ve sistem belgeniz ile yeni sözleşme yapılmasına izin vermeyecektir. Mevcut sözleşmeleriniz 30 gün sonra sistemden düşecektir. Yapılacak vize başvurusu sonrası işlemler tamamlandıktan sonra belge tekrar geçerli hale gelecektir
Tumblr media
Neden İş Güvenliği
Yapılan analizlerde dünyada son yıllarda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili gözlemlenen olumlu gelişmeler neticesinde iş kazalarında ve iş cinayetlerinde hissedilir azalmalar yaşanırken, maalesef ülkemizde iş kazaları/iş cinayetleri artmaktadır. Ekonomik boyutu ile incelendiğinde ise, çalışanın iş yaparken aklının sadece işte olması gerekirken, asgari ücretle geçinmeye çalışan arkadaşlardan ne kadar verim alınabilir ki? Ülkemizde yaşanan ve giderek artan iş kazaları, iş cinayetleri ne yazık ki bu konudaki ilgisizliği, insana verilen önemin yok denilecek kadar az; çağdaş çalışma ve yaşam koşullarına ulaşmak için daha çok uzun yıllara ihtiyacımızın olduğunu aşağıdaki analizleri incelediğimizde ortaya koyduğu aşikardır. Bir güvenlik açığının ölçülebilen en büyük maliyeti, sadece çalışan olmaz. Kaybedilmiş bir beden veya zihinsel rehabilitasyon yılları, çalışanı tamamen yeni bir yaşam tarzına zorlayabilir. Bu tür olaylara nasıl fiyat koyacağımızı tanımlamak gerçekten zor olsa gerek. Görevlerini yerine getirirken yaşamını yitiren ya da  uzun soluklu yaralanmalar da kuşkusuz ekonomik olarak ölçülebildiğimizin ötesindedir. Yaşamını yitiren kişinin yanı sıra aile ve iş arkadaşları  da diğer paydaşlardır.
Tumblr media
Kule vinç gövdesine modül eklenmesi ve vinç-bina bağlantısı Bu kazalar aynı zamanda şirketleri de etkilemektedir. İş kazası geçiren bir çalışan kayıp adam/saat anlamına gelmektedir. O nedenle bir şirket için bakıldığında giderler yalnızca verimlilik kaybı olarak ölçülmez, aynı zamanda kayıp iş gücü ve artan sigorta maliyetleri de etkilidir. Şirketler için bir diğer önemli kayıp ise, iş kazalarının çokluğu nedeniyle oluşacak olan motivasyon bozukluğudur. Çalışanlar kendilerini güvende hissetmezlerse iş moralleri azalır ve çalışma istekleri düşecektir. Bu da işveren için olumsuz sonuçların doğmasına sebep olacaktır. Bu nedenle çalışanlar mümkün olan en iyi işi yapmaya konsantre olabilmek için işlerini güvenli bir ortamda yapmak isterler. Sorumlu işverenler, güvenli bir işyerinin şirketin ana hattını geliştirdiğini kabul etmelidir. Hangi yönden bakarsanız bakın işi güvenli bir şekilde yürütmenin avantajları çoktur. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Amacı : - Çalışanlara en yüksek seviyede sağlıklı ortam sağlamak, - Çalışma şartlarının olumsuz etkilerinden onları korumak, - İş ve işçi arasında mümkün olan en iyi uyumu temin etmek, - İşyerlerindeki rizikoları tamamen ortadan kaldırmak veya zararları en aza indirgemek, - Oluşabilecek maddi ve manevi zararları ortadan kaldırmak, - Çalışma verimini arttırmak. İş Sağlığı ve Güvenliği önlemlerinin her ne sebeple olursa olsun ertelenmesi; iş kazalarına, meslek hastalıklarına ve iş cinayetlerine ORTAK OLMAKTIR!.. Read the full article
0 notes
antalyamemurlarcom · 2 years ago
Text
Büro-İş Sendikası 6. Dönem 2.Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesi yayımlandı
Tumblr media
Büro-İş Sendikası 6. Dönem 2. Başkanlar Kurulu, 09-10 Haziran 2023 tarihleri arasında Ankara’ da toplanmış ve işbu sonuç bildirgesini hazırlamıştır. Ülkemiz yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde; eğitim, kültür, bilim, hukuk ve ekonomi alanları başta olmak üzere hayatın hemen her alanında dünya sıralamasında çok gerilere düşmüştür. Bu düşüş tarihe not edilecek büyük toplumsal felaketleri de içerisinde barındırmaktadır. Türkiye’de son yaşanan seçim sürecini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Yaklaşık bir yıldır mücadelemize konu olan; anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak getirilen yüzdelik barajlarla sendikal tekelleşmeye zemin hazırlayan, kamu çalışanlarını devletin ödediği aidat ve ikramiyeler ile hükümetin ve sermayenin kontrolünde olan yandaş ve yancı sendikalara üye olmaya mecbur bırakan yasal düzenlemeler, emek ve demokrasi mücadelesi açısından ne kadar geri bir seviyeye geldiğimizin ispatıdır. Son yıllarda hükümetin sermaye odaklı ve liyakatsiz kadrolar ile uygulamış olduğu ekonomi politikalar sonucu kat be kat derinleşen ekonomik kriz, bu kriz koşullarında yaşam mücadelesi vermeye çalışan emekçiler için sürdürülemez ve tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştır. Gelinen nokta itibariyle; asgari ücret civarındaki maaşlar, ek ödemelerin ortadan kaldırılması, iş yükünün sürekli artışı kamu emekçilerini işin içinden çıkamaz hale getirmiştir. Yıllardır ısrarla gerçekleştirdiğimiz eylem ve söylemlerimiz sonucu, haklı taleplerimiz iktidarın çalışma hayatına dair popülist söylemlerine rağmen karşılık bulmaktadır. Seçim kampanyalarına konu edilen maaş zamları, liyakat, sınav sisteminde mülakat uygulamalarının kaldırılması, 3600 ek göstergenin yaygınlaştırılması vb. sıklıkla vurguladığımız taleplerimizdir. Bu talepleri bir lütuf gibi göstermeye çalışanlar, artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan kamu emekçisinin yükselen sesinin farkındadır. Bu sesi silikleştirmek hatta boğmak için hem yangına su serpen birtakım kararlar almakta/alacaklarını vaat etmekte, hem de %2 barajı, geçici görevlendirme, fazla mesai gibi dayatmalarla hayatımızı zorlaştırmaktan geri durmamaktadır. Kamu emekçisinin ülkemizdeki örgütsüz hali kendisini çaresiz hissetmesine ve güçlü olana boyun eğmesine yol açıyor. Büro-İş Sendikası olarak; kamu emekçilerinin örgütlenmesini engelleyecek barajları yıkmak, demokrasi yolculuğumuzda döşenen mayınları temizlemek,  milli gelirden payımızı, refahtan hakkımızı almak için kesintisiz mücadele edeceğimizin bilinmesini isteriz. Büro-İş Sendikası olarak; iktidarın taleplerimizin bir kısmını hayata geçireceğini söylediği ‘vaatlerinin’ sıkı takipçisi olmaya, diğer haklı taleplerimizin de karşılanması için güçlü şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Büro-İş Sendikası olarak; bir kez daha ilan ediyoruz: Baskılar bizi yıldıramaz! Haklıyız kazanacağız! Kamu emekçilerinin kararlı ve güçlü sesi olan sendikamız hem tarihsel haklılığı hem de mücadelenin yakıcılığının bilinci ile hareket etmektedir. Kazanmaya olan inancımız ve cesaretimizle tamamlamış olduğumuz iki günlük çalışma toplantısında alınan karalar şu şekildedir: 1-  Anayasa Mahkemesinin sendikalara getirilen yüzde iki örgütlülük barajını öncelikli gündem haline getirmesi için kamuoyu oluşturması, 2-      Emekçiler lehine siyaset yapan öznelerle ilişkilerin geliştirilmesi, 3-      Basın yayın alanında özellikli çalışmalar yapılması, 4-      Mücadelemizi büyütecek yaratıcı eylemler ve vurucu sloganların öne çıkarılması, 5-      Üye ve dostlarımızla dayanışmamızı geliştirecek faaliyetlerin sistematik hale getirilmesi, 6-      Kurumsallaşmamızı pekiştirecek raporlama, planlama ve geri bildirimlerin sistematik hale getirilmesi, 7-      Kadın üye, temsilci ve yönetici sayılarının artırılması, 8-      Çalışma komisyonlarının kurulması, 9-      Örgütlenme motivasyonunu artıracak sistematik ara hedeflerin ortaya konulması, 10-    Şehir, bölge, iş yeri bazlı çevrim içi toplantıların planlanması, 11- İşyerlerinde koşulların iyileştirilmesi için sürdürdüğümüz hukuki süreçlerin kamuoyuna sıklıkla paylaşılması, 12-  İşyeri temsilcilerinin donanımını artırmak üzere materyallerin hazırlanması ve eğitim planlamalarının yapılması, 13-    Çanakkale ve Manisa merkezli iki yeni şubenin kurulması, Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız. Read the full article
0 notes
onderkaracay · 7 months ago
Text
Tumblr media
🎯 Yol Açan Söz 🎯
Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, memlekete ihanettir.
Mustafa Kemal Atatürk
Yolumu açan sözdü.
İçimizde bize düşmanlık edenlerin kimler olduğunu üniversitesi de okuduğum yıllarda çok net bir şekilde öğrendim.
O kaleyi içten yıkmak için aldığım eğitim ve öğretime uygun alan ekonomi ve finans olduğu için en büyük belada yasal tefecilik bankacılık olduğu için iç düşmanlığın bir holdingin amiral gemisi sayılan bankasında çalışmaya başladım.
Bu sır vazife ihmal ve merhamet kaldırmayacak boyutta zor bir görevdi.
Hem bilgi topluyor onları tamamen bitirecek kadar güçlü bir şekilde karşılarına çıkacak donanımı ediniyordum.
Onca ihaneti gözleri ve kulakları ile duydukları halde yaklaşık iki yüz bin bankacı vardı ve benden başka kimse bu ihanete çıkara satılarak itiraz etmiyor kuzu kuzu hizmet ediyor yurdun ve ulusun soyulmasına sözde ekmek parası adı altında bu sömürünün ortağı oluyorlardı.
Aynı zamanda iki yüz bin bankacının çoğu asgari ücretin biraz üzerinde bir paraya bu sömürüye bu konuda bir bilgisi olmadığı ve bir işim olsun diye hizmet ediyordu.
Sadece çalıştığım bankayı değil sektörü özelleştirme talanı başlamadan 2000'li yıllar da değişim adı altında 28 Şubat süreci ile başlayacağını sermaye biliyor ve ona uygun bir alt yapı hazırlığı yaptılar.
Daha bu iktidar iktidara gelmeden ekonimide çok önemli değişiklikler olacak diye bir holding bankası 2000 yılında yazılar göndererek kendilerini ele veriyorlardı.
Aynı zamanda ekmeğimi emeğim karşılığında kazandığım için çok çalışkan olmam ve bunlara karşı en ufak bir açık vermiyordum. Başarılı bir bankacı olarak biliniyorum bu sektörde. Bölge müdürüm Türk Bankacılığının Messi'si diye tarif ediyordu beni.
Messi olmam tefeci bankacılık adına değildi.
Bunu bir yaratan bir de ben biliyordum.
Bu düzeni nasıl çökertmem gerektiğini.
Son yıllarda benim artık kim olduğumu anladılar ve bana mobbing uygulayarak benden kurtulmak istediler.
Daha fazla hata yapıyor bana belgeli kozlar veriyorlardı.
Haklı taleplerim ile tuzaktan tuzağa düşürüyor adeta karşımda çaresizliği oynatıyordum.
Benimle ilk bilek güreşi yapmaya kalkan bir bölge müdürü bana senin amacın ne diye sordu?
Evime ekmek götürmek dedim.
Onlar yerlerini alacağımdan korkuyorlardı.
Banka soygundan gelen büyük kazanç ile büyüklenmekten beni anlayacak durumda değildi.
İç kültürü bozulmuş karmaşa bir kültürü yaşatan genel müdür yapılmıştı.
Batan pamukbank'tan geleni genel müdür yapan bir banka o bankayı banka yapanlara adeta ihanet etmişti.
Yeni gelenler bu bankanın kültürü ile yetişenlere ceo sopası ile adeta zulüm uyguluyordu.
Devleti yönetenler dahil adalet sorumlu kurumlar medya herkes çalışanlara ve müşterilere Crm adlı sistemler ile yapılan zulmü seyrediyordu.
Gazetelerinde haberler yaptırdım, sorumlu tüm kurumlara yazılar yazarak bu zulme dur dedim mobbing uygulandığı yıllar da bir avukattan destek istedim o da büyük ihtimalle sattı bunu.
Sonuçta kazanacak olanı kaybedecek olanı yaşananlar olgunlaştırdı.
Kamulaştırma kararı ile karşılıksız para yasal tefecilik balonu patlayacak.
Askerde istihbaratçı bir askerdim. Terör örgütüne büyük hasarlar verdik o çabanın içinde vardım.
Finans terörünün sonunu getirmek için de bir Türk askeri gerekiyordu.
Bu görev layıkıyla bir ömür harcanarak yerine getirildi.
Sadece Türk ulusu değil bütün dünyada kapitalizmin yıkımını ilk başlatan Türk oldum.
2015 yılında yazdığım gerçekleri bugün batı çetesinin medyası ve şarlatan ekonomistleri itiraf eder gibi şimdi yazıyor gibi yapıyorlar.
Artık bu mücadele bir fısıltı olmaktan çıktı.
Alemde şer bizde er bitmez derdi Oğuz Kağan.
Şerri bitirip Türk Birliğini kurarak o büyük hayali gerçek kılacağız.
Önder Karaçay
0 notes
pazaryerigundem · 1 month ago
Text
Elektrik piyasası lisans başvuru bedellerini belirledi
https://pazaryerigundem.com/haber/198089/elektrik-piyasasi-lisans-basvuru-bedellerini-belirledi/
Elektrik piyasası lisans başvuru bedellerini belirledi
Tumblr media
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), elektrik piyasasında çeşitli lisans başvuru bedelleri ile tesis tamamlama tarihlerinin belirlenmesinde referans alınacak inşaat sürelerini belirledi.
ANKARA (İGFA) – EPDK’nin konuya ilişkin kurul kararları, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Buna göre, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği kapsamında tedarik lisansı başvurusunda bulunacak tüzel kişiler için sermaye tutarı asgari 28 milyon lira, toplayıcı lisansı başvurusunda bulunacak tüzel kişiler için sermaye tutarı asgari 50 milyon lira olarak belirlendi.
Aynı yönetmelikte yer alan toplayıcılık faaliyeti kapsamında 2025’te uygulanacak lisans alma bedeli 10 milyon lira, lisans tadil bedeli 73 bin 450 lira ve lisans sureti çıkartma bedeli 15 bin 280 lira oldu.
2025 toplayıcılık faaliyeti için 2026’da ödemekle yükümlü olunan yıllık lisans bedeli ise portföyünde yer alan lisanslı ve lisanssız üretim tesislerine ilişkin satışlar hariç olmak üzere, toplayıcılık faaliyeti kapsamında satışı yapılan kilovatsaat başına 0,015 kuruş olarak belirlendi.
Söz konusu EPDK kararına ulaşmak için tıklayabilirsiniz
Tumblr media
0 notes