#Adalet Partisi
Explore tagged Tumblr posts
darkyayincilik · 21 hours ago
Text
Adalet Partisi Başkanı Enes Yazıcı: Genç Dinamizmi ve Birlik Ruhu ile Başakşehir’e Yeni Bir Dönem Başlatıyoruz
Adalet Partisi Başakşehir 2. Olağan Kongresi’ni büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Kongrede, genç lider Enes Yazıcı ilçe başkanı seçilirken, katılımcılardan büyük destek aldı. Etkinlik, Başakşehir Davet Salonu’nda yoğun bir katılımla düzenlenirken, partililer ve vatandaşlar arasında birlik ve dayanışma ruhu ön plana çıktı. “GENÇ LİDER BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ” Genç yaşına rağmen liderlik vasıflarıyla dikkat…
0 notes
tomorrowusa · 9 months ago
Text
Turkey/Türkiye held local elections over the weekend and the secularist democratic opposition did surprisingly well. It spells bad news for authoritarians – both at home (Recep Tayyip Erdoğan) and potentially across the Black Sea (Vladimir Putin).
The Turkish party led by President Recep Tayyip Erdoğan suffered big losses in local elections held on Sunday. Ekrem Imamoğlu, the incumbent from main opposition party CHP, led the mayoral race in Istanbul by nearly 10 percentage points after more than half the votes had been counted, Reuters reported early on Monday. CHP also retained its mayoral seat in Ankara and gained another 15 seats in cities across the country. Erdoğan conceded defeat for the AK Party, the AFP reported. The opposition's win is a blow to Erdoğan, who has been in power as Turkey's prime minister or president since 2003. Since he is also a close partner of Russian President Vladimir Putin — even though Turkey is a NATO member — the defeat of Erdoğan's party could change the two countries' relationship. If Erdoğan's AK Party had won resoundingly, the victory would be used in Ankara to "justify a close relationship with Russia in the eyes of the Turkish public," Marc Pierieni and Francesco Siccardi, researchers at think tank Carnegie Europe, wrote last week. [ ... ] Erdoğan's administration has been talking to Moscow about setting up a gas hub in Turkey as Europe weans itself off natural-gas imports from Russia.
The Financial Times has more specific figures on the shift in fortunes for the two largest parties. Erdoğan's AK Party is often called the AKP.
Overall the CHP captured 38 per cent of the national vote, while support for the AKP fell to 35 per cent. In the 2019 local election the AKP notched up 44 per cent of the vote, with the CHP well behind at around 30 per cent, according to Anadolu data
As an aside, Turkey has a great sounding national anthem called İstiklal Marşı. It's the only anthem I'm aware of that has the word coy in its lyrics.
youtube
9 notes · View notes
goceciblog · 2 days ago
Text
Cumhuriyetçi Vatanseverler’den Anlamlı Anma: Hablemitoğlu ve Tatar Unutulmadı
Cevap Partisi kurucu Edirne İl Başkanı Barış Ateş Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne Kurucu İl Başkanı Av. Barış Ateş, Necip Hablemitoğlu ve Yarbay Ali Tatar’ın vefat yıldönümlerinde yayımladığı mesajla, Türk milletine ışık tutan fikir ve mücadelelerini saygıyla andı. Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne Kurucu İl Başkanı Av. Barış Ateş, Necip Hablemitoğlu ve Yarbay Ali Tatar’ın…
0 notes
ismetgurbuz1994 · 1 year ago
Text
Tumblr media
''Adalet; herkese hak ettiğini vermek ve herkesin hakkını koruyup güvence altına almaktır. Bu içeriğiyle adalet, insan haklarını ve onun özünü oluşturan insan onurunu gözetmek demektir. İnsan haklarını ve insan onurunu referans alan adalet kavramı, hukukun üstünlüğüne dayalı devlet anlayışının temelidir.''
Deva Partisi
0 notes
barkoturktv · 1 year ago
Text
Şebnem Bursalı kimdir? İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı'nın biyografisi
Türk gazeteci ve TV programcısı Şebnem Bursalı, 13 Haziran 1972 tarihinde Aydın’da doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun oldu. Gazeteci kimliğiyle tanınan Şebnem Bursalı, uzun yıllar çeşitli basın gruplarında çalıştı. Şebnem Bursalı, bir süredir AK Parti’den aday gösterildiği İzmir’de yaşamını sürdürüyor.
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
onderkaracay · 4 months ago
Text
Tumblr media
🎯 Muhalefet Türk Ulusunu Derin Emperyalist Planlar Gereği Bir Kez Daha Satmak İstiyor! Nasıl mı? Sorular Sorarak Anlatayım. 🎯
Cumhuriyet ve insanlık yolu yeniden bir çare olduğu için tek seçenek olamıyor ise sebebi derin devlet yapısı tarafından organize edilmiş engellere takılmış olması mıdır?
Yoksa kimsenin böyle bir talebi olmadığı için midir?
Ya da bu çareyi görmezden gelerek bertaraf etmiş olmak adına olmadık hileli ve yanlış yollara 2002 yılından bugüne ısrar edildiği gibi Türk ulusunu yanlıştan yanlışa satan muhalefet anlayışını yeniden dayatmak mıdır?
Muhalefetin işi sorunları ortadan kaldırmaya yönelik bir fikri ortaya koyarak toplumu o fikrin etrafında güç hâline getirmek yerine 2018 ve 2023 tarihinde olduğu gibi emperyalist planlara Türk ulusunu yeniden kişiler üzerinde bir kısır tartışma içinde bize bu kötülüğü layık görenlere bir kez daha satmak mıdır?
Eğer kişiler üzerinden bir çare mümkün olsaydı 2018 yılında ülke tek bir kişiye teslim edildiği için bu hallere düşmezdi. Bunun sebebi de muhalefettir.
Böyle bir muhalefet anlayışının olduğu bir ülkede ancak bu sonuç ve aynı yöntem yeniden bir çare gibi dayatma söz konusu olabilir.
Sorunun çözümü sorunun sebebi ile çözülmüş olsaydı kişi değişikliği yapma arayışı doğru olabilirdi.
Sorun ülke yönetme yönteminin demokrasi, adalet, ahlak ve etik kuralların dışına çıkarak toplumun ortak sözleşmesi Anayasanın bile askıya alınarak tanınmadan yirmi iki yıllık suçlara elbise olacak suçlarını hukuk kılıfı olacak bir bölünme parçalanma Anayasası yapmanın önünü açmaya hizmet etmektir.
Devlet Türk ulusu yararına yönetilmiyor hiç bir muhalefet partisi de devleti Türk ulusu yararına yönetmek için bir çaba göstermiyor.
Söz konusu vatanın ve ulusun geleceği konusu gün geçtikçe en büyük sorun olmaya başlıyor.
Tüm siyasi ve ve kitle imha silahı medya tarafından (derin yapı sermaye) dayatılan isimler gün geçtikçe Türk ulusunun desteğini kaybediyor.
Yaşanan gelişmelere bakıldığında ise Türkiye Cumhuriyeti Irak benzeri baas rejimi gibi parti devleti haline getirilmiş olması hiçbir muhalefet partisini derin yapının kontrol ettiği kimseyi rahatsız etmiyor.
Çözümsüz kişiler üzerinden mevcut sorun haline gelmiş rejimi sürdürülebilir yapmak emperyalizm dışında kimsenin işine yaramıyor ise tüm siyasi parti ve isimleri ülke yönetmek için tartışma konusu yapılan kişileri sahaya sürenler aynı yerdir.
Türk ulusu bu zokayı bir daha yutmayacaktır.
Engellerle karşılaştığım için tüm topluma bunu anlatamıyorum. Anlatan bir anlayışta görmüyorum.
Bir derin yapıdan bahsederek onların güçlü göstermek gibi bir söylem içimde olan ve o derin yapının her mahallede bir milyoner beslenmesi olan sermaye olduğunu bildiği halde söyleyemeyen ve mamaya satılarak bu kötülüğü bu topluma yapan tüm gazetecileri kınıyorum.
Amerikan derin devlet yapısı cfr'ye bağlı bilderberg cemaatinin temsilciliğini kimler yapıyor ise ülkemizde ki derin devlet yapısı onlardır. Kim olduklarını belgeleri ve ispatları ile çok yazdım yazmaya devam edeceğim.
İngiliz derin devlet yapısı chatham house kurumsal ortağı hangi holding ise derin devlet yapısı onlardır.
Bunların sahaya sürdüğü tüm siyasetçiler de bu yapının kontrolü altında Türk ulusunu aldatarak bunların çıkarına siyaset yapmak adına kitle imha silahı medyada tartışma konusu yine bu zihniyet tarafından yapılmıştır.
Her iki derin devlet yapısı kirli ilişkiler ağı ülkemiz aleyhine birer terör faaliyeti olarak kabul göreceği ve bunun hesabının sorulacağı güne kadar mücadele edeceğiz.
Nitekim odatv bu anlamda bu yapıya hizmet veren bir medya olarak nato ile ilgili bizi tehdit eden tüm gerçekleri açık açık yazmıştır.
Askeri ve sivil darbelerden, eğitimden vergiye, tüm siyasi gelişmelere biz karar veririz diye itiraf ettikten sonra başka bir adres aramak yeni bir ihanete ortak olmaktır.
Sermayenin ihanet gerçeğini bildiğim halde yazmadan bu gerçekleri ifşa etmeden yaşayamam.
Immanuel Kant'ın dediği gibi söylediklerimizden çok söyleyemediklerimize pişman oluruz. Dile getirilmemiş düşünce, gidilmemiş yoldur.
Pişman olmak istemeyen gerçekleri bir düşünce ile dile getiren bu çaba sorunu ortadan kaldıracak tek yoldur.
Önder Karaçay
11 notes · View notes
deniz-bjk · 2 months ago
Text
Türkiyede iyi şeyler olmuyor
Belki de kimsenin umurunda olmuyor
Türkiye şu anda hem ekonomik hem ahlak açısında derin bir buhranda olduğunu açıkça söyleyebiliriz, en başta "Cumhurbaşkanımız" olmak üzere kimse böyle şeyleri umursamıyor adalet bakanımız sözde iç işleri bakanımız neden bu konularda kayda değer bir açıklama yapmıyor adalet bakanı ülkede neden adaleti sağlayamıyor ülkede eşitlik var ama adalet yok üzgünüm ama bu ülkeye gerçekten yönetebilecek birisine ihtiyacımız var ve bu kişi kesinlikle ne şu anki yönetimde ne de şu anki bir partisi olan bir kişi olmamalı bu ülkede saygılı efendi yönetimden anlayan ve bu yönden mezun olan adalet ve eşitliği savunan demokrasiyi savunan halkı anlayan biri ye ihtiyacımız var fakat böyle bir kişi kaldı mı? Orası muamma...
2 notes · View notes
bopinion · 9 months ago
Text
Tumblr media
2024 / 13
Aperçu of the Week:
"Peace is never made with weapons, but by stretching out our hands and opening our hearts."
(Pope Francis at this year's Easter blessing "Urbi et Orbi" in Rome)
Bad News of the Week:
Turkey has voted. "Only" local elections, but an important test of sentiment in view of the severe economic problems facing the country of two continents, such as inflation of almost 70%. The winner was not the conservative AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi / Justice and Development Party) of ruling President Recep Tayyip Erdoğan, but the largest opposition party CHP (Cumhuriyet Halk Partisi / Republican People's Party), a social democratic party founded by none other than the father of the country, Mustafa Kemal Atatürk.
The CHP now holds the office of mayor in the country's five largest cities, including Ankara and Istanbul. The latter in particular will hurt Erdogan, as he himself was once mayor of the metropolis on the Bosporus. A 75% voter turnout proves that the voice of the people has indeed spoken here. This is remarkable in that Erdogan has become more and more of an autocrat in recent years - among other things by restricting freedom of expression and the press, curtailing the independent judiciary, persecuting critics of the regime and transforming the state into a presidential republic.
The election result is therefore much more than just a yellow card to those currently in power, a "midterm effect" so to speak. It is a clearly articulated, unmistakable rejection of an authoritarian style of leadership in general and of wannabe despot Erdogan in particular. This rejection is all the more pleasing as the opposite direction has become increasingly established worldwide in recent years, especially in patriarchal societies. Freedom, pluralism, peace, equality and democracy are finding it increasingly difficult to be seen as fundamental foundations of nation building.
Many states such as Libya, Iraq and Yemen have been unable to emerge from the maelstrom of a failed state for years and decades. And beacons of hope such as Tunisia, which adopted a constitution following the Arab Spring revolution and held the status of the only democratic country in the Arab world from 2014 to 2020, have reverted to autocracies. Others, such as Myanmar, which tried to establish democratic elements from 2011 to 2021, are now even under the rule of military dictatorships. Which makes this actually good news into bad news after all.
Good News of the Week:
I have never understood many things that happen in Israel. For example, why the ultra-Orthodox - 13% of the population - enjoy so many exceptions in a theoretically secular state, such as not being called up for compulsory military service. Or why a people that has suffered so much from radicalism in its history is increasingly voting for far-right parties. Or why anyone who criticizes Israeli policy is immediately and reflexively vilified as an anti-Semite.
Israel could always be sure of one thing, no matter what it was about: the support of the USA. Although the protection of Israel is the official reason of state in Germany, it is primarily the Americans who see themselves as the unwavering protector of the Israeli state. Automatically and unfortunately often without reflection. For example, in all previous military conflicts in the Middle East, in which Israel has violated international law on more than one occasion, or in the oppression of the Palestinian people, which can safely be described as apartheid, the US veto has always ensured that Israel has not been subject to a UN Security Council resolution. Until now.
An abstention by the USA was the first time that a (theoretically legally binding) UN resolution called for a ceasefire, serious peace efforts and protection of the civilian population in Gaza - 14 votes for, 1 abstention, 0 votes against. Side note: historically, most UN resolutions were not prevented by the Soviet Union/Russia or China, but by the USA. And Prime Minister Benjamin Netanyahu reacted like an offended child. Among other things, by canceling the US visit of an Israeli delegation. Which was actually on a mission to ask for more weapons. In soccer, this is called an own goal. The media response was corresponding - even in Israel, whose enlightened population continues to take to the streets in their tens of thousands against the wannabe despot.
You can take whatever view you like on the proportionality of Israel's military response to the Hamas attack. But this behavior proves once again that Netanyahu is not a sovereign politician who serves the interests of his people without thinking of himself. He is a selfish, consultation-resistant, undemocratic power politician who pushes an autocratic agenda regardless of the consequences. In this respect, any behavior that reveals this character is fine with me. Because that makes his re-election less likely. Which would be good for peace in the Middle East. And for the world. Which makes this actually bad news into good news after all.
Personal happy moment of the week:
We rarely treat ourselves with dining out. And there's a work colleague whose company I really appreciate, but rarely see, as he works from the north of Germany. Last week, he was a guest in our little town, of all places, for a three-day training course. And as this is a very beautiful area, he brought the whole family with him. And we met them with our whole family in a long-established inn to spend an evening feasting and exchanging anecdotes. Lovely.
I couldn't care less...
...that once again - and once again completely unnecessarily - summertime has begun. The basic idea dates back to 1784, when Benjamin Franklin (of all people) saw it as a way of saving energy by using less electric lighting. Its complete uselessness has long been proven, and the impact on wildlife is enormous. Which in this case includes me.
It's fine with me...
...that "crypto king" Sam Bankman-Fried was sentenced to 25 years in prison for fraud in the collapse of his cryptocurrency stock exchange FTX. First, because he commited fraud. Secondly, because I reject all forms of speculation and (trading) derivatives in principle. Maybe I'm old-fashioned, but the real economy is probably called that because it's real.
As I write this...
...I listen to the typically melancholy piano music of Frederik Chopin. It goes perfectly with the cold and wet April weather, which started right on time today.
Post Scriptum
Hardly anyone outside Germany has ever heard of the Fraunhofer-Gesellschaft (Fraunhofer Society for the Advancement of Applied Research) from Munich. It is named after Joseph von Fraunhofer, a leading inventor in the field of optics, e.g. telescope construction - hence the inscription on his tombstone "Approximavit Sidera" (He brought us closer to the stars). The purpose of the association is applied research for the direct benefit and advantage of society. In other words, less theoretical basic research than concrete usability.
The results of the 30,000 or so people working there are certainly noticeable in everyday life: The MP3 audio format, white LEDs, High Definition Television (HDTV), airbags or RFID technology are just examples of the inventions we are all familiar with. The institution comes up with over 600 inventions every year. These are not - as is the case with an industrial patent - exclusively available to one manufacturer, but to everyone. The Fraunhofer-Gesellschaft is now celebrating its 75th anniversary. Congratulations. And thank you.
2 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Text
Yıllarca şöyle kötü böyle kötü diye algı oluşturuldu. Şu Kemal Kılıçdaroğlu'nu bi tanıyalım bakalım. Kemal Kılıçdaroğlu, Alevi bir ailede tapu memuru Kamer Beyin yedi çocuğundan dördüncüsü olarak 1948′de Tunceli'nin Nazımiye ilçesine bağlı Ballıca köyünde dünyaya geldi.
Tumblr media
1967 yılında 163 numarayla okuduğu  Elazığ Ticaret Lisesi'ni "birincilikle" bitirdi.
Tumblr media
1971'de ise yükseköğrenimini tamamlamak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin Ekonomi-Maliye Bölümü'nden (günümüzdeki adıyla Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü) lisans mezunu oldu. Lisans öğrenimini tamamladığı 1971 yılında girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığında göreve başladı. Daha sonra hesap uzmanı olan Kemal Kılıçdaroğlu, Fransa'ya gitti. Hesap uzmanlığını 1983'e kadar sürdürdü. Aldığı diğer görevleri kısaca yazayım. Gelirler Genel Müdürlüğünde daire başkanı, genel müdür yardımcılığı, 1991 yılında Bağ-Kur'da genel müdürlük, 1992 yılında ise SSK'da Genel Müdürü oldu. Daha sonra kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından  kamuda en başarılı bürokrat ödülünü alarak "Yılın Bürokratı" seçildi. Daha sonra kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından  kamuda en başarılı bürokrat ödülünü alarak "Yılın Bürokratı" seçildi. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi grup başkanvekili görevini üstlendi. Parti içinde daha görünür oldu ve yolsuzluk dosyaları üzerine gitmesi, kitaba uygun konuşması ve söz düellolarındaki galibiyeti sebebiyle dikkat çekti. İBB başkan adayı oldu ve oyların %36,80'ini aldı  CHP Genel Başkanı seçildi. Seçildiği günden beri partiyi kendi stratejik hamleleri ile değiştirmeye başladı önünde uzun bir yol vardı. Hatalar yapmadı mı yaptı ama sadece belirli bir kesime değil de tüm Türkiye'nin oy verebileceği bir parti haline çevirmeye çalıştı. Arada kaybedilen seçimler, gezi parkı, adalet yürüyüşü ve bir sürü kronolojik olay var fakat yavaştan kendi siyaset tarzının değiştiği yıllara, günümüze gelelim. 2018'de parti içindeki en büyük adayını Cumhurbaşkanı olarak gösterdi. Kimilerine göre 0 ego kimilerine göre tuzaktı. - 2019 Partinin yarısı diğer yarısına tv önünde sövüyordu. Kendi istediği isimler Ataşehir Maltepe Bakırköyde aday yapılmadı diye il başkanı Canan K. istifa etmişti. Kimse oy vermeye gitmeyecekti. İmamoğlu’nun 100k takipçisi vardı. Ankara'dan Mansur Yavaş'ı, İstanbul'dan kimsenin tanımadığı Ekrem İmamoğlu'nu aday gösterdi ve kazandı. Şimdi önünde büyük bir seçim var. Aday olur ya da olmaz. Belki olur, belki bildiğimiz ya da yine bilmediğimiz birini çıkarır. Ben Kılıçdaroğlu'nu bir figür olarak üç dönemde inceliyorum. İlk dönem çok parlak. Sonra bir çöküş. Son dönemde ise en iyi dönemi. Sonuç olarak; Kemal Kılıçdaroğlu, 30 yılını devlette geçirmiş bir bürokrat. Farklı parti başkanları ile çalışmış. Özal'ın üç yıl bütçesini hazırlamış. Devletin en gizli ödemelerini görmüş, görüşmelerine katılmış biri. Bir gün siyaseti bırakır. Ben onu her zaman efendiliğini hiçbir zaman bozmayan(belki de sırf bu yüzden çok eleştirilen), hep sakin bir güç kalan, harama el uzatmayacağından çoğu kişinin emin olduğu nadir siyasetçilerden biri, bir "devlet adamı" olarak hatırlayacağım.
Tumblr media
"Ben ne ağzımda gümüş kaşıkla doğdum ne de saraylara yerleşip sefa içinde yaşadım" - diyen Kemal Kılıçdaroğlu
Not: SGK yı batırdı söylemi- 
1-Hiç bir sosyal devlette sosyal sigortalar kar elde etmez - kar amaçlı bir kurum değildir- sgk ya ilk darbe sgk yı özelleştirmeye çalışan Özal dönemi hükümetlerinin sgk nın mallarını kamulaştırıp nakdi kıymetlerini bankalarda değerlendirmesini engelleyenlerdi
2-sgk kurumu tarihin en büyük kayıplarını bu dönemde yaşamıştır Sayıştay raporlarını okuyunuz
3-hakkında karınca kadar yolsuzluk dosyası olsaydı günümüzde savcılar vb nasıl hareket ederdi sorunun cevabını siz verin
Bu söylemle istanbul seçimlerinin tekrarına neden olan ancak tekrar edildikten sonra bir tane dava dahi açılmayan ‘’oylar çalındı’’ söylemiyle veya gezi parkı taksim bacısı söylemiyle aynıdır... 
16 notes · View notes
darkyayincilik · 21 hours ago
Text
Adalet Partisi Başkanı Enes Yazıcı: Genç Dinamizmi ve Birlik Ruhu ile Başakşehir’e Yeni Bir Dönem Başlatıyoruz
Adalet Partisi Başakşehir 2. Olağan Kongresi’ni büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Kongrede, genç lider Enes Yazıcı ilçe başkanı seçilirken, katılımcılardan büyük destek aldı. Etkinlik, Başakşehir Davet Salonu’nda yoğun bir katılımla düzenlenirken, partililer ve vatandaşlar arasında birlik ve dayanışma ruhu ön plana çıktı. “GENÇ LİDER BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ” Genç yaşına rağmen liderlik vasıflarıyla dikkat…
0 notes
acid-gramma · 2 years ago
Note
Beler umit dedeme kizmayin hic adamin sucu gunahi yok basin aciklamasi yapacakmis sinan ogan kendi kafasina gore yapmis birlikteligi ata ittifakinin obayi yokmus ittifaktaki adalet partisi de kili daroglunu destekledigini bildirdi umit ozdag da bu aksam kk ile gorusecek
Tumblr media
aaddfgcdgcfhbghbvh
8 notes · View notes
yurekbali · 2 years ago
Text
Tumblr media
Meclis, 11 Mart 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için toplanmıştı. Günün sloganı “3’e 3”tü. Adalet Partisi (AP) sıralarından “3’e 3” sesleri yükselirken Süleyman Demirel şevkle ve heyecanla en ön safta yerini almıştı. “3’e 3”le kastedilen; Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu'nun idamlarının rövanşı olarak Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın ve Hüseyin İnan’ın canlarının alınmasıydı. Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk askerî darbesi olan 27 Mayıs Darbesi (1960) sonrasında yargılanarak asılmıştı. Askerden intikam alınamıyordu. Askerden hesap sorulamıyordu. Bu üç idamın sancısı 1972 yılında ellerinde kan olmayan üç çocuktan çıkarılıyordu. Mecliste Süleyman Demirel’in gözleri kendi grubunun üzerinde dolaşıyordu. Meclis oylamasında Demirel önce bir elini, arkadaki sıralarda bir tereddüt hissedince de iki elini birden kaldırmıştı. İki eliyle birden Deniz Gezmiş’lerin idamını istiyordu. İdam için havaya kalkan eller yeter sayıyı veriyor ve “zafer” Demirel’in yüzünde bir tebessüme dönüşüyordu. * * * Dönemin tanıklarından gazeteci Altan Öymen, idamların oylandığı günkü meclisi şöyle anlatmıştı: “Süleyman Demirel, Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor. 6 Mayıs 1972'de ise idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey ise AP Grubu'nun en önünde oturuyordu. Elini 'İdama evet' için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi. İsteğine ulaştı da...” * * * Deniz Gezmiş ve arkadaşları ise yargılandıkları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) davasında verdikleri savunmada Demirel için şunları söylemişti: “İddianame'de bizim Anayasa'yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa'yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. Bile bile iddia makamı bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. İddia makamı bizim vermekte olduğumuz Bağımsızlık Savaşı'na karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na karşı, reformlara karşı ve bu nedenle bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. Çünkü Süleyman Demirel hâlâ ortada gezmektedir. Kudreti yetiyorsa Süleyman Demirel hakkında aynı şekilde dava açın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dâhil sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. Ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız. Ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar. Ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam kararı istemektedir. Süleyman Demirel'in Anayasa'yı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika'ya satmasına ses çıkarılmadı.” * * * 6 Mayıs 1972’de canları elinden alınan Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın, Hüseyin İnan’ın anılarına ve yüreklerindeki “Bağımsız Türkiye” aşkına saygıyla...
17 notes · View notes
ismetgurbuz1994 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan
0 notes
bursahabermedya · 5 hours ago
Photo
Tumblr media
AK Parti Bursa İl Başkanı'ndan Patlama İçin Başsağlığı Patlayıcı Fabrikasındaki Patlama ve Başsağlığı Mesajı Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Balıkesir’in Karesi ilçesindeki bir patlayıcı fabrikasın https://bursahabermedya.com/ak-parti-bursa-il-baskanindan-patlama-icin-bassagligi/ #BursaHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
🗣️ Ufkun Ötesini Görmek
Fikirler başka başka olabilir.
En tehlikeli durum niyetini saklayıp aldatmaya yönelik konuşmak ve eyleme geçmektir.
Ülkemizin asıl sorunu budur.
Ve ülkemizi yönetmeye talip olanların sorunu da budur.
Bugüne kadar niyetini toplumdan saklayarak toplumu en iyi aldatan yönetimi ele geçiriyordu.
Yeni yeni ilkeden bahseden siyasi partiler ortaya çıkmaya başladı.
Onların bir eksiği var.
Kendi adlarına beklentisiz olmayı başarmış değiller.
O noktaya gelecek olanlar da çıkacak.
Kötü niyetli bu şer düzeni yıkacak ve yerine niyeti ile söylemleri birbirine uyumlu bir irade ortaya çıkacak.
Bu fikir ortaya çıktı.
Şu anda bir sahiplenme sorunu yaşıyor.
Yaşanan negatif/olumsuz gelişmeler toplumu o noktaya getirecek.
Nasıl ki ülkemizi bir başbakan çıkıp biat ve itaat uğruna o makamı yok ederek güçler ayrılığını yok ederek bütün gücü bir kişiye vermek adına kötü niyete hizmet edilmesinin yolunu açtı.
Bundan sonra bunun tersinin yaşanacağı süreç çoktan başladı bile.
Olgunlaşma süreci yaşanıyor.
Zalimler bu sefer bir Türkü sebepsiz işten çıkartarak onu kendi sömürgeci düzenlerine hizmet etmek yerine o düzene karşı çıkıyor diye cezalandırmaya kalktıkları gün kendi ayaklarına kurşunu sıktılar.
Sen kimsin bizimle başa çıkabilir misin? Adamın kolunu bacağını keserler diye tehdit ettiler.
Yanıt olarak bekliyorum gelin kesin diyerek geri adım atmayınca o gücün kim olduğunu hangi gücün öyle konuşturduğunu anlamak zorunda kaldılar.
Hatta senin arkanda kim var sorusuna; söyler miyim siz bunu anlayana kadar sürecek bir süreç bu yanıtı gelince çaresiz kaldılar.
Maddi güçlerini kullanarak birilerini sahaya sürerek toplumu yeniden kandırmak dışında bir seçenekleri olmadığı için aynı oyunu başka oyuncuları kullanarak oynamaya başladılar.
Sır ise mücadelenin dozunu sabırla beklentisiz çizgisi ile niyeti ve söylemleri arasında bir fark olmadan dik duruşunu sürdürüyor.
Ne diyor;
Bir siyasi parti çıkacak ve topluma diyecek ki; kendim için hiçbir beklentim yok. Partisiz yönetime geçmek için partimi ve kendimi feda ediyorum.
İktidar olduktan sonra partisiz yönetime geçmek adına Anayasa yapılarak dünyada ilk kez bir toplumun kendi kendini yönetmesinin sistemi kimin Cumhurbaşkanı kimin başbakan olacağının önceden bilinmediği ve kimsenin ona medya ve maddi güçleri ile yatırım yaparak toplumu kandıramadığı bir sistem ile insanlık ilk kez gerçek demokrasi ile tanışmış olacak.
Devlet planlama teşkilatı yeniden yapılandırılacak toplum yararına planlama yapacak.
Meclis içinden seçilen Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet bu planları toplum yararına uygulamak için meclisin hazırladığı bütçeyi toplum yararına yönetecek. Hükümet dışında kalan her vekil hükümete hukuka uygun iş yapıldığını sağlamak adına muhalefet yapacak.
Hukuk adına adalet sistemi bağımsız olacak ve sürekli denetim yaparak en küçük bir yanlışa ve kaçağa izin vermeyecek.
Hadi bu ahlakı ve ilkeyi engelleyin ya da yerine bir şey koyun da herkes onu kabul etsin.
Niyeti, söylemi ve eylemi birbirine uymayan zihniyetlerin bunu başarması mümkün mü?
Anadolu'nun her tarafından tehdit almasına sebep olanlar bugün bir gece ansızın gelebiliriz diyerek gök gücün kendilerini kurtaracağı günü bekliyor.
Yumuşak karınları sebebiyle de elleri kolları bağlı tavize zorlanıyor ya da yeni bir oyuncu değiştirmek yoluyla bu zulmü sürdürülebilir yapmanın peşine düşmüşler.
Toplumun kafasını karıştırmak amacıyla ve aynı yere hizmet ettirmek için sayısızca siyasi parti ve ittifaklara toplumu sözde biraraya geliyoruz yalanı ile hala toplumu kandırmanın peşine takılmış ülkeye zarar vermeye devam ediyorlar.
Tefeci bankalar ise toplumu tüm gücü ele geçiren holding ve küresel çeteler ile birlikte soymaya devam ediyor.
Siz hiç bu durum karşısında iktidar olduğumuz zaman kamulaştırma yaparak bu soyguna son vereceğiz diyen toplumda karşılığı olan bir parti duydunuz mu?
Kamu ekonomisinin mimari Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi bile ele geçirildiği için bunu dile getiremiyor.
Hatta o kötü niyetin elinde kötü niyete hizmet ederek Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran partiye yıktırmak oyununu oynuyorlar.
Yaratan ilmi ile donatılarak seçilmiş kişiler niyet okumasını bilirler.
Bugün bu niyeti okuyoruz.
Bizim bu fikrimizi yine bu şer adına bir yönetim anlayışına dönüştürmek adına beklenti içinde giren ve bundan çıkar sağlamaya yönelik tüm çabalar beyhude çabalardır.
İnsanlığın yarım kalan devrimleri Anadolu'da ve Türk ulusu adına Türkler tarafından gerçekleşecek.
Kutalmış tüm güçler zalim güçlerin karşısına çıkacak ve işi bitirecekler.
Bunun sır tarafı görevini yaptı bundan sonra ki süreçte yaşamsal boyutu gerçekleşecek.
Kötü niyet bugün çaresizlik içinde kendi aralarında top çeviriyorlar.
İnsanlık devrimini satın alabilecek bir güç yok.
Onu insanlığa yeniden hediye edecek güç var.
Türk fırtınası esmeye devam ediyor.
Kasırgaya, şimşeğe dönüştüğünde ulu doğum gerçekleşmiş olacak.
Devleti kişiler değil, ilkeler ve hukuk yönetecek.
Kişiler gelip geçici bir görev icra edecekler.
Bu olgunlaşma süreci tamamlanıyor.
Toplumun acısı dayanılmaz noktaya ulaştığı gün bu devrim gerçekleşecek.
Acının kaynağı kendi kararı olduğunu idrak eden doğruyu bulacak.
Şer güçlerin bütün yatırımları boşa çıkacak ve güç bir asır öncesinde olduğu gibi asıl sahibine geçecek.
Niyeti ve söylemleri birbirine uymayanlar; niyeti, söylem ve eylemi birbirine uyanlara yenilecekler.
Ne zaman mı?
Her Türk titreyerek kendine geldiği gün.
Aydınlığın güneşi olumlu enerjiyi dünyaya yaymaya çoktan başladı.
Sosyal medyayı para kazanmak amacıyla kullandıran zihniyet bir tek bizim bu fikrimizi tuzağa düşüremedi.
O silahı kendilerine doğrultan tek fikir budur.
Teslim alınamama kararlılığı beklentisiz olur. Manda ve himaye kabul edilemez kararlılığı gibi.
Bunu bir fırsat olarak gören ve bundan para kazanırım düşüncesi ile ilkesiz davranan hiçbir zihniyete kanmayın.
Mustafa Kemal Atatürk ufku gören değil ufkun ötesini de gören bir kutalmış hakandı.
Onun yolundan gidenler onun gibi bir tutum içinde ufkun ötesini görebilir ve gereğini yapabilirler.
Atatürk ile sizi aldatanlardan olmayın. Kendiniz Atatürk olun.
Biz Türkler yolumuzda yürüyoruz. Ufkun ötesini o yolun yolcusu olanlar görebilir.
] Önder KARAÇAY [
4 notes · View notes
hatayhaber · 6 days ago
Text
CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, AFAD’ın Bütçesini Eleştirdi ve Kayıp Yakınları İçin Adalet Talep Etti
ANKARA – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bütçe görüşmelerinde AFAD’ın bütçesindeki kesintileri eleştirdi. Kara, Hatay’daki depremin ardından yaşanan sorunları ve AFAD’ın sorumluluğundaki çalışmaların yetersizliğini vurgulayarak, bütçenin neden bu kadar düşürüldüğüne dair sorular sordu. “Hatay’a Aynı Yerden…
0 notes