#yöntem…
Explore tagged Tumblr posts
deniz-mehtap · 1 month ago
Text
"yıldız tozları serpiyor melekler yatağına... yastağında deniz, yorganında orman kokusu..."
114 notes · View notes
sade1-adam · 1 year ago
Text
Uykuların kaçar geceleri
bir türlü sabah olmayı bilmez
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar, ne yastık
girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
onun unutamadığın hayali
sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
vurursun başını soğuk taş duvarlara
büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
duyarsın
ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
niçin yaratıldığını
bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
dolar gözlerin için burkulur
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
sevilen gözlerin erişilmezliğini
o hiç beklenmeyen saat geldi mi
düşer saçların önüne ama bembeyaz
uzanır gökyüzüne ellerin
ama çaresiz
ama yorgun
ama bitkin
bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
sevmek neymiş bir gün anlarsın
bir gün anlarsın hayal kurmayı
beklemeyi
ümit etmeyi
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
lanet edersin yaşadığına
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
o zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Seslendiren : Selçuk Yöntem
27 notes · View notes
bazenmahir · 8 months ago
Text
"Nedensellik, gereklilik, yasallık gibi doğa yasalarının ve gerçek dünyanın insan zihnindeki bir yansımasıdır"
Materyalist diyalektik görüş açısından. Nedensellik, gereklilik, yasallık gibi kavramlar, insan zihnindeki soyutlamalardır ve gerçek dünyadaki doğa yasalarının insan zihnindeki bir yansımasıdır. Yani, bu kavramlar, insanların doğayı anlamak için kullandıkları araçlardır ve gerçek dünyadaki nesnel gerçekliğin insan zihnindeki temsilleridir. Bu, insanların doğayı anlamak için kullandıkları zihinsel araçların, gerçek dünyadaki nesnel gerçekliği yansıttığı ve doğanın işleyişini açıklamak için kullanıldığı anlamına gelir. Dolayısıyla, doğa yasaları ve gerçek dünya ile insan zihnindeki kavramlar arasındaki ilişki, insanların doğa hakkındaki bilgisini şekillendiren bir ilişkidir.
9 notes · View notes
sensussinyor · 1 year ago
Text
Rozasi olan veya yanaklarında hava değişiminden dolayı yangi hissedenler varsa buzdolabina temiz bir çay ağacı jeli atıp yangı olduğunda tamamen yedirmeden sürüp beklesin. Sakinlesince beni memnuniyetle anın.
Ben iki senedir aromaticanin jelini kullanıyorum, benimki sağlık problemi olduğu için tamamen geçirmiyor ama rahatlatıyor daha çabuk sakinlesiyor. 🌿
12 notes · View notes
mel-inoe · 1 year ago
Text
çok sevdiğim kişilerle olan ilişkilerimin yüreğimi sevdiğim kişinin avucuna bırakıp kırılmasına defalarca müsade ederek her seferinde neden kırıldığını göstermek ve yapmaması gereken şeyleri öğretmek üzerine kurulduğunu fark ettim, ta ki karşımdaki beni kırmamayı öğrenene dek.
7 notes · View notes
life-loaded-brushed · 9 months ago
Text
Tumblr media
#Yöntem ve tartışmalar#
4 notes · View notes
bulutluluk · 2 years ago
Text
Mutluluk gölgeniz olsun yeni yılda 🙏⚘️🥀🙋‍♀️
49 notes · View notes
kurtlarvadisiarsivi · 2 years ago
Text
Tumblr media
Kurtlar Vadisi - 55. Bölüm
13 notes · View notes
estellamila · 2 years ago
Text
Bu akşam annemden yürümeyi öğrenme maceramı dinledim. Ben bugüne kadar emeklemediğimi ve direkt yürümeye başladığım hikayesini dinledim. Ama annem bugün geri geri gider duvara sırtını dayar, kendini kaldırırdın sonra da yürümeye başlardın düşünce tekrar geri geri emekler tekrar sırtını duvara dayar, kalkar ve tekrar yürümeyi denerdin. Dağları deldim tek başıma since 1997 gerçekten de...
Ben bunu duyunca tabi gözlerimden yaş gele gele kahkaha attım, ne kahkaha mutluluktandı ne de gözyaşlarım aslında. Beyin çok garip di mi kahkahayı gülümsemeyi mutluluk ve keyifli bir ruh haliyle eşleştiriyoruz genelde ama bazı anlarda aynı anda yüklenen birbiriyle alakasız türlü duygular yüzünden beyin öyle bir dumur oluyor ki buna ne tepki versem diye nöronları yakıyor ve sonuç olarak da yüzüne bir kahkaha, gözlerine de birer damla yaş yolluyor aynı anda.
Yani anlamadığım kimsenin aklına bu çocuğun elinden tutalım da yürümesine yardım edelim demek gelmedi mi dedim kahkaha arasında. Ve cevap olarak sen niye hep böyle ayrı tutulduğunu sanıyorsun gibi bir cevap aldım ksjgkeke LoL utanmadan bana yaşattığınız travma için beni suçluyorsunuz.
Memeden kesmek için de meme ucuna salça filan sürmüş annem (1 yaşında hala meme emmek istiyormuşum ama dişlerim acıtıyormuş) ama salçayı silip ben emmeye devam etmişim LoL nobody can stop me kskckwkfkw except me 🥲 yes I am the biggest enemy of me.
Her neyse bu memeden ayırmayı en son beni şekerli suyla beslemekte bulmuşlar... Anneannem gelmiş bu çocuğa noldu aq balon gibi olmuş demiş sonra böyle böyle şekerli su içiyo ancak böyle memeden ayrıldı deyince böyle olur mu hiç demiş ve sıçılmış psikolojimin üstüne tüy dikme kararı almış sjjfwjwk ben alıp yanımda Ceyhan'a götüreyim demiş ve ben bir yaşındayken memeden değil direkt anneden ayrılık yaşamışım...
8 notes · View notes
rayhaber · 1 month ago
Text
Bitlis'te El Terlemesi Ameliyatı Başarıyla Gerçekleştirildi
Bitlis’te aşırı el terlemesi şikayeti ile Tatvan Devlet Hastanesi Göğüs Cerrahisi Polikliniğine başvuran 25 yaşındaki erkek hastaya, kentte ilk kez uygulanan el terlemesi ameliyatı ile sağlığına kavuştu. Ameliyat, Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Barış Sarıçoban tarafından başarıyla gerçekleştirildi. Hastaya, kapalı yöntemle uygulanan ameliyat, büyük bir başarı ile tamamlandı. Ameliyat sonrası…
0 notes
alittlefurtheroutoftheway · 1 month ago
Text
Baba, 7 Yaşındaki Kızına Hayat Verdi: Canlı Böbrek Nakli Ameliyatı
Baba, 7 Yaşındaki Kızına Hayat Verdi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen canlı vericili böbrek nakli ameliyatı sonucunda, doğuştan böbrek hastası olan Suriye uyruklu 7 yaşındaki Aye, babası Behruz Ahmet’in verdiği böbrek ile hayata yeniden tutundu. Hastane bünyesinde ilk kez uygulanan retroperitonoskopik (kapalı olarak sırttan) yöntemle babasının böbreği minik…
0 notes
darkyayincilik · 2 months ago
Text
Bursa Şehir Tiyatrosu, Sezona ‘Merhaba’ Diyor
Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, yeni sanat sezonuna ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ adlı oyunla ‘merhaba’ demeye hazırlanıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi, düzenlediği kültürel ve sanatsal etkinliklerle Bursa’nın kültür sanat hayatına değer katarken, Şehir Tiyatrosu da 2024-2025 sezonunda Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İtalyan yazar Dario Fo’nun başyapıtlarından biri olan ‘Bir…
0 notes
proofhead · 3 months ago
Text
İnternette İlk Defa: İhsan Oktay Anar - Levha, Çadır, Tapınak
Proofhead My Resort blogu, Türkiye’nin İhsan Oktay Anar‘ı en çok seven, takip eden ve yazan platformu olmayı sürdürüyor sevgili okur. Aylar önce büyük ustanın 40 yıl önce kaleme aldığı, “Kafiler İçin Apologya” isimli öyküsünü internette ilk defa paylamıştım. O gönderim inanılmaz bir ilgi gördü ve sağ olsun, pek çok takipçimden ve arkadaşlarımdan güzel dönüşler almıştım. Yine internet ortamında…
0 notes
serhatnigiz · 3 months ago
Text
Yeni Tarz Trans-Hümaniteye Karşı Haluk Yurtsever Şahsında Eski Tarz Trans-Proletaryan-Hümaniter Sayıklamalar!
Tumblr media
Haluk Yurtsever “Bildiğimiz insanın “aşılması” mı?” başlıklı makalesinde; 1)- Trans-hümaniteyi 2)- Toplumsal insanı 3)- İnsanın öznelliğini 4)- Robotik ve teknolojik gelişmeleri 5)- Yabancılaşma kuramını 6)- “Çağcıl” bir yaklaşımla 7)- Sanayi toplumunun ve kapitalizmin geldiği aşamayı 8)- Klasik marksist bakış açısı ile ele almaya çalışmaktadır.
Trans-hümanite: aşkın-insan/post-hümanite: insan sonrası insan.
Yabancılaşma kuramı tarih içerisinde antik çağdan bu yana hem felsefi hem de diğer bilimler için işlenen bir kuram olma özelliğine sahiptir. Marx’ın yabancılaşma kuramına kattığı anlam dışında genel olarak bu kuram, din alanında kullanılan, idealist bir şekilde “insanın tanrının bir kulu olma özelliğinden yabancılaşması” olarak kabul edilmiş metafizik bir kavramdır. Dolayısıyla, bu kavram ortaya çıkışı itibariyle de din felsefesi ve teoloji ile bağlantılı bir kavramdır. İster materyalist olsun ister metafizik olsun birçok filozof bu kurama kendince bir takım anlamlar vermiştir. Marx ise bu kuramı kendisinden önceki filozoflardan farklı olarak; modern çağda emek ürünü olan somut metada cisimleşmiş artı-değere soyut emeğin yabancılaşması olarak ele almıştır.  
Marx, köleci ve feodal toplumlardaki yabancılaşma biçimlerine ilke olarak karşı olmasa da (toprağa bağlı soyut emeğin artı-nemada yabancılaşması olan feodalizm gibi) eski sınıflı toplumlardaki yabancılaşma formlarını ilkel bir yabancılaşma biçimi olarak değerlendirmiştir. Köleci artı-değer ya da feodal artı-değer biçimindeki ilkel yabancılaşma (aynı zamanda Marx bu duruma “ilkel sermaye” ismini de veriyordu) tek tek birey olan insanın soyut emeğinin metada cisimleşmesinin tam olarak gerçekleşmemesinden dolayı, yani toplumsal feodal üretimde tek tek selflerin artı-değeri nema-değer üzerinden hesaplanabildiği, emek-değer üzerinden hesaplanamadığı için, Marx bu duruma “ilkel yabancılaşma” demiştir. Başka bir deyişle, feodalizmde üretim, toprağı ekip biçen tek tek selflere bağlı değil idi; tam tersine selflerin bütününe bağlı bir üretim söz konusu idi. Aynı durum köleci sistem içinde geçerli idi. Kısacası, Marx’ın bahsettiği “yabancılaşma kuramı” tam da böyle bir yabancılaşma kuramıdır.
Fakat Yurtsever’in bahsettiği “yabancılaşma kuramı”; Marx’ın bahsettiği “feodal üretim ile kapitalist üretim” tekniklerini birbirinden ayıran, daha doğrusu feodal nema-artı-değeri ile kapitalist sanayi-artı-değeri iki ayrı artı-değer türü üzerinden ayırabilen bir yabancılaşma kuramından çok, daha başka bir şeydir. Dolayısıyla, Yurtsever makalesinde kapitalist sanayi-artı-değer ile robotik tekno-artı-değer arasındaki yabancılaşmayı karşılaştırır iken, anti-bilimsel bir temelde de hata yapmaktadır.
Yurtsever’e göre trans-hümanite’den (yazar kısmen konu dışı bıraktığı için burada post-hümanite kavramına girmeyeceğiz), yani “aşkın insandan” kastedilen şey; sanayi emeği insanının burjuva hümanitisinden ziyade (yazar kısmen bu konuyu da konu dışı bıraktığı için burada girmeyeceğiz), proletaryan-hümaniteye dayanan aşkın toplumsal insan modelidir. Başka bir deyişle, Yurtsever’in aşkın proletaryalist modeli aşkın bir toplumsal insan varsayımına da dayanmaktadır. Bu sebepledir ki, Yurtseverci aşkın proletaryan-hümanite gerçekte nesnel zemini olmayan “toplumsal bir hayalet”ten başka da bir şey değildir. Keza nesnel emek araçlarının toplumsal kullanıcısı sınıfı olan proletaryaya “dışardan” proletaryalist yoldan icatçı/burjuva bilinç “yüklenerek” proletaryan aşkın bir öznenin (aynı zamanda nesnenin/toplumsal varlığın) oluşturulamayacağı da deneyimle kanıtlanmıştır.         
Yurtsever’in proletaryan-hümanite’den kastettiği şey “proletaryan-toplumsal varlık”, “proletaryan toplumsal birey”, “proletaryan toplumsal bilinç” gibi hususlardır. Yurtsever’e göre, proletaryan toplumsal bireyin somut metada cisimleşen soyut sanayi emek aracı kullanıcılığının ödenmemiş artı-değere olan yabancılaşması robotik üretimle birlikte daha da üst bir boyuta çıkmış bulunmaktadır. Yurtsever farkında olmasa da, onun temel iddiası budur.
Bu iddia tamamen yanlış bir iddiadır. Keza proletaryan sanayi artı-değerden daha çok protekyan tekno artı-değere dayanmakta olan robotik üretim, somut tekno metada cisimleşmiş soyut protekyan emek gücüne dayanmakta olduğundan dolayı, sanayi emek gücüne yabancılaşma ile tekno emek gücüne yabancılaşma biçimleri Yurtsever tarafından bir ve aynı şeymiş gibi, birbirine karıştırılarak okuyucuya sunulmaktadır. Dolayısıyla, Yurtsever’in karşılaştırma yöntemi Marx’ın köleci sistem ile feodal sistem arasındaki yabancılaşma farklarına dikkat çeken “üretim teknikleri” kuramının bile gerisine düşmektedir. Özetle, Yurtsever Marx’ın teorik mirasını geliştirmek bir yana, tam tersine var olanı dahi okuyucularına doğru bir biçimde aktaramamaktadır.   
Yurtsever-ci teorik zemin; protekyan emek gücünün ödenmemiş teknik artı-değer kümeleri ile proletaryan emek gücünün ödenmemiş sanayi artı-değer kümelerinin birbirinden apayrı artı-değer kümeleri olduğunu kavrayamamakta, proletaryan sanayi yabancılaşması ile protekyan teknik yabancılaşmayı da birbirinden ayıramamakta, dolayısıyla masaya da biraz ondan biraz bundan tarzında çeşni türü entelektüel bir çorba koymaktadır. Yurtsever’in yazısının bütününe bakıldığında okuyucuya dönük onca bilgi bombardımanına rağmen yol ve yöntem sorununa ilişkin kayda değer tek bir cümle dahi edilmediği görülecektir.    
Burjuva-hümaniteden ve proleter-hümaniteden bahseden Yurtsever; teknoburg-hümanite ile protekyan-hümaniteyi de birbirine karıştırmaktadır. Yurtsever trans-hümanitenin neden olduğunu varsaydığı yabancılaşma eğiliminin adresinin (E1/E2) teknoburg-hümanitesi olduğunu da idrak edememektedir. Öte yandan, Yurtsever’in proletaryan-hümanite ile ilgili de hiçbir şey söylememesi (daha doğrusu “söylemeden söylemesi”) de ilginç bir durum oluşturmaktadır. Şayet Yurtsever, protekyan-hümaniteye, aşkın protekyan hümaniteye, post protekyan hümaniteye karşı tek bir eleştiri getirmiş olsaydı; Marx’tan alıntıladığı pasajların hiç birinden alıntı bile yapamazdı. Yurtsever’in eleştirdiği gerçek adres teknoburglardır. Keza tekno azami kara dayalı gloktokratik-teknokratik emperyalist-kapitalist çağda yabancılaşma kuramı tekno tüketim-değerine ve görece teknoburgların yönlendirmelerine göre belirlenmektedir.
Kaldı ki; yabancılaşmada kötü bir şey değildir. Hatta yabancılaşma ne iyi ne de kötü bir şeydir. Proletaryan yabancılaşmaya göre protekyan yabancılaşma daha ilerde bir yabancılaşma biçimidir! Keza protekyan üretim tekniklerine bağlı olarak gelişen yabancılaşma sanayi emeğine dayalı proletaryan yabancılaşma biçimlerini atıl ve gereksiz kıldıkça, sanayi emeğine dayanan yabancılaşma biçimlerine bağlı olan kapitalizmin de ölüm döşeğine düşmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla, protekyan yabancılaşmanım her geçen gün daha da yaygınlık kazanmasıyla birlikte proletaryan yabancılaşmanın da o oranda zayıflayarak tükenmeye yüz tutacağı da aşikardır. Robotik üretim tekno-karı büyüttükçe sanayi-karda azalacağından dolayı, bu durum protekyan toplumsal varlığın, bilincin, kültürün, dilin ve bireyin o oranda gelişmesine de katkı sunacaktır.
Proletaryan Sovyet deneyimleri, proletaryan sosyalizmin kapitalizmin temsiliyetist bir türevi olduğunu pratikte kanıtlar kanıtlamaz; toplumsal varlığı da yeni toplumsal sınıflar belirlediğinden dolayı, yeni toplumsal varlığı ve yeni bireyi belirleyen sınıfında protekya olduğu gerçeği günümüz dünyasında daha da gözle görülür bir hale gelmiştir.
Sanayi emeğinin gloktokratik yabancılaşmasının trans-hümanitesi mi? Yoksa teknik emeğin protekyan yabancılaşmasının trans-hümanitesi mi? Yurtsever’in kendisine sorması gereken asıl soru budur. Hal böyleyken; Yurtsever’in salt sanayi emeğinin kuramsal kafası, kavramları ve düşünce sistematiği ile bu soruya doğru bir cevap verebilmesi de mümkün değildir.
Teknoburgların canlı insan emeğini ve varlığını robotik makinenin bir kölesi haline getirmek için bunca servet dökmesine rağmen (ARGE projeleri vs.), bir avuç olmasına karşın protekyanın tümel emek araçları karşısındaki tikel yabancılaşmasının katalizör görevi görmesi bile, tarihsel hakikat açısından şimdiden takdire şayan bir durum değildir de nedir! Bu “yabancılaşmış” yeni emek biçiminin kendisi devrimci bir emek biçimi değildir de nedir!
16.08.2024
Emekoloji Araştırmaları Kolektifi
Haluk Yurtsever, Bildiğimiz insanın 'aşılması' mı? 30.08.2024
0 notes
lolonolo-com · 8 months ago
Text
Sosyal Bilimlerde Yöntem 2022-2023 Final Soruları
Sosyal Bilimlerde Yöntem 2022-2023 Final Soruları 1- Literatür taraması ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Sadece popüler literatürden faydalanılması B) Faydalanılan kaynaklanın başlıklarının metin içinde tam olarak yazılması C) Onemli kaynaklara ağırlık verirken diğerlerinden örnekler verilmesi D) Faydalanılan bütün kaynaklar hakkında detaylı bilgi verilmesi E) Sadece en önemli…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dipnotski · 9 months ago
Text
Umberto Eco – Yapının Yokluğu (2024)
Göstergebilim üzerine çalışmaları 1960’lı yıllarda başlayan Umberto Eco, kitle kültürü üzerine yaptığı çalışmalarda, kültür fenomenleri üzerine çalışmak adına bir göstergeler kuramına ihtiyaç duyulduğunu görmüş ve ‘Yapının Yokluğu’nda böyle bir kuramın ilk formülasyonuna imza atmıştır. Yirminci yüzyıl göstergebiliminin ardındaki iki düşünürün; Amerikalı pragmatik filozof Charles Sanders Peirce ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes