Tumgik
#sermaye nedir
seslimeram · 10 months
Text
Badire Meseli
Tumblr media
Binbir badire sağanağı altında hem yolunu, hem yönünü kaybeden bir ülkenin hakikati karşılıyor herkesi, her birimizi. İçimize çöreklenmiş olagelen korkunç tedirginlik hallerini bununla birlikte var edilen gelecek kaygısının endişe verici boyutlarını çoktan aşan tüm ol suretlerini birlikte göz önüne getirdiğinizde kayıp ülkenin hakikati de kendiliğinden açığa düşüyor. Sökün eden hakikatin yamacında binbir badirenin yıkıcılığı, tahakkümü, tehdidi, yok ediciliği ile hayat akışı kendi normunu, normalini zayi ediyor. Binlerce yıllık bir saha olarak zikredilen bu yerin bir tek asırda nasıl bu hallere konulduğunun utanç verici temsili halleri bütünüyle de sıradanın hayatının ne hallerde konulduğunu anlatmaya yetiyor. Falsosuz bir yıkıcılık ekseninde normalin yıkımı aralıksız güncelleneniyor. Demokrasi ediminin bir hiçe entegre edildiği / yönlendirildiği zeminde katışıksız bir tekrarla keskin / bıçaksırtı bir yerin güncesi var ediliyor. Umut paramparça, ümidi taşıyagelen her tahayyül yerle yeksan ediliyor. Gün karanlık, gelecek muallak bir mesele dönüştürülüyor.
Sıradanın hayatındaki her günün bir öncesini aşan bir tahayyülle birlikte mahvedilmesinin halet-i ruhiyesi ile sınanıyor sahne bir kere daha. Düzen insanları olarak var edilmiş olan o temsilin, eline tam anlamıyla kan bulaşmış sermayeyle birlikte var ettiği her eylemsellik dönüşü olmayan bir yıkım tahayyülünü istikrara kavuşturuyor. Yüksek perdeden söylenen o ezdirmeyeceğiz, yedirmeyeceğiz, her şeyin üstünden geleceğiz bahislerinin ortasında bir biçimde hayata tutunma erdemi un ufak ediliyor. Üstünde tepinip durdukça muktedir ve sermaye hayatta kalma ibaresinin de derdest edilmesi aralıksız söz konusu ediliyor. Salt ele geçen maaş değil, daha yepyeni bir yüzyıla adım attığı bildirilen bir ülkede olan biten vahim yıkıcılığın sureti güncellenir. Diken.com.tr’den aktaralım: “Türkiye’de dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gerekli asgari harcama tutarı açlık sınırı olarak kabul ediliyor. Yoksulluk sınırıysa eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderlerle birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı. Asgari ücret 11 bin 402 lira. TÜRK-İŞ’in kasım ayı verilerine göre, açlık sınırı 14 bin 25 liraya çıktı. Yoksulluk sınırıysa 45 bin 686 lira 81 kuruşa çıktı. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 18 bin 239 lira 8 kuruş oldu. TÜRK-İŞ’in ekim verilerinde açlık sınırı 13 bin 684 lira, yoksulluk sınırıysa 44 bin 573 lira olarak hesaplanmıştı.”
BloombergHT’den aktaralım: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz. Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz” açıklamasını yaptı.
İstanbul Sanayi Odası’nın Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda sunum yapan Erkan, piyasalarda öngörülebilirliğin arttığını, rezervlerde de artış gözlendiğini belirterek, “Yakın dönemde rezervlerde gözlenen artışta Körfez Ülkeleri’nin yanı sıra batılı fon girişlerinin de etkisi görülmüştür” dedi.
Erkan, “Önümüzdeki dönemde de rezervlerimizdeki artışı kalıcı kılarak Türk lirası varlıklara olan dış talebin gelişimini ülkemiz için en iyi şartlarda tesis eden bir anlayışla destekleyeceğiz” diye konuştu.
Erkan, konuşmasında "Dezenflasyon döneminde, ana eğilime ek olarak manşet enflasyon da gerilemeye başlarken, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir. Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra, enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir” ifadelerine yer verdi.
Enflasyon patikasına dair “algı, kabul ve itibar” üçlüsünün, enflasyonun bu patikaya oturabilmesi için çok önemli bir araç ve kolaylaştırıcı faktör olduğunu ifade eden Erkan, “Biz üzerimize düşeni yaptığımız ve yaptıklarımız üzerinden bizi değerlendirip bu patikaya olan inancınızı pekiştirirseniz, enflasyonu bu patika üzerinde oturtup dezenflasyonu minimum maliyetle gerçekleştirmemiz mümkün olabilecektir. Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple “algı, kabul, itibar” üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız” ifadelerini kullandı.
"Kasım ayı öncü göstergeleri aylık enflasyondaki gerilemenin süreceğine işaret ediyor"
Enflasyondaki yükselişten sonra, politika kararları etkilerinin devreye girmeye başlamasıyla beklentilerde ve beklenti dağılımında iyileşme işaretlerinin belirmeye başladığını anımsatan Erkan, şöyle devam etti:
"Gelecekte enflasyonun ne olacağına dair beklentilerdeki düzelme, fiyat oluşumuna da yansımaktadır. Nitekim, fiyatlama davranışlarında da olumlu bazı gelişmeler yaşanıyor. Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi para politikasından daha çok etkilenen ürün gruplarında fiyat artış hızı azalmakla kalmadı, uzun bir süreden sonra ilk kez indirimler görülmeye başlandı. Firmaların talepteki aşırılığın geri çekildiğini görerek fiyat indirimlerine başlamaları, hem tüketiciler için hem de rekabet ortamı için oldukça sevindiricidir. Attığımız adımlarla birlikte özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Parasal aktarım sürdükçe bu gözlemler daha da yaygınlık gösterecektir. Özetlediğim bu görünüm altında, enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı. Kasım ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir."
Enflasyon Raporu'nda da belirtildiği gibi yıllık enflasyonun Mayıs'taki baz etkisiyle tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024'ün ikinci yarısında gerileyeceğini bildiren Erkan, baz etkilerinin ötesinde, enflasyondaki düşüş sürecinin birçok kanalla kendini göstereceğini ve bu süreç boyunca iki önemli gelişmenin yaygınlık kazanacağını söyledi.
"Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki algı yanlış"
Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki yanlış algının, özellikle belli enflasyon eşik düzeyleri üzerinde büyümenin sürdürülebilirliğine çok ciddi engel teşkil ettiğine dikkati çeken Erkan, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla fiyat istikrarı ve bununla pekişecek olan finansal istikrar, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazıdır. Bununla birlikte dezenflasyonun her koşul ve durumda kaçınılmaz olarak büyümeden feragat yoluyla gerçekleşeceği yönündeki yanlış algı ve kaygılar kamuoyunda zaman zaman ifade edilmektedir. Oysa enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda, enflasyon belli eşik değerlere gerileyene kadar, 'doğru' politika tasarımlarıyla büyümeden asgari düzeyde ödün vererek dezenflasyon süreci başlatılabilir. Büyüme-enflasyon ödünleşimi ise ancak enflasyondaki 'aşırılık' devre dışı bırakıldıktan sonra gelinen eşik değerlerde devreye girecektir. Bu noktada amaç, kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek olmalıdır. Bu aşama daha zorlu bir dezenflasyon sürecine karşılık gelmekle beraber doğru politika tasarımları ve yeterli kredibilite ile çözülmeyecek enflasyon problemi yoktur. Para politikası adımlarımızın hedeflediğimiz etkilerinin tam olarak ortaya çıkmasının belli bir zaman alacağının bilincindeyiz. Öte yandan, söz konusu adımların olumlu etkilerini güçlü şekilde gözlemlemeye başladığımızı da ifade etmek isterim."
Bahçıvan: TL gereğinden fazla değerli ya da değersiz olmamalı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Biz TL’nin gereğinden fazla değerli kılınmasına da, TL’nin değerinin gereğinden fazla düşürülmesine de karşıyız” açıklamasını yaptı.
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın da katıldığı İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan Bahçıvan, “Bizim sanayiciler olarak Döviz kuru konusundaki duruşumuz nettir. Biz TL’nin değerinin düşmesine dönük ve yüksek volatilite konusunda hassasız. Fakat bazen TL’yi gereğinden fazla değerli kılan Merkez bankası politikalarının da Türk reel sektörünün rekabet gücünü nasıl azalttığını yakından biliyoruz” dedi.
Bahçıvan konuşmasında “Umuyoruz ki önümüzdeki dönemde fon girişlerinde hız artacak. Böylece bu süreç Merkez Bankamızın rezerv artış politikasıyla da desteklenerek, kurlardaki aşırı volatilitenin önüne geçebilecek desteklerin oluşmasına kaynak sağlayacaktır. Faizler aracılığıyla talep yönetimi, enflasyonla mücadelede bir ‘acil müdahale’” niteliğinde” ifadelerini kullanan Bahçıvan, “Bu yönden bakarsak, doğru zamanlamayla ve gerektiği oranda yapılan para politikası müdahaleleri, fiyat istikrarı açısından tartışmasız bir role ve öneme sahip. Ancak diğer yandan para politikasından da tüm sorunlarımızı çözmesini beklememeliyiz” dedi.
Bahçıvan, Eximbank kredilerinde, limit, vade, teminat başlıklarının tümünde daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu da sözlerine ekledi.”
Binbir badireler sağanağı altında yaşamın ehven ile olan bağları kesintiye uğratılmaya devam olunuyor. Bitimsiz ve sürünceme taşımaksızın bir girdap halini alan enflasyonun var ettiği yıkıcılığı önlemek bir yana, kendi korunaklı nüfuzlarını güçlendirmek adına var edilen her hamleden sonrası bir kere daha dayatmalar, masallarla süslenmiş bir hilkat garibesi tahayyül dizisi var edilir. Enflasyonun yenileceği tarihin güncesi sıklıkla değişip dururken, düzen sahiplerinin, eline kan oturmuş sermayenin baskılarının karşısında sade, sadede gelmeyen bir mizansenler toplamı var edilir, merkez bankası yönetimi tarafından. İstanbul gibi cehennemi bir yaşam tahayyülüne rehin edilmiş olagelen yerde şu andan bir sonrasına geçişin dahi muamma kılındığı bir zeminde hangi vaat, eylem planı söz konusudur ki sıradan insanların hayatlarında sahiden o masal kılınmış iyileştirmenin etkisi görülebilsin. Ekonomi bakanının duraksamadan dış destek bulunuyor, içte ise vergi tabana (sıradan vatandaşa) yayılacak mevzuları arasında şakırken, iktidarı ayrı, yargısı ve demokrasi isteminin bahsi geçtiği her makamında apayrı çürümeler söz konusuyken nedir ki umudu var edecek olan? Bunca ağır badire sağanağı altında hangi hayat sıradana hayal değil hakikaten teslim edilebilir ki?
Teknik yorumların, sayfalarca dümdüz devam eden güncellemelerin, iyiye gidiyoruz lafzı gibi nice çıkışın kıyısında hayata pek de yer bırakılmadığı, sıradan olanın aslında bir vergi taşıyıcısı / ödeyicisi bir küme olmaktan gayri sayılmadığı bir karanlık imal olunmaya halen devam olunur. Malum yerel seçimin gelecek yıl Mart ayında çıkagelecek suretinde o vurdulu kırdılı hallerin kenarında bir de yoksun kılmayı, olağan bir mesele indirgemenin yolları arşınlanır. Baş efendinin en son Birleşik Arap Emirliği ziyareti sonrasında değindiği gibi "Asgari ücret artışı zaten biliyorsunuz yıl içinde bir kezdir. Bir kez verilecek zamla bu iş biter. Bunun da sorumlusu birinci derecede Çalışma Bakanımız Vedat Işıkhan’dır" dedi. Erdoğan, yurttaşları enflasyona ezdirmediklerini iddia ederek, "Biz vatandaşımızı bugüne kadar enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyiz" ifadelerini kullanır. Ezilmemiş hal buysa, ezilirse o halk sonu ne olur acaba sualine kesintisiz bir yanıt muhalefetten ve ülkenin diğer yarısını oluşturan kitlelerden gelmez. Bu düzeneklerin içinde bir hayat ihtimali söz konusu edilebilir mi? Her şey alenen ayaklar altına alınırken, her şey yerle bir edilirken!
Binbir badire sağanağı altında hem yolunu, hem yönünü kaybeden bir ülkenin hakikati karşılıyor herkesi, her birimizi. Düzeni var eden temsilin gözden çoktan çıkarttığı nasılsa elleri mahkum bize verecekler yine oylarını kabulünde, dairesinde ensesinde boza pişirilmeye devam ediliyor bir halkın. Akçeli işlerin, yüze göze bulaştırılan bir kazan, kazan sarmallarının ortasında iki gıdım yaşam hakkını lütfen dahi çok gören bir yönetimin sahiden bu ülkeye dair bir gelecek var etmesi söz konusu olabilir mi? Tahakküm ve tehdit dilinin ortasında çıkagelen bu ekonomik bozgunculuk, geleceksizliği tescil edilmek istenen milyonlarca yurttaşın karşısında hangi tavırlar var ediliyor. Hangi müthiş kararların altına imza atılıyor gerçekten görmüyor musunuz? Asgari ücretin ülke sınırları içerisinde bir ortalama ücretin ta kendisine dönüştürüldüğü zeminde her iyileştirme tahayyülünün ardılı dağ gibi zamlarla çıkagelirken sahiden hayat nasıl devam olunacaktır. Bütünüyle bir girdap halini alan güncelliğin sınırlarında yaşama tutunmanın bunca zora koşulup, bunun bir de müjde gibi duyurulduğu bir zeminde kaybedilen ülkenin o hakkaniyeti nasıl onarılacaktır? Ücretler yitirilip dururken, ele geçenin alım gücü her gün erimeye devam ederken, anskiyete, depresyon ve şiddetin ta kendisine rehinelik bir hakikate dönüştürülürken sahiden nasıl olacaktır, kendi normalini hatırlayacak şu ülke! Normali kaldıysa şayet...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Derinleşen Ekonomik Krize Karşı Eylemlerden – 2021 – Kadıköy – ANF – Yeryüzü Postası
0 notes
onderkaracay · 2 years
Text
Tumblr media
🗣️ Türk Nedir?
Türk ırklar birliği bir ulus ve kimsenin inancını sorgulamayan yeryüzünde yaratan ulu, yüksek gücün adına töre ile adaleti sağlayan üst kimliğin adıdır.
Din tektir. Türklerde din yoktur töre vardır. Töre yeryüzünde adaleti sağlama görevidir.
Sonradan ortaya çıkan sami dinler Türk'e ait töreden alıntı yapılarak bu gücü ele geçirmek yoluyla rol çalmaktır.
Neticede bu dinlerde anlatılan her olgu bu dinler ortaya çıkmadan önce Türk olan Sümer tabletlerinde yazmaktadır.
İnsanlığın ikinci atası olarak bilinen Nuh tufanı Türk'ün yurdu Anadolu'da yaşatmıştır.
İstanbul boğazı Nuh tufanında açılmış ve dünyayı yıkayarak temizleyen suyu dünyaya vermek için açılmış doğal bir boğazdır.
Türklere emanettir. Dünyanın gemisi Anadolu gibi.
Türk kadim bir ulus, budun veya toplum demektir.
Türk sayısızca ırk birliğinin üst kimliğidir. Türklerde ırkçılık yoktur. İnanç ayrımcılığı yoktur.
Üst yapı kendini oluşturan alt kimlikler ile yer değiştirmesi mümkün değildir. Çünkü diğer her ırk, mezhep, din, devletler buradan türemiştir.
Türk birlik ve beraberlik içinde yaşamak demektir. Birlik ve beraberliği yok edenleri cezalandırmak demektir.
Türk insanlığın ve her canlının huzur içinde doğaya zarar vermeden yaşamasını sağlamak için yaratılmış bir üst ulus kimliğidir.
Kafa karıştıran tüm ideoloji adı altında ki faaliyetler hileli ve Türk ulusuna karşı düşmanlık etmek amacıyla yürütülen beyhude faaliyetlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti bu kadim ulus birliğini sonsuza kadar yaşatmak adına ulu güç tarafından kut verilmiş devlet kurma güçlerinin Atatürk adında birleşerek kişiler üstü bir gücün sonsuza kadar yaşayacak olmasının son mesajıdır.
Bu temsilin kişi olarak adı Mustafa Kemal'in fani olması fikrin yaşanmayacağı anlamına gelmez.
Atatürk laiklik devrimi ile dinlerin ne olduğunun anlaşılmasını sağlayan o yüksek iradenin görevini yapmış bir insanlık adına devrimin sonsuzluk adına adıdır.
Atatürk bir din ve dogma icat etmemiş kendisini bir peygamber olarak görmeyecek kadar ulu güç tarafından olgunlaştırılmış din, dinler ve yaratan adına insanlığa zarar veren zulmün sonunu getirecek görevi yapmıştır.
Kendisinin edebiyete intikali sonrası yeniden devleti ele geçiren şer güçler dini siyasete alet ederek bu kadim güce karşı bir savaş içine girmişlerdir.
Bugüne kadar onun bedenini öldürerek yendiğini sanan zavalılık fikirlerini yenebilecek bir gücü ortaya koyamamış koyamayacaklardır.
Hilenin doğruyu ve gerçeği yendiği nerede görülmüştür.
Kut güç başka bedenlerde yeniden ortaya çıkarak Atatürk'ün yaptıklarını ve yarım kalan insanlık devrimini tamamlamak adına görevlerini layıkıyla yerine kendi adlarına beklentisiz bir tutum içinde bütün düşmanlığı darmadağın edecek iradeyi ortaya koyarak onları yenmiştir.
Bugün yaşanan kaybedenlerin son kez acaba bu sefer başarabilir miyiz adına çabalarından ibarettir.
Ulu gücün yeryüzünde ki ordusu Türklerdir.
Bu gücü yenebilecek yeryüzünde herhangi bir devlet veya güç ortaya çıkarmak olanaksızdır.
Kurtuluş savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk cepheye gider ve Kazım Karabekir paşaya durum nedir diye sorar?
"Öyle puslu hava ki şeytan bile müslüman mintanı giymiş" paşam diye yanıt verir.
Bugünde durum bundan farklı değildir.
O gün o hile nasıl kaybetti ise bugünde aynı şekilde kaybedecek.
Din ve yaratan adına Türk'ün töre ile yeryüzünde adaleti sağlama çabası dışında her çaba hileli ve çıkar sağlamaya yöneliktir.
Türk insanlık tarihinin kendisidir.
Amerika, İngiltere, Almanya, Rus, Fransız en fazla geçmişleri iki bin yıl öncesine dayanır.
İnsanlık tarihinin başlangıç tarihi Türk'e dayanır.
Yukarıda saydığım devlet ve milletlerin yaşadığı her yerde daha önce Türkler yaşamıştır.
Dünyada herkes Türk olup küresel fitnenin bize karşı çabaları insanlığı içinden çıkılmaz bir noktaya gelmesine sebep olmuştur.
Mehdi, Mesih ve Deccal gelecek şekilde yalanlar ile Türklere ait o üstünlüğü bu yolla ele geçirmek adına bir beyhude çaba içerisinde debeleniyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurtuluş savaşı sonrası planlarımızı yüz yıl ertelemek zorunda kaldık diyen o küresel çete Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleri ve kut verilmiş güçlerin yaşattığı hezimet sonrası sonsuza kadar bir daha Türklere karşı plan yapamayacak duruma gelerek yok olacaklar.
Mobbing Bank bu sebeple Atatürk'ün yazdığı Nutuk kitabının devamıdır.
Nutuk bir mücadele sonrası yazıldı. Mobbing Bank o mücadeleyi yeniden başlattı.
Görevini yaptı ve yapmaya devam ediyor.
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti yarım kalan insanlık devrimini önce partisiz yönetime geçerek, kamulaştırma yapmak adına büyük kararlar alarak sonsuza kadar yoluna devam edecek.
Para bizim için yurt, toprak ve doğal kaynaklar ile emeğimizdir. Küresel sömürgeci çetelerin parası bizim felaketimiz olmuştur. Bunu devam ettiremeyiz.
Bütün doğal kaynaklar Türklerin yaşadığı Anadolu ve Asya topraklarında bize aittir. Anadolu Türklerin dünyaya açılan kapısıdır. O kapı bugün kuşatma altında olabilir. O kuşatmayı yararak yok edeceğiz.
Türk Birliği kurarak yeniden dünyanın yönetimi ulu güç adına töre adaletine geçecektir.
Devleti küresel sömürgeci çetelere hizmet etmekten kurtardığımız gün yeni kurtuluşun tarihi olacak.
Büyük kararlar içten pazarlık içinde hareket eden siyasi partiler aracılığıyla olması mümkün değildir.
Herkes partisiz yönetim sistemini benimsemek zorunda kalacak. Kendi kendini yönetmenin başka bir yolu yoktur.
Kamulaştırma ile maddi güçler Türk ulusu adına devlete geçtiğinde küresel çeteler ve onlar adına yerli işbirlikçi taşeronlar tarih olacaklar.
O günlerin eşliğinde sancılı günler yaşamaktayız.
Anadolu dünyayı doyuracak bir yurttur.
Biz ona sahip çıkmadığınız için o da bizi cezalandırmış bizi doyurmak yerine açlık, kıtlık, kuraklık, yokluk ve yoksulluk ile sınayarak kendimize gelmemizi sağlamaktadır.
Acımızı toplum olarak biz hep birlikte artırdık hep birlikte olduğunuz gün azaltacak ve yok edeceğiz.
O günler kapıya dayandı. Bizim hep birlikte o kapıyı açma cesaretimizi bekliyor.
] Önder KARAÇAY [
1 note · View note
yasamsallik · 4 months
Text
Tumblr media
"Kıt aklınca bana yazan Ümmetçi kardeşim dinle bak, sana ne diyeceğim!..
Üniversite Lisans ve masterimi belirtmeyeceğim, haftada 2 kitap bitirdiğimi, günlük 10 tane gazete, dergi takip ettiğimi ve en az 20 yazarın köşe yazılarını okuduğumu, 50 ülke gezdiğimi, 3 dil bildiğimi, 4 kitap yazdığımı, saz çaldığımı söylemeyeceğim.
Cahilsin diyorum alınıyorsun, yeterince okumamış ve araştırmamışsın diyorum kabul etmiyorsun, görmemişsin ve yaşamamışsın diyorum güceniyorsun…
Cahil olmana değil, cahillikte diretmene kızıyorum. Yine de seni doğrudan doğruya suçlamıyorum, sen ve senin gibi saf insanları, iyi niyetli arkadaşları ve Türk Halkını hususi cahil bırakanları, karanlığa sürükleyenleri ve sonrasında amaçları doğrultusunda bir maşa gibi kullananları lanetliyorum.
Resimdeki yer, Riyad/Suudi Arabistan, uluslararası iş dünyası ve yatırım ajansları toplantısındayım. Biliyorum, sen kutsal toprak dediğin buraları hiç görmedin, belki umre ve hacca gidenlerden dinlemişsindir.
Dünyanın tüm Arap ülkelerini dolaştım, her seviyede Araplar ile tanıştım, mevcut dini yapı ve inanç sistemlerini inceledim, kültür ve hayat şartlarını görerek ve yaşayarak öğrendim.
Vardığım sonuç; her ne arayacaksan kendinde aramalı, her ne istiyorsan özünde bulmalısın.
Kim ki; Arabın şahsına, Arabın diline, Arabın kültürüne, Arabın giyim ve yaşam biçimine kutsiyet atfediyorsa, bil ki ya cahildir, kandırılmıştır, ya menfaat karşılığı satılmıştır.
Dikkat buyur; din demiyorum, din ortak bir kavramdır ve genel olarak Türkler de müslümandır. (Kaldı ki müslüman olmayan Türkler ve Türk boyları kardeşlerimiz de vardır, hepsine sevgimiz ve saygımız sonsuzdur) Müslüman olup da Arap veya Türk olmayan farklı milletler ve ülkeler de mevcuttur.
Bu durumda, İslam dini; hiç bir ülkenin, milletin, hiç bir cemaat ve grubun tekelinde değildir.
Arap iyi müslüman da, Türk kötü müslüman mı? Bu hayranlık, sempatizanlık, özentilik neden?
Dünyadaki tüm müslüman milletler, Arap gibi giymek, Arap gibi yemek, Arap gibi konuşmak, Arap gibi okumak, Arap gibi yaşamak zorunda mıdır? Kaynak nedir? Ölçü nedir? Doğru nedir?
Kaynak “Kur’an” dediğini duyuyorum. Ama kaynağı da iyi okumuyorsun, okusan da anlamıyorsun, kelimelerin manasını bilmiyorsun. Kaynağın da, anlayacağın dilde, Türkçe olarak okunmasını, duaların Türkçe edilmesini istemiyorsun. Çünkü, sana öyle diyorlar, öyle öğretiyorlar, öyle aşılıyorlar.
Hiç sordun mu, araştırdın mı? Diğer dinler ve kitaplar nasıl? Mesela İncil neden öyle değil. Avrupa ülkelerini gezince göreceksin ki, her ülke kendi dilinde dualarını okuyor, ibadetini yapıyor.
Ortodokslar mesela, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan vs. hepsini gezdim, kiliselerine gittim, din adamlarıyla konuştum, gördüm ki hepsi kendi dillerinde, kendi kültürlerinde inançlarını harmanlayarak dinlerini yaşıyorlar.
Ayrıca… Müslüman ülkelerde Arap kültürünü hakim kılmak için yıllık ne kadar bütçe ve finansal kaynak ayrıldığını biliyor musun?
İsimleri ve faaliyet alanları farklı görünse de, ortak amaç ve zihniyetleri “Arabizm” olan dernek, cemiyet, parti, vakıf, cemaat, tarikat vs. yapıların, sadece bayramdan bayrama topladıkları kurban derileriyle mi giderlerini karşıladıklarını sanıyorsun?
Bir tek bağışlarla mı geçiniyorlar? Yalnız aidatlarla mı ayakta duruyorlar? Kimler destekliyor? Hangi Arap ülkelerinin diasporası var bu oluşumların arkasında? Harcanan bu devasa sermaye, nasıl geri dönüştürülüyor?
Sen daha neyin orucu bozup - bozmadığını öğrenemedin ki, bunları nerden bileceksin? Günde 10 bin defa tesbih çekmeyi, 20 bin defa tekbir getirmeyi ders mi, ilim mi sanıyorsun?
Demem o ki; Ümmetçi kardeşim, aklını kullan, hipnoz olma, kimseye biat etme, gözlerini aç!. Din kullanılarak dünya geneline yayılan Arap Emperyalizmini gör, Selefi Arapçılığı fark et!..
Bir Türk vatandaşı olarak, bütün insanlara, dinlere, dillere ve kültürlere elbette saygı duyuyorum ama kimsenin de Türk dilini, dinini, töresini ve kültürünü Araplaştırmasına, yozlaştırmasına, tahrip etmesine iyi gözle bakmıyorum ve kayıtsız kalamıyorum.
Çünkü ben Ümmetçi değil, özü ve sözüyle bir Türk Milliyetçisiyim, Vatansever, Devrimci, Halkçı, Cumhuriyetçi, Laik, Yurtseverim. Senin hiç sevmediğin ATATÜRK, benim hayat liderimdir. Senin hoşlanmadığın Cumhuriyet, Laiklik ve Demokrasi, benim vazgeçilmezimdir. Özgürlük ruhum, bağımsızlık karakterimdir. Yükselmek, gelişmek, ilerlemek hedefimdir.
Gayem insanlık, yüküm sevgi, ölçüm vicdandır.
Kalben yolum Hak-Muhammed-Ali, ocağım Ahmet Yesevi, Pirim Hacı Bektaşi Veli’dir.
Ulu Ozanlar ile nefeslenirim; Nesimi okur, Şah Hatayi dinler, Pir Sultan Abdal söylerim.
Öğüdü Edebali’den, hoşgörüyü Yunus Emre’den, cesareti Battal Gazi’den alırım.
Unutma, bilim ile gidilmeyen her yol karanlıktır.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara selam olsun."
Muazzez İlmiye ÇIĞ
29 notes · View notes
birguzelllincirkini · 6 months
Text
Hayatımın en yoğun günlerinden.
Siyaset cidden yorucu bişey.
Büyük Şehir Belediye Başkan'ı bizim odaya muhalif meslektaşlar ile görüşmek istemiş arkaďaşlar ille geleceksin dediler neyse hatırlarını kırmadım gittim.
Herkes bir çekingen herkes bir tırsak okumuş insan ezikliği diye bişey var cidden doğruymus.
Dibine beni oturtular başkanın eli dizimde gören kırk senelik arkadaşim falan sanıcak :)
Bu CHP'liler dokunmadan siyaset yapamıyorlar asdfgjkl
Neyse herkes yalakalik peşinde.Başkanım kavşaklar süper yollar mis falan filan.
Baktım olucak gibi değil.
Lafa girdim dedim bir sıkıntımız var sizin belediyeler ile.
Bizler mesleğimiz gereği sık sık sizin kurumlar ile muhatap olan kesimiz.Bize karşı memurlarınızın daha saygılı olması gerek kaldı ki Belediyeler Kanunu bilmeyen meşlektaşimiz yoktur ama oturup sizin memurlara kanun anlatmaktan biz bıktık.
Suriyeli iş adamı müşterilerimiz var sermaye getirmişler bu ülkede iş yapıyorlar.
Bu adamlara bilerek iş yeri ruhsatı vermiyorsunuz.
Sorun nedir ?
Onlar AKP'li zaten bize oy vermezler falan dedi.
Dedim siz onlara bir adım attınız mi geldiklerinden beri ?
Gidip hallerini hatırlarını bile sormadınız.
Tekrar söze girdi biz onların gitmelerini istiyoruz.hızlı büyüyorlar ve onlar milli güvenlik sorundur cart curt.
Kafa bu kafa biraz daha zorlasa Ümit Özdavar gibi "onları mancınık ile atacağız" diyecek.
CHP bomboş parti siyasetçiside öyle.
Neyse 12'de Genel Başkan ile buluşuzca ben kaçar asdfghkl
3 notes · View notes
baybaykus · 8 months
Text
Kıt aklınca bana yazan Ümmetçi Kardeşim iyice oku, ama okuduğunu anlamadan sakın cevap Yazma...
Sana ne diyeceğim, cahilsin diyorum, alınıyorsun.
Yeterince okumamış ve araştırmamışsın diyorum, kabul etmiyorsun.
Görmemiş ve Yaşamamışsın diyorum güceniyorsunn.
Cahil olmana değil, cahillikte diretmene kızıyorum.
Yine de Seni doğrudan, doğruya suçlamıyorum.
Sen ve senin gibi, saf İnsanları, iyi niyetli arkadaşları.
Türk halkını hususi cahil bırakanların...
Karanlığa sürükleyenlerin ve sonrasında amaçları doğrultusunda bir maşa gibi kullananları öyle hakaretler öyle küfürler ediyorum ki küfürün bile yüzü kızarıyor...
Kardeşim ;
Her seviyede Araplar ile tanıştım.
Mevcut Dini Yapı ve İnanç sistemlerini inceledim.
Vardığım Sonuç ;
"Her ne arayacaksan, kendinde aramalı, her ne istiyorsan, Özünde bulmalısın..."
Kim ki ;
Arabın Şahsına,
Arabın Diline,
Arabın Kültürüne,
Arabın Giyimine,
Yaşam Biçimine
Kutsiyet atfediyorsa, bilmeni isterim ki;
Ya Cahildir,
Ya Kandırılmıştır,
Ya da Menfaat karşılığı Satılmıştır...
Dikkatli OKU Yazdıklarımı ;
Sana Din demiyorum.
Din ortak bir kavramdır ve genel olarak Türkler de Müslümandır.
Kaldı ki Müslüman olmayan,
Türkler ve
Türk Boyları Kardeşlerimiz de vardır.
Hepsine Sevgimiz ve Saygımız sonsuzdur.
Müslüman olup da arap veya Türk olmayan farklı Milletler ve Ülkeler de mevcuttur...
Bu durumda, İslam Dini ;
Hiç bir Ülkenin,
Hiç bir Milletin,
Hiç bir Cemaat ve Grubun Tekelinde Değildir.
Arap iyi Müslüman da,
Türk kötü Müslüman mı..?
Bu hayranlık..?
Empatizanlık..?
Özentilik neden..?
Dünyadaki tüm Müslüman Milletler ;
Arap gibi giymek,
Arap gibi yemek,
Arap gibi konuşmak,
Arap gibi okumak,
Arap gibi yaşamak
Zorunda mıdır..?
Kaynak nedir..?
Ölçü nedir..?
Doğru nedir..?
Kaynak “Kur’an-ı Kerim" dediğini duyuyorum.
Ama Kaynağı da ; İyi okumuyorsun.
Okusan da anlamıyorsun.
Kelimelerin mânasını bilmiyorsun.
Kaynağın anlayacağın Dilde.
Türkçe olarak okunmasını.
Duaların Türkçe edilmesini istemiyorsun.
Çünkü,
Sana öyle diyorlar,
Öyle öğretiyorlar,
Öyle aşılıyorlar..
Hiç sorup, araştırdın mı..?
Diğer Dinler ve Kitaplar nasıl..?
Mesela İncil neden öyle değil..?
Her Ülke kendi Dilinde Dualarını Okuyor, İbadetini Yapıyor.
Ortodokslar mesela, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan vs.
Hepsi kendi Dillerinde.
Kendi kültürlerinde inançlarını harmanlayarak Dinlerini yaşıyorlar...
Ayrıca,
Müslüman Ülkelerde,
Arap Kültürünü hâkim kılmak için yıllık ne kadar Bütçe ve Finansal Kaynak ayrıldığını biliyor musun..?
İsimleri ve faaliyet alanları farklı görünse de, ortak amaç ve zihniyetleri “Arabizm” olan.
Dernek, Cemiyet, Parti, Vakıf, Cemaat, Tarikat vs. yapıların.
Sadece Bayramdan Bayrama topladıkları Kurban Derileriylemi giderlerini karşıladıklarını sanıyorsun..?
Onlar ;
Bir tek bağışlarla mı geçiniyorlar..?
Yalnız aidatlarla mı ayakta duruyorlar..?
Kimler destekliyor..?
Hangi Arap Ülkelerinin Diasporası var bu oluşumların arkasında..?
Harcanan bu devasa Sermaye,
Nasıl geri dönüştürülüyor..?
Sen daha neyin Orucu Bozup-Bozmadığını öğrenemedin ki, bunları nerden bileceksin..?
Günde 10 Bin defa Tesbih Çekmeyi.
20 Bin defa Tekbir Getirmeyi,
Ders mi ilim mi sanıyorsun..?
Ümmetçi Kardeşim ;
Aklını kullan,
Hipnoz olma,
Kimseye biat etme,
Gözlerini aç..!
Din kullanılarak Dünya Geneline yayılan Arap Emperyalizmini gör.
Selefi Arapçılığı fark et..!
Bir Türk Vatandaşı olarak,
Bütün İnsanlara,
Dinlere,
Dillere,
Kültürlere elbette saygı duyuyorum ama kimsenin de.
Türk Dilini,
Dinini,
Töresini ve Kültürünü Araplaştırmasına,
Yozlaştırmasına,
Tahrip etmesine iyi gözle bakmıyorum ve kayıtsız kalamıyorum...
Çünkü ben Ümmetçi değil,
Özü ve Sözüyle bir
Türk Milliyetçisiyim,
Vatansever,
Devrimci,
Halkçı,
Cumhuriyetçi,
Laik,
Yurtseverim...
Senin o hiç sevmediğin,
Mustafa Kemal ATATÜRK...
Benim Hayat Liderimdir.
Senin hoşlanmadığın,
Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi,
Benim Vazgeçilmezimdir.
-Arşiv Saka
2 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
Fotoğrafta gördüğünüz kablo karmaşası içindeki cihazın ismi ENIAC. ENIAC, ilk dijital bilgisayardır. ENIAC’ın ilk görevi nedir bilir misiniz? İlk görevi, termonükleer silahların kullanılabilirliğini ve kapasitesini ölçecek matematiksel testleri yürütmek!
Tumblr media
Bu görev Hiroşima ve Nagasaki’yi yok eden füzyon patlamasını test etmekten çok daha karmaşık bir görev. ABD'nin Japonya’ya karşı kullandığı atom bombasını herkes bilir. Pek çok kişi bu meselede fikir sahibidir. Fakat bir detay pek dillendirilmez! O da şudur;Japon halkına karşı kullanılan atom bombası, üç gün önce Trinity ismi ile çölde denendikten sonra kullanıldı ve Little Boy isimli bombayı taşıyan uçak tek başına değildi! Japonya semalarında aslında üç uçak bulunmaktaydı. İkinci uçakta bilim insanları bulunuyordu! Onların görevi patlamanın ölçümlerini yapmaktı. Bu görevi yapabilecek donanımda bir uçakta bulunuyorlardı. Üçüncü uçakta ise bu tarihi felaketi kayıt altına alacak fotoğrafçılar vardı.
Tumblr media
İnsanlık tarihinin en iğrenç eylemi içerisinde, iğrençliğin ve felaketin boyutlarına çağ atlatacak bir silahın kullanımı, aslında bilimin gözetimi altındaydı! Bir ufak bilgi ile farklı bir ortaklığın da altını çizelim. 2. Dünya savaşı sırasında nükleer silah üretme amacı ile Manhattan Projesi başlatıldı. Başkanlığını ‘’fizikçi’’ Robert Oppenheimer’in yaptığı proje ABD, İngiltere ve Kanada tarafından başlatıldı. İngiltere ve ABD bir holdingdir. Kanada, bu iki holdingin yatırımıdır!!
Tumblr media
Dolayısı ile bu projeler,tarihi bir kaderin ürünü değil! Bunu bilmeyi önemli buluyorum. Hiroşima ve Nagasaki’nin yok edilmesi, kapitalist dünyanın lideri konumuna süper güç olarak ABD'yi getirdi. Bu söylem de pek çok kişi tarafından bilinir ama şu kısmını atlamamak gerekir; ABD'nin ‘’süper güç’’ pozisyonu, İngiltere'nin sömürgelerinden askeri gücünü çekmesi ve ABD'yi silahlı yıkıcı gücü olarak belirlemesi ile mümkün olmuştur! ABD dünyanın süper gücü olduğunda, İngiltere perde arkasında ki ‘’süper akıl’’ konumunu çok daha sağlamlaştırmıştır. Her oyunun içinde olan, her oyunun organizasyonunda bizzat bulunan, her masada masa kurucu olarak yerini alan İngiltere, nasılda gözden ırak! Başka bir konu gibi gözüken, fakat sıçramamdaki amacı anlayacağınızı düşündüğüm bir bilgi daha vermek istiyorum. Google Maps açılmadan önce ilk iş, Keyhole satın alındı. Keyhole, jeo uzamsal harita verileri işletmesidir. Yani coğrafi bir veriye, istatistiksel çözümlemeler kullanarak erişme teknolojisi. Bu teknolojinin arkasında kim var? Jeo-Uzem İstihbarat Ajansı.
Tumblr media
Bu projeyi, Jeo-Uzem İstihbarat Ajansı finanse ediyor. Peki Jeo-Uzem İstihbarat Ajansı nedir? CIA'nın girişimci sermaye kolu. Sizce siz en yakın pizzacıyı bulup gidebilesiniz diye, neden CIA bağlantılı bir ajans böyle bir projeye para yatırıyor?
Tumblr media
Google Maps, Google Earth’ı teşvik etti. Ki burada şunu unutmayın Google Earth, NASA'nın uydu verilerini kullanır!! Google Earth ise Google Cloud’u doğurdu. Eğer Google bugün küresel bir şirketse, bu pozisyonunda Google Cloud’un payı çok büyük.
Tumblr media
Google Cloud robot teknolojileri, iş akışı yönetimi, devasa çapta veri depolamak görevlerini üst düzey bir istatistik ile yerine getiriyor. Veri, hükmeder! Veri, güçtür! Neden Google iletişim ve enformasyon alt yapısı var?
Size radikal bir dijital alan sunmak, bunu bir yönü ile geliştirmek için. Bunu bir çırpıda ‘’Kapitalist kar’’ olarak kavramlandırırsanız, anlayın ki hükmedilensiniz! Hükmetmek, kendine ait dil ile kendine ait bakış açın ile yenilenen ve yayılan dijital algıyı anlamak, kavramsallaştırmak ve dönüştürmektir! Bayrak, önemlidir! Peki ya dijital bayrak? Onu görebiliyor musunuz? Sınırı, dili, milleti, cinsiyeti, ten rengi, vb. olmayan, hepsini tek bir formasyona entegre etmeyi amaçlayan dijital bayrağı görebiliyor musunuz? Görebilmeniz ümidi ile…
3 notes · View notes
dokumtek · 1 month
Text
Nadir Toprak Metallerin Kritik Rolü Nedir?
Tumblr media
Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı (DOE) tarafından nadir toprak metallerinin ve diğer malzemelerin temiz enerji ekonomisindeki rolünü incelemek amacıyla bir araştırma yapılmıştır. 2011 Kritik Malzeme Stratejisi adı verilen bu araştırma, kritik malzeme bir başka deyişle nadir toprak metallerin temin zorluklarını gidermek için güncellenmiş kritiklik değerlendirmeleri, piyasa analizleri ve teknoloji analizlerini içerir. Bu rapor, bazı malzemelerin rüzgar türbinleri, elektrikli araçlar (EV'ler), fotovoltaik (PV) ince filmler ve enerji tasarruflu aydınlatmaların önemini vurgulayan 2010 Kritik Malzeme Stratejisinin bir güncellemesidir. Nadir toprak metallerin kritik durumu hakkında raporun öne çıkan özellikleri: • Rüzgar türbinleri, EV'ler, PV ince filmler ve flüoresan aydınlatmalar da dahil olmak üzere birçok temiz enerji teknolojisi, kısa vadede tedarik kesintileri riski taşıyan nadir toprak metallerini, malzemeleri kullanmaktadır. Bu riskler genellikle orta ve uzun vadede azalacaktır. • Beş nadir toprak metalinin (disprosyum, neodim, terbiyum, europium ve itriyum) tedarik zorlukları, önümüzdeki yıllarda temiz enerji teknolojisi dağıtımını etkileyebilir. • Bu zorlukların üstesinden gelmek için çalışmalar arttırıldı. Nadir toprak metallerin belirlenebilmesi amacıyla öncelikli araştırmalar için yeni fonlar oluşturulması, DOE’nin ilk kritik materyal araştırma planının geliştirilmesi, önde gelen uzmanları bir araya getiren uluslararası atölye çalışmaların yapılması ve bu konularda çalışan federal kurumlar arasında ki koordinasyonlar sayılabilir. • Eğitim ve öğretim yoluyla işgücü yeteneklerinin geliştirilmesi; kırılganlıkların giderilmesine ve kritik malzemelerle ilgili fırsatların gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. • Önümüzdeki yıllarda çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç olacaktır. Bu rapor, gelecek yıllarda yüksek büyüme göstermesi beklenen birçok temiz enerji teknolojisine odaklanmaktadır. Sunulan senaryolar geleceğin öngörüleri değildir. Gelecekteki malzemelere yönelik arz ve talep, çığır açan teknolojiler; malzeme kıtlığına ve piyasadaki diğer faktörlere verilen piyasa cevabı nedeniyle bu senaryolardan farklı olabilir. Bu analiz politika yapıcıları ve halkı bilgilendirmeye yardımcı olmak içindir. Kritiklik Değerlendirmesi On altı element rüzgar türbinleri, EV'ler, PV hücreleri ve flüoresan aydınlatmasında kritiklik açısından değerlendirildi. Kullanılan metodoloji Ulusal Bilimler Akademisi tarafından geliştirilen metodolojiden uyarlanmıştır. Kritiklik değerlendirmesi iki boyutta incelendi: •temiz enerji •arz riski. Beş nadir toprak elementinin (Rare Earth Elements) •disprosyum, •terbiyum, •europium, •neodim •itriyum kısa vadede kritik olduğu bulundu ( 2015). Bu beş nadir toprak elementi (REE-Rare Earth Elements) enerji verimli aydınlatmada; •rüzgar türbinleri ve elektrikli araçlar veya •fosforlar için mıknatıslarda kullanılır. Diğer elementlerin; •seryum, •indiyum, •lantan •tellür) kritik olduğu tespit edildi. Pazar Dinamikleri • Son yıllarda, incelenen malzemelerin neredeyse tümüne yönelik talep, çelik gibi emtia metallerine olan talepten daha hızlı artmıştır. İncelenen malzemelere olan talebin artması, temiz enerji teknolojilerinin yanı sıra cep telefonları, bilgisayarlar ve düz panel televizyonlar gibi tüketici ürünlerinden gelmektedir. • Genel olarak, küresel malzeme arzı, mevcut sermaye eksikliği, uzun sağlama süreleri, ticaret politikaları ve diğer faktörler nedeniyle son yıllarda talep artışına cevap vermede yavaşlama olmuştur. Birçok anahtar malzeme için, pazar tepkisi, çoğaltma ve yan üretimin karmaşıklığı gibi sebepler nedeniyle işler daha da karmaşıklaşmaktadır. Ek olarak, bazı kilit malzemeler için pazarın şeffaf olmaması ve dar hacmi verimli çalışabilme yeteneğini etkileyebilir. • Bazı üniversiteler ve diğer kurumlar; gelecekteki fen ve mühendislik işgücünü kurslar, araştırma fırsatları ve stajlar yoluyla hazırlıyorlar. Araştırma için önemli konular; •malzeme karakterizasyonu, •enstrümantasyon, •yeşil kimya, •üretim mühendisliği, •malzeme geri dönüşüm teknolojisi, •modelleme, •pazar değerlendirmesi ve •ürün tasarımıdır. • Tedarik zincirinin çeşitli aşamalarındaki işletmeler pazar dinamiklerine uyum sağlıyor. Bazıları kendilerini fiyat dalgalanmalarından ve maddi kıtlıktan korumak için savunma önlemleri alıyor, bazıları ise ek tedarik kaynakları veya potansiyel ikame kaynakları sunarak piyasa fırsatlarına proaktif bir şekilde cevap veriyor. • Birçok hükümet, hammaddelerin ekonomik rekabet edebilirliğe artan önemini kabul etmekte ve tedarik risklerini azaltmada aktif rol oynamaktadır. Teknoloji Analizleri 2010 Kritik Malzeme Stratejisini temel alan bu raporda, aşağıdaki sonuçlarla birlikte üç derinlemesine teknoloji analizi sunulmaktadır: Nadir toprak metalleri /elementleri, petrolün rafine edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır, ancak sektörün nadir toprak arzı bozulmalarına karşı kırılganlığı sınırlıdır. Lantan, petrol rafine işleminin önemli bir parçası olan sıvı katalitik çatlamada (FCC) kullanılır. Ancak lantan tedariki diğer nadir topraklardan daha az kritiktir ve rafineriler girdi miktarlarını ayarlama konusunda bazı yeteneklere sahiptir. Rüzgar enerjisi ve elektrikli araç teknolojileri üreticileri olası nadir toprak kıtlıklarına cevap vermek için stratejiler izliyorlar. Neodim ve disprosyum içeren kalıcı mıknatıslar (PM), rüzgar türbini jeneratörlerinde ve elektrikli taşıt (EV) motorlarında kullanılmaktadır. Bu nadir toprak elementleri REE'ler çok değerli manyetik ve termal özelliklere sahiptir. Her iki teknolojinin de üreticileri şu anda gelecekteki sistem tasarımı konusunda kararlar alıyor, neodim ve disprosiyumun performans avantajlarını potansiyel arz kıtlığına karşı kırılganlığa karşı alıp satıyorlar. Örneğin, rüzgar türbini üreticileri, farklı seviyelerde nadir toprak içeriğine sahip dişli tahrikli, hibrit ve doğrudan tahrikli sistemler arasında karar veriyorlar. Bazı EV üreticileri, PM motorlarına alternatif olarak nadir topraksız endüksiyon motorları veya anahtarlamalı relüktans motorları takip ediyorlar. Aydınlatma enerji verimliliği standartları dünya genelinde uygulandığı için, aydınlatma fosforlarında kullanılan ağır nadir topraklar yetersiz kalabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 2012'de yürürlüğe giren iki aydınlatma enerji verimliliği standardı seti, europium, terbium ve itriyumla yapılan fosfor içeren flüoresan lambalara olan talebi artıracaktır. İlk standartlar genel servis ampulleri için geçerlidir. İkinci standart set, doğrusal flüoresan lambalara (LFL'ler) uygulanır. ABD’deki CFL’lere olan talep ve etkin LFL’lerde öngörülen artış, küresel CFL’deki talebin tahmin edilen bir artışa tekabül etmektedir. Europium,Terbium ve İtriyumun yetersiz arzda olacağı ve nadir yer fosforları için yukarı yönlü fiyat baskısı olacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte, ışık yayan diyotların (oldukça verimli ve çok az nadir toprak içeriğine sahip olan), nadir toprak kaynakları üzerindeki baskıyı azaltarak pazarda büyüyen bir rol oynaması bekleniyor. Kaynak: D.O.E. Read the full article
0 notes
weatrablog · 1 month
Text
1 note · View note
sametaydin1965 · 2 months
Text
Vinç Kiralama: Ağır Kaldırma İşlerinde Güvenilir Çözümler
Vinç Kiralama Nedir? Vinç kiralama, ağır yüklerin kaldırılması, taşınması ve yerleştirilmesi gibi işlemler için kısa veya uzun süreli olarak vinç hizmeti alma sürecidir. İnşaat projelerinden endüstriyel tesislere, enerji santrallerinden büyük ölçekli altyapı çalışmalarına kadar birçok alanda vinç kiralama hizmeti büyük bir ihtiyaçtır. Bu hizmet, hem maliyet tasarrufu sağlar hem de projelerin zamanında ve güvenli bir şekilde tamamlanmasına olanak tanır.
Vinç Kiralamanın Avantajları Vinç kiralama, özellikle büyük projelerde sermaye maliyetlerini düşürmenin etkili bir yoludur. Yeni bir vinç satın almak yerine, proje süresince gerekli olan belirli bir süre için vinç kiralamak, maliyet açısından daha avantajlıdır. Ayrıca, kiralama hizmeti, farklı projelerde farklı tipte vinçlere ihtiyaç duyulduğunda esneklik sağlar. Vinç kiralama hizmeti sunan firmalar, genellikle vinçlerin bakımı, nakliyesi ve operatör sağlanması gibi hizmetleri de kapsar, bu da işlerin sorunsuz yürütülmesini sağlar.
Vinç Çeşitleri ve Kullanım Alanları Farklı projeler için farklı vinç tipleri mevcuttur. Örneğin, mobil vinçler hareket kabiliyeti yüksek ve hızlı kurulum avantajı sunarken, kule vinçler yüksek binaların inşasında tercih edilir. Paletli vinçler ise büyük ve ağır yüklerin taşınmasında kullanılır. Vinç kiralama hizmeti alırken, projenin ihtiyaçlarına en uygun vinç tipini seçmek, işin verimliliğini artırır ve güvenliğini sağlar.
Vinç Kiralarken Dikkat Edilmesi Gerekenler Vinç kiralama hizmeti alırken dikkate alınması gereken birkaç önemli unsur vardır. İlk olarak, vinç kiralama firmasının güvenilirliği ve tecrübesi büyük önem taşır. Kiralanan vinçlerin bakımlı ve güvenli olduğundan emin olunmalıdır. Ayrıca, vinç operatörünün deneyimi ve sertifikası da iş güvenliği açısından kritik bir faktördür. Projenizin gereksinimlerine uygun bir vinç seçmek, hem işlerin hızlı ilerlemesini hem de güvenliğini sağlar.
Sonuç Vinç kiralama, inşaat ve ağır kaldırma gerektiren diğer projelerde güvenilir ve ekonomik bir çözümdür. Doğru vinç seçimi ve profesyonel bir kiralama firması ile işlerinizi güvenle tamamlayabilir, projelerinizi sorunsuz bir şekilde sürdürebilirsiniz.
0 notes
birpaylass · 5 months
Text
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri
BirPaylaş Paylaşım Platformu https://birpaylas.com/yatirimcilar-icin-sirketlerin-halka-arz-stratejileri.html
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri
Tumblr media
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri, Yatırımcılar için şirketlerin halka arz stratejileri konusu, şirketlerin halka arz sürecindeki adımlarını ve yatırımcılar için sunduğu fırsatları ele almaktadır. Şirketler, halka arz sayesinde fon sağlayarak büyüme fırsatları yakalarken, yatırımcılar da şirketlerin büyümesinden paylarına düşen kârdan yararlanma imkanı buluyorlar. Şirketler halka arz stratejileri konusunda dikkatli adımlar atarak, başarılı bir halka arz süreci ve yatırımcıların ilgisini çekecek bir strateji izlemelidirler. Bu süreçte, şirketler halka arzdan nasıl para kazanacaklarını da stratejik bir şekilde planlamaktadır. Bu noktada, şirketlerin benimsediği halka arz stratejileri büyük önem taşımaktadır.
Reklam
Yatırımcılar için Şirketlerin Halka Arz Stratejileri
Sosyal Medya Dili Nedir: Olumlu ve Etkili İletişim Yolları
Elektronik Çeklerle Dijital Dönüşümü Hızlandırın
Geleceğin Mesleği Yapay Zeka
Hibrit Araba Nedir Avantajı ve Dezavantajları
Halka Arz Nedir?
Halka arz, bir şirketin hisselerini halka açık bir şekilde satışa sunması anlamına gelir. Bu süreçte şirket, yatırımcılardan sermaye toplar ve hisselerini borsada işlem görmeye açar. Şirketler halka arz yoluyla genellikle büyüme ve genişleme fırsatları elde ederken, yatırımcılar da hisse senedi alarak şirketin büyümesinden ve kâr payından pay alarak para kazanırlar. Halka arz, şirketlerin büyüme stratejileri için önemli bir finansman kaynağı olabilir. Şirketler halka arzdan nasıl para kazandığını ve yatırımcılar için ne tür fırsatlar sunduğunu inceleyelim.
Şirketler halka arzdan nasıl para kazanıyor? Halka arzın yatırımcılara etkisi nasıl oluyor? Bu soruların cevaplarını araştıracağız.
Şirketler için Halka Arzın Avantajları
Şirketler halka arzdan nasıl para kazanıyor? Halka arz, şirketler için bir dizi avantaj sunar. Özellikle:
Sermaye Artışı: Halka arz, şirketlerin sermaye artırımı yapmasını sağlar. Bu da şirketin büyüme ve genişleme fırsatlarını artırır.
Kurumsal Profil Artışı: Halka arz, şirketin halka açılması ve borsada işlem görmesi, kurumsal profiline değer katar ve daha geniş bir yatırımcı kitlesi çeker.
Likit Varlık Yaratma: Halka arz, şirketin değerini belirli bir oranda ortaklara sahip olması ve hisselerini satarak nakde çevirmesi anlamına gelir.
Yatırım Olanakları: Halka arz, şirketlerin büyüme için yeni fırsatlar yakalamasına olanak tanır ve yatırımcılara çeşitli sektörlerde yatırım yapma imkanı sunar.
Bu avantajlar, şirketlerin halka arz stratejilerini belirlerken göz önünde bulundurdukları önemli faktörlerdir.
Halka Arz Stratejileri
Şirketler halka arzdan nasıl para kazanıyor? Halka arz stratejileri, şirketlerin halka arz sürecinde nasıl daha fazla yatırımcı çekebileceğini ve daha fazla sermaye elde edebileceğini belirler. İşte şirketlerin halka arz stratejileri arasında:
Doğru Zamanlama: Yatırımcı ilgisinin en yüksek olduğu dönemde halka arz gerçekleştirilir.
Etkileyici İletişim: Yatırımcılara güçlü ve etkileyici bir halka arz sunumu yapılır.
Rekabetçi Fiyatlandırma: Şirketin değerlemesine uygun bir halka arz fiyatı belirlenir.
Büyük Yatırımcılarla İlişkiler: Büyük yatırımcılarla önceden iletişim kurularak destek sağlanır.
Bu stratejiler, şirketlerin halka arz sürecinden maksimum verimlilikle çıkmasını sağlar.
Halka Arz Süreci
Halka arz süreci, şirketlerin hisselerini halka açık bir şekilde satışa sunma ve borsada işlem görmesini sağlayan önemli bir adımdır. Bu süreç, şirketlerin halka arzdan nasıl para kazandığını detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Halka arz süreci genellikle aşağıdaki adımlardan oluşur:
Şirketin halka arz için uygunluğunun belirlenmesi
Halka arzın finanse edilmesi için yatırım bankaları veya aracı kurumlarla anlaşma yapılması
Hisse senetlerinin fiyatlandırılması
Halka arzın gerçekleştirilmesi ve hisse senetlerinin halka arz edilmesi
Hisse senetlerinin borsada işlem görmeye başlaması
Bu adımların başarıyla tamamlanması, şirketlerin halka arzdan kazanç elde etmesini sağlar. Şirketler, halka arz yoluyla hem sermaye artırımı yapar hem de mevcut hissedarların yatırımlarını likit hale getirir. Şirketler halka arzdan nasıl para kazanıyor? Bu süreçle birlikte şirketler, halka arzda elde ettikleri gelirleri işlerini genişletmek, yeni projelere yatırım yapmak veya borçlarını ödemek için kullanabilirler. Bu da şirket değerini ve başarıyı artırabilir.
Halka Arzın Yatırımcılara Etkisi
Şirketler halka arzdan nasıl para kazanıyor? Yatırımcılar için, şirketlerin halka arzı doğrudan etkileyici sonuçlar doğurabilir. İşte halka arzın yatırımcılara etkisi:
Kâr Payı: Halka arz sonrasında, şirketler kârlarını hissedarlara dağıtmak zorunda kalabilir. Bu durum, yatırımcıların hisseleri üzerinden düzenli kâr payı almasını sağlar.
Hisse Değerinde Artış: Şirketler halka arz sonrasında büyüme potansiyeli gösterir ve bu da hisse senedi değerlerinin artmasına neden olabilir.
Likitlik: Halka arz sonrasında yatırımcılar, hisselerini halka açık piyasalarda alıp satabilir. Bu durum, yatırımcıların yatırımlarını likit hale getirir.
Bu faktörlerin yanı sıra, şirketlerin halka arzıyla ilgili büyüme stratejileri ve yatırımcılara sunduğu avantajlar da önemlidir. Bu faktörler, yatırımcıların şirketlerin halka arzından nasıl para kazanabileceklerini etkileyebilir.
Bu sayede yatırımcılar, şirketlerin halka arzının getirdiği fırsatları daha yakından değerlendirebilirler.
Sıkça Sorulan Sorular
Halka arz nedir?
Halka arz nedir?, bir şirketin hisse senetlerinin halka sunulması ve genel olarak finansal açıdan destek almak için borsada işlem görmesi işlemidir. Bu, şirketin sermayesini artırmasına ve halka açık şirket statüsü kazanmasına olanak tanır.
Halka arz süreci nasıl işler?
Halka arz süreci nasıl işler?, şirketin halka arz etmek istediği hisse senetlerini satmak için gerekli adımların tamamını içerir. Bu adımlar arasında finansal danışmanlarla çalışma, şirketin değerinin belirlenmesi, ihale süreci ve düzenleyici kuruluşlarla uyumluluk yer alır.
Halka arz yapıldıktan sonra şirketin sorumlulukları nelerdir?
Halka arz yapıldıktan sonra şirketin sorumlulukları nelerdir?, halka açık şirket statüsüne geçer ve yatırımcılara karşı belirli sorumlulukları bulunur. Bu sorumluluklar arasında düzenli finansal raporlama, şeffaflık, sermaye piyasası kurallarına uyum ve hissedar ilişkileri yönetimi yer alır.
0 notes
seslimeram · 9 months
Text
İmge Kalıyor Geriye
Tumblr media
Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları belirleniyor. Belirgin bir halde, yalın bir tehdit sarmalından tam da eksiksiz bir yıkıcılık ekseninden bildirilen bir yerin görünürlüğü artıyor. Tümüyle açık ara bariz belirsizliklere doğru koşar adım giden bir ülke var ediliyor. Belirsizlik kesintisiz bir halde günden güne imal edilirken yolun / yordamın / anlamın çürütüldüğü menzilin en kestirmeden hakikati ile günler geçiriliyor. Bir fecaat sarmalı ki içinden dışına çıkılamaz, asla düşünülemez diye ilan ediliyor. Mahvın kısır döngüsü içerisinde ne o yan ne bu yan söz konusu edilsin isteniyor. Güllük gülistanlık bir cennet vatan imgesinden bahisler ardıl sıra açılıp dururken çürümenin ortasına demirlemiş bir yerin imgesi yok sayılıyor. Hemen her gün apayrı cerahatin, her şey bir kokuşmuşluğa esir. Vatanımız dediğimiz sahnenin de giderek elden kaydığı, yok edildiği bir ataletin ortasında günler geçirilip duruyor, masal ne hakikat ne söz ne! Her şey çürümenin, ruhsal bir kıyamet ortamında gerçekliğin zayi edilmesinden mülhem bir yer gerçeğe dönüştürülüyor, tek gerçeğe.
Bugün alışılageldik deneyimlerin laf kılındığı bir zeminde, gerçekliğin bunca yalın, afaki ve doğrudan cürümlerle ilerlediği bir zeminin hakikatinden kim bahis açacaktır ki! Kısa, kestirmeden gündelik bir yıkıcılık ekseninde yol yürünürken olmakta olanın cehennemin ta kendisine evriminden kim bahis açacaktır. Günbegün var edilenlerle yaşam ihtimalinde onarılması imkansız yaraların gedikleri açılırken cürüm hayatı, kötülük tüm anlamlarıyla bedenleri sarıp sarmalarken var edilmiş olanın korkunç sureti temsilinin ayırtına kim nasıl varacaktır? Gündelik olan bir mefhum, düzenli kullanılan ilaçların zamlanacak olmasının bildirilmesinin hemen ardından çıkagelen ilaç yok lafzı misal bir örnek olarak var edilebilir. Avrupa Para Biriminin çarpanının yeniden belirlenmesi neticesinde 25 Aralık tarihinde yüzde 25 civarında zamlanacak ilaçlar haftası öncesinden sırra kadem bastırılırken ne gibi bir imge var edilebilir çürüten yerden gayri. Aspirin’den, antibiyotik ya da kimi hayat memat meseli olagelen düzenli kullanılması elzem ilaçların yok denile gelmesinin utancını, hastalara kim anlatabilecektir? İnsanlarının canının paradan çok daha elzem / önem atfettiği bir düzlemi sormak / görmek, halen imkansız mıdır? Uzak bir hal midir, bunca yalın kepazeliklerle birlikte bir imge var edilirken, devlet insanını da mı gözden çıkartır, çıkartmıştır, nedir yani?
Her gün aşıyoruz, uçuyoruz kaçıyoruz denilirken dünyaca ünlü bir simsar çete çatıdan çıkagelen şu haber mesela ol imgenin suretini kesintisiz bildirmektedir. Halin perişanlık dolu temsilini göz ardı edip, bitiyoruz, yok oluyoruz diye söyleyenlere inat ilerliyoruz, güçlü ülkeyiz diye lafza giren baş efendinin karşısında, sermaye tüm kartlarını açık oynar. Olabildiği kadar açık nefretiyle sıradan insanların hayat hakkının lağvedilmesinin nasıl da o sermaye / çark / düzen için elzem olduğundan dem vurulur. Evrensel Gazetesinden haberi aktaralım: “ABD merkezli uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisine ilişkin hazırladığı rapor ile ‘sert bir ekonomi politikası’ istedi. Faiz, ücret, büyümeye ilişkin uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, uluslararası sermayenin Şimşek politikalarından memnun olduğunu kaydetse de, sermayeye güvenin henüz tesis edilemediğini kaydetti. Hazırlanan raporda Türkiye’nin kredi notu yine durağan olarak kaydedildi.
Uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, Türkiye’nin kredi notundaki iyileşmenin asgari ücret zammına bağlı olduğunu kaydetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eliyle politika faizinin yüzde 8.5’ten yüzde 40’a yükseltildiğine işaret eden Moody’s, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da etkisiyle, ortodoks para politikasına dönüş kesinlikle olumlu” dedi.
Moody’s, IMF’nin aksine ‘aşırı’ ücret artışlarına bağlı olarak artan talebin enflasyonist baskı ve risk yarattığını savundu. Raporda, “Yakın vadede önemli bir risk talebe bağlı enflasyonist baskıları daha da artırabilecek aşırı ücret artışlarıdır” denildi. Moody’s, ücret artışlarının TCMB’nin enflasyon hedeflerine paralel yapılması gerektiğini savundu.
TCMB, asgari ücretteki yüzde 10’luk artışın manşet enflasyona yaklaşık 2 puan katkı sağlayacağını tahmin ediyor.
Uluslararası Sermaye Hâlâ İkna Değil, Daha Fazla Faiz İstiyor
Yüksek faize dayalı sıkı para politikası uygulanan Türkiye’de hükümet politikaları ‘uluslararası sermayenin’ taleplerini yeteri kadar karşılayamadı. Raporda, “Cumhurbaşkanı gücünün yoğunlaşması” nedeniyle yüksek faiz politikasından dönülme ihtimalinin azımsanmadığını kaydeden Moody’s, “Önümüzdeki ay sınırlı bir politika faizi artışı bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Daha Çok İşsizlik Önerildi
Raporda ücretlerin reel olarak geriletilmesine bağlı olarak iç talepte gerçekleşecek daralmanın, Türkiye’nin cari açık sorununa da olumlu yansıyacağı kaydedildi. Cari açıktaki daralmanın büyük oranda ithalatta gerileme ile mümkün olacağı belirtildi.
TÜİK verilerine göre gerçekleştirdiği ithalatın yüzde 75’i ham madde, yüzde 13.8’i sermaye malı, yalnızca yüzde 10.3’ü tüketim malı olan Türkiye ekonomisinde ithalatta yaşanacak gerileme, üretimin azalmasına ve dolayısıyla işsizlikte artışa neden olacak. Türkiye’de halihazırda 8 milyondan fazla işsiz bulunuyor.
Halkın Tasarrufu Faize Gidecek
AKP tarafından hazırlanan orta vadeli programa göre 2023 yılında faiz harcamalarının 663.6 milyar liraya çıkacağı öngörülürken devletin yatırım harcamaları 789.8 milyar lira olacak.
2024 yılında faiz harcamaları yatırım harcamalarını aşacak. Faiz harcamaları 1 trilyon 276 milyar liraya; yatırım harcamaları 1 trilyon 108 milyar liraya çıkacaktır. Böylece faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 115’e kadar çıkacak.
2025 yılında da söz konusu ivme sürecek. Faiz harcamaları 1 trilyon 833 milyar liraya, yatırım harcamaları 1 trilyon 350 milyar liraya çıkacak. Faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 135’e çıkacak.
Böylece devlet, yatırımdan çok faiz harcaması yapacak.
IMF: Enflasyonun Nedeni Ücretler Değil, Şirket Kârları
IMF’nin son raporuna göre Avrupa’daki enflasyonu en çok artıran kalemlerin başında son iki yıldır şirket kârları geliyor.
Bunun ana nedeni ise şirketlerin fiyatları, roket hızında yükselen enerji ithalatı maliyetlerinden daha fazla artırması.
IMF yetkilileri, Avrupa Merkez Bankasının 2025 için koyduğu yüzde 2 enflasyon hedefinin tutturulması için şirketlerin daha düşük kâr oranlarını kabul etmeleri gerektiğini söylüyor.
IMF Analistleri Niels Jakob Hansen, Frederik Toscani, Jing Zhou’nun 23 Haziran tarihli raporuna göre 2022’nin başından bu yana fiyatlardaki artışın yüzde 45’i şirketlerin kâr artışından kaynaklı.
“Daha yüksek enflasyon, daha yüksek kârları ve ithalat fiyatlarını yansıtıyor” diyen analistlere göre ithalat, yüzde 40 oranında, işçi maliyetleri ise yüzde 25 oranında enflasyona etki ediyor. Vergilerin ise çok az miktarda bir deflasyonist etkisi var.”
Katma değerin hiç edildiği, iç etmek için paraları / rantı, milyonlarca yobaz / hırsız / çakal sürüsünün, o sermaye diye çıkagelen temsilin aportta beklediği bir zeminde görünen köye kılavuza ne hacet vardır. Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları güncelleniyor. Yoksulluk bütün bütün bir ülkenin tek ortak değeri haline dönüştürülürken, sermayenin kapısında el pençe divan duranların sayıklamaları arasında ezdirmedik, yedirmeyeceğiz lafzı dışında pek de bir şey geriye kalmaz. Bir imge ortaya çıkarken, cürmü her şeyin üstüne konumlandırıp duran bir aklın, tahakkümünü nasıl da benzersiz bir halde şekillendirdiğini görürüz. Bu istikametin ol sermayenin ana temsilcilerinde nasıl yankı bulduğu zaten moody’s’den çıkan görünüm raporundan da anlaşılabilecektir. Tümüyle alt sınıfı enikonu ortadan kaldırmak, daha da fazla kemer sıkarak, geleceksiz kılmanın yollarında sadakaya muhtaç hale koymanın adı ne zamandan beridir bir kurtuluş reçetesidir.
Bay Şimşek bir kere daha konuşur: “Bakanlığının 2024 yılı bütçesini TBMM Genel Kurulunda anlatırken, ‘’Biz hiç kimseden para istemedik. Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. Arzuladığımızdan daha fazla para girişi zaten var” dedi. Şimşek ayrıca ekonomide işlerin düzelmeye başladığını, uygulanan program dışında Türkiye’nin başka bir seçeneği olmadığını söyledi.
Şimşek’in bu sözlerine muhalefet milletvekillerinden sert eleştiriler geldi. CHP’li Burcu Köksal, “Paraya ihtiyacınız yoksa niye halktan çifter çifter vergi alıyorsunuz. Neredeyse bir nefes vergisi almadığınız kaldı. Konuşmanıza bakıyorum hac farz olmuş, kasaya bakıyorum zekata muhtaç” dedi. DEM Milletvekili Meral Danış Beştaş da, “Madem paraya ihtiyacınız yok o zaman niye insanların istediği maaş zamlarını vermiyorsunuz?” diye sordu.”
Bir imge çıkıyor. Tümüyle belirsiz bir geleceğin sınırlarında, az buz değil basbayağı noksan, eksik gedik kılınan hayatların temelleri sağlama alınıyor. Kimseden borç istenmeyen bir güzergahta, yaşamın normatif halleri altüst ediliyor. Her güne içkin kriz hali, aralıksız darboğaza mahkum edilmiş milyonlarca insanın iki gıdım umudunun köküne kibrit suyu dökülmesi cafcaflı sözlerle süslenerek giydirilmeye çalışılıyor. Nizam, düzen, kendi yolunda ilerleyen insanlara bu hallerinden çıkmaları, tıpkı kendileri gibi arsız, yalancı, hırsız olmalarının salık verildiği bir ülke gamı profil olarak kanıksatılmaya çalışılıyor. Daha yakın geçmişte bir araba laf yemiş bir suretin bugün bakan koltuğunda oturabildiği, yönetim olgusunun şeffaf falan değil tastamam sarayın teslimiyet bayrağının var ettiği sınırlar içerisinde güncellendiği bir ülke yeniden dizayn ediliyor. Gelecek karanlık, gelecek simsiyah bir ülkenin imgesi artık olağan, vaka-ı adiye kılınıyor. Normalin zayi edildiği bir zeminde hakikat bir yerlerden sökün etmeye devam ediyor. Belirsiz bir gelecek şablonunun tek bilinen denklemi olarak yoksulluk paylaştırılmaya devam ederken bilinen tek şey bu karanlık oluyor. Bir habis döngüde debelenip duruyor koca ülke. Ne günü gün, ne yarını yarın, ne sonrası belirli. Bitimsiz bir iktidar pratiğinin ol orta yerinde cerahatin kucağına terk edilmiş olanların hayatları mahva mahpus kılınıyor. Ötesi berisi lamı cimi yok, bir imge çıkıyor meydana. Yeni yüzyılı falanı filanı hepten hikaye, rezillik, kepazelik. Bir imge çıkıyor meydana dört yanda feryat figan, avaz avaz, imdat imdat!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Einkaufsstraße In Istanbul © Chris MCGRATH – Getty Images – Zeit
2 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Bankacılık Sektörü Yasayla Korunan Bir Saadet Zinciridir
Yetki para basma ve parayı satma yetkisi olanlara geçti.
Toplum ise parayı yönetenlere hizmet edenleri seçmeyi yetki vermek sanıyor.
Yasayla bankalara hangi yetkiyi verdiler?
Çok basit anlatmak istiyorum herkesin anlayabilmesi için.
Bugün ki bankacılık anlayışı karşılıksız para basarak gerçek ekonomik değerleri ele geçirme düzeneğidir.
Bankaya yatan 1 birim ile banka 1000 birim karşılıksız para basarak piyasayı sömürme yetkisi elde ediyor.
Bu konuyu dünyada Mobbing Bank kitabı dışında kimse yazamadı.
Ekonomi profesörleri hepsi sistemden beslendikleri için toplumu uyandırmak yerine onları sistemin uysal köleleri olmaları için ikna edici söylemlerle bu sisteme hizmet ettiler/etmeye devam ediyorlar.
Enflasyon ve yaşam pahalılığını durdurmak için faiz artırmak dışında çaresi kalmayan sömügeciler faiz artırımına gidince Amerika ve İsviçre'de bankaların battığı gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldılar.
Bugün ülkemizde bankalar neden kredi vermiyor?
Bankalar batmasın diye nas diyerek dini de bu rezilliğe alet ederek faiz artırmayarak yüksek enflasyon ve yaşam pahalılığını dayatıyorlar.
Yarın faizler artınca hepsi batarım korkusunu yaşadıkları için.
Bu düzeni işletenlerin içinde merkez bankaları ve ülkeyi yöneten iktidarlar var.
Günümüz iktidarları bankaların karşılıksız bastıkları paralar ile iktidarlarını sürdürüyorlar.
Sermaye piyasası kurulları, merkez bankaları, iktidar ve yasalar bu saadet zincirine zarar gelmesin diye çırpınıp duruyorlar.
Batan bankaları kurtarıyorlar.
Bugün dünyada hiçbir banka karşılıksız bastığı parayı ödeyebilecek bir likiditeye sahip değildir. Hiçbir merkez bankasında karşılıksız basılan paraların bir karşılığı yoktur.
Siyaset ve tefeciler bütün bu oyunları toplumlardan saklıyorlar.
✓ Yüksek volatilite,
✓ Siyasi istikrarsızlık,
✓ Savaşlar ve yeni savaş tehditleri,
✓ Ekonomik darboğaz ve kıtlık,
✓ Likidite sıkıntısı,
Ve
✓ Yüksek enflasyon ve yaşam pahalılığı faiz artırma mecburiyeti ve bankaların batması son zirvedir.
Bizim Anadolu da çok güzel bir söz var;
✓ Yağlı .öte kuyruk bağlamanın bir alemi yok diye.
Yağlı .öte kuyruk bağlayarak bir kaç işbirlikçi holdingi aşırı güçlendirerek bunun bir sonu olmadığını bildikleri halde ısrar ettiler.
Bedelini de ödeyecekler.
Karşılıksız para; talebi, fiyatı ve enflasyonu artıran tek sebeptir.
Olmayan parayı piyasaya faiz karşılığında satarak yüksek kazanç sağlamak saadet zinciri değilde nedir?
Topluma hizmet adına yetki isteyenler yetkiyi aldıktan sonra bu tefecilerden emir alarak ülkeyi yönettiler.
Bankalar ve para sistemi ıslah edilmeden ülkemizde hiçbir konuda bir iyileşme olması mümkün değildir.
Bundan sonra ki süreçte hiçbir devletin batan bankaları kurtarmak gibi bir gücü kalmadı.
Bir başka gelişme Amerikan dolarının karışılıksız basılarak rezerv para gücünü kaybetme noktasına gelmiş olmasıdır.
Dünya çok uluslu bir paranın rezerv para olarak kullanılacağı günlere hazırlanıyor. Amerikan dolarının hakimiyeti son buluyor.
Bu o kadar kolay olmayacak.
Faiz artışı sonucu batan bankalar parası olanlara bankada hisse vermeyi teklif edecekler.
Sonra ne olacağını söylemek mümkün değil.
Yeni oyun ya masada anlaşma ile sonuçlanacak ya da bir dünya savaşına dönüşecek.
Bu saadet zinciri düzenini kurtarmaya çalışmak insanlık tarihinin en büyük ahlaksızlığı olarak tarihe geçecek.
Savaştan başka ihtimal kalmıyor.
Para gücünü devletin hazinesi yerine holdinglere vermenin bedeli savaştır.
Savaşmak istemeyen ise bu köleliğe devam eder.
] Önder KARAÇAY [
7 notes · View notes
gundemarsivi · 4 months
Text
Tumblr media
15 Temmuz, Ne Oluyor ve Tarihi Gerçekler
✍🏻 Mustafa A. T.
https://www.gundemarsivi.com/15-temmuz-ne-oluyor-ve-tarihi-gercekler/
Türkiye, II. Dünya Savaşı’na girmemekle, denge politikası izlemekle büyük avantaj sağladı.
Her ne kadar savaşa girmese de Türkiye ağır şartlardan çıkmış, yakın tarihinde Kurtuluş Savaşı gibi yıkıcı bir savaş vermişti ve güçlü olmak için gereken dönüşümleri daha yeni yapmaya başlamıştı. Kısacası dünya için Türkler büyük ve saygın milletti lakin ülke henüz güçlü ve gelişmiş bir devlet değildi.
II. Dünya Savaşı sonrasında dünya ve bağlı bulunduğumuz coğrafya, iki kutuplu dünyaya dönüştü.
Bu kutuplaşma dünyanın en güçlü iki ülkesinin arasında kalmamıza sebep oldu. Amerikan ve Rusya bloğu. Rusya’nın bizden toprak istemesi ise bizi aslında pek de istekli olmadığımız bir harekete, tarafsızlık ve denge politikasını sürdürmek yerine, tercih yapmaya zorladı.
Bugünün aklıyla “ABD uşağı olduk!” demeden önce düşünmek gerek. Bugün FETÖ, AKP demeden önce, soğuk savaş, NATO, Süper NATO, Gladio, gayri nizami harp, Yeşil Kuşak Projesi ne demek bilmek gerek. Yukarıdaki “kavramları”, dünya üzerindeki etkilerini, diğer devletlerdeki yansımalarını bil(e)meden sadece Türkiye üzerinden konuşmak yetersiz kalacaktır. Çünkü tüm dünyayı etkileyen bir olgudan ve dönemden bahsediyoruz.
Türkiye de bunun bir parçasıydı fakat, sadece Türkiye üzerinden değerlendirmek yetersiz olacak ve yanlış sonuçlara varmamıza sebep olacaktır. Küresel ölçekteki olguları sadece “biz” çerçevesinde görürsek, resmin büyük kısmından haberdar olmayız.
Kısacası bilmeden konuşmamak gerek (al sana büyük resim 😊).
Mesela 61 darbesi Amerikan mıdır İngiliz mi, sonraki darbe diğer devletin ona cevabı mıdır, yoksa TSK’nın kararı mıdır, darbeyi klikler mi yapar, iç dinamikler mi? Kim kime sızmış ve nehrin akışını değiştirmiştir, niyet nedir, sonuç nasıl olmuştur?
Yine mesela, Senusi Tekkesi ve Lozan ilişkisi var mıdır, varsa da Lozan Antlaşması dış devletler kadar iç konsensüs içinde de mi imzaya alınmıştır Lozan ile?
Araştırmazsanız (öğrenmezseniz) mahalle ağzıyla konuşur, vatanı sevdiğinizi söyleyerek ve daha kötüsü bunun yeterli olduğuna kendiniz de inanarak, konuyu kaparsınız. Oysa sevmek, emek harcamak demektir. Car car konuşmak değil…
Neyse uzatmayalım, bu bilgiselin konusu bugünlerde giderek artan, geçmişi suçlama eğilimi. Öyle üfürmek kolay ama tarihi hakkaniyetli biçimde değerlendirirsek, tercih zorunluluğu ile olabileceklerin arasında en uygun görülenin yapıldığını fark ederiz.
Bu noktada birkaç gerçeği görmemiz lazım:
Tercihte bulunmak bizim kararımız değildi. Dünyanın şartları değişmişti. Biz de taraf seçmek zorunda kalmıştık.
Rus ya da Batı bloğu. Seçeneklerimiz bunlardı.
Hangi tarafı seçersek seçelim küresel ölçekteki hareketin tarafı, parçası oluyorduk. Sürecin kendisine, etkilerine ve dönüşüme itiraz edecek ya da yönlendirecek gücümüz yoktu (burası önemli).
Şimdi şu güç meselesini biraz açalım. Türkiye, batı medeniyetinin aksine ticaret yapan ve sermaye biriktiren ve büyüyen bir ülke değildi. Düşünün, Ford yüzyıldan fazladır araba satıyor. Koç grubu bile otomobil işinden ne kadar kazandı, düşünün ki Fiat ne kadar kazandı ve ne kadar büyük. Bu sermaye eksikliği bizi üretmek konusunda da güdük bıraktı.
Düşünün ki çelik gibi temel ağır sanayi fabrikalarımızı bile cumhuriyetin kuruluşundan çok sonraları yapabildik. Üretemeyince güçlü olamazsınız ve biz üretemedik. Şimdi bana ürettik ama izin vermediler diyeceksiniz, ki bu da güçsüz olduğumuzu gösterir. Üretimin ne olduğu konusunda söylenmesi gereken bir diğer husus ise akademidir. Sanayi ve üniversite (bilim) birlikte çalışınca ilerleme ve iyi ürün çıkar.
İşte bu yüzden eğitim sistemimiz Köy Enstitüleri ile başladı ve günümüzdeki imam hatip okullarına kadar geldi. Bu okullardaki sorun din eğitimi değil bilim ve araştırma yapacak beyin üretilmemesidir. Mesela İran, evrim teorisini okullarda gösterir ve sahip çıkar zira coğrafyasında güçlü olmak ve güçlü kalmak için bilim yapmak zorundadır…
Osmanlı bu eksikliği görmüş ve batıyla mücadele edemeyeceğini anlamıştı. Osmanlı sistemi üretemiyor ve batı karşısında devamlı dayak yiyordu. Bu sebeple son dönem Osmanlı sistemi ordudan başlayarak devleti, kurumları yeniden yapılanmaya soktu. Mesela Latin alfabesine geçiş, evrimi temel alan tıp, fizik biliminin temel alan subay eğitimi gibi konularda başlangıç, uygulama ve karar, aslında Osmanlı’da başlamıştır. Bu gerçek, günümüzde ve dahi unutmayın ki bazen gerçek görülmesine diye tam da göz önüne konur.
https://twitter.com/mustafaat/status/882956852753039361
58/ https://x.com/mustafaat/stat/mustafaat/status/882956852753039361
Unutmayın ki 2:
https://twitter.com/mustafaat/status/884560376209256448
Mesela olmayan bir sorun yaratıp bunu sonra nasıl kullanırsınız örneği: türban.
Türban / başörtüsü ayrımı ve aslında böyle bir sorunun olmaması, icat edilmesi konusu: Rotraud Scheer? Yüksel Şenler? Ben tarih okuyunca daha farklı anlamları olduğunu düşündüm üstadım. Sen de bir bak bakalım enerjimizi harcamak için nasıl var edilmiş zaman içerisinde?
Peki bu ne işe yarar: “Bir yumurta dışarıdan bir kuvvetle kırılmışsa yaşam sona erer, içeriden bir kuvvetle kırılmışsa yaşam başlar.” Dolayısıyla daha iyi eğitilmeden, daha düzgün bir adalet sisteminin, siyasetinin ve ekonominin haricindeki her alandaki çatışma-sorun, “gayri milli” akıllar tarafından, sen asıl sorunlarını fark etmeyesin diye kullanılır. O arada ordunu, subaylarını zayıflatırlar; derelerini özel şirketlere devredip sana parayla satarlar, ormanlarını keser kendilerine villalar yaparlar, sen ödersin…
Peki biz ne yapabiliriz? Kısa bir cevap vereceğim: İlkelerimizi koruyarak var olmaya ve güvenli şekilde tepki vermeye devam edeceğiz. Bu dönemde “kendin kalmak” yeterince büyük direniş ve adımdır inanın. Sağduyu, ortak akıl, çıkarının nerede olduğunu bilme (milli olmak), farkında olma ve üretmek; bu dönemde en doğru adım budur. Aksi takdirde sıkışmışlık hissi ve artan öfke ile şu
Alıntı
Zeki Yılbaş
@Stavr0gin_
·
1 Kas 2016
@Stavr0gin_ adlı kişiye yanıt olarak
TC batıya eklemlenmek zorundadır jeo-politik konjonktür gereği. Kısacası kartalımız çift başlıdır, bir yüzümüz batılı ve diğeri doğulu olur.
Şimdilik bu kadar, sorular olursa cevaplar, bir süre sonra da bugün yaşananlar nedir konusuyla ve geçmişle bağlantısını kurarak devam ederiz.
https://twitter.com/mustafaat/status/882678182851338241
Mustafa A. T.
#15temmuz #Türkiyesiyasettarihi #tarih #Osmanlı #eğitiminüretimeetkisi #ekonomik #tarihtebilinmeyenler
0 notes
menemennpastirma · 4 months
Video
youtube
Uğur Işılak - Gülmek Bizim De Hakkımız (Official Video)
Sözleri: Gönlün şen olması için İlle zenginlik mi gerek Sermaye dediğin nedir Bir tebessüm, bir de yürek
Derdin bahanesi varsa Gülmek için de sebep çok İki günlük mevzu için Kahırlanmaya gerek yok
Gülmek bizim de hakkımız Gülmeyek de biz ölek mi Iskalıyorsak hayatı Suçlu biz miyiz felek mi…
Yaradan bir kader yazmış Her bir canlının bir rolü var Düşünürsek bu kıssadan Herkese bir hisse çıkar
Dünyayı versen de yetmez Nefsine köle olana Derinden bir nefes yeter İnsan olmayı bilene
Gülmek bizim de hakkımız Gülmeyek de biz ölek mi Iskalıyorsak hayatı Suçlu biz miyiz felek mi…
Söz – müzik: Uğur Işılak
#müzik #şarkı #UğurIşılak #GülmekBizimDeHakkımız
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=b_-_n-YURSY
1 note · View note
pateralba · 6 months
Text
KISACA, DEVRİM NEDİR?
Dünyanın neresinde olursa olsun, devrim, zora ya da yasal yeniliğe bağlı olması farketmeksizin, üretim araçları ve dolayısıyla üretim biçiminin değişmesinden kaynaklanır. Yani toplumu ekonomi-politik olarak yorumlarken, alt-yapısı (üretim araçları, üretim biçimi ve üretim ilişkileri) ve buna bağlı üst-yapısı (alt-yapıya bağlı değiştiğini bildiğimiz kültür, ahlak, gelenek, hukuk, din vb.) olarak bileşik ve her bileşeni bir diğerini etkileyen bir bütün olarak açıklarız. Bu bütüne "toplum" deriz. Üretim araçlarına bir sınıfın sahip olduğu ve dolayısıyla bu egemen sınıfın üst-yapıyı kendine göre değiştirebildiği, küresel olarak yaklaşık 99% nüfusa sahip ücretli çalışanların günümüz toplumuna ise "sınıflı toplum" deriz. Bilim bize bunu söyler.
(Genel olarak marksistler, yine alt-yapıdaki değişimin üst-yapıda toplumsal kaosu tetiklemesinin yetmeyerek, devrimin, bu son sınıflı toplumda, tek devrimci sınıf proletaryanın tekelleşme sonucu ücretsiz işçiler olarak çoğalarak ve "kendinde sınıf" olarak bilinçsiz halden, marksizm ışığında bilinçlenerek "kendisi için sınıf" olmasıyla birlikte, zor yoluyla gerçekleşeceğini kabul eder.)
Dolayısıyla sınıflı toplumun son türü kapitalizmde patlak verecek devrim de, örneğin üretim araçları ve üretim biçimi değiştiğinde, artık sömürecek "artı değer" kalmayacak kadar makinalaşıldığında, makinalar çalışmayı işçisiz sürdürebildiğinde, sermayenin eğer varsa "yararlı emek" dediğimiz işçinin kendisi için değer ürettiği (kullanım değeri olan emek) emek gücü ya da sermayenin makinalaşırken ve araçlarını yenilerken kullandığı kendisi için emek gücü değerini de (yine kullanım değeri olan) kapsayan, temelde işçiyi sermayeye dahil etme çabasıyla verilen işçi ücretleri toplamını ve işçinin artı değer yaratarak burjuvaziye kaptırdığı değerin toplamını da kapsayan sermaye birikimi, kapitalizmde "katma değer" olarak hesaplanır ve bu katma değerin tamamı işçinin kullanım değeri olduğunda gerçekleşir. Ayrıca burjuvazi, hesabında, işçiyi ve onun koşullarını sermayeye, kendine ve koşullarına dahil edemediğinde ve bunun sonucunda fabrika ya da herhangi bir iş yerinde hiçbir işçiye gerek kalmadığında, üretimden sonra piyasayı belirleyen tüm toplumsal ihtiyaçların artık burjuvaların birbirleriyle yarışamayacağı ve artık sömüremeyeceği, önce enflasyonsuz ve ardından kârların olmadığı, sabit fiyatların olduğu bir kaos sürecinin sonu geldiğinde belirlendiğinde, toplumsal üretimi gerçekleştirirken toplum toplumsal emeği toplum için yararlı emeğe dönüştürdüğünde, bu durumda yeni ve toplumsal olan üretim ve dağıtım da ürün bolluğunda gerçekleştirildiğinde, para ortadan kalkarak ürünlere ulaşımın ücretsiz olarak karşılanılabilecek kadar paranın vb. gereksizleştiği koşullarda, yani emek gücüne ve dolayısıyla artı değer sömürüsüne sebep kalmadığında, değişim değeri dediğimiz, örneğin para vb. biçimindeki değer, değişim için biçilemediğinde, paranın, hatta her türden değişim değeri (altın, dijital para, hisse senetleri, tahviller vb. olarak) saltanatının zorunlu olarak bitişinden sonra, toplumun üst-yapısında olan "ortak değer yargılarının" alt-yapıya bağlı olarak kaçınılmaz değişimiyle ve sonucunda çalışanların tüm ihtiyaçlarını ücretsiz karşıladığı, tam olarak beslenebildiği uygun koşullarda gerçekleşen toplumsal aydınlanmanın ardından, üstelik bir aşamadan sonra burjuvazi "yeniden sermaye" üretimi gerçekleştiremeyerek, kâr elde edemeyerek çöküş yıllarına girdikten sonra, sonunda burjuvazinin kendi sermayeler arası rekabetini yaratan tüm koşullar ortadan kalktıktan sonra ve üretim araçları kamusallaşırken dağıtımda yaşanan krizin de toplum tarafından planlanarak sona ermesiyle, önceden ücret karşılığı emek gücünü satarak yaşayan bir sınıfın, burjuvazi ile birlikte kendi sınıf varlığına da son vererek sınıfsız toplumu kurmasıyla birlikte "yasal olarak" gerçekleşebilir. Burada dikkat edilmesi gereken kavram sermayedir.
Özetle, sermaye, katma değerdeki işçi ücretleri, biriken toplumsal artı değer ve varsa kullanım değeri toplamından oluşur ve belirlediği ücretlerle ücretli çalışanları kendi denetimine sokar; devrimciler ise ücretli çalışanların sermayeden kopması ve kendisiyle birlikte kendi sınıfının çıkarına harekete geçmesi için (kimileri de tepeden inmeci jakoben ya da bir grubun öncü devrimci olduğu klasik gerillacı tezler vb. birçok marksizmle ilgisiz yöntem ya da zorba stereo tiplerin marksizme karşı yücelttiği tezler ile, toplumda karşılığı olmadan çırpınıp durur) kendinde sınıf proletaryaya dışarıdan bilinç taşır. Komünistler olarak "devrim" dediğimizde, aklımıza aksiyon sahneleri gelmez, önümüzde bir rehber ve eylem klavuzu olarak marksizm bilimini buluruz.
0 notes
dokumtek · 6 months
Text
Nadir Toprak Metallerin Kritik Rolü Nedir?
Tumblr media
Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı (DOE) tarafından nadir toprak metallerinin ve diğer malzemelerin temiz enerji ekonomisindeki rolünü incelemek amacıyla bir araştırma yapılmıştır. 2011 Kritik Malzeme Stratejisi adı verilen bu araştırma, kritik malzeme bir başka deyişle nadir toprak metallerin temin zorluklarını gidermek için güncellenmiş kritiklik değerlendirmeleri, piyasa analizleri ve teknoloji analizlerini içerir. Bu rapor, bazı malzemelerin rüzgar türbinleri, elektrikli araçlar (EV'ler), fotovoltaik (PV) ince filmler ve enerji tasarruflu aydınlatmaların önemini vurgulayan 2010 Kritik Malzeme Stratejisinin bir güncellemesidir. Nadir toprak metallerin kritik durumu hakkında raporun öne çıkan özellikleri: • Rüzgar türbinleri, EV'ler, PV ince filmler ve flüoresan aydınlatmalar da dahil olmak üzere birçok temiz enerji teknolojisi, kısa vadede tedarik kesintileri riski taşıyan nadir toprak metallerini, malzemeleri kullanmaktadır. Bu riskler genellikle orta ve uzun vadede azalacaktır. • Beş nadir toprak metalinin (disprosyum, neodim, terbiyum, europium ve itriyum) tedarik zorlukları, önümüzdeki yıllarda temiz enerji teknolojisi dağıtımını etkileyebilir. • Bu zorlukların üstesinden gelmek için çalışmalar arttırıldı. Nadir toprak metallerin belirlenebilmesi amacıyla öncelikli araştırmalar için yeni fonlar oluşturulması, DOE’nin ilk kritik materyal araştırma planının geliştirilmesi, önde gelen uzmanları bir araya getiren uluslararası atölye çalışmaların yapılması ve bu konularda çalışan federal kurumlar arasında ki koordinasyonlar sayılabilir. • Eğitim ve öğretim yoluyla işgücü yeteneklerinin geliştirilmesi; kırılganlıkların giderilmesine ve kritik malzemelerle ilgili fırsatların gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. • Önümüzdeki yıllarda çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç olacaktır. Bu rapor, gelecek yıllarda yüksek büyüme göstermesi beklenen birçok temiz enerji teknolojisine odaklanmaktadır. Sunulan senaryolar geleceğin öngörüleri değildir. Gelecekteki malzemelere yönelik arz ve talep, çığır açan teknolojiler; malzeme kıtlığına ve piyasadaki diğer faktörlere verilen piyasa cevabı nedeniyle bu senaryolardan farklı olabilir. Bu analiz politika yapıcıları ve halkı bilgilendirmeye yardımcı olmak içindir. Kritiklik Değerlendirmesi On altı element rüzgar türbinleri, EV'ler, PV hücreleri ve flüoresan aydınlatmasında kritiklik açısından değerlendirildi. Kullanılan metodoloji Ulusal Bilimler Akademisi tarafından geliştirilen metodolojiden uyarlanmıştır. Kritiklik değerlendirmesi iki boyutta incelendi: •temiz enerji •arz riski. Beş nadir toprak elementinin (Rare Earth Elements) •disprosyum, •terbiyum, •europium, •neodim •itriyum kısa vadede kritik olduğu bulundu ( 2015). Bu beş nadir toprak elementi (REE-Rare Earth Elements) enerji verimli aydınlatmada; •rüzgar türbinleri ve elektrikli araçlar veya •fosforlar için mıknatıslarda kullanılır. Diğer elementlerin; •seryum, •indiyum, •lantan •tellür) kritik olduğu tespit edildi. Pazar Dinamikleri • Son yıllarda, incelenen malzemelerin neredeyse tümüne yönelik talep, çelik gibi emtia metallerine olan talepten daha hızlı artmıştır. İncelenen malzemelere olan talebin artması, temiz enerji teknolojilerinin yanı sıra cep telefonları, bilgisayarlar ve düz panel televizyonlar gibi tüketici ürünlerinden gelmektedir. • Genel olarak, küresel malzeme arzı, mevcut sermaye eksikliği, uzun sağlama süreleri, ticaret politikaları ve diğer faktörler nedeniyle son yıllarda talep artışına cevap vermede yavaşlama olmuştur. Birçok anahtar malzeme için, pazar tepkisi, çoğaltma ve yan üretimin karmaşıklığı gibi sebepler nedeniyle işler daha da karmaşıklaşmaktadır. Ek olarak, bazı kilit malzemeler için pazarın şeffaf olmaması ve dar hacmi verimli çalışabilme yeteneğini etkileyebilir. • Bazı üniversiteler ve diğer kurumlar; gelecekteki fen ve mühendislik işgücünü kurslar, araştırma fırsatları ve stajlar yoluyla hazırlıyorlar. Araştırma için önemli konular; •malzeme karakterizasyonu, •enstrümantasyon, •yeşil kimya, •üretim mühendisliği, •malzeme geri dönüşüm teknolojisi, •modelleme, •pazar değerlendirmesi ve •ürün tasarımıdır. • Tedarik zincirinin çeşitli aşamalarındaki işletmeler pazar dinamiklerine uyum sağlıyor. Bazıları kendilerini fiyat dalgalanmalarından ve maddi kıtlıktan korumak için savunma önlemleri alıyor, bazıları ise ek tedarik kaynakları veya potansiyel ikame kaynakları sunarak piyasa fırsatlarına proaktif bir şekilde cevap veriyor. • Birçok hükümet, hammaddelerin ekonomik rekabet edebilirliğe artan önemini kabul etmekte ve tedarik risklerini azaltmada aktif rol oynamaktadır. Teknoloji Analizleri 2010 Kritik Malzeme Stratejisini temel alan bu raporda, aşağıdaki sonuçlarla birlikte üç derinlemesine teknoloji analizi sunulmaktadır: Nadir toprak metalleri /elementleri, petrolün rafine edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır, ancak sektörün nadir toprak arzı bozulmalarına karşı kırılganlığı sınırlıdır. Lantan, petrol rafine işleminin önemli bir parçası olan sıvı katalitik çatlamada (FCC) kullanılır. Ancak lantan tedariki diğer nadir topraklardan daha az kritiktir ve rafineriler girdi miktarlarını ayarlama konusunda bazı yeteneklere sahiptir. Rüzgar enerjisi ve elektrikli araç teknolojileri üreticileri olası nadir toprak kıtlıklarına cevap vermek için stratejiler izliyorlar. Neodim ve disprosyum içeren kalıcı mıknatıslar (PM), rüzgar türbini jeneratörlerinde ve elektrikli taşıt (EV) motorlarında kullanılmaktadır. Bu nadir toprak elementleri REE'ler çok değerli manyetik ve termal özelliklere sahiptir. Her iki teknolojinin de üreticileri şu anda gelecekteki sistem tasarımı konusunda kararlar alıyor, neodim ve disprosiyumun performans avantajlarını potansiyel arz kıtlığına karşı kırılganlığa karşı alıp satıyorlar. Örneğin, rüzgar türbini üreticileri, farklı seviyelerde nadir toprak içeriğine sahip dişli tahrikli, hibrit ve doğrudan tahrikli sistemler arasında karar veriyorlar. Bazı EV üreticileri, PM motorlarına alternatif olarak nadir topraksız endüksiyon motorları veya anahtarlamalı relüktans motorları takip ediyorlar. Aydınlatma enerji verimliliği standartları dünya genelinde uygulandığı için, aydınlatma fosforlarında kullanılan ağır nadir topraklar yetersiz kalabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 2012'de yürürlüğe giren iki aydınlatma enerji verimliliği standardı seti, europium, terbium ve itriyumla yapılan fosfor içeren flüoresan lambalara olan talebi artıracaktır. İlk standartlar genel servis ampulleri için geçerlidir. İkinci standart set, doğrusal flüoresan lambalara (LFL'ler) uygulanır. ABD’deki CFL’lere olan talep ve etkin LFL’lerde öngörülen artış, küresel CFL’deki talebin tahmin edilen bir artışa tekabül etmektedir. Europium,Terbium ve İtriyumun yetersiz arzda olacağı ve nadir yer fosforları için yukarı yönlü fiyat baskısı olacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte, ışık yayan diyotların (oldukça verimli ve çok az nadir toprak içeriğine sahip olan), nadir toprak kaynakları üzerindeki baskıyı azaltarak pazarda büyüyen bir rol oynaması bekleniyor. Kaynak: D.O.E. Read the full article
0 notes