#kolektif kitap
Explore tagged Tumblr posts
Text
Wolfgang Schivelbusch – Nesnelerin Tükenen Hayatı (2024)
Ayak uzun süre yürürse, giydiği ayakkabıyı deforme eder, bir kalıp gibi şeklini kendine uydurur; bazen de ayakkabı ayağı vurur, su toplamasına, hatta nasır tutmasına neden olur. Wolfgang Schivelbusch insanla eşya arasındaki ilişkiyi hem böyle her gün deneyimleyebileceğimiz örnekler hem de felsefenin derinlikli kuramları yardımıyla, tüm yönleriyle ele alıyor. Yaratma, üretim, kullanım, tüketim ve…
View On WordPress
#2024#Kolektif Kitap#Neslihan Azeri#Nesnelerin Tükenen Hayatı#Tüketim Üzerine Bir Deneme#Wolfgang Schivelbusch
0 notes
Text
Kitapseverler Osmangazi’de buluştu
https://pazaryerigundem.com/haber/189534/kitapseverler-osmangazide-bulustu/
Kitapseverler Osmangazi’de buluştu
Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen ‘1 Kitap 1 Yazar’ buluşmaları etkinliğinin ilk konuğu Yazar Erhan Sevimli oldu. Bir araya geldiği Osmangazili kitapseverler ile güzel bir söyleşiye imza atan Sevimli, etkinlik sonunda Koca Kafa adlı kitabı için imza günü düzenledi.
BURSA (İGFA) – 1973 yılından itibaren aktif siyasetin içinde bulunan ve geçmiş dönemlerde CHP Bursa İl Başkanlığı da yapan Erhan Sevimli, kaleme aldığı Koca Kafa adlı kitabında, 1950’li yıllardan bu yana gelişen siyasal ve sosyal olayları bir araya getirdi. Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen ‘1 Kitap 1 Yazar’ buluşmaları etkinliğinin ilk konuğu olan Sevimli, bir araya geldiği Osmangazili kitapseverler ile Koca Kafa kitabının yanı sıra edebiyat ve siyaset üzerine söyleşi gerçekleştirdi. Hacı Tonak moderatörlüğünde Hasan Âli Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde düzenlenen etkinliğe Başbakan Eski Yardımcısı Ertuğrul Yalçın Bayır, geçmiş dönem milletvekilleri Ali Arabacı ve Yahya Şimşek ile birlikte çok sayıda kitapsever katıldı.
youtube
“CUMHURİYET’İN İMKANLARIYLA BELİRLİ BİR YERLERE GELDİK”
Kitabında 1950 yılından bu tarafa gelişen siyasal ve sosyal olayları incelediğini ifade eden Erhan Sevimli, “Koca Kafa kitabı, siyasetle ve toplumla ilgilenmek isteyenlere bir belge niteliği taşıyor. Bu kitap, tek başıma yaptığım bir iş değil, kolektif bir çalışmanın ürünü. Benim bu konuda editörüm Hacı Tonak’tır. Aynı kuşağı yaşadığımız için birbirimizi tamamladık ve ortaya bir yapıt çıktı. Gençliğimiz, memleket, vatan ve insan sevgisiyle geçti. Bencil bir gençlik değildik. Cumhuriyet’in imkanlarından yararlanarak belirli bir yerlere geldik. Bunun kıymetini ve aydınlanmanın önemini çok iyi idrak edenlerdeniz. Yalnız kendimizi ve ailemizi değil, ülkemizi ve insanlarımızı da düşünerek mücadele verdik. Bu konuda hayatlarını feda edenler, acı çekenler, zulme uğrayanlar oldu. Bugün hayatta kaldıysak, bu belirli tesadüflere bağlı. Emperyalizmin ne oyunlar oynadığını sizler benim kadar biliyorsunuz. Bunlara karşı durmak için bu yaşımıza kadar mücadele verdik. Kitabımı bu esas üzerine kurgulayarak yazmaya çalıştım. Bu benim kendi kişisel başarım değil, kolektif bir çalışmanın ürünü. Kitabı yazma aşamasında başta ailem olmak üzere geçmiş dönem CHP Bursa Milletvekili Ceyhin İrgil, sevgili arkadaşım Hacı Tonak ve diğer arkadaşlarımın katkılarını göz ardı edemem” dedi.
Erhan Sevimli ile liseden bu yana tanıştığını belirten Başbakan Eski Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, “Öğrenmenin, öğretmenin ve okumanın sonu yok. Bu kitabı okurken birçok insan ve hatıra aklımıza geldi” şeklinde konuştu.
Geçmiş dönem milletvekilleri Ali Arabacı ve Yahya Şimşek ise sevgili arkadaşları Erhan Sevimli’nin kaleme aldığı Koca Kafa isimli kitabın imza gününde bir arada olmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.
Düzenlenen söyleşinin ardından Erhan Sevimli, kaleme aldığı Koca Kafa isimli kitabını imzaladı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
1 note
·
View note
Text
“I was born not knowing and have only had a little time to change that here and there”
“Bilmeden doğdum ve bunu orada burada değiştirmek için çok az zamanım oldu”
Richard Feynman
Bu dünyanın, var oluşumuzun mistik referansı da bir özgürleşme arzusundan ileri gelmiyor mu? Özgürlüğe erişmedeki yolların ve yöntemlerin ne kadar çeşitli olduğunu hatırlayalım. Ya da özgürlüğün temelini, amacını ya da araçsallaştırılmış, hep aynı yöne bakan tarafını... Özgürlüğü “özgürce” tanımlamayı deneyelim. Yalnızca istediğimizi yapmayı değil, yapmamayı da, eylemliliğimizi değil, pasifliğimizi de, meydan okumayı değil, teslim oluşu da düşünelim. Sınırları ve sınırsızlıkları, aykırılığı ve uyumuyla düşünelim. “An”ı, yeniden düşünelim mesela, “mekân”ı... Ama düşünmeden geçmeyi değil, gerçekten düşünmeyi... Her şeyin ne kadar dışımızda gerçekleştiğini ama bir şeklide bu dışsallığı içselleştirmemizi düşünelim. Ve irademizi… İrademizi nereye, neden teslim ediyoruz, bir eylemi anlamlı/anlamsız kılan şeyin kaynağını, iyiyi, güzeli, doğruyu ve yanlışı hangi mütekabiliyete, referansa göre tanımlıyoruz? Sanırım bu soruların bir şeceresi tutulsaydı, on binlerce sayfa tutacak, okunmasına ömrün yetmeyeceği bir okuma süreci ortaya çıkardı. Belki de “Arzularımıza Vurulan Kilitlerimiz” başlığı altında sıralanabilecek bir dizi şeklinde de anlamlandırabiliriz bu çabayı.
Kısacık ömrün coşkun dehlizlerinde yaşam enerjisini sömüren öğretilerin kolektif iradenin ta kendisi olduğu, aynı zamanda tüm bu istençlerin yine bu iradenin altında nasıl ezildiğini anlatan en güzel eserlerden birisi Martı… Bu kitap aklı merkeze koyan iradeye karşı, özgür iradeyi, istenç ve arzuyu önceleyen birinin yaşam sevgisinden süzülen çelişkileri de beraberinde getiriyor. Kimi zaman rasyonel olmanın önemini, kimi zaman da irrasyonel olmanın erdeminden bahseden kitap, aklı ve arzuyu çoğu zaman karşı karşıya getirerek her koşulda özgürlüğü odağında tutuyor. Rasyonel olmanın özgürlüğe ulaşmada önemini, “cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz” alıntısından, irrasyonel olmayı da yaşlı martı Chiang’ın hızlı uçmayı seven Jonathan’a verdiği salıktan anlayabiliriz. “Hızlı uçmanın nesnel koşullar altında belirlenmediğini, saatte bin mil hızla uçmanın ya da ışık hızıyla uçmanın hızlı uçmak anlamına gelmediği, rakamların sınırları belirlediği ama iyi ve mükemmelin sınırlarının olmadığı, mükemmel olmanın “an” da olmaktan geçtiği” anlatısında bulabiliriz.
Jonathan’ın direnç gösterdiği refleksif tavrı Hegel anlatısındaki köle diyalektiğiyle ya da Nietzsche’deki sürü insanları mefhumunun bir yansıması olarak da düşünebiliriz. Ben bu ilişkiselliği daha çok Nietzsche’deki ontolojik damarla ilişkilendirdim. Benzer şeklide Jonathan’ı da bir şeylere karşı tepki gösteren, direnmeyi ilke edinen ve örnek olmaya çalışan birisi olarak değil, kendi imkanları ölçüsünde özgürlüğün sınırlarını arzuları ölçüsünde zorlayan bir karakter olarak kanıksadım. Bu sebeple Jonathan’ın var olma mücadelesini Zerdüşt’teki anlam zenginliğinin özeti şeklinde de tanımlayabiliriz. Dahası, Martı’nın Nietzsche’ci görüngülerin bir diğeri de yaşamın hâkim ve genel tözlerin kabul görmüş kalıplarında kendi yansımasını bulabildiğidir. Özellikle Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Yararsızlığı eserindeki “Evrende gerçekleşen her şey önceki formunu referansını alarak yeniden meydana gelir. Daha önce olduğumuz ve yaptığımız şeyin aynısını bir süre sonra yineleyeceğiz” ifadesi, Martı’daki “Fakat hiçbir şey öğrenilmemişse, sonraki yaşam öncesinin aynısı olacaktır, aynı sınırlar ve kazanmak için yüklenilen aynı sıkıntılar” anlatısıyla paralel izler taşıyor.
Kitapta ilgi çekici bir diğer yön grup dinamiğinin ilahi katmanlaşma eğiliminin kendini her durumda göstermesidir. Bence bu kitabı anlamsal olarak ikiye ayırırsak Jonathan’ın benlik arayışı öncesi ve benliği sonrası olmak üzere, büyük anlatının daha net olabileceğini düşünüyorum. Bu ayrımların birer mücadele etme biçimi olarak okunması da mümkündür. Birinci mücadele alanında Jonathan’ı bir figür olarak ortaya çıkaran sebeplerin, ikinci mücadele alanında Jonathan’ı yok eden sebeplere evrildiği, bunun aslında diyalektik bir sürecin her zaman bir karşıtlığı doğası gereği barındırdığı, bu zorunlu ilişki biçiminin yarattığı değerler dizisinin nasıl iç içe geçtiği daha net olarak anlamlandırılabilir. Jonathan’ı iradi bir figür olarak verdiği mücadele sonunda dışlayanların kutsalıyla, bir zaman sonra Jonathan’a biat edenlerin kutsallarının benzerliği özgür iradenin etrafını saran katmanlaşmanın ne kadar sert olduğunu yeniden düşünmeye sevk ediyor. Sürüden ayrılanların başka sürü sistemleri kurma çabaları, tabakalar, sınıflar, hiyerarşiler oluşturma iradesi -özgür iradenin toplumsalın iradesine dönüşmesi- bu iradeye yüklenen anlamı yeniden sorgulamaya itiyor. Kuşkusuz bu martı Jonathan’ın arzu ettiği bir durum değildir. Ancak bu durum toplumsalın sarmalına giren tikel hayatların ne kadar savunmasız olduğunu da gözler önüne seren bir anti-özgürlük anlayışının da tezahürü olarak vurgulanabilir. Kitapta da bu durum, “ritüellerin gücü, yavaş yavaş istediğimiz gibi yaşama özgürlüğünü öldürdüğü” ifadesi de bu durumu destekliyor. Kuşkusuz bu büyük bir girdap, ancak özgürlüğü (“öz”ü), özümsemenin, normların, değerlerin, kabullerin, ilkelerin, mahremin, ahlakın, kamusalın, tüm ortak duyuların üzerinde olduğu realitesinin ne kadar yüce bir eylem olduğunu da ortaya koyuyor. Düşünelim…
Meşruların ve gayrimeşruların odaklarını düşünelim, ayıbı, mahremi, helali, haramı, sevabı, günahı… Ya da modern terminolojiyle, mahcubiyeti, özel hayatı, vefayı, vefasızlığı, takdiri, suçu… Nasıl söylenirse söylensin, bu kavramların geçtiği tarihsel patikanın bizim anlam dünyamızı, dolayısıyla da bütün eylemlerimizi/fikrimizi/ufkumuzu -kısaca yekpare bir beni- daha biz doğmadan inşa ettiği gerçeğinin farkında olmak gerekir. Buna müdahale edebilir miyiz… Kısa ömrümüzde içine girdiğimiz küçük ve aç bedenlerimizi neyle doyurabiliriz, ya düzen içindeki mahremiyetle ya da kaos içindeki özgürlükle…
Modern dünyanın bizi bize mahkûm edişini düşünelim. Varlığımızı diğerimize borçlu olduğumuz, sürekli bir denetim altında tutulma ve başkasını denetleme refleksiyle korsan bir zabitlik görevi üstlenmemizi… Otoriteyle giriştiğimiz ilişkide, yaşadığımız hayatının her yerinde bir figür olarak onu aramamızı ve bizi esir almasını… Özgürlük aşkıyla yanıp tutuşan “güçlü” irademizi, onun emrine sokmada bizi hazır kıta askeri yapmasını… Dışarının tehlikesine karşı, kendimizi bir şekilde güven altına alma ihtiyacı… Kendi hayatını yaşamaya çalışan Jonathan’dan Aziz Jonathan’ı yaratan yüce kolektif bellek, gücün, iradenin, mükemmelliğin ve iyinin tek bir yerde toplanması arzusuyla yanıp tutuşan günün insanına neyi, nasıl tahayyül etmesi konusunda rehber oluyor. Bizler, Zamyatin’in anlattığı “Biz” haline gelirken, tüm benliklerimiz ve arzularımızın dışında, kantitatif, ölçülüp biçilen, standardı olan, cismen insan, ruhen hilkat garibesine dönüşen canlılara dönüşüyoruz. Kitabın sonunda Bach’ın “Dünyanız güvenli hale getirilmek isteniyor, özgür değil” tespiti bu minvalde oldukça çarpıcı. Özgürleşmenin bir sorun olarak güvenlik kaygılarının altında ezilmesi ve özgürlüğün bir güvenlik çeperi etrafında yaşanması belki de çıkarılabilecek en büyük anlamlardan birisi olsa gerek. Hepimiz özgürüz “şüphe”siz, güvenli zamanlarda, ortamlarda, ilişkilerde, bedenlerde…
0 notes
Text
Mülksüzler Kitap Yorumu
Kasım ayı içerisinde okuduğum ilk kitap Mülksüzler oldu. Ursula K. Le Guin'in "Mülksüzler" adlı romanı, bilim kurgu ve sosyal eleştiri türlerini başarıyla birleştiren önemli eserlerden biridir. Kitap, yazarın Hainish Döngüsü'nde yer alan bir romanıdır ve 1974 yılında Hugo, Nebula ve Locus ödüllerini kazanmıştır. Mülksüzler kitap yorumu yaparken aynı zaman Le Guin'in kitabıyla ilgili kendi düşüncelerine de yer vermek istiyorum. Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabında Ursula K. Le Guin'in, Mülksüzler kitabı hakkında anlattığı bir bölümü burada paylaşmak istiyorum. Ortaya çıkan bir çeşit ütopya oldu; didaktik, bu yüzden de bir hiciv, aynı zamanda idealist bir şey. "Ahlaki içeriğini okurken hiçbir şekilde açık olarak hissettirmeyip, ancak kitabın içinde paylaşılan hayatın bir sonucu olarak, en sonunda kavramdan yaşam tecrübesi yığını içinde tamamen açıklamayı" gerçek anlamda başaramadı için, Angus Wilson'ın tanımına göre tematik bir romandır... Eğer okurlarıma gördüklerimin bir anını bile aktarabildiysem: Shevek, Bayan Brown, Öteki, bir ruh, bir insan ruhu, bize hayat veren ruh..." Çağla'nın Yazı Önerisi: Ursula K Le Guin Romanlarına Nereden Başlayacağınızı Bilmiyor Musunuz?
Mülksüzler Konusu
"Mülksüzler", Anarres adlı bir gezegende geçen hikayesiyle dikkat çeker. Anarres, kapitalist sistemden kaçan bir grup insanın oluşturduğu bir anarşist toplumun ev sahibidir. Gezegen, tüm malların kolektif olarak sahip olunduğu ve bireysel mülkiyetin olmadığı bir düzeni benimsemiştir. Kitap, ana karakter Shevek'in perspektifinden olayları anlatarak, iki dünya arasındaki ideolojik çatışmayı keşfeder. Shevek, fiziksel ve entelektüel bir dahi olarak bilinen bir fizikçidir. Ancak, kendi toplumunun dogmalarına meydan okumaya karar verir ve özgürlük arayışıyla bilgi alışverişini sağlamak üzere başka bir gezegene seyahat eder. Shevek'in bu seyahati, hem kendi toplumunu hem de ziyaret ettiği yerdeki sosyal yapıyı sorgulamasına neden olur. Le Guin, "Mülksüzler"de toplumsal adalet, özgürlük, eşitlik ve bireyin toplumla olan ilişkisi gibi derin temaları işler. Anarres'in idealleri ve bu ideallerin pratikteki uygulanabilirliği üzerinden, yazar okuyucuya düşündürücü sorular sormaktadır. Mülksüzler kaç yaş için uygundur? derseniz 12 yaş üzeri için uygundur diyebilirim. Daha küçük yaşların kitabın başında bahsedilen karışık ağları çözerken sıkılacağını düşünüyorum. Tabi ki bilimkurgu alanında fazlaca kitap okuyan bir ufaklığınız varsa 9 yaş ve üzeri için uygun. "Mülksüzler", sadece bilim kurgu sevenler için değil, aynı zamanda sosyal ve politik konulara ilgi duyan okurlar için de büyük bir çekiciliğe sahiptir. Le Guin'in ustalıklı dili ve derin karakter analizleri, eseri edebi bir başyapıt haline getirir.
Mülksüzler Alıntı
Altını çizdiklerim... "Burada her şey çok güzel. Güzel olmayan yalnızca yüzler. Anarres'te hiçbir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiçbir şeye sahip olmadıkları için özgürdür. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız tek başına, sahip olduğu yığınla birlikte." "Yaşam bir kavgadır ve en güçlü olan kazanır. Uygarlığın tek yaptığı güzel sözlerle kanı ve nefreti gizlemek!" "Bize kimin yalan söylediğini düşünüyorsun?" "Kim mi, kardeşim? Kendimizden başka kim olabilir ki?" Yeni haberler için bu siteyi Google News’ten takip etmeye devam edebilirsiniz. Sevgilerle Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medya hesaplarınızdan paylaşırsanız fazlasıyla teşekkür etmiş olursunuz. Daha fazla bilgi için beni sosyal medyada takip etmeyi unutmayın - Facebook, Instagram, Pinterest ve Twitter. Read the full article
0 notes
Text
Cara Pembuatan EFIN Online : Pajaknesia.id
CARA MEMBUAT EFIN DENGAN MUDAH & CEPAT !
Cara Membuat EFIN Dengan Cepat & Mudah (Jasa Konsultan pajak) Pajaknesia.id
Sesuai Undang-Undang Pajak Penghasilan (PPh), yakni Undang-Undang Nomor 36 Tahun 2008 yang merupakan perubahan keempat dari UU PPh Nomor 7 Tahun 1983, pengertian PPh Pasal 21 adalah pajak atas penghasilan yang sehubungan dengan pekerjaan, jasa, atau kegiatan dengan nama dan dalam bentuk apapun yang diterima oleh Wajib Pajak orang pribadi dalam negeri. Penghasilan yang dimaksud bisa berupa gaji, upah, honorarium, tunjangan, dan pembayaran lain. Dalam system pemungutaan pajaknya, Indonesia menganut self assessment system. Dimana wajib pajak harus menghitung, menyetorkan, serta melaporkan pajaknya sendiri secara mandiri. Sebagai wajib pajak yang berstatus sebagai wajib pajak aktif atau efektif, maka wajib pajak tersebut masih memiliki kewajiban untuk membayar dan melaporkan pajaknya yang terutang. Dulu, pembayaran pajak dilakukan secara manual dengan menggunakan surat setoran pajak (STP). Surat Setoran Pajak(STP) ini merupakan bukti pembayaran pajak yang dilakukan wajib pajak menggunakan formulir atau melalui tempat pembayaran lain yang ditunjuk oleh Menteri Keuangan seperti kantor pos, bank persepsi, dan tempat pembayaran lain yang ditunjuk Menteri Keuangan. Untuk dapat melaporkan e-SPT, wajib pajak harus terlebih dahulu terdaftar dalam sistem Direktorat Jenderal Pajak (DJP) online. Namun, untuk membuat dan masuk ke akun Direktorat Jenderal Pajak (DJP) Online, wajib pajak harus memiliki Electronic Filing Identification Number (EFIN) yang terdaftar di Direktorat Jenderal Pajak (DJP) supaya dapat melakukan pemenuhan kewajiban perpajakan secara online. Direktorat Jenderal Pajak (DJP) memberikan dua pilihan bagi wajib pajak yang ingin mengajukan pembuatan Electronic Filing Identification Number (EFIN), yaitu dengan cara online atau offline. Jika offline maka wajib pajak harus mendatangi KPP terdekat. Namun jika online, wajib pajak cukup mengisi form secara online dan mengirimkan form tersebut beserta syarat-syarat pendukungnya ke email KPP tujuan. CARA PEMBUATAN ELECTRONIC FILING IDENTIFICATION NUMBER (EFIN) ONLINE Bagi wajib pajak yang belum mempunyai efin, bisa mengajukan aktivasi efin ke KPP tempat wajib pajak terdaftar. Atau wajib pajak bisa mengajukan permohonan aktivasi efin secara online dan caranya cukup mudah. Lalu bagaimana langkah-langkah permohonan aktivasi efin? Dan apa saja syarat-syaratnya? Adapun persyaratan yang perlu disiapkan oleh wajib pajak di antaranya adalah sebagai berikut: Syarat Pengajuan Efin untuk Orang Pribadi: · Formulir aktivasi Electronic Filing Identification Number (EFIN) yang sudah dilengkapi · Alamat email aktif · Asli dan Fotokopi Kartu Tanda Penduduk (KTP) => bagi Warga Negara Indonesia (WNI) · Asli dan Fotokopi Paspor, KITAS (Kartu Izin Tinggal Terbatas) atau Kartu Izin Tinggal Tetap (KITAP) => bagi Warga Negara Asing (WNA) · Asli dan Fotokopi NPWP (Nomor Pokok Wajib Pajak) atau SKT (Surat Keterangan Terdaftar) Syarat Pengajuan Efin untuk Badan: · Formulir aktivasi Electronic Filing Identification Number (EFIN) yang sudah dilengkapi · Kartu NPWP atau SKT (Surat Keterangan Terdaftar) wajib pajak badan. · Kartu NPWP atau SKT atas nama pengurus yang bersangkutan. · Kartu identitas diri pengurus (KTP bagi WNI atau KITAS/KITAP bagi WNA) · Surat kuasa atau penunjukan pengurus yang mewakili dari wajib pajak badan Syarat Pengajuan Efin untuk Kantor Cabang: · Formulir aktivasi Electronic Filing Identification Number (EFIN) yang sudah dilengkapi · Kartu NPWP atau SKT (Surat Keterangan Terdaftar) wajib pajak kantor cabang. · Kartu NPWP atau SKT atas nama pengurus yang bersangkutan. · Kartu identitas diri pengurus (KTP bagi WNI atau KITAS/KITAP bagi WNA). · Surat pengangkatan pimpinan kantor cabang. · Surat kuasa atau penunjukan pengurus yang mewakili dari wajib pajak badan. Syarat Pengajuan Efin via pengajuan secara Kolektif bagi karyawan: · Jumlah harus lebih dari 20 orang · Nama karyawan tercantum dalam laporan SPT PPh 21 · Perusahaan harus menyediakan tempat dan peralatan yang dibutuhkan untuk aktivasi EFIN · Karyawan harus hadir saat pengaktifan EFIN Apabila persyaratan-persyaratan tersebut telah dilengkapi oleh wajib pajak, maka wajib pajak dapat mengirimkannya via email ke KPP tempat wajib pajak terdaftar. Adapun untuk pengajuan efin via datang ke kantor pajak, simak langkah-langkahnya sebagai berikut: 1. Unduh dan Isi Formulir e-FIN Unduh dan isi formulir aktivasi EFIN pajak. Untuk formulir bisa dilihat dari lampiran 1 PER-41/PJ/2015 FORMULIR AKTIVASI EFIN. 2. Ajukan Formulir e-FIN dan Bawa Dokumen yang Dibutuhkan ke KPP Terdekat Permohonan aktivasi EFIN ke KPP tidak bisa diwakilkan oleh orang lain. Sedangkan bagi karyawan suatu perusahaan, bisa mengajukan permohonan EFIN secara kolektif. Setelah efin sudah didapat, maka nomor efin ini harus dijaga kerahasiannya agar tidak disalahgunakan pihak lain. 3. Aktivasi e-FIN Setelah mendapatkan EFIN pajak dari petugas KPP, Anda harus melakukan aktivasi di: https://djponline.pajak.go.id/resendlink WP selanjutnya akan menerima email konfirmasi yang berisi password sementara. Proses aktivasi dilakukan dengan menekan link aktivasi dari email yang dikirimkan tersebut. Proses Pengajuan Efin secara Online Untuk pengajuan efin wajib pajak, saat ini sudah bisa dilakukan secara online. Apalagi semenjak adanya wabah korona (Covid-19), pelayanan tatap muka di kantor pajak dikurangi intensitasnya dan lebih banyak support layanan perpajakan secara online. Berikut tahapan pengajuan efin secara online: 1. Unduh Formulir Permohonan EFIN Online Download formulir permohonan EFIN di website pajak.go.id, atau bisa mencari formulir di sistem pencarian Google. Formulir tersebut bisa digunakan untuk WP Pribadi, WP Badan dan Bendahara, kuasa WP. 2. Mengisi Formulir EFIN Online · Isi formulir permohonan EFIN dengan jelas · Centang kolom orang pribadi dan kolom aktivasi · Isi NPWP, nama, tempat lahir, tanggal lahir, dan lain sebagainya · Kolom EFIN dikosongkan dahulu · Isi nomor telepon dan alamat email aktif karena DJP akan mengirimkan kode EFIN melalui email tersebut · Selanjutnya, isi TTD dan tanggal pengajuan efin 3. Lakukan Swafoto Foto formulir yang sudah terisi dengan lengkap tersebut. Berikutnya, swafoto atau selfie sembari memegang KTP asli dan NPWP dan harus terlihat jelas. 4. Kirim Permohonan EFIN Online ke Email KPP Setelah rangkaian proses tersebut selesai, kirimkan permohonan EFIN dan dokumen persyaratan ke alamat email KPP tempat Anda terdaftar. 5. Menunggu Proses Permohonan EFIN Online Setelah semua proses dilakukan, Anda tinggal menunggu permohonan EFIN diproses DJP. Atau bisa langsung menanyakan ke bagian pelayanan via telepon. 6. Aktivasi EFIN Online Setelah mendapat EFIN pajak, bisa langsung mengaktivasikannya pada situs DJP Online. Langkah-langkahnya seperti berikut ini: · Masuk ke situs DJP Online: https://djponline.pajak.go.id/account/login · Klik “daftar di sini” · Masukkan nomor NPWP, EFIN dan kode keamanan WP · Lalu klik “verifikasi” · Silakan buat password untuk login ke aplikasi DJP Online · Silakan cek email dan temukan link aktivasi yang diberikan oleh DJP · Klik link aktivasi tersebut dan masuk ke halaman login aplikasi DJP Online · Login menggunakan NPWP dan buat pula password baru Setelah proses seluruh proses tersebut dilakukan, maka EFIN telah teraktivasi dan transaksi pajak online siap dilakukan. Penulis : Team Izinesia Read the full article
0 notes
Text
YAZARLAR VE ŞAİRLER ANTOLOJİDE BULUŞUYOR
Gülnar Yayınevi tarafından şair ve yazarların eserlerini kitaplaştırabilmeleri için bir fırsat oluşturuldu. “Edebiyat Antolojisi” projesi ile kolektif kitap çalışmasını hayata geçirerek yazar ve şairleri tek kitapta eserlerini toplarken, hem seçkin yazar ve şairlerle aynı eserde yer almak hem de yayın sahibi olmayanların ortak yayınla bir esere imza atmalarını sağlamak amacıyla…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
YAZARLAR VE ŞAİRLER ANTOLOJİDE BULUŞUYOR
Gülnar Yayınevi tarafından şair ve yazarların eserlerini kitaplaştırabilmeleri için bir fırsat oluşturuldu. “Edebiyat Antolojisi” projesi ile kolektif kitap çalışmasını hayata geçirerek yazar ve şairleri tek kitapta eserlerini toplarken, hem seçkin yazar ve şairlerle aynı eserde yer almak hem de yayın sahibi olmayanların ortak yayınla bir esere imza atmalarını sağlamak amacıyla…
View On WordPress
0 notes
Text
TANRI VE DEVLET
“Bir halk, hangi bahane ile olursa olsun, tiranlığa bir kez boyun eğdi mi, ayaklanma alışkanlığını, hatta, ayaklanma içgüdüsünü büyük ölçüde yitirir; bununla kalmaz, özgürlük duygusunu da yitirir; ve bir halk, bunları bir kez yitirdi mi, artık, yalnızca dış koşulların zorlamasıyla değil , kendi içinde , varlığının özünde de kölelerden oluşan bir halk haline gelir.
Fikirler olgulardan doğar ve asla tamamlanmış olguların ideal ifadesinden başka bir şey değildirler; bütün olgular arasında en önde gelen olgular olan ekonomik ve maddi olgular esas temeli oluştururlar; öyle ki, entelektüel, ahlaki, siyasal ve sosyal olgular, yalnızca bu esas temelin kaçınılmaz uzantılarıdırlar.
İdealizm, köleliği kurmak ve yığınları sürekli hayvanca yaşamaya mahkum etmek için kutsallık kavramından hareket etmektedir.
Bilgi ağacının meyvelerine dokunmak açık bir biçimde yasaklanmıştır. Böylece, kendini anlama yeteneğinden bütünüyle mahrum kalacak insanın, ebediyen bir hayvan olarak kalması, ebedi Tanrısı, yaratıcısı ve efendisi önünde hep dört ayak üzerinde sürünmesi istenmiştir. Ama bu noktada şeytan ebedi isyancı dünyanın ilk özgür düşünürü ve kurtarıcısı sahneye çıkar. O insanın kendini cehalet ve itaatinden utanmasını sağlar, onu kurtarır, itaatsizliğe ve bilginin meyvesini yemeye zorlayarak alnına özgürlüğün ve insanlığın damgasını vurur.”
TANRI VE DEVLET
Birinci Bölüm Kitabın ilk cümleleri şöyle; "Kim haklı? İdealistler mi materyalistler mi? Sorun bir kez bu şekilde konuldu mu, her türlü tereddüt imkansız hale gelir. Hiç kuşkusuz idealistler haksız, materyalistler haklıdır." Bakunin bu keskin, net görüşüyle Hristiyanlığı ilk günah bağlamında ele alarak insan gelişimini ketleyici özelliğini gösterir. İnsan gelişimi(bireysel ve kolektif) üç temel koşula bağlanır;insanın hayvansallığı, düşünme, eylem. Tanrı inancını insanlığın evrensel hatası olarak görür.
İkinci Bölüm Bu dinsel, mistik inançları insan aklının sapışından çok, insanın çarpık varoluşunun darlığının, utancının içgüdüsel ve tutkulu protestosu olarak görür. Bilim, eğitim, kutsal idea, otorite gibi kavramların uygarlıklara yansıyışını tarihsel ve düşünsel kişiliklerle birlikte eleştirir. Teorik idealizm ve pratik materyalizm arasındaki köprüyü görünür kılmaya çalışır.
Üçüncü Bölüm Metafizik ve teolojik kanıtların, bir saçmalığı bir ötekiyle kanıtladığını söyleyerek, bunu, onun temel özelliği olarak görür. Doktriner Deizmin doğuşunu, burjuvazi ve proleteryanın otorite kurumlarıyla ilişkilerini tarihsel bağlamda ele alır. MARKSİZM , ÖZGÜRLÜK ve DEVLET
Bakunin'in övgüsü, aklınızda canlanan iblis imgesinden ziyade, iblis 'in ilk kıyası ve akıl yürütmeyi yapan zeka ve itaatsizliğinedir. Nasıl ki ''Mülkiyet Hırsızlıktır'' sözünü ederek kast ettiği tek meselenin, ekonomik bir mülkiyet anlayışı olmayışı gibi.
'' Yıkmak, yaratıcı bir dürtüdür.'' sözünü ederek kast ettiği meselenin, bir çeşit tahrip etme yaklaşımı olmadığı gibi. Bakunin'in yıkmak ile yarattığı şey; ''İnsanın kendiliğidir!''
Yazının başındaki alıntı, Mihail Bakunin'in ''Tanrı ve Devlet'' kitabındandır. Bu kitap da pek âlâ daha önce paylaştığım kitaplar gibi keskin zihin dişleri gerektiren bir kitap. Benim bir süre baş ucu kitabım olmuştur. Beni derin sulara itmiştir.
Okumanız dileğiyle.. Yazıyı Bakunin'in çok önemsediğim bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Ekonomik eşitlik olmaksızın verilen politik eşitlik bir teranedir, bir sahtekarlıktır, bir yalandır; ve işçiler yalan istemiyorlar.”
““Evet, din kollektif bir çılgınlıktır ve bireysel çılgınlıktan daha güçlü bir çılgınlıktır.”
Bakunin, Voltaire'in “Eğer Tanrı olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık” sözünü (bu sözü, Dostoyevski, karamazov kardeşlerde smerdyakov nezdinde bu vecizeyi uzun uzun irdelemiştir.) “Eğer Tanrı gerçekten var olsaydı, onu zorunlu olarak ortadan kaldırmak gerekirdi.” biçimde tersine çevirerek Tanrıya ve dine yönelik yaklaşımını da ortaya koymuştur
“Tanrı düşüncesinden başka herşey saçmadır" felsefesine sahip olan Voltaire ve ateist Anarşist Bakunin tartışmasına son verip konuyu biraz daha çiğnersek:
Sanki, TANRI nın "ben olmasaydım benim kadar ağır bir tartışma yaratabilir ve varolma sebebinize başka kutsallık atfedebilirmiydiniz "?" sorusunu sormuş gibi yapalım.. bu konuya dair bir farklı düşünce yazıp kapatayım: TANRI gibi sonsuz kusursuzluk sahibi bir olgu varsa eğer, bu olgunun varolma yetisinden yoksun olması ilk kabul ettiğimiz kusursuzluk aksiyomuna ters düşeceğinden, TANRI kesinlikle vardır seklindedir.
Eğer algı kapıları temizlenseydi, her şey insana olduğu gibi görünürdü; Sonsuz…
Mantığı, analitik felsefeyi, matematiği ve bilimi sizi yoldan çıkarmak için Şeytan icat etti. Fazla rasyonel olmadan tövbe edin! Tanrı dinozor fosillerini (ve evrim için var olan tüm genetik ve antropolojik delilleri) sizi kandırıp, onun var olmadığına inandırmak ve böylece sizi sonsuz cehennemle cezalandırmak için yarattı… kardeşim, Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur. Ve Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye de entelektüel denir.
“Devrimleri ne bireyler ne de gizli örgütler yapar. Onlar bir ölçüde otomatik gelişir. Devrimler kitlelerin bilincinin derinliklerinde uzun süre hazırlanırlar, sonra genellikle görünüşte küçük bir vesileyle patlak verirler.”
Mihail Bakunin
18 notes
·
View notes
Text
Yıkıntılarda dans etmek
Berlin’in İlk Günleri: Birleşme Yıllarının Sound’undan bir parça, Hulki Demirel çevirisiyle Ulrich Gutmair metni @kolektifkitap
Türkçesi: Hulki Demirel Mittagspause Düsseldorflu bir punk grubuydu. 12 Ağustos 1978’de bir arabaya binip Batı Berlin’e doğru yola çıktılar. Solist Peter Hein, gitarist Franz Bielmeier, davulcu Markus Oehlen, grubun fotoğrafçısı olarak seyahati kayıtlayacak George Nicolaidis ve Gabi Delgado-Löpez. Gabi İspanyol’du, Franko rejiminden kaçmak zorunda kalmış komünist bir felsefe öğretmeninin…
View On WordPress
2 notes
·
View notes
Text
Duy bu ince gürültüyü, akıyor; sessizlik bu.
Dinle, hiçbir şey duyulmazken ne duyduğunu dinle
Paul Valéry’nin bu tavsiyesine uyup dinleyebilir miyiz sessizliği yoksa yaşadığımız gürültü çağında unuttuk mu ne olduğunu? Bugünlerde birçoğumuz için sessizlik doldurulması gereken tekinsiz bir boşlukken, kimilerimiz de sessizliğin hikmetini yeniden öğrenmeye çalışıyor.
Fransa’nın yaşayan en önemli tarihçilerinden biri kabul edilen Alain Corbin gürültünün mekândan uzaya her yeri işgal ettiği bu çağdan hareketle, sessizliğe eğitici bir değer atfedilen, konuşmanın nadide görüldüğü çağlara bakıyor. Sessizlik sesin yokluğu değil de meditasyonun bir koşulu olarak çıkıyor karşımıza, tefekkür ve derin düşünüş olarak; sözün tezahür ettiği içsel bir yer olarak...
Sessizliği deneyimleme biçimlerinin, sessizlik arayışlarının muazzam çeşitliliğini ve geçirdikleri evrimi edebiyat ve düşünce metinlerine, resim ve sinemaya atıflarla irdeleyen Corbin sessizliğin tarihi üzerine bir ilk çalışma olarak gördüğü bu kitabında, insanın sessizlikle ilişkisinin yaşam için ne kadar kurucu olduğuna dair önemli ipuçları veriyor.
#kolektif kitap#kitap#kitap kurdu#blogger#edebiyat#kitaplar#library#kitaplık#books#artist#poems#felsefe#kitap kolik#kitap kapaği#books photography#books and libraries#books and literature#poetika#leonardo da vinci#rönesans#art blogger#art book#alberto manguel#jorge luis borges#alainde botton#felsefi fragmanlar#literary#şiir#kitap sevgisi#okuma halleri
8 notes
·
View notes
Text
Mark G. E. Kelly – Bugünün Normali (2024)
Yirminci yüzyılın ortalarında Batı toplumlarında normlar, toplumsal düzenin işleyişinde merkezi bir rol oynamaya başladı. Normallik bireylerin davranışlarını denetleyen bir iktidar mekanizmasına dönüşerek, geleneksel davranış kalıplarına uyum olarak tanımlandı. Ancak bu normatif düzen zamanla, eski sınırlara başkaldıran ve bireyci kendini gerçekleştirmeyi temel alan yeni bir normatif düzene…
View On WordPress
0 notes
Text
Bu yılki kitap fuarında mektup arkadaşım ve şehir dışından gelen bir misafirimizle birlikte gezinirken görmüştüm bu kitabı. Görmem ve ağzımdan "Bu kitabı alıyorum" demem arası (hiç abartmıyorum) 3 saniyedir aşağı yukarı. Rengi ilgimi çekmişti belki önce ama ismi bağlamıştı esas beni kendine, "Senden gayrı âşık mı yoktur"
Âşık Mahzuni Şerif, Âşık İhsani, Mahmut Erdal, Ali Ekber Çiçek, Kul Hasan, Şahturna ve Dertli Divani'yle yapılmış söyleşilerin yanı sıra Âşık Veysel, Nesimi Çimen, Davut Sulari, Kul Ahmet, Muhlis Akarsu ve Feyzullah Çınar üzerine kaleme alınmış portrelerin yer aldığı kitapta, Mahzuni’nin “Otyam Baba olmasaydı acaba biz olur muyduk?” dediği usta gazeteci, ressam ve yazar Fikret Otyam'la yapılmış bir söyleşi de yer alıyor.
Neşet Ertaş'ın en yalın, en güzel anlatıldığı eserdir belki de bu kitap. Biraz değinmek gerekirse içinde şöyle güzel anekdotlar vardır Neşet'le ilgili;
Aşık Mahzuni Şerif'in şu harika dörtlüğü de var kitapta,
Ali Ekber ÇİÇEK'in "Haydar Haydar"ı nasıl kaleme aldığı da...
Bu kitapta sadece saz-söz değil, Türkiye'nin yakın tarihi var. Siyaset var, kültür var... Bence siz ben burayı bu kitaptan fotoğraflara bogmadan alın okuyun, bu kitaptan alınacak çok şey var. Ve son olarak; aşıklar, ozanlar ve tabii ki türküler iyi ki varlar...
Kişisel bir not da şurada dursun ayrıca😊
#ulaş özdemir#senden gayrı aşık mı yoktur#âşık mahzuni şerif#âşık ihsani#mahmut erdal#ali ekber çi̇çek#kul hasan#şahturna#dertli divani#nesimi çimen#davut sulari#kul ahmet#muhlis akarsu#feyzullah çınar#neşet ertaş#kolektif#kolektif kitap#ozan#âşık#türkü#türküler#kitap#kitap yorumu#bookstagram#books#saz#bağlama#kitap oku#edebiyat#suanneokuyoruz
53 notes
·
View notes
Text
Selcen Küçüküstel - Rengeyiği Türkleri: Dukhalar PDF indir
Selcen Küçüküstel – Rengeyiği Türkleri: Dukhalar PDF indir
Rengeyiği Türkleri: Dukhalar isimli ve Yazarı Selcen Küçüküstel olan kitabın pdf dosyasını paylaşma amacımız kitabın tanıtımını yapmaktır. Kitabın tanıtım halini buradan kontrol ederek kesinlikle orjinalini alıp daha iyi bir sonuca varmış olursunuz. Kitap olarak çözmenin PDF olarak çözmekten daha verimli olduğu tespit edilmiştir.
Paylaşımda bulunduğumuz Rengeyiği Türkleri: Dukhalar bu kitabın…
View On WordPress
#Dukhalar#kitap pdf indir#KOLEKTİF KİTAP#KOLEKTİF KİTAP pdf#KOLEKTİF KİTAP pdf indir#pdf indir#Rengeyiği#Rengeyiği Türkleri: Dukhalar#Rengeyiği Türkleri: Dukhalar pdf#Rengeyiği Türkleri: Dukhalar pdf indir#Selcen Küçüküstel#Selcen Küçüküstel pdf#Selcen Küçüküstel pdf indir#Türkleri:
0 notes
Text
2 notes
·
View notes
Photo
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir. Kısa Öykünün Büyük Ustaları, Kolektif #kolektif #kısaöykününbüyükustaları #sulama #dünya #uzak #övgü #düzen #eylem #değişim #kitap #alıntı #yanında #yapmak #nevar #inan #kendinisev #sonra #uzak #yakın #kahve #çay #dünya #yeşil #nasıl #aslı #cevher #leylimley #kelamıahsar #göz #yesil #sarı https://www.instagram.com/p/CBTlMK8Bajk/?igshid=bzclhen5kdat
#kolektif#kısaöykününbüyükustaları#sulama#dünya#uzak#övgü#düzen#eylem#değişim#kitap#alıntı#yanında#yapmak#nevar#inan#kendinisev#sonra#yakın#kahve#çay#yeşil#nasıl#aslı#cevher#leylimley#kelamıahsar#göz#yesil#sarı
0 notes
Text
Uzun bir gecenin ardı gibiydi. Ama saat öğlen. Gün batımını bekliyorduk, tüm yalnızlar gibi. Anlatacak şeylerimiz vardı. Hem o an ağlasak, bunu güneş parlaklığıyla gizleyemezdi. Ağaç yapraklarına ihtiyacımız vardı gizlenmek için veya geceye.
Vakti geldiğinde kaç kadeh içtiğimizi hesaplayacaktık, susmak için. Konudan kaçmak, yapabildiğimiz en güzel şeydi.
O ağır gecede sonsuz bir sessizliği bozarak girmişti lafa; “Öyle bir sevda ki bu, sadece terk etmek üzerine kurulu… Bu sevda, bir bitki yetiştirmek gibi. Senden su alıyor, ona ekliyorum. Benden biraz güneş ışığı ekliyorum. Ancak öyle bir noktaya geldik ki, sen, bana toprak vermeye başladın. O kadar çok toprak doldurdum ki saksıya, bitkimiz görünemeyecek hale geldi. Şimdi, bana verdiğin toprakları elimde tutuyorum. Bitkiyi öldürmemek için. Ama ben, toprağa gömülüyorum.”
Kaç güneş battı o gecede bilmiyorum. Ama bir daha hiç sabah olmayacak gibiydi.
Bir söz, kaç güneş batırır, o zaman öğrendim.
- KAFKAOKUR / Sayı 13
#kafkaokur#kolektif#edebiyat dergisi#Kitap Alıntıları#anlamlı sözler#anlamlı yazılar#anlamlı cümleler#bir söz kaç güneş batırır#hüzün#ayrılık
16 notes
·
View notes