#aile dizi replikleri
Explore tagged Tumblr posts
13replik · 2 years ago
Photo
Tumblr media
aile replikleri, aile sözleri, aile dizi sözleri, aile dizi replikleri, aile dizisi sözleri, aile dizisi replikleri
3 notes · View notes
manyakejderha · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Gotham[2x5]
1 note · View note
huzursuzhayaller · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
571 notes · View notes
gorankudasai · 4 years ago
Text
Tumblr media
Umursamazlık seviyem.
Baby Daddy / s1b8
5 notes · View notes
tebriklerdelirdim · 5 years ago
Text
Tumblr media
72 notes · View notes
okanb · 6 years ago
Photo
Tumblr media
-Vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir? +Evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat. -Anlamadım. +Şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. Sivri kayaları var. İşte doğar doğmaz bizi "hadi bu dağı aş" diye eteklerine bırakıveriyorlar. -Hayat yani? +Aferin! İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor... Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var... Anladın mı? -Her evlilik sizinki kadar mutlu mudur? +Yoldaşına bağlı. Biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. Ben "pes" deyince o "hadi" dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım. -Peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi? +Bilmiyorum. Biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. Bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki.
2K notes · View notes
justlinesofcode · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
bazen sadece kendin olduğun için seni yargılamayacak ebeveynler istersin,
16 notes · View notes
angxlized · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
“Richard Bach”
22 notes · View notes
assonance13 · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
15 Ağustos 1925 - 5 Ocak 2018
Saygı ve Hürmetle…
50 notes · View notes
nicetosleep · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Klaus Mikaelson.
145 notes · View notes
lalegibidikdur · 4 years ago
Note
diziyi tavsiye ediyor musun ruhefsa?
Pedar dizisini kastettiğinizi düşünerek cevap vereyim.
Normalde dizi izleyen biri değilim, film tercihimdir. Filmlerde de İran sineması tercihimdir. Bu diziyi tumblrda görüp merak ettim çünkü replikleri çook güzeldi. Her bölümün sonunda bir ayet var ve o bölümün ana teması o ayet oluyor genelde. Başrol karakter tertemiz bir genç, ailesi örnek alınacak bir aile. Henüz 6. bölümdeyim ancak hayran kaldım, vuruldum bu naifliğe. Bölümler maksimum 40 dakika yani çok vakit de almayacak ama hayata, davranışlara sirayet edecek kadar güzel, sayılarının artmasını umduğum bir çalışma.
Şu sahneyi de koyayım da biraz da siz aşık olun, bir babanın evladına vereceği nasihati.. Devam edemeyeceğim çok mükemmel işte
Tumblr media
Tek sorun şu ki gaflete düşüp birkaç bölüm birden izlememek lazım, vakit en kıymetli nimetlerdendir.
2 notes · View notes
ceffelkalem · 6 years ago
Text
Kişiliğin Emaneti / Değerlerin Gereksizliği / Değişimin Umarsızlığı
Şu memlekette “ünlülere” normalden fazla değer verilmiyor mu yaw ?
Hatta kendimize şöyle sormamız gerekiyor; Bize göre “ünlü” kim?  Son dönemin “sanatçı” polemiğinden münezzeh bir düşünce bu. Ne zamandır içimdeydi, dökmüş olayım.
Birilerinin verdiği kağıttaki replikleri okuyup geçiyorlar ve biz buna tav oluyoruz. Okumayıp ağzını kıpırdatanlar da var tabi. Onları saymıyorum bile. 
Bugüne kadar izlediğim ve güzel olduğuna kanaat getirdiğim bir çok davranışı gösteren bir çok “ünlü”nün aslında “iç dünyalarında” öyle olmadığını bir şekilde (gazete, sosyal medya, iletişim noktaları, söyleşiler vs.) görmüş oluyorum.
Garip değil mi ama ?
* Cinsel taciz, psikolojik problemler, aile içi şiddet ve yalan/dolan konularının ‘absürt ve aleni’ bir şekilde işlendiği dizilerde oynayanların tutup da “bunlar aslında kötü” demesi aptalca bir şey değil mi? Rol yaptın bitti tamam. Daha neyi sürdürüyorsun, aptallığının aslında para ettiğini mi? Ya oynama ya da boş konuşma. (evliyken dizi setinden sevgili yapıyor twitter da “aile kutsaldır” nidaları)
* Şehir şehir, ülke ülke gezip insanlara barışı şarkılarla getirmeyi düşünen insanların, aslında en küçük bir engelde psikolojik problemlerini insanlar üzerinde deneyerek çözmeye çalışması da aptalca değil mi? Üstelik akşama kadar savunduğun değerlerin (barışın çözüm kaynağı, gelişmenin nedenleri..) bomboş temelli heveslerden oluştuğunu görmemek için karanlıkta bile güneş gözlüğü takıyor bu insanlar. (Dünyayı şarkılar kurtaracak cümlesini Trump’a da söylemesini umarım o zevatların. Fake news right? )
* Bazı kitap yazarlarında da benzer durum var. Üç beş kitap yazıp “allame” olduğunu düşünürken orada burada insanlara verdiği tavsiyelere uymayınca.... millet de sormuyor ama ben sormuş olayım; Eee onca şey anlattın, hani sen bile uygulamıyorsun pek sayın zevat-ı kiram?
* İnsanları evlendirmeye çalışan adabı muaşeretten yoksun bazı “züppelerin” kendi evliliklerindeki problemlerin çoğunluğunu magazin haberlerine konu olması olması normal mi?  “Tatile dizideki aşkıyla gitmiş ama olsun sende şarkıcı sevgilinle gidersin cnm. Ama evlilik mühim tabi. kib by.” 
* Şöhret olmak için sabahlara kadar tıngır mıngır işler yapanların yüzü gözü saklı olmadan rahatça alışveriş yapamaması haline itirazlarda bulunması da ayrı garip değil mi? Meşhur olmak için bi taraflarını yırt, sonrada anahaber bültenlerinde “ sokaklara rahat çıkamıyorum.” de. Fok balıkları da çok yalunuz değil mi kamki..
* İnsanlara yaptığı müziğin izlenme sayısının az olması ile “insanların müzikten anlamadığını” iddia eden ünlüleri ifşa etmeye gerek yok bence. Zira takipçi sayıları çok fazla, göz kamaştırıyor. 20-30 liraya binlerce takipçi satın alınıyordu oysa, did u know that ? (Kredi kartına 3 taksit yapaydılar iyiydi) (türkçe anlatamıyoruz derdimizi ne edek)
* Kendisine köle gibi yaşama şartlarını sunan tv’ye çıkma programlarının sonunda “hayatlarının mahvolduğunu” böğüre böğüre (ağlayarak) anlatmaları gibi. Güzel abicim/ablacım, kendine vurduğun iğneden de sızlanma be. (Parayı yerken cıstak cıstak oynuyordun, şimdi gittiğin düğüne almadılar diye ne ediyon öyle.) * Akşamdan sabaha kadar “özgürlük” diye yırtınmaktan dolayı bulunduğun ortamın da kurallarını kendinle sergilemezsen olabileceklere karşı da gardını almışsın demektir. (Örn.: “Dünya” üyeliğin varsa içine girdiğin hengameyi de bil bi zahmet. Sonra şöyle de böyle olmasın. İpini tutup da güdemediğin şey, sana hükmeder sonra..)
Hasıl-ı kelam. Konu uzar gider, örnek de bitmez. Hayatımızın herhangi bir köşesinde bize denk gelip de yaramıza/koşturmamıza/suskunluklarımıza  “iki güzel kelam” etti diye birilerini illa baş tacı etmeyelim. Sonra gittiğimiz her yerde zihnimiz kötü kokuyor.(copy-paste kitaplar da arttı zaar.)
Ayrıca, elbette insan hata yapabilir. Hatadan münezzeh olsunlar demek de afaki olur. Alay etmek de haddime değil. Sadece durumun makro bakış açısı. Şöyle de bir şey var, yanlışın devamı insanı omurgasızlığa götürür. Birileri benim hayatımda bir yer ediniyorsa, onu seçme hakkımı da kullanmam gerekiyor. Yoksa nasıl “ben” olayım? (Ben, kibir amaçlı değil. Varlık iddiasıdır.)
Ha tabi bunca yazdığım benden başkasına dert olmuyorsa şu memlekette, Şeyma Subaşının da çıkacak kitabı inşallah satış rekorları kırar. Ne diyelim. Bize müstehak. Evlilik kurumu ve ahlak mefhumunu ayaklar altına alan programlar rayting oranlarında nedense derece yapıyor. Keşke poşet kadar kitap sevseydik” deyip çok büyük (!) bir yazarın sözünden alıntı yaparak haddimi aştığımı tekrar belirtmiş olayım.
İnsan gülü taşıyanın elinde gül kokusu kalsın istiyor birazda...”Lan taşıyamıyorsan niye giydin ki o hırkayı? diyecek bir gün bir insan. Ama demiyor, çünküsünü rayting oranları söylüyor.
Bi daralma gelip gidiyordu, döktüm iyi oldu.
8 notes · View notes
brit4brit4-blog · 8 years ago
Text
Fragmandan sonra pamuk gibi olan kardeşlerim gelin sarılalım. "Lütfen uyanma uyanırsan bu lafları sana, gözlerine bakarak söyleyemem." Ah Hilal nasıl güzel seviyorsun.. sana nasıl kıyılır ki şimdi? Ne bölümdü ama. 3 saat boyunca duygulardan duygulara sürüklendim, öldüm öldüm dirildim, elim böğrümde izledim bütün bölümü. Şu genç yaşımda kanser olup çıkarsam sorumlusu Nuran ve ekibidir. Hep dedim Leon nasıl kaybetme korkusu yaşayıp Hilal'e karşı hislerinin olduğunu anladıysa Hilal de aynı şekilde hislerini fark edecek. Ama ne yalan söyleyeyim silahı Hilal'in ateşleyeceği aklımın ucuna gelmezdi. Sanırım olayın içine biraz aksiyon ve dramatizm katalım dediler. Ama ben anlıyorum Hilal'i. Hilal, sevdikleri için kendini hiç düşünmeden feda edebilecek bir karakter. Ve her ne kadar artık dile gelmese de Leon, Hasan abisinin katili. Bu konu hala aralarında bir duvardı. Şu an bu duvar ve Hilal, Leon ile empati yaptı. Defalarca "bırak abimi" dedi zaten. Leon başka türlü durmayacaktı. Hilal için kendini tehlikeye atan bir Ali Kemal de vardı zamanında. Sahne bir sürü reflection'dan ibaret yani. Böyle düşündüğümde Hilal'in Leon'u vurmasını mantıklı bir zemine oturtuyorum. Yalnız acemi şansı mıdır nedir tam kalbinin ortasına kurşun isabet ettirilir mi be Hilal kızçe? İçim acıdı, oturup ağladım valla. Peki ya o hastane sahneleri? Gizli aşk itiraflarıyla doluydu bütün replikleri. Sizde benim için ARTIK yoksunuz. Cevabını bildiğiniz soruları neden soruyorsunuz küçük hanım? Benim tek gayem sizi korumak başka da bir gayem yok. Bu hastane sahnelerinin hepsi mi muazzam olur? Haftaya zaten en mükemmeli geliyor. Leon'un Hilal'in parmaklarından tutması, Hilal'in Leon'un parmaklarını tümüyle kavraması sanki hiç bırakmayacakmış gibi... Sahne 2 saniye geçirdiği duygu milyon tane. Güzelliklerinden bayılacağım. Eline kalem alan Leon umarım bir daha hiç bırakmaz o kalemi. Edebi atışmalarını da çok sevdim, bu devam etsin. Hilal, Andreas'ın kim olduğunu kesin anlar dedim ama anlamadı. Bunu da ilk Hilal'e söyleyen Leon olsun. Stavro'nun Hilal'in peşine takılacağının sinyalleri verildi yine. Çok yakında Hilal-Leon-Stavro cephesinde yeni gelişmeler olacak bence. Hilal'i kurtarmaya çalışan bir Leon izleyebiliriz. Yavrum kaybetme korkusu yaşamaktan helak oldu ama ne yapalım bizim kız böyle, alışsın. Birde ben Leon'dan böyle acayip bir muziplik seziyorum son bölümlerde. Hele aşık olduktan sonra bir yaşam enerjisi geldi sanki. İleride Hilal'e naz yapan birtakım Leon'lar izleyeceğiz inşallah. Hayali bile güzel. Bölüm boyunca birsürü yorum okudum. Herkes gerim gerim gerildi haliyle. Ama arkadaşlar bir relax yahu. Yok Yıldız konağa yerleşecek yok Veronika onu Leon ile evlendirecek. Bu Yıldız olayının artık tamamen bittiğini düşünüyorum. Yaralanma olayı neye hizmet etti tam olarak anlayamadım. Aile veya Ali Kemal ile olan ilişkisine mi yoksa bu olaydan sonra direnişi haklı görmesine mi bunu önümüzdeki bölüm göreceğiz. Herkes o kadar pessimist ki Lucy'i bile Leon'a yamarlar deniyordu. Yani Saadet nere Boran nere. 😂 Ama haklısınız Nuran bu, her şey mümkün. Güven olmaz tabi. Yinede biz milli motto'muzu unutmayalım. "Umut hep var." Bu arada büyüklerin cepheside baya Dallas moduna geçti. Lucy'nin misyonu Cevdet içinmiş meğer. "Bu dizi vatan dizisi aşk dizisi değil"cileri çok kızdırmayın bence 😂 Neyse hadi bakalım bir hafta çabuk geç. 😍
13 notes · View notes
huzursuzhayaller · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
171 notes · View notes
madem · 8 years ago
Text
Tumblr media
Yoo hayır, oturup ne kadar harika bir çift olduklarından bahsedip bu aşkı ergen kafasıyla değerlendirmeyeceğim. Her ne kadar beni gençleştirdiklerini itiraf edebilsem de, dizinin kendisi de ve yavaş yavaş gelişen bu aşkın kendisi de üzerinde düşünülerek değerlendirilmeyi hak ediyor.
Yıllar sonra ( neredeyse sanıyorum 10 yıl) bana televizyon izleten ve praym taymda beklediğim tek dizi oldu Vatanım Sensin. Her ne kadar “karakterler kurgudur, gerçekle ilgisi yoktur.” şeklinde klişe bir ibare ile açılış yapsa da o dönemlerde muhtemelen dizideki bir çok karakter vardı, ordudaki casustan tutun Mustafa Kemal’in kendi ajanına ve hatta bir Türk ile Yunanın arasındaki aşka kadar.
Dizide kronolojik sıralamalarda dikkat çekici atlamalar söz konusu. Şu aralar yunanlıların gelişinin üzerinden -yaşanan olay yoğunluğuna göre- 6,7 ay geçmiş olmalıydı. Ancak henüz Ekim 1919′a ancak gelebildik. yani totalde işgal başlayalı 4 ay yeni oldu. Bu süreçte genellikle ailenin başına gelenleri izliyoruz, milli mücadale beklediğimden daha çok arka planda kaldı. Muhtemelen Mustafa Kemal’i hiç göremeyeceğiz dizide (kırılmış bir kalp var burada), ama amasya tamiminin sivas kongresinin vs tek bir nota ile geçiştirilmesi tarihsel açıdan dizinin gidişatını sıkıntıya sokuyor. Bu yunanlar bu kadar safitik mi vre, hala kuşkulanılan bir Mustafa Kemal yok, adam kongrelerine başladı anadoluda bunlar hala araştırmayı gerek bile görmüyor. İngilizler her zamanki gibi duruma el koydu, hamilton’ı attı ortaya, mustafa kemal’e bulaşacak cesareti var, adam tozu dumana katacak gibi, şimdilik umut o yönde.
Tumblr media
(İğrenç adam Miralay Tevfik. Tam bir ırıspı çocuğu. Onur abi, saygılar.)
Konunun biraz dar çerçeve seyretmesi bazen replikleri bile kısır döngüye sokmaya başladı ancak bunun üstesinden resmen high level oyunculara sahip adamlara sahip oldukları için gelebiliyorlar.Dizideki hemen hemen her oyuncunun performansı kendi kulvarında üst sınırlarda geziniyor. Elbette Halit Ergenç (casus abimiz Cevdet), Onur Saylak (ateşlere atılası, ümüğü sıkılası, leş mi leş miralay Tevfik) ve Okan Yalabık’a (ingiliz casus hamilton, saygılar) laf eden taş olur, allah belasını verir, lâl olur, âmâ olur. Adeta gözlerim bayram ediyor, hangisine bakacağımı şaşırıyorum. Üç büyüğün dışında bizzati platoniği olduğum Leonidas ve Hilali oynayan Boran Kuzum ve Miray Daner yaşlarına rağmen- biri 18 diğeri 22 yaşında bildiğim kadarıyla- çıtayı dağlara yükseltmiş haldeler. İnsanın o yaşa dönüp böyle aşık olası geliyor. 
Genel olarak herkesin performanslarında hemfikir olduğu bu isimler dışında, kıl olduğumuz bir türlü benimseyemediğimiz karakterler var. Sadece karakterin kendisinden değil, oyuncunun karakteri veremeyişinden kaynaklı bence bu durum. Oyunucunun karakterle resmen bir bütün olmasında bu dizide en güzle örnek kesinlikle Onur Saylak’ta, adam iğrenç rezil bir yan karakteri canlandırıyor, alta sokağınızda görseniz tüfeği alıp dalarsınız öyle iğrenç bir şey..Miralay Tevfik’ten öyle nefret ediliyor ki Onur Saylak’a“abi büyüksün bu ne biçim oyunculuk” denebilir, adam bizzat kendinden nefret ettirecek neredeyse. Burada sorun karakter ne olursa olsun onu yansıtmakla başlıyor. Bu sebeple Azize karakterine hayat veren Bergüzar Korel’in ve Yıldız karakterine can veren Pınar Deniz’in neden eleştirildiğine de çok mana verememekle birlikte -zira sorunun ufak bir kısmı oyuncularda - sorunun senaristin -Hilal hariç- kadın karakterlere dönemin ruhunu vereceğim derken işin suyunu çıkarıp her birini ezik, cesaretsiz, lafını dinletemeyen kadınlar haline getirmiş olması. Şu işe biraz el atılmalı. Eftelyacık var mesela, kızın miralaydan yemediği tekme tokat kalmadı, kendini uçurumdan bile attı da hala adama iki fiske vuramadı gitti. Vasili’nin karısı Veronika adama laf sokup duruyor ama icraat yok. Azize’ye bakarken ayrı içimiz kıyılıyor, nasıl bu kadar basiretsiz bu kadın diyoruz, ikide bir kocasını reddediyor ama gitti adamdan hamile kaldı mesela. 
Yıldız karakterinde durum benzer, ama onu detaylı inceleyeceğim. Kız yunan aşığı, işgal umrunda değil. Neden olsun? O yalnızca kendisine ait bir hayat istiyor, kendisi için özgürlük istiyor. Aslında her devirde var olan “adamsendeci” insanların bir temsili. Kardeşi Hilal gibi saykodelik hareketlerle “vatanımıssss! özkürlüğümüss!!” diye etrafta bağrınmıyor, kimseyle savaşmak gibi bir derdi yok ve Leon’a aşık diye kızın yemediği laf kalmadı. Yıldızda aslında madalyonun iki yüzü var. Evet tamam bu kız böyle işgale karşı çıkmadı ama işin diğer tarafında barış yanlısı, bomba patladı mı o da herkes kadar üzülüyor. 50lerde doğsa çok rahat hippilerin bayrak sallayanı olacak bir kız. İki ot çeksin kafası iyi olsun sevgilisini koluna taksın kırlarda gezsin, dünyadan ona ne? Vatanperver değil ise illa aşüfte olmalıymışcasına Yıldız’a küçük ırıspı havası verilmek istenmiş ancak burada yine bir yerlerden baskı görmüş senaristler sanki. Çünkü kıza ne tam aşüfte diyebiliyoruz ne de başka bir şey. Karakter arafta kaldı gitti. Yönetmen mi düzeltir bunu yoksa senarist defecti mi bilemiyorum.Bir de iki kardeşin aynı erkeğe aşık olması olayı: azalarak bit. Napıcanız, Leon’u civciv gibi bırakcak msıınız bu iki manyağın arasına? Çocuk aşık oldu zaten bulabileceği en manyak kıza, napsın ne etsin. Araya kızın ablasını sokmayın, aile dramına döndürdünüz iyice.
Ali Kemal vakasına değinmek istemiyordum zira bu çocukla ilgili hala umut var mı, çok da bilemiyorum. Sevgili Kubilay Aka bu rol için fazla yakışıklı bence :)  Cevdet’in bir yunan köyünde yangın bulup oğlum diye bağrına bastığı aslen bir yunan olan ama bundan henüz haberi olmayan- yalnızca evlatlık olduğunu biliyor- bir eleman. Evlatlık muhabbetini öğrendiği zaman çük kadardı ama çocuğun psikolojisi gitti elden bir kere. Zaten sonra gitti Yıldız’a aşık oldu, aynı evde büyüdüğü üvey kardeşine yani. Şimdi ilk eleştiri “hiiş ensesti normal mi kılıyor bu dizi” gibi mal bir eleştiriydi. 1.çocuk zaten evlatlık, kızla kan bağı bile yok 2.si sanki Türkiye’de ensest yok hımınıkıydıgım. Küfrettiriyorsunuz, normal değil ama yok mu yani, hem de hala?? Kendi ülkenizin kanayan yaranıza bakın önce. bundan 40 sene öncesine kadar akraba evliliği normaldi bu topraklarda. Millet kuzenine yeğenine kayıyordu, bir de evleniyordu düğünlerinde altın takılıp dans ediliyordu. Çıldırtmayın adamı.Neyse. Çocuk bir de umutsuzca Yıldız’a aşık. Gerçek ailesi kim onu da bilmiyor. Bu karakteri de böyle bıraktılar arafta. Bi adam edin şunu, bu çocuktaki cesaret ve zeka iyice dengelenirse acayip Kuvvacı çıkar bundan. Bir de mümkünse dizi bitmeden kendisinin Türk değil Yunan olduğunu öğrensin, bütün savaşı baştan sorgulasın, dünyaya “savaş ne mallıktı yarebbi, bu hata bir daha yapılmamalı” diyen bir mantık çıksın buradan da. Şu çocuğa düzgün bir amaç verin artık. Oyuncudaki eksik de ağlayamaması olabilirbu arada, şimdi aklıma geldi. Maalesef Yıldız’ın çocuğu resmen kalbinden vurduğu, adamı liflerine ayırıp paramparça ettiği sahnelerde bile o kocaman imkansız büyük aşkı taşıyan çocuğun bir yıkıldığını göremedik. Bunun etkisi böyle olmaz, Yıldız göremese de o yıkılmayı biz görmeliyiz bir miktar da olsa.
Zurnanın zırt dediği yere gelirsek, 16 yaşlarında ergen bir kızın “vatanı ben kurtacağım kafasına” girip başını türlü belalara sokması, bu belalar esnasında yunan teğmeniyle durmadan takışması, dudaklarını büze büze “tutuklasanıza teğmen, vursanıza teğmen, yık yeaa” tavrıyla insana fenalık getiren, resmen yağızım yiğidim Leonidas’ımın canından can alan tripleriyle  “iki sus çarpıcam ağzına” dedirten Hilal ve en az onun kadar edebiyat düşkünü, “benim bu savaşın içinde ne işim var, Rodos’ta şarabımı içip şiir yazmalıydım” kafasında, savaşı sevmeyen, durmadan Hilal’i takıp eden, işi gücü Hilal olan, Hilal’i her kurtarışında “yav ne gadda cengaver, cesaretli , manyak bir kıs, tam benlik olmuş bu, dur iki aşık olayım” diyip aniden bayağı derinden aşık olan Yunan teğmeni bir asker Leon.
Tumblr media
vursanıza teğmen! (vuramadı.)
Hilal çok tatlısın güzelsin ama kafan çalışmıyor kızım. Salaksın, bezelye taşıyorsun o kafanda. Bidicik haline yaşına bakmadan kendine ekip yarattın koca koca adamlar senden emir alıyor. Mantıklı bile değil, bir senarist bunu nasıl yazabiliyor hayret. Sen okuluna gitsene, çok lazımsa zaten hemşirelik yapıyorsun hastanede. Gece yarıları sürekli eylemler, aktiviteler bir olaylar. Vatanı bir sen mi seviyorsun allasen! Leon ne güzel lafı soktu sana “bir insan sevmeyi bilmeyen, vatanını nasıl sevecek?”, kaldın karşısında öyle far görmüş tavşan gibi çocuğun. Adam kendi içinde savaşmış etmiş, sonra sana gelmiş “ben sana aşık oldum, bu savaşta yenildim.” demiş, öpmüş seni, sen de ona aşık oldun öptün ama hala adamın canını yakma derdindesin. Yahu çocuk emir eri, adamı bıraksan İzmir’de kalmaz, Rodos’ta otunu içer, toprağını eker, şiir yazar, Kafka okur. Çocuğun entelektüel birikimi almış yürümüş, karşılıklı sen sadi’den o kafka’dan laflar yapıştırmadınız mı birbirinize, sana kitaplar hediye ediyor hem de Tevfik Fikret- sırf senin için onları bile okumuş. Sen asılma diye kendini attı ortaya geberip gidiyordu, rehinelikten kurtarıldı ilk sorusu “hilal iyi mi” oldu,  vuruldu düştü hastanede uyandı “hilal nerede” dedi, senin saçma salak sorularına sabretti “neden seni koruduğumu soruyorsun, cevabını bildiğin soruları sorma” dedi, gece yarıları adam insomnia oldu senin yüzünden “bakalım bu gece ne bok yiyezek benim pıtırcıgım, gidip kurtarazagım sevgilimi” diye. Çocuğun hayatı karardı, şair oldu aşk mektupları yazdı yazdı kendine sakladı. Napsın daha verem mi olsun, venizelos’a gitsin “ben bir türk kızına aşık oldum işgal etmeyelim burayı” mı desin, adam sana daha nasıl destek olsun, vre malakas!
Tumblr media
(-Sana kitap getirdim pıtırcığım, hem de Tevfik Fikret.
Siktir git bakışı)
Leon’u da resmen aldık bağrımıza bastık, adeta evimizden biri, canımız ciğerimiz oldu. Yunanları onun yüzünden sevdik utanmasak keşke böyle tipler gelseymiş o vakitte İzmir’e diyeceğiz neredeyse. Adam aşkın, asaletin vücut bulmuş hali. Boran Kuzum’a aşık bir teğmen rolü fena yakışmış. Adamın Hilal’e olan bakışlarını izlerken benim içim gidiyor burada. Çocuk vazifesini mi yapsın kızı mı kollasın, yeminlen verem olup gidecek gariban. Anası geliyor odasına “seni bir kız sordu bugün” diyor, “adam uykusundan fırlayıp “kim, nerde hilal mi?” diyor, asker geliyor “sizi biri sordu teğmen” diyor, “kim sordu, küzük hanım hilal mi?” diyor. adam taktı kafayı, ölmese bari bu dertten.
Zaten utanmadan kıza vurdurttunuz çocuğu, yıkıldı gitti Hilal orada ağlamaktan. İnsana sevdiği adam tam göğsünden vurdurulur mu lan! Zalım senarist, uykular haram olsun sana. Çocukcağıza uyanınca kızın elini tutturcaksınız bi de haftaya, o nedir ya. Vurmuş kız seni, ölümden dönmüşsün hala uyanınca kıza gülümseyip elini tutup “olsun aşkım arada insan silah vurur sevdiğini” mi dedirteceksiniz acaba. sinirlendim.
Tumblr media
Son olarak, bu ne böyle , bu nasıl bir gülüş, yavrum sen böyle gülme. Kifayetsiz kaldım, gidiyorum.
4 notes · View notes
tebriklerdelirdim · 6 years ago
Text
Tumblr media
Doctor Who
86 notes · View notes