#yağmurdan kaçmak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Genç tasarımcı resimlerini yağmurdan kurtarmaya çalışıyordu. Uzak bir sahil kasabasında resim çizmeye gelmişti. Yağmuru tahmin edemedi, şehirden kaçabilirse mutlu olacaktı.
İlk restorana hemen sığındı ve hazine keşfettiğini anladı. Sanatçı duyarlılığıyla duvarlardaki resimleri seyrede kaldı. Hep dışarda mı kalır mutluluk? Yöresel yemekler, saz çalan biri ve tablolar...Kuşlar göğe ulaşmadan önce topraktan dal toplarlar yuvaları için...Genç tasarımcı da taslak bardak çizimlerine mekanı katar. Sanat hep yanımızda...
#design#desen#tasavvuf#imge#yemek#insan yüzü#bardak tasarımı#love#yol#seçenek#restoranda sanat#duvarlarda galeri#evren#yağmur#yağmurdan kaçmak#aşçı#original art#draw#suluboya#art#seçimler#gök#uzaklaşmak#hope#tesadüf#time#yıldızlar#öykü#edebiyat#drawing
0 notes
Text
Herkes yağmurdan kaçarken ben bugün yine yağmurun altına girdim. Gökyüzünün verdiği bir nimetten kaçmak ne kadar anlamlı?
#black love#black tumblr#books#doctor#reading#ölüm eşiğinin verdiği tatlı his#k#ölmüş hisler ve geriye kalan bir mezar
11 notes
·
View notes
Text
Senden kaçmak, tenimi ıslatan o güzel yağmurdan kaçmak gibiydi.
-toijenous
2 notes
·
View notes
Text
Umarım bir gün öyle bir kişiyle karşılaşırım ki yağmurdan kaçmak yerine birlikte yağmurda ıslanmayı tercih eder.
10 notes
·
View notes
Text
Bilmem sen hiç yaptın mı sevgili ama ben aklımda seninle farklı farklı tanışma hikayeleri, sanki yaşanmış gibi gelen uydurma anılar kurguluyorum. Çarpışarak da tanışabilirdik mesela ya da yağmurdan kaçmak için girdiğimiz çam ağacının hemen ardında.
Ya da ettiğimiz kavgadan sonra gönlümü almak için kapımın önüne gelmişte olabilirdin.
Ama olmadı, çünkü bizim hikayemiz bu kadardı. Olmadı, olamadı...
3 notes
·
View notes
Text
Yağmur o kadar güzel bir şey ki aslında. O kadar büyüleyici ki. Yağmurdan kaçmak yerine altında yürümek lazım bence. Şarkı dinleyerek ilerlerken huzuru bulmak. Yağmur kıyafetlerimizi kirletiyor olabilir ama içimizi temizliyor. Şiddetli bir şekilde yağan yağmurdan kaçan insan her şeyini kaybetmemiş insandır. Hala kıyafetlerini kurtarmak için uğraş verir. Fakat yağmurun altında kalmaya devam eden kişi her şeyini kaybetmiştir. Kazanmak istiyordur ama uğraşacak hali yoktur. O an sadece huzur bulmak ister. Yağmurdan kaçan insanın huzuru bozulur, yağmurda ıslanan huzur bulur. Aslında en çok da yağmuru sevidiğini söyleyip kaçandan korkacaksın. Ünlü bir yazar William Shakespeare'in sözü buna en büyük örnektir. "Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağdığında şemsiye açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş parladığında bir gölge noktası buluyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgar estiğinde pencerelerini kapatıyorsun. Korkuyorum çünkü beni sevdiğini söylüyorsun..". İyi geceler sevgili okur. Bugün söz yağmurda..
6 notes
·
View notes
Text
Sığınmak, kelime anlamı yağmurdan, güneşten ya da çeşitli tehlikelerden kaçarak güvenli bir yere çekilmek demek.
Bazen insan herşeyden, bütün kötülüklerden kaçmak saklanmak maksadıyla birine sığınmak ister.
Bu biri en güvendiği en sevdiği insan olsun ister..
İster ki "Bak, ben varım" desin, senin yanındayım desin...
İnsan işte ister de ister.
İstediği her zaman olmaz elbet.
Sığınamaz, kırılır...
Sonra yeni bir ihtimal doğar sığınmak için, ister ki bak bu defa ben varım, yanındayım densin yine olmaz, incinir...
Kurşun asker gibi devrildiği yerden dimdik ayağa kalkar yine, yine omuz olur umduğuna, yine elinden tutar kendi kurşun yarasina bakmadan, onun yarasını sarmaya çalışır.
Hayat ona pek adil davranmaz bunu bilir ama önemsemez, hayata karşı savaşını çok uzun süre önce başlamıştır ve kimi zaman galip kimi zaman mağlup hep yoluna devam etmiştir, çünkü kimseden birşey ummamıştır.
Ama şimdi başkadır herşey, umduğu birşey vardır ister ki derdine ortak olduğu yanında olsun, çünkü hep ümit vermiştir yanında olacağına dair..
Sanır ki sarılınca geçecek herşey, sığınmak ister yine yeniden, ama sığınamaz..
Anlar ki o kuytu köşe doludur, çok önceleri gelip doldurmuştur birileri ve kendine hiç yer kalmadığını farkeder o an (Aslında hep farkındadır da düşünmek istemez bunu ). Anlar ki zannettiği yeri zaten hiç olmamıştır o hep salıncak sırasını bekleyen çocuk gibi beklemiştir umutla, hiç sırası gelmemiştir...
Yeniden içine döner ve kendi yaralarını kendi sarar içinde ölen umutla...
#ummak #sığınmak #firak #umut
4 notes
·
View notes
Text
<b>Şehirden Köye Kaçış:</b> Tanışma, Karar Verme ve Başlangıç
Şehirden Köye Kaçış: Tanışma, Karar Verme ve Başlangıç
#AromatikBitkiler, #Avantajlar, #BelediyeRuhsatı, #Dezavantajlar, #Doğa, #EkonomikŞartlar, #EvdeÇalışma, #Gençlik, #InşaatIşleri, #Kırsal, #KöyYaşamı, #KöydeYaşamMaliyetleri, #Pandemi, #Podcast, #Sağlık, #ŞehirdeYaşamMaliyetleri, #ŞehirdenKöyeGöç, #Tarım, #TıbbiBitkiler, #Ziraat https://is.gd/VeRkpI https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/podcast/sehirden-koye-kacis-tanisma-karar-verme-ve-baslangic/
Şehirden Köye Kaçış: Tanışma, Karar Verme ve Başlangıç başlıklı ilk podcastimizin metiniyle beraber de sizlere sunmak istedik, kimisi dinlemeyi kimizi izlemeyi kimisi de okumayı tercih ediyor. Biz sizlere ulaşmak için her türlü kolaylığı sağlamaya çalışacağız.
Herkese merhabalar, ben Selin. İlk podcastime hoş geldiniz. Keyifli dinlemeler dilerim, umarım beğenirsiniz.
İlk podcastimde ufak da olsa bir tanışma olsun. Konuya ilgisi olanlar, anlatacağım konuları ve bilgileri şimdiye kadar genellikle YouTube üzerinden izlemiş olabilirler, ben de sizler gibi evde izleyip yapabilir miyiz acaba, ya da insanlar neler yapmış helal olsun nidalarıyla izlerdim. Konumuz doğaya göç veya klasik herkesin dilinde olan şekilde şehirden köye kaçış. Bu kaçış kimileri için emin değilse yağmurdan kaçarken doluya tutulmakta olabilir.
Spotify’da dinle: Şehirden Köye Kaçış: Tanışma, Karar Verme ve Başlangıç
Köyde yaşamanın avantajları ve dezavantajları gibi konularda yer alacak. Ayrıca, ziraat teknikeri olarak, tıbbi ve aromatik bitkiler hakkında bilgiler, bitkilerin bakımı gibi konuları içeren podcast’ler hazırlamayı düşünüyorum. Bazen mitolojik, bazen kadim bilgiler. İleride belki yeni konularda ekleriz, sizin tavsiyelerinizle, ne dersiniz?
Neden YouTube değil de podcast dediğinizi duyar gibiyim. Günlük vloglar şeklinde yönettiğim Instagram hesaplarım zaten mevcut. Açıklamaya bırakırım hesap isimlerini. Podcast çekmemdeki amaç, ekran başına bağımlı kalmadan evde iş yaparken, yolda yürürken, uykuya dalmadan, çocuğunuzu uyutmaya çalışırken, kısacası rahatlıkla dinleyeceğiniz zamanlarınıza sesimle ve anlatacağım konularla eşlik edebilmek.
Yapabilir miyim, nasıl olur derken eşimin hazırlıkları yapıp beni çağırmasıyla birden deneme kaydına oturdum. Dinleye dinleye, biraz da bana bu özgüveni kendimde bulmamı sağlayan Merve’ye de selam söylemiş olayım; hepimiz onu Ortamlarda Satılacak Bilgi olarak biliyoruz.
Youtube’da dinle: Şehirden Köye Kaçış: Tanışma, Karar Verme ve Başlangıç
youtube
Normalde sıkı bir podcast dinleyicisiyim. Dikkatimi bir yere vermem gerektiğinde izlemek yerine dinlemek bana daha çok keyif veriyor. Mesela kahvaltı hazırlarken dinlemek büyük zevklerim arasında. Hatta ses bombamı bağlayarak tüm ev ahalisine dinlettiğimde oluyor. Ses gittiğinde de ‘Sese ne oldu ya?’ diye serzenişler alıyorum. Aileye de biraz bulaştırdım sanırım 🙂
Şehirden köye göç, son birkaç yıldır ekonomik şartlardan dolayı olsa gerek daha da popüler hale gelen bir durum. Özellikle pandemiden sonra insanlar yaşamın, yaşamanın değerini anladı. Herkese bir aydınlanma geldi. Herkesin eve kapanması, kendi başına kalması, evden çalışmak zorunda olanlar. Kimine göre bu durumun daha güzel olması veya tümden bu durumları kafaya takıp şehirden kaçmak istenmesi mi desek?
Şehir yaşamının gürültüsü, kalabalığı ve stresi, çalıştığın işin, iş yerinin yani genel olarak yaşam stresi 🙂 Bazı insanları sessizliğe ve dinginliğin kaynağı olan doğaya daha yakın bir yaşam arayışına itiyor. Haliyle, her gün sabah gün aymadan işe gidip gün battıktan sonra eve dönen çalışanlar bana hak verecektir.
Köylerde daha sakin, huzurlu insanlardan uzak, kendine ayırdığın kaliteli vaktin olduğu, ekip biçebildiğin bir yaşam mümkün. Ama kolay değil! Yine de bunu başka bir podcaste ayıralım. Kısa da olsa yılımızı daha tamamlamamış olmamıza rağmen tecrübelerime dayanarak ilerleyen bölümlerde köy yaşamının dezavantajları ile ilgili bol bol konuşacağız gibi geliyor.
Köye göç etmeden önce, şehirde yaşamanın bir de ekonomik kısmı var. Şehirde yaşamının maliyetleri, son yıllarda giderek arttı. Barınma, gıda, sağlık gibi konular insanları zorlamaya başladı. Küçük bir ilçede devlet hastanesinde çok kısa sürelerde işinizi halledebiliyorken büyük şehirlerde randevu bulmanız bile düşük bir ihtimal. Ben kızımı şehirdeyken hep özel hastaneye götürüyordum ve ödenen sağlık ücretleri hiç de azımsanacak tutarlarda değildi, ki bu bahsettiğimiz sene 2021-2022. Köye yerleştikten sonra devlet hastanesine istediğim her an randevu bulabiliyorum ve çok da ilgili bir çocuk doktorumuz var.
Büyükşehirde yaşamanın karşılığı sağlanması gereken harcama durumu özellikle genç ve orta yaşlı kişileri daha düşük maliyetli bir yaşam arayışına yöneltiyor. Köye yerleşen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki köylerde yaşam maliyetleri, şehirlere göre daha düşük. Tüketici olarak gıda üzerinden ufak bir örnek vereyim; hafta sonu olmuş akşam yemeği yemişsiniz ama saat ilerlemiş bir şeyler mi atıştırsak? En kolay ne yapılır, ya da yapmayıp hemen bir uygulamadan sipariş versek. Bunları yaşıyorsunuz, değil mi 🙂
Gece canınız çiğ köfte istedi diyelim, biz bunu şehirde gece 1 de bile basitçe tek tuşla sipariş veriyorduk. Hatta haritadan kurye nerede şimdi acaba diye bakıyorduk. Şimdi düşünüyorum da tam bir kontrol çılgınlığı gibi geliyor. Köyde gece çiğ köfte yemek istiyorsan, ya kalkıp kendin yapman gerekiyor ya da en yakın çiğ köfteciye gidip alman gerekiyor ki o da eğer ilçede açıksa 🙂 Köyde böyle bir imkan yok 🙂 O yüzden canının istediği her şey her an olmuyor ve harcama yapacağın tutar cebinde kalıyor.
Birçok şeyi bu şekilde biz kendimiz yapıyoruz aslında. İlk zamanlar sabah erkenden kalkıp simit falan yaptığımı biliyorum. Kimine göre de bu durum eziyet gibi duruyor ancak bu benim için bir negatif bir durum değil. Kısacası, şehirde zamanı satın alıyoruz. Köyde ise zamanın var, biraz malzeme biraz da emek şart. Emek olmadan ekmek olmuyor 🙂 Bu durum tam olarak konfor alanının dışına çıkmak. Bence tam olarak da bu :)) Konfor alanından çıkınca neler yapabiliyorsun. Şimdi kişisel gelişim uzmanları gibi de konuşmak istemem, potansiyelini keşfet falan ama köye yerleşmek tam olarak potansiyelini keşfetmek. Veyahut mevcut potansiyelini, arttırmak yada kendini geliştirmek tam tanımı bu olabilir.
Bizim hikayemize gelecek olursak, her şey tam olarak 2018 yılında Datça tatilimizde başladı. Tatil dönüşünden sonra yatırım yapabileceğimiz bir toprak arayışındaydık. Ancak şu anki gibi tamamen kırsalda yaşama hayalimiz açıkçası yoktu. Biraz da çekiniyorduk sanırım. Kurulu düzenimizi bozmayalım diye, adım adım ilerleme düşüncesindeydik. Herkes gibi Ege’nin bir sahil kasabasına yerleşmeyi düşünen romantiklerdendik.
Bu süre zarfında kızımız doğduğunda düşünceler askıya alındı. Ta ki 2022 yılında arkadaşlarımızın önerisiyle şuan ki bulunduğumuz bölgeden ailemizle birlikte arsa alana kadar. Düşünmeden hareket edince bazen kendini farklı yerlerde buluyor insan. Arsayı bile görmeden satın aldık. Yine arkadaşlarımızın anlaştığı çelik konstrüksiyon şirketi ile anlaşarak bir anda kendimizi tamamen şehir değiştirir bir pozisyonda bulduk. Babamın bile doğup büyüdüğü şehir olan İzmir’den Balıkesir kırsalına taşınma hikayemiz böyle başladı.
2022 Mart ayında başlayan serüvende proje, belediye ruhsat işlemleri ve tüm prosedür başlamış oldu. Mimar ile beraber hem taleplerimiz hem de mimarımızın fikirleri doğrultusunda, arsa ile alakalı metre karelerden dolayı iki katlı bir proje çizildi. Detay merak edenler için tüm bu ev sürecini ayrı bir podcastte anlatmak lazım; onun da iyi-kötü anıları var. Netice de Aralık ayında inşaat işlerinin hepsi bitti, yeni yıla 4 gün kala taşındık ve artık şehirli değil, resmi olarak Dağ köylüsü olduk.
Bulunduğumuz bölge ilçe merkezine 10 km, il merkezine ise 45 km uzaklıkta. Köyde yaklaşık 15-20 hane bulunuyor. Ne kötüdür ki köyde genç kimse kalmamış. Son gençliğimizi biz taşındıktan sonra evlendirerek şehre uğurladık. “Peki, ihtiyaçlarınızı nasıl karşılıyorsunuz?” dediğinizi duyar gibiyim. Tüm ihtiyaçlarımız için ilçe merkezine gidiyoruz. Market alışverişi ve ilaç-sağlık durumları için 10 km çok sürmüyor, İzmir’e kıyasla daha rahat bir sürüş keyfi trafiksiz, bol ağaçlı köy yollarından ilçeye inerek işlerimizi hallediyoruz.
Tarım yapmak için de 4 dönüme yakın tarla aldık. Biraz da şans diyelim, yürüme mesafesi olarak 350 metre; evin kapısından görebileceğimiz mesafeden hem hayvanlarımızı hem de toprakla haşır neşir olabileceğimiz bir alana sahip olduk. Ben tamamen şehirde büyümüş bir insan olarak ilkokul günlerimde arkadaşlarımın yaz tatilinde köye gitmelerine hayıflandığımı hala hatırlarım. Hiç bu köye gittik sohbetlerine dahil olamamanın verdiği bir durum biraz da sanırım. Babama, anneme sorardım, “Bizim neden köyümüz yok?” diye.:))
Köye taşınma kararını alma durumu ile ilgili bir şey daha eklemeden geçemeyeceğim. Her şeyin bu kadar hızlı olmasının sebepleri ise, hemen yan komşularımızın bizim gibi genç olması, sosyallik açısından, kafa dengi birileri olması, fikir birliği ve ortak noktaların fazla oluşu etken oldu. Belki ilerleyen bölümlerde onları da konuk alarak genç bir gözden onların kentten köye göç hikayesini de dinleriz. Bir diğer ve bence en önemli sebep de kızımın daha doğal bir ortamda hayvanları görerek ve severek, bir ekran aracılığıyla değil de kendi gözleri ile görüp dokunarak tanışması, toprağa basması, dokunması, öğrenmesi, en önemlisi de temiz havada büyümesini istememizdi.
Hemen ilk podcastten sizi çok sıkmak istemiyorum açıkçası, biraz da siz dinleyicilerimin yönlendirmeleri ile köy hakkında merak ettiklerinizle podcastlere devam etmeyi düşünüyorum. Tabii ki bu durum diğer konularımın dışında 🙂 Bir sonraki podcastte ise, köyde neler yaptık, neler yapacağız gibi bir başlık düşünüyorum. Umarım siz de bana sorularınızla destek olursunuz ve güzel konulara değiniriz. Beni sonuna kadar sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. Kanalımı takip ederek her podcastimden haberdar olmanız beni çok mutlu eder.
#aromatik bitkiler#avantajlar#belediye ruhsatı#dezavantajlar#doğa#ekonomik şartlar#evde çalışma#gençlik#inşaat işleri#kırsal#köy yaşamı#köyde yaşam maliyetleri#pandemi#podcast#sağlık#şehirde yaşam maliyetleri#şehirden köye göç#tarım#Tıbbi bitkiler#ziraat
1 note
·
View note
Text
Kelebeğin hayatı zordu. Yağmurdan, çamurdan, insanlardan kaçmak zorundaydı,çünkü bunlar ona zarar verir. Bu yüzden her kelebek bir kargaya muhtaçtır. Kargalar kelebeği yağmurdan korumazsa kelebek uçamaz cıvıl cıvıl günlerde kanatları ıslanır. Kelebeğin kanatları ıslanırsa ölüden farkı kalmaz. Ben hiçbir zaman bir kelebeği koruyacağımı düşünmeyen kendi halinde bir kargaydım sen gelene kadar. Sen geldin ya, işte o zaman anladım benimde bir kelebeğe muhtaç olduğumu. Sen bir kelebektin ama o güzelliğinle öğrettin bana küçük bir kelebeğin bir kargaya ne kadar ihtiyacı olduğunu. Sen geldin ya, işte o zaman anladım bir kargayla kelebeğin arasındakini. Sen geldiğinde anladım koca karganın minik bir kelebeğe yenilebileceğini.
Sen geldin kelebeğim ve ben sana yenildim.
0 notes
Text
Yağmur yağdığı zaman yağmurun altında ıslanmak mı yoksa sığınacak bir yer bulmak mı?
Yağmur yağdığı zaman sanki bütün duyguların da ortaya çıktığı zamanmış gibi hisediyorum yağmurun şiddeti benim duygularımış gibi gök gürlediğinde çığlığım şimşek çaktığında öfkemmiş gibi ve en önemlisi yağmur da göz yaşlarım belki ondandır da yağmuru fazla kimse sevmez çünkü yağmur yağdığında kendileriyle yüzlestiklerinden dolayıdır sevmelerinin nedeni bazen yağmurdan kaçmak için sığınak ararız ama aslında yağmurdan değil kendimizden kaçarız,biz ıslanmaktan değil göz yaşlarımızı görmekten korkarız
#gecenin sözü#geceyebirsozbirak#geceye not#gecenin şarkısı#gece ve müzik#perdenin ardındakiler#yagmur#gök gürültüsü#şimşek#yıldız#yildizlarinaltinda#books & libraries#books#ahududuluvodka#anlamazlarki#aforozedilmisrenk#siyahkadaryalnizz#oykukevil#dokunmayanarsin#kadehsenvegece#karpuzluantidepresan#olmazkanka#solukmavipapatya#tuzlugreyfurt
29 notes
·
View notes
Video
tumblr
Can tatlı değil mi? O’na verilen değer; Yağmurdan kaçmak mı yoksa ıslanmaktan korkmak mı; Canı veren de o yağmuru gönderen de! O halde neyi kimden kaçırmaktayız?..
4 notes
·
View notes
Text
Bazen düşünüyorum da, nelerden vazgeçtik acaba istemeden? Mesela otobüse binmek yerine yürüyerek gitseydik istediğimiz yere, her şey farklı olur muydu? Bir sokakta kulaklık takıp yerleri izleyerek yürümek yerine başımız dik ilerleseydik hayatımızın aşkı döner miydi köşedeki sokaktan? Kestirme yollardan gidip yağmurdan kaçmak yerine sallana sallana yürüseydik, her gece 'keşke bir mesaj daha atsa' dediğimiz insanı görür müydük? Hatta birbirimize selam verip eskiyi yad ederek burukça gülümsemez miydik?
Çekindiğimiz için soramadığımız sorularla kaç kişiyi uzaklaştırdık kendimizden? Cesaret edip 'Seviyorum.' mesajı atamadığımız için mi kaybettik ikinci yolları? Hep aynı yolları tercih ettiğimiz için mi bu kadar tekdüze gidiyor hayatımız? Bilmiyoruz ve asla bilemeyeceğiz. Çünkü her zaman iki seçenek vardır ve biz aynı dakikalar içerisinde sadece bir tanesini seçebiliriz.
Ve biliyor musunuz? Sanırım biz hep kaybedeceğiz.
5 notes
·
View notes
Text
benim hassasiyet duyduğum hiçbir konunun hiç önemsenmemesine çok üzülüyorum. - hay Allah üzülmem de pek mühim ya zaten (?)- defalarca söylememe rağmen... hem de en çok değer verdiğim insanlar tarafından... bu bana açıkça "umrumda değilsin" demek gibi geliyor...
ve evet, bende de büyük sorunlar var. mesela neden hep "düzelecek, daha iyi olacak, bir daha yapmaz" diye kendimi kandırıyorum? insanları zihnimde -veya kalbimde, pek emin değilim- bir yere yerleştiriyorum, bir de onları öyle güzel, öyle hoş özelliklerle donatıyorum ki ona inanıyorum... en iyisi, en güzeli onlar.. ama değil işte, benim gördüğüm aslında benim kurgum...
sabretmek, beklemek, hoşgörmek, ilgilenmek, özen göstermek, her koşulda saygı duymak, çok sevmek ve sevgini göstermeye çabalamak karşındaki insana yeter sanıyorum, iyi gelecek sanıyorum.. birşeyler düzelir sanıyorum. mutlu olur, gönülleri hoş olur diye düşünüyorum. galiba bir gün kıymet bilirler, severler belki falan da sanıyorum, ne yazık ki... ama kimseye yetmiyorum. elimden, dilimden, gönlümden gelenler de yetmiyor... ben inanmamıştım zamanında; "çok seversen, sevdiğini gösterirsen, veren hep sen olursan, çok fedakarlık yaparsan kıymetin bilinmez, gözden düşersin hatta ilk vazgeçilen, gözden çıkarılabilir sen olursun..." demişlerdi de. insana dair umudumu yitirmemiş bir safım ben.. -öyle derler-
tabii ben şimdi buraya böyle içimi dökmeye yazdım... ifadelerimde yanlış da var, yanlış anlamaya müsait ifadeler de var.. kimseye hiçbir davranışımı, sözümü ve hissimi karşılık bekleyerek yaptığım ettiğim yok. insan ilişkileri diye bir şey var ya hani.. herkesin birbirine asgari ölçüde de olsa saygı, nezaket vs. gösterdiği.. karşılıklı... iki tarafın da isteği ve gayreti gerekli olan insanî ilişkiler...
neyse, ben yine anlatamadım hiçbir şey... insanlar; üzüyorlar, kırıyorlar, yoruyorlar... sonra hiçbir şeyi düzeltmeye de çalışmıyorlar. yanımda olmasını, biraz hâlden anlamasını, biraz özen göstermesini istediğim insanın da umrunda değilim belli ki, farkında bile değil... verdiğim değerin birazını görsem yeterdi. çok değil, birazı... bir şeylere dayanabilmemi, daha iyi hissetmemi sağlardı. bu kadar üzülmezdim. böyle zor gelmezdi herşey...
şu hâle bak ya ne kadar saçma bir durumdayım. nasıl bu kadar yoksun kalabildim herşeyden.. buna, bu kadarına nasıl izin verdim? niye insanların söyledikleri ile yaptıkları bu kadar zıt?
çiçekleri severim deyip, koparıp yaşamalarına izin vermemek... veya eve aldığı bitkiye su vermeden, bakmadan yaşamasını beklemek... yağmuru severim deyip yağmurdan kaçmak... sözlerin ve eylemlerin zıtlığı, tutarsızlığı.
yine gevezelik ettim çokça, susayım ben artık. hem kime, neyi, niçin anlatıyorum, onu da bilmiyorum. ne fark eder? bir şeyler mi değişecek? hayır, tabii. hayatımdaki hangi insan, kim kıymetli vaktini, gayretini bana harcasın... beni dert edecek kimse görmedim bu zamana kadar. herkes kendiyle meşguldü hep. bundan sonra da böyle gider... sadece, yazmam lazım.. içimde kaldıkça beni çürütüyor, öldürüyor.
01:31 30/08/2021
9 notes
·
View notes
Text
Herkes yağmurdan güneşe kaçarken ben güneşten yağmura kaçarım en büyük farkım bu herkesten.
Bazı acılar yaşanmadan bir şeyler öğrenilmez bazen güneşten yağmura kaçmak gerekir ki sadece ısınmayı değil üşümeyide öğrenelim.hayat bizi üşümeye zorladığı zaman hazırlıklı olalım.
2 notes
·
View notes
Text
Ben yağmurdan kaçmak istesemde dolu yakalar,dondurur.
41 notes
·
View notes
Text
Pencerene yağmur damlaları çarparken, insanlar yağmurdan kaçmak ve evlerine gitmek için koştururken kitabını alıp pencereye yaslanmak ve yanağında o soğukluğu hissetmek... Başka çok az şey böyle zevk verebilir.
#güzel sözler#guzelsozler#guzelseyler#güzel şeyler#güzel günler#guzelgunler#sozler#söz#kendi kalemimden#kitap#kitap kahve#bi kahve#kahvem#okumak#kafamın içi#dusunce#düşüncelerim#mutlu olmak#yağmur#pencere#mutluluk#mutluluğum#bazı şeyler#bazı anlar
12 notes
·
View notes