Tumgik
#güne bir dörtlük
asosyalvatoz · 3 years
Text
Kirlenmesi gereken sayfa. Tükenmesi gereken mürekkep. Zihnimi kirleten düşünceler. Tükenen bir ben var yalnızca.
-asosyalvatoz
12 notes · View notes
fikret-i · 2 years
Text
Tumblr media
Göz açıp kapayıncaya kadar Ramazan Ay'ı bitiverdi. Her şey de bir gün insan için bitecek.
Sene 1996 orta okul birinci sınıftayım. Ailemden ilk defa uzun süreli ayrı kaldığım zamanların miladı olan sene. Benim için bir nevi öksüzlüğümün, yetimliğimin başladığı sene. O yıla kadar maddi olarak dört dörtlük olmasada kendi yağında kavrulan geçim derdi olmayan esnaf bir aile. Seçim tercihi yüzünden amcamla babam ters düştüğü sene. Babamın amcama ait işyerinde kiracı olarak çayhane işletirken çıkarıldığı sene. Babamın da ona inat arsa alma, ev, işyeri yaptırma macerasına girip battığı sene. Rızkımızı artık gurbetlerde aramaya başladığımız sene.
Artık işler sarpa sarmış, babam borçları yüzünden evden dışarı çıkamaz hale gelmiş bir vaziyette iken dayım ailecek bizimkileri fidan dikim ve portakal toplama işi için Kıbrıs'a götürdüğü sene.
Babam dayımın teklifini çaresiz kabul etmek zorunda kalmıştı. Ailemden ilk defa ve 7, 8 ay gibi uzunca bir süre ayrı olarak evli olan ablamlarda kalacaktım. Veda vakti gelmişti. Evet anne yüreği ne kadar yansa da bir çocuğun küçücük kalbinin, katlanamayacağı kadar zor bir acı, anne babadan ayrı kalmak.
Nihayet ayrılık vakti gelmişti. Annem, beni bağrına bastı, saçlarıma annemin bir kaç damla göz yaşı düşüverdi. Ve bana "sabret oğlum çabucak geleceğiz. Gözünü kapat, açtığında biz burada olacağız" dedi. Babamda avunmam için cebime bolca harçlık bıraktı. Para yahut başka bişeyler teselli eder mi hiç? Tek tutunduğum istinat noktam annemin "Göz açıp kapayıncaya kadar geleceğiz oğlum" cümlesi. Evet buruk bir şekilde ilk gecemde gözümü kapadım yarın annemler gelecek ümidiyle. Sabah baktım yoklar. Akşama kadar bekledim. Ne yemek yiyebiliyorum ne bir oyuna dalabiliyorum. Sadece bekliyorum. Annem yalan söylemişti gelmediler. Ertesi gün, yok! yine ertesi, yok. Ümidimi kesme dehşetine de kapılamadım çünkü bittiğim an olurdu. Hep bekledim yarını. Her gece sessiz sessiz döktüm gözyaşımı.
Dönüş yoluna hakim bir tepeye çıkıp gözümü yumdum yumdum açtım çoğu kere. Onların gelişlerini görmek ümidiyle. Ablamın da beni nazlama evresi sona ermişti. Azarlamalar, bağırmalar... Küçük sırtıma, yeğenime bakma görevi de verilmişti. Hasretle yanan küçücük kalbim bir de besleme muamelesi görüyordu.Abla da olsa zor. Anne haricinde birinin sinesine sığamıyor insan. Anne ne kadar dayak ta atsa başkasının öte git cümlesinden daha hafif kalıyor. Derslerim zaten kötüye gidiyor, bedenim de günden güne zayıflıyordu. Dudaklarımda uçuk eksik olmuyor. Benim vaziyetimi gören mahalleli "te! yazık ösedi herhal" diyordu. Onların dilinde özlemek hasretini, ösemek kelimesi karşılıyor.
Evet, benim nezdimde asla geçmez dediğim o zaman dilimi dahi geçti. Sonraki yedi sene bu ayrılıklar tekrar etti. Hepsi de geçti bitti.
Benim felsefem oldu "göz açıp kapamak" deyimi. Ne zaman zor bir sürece başlasam gözümü başlarken kapatırım bitince de ahanda açıyorum derim. "Aaa gerçekten göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş" tesellisiyle avuturum kendimi. Üniversiteye hazırlık senemde, üniversiteye başladığım senemde, Kpss çalıştığım senemde, 4 yıl süren tek başıma çalıştığım dağ başındaki köy okulunda göreve başladığım senemde, askerliğe başladığım zaman, evlilik arefesinde, her tayin olduğum okulda göreve başladığım günlerde, hatta her Ramazan başlangıcında gözlerimi kapatırım. Ta çabucak bitsin diye.
Şöyle geriye doğru bakıyorum da ne çabucak geçmiş, geçmez, bitmez dediğim o zaman dilimleri.
Biliyor musunuz? Artık gözlerimi kapatamıyorum. Kapatmaya korkuyorum; açtığımda ömrümün bittiğini göreceğim diye. Geçen ömür bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar geçiverdi. Kalan ömrümün de hızlıca geçmesinden korkuyorum. Ama kaçış yok. Zirveyi gördü artık bu beden, bu ruh. İnişi, çıkışından hızlı olacaktır elbette ne çare.
Rabbim bu iniş yolculuğumuzda ahiret azığı hazırlama fırsatı ve gayreti versin. Ne kadar gözümüzü açıp kapasak da asla bitmeyecek bir zaman dilimi olan, sonsuz hayatta gerekli olacak faideli ameller nasip eylesin. Kalan ömrümüzü de mahşerde defteri sağından verilen Salih Zümrelere dahil olmayı vesile kılsın inşallah.
Selam ve dua ile..
Fikret İ.
62 notes · View notes
mechullyolcu · 4 years
Text
Bugün güzel bir gün olsun..
İçinizdeki sıkıntılar, omuzlarınızdaki yükler ne olursa olsun, bırakın bugün güzel bir gün olsun..
Baktığınızda gördükleriniz istedikleriniz olsun..
Olmaz hiçbir şey dört dörtlük..
Bırak " kaç kaçlık " olursa olsun..
Bak bugün de yaşıyorsun..
Daha ne olsun..
O zaman hadi yeni güne Bismillah..
Tumblr media
81 notes · View notes
ata-1966 · 6 years
Text
Tumblr media
Doğrularından,
oluşundan,
duruşundan, taviz verme.
Gülüşünden,
hayallerinden,
verdiğin sözden vazgeçme.
Dünü güzel yanlarıyla hatırla.
Şu anı ne olursa olsun dimdik ayakta yaşa!
Eğer ömrün vefa ederse, yarın yeni bir gün unutma.
Her şey, herkes değişir.
Ne mutluluk ne hüzün, baki değil asla!
Ne hiçbir zaman dert uğramayacakmış gibi bulutların üstünde yaşa,
ne de sıkıntıların hiç bitmeyecekmiş gibi umutsuz olma!
Aklının bir köşesine yaz hazırlıklı ol;
elbet uğrayacak sana da bir gün, hayata dair ne varsa.
Yalnızlık çok cazip bir fikir gibi gelmiyor bence kulağa, herkes kötü değildir.
Birilerine güvenmek zorundasın hayatta.
Bu güne dek karşılaşmış olduğun “kötüler,” nazarlık olsun inşallah bundan sonra karşına çıkacak olan iyi insanlara!
Olmazsa olmazlarımız arasında “gurur” çoğumuzda liste başı.
Ama sevdiklerinde, gururdaki harf topluluğu kadar önemliler.
Bu dengeyi çok iyi ayarla!
Mutluluk; ne cennet bahçesindeymiş gibi yaşamak,
ne de her halinle dört dörtlük olmak;
mümkün mertebe boşlukları doldurarak ayakta kalmak...
Boş ver,
eyvallah de geç sana yaşatılmış acılara.
Kolay değil ama mutlaka geçer gider.
Say ki acı biber sürdü hayat ağzına!
Bak, öğrendin
Daha dikkatli adım atmalısın demek ki bundan sonra.
✏Cihad KÖK
15 notes · View notes
gastrogezgin · 4 years
Photo
Tumblr media
Bugün benim 🎂 doğum günüm. Dört dörtlük adam olmaya çalışırken şaka gibi ama 44 oldum. Herkes gibi benim hayatım da sevinçlerle ve üzüntülerle geçti. Gün oldu mutluluktan ağladım, kudurdum zevkten. Gün oldu gözümde yaşlarla, kalbimde acıyla uyandım. Hayat çok şeyler aldı benden, çok da verdi. Annemi, babamı kaybettim; kendi çekirdek ailemi kurdum. İmkanlarım çok oldu ama imkansızlıklar da yaşadım. Bazen dipte buldum kendimi, kimseyi görmek duymak, konuşmak istemedim. Bazense bunun tam tersiydim. Geleceğe dair umutlar besledim, sağlık ve refah için dualar ettim. Ülkem için, ailem için, sevdiklerim için kaygılandığım çok oldu. Bir başkasının derdini görünce, kendi derdimi unuttuğumda. Öğrendiğim tek şey oldu, şükretmek. Her güne, aldığımız her nefese, tüm sahip olduklarımıza şükretmek ve bunların kıymetini bilmek lazım. Ben de 44 yaşımı gördüğüm için şükrediyorum... ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ #birthday #mybirthday #doğumgünüm (at My Birthday) https://www.instagram.com/p/CA8BoyYFHwI/?igshid=1gse7yuhab4p7
1 note · View note
sohbet333 · 5 years
Text
CANLI SOHBET HATLARI
Tumblr media
Hayatımızdaki herşeyin mükemmel olmasına gerek yok,mükemmelik arayışı çabası günden güne bizi iyiden uzaklaştırır yetinemeyiz yaptığımız yada hayatımızda olan şeylerle. çalışıyorsak mükkemmel yapalım işimizi çocuğumuz varsa mükemmel yetiştirelim temizlik yada yemek yapıyorsak yine mükemmel olsun biz mükemmel olalım derken aslında neleri kaçırdığımızın farkına varamayız. Herşeyin okadar kusursuz olmasına gerek yok bu hayatta. Amacımız mutluluk olsun eksiklerimizle,hatalarımızla,yanlışlarımızla. Bizi biz yapan herşey daha doğrusu. Ben mükemmellik çabasını temizlik hastalığıyla bir tutuyorum aslında kesinlikle ucu bucağı sınırı yok çünkü hiçbirşey asla kusursuz olamaz. Nasılki hepimizin kusurları eksikleri var yaprığımız şeylerinde mutlaka her nekadar  bizce tam olduğunu düşünsekte tamamen görecelidir bize göre mükemmel olan bir başkasına eksik gelebilir. Bu yüzdende hayatımızı olabildiğince yaşamalıyız diye düşünüyorum. Aksi taktirde depresyona girmek kaçınılmazdır ne yazıkki, bu da zamanla yaşantımızı sadece bizim değil aile hayatımız,sosyal hayatımız derken çok farklı bir şekilde bulabiliriz kendimizi. Çok kasmamak lazım diye düşünüyorum yapabildiklerimizle başardıklarımızla kısaca elimizdekilerle yetinmekte yarar var,tamam tabiki en iyisi için mücadele etmek elbetteki çok güzel umut etmek daha fazlası için ama herşey dört dörtlük olacak diye elimizdekileri ve bugüne kadar yaptıklarımızıda görmezden gelmeyelim. Hayatımızda olanlara sahip çıkalım. Şu hayattaki en önemli en değerli ve en mükemmel sizsiniz bunu hiçbirzaman unutmayın derim gerisi ise bizi biz yapan şeyler günahlar,eksikler,hatalar... Hepsinden çıkaracağımız dersler önemli olan. Ve tekrar etmemek, bu şekilde davrandığımız sürece çokta kendimizi zorlamadan aslında farketmeden biz istediğimiz belkide mükemmelliğe doğru yaklaşmış oluruz. Bir anda nekadar çabalasakta bizim dışımızda gelişen birçok olaydan dolayı istediğimiz kusursuz yaşama ulaşamayız.Her daim araştırmak öğrenmek,gözlemlemek belki başka hayatları,hikayeleri ki bu anlamda canlı sohbet hatlarının doğru bir mecra olduğunu düşünüyorum ,doğru bir paylaşım adresi.
0 notes
enauscelaus · 5 years
Text
Enes'in hatunu Feyza
Sevmek ne mühim şey doğrusu...
Sevmek,sevilmek doğru kişi tarafından bu duyguları yaşamak dünya da verilmiş en büyük nimetmiş.Bu öyle bişeyki bakarken şükrediyosun gülerken şükrediyosun yolda yürürken elini sımsıkı tutarken yemek yerken uyurken ne bilim yaşanılabilecek ne varsa hepsinde şükrediyosun...
Öyle güzel ,öyle iyi geldi ki bana yaşadığımı, nefes aldığımı, birlikte geçirdiğimiz her anın bana şifa olduğunu hissediyorum.Yıllar boyunca hayaller kurdum şu şöyle olsun bu böyle olsun yok evimde bu olsun yok evleneceğim kişi şöyle olsun öyle zamanlar oldu ki hayallerimin içinde kayboldum yıkıldım ümitsizliğe kapıldımm kendimden uzaklaştım.Enesin hatunu olduğum ilk günden bu güne hayalerimi yaşadım sevdim sevildim yeniden hayaller kurdum öyle anlar geldi ki hayallerimin enesin bana sundukları yanında ne kadar küçük kaldığını gördüm.Hayallerimin ötesinde çok şey yaşadım.
Sevmeninde tadına vardım sevilmeninde her zaman aynı duayı ederim Allahım derim hiç bişi dört dörtlük değildir illaki eksik bişeyler olacak muhabbetimizi eksik etme yarabbim derim. Benim için o kadar kıymetli ki o kadar değerli bunu ne buraya yazabilirim ne de tam olarak ona anlatabilirim sevgisi öyle bir yer etmiş ki yüreğimde sadece şükrederimm. Çok sevdiğim bir amcam sevginin şükrünü etme kokusunda uzun uzun nasihatte bulunmuştu herkese nasip olmaz kızım gerçek sevgi onu bulduysan önceden bir şükrediyosan şimdi on şükretmen lazım gelir demişti...
Şükürle başladım şükürle bitiriyorum..
Sen hep var ol bir ömür şükrüne talip olduğum
Tumblr media
Cizre / İki bin on dokuz haziranının yirmi beşi...
0 notes
dolarkactl · 4 years
Text
Erdoğan'dan çok sert fetih çıkışı: 'Bazı kendini bilmezler...'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un idealinin, tüm insanlığı iyilik, güzellik, hayır, hasenat, sevgi, dostluk, kardeşlik çizgisinde birleştirmek olduğunu ifade ederek, "Merhum Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un bir önemli hasleti de iyi bir gençlik yetiştirmek için çalışıp didinmiş olmasıdır. Daha doğrusu merhumun ideali, hani diyorum ya bazıları da eleştiriyor, 'Dindar bir nesil." dedi. Erdoğan, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesinin açılışında yaptığı konuşmada, hastanenin İstanbul'a, ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi. Bu hastanenin banisi Abdülhamid-i Sani Hazretlerini rahmetle, minnetle yad ettiğini belirten Erdoğan, bu eserin yaklaşık bir asır boyunca asker hastanesi olarak hizmet verdiğini anlattı. Erdoğan, bu bölgenin artık yerleşim yeri haline dönüştüğü için buranın binasını restore ve içini modernize ederek şehrin hizmetine sunmak istediklerini dile getirerek, "Hamdolsun ortaya gerçekten hem buram buram tarih kokan hem de vatandaşlarımıza şifa vesilesi olacak bir eser ortaya çıktı. Eser güzel olunca isminin de bununla mütenasip olmasını arzu ettik. Böylece Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanemize kavuşmuş olduk." diye konuştu. Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un gençliğinde şahsen tanıdığı, desteğini ve  teşvikini gördükleri bir büyükleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti: "Kendisi Balkan Harbi, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi kahramanlarından aynı zamanda alim olan Ordu Ünyeli Binbaşı Numan Kurtulmuş'un oğludur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip dahiliye uzmanlığını tamamladıktan sonra hayatını bu şehirdeki tüm hastaların, gariplerin, gençlerin hizmetine adamıştır. Gariplerin babası olarak tanınması bu yüzdendir. Perşembe günleri tüm hastalara ücretsiz bakar, ilaçlarını ücretsiz verir, ihtiyaç sahiplerinin ceplerine harçlıklarını da koyardı. Babam rahmetli, beni imam hatip okuluna girmeden önce Niyazi Amcaya teslim etti.  Çünkü bizim  köyümüzden İsmail Niyazi Bey'in okul arkadaşı onlar Fatih'teki Fetih yurtlarında orada derslerini çalışırlar. Babam da zaman zaman onların yanına gelir giderdi. İmam hatip okuluna girerken de beni Niyazi Amca'ya götürdü dedi ki; 'ben oğlumu size teslim ediyorum.' İmam Hatip okuluyla da böylece tanışmış oldum. İsmail Niyazi Kurtulmuş nöbetçi oldukları  zaman, gelir yurtta geceleri bizim yatakhaneyi dolaşır, kimin üstü açık, kimin kapalı bizim yorganlarımızı tek tek elden geçirirdi. Bu şekilde de bizim oradaki babalığı da onlardan ayrıca görmüş olduk. " "TAM BİR VAKIF İNSANIYDI" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurtulmuş'un vefatından sonra yıllarca her perşembe evinin kapısına gelen pek çok kimsenin kendisine hep dua ettiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Merhum Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un bir önemli hasleti de iyi bir gençlik yetiştirmek için çalışıp didinmiş olmasıdır. Daha doğrusu merhumun ideali hani diyorum ya bazıları da eleştiriyor. 'Dindar bir nesil.' Merhumun ideali, tüm insanlığın iyilik, güzellik, hayır, hasenat, sevgi, dostluk, kardeşlik çizgisinde birleştirmekti. 1971 yılından milli saraylar hekimi olarak görevini Dolmabahçe Sarayı'nda yürütmeye devam etmesi onun medeniyetimize, tarihimize, kültürümüze, ecdada  olan bağlılığının bir ifadesiydi. İlim Yayma Cemiyetinin kuruluşunda ve eğitim hizmetlerinde çok büyük katkıları vardır. Anadolu'daki yoksul ailelerin çocuklarının eğitimlerine devam edebilmeleri ve meslek sahibi olmaları konusunda ayrı bir hassasiyet sahibiydi. Bu yönüyle de tam bir vakıf insanıydı. İmam hatip okullarına ayrı sevgi beslerdi. Hekimlik görevini yürütürken 51 yaşında sınavları verip İstanbul İmam Hatip Lisesinden mezun olması bu sevginin bir neticesiydi." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, hasta, talebe, garip gureba on binlerce insana yardım eli uzatan Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un ismini yaşatmanın, boyunlarının borcu olduğunu dile getirdi. Böyle bir görevi ifa etmenin mutluluğu içinde olduklarını belirten Erdoğan, "Ecdada olan muhabbetini de bildiğimiz için Abdülhamid-i Sani Hz. emaneti, Hadımköy'deki bu hastaneye Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ismini vermenin isabetli olacağını düşündük. Bu vesileyle, her iki ismi de bir kez daha rahmetle anıyor, Allah'tan mekanlarının cennet olmasını niyaz ediyoruz." dedi. "KENDİNİ BİLMEZLER ÇIKIP, FETHİ İŞGAL OLARAK TANIMLAMAYA ÇALIŞIYORLAR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün İstanbul'un fethinin 567. yıl dönümünün coşkusunu milletle birlikte yaşadıklarını ifade ederek, konuşmasına şöyle devam etti: "Ecdadımız, fethi sadece toprakların ele geçirilmesi değil, asıl gönüllerin kazanılması olarak görürdü. Son günlerde bazı kendini bilmezler çıkıp, fethi işgal olarak tanımlamaya çalışıyorlar. Bunlar, inanın dört dörtlük cahili cühela. Sorun bunlara fethin manası nedir diye, bilmezler. Fetih, açmaktır. Fetih, gönülleri özellikle kazanmaktır. Ama bunlar bunu bilmezler. Ecdadımız bin yıl öncesinden başlayarak asırlar boyunca Anadolu'nun, Trakya'nın, Balkanların dört bir yanını, Alperenler, dervişler, gaziler vasıtasıyla önce ilmik ilmik işlemiştir. Kimlerle? Akıncılarla. Örnek ahlakları, üretkenlikleri, bilgileri, birikimleri ve çalışkanlıklarıyla ecdadın bu öncüleri tarafından hazır hale getirilen fethi, sadece bir formaliteden ibaret kalmıştır. İşte Fatih'in surlardan içeri girerken Rum bayanlarının 'Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz' deyişi bu hazırlığın bir ifadesidir." "ATİNA'DA BİZİM BİR TANE CAMİMİZ YOKTUR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmet Han Hazretleri'nin şehre girdiğinde bir düşman gibi değil, adeta beklenen bir kurtarıcı gibi karşılandığını aktardı. Ecdadın fethettiği her yer gibi İstanbul'da da insanlık için iyi olan, doğru olan, güzel olan, faydalı olan, hayırlı olan ne varsa hepsine sahip çıktığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Ayasofya, dini bir husumetle yerle yeksan edilmek yerine daha da güzelleştirilerek fetih hakkı olarak Müslümanların hizmetine sunulmuştur. Diğer ibadethanelere ise dokunulmamış, ihtiyaca cevap verecek ölçüde yaşatılmıştır. Bizim bir asır önce terk etmek zorunda kaldığımız yerlerdeki camilerimiz ve sembol eserlerimiz ise kısa sürede yok edilmiştir. Bakın şu anda Atina'da bizim bir tane camimiz yoktur. Hepsi yerle yeksan edilmiştir. Ama biz İstanbul gibi bir şehirde, böyle bir yola gitmedik. Sadece bu tabloya bakarak dahi ecdadın gönlünün yüceliğini görebiliyoruz. Son bir asırda kendi topraklarımızdaki ecdat yadigarlarını yaşatma hususunda yeteri kadar başarılı olamadık. Ama bunun istisnalar haricinde kasıttan değil, ihmalden veya cehaletten kaynaklandığını biliyoruz." Türkiye'nin son 18 yılında, her alanda olduğu gibi tarihe, kültüre ve ecdadın mirasına sahip çıkma hususunda da devrim yaptıklarını belirten Erdoğan, "Sadece ecdadımızın değil, coğrafyamızın tüm mirasını korumaya aldık. Hükümete geldiğimizde sadece 460 eserin restorasyonunun yapıldığını gördük. Biz 18 yılda 5 bin 60 eseri restore ederek milletimizin ve insanlığın hizmetine sunduk. UNESCO somut olmayan kültürel miras listesine kayıtlı hiç değerimiz yokken bugün aynı listede 18 eser ile temsil ediliyoruz. Bu kategoride dünyada 178 ülke arasında ilk beşte yer alıyoruz. Yaşayan insan hazinelerindeki temsilci sayımız da 45'e yükseldi." diye konuştu. "MÜZE VE ÖREN YERLERİNİN ZİYARETÇİ SAYISI GEÇEN YIL 33 MİLYONU GEÇTİ" Dünya mirası listesindeki varlık ve alanların sayısını 9'dan 18'e çıkardıklarını ve Zeugma'dan Göbeklitepe'ye kadar insanlık tarihinde önemli pek çok kadim mekanın gün ışığına çıkartılmasını da temin ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müze ve ören yerlerinin daha önce yılda 7,5 milyonu bile bulmayan ziyaretçi sayısının geçen yıl 33 milyonu geçmesi bile tek başına bu konuda kat ettiğimiz mesafenin ifadesidir. Sınırlarımız dışındaki eserlerimiz konusunda da aynı hassasiyeti sergiledik. Osmanlı ve Türk coğrafyasında toplam 120 eseri restore ettik. Arşivlerimize sahip çıkarak 12 milyon belgeyi dijital ortama taşıdık. Bezm-i Alem ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitelerini faaliyete geçirerek ecdadın gayesine uygun yeni kurumlar oluşturduk. İstanbul'da kendi haline terk edilmiş pek çok eseri Cumhurbaşkanlığı bünyesine katarak hem restore ettik, hem de aktif olarak kullanılır hale getirdik. Ayrıca ülkemizin pek çok yerindeki tarihi eserlerden ayakta kalanları amaçlarına uygun kurumlara vererek yaşatılmalarını temin ettik. Gayrimüslimlere ait vakıfların faaliyetlerini kolaylaştırdık. Mal varlıklarının adlarına tescil edilmesini sağladık." Maziden bu güne köprü kurmanın tüm yollarını açtıklarını ve bir fiil işlettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini, "Hadımköy Hastanesi'nin serencamına da böyle bakılması gerekiyor. İnşallah bu eser hem ecdadın hatırasını yaşatarak, hem bölge halkına şifa dağıtarak asırlar boyunca ayakta kalmayı sürdürecektir. Bu eserin restorasyonunda ve hizmete hazır hale getirilmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum. İstanbul halkına sunulan bu hizmetin ifasında görev alacak tüm sağlık personelimiz; başhekiminden, hemşirelerine, sağlık memurlarına varıncaya kadar hepsine başarılar diliyorum. Hayatlarını doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş gibi insanlığa hizmete adamış olan tüm büyüklerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla." diye tamamladı. NOTLAR Restorasyonu yapan Gürsoy Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gürsoy, Erdoğan'a üzerinde Arapça, Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" sözlerinin yer aldığı bir tablo hediye etti. Kurdeleyi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un kız kardeşi Zehra Kurtulmuş Kilitçioğlu ve Hasan Gürsoy birlikte kesti. Erdoğan, kurdeleyi keserken, "Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanemizin sadece Hadımköy'e değil, İstanbulumuza, tüm insanlığa hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum. Ya Allah, Bismillah." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan açılışın ardından hastane binasını gezdi. AÇILIŞTA SAĞLIK BAKANI DA KONUŞTU Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi'nin açılış töreninde, bugün ikinci kez hastane açılışı gerçekleştirdiklerini söyledi. Sağlık siteminin gücüne güç katacak adımları birer birer attıklarını belirten Koca, açılışı yapılan hastanenin kendisini heyecanlandıran çok özel bir adım olduğunu ifade etti. Bakan Koca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda 45 günde restore edilen hastanenin modern bir görünüme kavuştuğunu dile getirdi. Koca, "Burada bulunmamız sadece bir hastane açılışının değil, tarihimize, kültür mirasımıza sahip çıkışın, vefanın bir nişanesidir. Hadımköy Askeri Hastanesi, Sultan Abdülhamit han tarafından başlatılan imar hareketinin o zamanki İstanbul taşrasına bir yansımasıdır. Zira bu yapının içinde yer aldığı Hadımköy, Osmanlı döneminde İstanbul dışı yerleşim bölgesidir." dedi. Sultan 2. Abdülhamit döneminin yedi düvelin saldırılarına göğüs geren bir devlet idaresi yanında, bıraktığı eserlerle de müstesna bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Koca, Abdülhamit'in kızının şahitliğine göre dirayetli ama Mehmetçik deyince kendi evladından söz edilmişçesine gözleri dolan bir hükümdar olduğunu kaydetti. Koca, 2. Abdülhamit'in devrinde güçlü bir liderlikle beraber, başta eğitim ve sağlık kurumları olmak üzere onlarca eser bıraktığına anlattı. Açılışı yapılan hastane binasının tarihi hakkında da bilgiler veren Koca, şöyle konuştu: "19. yüzyıl askeri mimarisi özellikleriyle inşası yapılıp 1891 yılında hizmete sokulan bu Hamidiye Hastanesi, hummalı bir çalışmayla, talimatınızla (Cumhurbaşkanı Erdoğan) belirttiğiniz sürede yeniden ayağa kaldırılmış ve milletimizin hizmetine sunulmuştur. Bu görevi omuzlayanların başarısı, aynı zamanda 'Hadımköy Harabesinin 45 günde restore edilemeyeceğini" iddia edenlere de bir cevap teşkil etmektedir. Başta bu konuya özel olarak eğilerek yakın takiple yönlendiren şahsınız olmak üzere bu eserin yeniden canlanmasında emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ederim. 129 yıllık bu tarihi bina 1985 yılına kadar askeri hastane olarak hizmet gördü. Koridorlarında Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarının acıları, gazilerimizin hatıraları var. Nice yara bu çatı altında sarıldı. Nice kahramanımız bu çatı altında şehadet mertebesine ulaştı. 1985‘den sonra 27 yıl kadar kışla ve inzibat merkez karakolu olarak kullanılan bu güzide eserin terk edildikten sonra anılarıyla tarihe gömülmesine gönlümüz razı olamazdı, olmadı. Artık yıkılmaya terk edilmiş bir harabe yerinde, tarihi mimari özellikleri korunarak restore edilmiş 100 yataklı modern bir hastane ve canlı bir ecdat yadigarı bulunmaktadır. Milletimize hayırlı olsun." "DOKTOR İSMAİL NİYAZİ KURTULMUŞ HASTANESİ, CİSMİYLE BİR TARİHTİR, KÜLTÜRDÜR, SANATTIR" Bakan Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla bu mirasın bir vefa örneğiyle taçlandırıldığını aktarırken, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yakından tanıyanlarca yoksulların babası olarak anılan, hayatını hayır işlerine vakfetmiş, herkesin doktor ağabeyi Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un adını veriyoruz. Doktor Niyazi bey, Balkan harbinde esir düşen, Erzurum ve Çanakkale cephelerinde gazi olan, Batum'da, Azerbeycan'da askerlik görevine devam eden ve nihayet Sakarya Meydan savaşında ağır yaralanarak emekli olma zorunda kalan Yüzbaşı Numan beyin oğludur.  Cepheden cepheye koşan bir babanın evladı olarak savaş yıllarıyla beraber büyümüş ve İkinci Dünya Savaşının bitişiyle beraber tıbbiyeden mezun olmuştur. Doktor Niyazi Kurtulmuş, mesleğini sadece hastaları tedavi ederek değil, onların gönlünü fethederek sürdürmüş bir hekimdir. Yoksulların hamisidir. O yılların şartlarında, ücretsiz muayene ettiği birçok hastasına bilabedel ilaç vermekle kalmayıp, üstüne bir de ceplerine harçlık koyduğu bilinmektedir. Taşradan İstanbul'a okumaya gelmiş birçok öğrencinin hayatlarında dönüm noktasıdır, İsmail Niyazi Kurtulmuş ile tanışmak. Kızların okutulmasına özel önem vermiştir. Hamiliği ve verdiği burslar sayesinde yüzlerce gencimiz eğitim görmüştür. 66 yaşında kalp rahatsızlığıyla hayata gözlerini yumduğunda ardında onu hayırla, minnetle anan binlerce yetkin insan, binlerce yetişmiş evlat bırakmıştır. Hep tekrarladığım gibi, genç meslektaşlarıma sadece modern binalar, son teknoloji cihazlar değil, büyüklerimizden aldığımız kültür, ilim ve irfanı; insan sevgisini, insana hizmet şuurunu da bırakmanın çabası içindeyiz. Bu güzide hastanemizde görev alacak doktor arkadaşlarımın, tüm sağlık çalışanlarımın, hayırla yad ettiğimiz büyüklerimizin adına layık bir anlayışla hizmet bayrağını taşıyacağından şüphe duymuyorum. Doktor İsmail Niyazi Kurtulmuş Hastanesi, cismiyle bir tarihtir, kültürdür, sanattır. Yeniden dirilişiyle bir kutlu mirastır, vefadır, tarih bilincidir. Adıyla hepimize örnek bir hizmet anlayışı, bir rehber olacaktır." Bakan Koca, emeği geçenlere teşekkür ederken, hastanenin başta İstanbullular olmak üzere, bütün vatandaşlara hayırlı olmasını diledi. Read the full article
0 notes
sarki-sozleri · 7 years
Text
Demir - Tükeniyoruz Şarkı Sözleri
Demir'in, Özdemir Müzik aracılığı ile dağıtımı yapılan "Tükeniyoruz" adında ki albümünden "Tükeniyoruz" isimli şarkısını netd müzik katkılarıyla sizler için paylaşıyoruz.
youtube
Bitiyoruz Galiba Sonuna Geliyoruz Artık Eskisi Gibi Bir Birimizi Özlemiyoruz Nedir Bu Durum Bu Karmaşa Günden Güne Eriyoruz İkimize De Yazık Çok Yazık Ediyoruz Kimin Sucu Bu Ayrılık Biz Onu Da Bilmiyoruz Her Geçen Gün Biraz Daha Üzülüyoruz Tükeniyoruz (2x) Ne Sen Beni Unutacaksın Ne De Ben Seni Unutabilirim Belki Bir Zaman Ağlayacaksın Hadi Git Beni De Ağlatacaksın Nedir Bu Durum Bu Karmaşa Günden Güne Eriyoruz İkimize De Yazık Çok Yazık Ediyoruz Kimin Sucu Bu Ayrılık Biz Onu Da Bilmiyoruz Her Geçen Gün Biraz Daha Üzülüyoruz Tükeniyoruz 3.Dörtlük (3x) Söz & Müzik: Koray Berberoğlu Düzenleme: Fatih Doğaner Yönetmen: Gökay Yıldız
0 notes
dogumgunumesajlari · 8 years
Text
Komik günaydın mesajları
Sabaha başlamak için gülümsemek ve kahkaha atmaktan daha iyi bir yol var mı?  Kendinizi harika hissetmenizin ve sağlıklı olmanın yanı sıra, güne gülerek başlamış oluyorsunuz.  Komik günaydın mesajlarını okumak veya paylaşmak sevdiğiniz ve önem verdiğiniz insanların yüzüne gülümseme getirmenin harika bir yoludur. Bu sayfamızda sizler için komik ve espirili günaydn mesajlarına yer veriyoruz. Komik günaydın mesajları Her sabah uyanmak yerine her güne başlamak için daha iyi bir yol olması gerektiğine inanıyorum. Günaydın. Alarm çalmaktan yoruldu uyan ve onu kapat.  Merhaba, benim! Günaydın! Güneş tepede ve sen hala miskin miskin uyuyor musun? Kalk, yıkan, pencereni aç ve jimnastik yap! Yeni bir gün, yeni sabaha adım at! Sana iyi bir ruh hali ve iyi günler diliyorum! Günaydın...kahve hazırlanıyor fal hizmetimiz vardır :)  Kahvaltı isteyen bir kedide erteleme düğmesi yok. Sabah 6'ya kadar uyanık kalmak 6'da uyanmaktan daha kolaydır.  Bugün günlerden Pazar çok uyku beni bozar :) Günaydın. Günaydın güzel günler bizi bekler gecikmeyelim :) Harika, mükemmel, dört dörtlük... kendimden bu kadar bahsettiğim yere. Senden naber bu arada. Günaydın Gün daha aymadı tam ama günaydın :) Günaydın, insanların uyandığı zaman söyledigi bir şeydir.  Bunu ben mi öğreteyim :) Bugün de normal birisi olarak uyanmadım, hep aynı değişen birşey yok. Günaydın, görüşemezsek tünaydın, iyi günler o zaman :)))  GÜNAYDIN! ağzınızı kulağınıza vardıracak kadar güzel gülebileceğiniz bir gün olsun :) En mutlu sabahlar tutmuş tweetle başlar. Günaydın :))
Günaydın dışı güzel içi boş insancıklar :) Susturmak isteyen karşıma çıksın da sustursun gücü yetiyorsa... Söylüyorum işte ... Günaydın ...   :)  Günaydın. Her ne kadar senden bir selam almak, bunca kişi arasında göze çarpmak zor olsa da ümitsiz yaşanmıyor. :) Günaydın gork rüyadasın sanırım. Uyan da gel :) Günaydın işe gidenlerimiz, sınavı olanlarımız, hala uyuyanlarımız, yeni uyananlarımız, gününüz güzel geçsin :) Çay kahve de istemedim sadece kuru kuru günaydın... herşeyi benden beklemeyin :)) günaydın Günaydın sevgili arkadaşlarım. Neşeniz bol olsun.  Buyrun... Çaylar şirketten :)) Günaydın sevgili takip etmeyenim :) Bugün kimseden günaydın almayan, 7'den 70'e herkese tebessüm dolu GÜNAYDIN :) Günaydın, cidden gün aymış saati duymayınca :) Günaydın. Olmaz dersen olmasın :) Ellerin çocuklarının ders çalışmaktan gözleri şişer, bizimkinin uyumaktan... GÜNAYDIN :) Haydi uyan ! Kahveni al, radyonu aç ve enerjini topla :) yepyeni bir gün seni bekliyor. Günaydın :) Dünyanın en güzel cümlesi, "seni seviyorum" diyorlar ya; Yalan... Dünyanın en güzel cümlesi; "elleme uyusun". Günaydın! Günaydın mesajı karın doyurmuyor sen bana sucuklu yumurta yap :D Telefonuna Günaydın mesajı gelmeyenler size de Günaydın :) Günaydın... Gülümsemek bulaşıcıdır. Gülümseyin! :) Mutlu Günler. Kim demiş en güzel sabahlar çokokremle başlar diye... Tabiki de benimle başlar :D :D :D Komik bir güne demir attınız, günaydın :) Heyy adamım komik olmak iyidir çok güzel gülen kadınlar tanırsın... Günaydın kızlar :)
1 note · View note
morspor · 8 years
Text
BODRUM BODRUM
Bu benim en sevdiğim yazılarımdan biri. 
Hillsider 85′e İstanbul’dan sonraki evimi, hayatımın her döneminde, her mevsimimde, her mevsiminde ayrı güzel, ayrı özel Bodrum’u, Bodrum aşkımı, Bodrum’da kışı, kış tavsiyelerimi yazdım. Çok özenerek, çok severek hazırladım, siz de umarım keyifle okursunuz. Yazımın tamamını aşağıda, basılı versiyonunu Hillsider kış sayısında bulabilirsiniz. 
Tumblr media Tumblr media
Nasıl anlatsam, nereden başlasam, bilmiyorum. 
Yukarıdaki ilk cümleyle yazıya başlamış, nasıl devam edeceğimi düşünürken radyoda şarkının çalmaya başlamasını Bodrum’la aramdaki özel bağa yoruyorum. 
Nereden başlasam? 92'de Bodrum'la ilk tanışmamdan mı yoksa daha geçen haftaki gidişimden mi?
Nasıl anlatsam? Gölköy’de gece sabaha kavuşurken izlediğim yağmurla ölümsüzleşen gün doğumunu mu anlatsam yoksa ilk görüşte ve her seferinde aşık olduğum Limon Gümüşlük’ün gün batımını mı?
Kendimi büyüdüm sanıp ailesiz çıktığım ilk tatilleri mi anlatsam, hala üç kişi olduğumuz; ailecek veya anneciğimle baş başa çıktığımız tatilleri, keşke büyümeseydim dedirten o güzel günleri mi?
Kızlarla sözde evden kaçıp kendimize macera aradığımız 16'nın yeri de ayrı, 30’uma girerkenki sonsuz eğlencemizin de.
2004 Temmuz’unda Öss sonrası lise grubumuzla Türkbükü'nde geçen bir haftadan da bahsedebilirim, 2014 Eylül'ünde Bardakçı’da denizi izlerken Bodrum aşkını derin derin içime çekip sonbahardaki kıymetini anladığım andan da. Nisan’dan Kasım sonuna denize girmenin hissettirdiği özgürlüğü de anlatabilirim, Ocak’ta merkezin, Ekim’de Gündoğan’ın verdiği dinginliği de. Bitez’de geçen yazlarımın keyfi de ayrı, babamla atlayıp Kos’a gitmenin mutluluğu da. Aktur'un sahili de kazındı kalbime, Gümüşlük'ün rakısı da.
Bodrum'da hep Her Şey Çok Güzel Olacak'tı, hep de oldu.
Yazmaya başlayınca düşündüğümden çok daha fazlası geliyor akla; sayamıyorum yılları, yolculukları, anıları; hatırladığımdan da çok daha ötesi Bodrum. Her yaşımda değerini biraz daha anlar ve kendimi Bodrum’a biraz daha ait hissederken; her gidişimde yeni bir yer, yeni bir ben keşfederken; her mevsimin, her koyunun, her köyünün farklı büyüsü olduğunu bir kez daha anlıyorum. Kendimi bildim bileli kendimi bulduğum cennetim; kişisel tarihimin İstanbul'dan sonraki en büyük şahidi.
Tumblr media
Bodrum’u işte benim için bu yüzden sadece yaz sezonuyla bütünleştirmek haksızlık olur. Pek çok insan için yazlık bir tatil beldesiyse de Bodrum’un dört mevsimi de ayrı güzel, ayrı özel.  Ama aşıkları ve yerlileri için sezon dışı Bodrum’un tadı bir başkadır. Bodrum kabuk değiştirir ve ruhu kendini gösterir.
Temmuz ve Ağustos’ta en yüksek seviyeye ulaşan nüfus, bayramın da bitişiyle azalır. Bodrum’un mevsimi de, işte asıl o zaman başlar; Bodrum, Bodrum’a kalır. Sokaklar sakince yürünebilecek kadar boş ama ıssız denemeyecek kadar kalabalık; hava olabildiğince yumuşak; deniz ister girin, ister sadece izleyin; her zaman mükemmel. Mekanlar müdavimlerine aittir artık. Kuru soğuk ve sert yağmurlar Aralık itibariyle başlayıp, Bodrum’da yaşamı günler boyunca güçleştirse de, gökyüzü bir anda kendini sıcacık parlayan güneşe ve mis gibi toprak kokusuna bırakır.
Bodrum’da yaz-kış yaşayan farklı yaş gruplarından insanlarla konuştuğumda ilk fark ettiğim, hemen hepsinin Bodrum’un bahar aylarını ve kışını tercih ettikleri oldu. Yazın merkezdeki, popüler yerlerdeki kalabalıktan kaçmak isteyene de kaçacak yerler illa ki bulunuyor ama misafirden, kalabalıktan, gürültüden, trafikten fırsat bulamadıkları aktiviteleri sezon dışında hakkıyla yapabildiklerini, yağmurun şartları zorlaştırdığı zamanlar haricinde kaliteli ve keyifli bir yaşam geçirdiklerini söylüyorlar.
El ayak çekildiğinde, Bodrum yerlisiyle mahalle ve komşuluk kültürü de yaşamaya devam ediyor diyor Bodrum’lular. Birbiriyle selamlaşıp ayaküstü sohbet eden, karşılaşıp bir kahve içen, birbirine gülümseyen insanlar oluyor Bodrum sokaklarında.
Bodrum’un eğlencesinin gündüz plajlardan, gece barlardan ibaret olduğunu düşünenler de, aslında fena hale yanılıyorlar. Spor aktiviteleri, kültürel geziler, konserler, sergiler, tiyatrolar, atölyeler, yardım geceleri, derneklerin çalışmaları ile sosyal ve kültürel hayat Bodrum’da sene boyunca hareketliliğini sürdürüyor, kışın Bodrum’un ruhunu renklendiriyor. ( Etkinliklere Bodrum.bel.tr ve bodrumextra.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.)
Tumblr media
Peki kışın Bodrum’da ruhunu dinlendirmek isteyenler nerede kalmalı? Benim gibi deniz kenarında konaklamayı tercih edenlere, kışın konakladığım Club Voyage ve Costa Farilya’yı öneriyorum. Voyage Bardakçı’da; Bardakçı hem merkeze ulaşım kolaylığı, hem de nefis bir denizi olduğu için favori koylarımdan. Voyage’ın deniz manzaralı odalarında harika bir deniz, Bodrum ve Kale manzarası var. Hizmeti ve kahvaltısı çok başarılı, personeli son derece güler yüzlü. Butik bir otel tercih etmek isterseniz, Gündoğan’daki Costa Farilya’yı tavsiye ederim. Deniz manzaralı sade ve güzel dekorasyona sahip odalarında, balkonda oturup koyu izlemek, Gündoğan’ın sakinliğinde mis gibi bir sabaha uyanıp, bahçede denize karşı lezzetli bir kahvaltı etmek, ardından sahili boydan boya yürümek cidden büyük keyif.
Tumblr media
Her Bodrum ziyaretimde en az bir kez gittiğim Gravilya, Bitez köyünün dar sokaklarında tabelaları takip ederek bulabileceğiniz; kapısından girince mis gibi kokan mandalina, portakal, turunç, greyfurt ağaçları arasındaki yoldan yürüdüğünüzde yasemin kokan bahçesiyle sizi karşılayan, 6 dönümlük bir arazideki sıcacık bir ev. Rahat, özenli ve doğal ortamı, bahçesi, kitapları, ağaçları, çiçekleri, kedileri, kuş sesleri, ev sahibi Tahsin Bey’in sohbeti ve tabii ki yemekleriyle; Gravilya vazgeçilmezlerimden oldu. Birkaç bölümden oluşan bahçesinde ağaçların veya havuz kenarında yanan rengarenk ampullerin altında; hava soğuduğunda ise içeride şömine başında müthiş lezzetli yemekleri yerel bir şarap eşliğinde tatmak, benim için mutluluğun tanımı. Menüdeki çoğu yemeği tattım, hangi birini yazacağımı bilemesem de; her gittiğimde mutlaka ortaya söylediğimiz Gambilya Fava’yı, Patlıcanlı Hellim’i, Mücver’i, Grek Salata’yı, Avokado Kroket’le başlayabilirim. Kinoaburger ve Somonburger denemeye sabırsızlandığım lezzetlerden. Kahvaltı için gittiyseniz, bizim gibi Türk Kahvaltısı ve Muhlama’yı paylaşabilirsiniz veya güne Avokado Püresi’yle başlamak isterseniz, Diğer Kahvaltı’yı seçip, ortaya Eggs Benedict veya Bacon’lı Yumurta söyleyebilirsiniz. Gravilya’da konaklama imkanı da var. Dalından mandalina yemeden, dönmeyin.
Tumblr media Tumblr media
Kışın en hareketli ve keyifli yerlerden biri de, Bodrum Marina. Kasım ayında Marina Yatch Club’da, canlı bir kalabalığın içinde canlı müzik dinlerken ılık havayı içime çekip de bulunduğum anın, yerin ve müziğin tadına varmak, anlatılmaz yaşanır bir his. Marina Yatch Club yıl boyu her akşam restoranı ve canlı müziğiyle hizmet veriyor. (Programa marinayatchclub.com’dan ulaşabilirsiniz.)
Tumblr media
Yemeği Yatch Club’tan başka bir yerde yemek isterseniz; Marina’nın karşısında, Neyzen Tevfik Caddesi üzerindeki Musto’da Izgara Patlıcanlı Ahtapot, Kayısı Marmelatlı Krem Peynirli Somon Füme gibi farklı lezzetler şarapla, Memedof’un leziz mezeleri de rakıyla çok güzel gidiyor.
Kışın Bodrum’da her koyda her lezzet var. Türkbükü sahilinde Miam, Gümüşlük köy içindeki Limon Lokanta da bizi kışın Bodrum lezzetlerinden mahrum bırakmayan iki harika yer. Miam’da yediğim her meze, ara sıcak ve ana yemeğe bayıldım; ambiyans ve servis de dört dörtlük. Yazın iskelede, kışın bahçede veya şömine başında hizmet veriyorlar; her Cuma da canlı müzik var. Limon Lokanta da kış aylarında benim gibi Limon Gümüşlük hasreti çekenler için, mevsim sebzelerine göre değişen menüsüyle ağırlıklı olarak Akdeniz, Ege mutfağı; ev yemekleri sunan; her gün farklı yemekler ve tatlılar çıkaran, küçük arka bahçesiyle Limon ruhunu naif mutfağıyla köy içinde sürdürüyor.
Bodrum aşkı, her mevsimde farklı yaşanıyor; Bodrum’un ruhu, mevsimlerle beraber kabuk değiştirse de, özünde hep aynı kalıyor. Biliyorum kalbim ne zaman gidersem gideyim, o köşeyi dönüp denizini görünce ilk kez görmüş gibi atacak, yine kendimi ilk kez gelmiş gibi heyecanlı; en yakın dostuma kavuşmuş gibi mutlu, en büyük aşkımı bulmuş gibi tutkulu, en keyif aldığım anlardaki gibi huzurlu, en ait olduğum yerde gibi evimde hissedeceğim. İkinci evim, her mevsim Bodrum olacak.
Tumblr media
Bodrum’da yaşamakla ilgili sorularımı cevaplayan Gılman Tekin Gencel, Gizem Erceylan, Alara Saygın, Nilgün Boyacıgil, Betül Önemligil’e katkılarından dolayı teşekkür ederim.  
0 notes
sarkisozleriarsivi · 8 years
Text
Demir Tükeniyoruz Şarkı Sözleri
Demir'in 22 aralık 2016 tarihinde yayınladığı "Tükeniyoruz" adlı albümünün çıkış parçasını sizlerle paylaşmak istedik. Özdemir müzik etiketiyle çıkan albümü tüm dijital platformlarda erişilebilir durumda ve tükeniyoruz parçası da albümün ilk klip çekilen şarkısıdır. Hatrı sayılır miktarda dislike almasına rağmen 1 haftada 340 bin dinlenen demir tükeniyoruz şarkı sözlerini aşağıda bulabilirsiniz. Tekrar yeni bir şarkı paylaşımında görüşünceye kadar, sevgiyle kalın.
demir tükeniyoruz şarkı sözü
Demir Tükeniyoruz Dinle
youtube
Demir Tükeniyoruz Sözleri
Bitiyoruz Galiba Sonuna Geliyoruz
Artık Eskisi Gibi Bir Birimizi Özlemiyoruz
Nedir Bu Durum Bu Karmaşa
Günden Güne Eriyoruz
İkimize De Yazık Çok Yazık Ediyoruz
Kimin Sucu Bu Ayrılık Biz Onu Da Bilmiyoruz
Her Geçen Gün Biraz Daha Üzülüyoruz
Tükeniyoruz
 (2x)
Ne Sen Beni Unutacaksın
Ne De Ben Seni Unutabilirim
Belki Bir Zaman Ağlayacaksın
Hadi Git Beni De Ağlatacaksın
 Nedir Bu Durum Bu Karmaşa
Günden Güne Eriyoruz
İkimize De Yazık Çok Yazık Ediyoruz
Kimin Sucu Bu Ayrılık Biz Onu Da Bilmiyoruz
Her Geçen Gün Biraz Daha Üzülüyoruz
Tükeniyoruz
 3.Dörtlük (3x)
0 notes
seslimeram · 6 years
Text
Kuşatma Meseli
Tumblr media
Sözün tükenişine tanıklık yaptığımız bir menzilden bildiriyoruz. Belirgin bir sondan, karanlık, dibine kadar göçmenin ta kendisinden bahsetmiyoruz, mütemadiyen gerileyen, eksiksiz olarak yağmalanan bir tahayyülden dem vuruyoruz. Yaşamın var edildiği sathı mahalde duraksamak nedir bilmeden çürütmenin her neye yol verdiğini bildirmeye çalışıyoruz. Sözün sesin kıymeti harbiyesinin tükenişine tanığız. Genel geçer değil bile isteye tekmili birden bir yok etme hali, istikametinin güncesinde sözün nihayetlendirilmesidir bildirmeye çalıştığımız.
Su çürüdü, tuz koktu, kesif bir koku dört yanı kapsarken bunu bildirmeye yarayan söz çalındı, paramparça kılındı. Kendi ekseninde, tahayyül ettiği, sınırlarında var etmeye izin verdiğiyle bir düzlem bina eden muktedirin yenisi, yeni ülkesi bunca bariz bir hazanı barındırır. Denetim ve tahakküm, süreğen kılınan kısıtlama hali bir mübalağa değildir. Müesses nizamın o yahut da busu, dünü ve şimdisi ve olası yarını ol tahakküm ve yıldırının rehinidir. Sözün naçar hale koyulması bunca kesintisizdir. Üç yüz altmış beş gün ve altı saatlik döngü bu menzilde tüm o hayat istencinin eksiksiz gediksiz lağvını ihtiva eder.
Biyopolitik tezahür ve varılmak istenen yurt bahsi bu komplike lağvı barındırandır. Söz aleni çürütülendir, ses çalınandır, anlam zayi, öz tahrip, hayat meselsiz, düpedüz bir fasit döngünün ta kendisi kılınandır. Cerahatin eylediği ülke şablonu bir laf değildir. Artık sağlı ve sollu her bir yerden güncellene gelen tehditle, yıldırıyla ve bilince sabit kılınmış şablonlarla muktedirin oyuncağı kılınır. Sıradanın ne sesi, ne sözü ne de hayattaki duruşunun pek bir anlamı vardır ya da bırakılmıştır. Ya içindedir devletli kümesinin, ya da dışında, dışlananlardandır her durum ve halükarda. Basitçe, her durumda kendisi olan, sıradanın sözü yıkıma rehin edilendir.
Muktedirin kümesinde, kapsamında olmayanlar, görülmeyenler için her gün yeni bir sınavdır. Sözün, sesin, soluğun ve yaşama istencinin sınavıdır bu bahis. Devletin gölgesinin değdiği yer ve zamanda hayatın rutini imkansızdır. Cümlelere kan sıçratılmıştır. Nefretten doğan bütün ol linç erimleriyle donatılmış ve hiç kesintisiz kılınırken hayata kasıt sahiden yol, yordam, yönle ülke hali gerçekten karanlıktır. Bu sınırda var edilmiş olan kötülüğün kesintisizliğinde alenen ortaya çıkandır karanlık! Cerahate kol kanat geren muktedir ol hayatı her ne pahasına olursa olsun kendi namına göre dönüştürme gailesine devam diyenlerin kurduğu çatıdır. Böylesine bir şablonun ta kendisinde bir ülke var edildiği yumurtlanmaktadır. Ortada olan, olup bitenin ta kendisi ise daha derin bir karanlıktır.
Sözün tükenişinin bir gün, bir an, bir süreliğine değil aralıksız bir devamlılık barındırması açığa çıkmaktadır. Yeni ülke halen dündedir. Dün halen güncellenen bir meseldir. Bariz bir şimdi yoktur, hiçbir zaman bir sonra olmayacaktır. Tahakkümün güncelliği bu cerahat sarmalı ülkenin yönünü / yolunu bildirir. Yapılacak, konumlandırılacak ve dahi sorgulanacak her şey o muktedir nazarında bir düşman eylem planı olarak görülür. Sözün hiçleştirilmesi o muktedir algısı ve payandası kılınan medyadan yaygınlaştırılan tahayyüllerle birlikte süreğen kılınandır.
Orwell’in 1984’ünden, Zamyatin’in Biz’ine güncelliği sağlama alınan denetim toplumunun o karanlık mefhumla güncellenen sahnenin imali artık gizli saklı değildir. Canlı yayınlanandır. Canlı canlı bir ülke mefhumu ve sıradan imgesi, seslenişi ve sözcükleri yağmalanandır. Yeni ülke bariz bir biçimde o kurguların hakikatinde düze çıkartılan / güncellenen bir edimdir. Tehdit, yıldırı, mütemadiyen kılınan düşman edimi ve tavırlarıyla, süreğen korku faktörüyle bu menzil bir kuşatma bahçesi kılınır.
Cerahatin enikonu öne çıkartıldığı yerde hak da yoktur, hukuk da, adalet de, eşitlik mefhumları da yoktur. Hiçliğin ortasında tahayyüllerin çürütülmesi, hayatın sınırlandırılması ve tüm bu üslup dahilinde eğrelti bir ülke günceldir. Yaralarımız artık gizlenmesi imkansız kılınan aleni ve doğrudandır. Yara olarak andıklarımız çürütmeye devam diyen düzenin bizlere pay ettiğinin yekunudur. Acı, ağu ve eksiltme bilahare ve mütemadiyen çürüme hali dahilinde güncellemelerin sonucudur ol mesele, yara!
Bütün bir ülkenin yaşamdan alıkonulmasının evreleri o aralıktadır. Sözün tükenişi onca var edilen cerahatin yıkıcılığı ile tanımlandırılır. Bugünümüz bir dünündür, halen dünde, geçip gittiği söylenendedir. Umudu yirmi dört saatliğine bile barındırtmayan bir menzilin var ettiği hazanın bizatihi kendisidir yara! Müesses nizamın ülke diye bildirdiği cerahatli sahanın güncellediği vakanın ta kendisidir artık yara! Biteviye, dönüp dolaşıp her aynı sığ sulara gömülen, içine doğru itildiğinin farkında bile olmayanların güç, iktidar, makam ve tabi ki para için her şeyi çürütmeleridir yara! Nefes alacak derman bırakmayanların her gün bir başka yönden saldıranların, tehditleriyle birlikte bir fasit döngünün imaline devam diyebilmelerinin sonrasındaki felakettir yara!
Senenin henüz birinci haftasında var edilenler bu halleri örnekler. Kesintisiz kılınmış olan cüreti, ortada peyda ettikleriyle yaşamın dönüşümü kesintisiz bir yıkımı var etmektedir. İyi de yol nereye? Cerahatin var ettiği şiddet mefhumu, her güne daha fazla tehdit ve tahakküm enstrümanları ile yaşamın yerle yeksan olunması güncellenendir. Cerahat artık yanı başımızdadır. Bir ülkeye varma hali, istenci lağvedilendir. Yaşatmama gailesi bariz bir kavram değil artık bu sınırlarda kanıtlanmış bir teoridir, henüz anti-tezi bile düşünmek bir yana tahayyül dahi edilmemiş. Biyopolitika bu süreğen tekinsiz deney sistematiğinin ta kendisidir.
Çankaya Üniversitesi bünyesindeki Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Ana Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi olan Ceren Damar Şenel’in başına getirilen kırım, onu bu hayattan kopartan cürmün ta kendisidir anlattığımız bahsin her neye dönüştürüldüğünü can yakıcı bir biçimde ifşa edecek olan. Gazetelere yansıyan, sosyal medyada yankılanan bir kadın cinayetidir. Yaşatmakla zorları bulunanların var ettiği kötülük artık nasıl alenen can yaktığının vesikasıdır, Şenel’in başına getirilen.
“Ceren Damar Şenel, 2 Ocak 2019 günü sabah gözetmen olarak girdiği sınavda Hukuk Fakültesi 4’üncü sınıf öğrencisi Hasan İsmail Hikmet’in kopya çektiğini tespit etti. Bunun üzerine Hikmet’in sınav kağıdını alan Şenel, öğrenci hakkında soruşturma başlattı. Akşam saatlerinde emekli polis babasının tabancasıyla Ceren Damar Şenel’in odasını basan Hasan İsmail Hikmet, araştırma görevlisini vücudunun çeşitli yerlerinden bıçakladı, ardından tabancayla vurdu. Ağır yaralanan Şenel, sağlık ekiplerinin müdahalesine rağmen olay yerinde yaşamını yitirdi. Havaya ateş açarak okuldan kaçan Hikmet ise polis ekipleri tarafından kısa sürede yakalanıp gözaltına alındı.”
“İsimlerinin gizli kalması koşuluyla BBC Türkçe'ye konuşan öğrenciler üniversite yönetimini, bazı "imtiyazlı" öğrenci gruplarının "zorbalık" içeren davranışlarına karşı herhangi bir yaptırımda bulunmamakla suçluyor.
Çankaya Üniversitesi'nden geçen yıl mezun olan ve adının açıklanmasını istemeyen bir öğrenci, öğrenim hayatı boyunca düzenlemek istedikleri pek çok panel ve söyleşinin ülkücü gruplar tarafından yöneltilen tehditlerle iptal edildiğini anlatıyor:
"8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde İKD'li (İlerici Kadınlar Derneği) kadınları ve CHP'li Şenal Sarıhan'ı okula davet etmiştik. Bazı öğrenciler rektörlüğe gitmiş ve 'Etkinlik olur da okula komünistler gelirse' etkinliği basacaklarını söylemişler. Bunun üzerine bizim etkinliğimiz engellendi ama bunu söyleyen öğrencilerle ilgili hiçbir şey yapılmadı.
"Gezi Parkı'ndan sonra Berkin Elvan'ın ölümü ve 10 Ekim Gar Katliamı sonrası gibi her eylem yaptığımızda bu öğrenci ülkücü faşist gruplar çeşitli tehditlerde bulunuyorlardı. Kampüste bir teşkilat masaları vardı, çünkü en çok ülkücünün barındığı yer Hukuk Fakültesi.
"Bir keresinde de KAOS GL'den bir avukat davet ettik, etkinliğimizin başlığını da 'LGBTİ Hakları' koyduk. Yine aynı öğrenciler bizi tehdit edip 'Okula travesti getiremezsiniz' dedi. Okul etkinliğimizin adını 'Toplumsal Cinsiyet' olarak değiştirdi, bu öğrencilere hiçbir yaptırım yapılmadı."
Kendilerine başka öğrenciler tarafından yapılan zorbalığın defalarca görmezden gelindiğini söyleyen öğrenciler, okul yönetiminin bu konuda her zaman zafiyeti olduğunu öne sürüyor.”
Ceren Damar Şenel’i salt kopya çektirmediği için değil içeriye sürekli taarruz ettirilen tüm o linç, nefret ve bitimsiz yıkım istenci katletmiştir. Bir insanın canının alınmasını bir yirmi dört saat konuşup hemen ardından susulan ülkede, kadın cinayetlerinin nasıl planlı bir yapım olduğu bahsidir işte yara. Bir büyük cümle amacını taşımamaktadır anlatmaya çalıştığımız. Muktedirin on yedi yıllık iktidarında hayatı her anlamda nasıl eksilttiğinin de nişanesidir mesele. Bu yıkımlara çanak tutarak, yol vererek, örtbas ederek bu hallerin tüm o küçük kıyametlerin varlığı sağlama alınmaktadır. Ateş ise düştüğü yeri yakar.
Ceren Damar Şenel'in eşi Levent Şenel tarafından zikredilen meramdır o ateş. Cenaze töreninde hayatın hiç umulmadık anlarda, tahmin edilemeyecek acılar yaşatabildiğini söyler Şenel. T24’den alıntılayalım: Şenel, "Hayat bunu kimi zaman 30 yaşında, kimi zaman 50, kimi zaman 60 yaşında yaşatıyor. Ben bu acıyı 28 yaşında yaşadım. Bu olay bana bir şey gösterdi. Ceren her zaman doğru bildiğini yapan, kurallara uyan, işini dört dörtlük yapmaya çalışan bir insandı. Hiçbir zaman kimseye iftira atmazdı. Hiçbir zaman kimse hakkında kötü konuşmazdı. İşini iyi yapmaya çalışan kıymetli bir bilim insanıydı. Çok büyük bir acımız var" ifadelerini kullandı.
Şenel, şunları kaydetti: "Benim genç arkadaşlarımdan küçük bir istirhamım var. Arkadaşlar, bunu söylemek benim haddime düşmez ama iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi bu. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bu olayla da inşallah bu ülkede pek çok konuda bir duyarlılık, farkındalık oluşacaktır."
Sözün tükenişine tanıklık ettiğimiz bir güncellikte yaşamaya çalışıyoruz bunu halen var sayıyoruz. Dün, bugün, şimdi ve şu an ve olası gelecek bu dönüşüm içerisinde tükenişe mahkum olunandır. Devletlinin tahayyülü kendi bendini aşmış kötülüğe arka çıkışlarla bina olunandır. Bir yol, bir yön, bir uzam bırakılmamıştır. Yeni yıl takviminin ilk bir haftasında hayat her ne hallere dönüşmekte, zulüm her ne anlama gelmektedir o bahisler açıktadır. Su çürütülmüş, tuz kokmuş, söz tükenişe mahkum kılınmıştır. Bir hayat istencinin enikonu yerle bir edilmesindeki o alelacelecilik, her güne sığdırılan kırımlarla bir menzilin yaşamla bağları kopartılır, budur yara!
Tumblr media
Bir menzilin yıkımının yerine ikame olunmak istenenin cüreti, pespayeliğin dozu günden güne arttırılan şiddet mefhumundan çıkagelir. Şenel gibi aynı hafta içerisinde en az dört kadının canı çalınmıştır. Artık bu kadarlık, böylesini bildiren ve var eden bir menzil vardır. Yaşama hakkının yıkımı, ucu açık bırakılmış bir tehdit döngüsü süreğen güncelliği için çalışılandır. Daha fazlasını merak edenler için, şu küçük kıyametlerin ardından tüm o kadınların seslerini işitmenizi salık verebiliriz. Bir hayat mefhumunu yıkım, ardından çıka gelen devletli şablonunda hayat ne demektir, neden mühimdir sorgusuna düşmek isteyenler, aslında memlekette ne oldu / ne bitiyor diye görmek isteyenlere o seslenişler tüm açık yarayı bildirir.
Bir başka seslenişi Mezopotamya Ajansı’ndan duyuralım: “PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması istemiyle 61 gündür tutuklu bulunduğu cezaevinde açlık grevini sürdüren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, yolculuk yapmaya sağlığı el vermediği için taziyesine katılamadığı annesi Cevriye Güven için bir mektup kaleme aldı.
Annesinin vefatından sonra taziyesine katılması yönünde izin verilen, ancak açlık grevinden dolayı yaşadığı sağlık sorunlarından annesinin taziyesine katılamayan DTK Eşbaşkanı Güven'in mektubu şu şekilde:
"Canım Annem;
Zor zamanlarında, acılarla kıvranırken yanında olamadım. Elin tutup başucunda oturup sesini son bir kez dinleyemedim. Böylesi yarım ayrılıklar çok zor. Belki bir evlat için bunlar en son yapılması gereken görevlerdir; ama bana nasip olamadı. Ne acı ki babamın vefatını da Amed zindanındayken öğrenmiş, onun da son demlerinde yanında olamamıştım. O zaman bu duruma ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum.
Anne, beni her zaman diğer çocuklarından ayrı tutar ve severdin. Belki son çocuk olmamın avantajıydı. Ya da sana çok benzediğimdendi. Haksızlığa asla boyun eğmezdin, asiydin. Doğru bildiğini söylemekten çekinmez, kadınlara dayatılan birçok tabuyu aşmayı daha o zamanlarda başarmıştın. Köyden ayrıldıktan sonra seni bana anlatan o kadar çok insan oldu ki. Bir gün yaşlı bir amca, 'Kızım ben size yıllar önce çobanlık yaptım. Senin annen gibi bir insan göremedim.' dedi. Herkes senden gördükleri insanlığı anlatıyordu. Her zaman herkesi kendisi gibi görmeyi, insan olmanın verdiği değeri hissettirirdin.
Evet, senin duruşunda asalet ve bilgelik vardı. İnsana umut, azim veren yanın güçlüydü. Bana barış, adalet, eşitlik, kardeşlik, sevgi, saygı, emek, fedakârlık, hoşgörü, bilgelik nedir deseler anam derim. Hatırlıyorum, babam siyasi görüş ve tercihlerimize kızınca 'Senin çocukların kominist olmuş' derdi. Sen de 'Hacı komünizm nedir biliyor musun?' deyince babam kızar ve çeker giderdi. Babama saatlerce dil döker, haklılığımızı anlattırdın. Sen, 'Benim çocuklarım bir şey yapıyorlarsa doğrudur' derdin. Bize insan olmayı öğretin. Bu gün uğruna mücadele ettiğimiz değerler, sizin değerlerinizdir. Anne! Bir halk yok sayılıyor. Birileri, 'Ya bizim size biçtiğimiz elbiseyi giyeceksiniz ya da çıplak kalacaksınız' diyorlar. İşte bu kadim halk, Kürt halkı bu anlayışa karşı yıllardır direniyor. Sen zaten biliyorsun canım annem! Her bir araya geldiğimizde uzun uzun konuşurdun. Yine kaygılanırdı anne yüreği! Kaygılanmakta haklıydın. Çünkü bizler konuştuk cesaretle mücadele etmeyi seçtik. Tüm bunlar için hedef gösterildik ve binlerce kişi tutuklandık. Evet, tutuklandık, fakat ölümü bedel olarak verenler oldu. Linç edilerek, panzerlerin arkasından sürüklenerek, gece evinde uyuyan mahsum çocukların ölümü gibi ölümlerle ölmek de vardı. Kürt'e düşen pay, ölümdür, yaşam değildir. Coğrafyanın kader olması böyle bir şey anne...!
Milyonlarca insanın irademdir dediği, her gün bedenini onun özgürlüğü için seve seve verenlerin olduğu zamanları yaşıyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, bu topraklara kalıcı barışın ve özgürlüğün gelmesi için açlık grevindeyim. Sanırım sana söylenmedi, ama beni çok fazla hissettiğini biliyorum. Sana anlatma fırsatım ve zamanım olsaydı, bana canı gönülden hak vereceğine hiç şüphem olmazdı. Anne! Tecrit bir insanlık suçudur, savaş bir insanlık suçudur. Bunların artık olmaması için direniyorum. Haksızlıklara karşı direnmeyi sen öğrettin, boyun eğmemeyi, cesur olmayı, doğru konuşmayı ve yapmayı senden öğrendim. Senin öğrettiklerinin hepsi çok kıymetli bunu bil anne! Sen de tüm Kürdistan anneleri gibi çok acı çektin, ama bir gün bile of demedin. Analığın kutsallığını sizler sayesinde anladık.
Canım Annem; Sana ve tüm annelere layık olmak için direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim. Mekânın cennet olsun, ışıklar içinde uyu, canım annem!”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, gündeme dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Kurtulan, konuşmasına açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in durumuna dikkat çekerek başladı. Leyla Güven'in seçilmiş olmasına rağmen tutukluluğunun devam ettiğini belirten Kurtulan, "Leyla Güven'in bir talebi var. Bunu her yerde söylemeye çalışıyoruz. Ancak yetkililerin bu konudaki duyarsızlığı devam ediyor. Güven, yasal bir talebi ortaya koyuyor. Türkiye adına hassas bir noktadan ele alıyor” dedi.
Daha önceden açlık grevlerinin Güven ile sınırlı kalınmayacağı uyarısında bulunduklarını belirten Kurtulan, “Şu an 28 cezaevinde 104 kişi cezaevlerinde açlık grevlerinde. ‘Leyla’nın talebi talebimizdir’ diyorlar. Avrupa’da,  Hewler’de de grevler devam ediyor. Güven'in talebi hukukidir. Leyla Güven haklıdır. Tüm Türkiye’nin geleceği için bu talebin karşılanması gerekmektedir” ifadesinde bulundu.
Sözün sesin kıymeti harbiyesinin tükenişine tanığız. Genel geçer değil bile isteye tekmili birden bir yok etme hali, iş bu istikametinin güncesinde sözün nihayetlendirilmesidir bildirmeye çalıştığımız. Var edilen karanlık, süreğen güncelliğine çabalanılan cerahatle tüm o biyopolitik şablonla / sınırlandırma ve çitleme ile hayatın hakkından gelinmesi gibi, sözün de üstünün çizilmesi güncellenendir. Böyle bir yerin varlığı kesintisizleştirildikten sonra oluşacak krater hepimizi yutacak bir karanlığın ta kendisi olacaktır. Eminiz ve son kararımız!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Darkness Light Darkness – Gizem BAYIKSEL – Behance
0 notes