#Evreler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yaşıycan evrenlerden kaçarken aslında zaten bir evrenin içinde olduğunu fark etmişsindir ve bundan önceki halini hatırlamışsındır...
0 notes
Text
My Rook, Evrel de Riva
I have a lot of thoughts on this game. Finished all companion quests and have romanced Emmrich, and it all feels sadly mediocre. The role playing aspects are unfulfilling and linear and it feels as though there is no real punishments for bad decisions and theres even hardly any chances for bad decisions, let alone being mean once in a while.
It feels written in that your character is to be played a certain way and you have to get along with everyone and stay your course, but that leaves it feeling very lacklustre in personality.
The romance is carried by the companion quests, as theres no real in between chances for bonding with a companion, and no scenes to rectify your relationships until those companion quests come along. It drags and it underwhelms, not to mention the ‘sex scenes’ towards the end all happen at the same exact moment no matter who you romance. It once again lacks personality and originality in doing so and the replay-ability therefor loses most value for me. I feel like i have not missed much of anything from one playthrough alone.
Its not awful, but its a disappointment. Started so strong and lost its way in my eyes.
#dragon age#dragon age: the veilguard#dragon age rook#dragon age oc#DATV#DATV rook#datv spoilers#dragon age the veilguard#fantasy#womp womp#made her a clown cuz thats how i felt 30 hours in
17 notes
·
View notes
Text
Kalbin hissetmedigi yerde sen geliverirsin aklıma.
Duygu yoktur, acı yok, anı yok.
Yalnızca bir boşluk...
Kıvrandır mı ? O bile meçhul.
Evreler birer birer aşılıyor sanırım.
Ölüm ile yaşamak arasındaki o tatlı gözlerinin kapanması...
Geliyorum Tanrım!
Sen aç kapını, bas bağrına!
7 notes
·
View notes
Note
Merhaba,
Bu yıl ilk kez yurtta kalıyorum. Önceden aile evinde olabilen çatışmaların beni yorup yıprattığını ve bu yüzden evden uzaklaşmam gerektiğini düşünürdüm. Yurda da bu şekilde kayıt yapmıştım ama hiç beklediğim gibi olmadı. Burada daha da kötü hissediyorum, yurtla sınırlı kalmiyor, okulda da aynıyım. Yurtta arkadaş durumundan, yabancı bir yer olmasından dolayı herkes kötü hissetmiştir ama ben okulda da aynıyım ve dayanabilecek gibi hissetmiyorum. Yalnız hissettiğim zamanlar oldu ama hiç böylesini hissetmemiştim. Eve dönmek istiyorum ama aynı zamanda bu duruma da alışmak istiyorum. Ama yapabilecekmişim gibi gelmiyor. Okulda da arkadaşlarım var ama çok sıkı bağlarımız yok, projeler için falan genelde. Gerçekten kötü hissediyorum. Normaldir veya değildir, bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum
Bu evreler çoğu kişide oluyor genelde, arkadaş ortamının olmadığı için belkide bu şekilde yadırgıyorsun kendini. Bence kendini kapatma odana. Arkadaş edin hoşuna gidecek şeyler yap, zamanla bu durumun geçeceğine inanıyorum. Kötü hissetmeni anlıyorum ama okul okuman gerektiğini asla unutma olur mu? Çünkü tek çıkış noktasının bu olduğunu asla aklından çıkartma. Ailenden destek iste, sana moral vereceklerdir eminim. Sana şöyle söyleyeyim 4 yıldır ailemden uzağım okul okuyorum. Seni çok iyi anlıyorum ama çıkış noktası üzülmek değil bunun. Çalışıp çabalamak aileme layık olmak için okumam gerektiğini asla aklımdan çıkartmadım.. Sen de böyle düşün benim gibi tabi her insan bir olmaz ama yine de şansını elden bırakma olmaz mı ? :)
6 notes
·
View notes
Text
Hayatta bir şeyleri siktir ettiğin ya da kabul ettiğin evreler vardır. Ben siktir ettiğim bir evredeyim.
9 notes
·
View notes
Text
“Ne kadar bilgece olursa olsun, gençliğinin bir döneminde söylediği bir şeyde hatta edindiği hayat tarzından hoşnutsuzluk duymayan bir kişi yoktur. Öyle ki, mümkün olsa bunları belleğinden zevkle silerdi. Ama kişi yaşadıklarında tümüyle pişmanlık duymamalıdır, çünkü bütün o aptalca ve mutluluktan uzak evreler aslında onu nihai evreye vardırır, ve kişi bu evrelerden geçmeden bilgeliğinden emin olamaz.”
Alain de Botton
25 notes
·
View notes
Text
"Her şeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir. (Burada Eduardo Galeano'nun şu sözlerini de hatırlamak güzel olacaktır: Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, delirirsiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız.) Çünkü aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam çok kişisel bir şeydir ve herkese göre değişir." Yer vermiş olduğum bu sözlerinin ardından David Lynch sineması üzerine birkaç kelâm etmek istiyorum.
Bu gece Lynch sinemasının zirvelerinde yer alan bir filmi, Blue Vellet (Mavi Kadife) filmini, seyrettim. Film, ilgi manyağı bir kadın ve psikopat ruhlu bir adamın sadomazoşist (psikiyatrik terimle parafili) ilişkisini konu edinmektedir. Kendisini birden bire bu tuhaf ilişkinin tam ortasında bulan Jeffrey ile de film tam anlamıyla başlamış olur ve Jeffrey yaşananların esrarını ve gizemini anlamaya koyulur.
Film, Freud'un psiko-analitik gelişim kuramı üzerine inşa edilmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin gelişiminde altı yaşına kadar yaşanılanlar büyük rol oynar. Özellikle, bu evrede cinsel gelişimin kişiliğin oluşmasında büyük bir etkiye sahip olduğunun altı çizilir. Ona göre cinsel gelişimin beş evresi vardır (Oral, Anal, Fallik, Gizli&Latent, Genital dönemler) ki Mavi Kadife filminde bu evreler canlandırılmıştır.
Bunlarla birlikte, filmin her bir karesi sayısız sembollerle doludur. Oedipus Kompleksi'nin sunuluşu, Id-Ego-Süperego kuramının karakterize edilişi ve renklerle verilmeye çalışılan yoğun anlam katmanları... Mavi Kadife filmi hakkında daha birçok izah getirilebilmek mümkündür. Ancak hepsini burada ifade edebilmek hiç de mümkün gözükmemektedir. Bunun yerine, Youtube platformunda yer alan "25. Kare" kanalının yayımlamış olduğu "Blue Velvet - Mavi Kadife Film İncelemesi" başlıklı video serisini izlemenizi tavsiye ederim.
Blue Vellet / Mavi Kadife (1986)
#sinema#cinema#blue velvet#mavi kadife#abd#Amerikan sineması#Amerika#david lynch#film#filmlerden replikler#film kesitleri#edebiyat#yazar#psikoloji#freud#sigmund freud#yazı#şair#şiir#şairane#mısra#dize#alıntı#poem#eduardo galeano
2 notes
·
View notes
Text
Kuruluşundan günümüze Türkiye tarihsel süreç içerisinde Türkiye ekonomisi:
Tarihsel süreç içerisinde Türkiye ekonomisi, Türkiye ekonomisi, tarihsel süreç içinde birçok değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Ekonomide Cumhuriyet dönemi, devletçilik modelinden Kapitalizme dönüştüren Menderes, Özal ve Erdoğan yılları Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden Cumhuriyet'in kuruluşuna, 1950'lerden 1980'lerin liberalleşme politikalarına, 2000'li yıllardan günümüze kadar Türkiye ekonomisi hem iç hem de dış faktörlerden etkilenerek farklı evreler geçirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde ekonomi (1800-1923)
Osmanlı İmparatorluğu, 1800'lü yıllarda gerileme dönemine girmişti. Avrupa'daki sanayi devrimi ve milliyetçilik akımları, Osmanlı'nın ekonomik ve siyasi gücünü zayıflatmıştı. Osmanlı, borçlanma yoluyla modernleşmeye çalışsa da, bu süreçte bağımsızlığını kaybetmeye başlamıştı. 1838'de imzalanan Balta Limanı Antlaşması ile Osmanlı, Avrupa ülkelerine ticari imtiyazlar vermiş ve iç piyasasını rekabete açmıştı. Bu durum, yerli sanayi ve zanaatkarları olumsuz etkilemiş ve dışa bağımlılığı artırmıştı. Osmanlı, 1876'da ilk anayasasını ilan etse de, bu dönemde yaşanan savaşlar, isyanlar ve mali krizler nedeniyle istikrar sağlayamamıştı. 1914-1918 arasında Birinci Dünya Savaşı'na katılan Osmanlı, savaşı kaybederek yıkılmış ve topraklarının büyük bir kısmını kaybetmişti.
Cumhuriyet'in Kuruluşu ve İktisat Kongresi (1923-1930)
1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte, yeni devletin öncelikli hedefi ekonomik bağımsızlık ve kalkınma olmuştu. Bu amaçla 1923'te İzmir'de I. İktisat Kongresi düzenlenmişti. Kongrede, Türkiye'nin ekonomik politikasının temel ilkeleri belirlenmişti. Bunlar:
Milli ekonomi: Türkiye'nin kendi kaynaklarına dayanan, dışa bağımlılıktan kurtulan ve milli çıkarları gözeten bir ekonomi oluşturmak. Milli ekonomi modeli, ülkenin kendi kaynaklarına dayalı, dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bir ekonomik sistemdir. Bu modelde, yerli üretim, tasarruf, yatırım ve ihracat teşvik edilirken, ithalat, borçlanma ve israf kısıtlanır. Milli ekonomi modelinin amacı, ülkenin ekonomik bağımsızlığını sağlamak, refah seviyesini yükseltmek ve küresel rekabette güçlü bir konuma gelmektir.
Karma ekonomi: Devletin ve özel sektörün ekonomide rol alması, ancak devletin stratejik sektörlerde öncülük etmesi. Karma ekonomi modeli, bir ülkenin hem piyasa hem de planlı ekonomi özelliklerini bir arada kullanmasıdır. Karma ekonomi modelinde, devlet bazı sektörleri kontrol ederken, diğer sektörlerde özel girişimcilerin rekabetine izin verir. Karma ekonomi modelinin amacı, hem ekonomik verimliliği hem de sosyal adaleti sağlamaktır.
Devletçilik: Devletin ekonomiyi planlaması, yönlendirmesi ve denetlemesi. Devletçilik, ekonomik faaliyetlerin büyük ölçüde devlet tarafından yönlendirildiği ve denetlendiği bir ekonomik sistemdir. Devletçilikte devlet, stratejik sektörleri kontrol eder, kamu yatırımları yapar, fiyatları ve ücretleri belirler, dış ticareti düzenler ve sosyal refahı sağlamaya çalışır. Devletçilik modeli, özellikle 1929 Dünya Ekonomik Bunalımından sonra ve II. Dünya Savaşı sonrasında bazı ülkelerde uygulanmıştır. Devletçiliğin avantajları arasında ekonomik istikrar, sosyal adalet, milli çıkarların korunması sayılabilir. Devletçiliğin dezavantajları arasında ise bürokrasi, verimsizlik, rekabetin azalması, özel girişimciliğin kısıtlanması sayılabilir.
Korumacılık: Yerli sanayiyi desteklemek için dış ticarette gümrük vergileri uygulamak. Korumacılık modeli, bir ülkenin kendi ekonomisini dış rekabetten korumak için uyguladığı bir politikadır. Korumacılık modeli, gümrük vergileri, kotalar, sübvansiyonlar, lisanslar ve standartlar gibi araçlarla dış ticareti sınırlar. Korumacılık modelinin amacı, yerli üretimi ve istihdamı teşvik etmek, dış ticaret açığını azaltmak ve stratejik sektörleri korumaktır. Korumacılık modelinin avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajları arasında, yerli sanayinin gelişmesi, teknolojik ilerleme, ulusal güvenlik ve refah artışı sayılabilir. Dezavantajları arasında ise, verimlilik kaybı, tüketici refahının azalması, dış ticaret ortaklarının misilleme yapması ve küresel ekonomik iş birliğinin zayıflaması sayılabilir.
Teşvik: Yatırım yapmak isteyen girişimcilere kredi, arazi, vergi indirimi gibi kolaylıklar sağlamak. Bu ilkeler doğrultusunda Türkiye, 1923-1930 arasında tarım ağırlıklı bir ekonomik yapıya sahipti. Tarım sektörü hem istihdam hem de milli gelir açısından önemli bir paya sahipti. Sanayileşme ise henüz başlangıç aşamasındaydı. Bu dönemde Türkiye'nin en önemli ticaret ortakları Almanya, İngiltere ve Fransa idi.
Dünya Ekonomik Bunalımı ve Devletçilik Dönemi (1930-1950)
1930'larda dünyayı etkisi altına alan büyük ekonomik bunalım, Türkiye'yi de olumsuz yönde etkilemişti. Dış ticaret hacmi ve gelirleri düşmüş, borç ödemeleri zorlaşmış, tarım ürünleri fiyatları gerilemişti. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik politikasında bir değişikliğe gitmesine neden olmuştu. 1930'da kurulan İktisat Vekaleti, ekonomiyi planlamak ve yönetmekle görevlendirilmişti. 1931'de kurulan Sanayi Teşvik Kanunu ile devlet, sanayileşmeyi hızlandırmak için çeşitli teşvikler vermişti.
1932'de kurulan Devlet Sanayi Ofisi (DESO), devletin sanayi yatırımlarını gerçekleştirmek için kurulmuştu. 1933'te kurulan Etibank, madencilik, enerji ve kimya sektörlerinde faaliyet gösteren bir devlet bankasıydı. 1934'te kurulan Sümerbank, tekstil, deri ve kâğıt sektörlerinde faaliyet gösteren bir devlet bankasıydı. Bu kurumlar aracılığıyla devlet, ekonomide etkin bir rol oynamaya başlamıştı. Bu dönemde Türkiye, beş yıllık kalkınma planları uygulamaya koymuştu. İlk beş yıllık kalkınma planı (1934-1938) İkinci beş yıllık kalkınma planı (1939-1943) ve; Üçüncü beş yıllık kalkınma planı (1946-1950) ile Türkiye, sanayileşmeye ağırlık vermişti. Bu planlar çerçevesinde demir-çelik, makine, kimya, tekstil, şeker gibi temel sanayi dallarında fabrikalar kurulmuştu. Ayrıca ulaştırma, enerji, eğitim ve sağlık gibi altyapı yatırımları da yapılmıştı.
Bu dönemde Türkiye'nin dış ticareti de değişim göstermişti. Dünya ticaretinin daralması nedeniyle Türkiye, dış ticaretini sınırlamış ve ithal ikameci bir politika izlemişti. İthalatın azaltılması ve yerli üretimin artırılması amaçlanmıştı. Ayrıca Türkiye, 1934'te Balkan Antantı'na, 1937'de Sadabat Paktı'na katılarak bölgesel iş birliği anlaşmalarına imza atmıştı.
İkinci Dünya Savaşı yılları Türkiye ekonomisi:
İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) ise Türkiye'nin ekonomisini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkilemiştir. Olumlu yönde, Türkiye savaşa girmeyerek insan ve mal kaybından korunmuş, tarım ürünleri ihracatını artırarak döviz geliri elde etmiştir. Olumsuz yönde ise Türkiye'nin dış ticareti sınırlanmış, ithalat yapamadığı için sanayi üretimi aksamış, enflasyon artmıştır.
Demokrat Parti Dönemi ve Liberalleşme (1950-1960)
1950'de yapılan seçimleri Demokrat Parti (DP) kazanmış ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) tek parti iktidarı sona ermiştir. DP döneminde Türkiye'nin ekonomik politikası da değişime uğramıştır. DP, devletçilikten uzaklaşıp liberalleşmeye yönelmiştir. Özel sektörün önünü açmak için devletin ekonomideki rolünü azaltmıştır. Türkiye ekonomisi, 1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin devletçi ve planlı ekonomi anlayışına karşı, özel sektörü destekleyen ve piyasa mekanizmasına dayanan bir ekonomi politikası izlemiştir.
Bu politika, Türkiye'yi dış ticarete açmış, tarım sektörünü geliştirmiş, sanayileşmeye yönelik yatırımları teşvik etmiş ve altyapı hizmetlerine ağırlık vermiştir. Demokrat Parti döneminde Türkiye ekonomisi, yüksek büyüme oranlarına ulaşmış, kişi başına gelir artmış, ihracat çeşitlenmiş ve döviz rezervleri yükselmiştir.
Demokrat Parti'nin 1960 yılında askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılması, Türkiye ekonomisinde yeni bir kriz dönemini başlatmıştır. 1961 Anayasası, devletin ekonomide daha etkin bir rol oynamasını öngörmüş, beş yıllık kalkınma planları hazırlanmış, kamu iktisadi teşebbüsleri kurulmuş ve sendikal faaliyetler serbest bırakılmıştır.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi, iç ve dış siyasi istikrarsızlıklar, enflasyon, bütçe açıkları, dış borçlanma ve sosyal çatışmalar gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. 1970'li yıllarda ise Türkiye ekonomisi, petrol krizi, Kıbrıs Barış Harekâtı ve 1980 askeri darbesi gibi olaylardan olumsuz etkilenmiştir.
Türkiye ekonomisinde Turgut Özallı yıllar:
1980'li yıllarda Türkiye ekonomisi, yeni bir liberalleşme sürecine girmiştir. 24 Ocak 1980 Kararları olarak bilinen ekonomik tedbirler paketi ile, Turgut Özal Türkiye'yi dışa açık bir piyasa ekonomisine yönlendirmiş, ihracatı teşvik etmiş, sermaye hareketlerini serbestleştirmiş ve özelleştirmeyi gündeme getirmiştir.
Bu politikalar sonucunda Türkiye ekonomisi, 1980'li yılların ikinci yarısında hızlı bir büyüme performansı sergilemiş, ihracat artmış, enflasyon düşmüş ve döviz kuru istikrar kazanmıştır. 1990'lı yıllarda Türkiye ekonomisi, küreselleşmenin etkilerini hissetmeye başlamıştır. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması imzalanmış, Dünya Ticaret Örgütü'ne üyelik sağlanmış, uluslararası sermaye akımları artmış ve finansal piyasalar derinleşmiştir.
Ancak bu dönemde Türkiye ekonomisi, siyasi istikrarsızlık, koalisyon hükümetleri, terör olayları, kamu maliyesinde bozulma, enflasyonun yeniden yükselmesi ve kronikleşmesi gibi sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1994 ve 1999 yıllarında yaşanan iki büyük ekonomik kriz, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarını ortaya çıkarmıştır.
Türkiye ekonomisinde Tayyip Erdoğanlı yıllar:
2000'li yıllarda Türkiye ekonomisi, yeni bir istikrar programı uygulamaya koymuştur. Bu program kapsamında, ilk yıllarda merkez bankası bağımsızlığı sağlanmış, enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmiş, kamu borçlanması sınırlandırılmış, bankacılık sektörü yeniden yapılandırılmış ve özelleştirme hızlandırılmıştır.
Bu reformlar sayesinde Türkiye ekonomisi, 2002-2007 yılları arasında yüksek büyüme oranları yakalamış, enflasyon tek haneli rakamlara inmiş, ihracat artmış ve yabancı yatırımlar çoğalmıştır. Ancak 2008 yılında küresel finansal krizin etkisiyle Türkiye ekonomisi de daralmış ve işsizlik artmıştır.
2010'lu yıllarda Türkiye ekonomisi, küresel ekonomik koşullara bağlı olarak inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 2010-2013 yılları arasında yeniden büyüme ivmesi kazanan Türkiye ekonomisi, 2013 yılında Gezi Parkı olayları, 2016 yılında FETÖ'nün darbe girişimi ve 2018 yılında ABD ile yaşanan diplomatik kriz gibi siyasi gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir.
Bu dönemde Türkiye ekonomisi, döviz kuru dalgalanmaları, enflasyonun tekrar yükselmesi, cari açığın genişlemesi ve dış borcun artması gibi makroekonomik sorunlarla karşılaşmıştır.
2020 yılında ise Covid-19 salgını nedeniyle Türkiye ekonomisi tarihinin en büyük daralmalarından birini yaşamıştır.
2020'li yıllarda Türkiye ekonomisi, salgının etkilerini aşmak ve yeni bir büyüme modeli oluşturmak için çeşitli politikalar uygulamaktadır. Bu politikalar arasında, para politikasında sıkılaştırma, mali disiplinin korunması, yapısal reformların hayata geçirilmesi, ihracatın ve katma değerin artırılması, yerli ve milli üretimin desteklenmesi, dijitalleşmenin yaygınlaştırılması ve yeşil ekonominin geliştirilmesi sayılabilir. Türkiye ekonomisinin bu politikalarla birlikte orta ve uzun vadede daha güçlü, daha istikrarlı ve daha sürdürülebilir bir büyüme performansı sergilemesi beklenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin devletçilikten kapitalizme evrilmesinin sonuçları nelerdir?
Türkiye Cumhuriyeti, son yıllarda ekonomik açıdan büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Ülkenin döviz kuru, enflasyon, işsizlik, cari açık ve borç gibi göstergeleri kötüleşmiş, yatırımcı güveni azalmış, yoksulluk ve gelir eşitsizliği artmıştır. Bu durumun nedenleri arasında; Türkiye'nin devletçi bir ekonomik modelden kapitalist bir modele geçiş yapması da sayılabilir.
Devletçilik, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren uygulanan bir ekonomik politikaydı. Devlet, sanayileşme ve kalkınma sürecini yönlendirmek için ekonomide belirleyici bir rol oynuyordu. Devlet, stratejik sektörleri kontrol ediyor, kamu yatırımları yapıyor, ithal ikameci bir korumacılık uyguluyor ve sosyal refahı sağlamaya çalışıyordu. Bu model, Türkiye'ye 1960'lara kadar önemli bir büyüme sağladı. Ancak 1970'lerden itibaren, devletçi modelin sınırları ortaya çıkmaya başladı. Türkiye, dış ticaret açığı, bütçe açığı, döviz darboğazı ve siyasi istikrarsızlık gibi sorunlarla karşılaştı.
Türkiye ekonomisinde Kapitalizme geçiş:
Bu sorunları çözmek için Türkiye, 1980'lerde kapitalist bir modele geçmeye karar verdi. Bu modelde, devlet ekonomiden geri çekilmeye başladı. Özelleştirme, serbest piyasa, ihracata yönelim ve dışa açıklık gibi politikalar uygulanmaya başlandı. Bu politikaların amacı, Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artırmak ve ekonomik istikrarı sağlamaktı. Kapitalist modelin sonuçları ise tartışmalıdır. Bazıları bu modelin Türkiye'ye önemli faydalar sağladığını savunurken, bazıları da bu modelin Türkiye'yi daha fazla sorunlara sürüklediğini iddia ederler.
Kapitalist modelin olumlu sonuçları arasında şunlar sayılabilir:
- Türkiye'nin ihracat hacmi ve çeşitliliği arttı. - Türkiye'nin dış ticaret ortakları çeşitlendi. - Türkiye'nin uluslararası finansal piyasalara entegrasyonu sağlandı. - Türkiye'nin ekonomik büyümesi hızlandı. - Türkiye'nin teknolojik gelişimi ilerledi.
Kapitalist modelin olumsuz sonuçları arasında ise şunlar sayılabilir:
- Türkiye'nin dış borcu ve cari açığı arttı. - Türkiye'nin enflasyonu ve işsizliği yükseldi. - Türkiye'nin gelir dağılımı bozuldu. - Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemi zayıfladı. - Türkiye'nin çevresel sorunları arttı.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik durumu, devletçilikten kapitalizme geçiş yapmasının hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarıyla şekillenmiştir. Bu durumun gelecekte nasıl değişeceği ise, Türkiye'nin uygulayacağı ekonomik politikalara bağlıdır.
2023 yılı genel seçimlerinden sonra vergi yükünün dağıtılmasına bakarsak, Mehmet Şimşek ve ekibi ile beraber, anlaşılan o ki, Türkiye Cumhuriyeti kapitalizmden, vahşi kapitalizme geçme planları yapmaktadır, bu dönüşün dar gelirliler üzerinde etkisi çok ağır olacağa benzemektedir,
Türkiye ekonomide yeni medoller oluşturmalı, kapitalizmi devletçilik ile harmanlamanın (Çin gibi) bir yolunu bulmalıdır. bu günkü sistem duvara toslamış olup, Yaşanması olası Cumhuriyet döneminin belkide en büyük ekonomik krizi palyatif tedbirlerle sğrekli ertelenmektedir, lakşn nereye kadar. ---- Ahmet ATAM
0 notes
Text
Hak, Adalet, Yara
Müştereken bir hayat imgesinin savunula geldiği bir zemin unutturuldu. Olan biten bütün o gümbürtü içerisinde, madun siyaset aktörlerinin var ettiği her şey bir açmazlar silsilesini var etti, ediyor. Birdenbire değil doğrudan incelikli bir işçilikle özene bezene bir tahayyül ve eylem toplamında o müşterek hayat imgesinin savunulması imkansız konuluyor alenen ve kesin. Tümden ve doğrudan içselleştirilmiş bir kötülüğün sofrasında yenilip yutuluyor her gün, her şeyimiz. Lafa geldi mi her şeyin mükemmel. İcraata düşüldü mü ya yan çizip geçiliyor yahut da topyekun bir hezimet tezgahta dönüştürülüyor. Müştereken bir hayatın savunulması imkansız konulmak isteniyor. Her şekilde ve doğrudan ol icraatlar silsilesini yineleyerek son yirmi bir yıl ve birkaç aydır ak parti tam da bu minvalde bir rotayı iş bu ülkenin istikameti kılar. Duraksamak nedir bilinmeden, durmak yok yola devam şablonu, söz dizimini haklı çıkartarak vahamet tablosunu bir ülkenin yegane istikameti kılar. Olan, biten, var edilmiş tüm hakların, adalet mefhumunun, hürriyet talebinin, eşitlik imgesinin ve daha nicesinin kökünün kazılmasıdır.
Toplumsal dönüşümü mutlak teslimiyet üstünden kuran / kurgudan hakikate eviren aklın sunduğu her şey bütünüyle / basbayağı bariz bir müşterek kırımına da imkan verdiğinden bahis açmak mümkündür. Son yirmi bir yıldır icrasına düşülenlerin, hak ve adalet kavram ve idelerinin altının enikonu oyulması neticesinde kadük, garabet bir hal / eksen kılınır iş bu menzilde. Hak kavramı yerle yeksan edilirken, hukuk sade suya tirit bir laf kalabalığı kılınır. Demokrasi sizlere ömür kılınırken, seçim / sandık irade beyanı diye çıka gelirken o muktedir, daha birkaç ay içinde kayyım hamlesi çıkagelir. Ne soruşturmalar biter ne de kovuşturmalar ve arkası yarın kuşağında ip gibi dizilmiş olagelen yalanlardan mülhem ol ithamlar silsilesi. Tümüyle ve doğrudan doğruya bir itham müessesi, yaftalama silsilesini takip eden linç çemberleri var edilir. Adaletin, hakkaniyetin işlevsiz konulduğu zemindeki ol yansı, tükenmeye yüz tutmuş insanlığı, derdest olunmuş müştereklerimizi göstere gelir. İki haber aktaralım, birbirinden bağımsız düşünülemeyecek olagelen o tehdit döngüsünü bir biçimde adalet kavramının çarçur edilmesinde hangi evreler arşınlanıyor bilmek isterseniz, buyurunuz.
Bianet’ten aktaralım: “Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin daha önce yargılanan ve hüküm giyen 5’i polis 12 kişinin yargılandığı dava bugün savcı Süleyman Erturan esas hakkında mütalaa verdi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen beşinci duruşmaya başka suçlardan tutuklu Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Erhan Tuncel, Tuncay Uzundal, Yasin Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz bulundukları cezaevlerinden, Adem Sağlam, Ersin Yolcu ve Ogün Samast da bulundukları illerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Duruşmada Hrant Dink ailesini avukat Hülya Deveci ve Sebu Aslangil temsil etti.
Savcı Erturan, mütalaasında firari sanıklar Faruk Sarı ve Yahya Öztürk’ün dosyalarının tefrik edilmesini ve yeni esasla dosya açılmasını;
Ahmet İskender, Erhan Tuncel, Ersin Yolcu, Tuncay Uzundal, Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz ve Ogün Samast’ın üzerindeki ‘örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekle’ suçunun zaman aşımı nedeniyle düşürülmesini;
Adem Sağlam’ın Hrant Dink’in öldürülmesinde mahkumiyete yeterli delil bulunmadığından kasten öldürme, ihmali davranışla kasten öldürme ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlarından beraatını ancak örgüt üyeliğinden (FETÖ) cezalandırılmasını talep etti. Sağlam için 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis istedi.
Yılmazer ve Akyürek'e 'Anayasayı ihlal' suçlaması
Savcı Erturan eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek içinse ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep etti. Savcı ceza talebini şöyle gerekçelendirdi:
“…Hrant Dink Cinayetinden öldürme yelemi boyutunda sorumlu tutularak cezalandırılmalarına karar verildiği, sanıkların FETÖ/PYD Silahlı Terör Örgütünün yönetici ve üye olmaları nedeniyle örgütün amaç ve çıkarları doğrultusunda ortak hareket ettikleri, sanıkların Hrant Dink cinayeti öncesinde bilgi sahibi oldukları ancak cinayetin önlenmesi için her hangi bir önlem almak bir yana faillerin eylemlerini kolaylaştırıcı bir tavır sergiledikleri ve cinayet sonrasında da FETÖ’nün amaçları doğrultusunda İstanbul İstihbarat Şubeyi ele geçirerek hain darbe girişimine kadar giden süreci başlattıkları ve yürüttükleri, bu itibar ile de sanıkların üzerine atılı suçu işledikleri, bu kapsamda sanıkların eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nın 309/1, 53, 58, 63, 3713 sayılı kanunun 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi talep ve mütalaa olunur.”
Mahkeme esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları almak duruşmayı için erteledi. Bir sonraki duruşma 16 Ekim’de.
Ne olmuştu?
Kamu görevlilerinin de yargılandığı Hrant Dink cinayeti davasında karar 26 Mart 2021'de çıktı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 37 sanık hakkında beraat, 26 sanık hakkında mahkumiyet, 4 sanık hakkında müebbet, 2 sanık hakkında da ağırlaştırılmış müebbet kararı verdi. 13 kişinin dosyası savunmaları alınamadığı için tefrik edildi. Şeref Ateş yargılama sürerken hayatını kaybettiği için hakkındaki suçlama düştü.
Mahkeme heyeti, 11 kişi hakkında başka suçlardan da işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti. Mahkemenin suç duyurusu üzerine savcılık 15 sayfalık yeni bir iddianame hazırladı.
İddianamede sanıklar anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, kasten öldürme, silahlı terör örgütü üyeliği (FETÖ) ve ihmali davranışla kasten insan öldürmekle suçlandı. Hrant Dink’in faili Ogün Samast da salıverildikten sonra davaya dahil edildi.”
Mezopotamya Ajansından, Mahmut Altıntaş ile Heval Önkol’un haberidir: “Amcası Tahir Elçi katledildikten sonra avukat olan Dilan Elçi, davada verilen beraat kararına tepki göstererek, "Kürtler için hak, hukuk ve kanunlar işletilmiyor" dedi.
Amed’in Sûr (Sur) ilçesinde bulunan tarihi Dört Ayaklı Minare önünde 28 Kasım 2015 tarihinde katledilen Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölümüne dair açılan davanın 12 Haziran'da görülen duruşmasında karar çıktı. Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, sanık polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında beraat kararı verdi. Böylece sanıkların asker ve polis olduğu bir dava daha cezasızlıkla sonuçlandı.
Amcası Tahir Elçi’yi kaybettikten sonra hukuk bölümünde okumaya karar veren ve bu bölümden mezun olan avukat Dilan Elçi, dava süreci ve verilen kararı Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
‘Kürtler İçin Hukuk İşlemiyor’
Dilan Elçi, davanın bir cinayet davası olarak ele alınmadığını ve bu nedenle olumlu bir sonucun çıkmadığını kaydetti. Davada sanık konumunda olan polislerin dosyanın başından bu korunduğunu dile getiren Elçi, amcasının cinayetinin politik bir cinayet olduğun vurguladı. Elçi, “Diğer bütün politik cinayetlerde gördüğümüz üzere bu dava da cezasızlıkla sonuçlandı. Bunu bekliyorduk. Devletin ya da yargının bunu yapacağını biliyorduk. Tahir Elçi başından beri, bu hukuksuzlukla mücadele etti. Çünkü kendisinin de böyle bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalabileceğini tahmin edebiliyordu” dedi.
Tahir Elçi suikastının da Kürtlere bir tehdit olduğunu söyleyen Elçi, “O gün sadece Tahir Elçi vurulmadı. O gün aynı zamanda tüm faili meçhul ama failleri belli olan bütün davalara dair bir mesaj verildi. ‘Biz öldürürüz de konuyu kapatırız’ demeye getirildi. O yüzden bunu hukuki zemine oturtmak zordur. Biz Kürtler için Türkiye’de hak, hukuk ve kanunların işletilmediğini görüyoruz” şeklinde konuştu.
‘Deliller Toplanmadı'
Soruşturma sürecinde “güvenlik” gerekçesiyle olay yeri incelemenin yapılmadığını anımsatan Elçi, “O yüzden hiçbir şekilde mermiler toplanmadı ve en başından beri kapatılmak istendi. Hani ‘kim vurdu ya gitsin’ istenildi. Tabi biz bunun böyle olmadığını biliyorduk. Davanın açılması için çok mücadele verdik. Yoksa dava bile açılmayacaktı. Dosyanın soruşturma aşamasındayken kapatılacaktı. Çünkü Tahir Elçi’nin bir duruşu vardı. Bu duruştan dolayı zaten bu cinayet işlendi. O yüzden baştan sona kadar bir isteksizlik vardı. Tahir Elçi'nin yalnız olmadığını ve Tahir Elçi olayının basit bir olay olmadığını göstermek istedik. Yoksa herhangi bir sonuç çıkacağını ya da orada bulunan sanıkların arkasında bulunanların da korunacağını çok iyi biliyorduk” diye konuştu.
‘Tahir Elçi’nin Yolundan Yürüyeceğiz’
Amcasının öldürülmesinin hukuk okumasını tetiklediğini söyleyen Elçi, “Amcam öldürüldükten sonra hukuk okumaya karar verdim. Yani Amcamın bizlerden beklentisi de, bıraktığı yerden mücadele vermekti. Mücadele vermek istediği alanı boş bırakmamak için okudum. Sadece ben değil 2015’ten sonra hukuk okuyan birçok Kürt genci bu bilinçle okudu. Belki hiçbirimiz bir Tahir Elçi olamayacağız ama hepimiz onun yolundan yürüyeceğiz. Onun bize bıraktığı mirasla yolumuza devam edeceğiz” dedi.
‘Bin Defa Da Kurşun Sıksalar Buradayız’
Hukukçular olarak Tahir Elçi’nin mücadelesini sürdüreceklerin belirten Elçi, “Dört Ayaklı Minare’nin altında Tahir Elçi’ye bir kurşun sıkıldı ama yargı ve devlet eliyle de bir kurşun daha sıkıldı. Bu kurşun onun bedenine değil, düşüncelerine ve mücadelesine sıkıldı. O yüzden biz onun ailesi ve hukukçular olarak mücadelesini asla bırakmayacağız. Onun biz bıraktığı mirası devralıp hukuksuzluklar karşısında mücadele edeceğiz. Bir değil bin defa da kurşun sıksalar biz buradayız ve mücadele edeceğiz. Tahir Elçi yalnız değildir ve mücadelesi devam edecektir. Hukuksal başvurumuz devam edip davayı istinaf, Anayasaya Mahkemesi’ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacağız. Tahir Elçi’yi unutmayacağız ve unutulmasına izin vermeyeceğiz" diye belirtti.”
Hakkaniyetli ve adil bir ülke için mücadele etmiş iki insanın Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin ardından, davalarındaki tahayyüller bütünüyle bu menzilde adaletin her ne halde kaldığını ve insanlığın sukutu hayalini göstere geliyor. Cerahatin el üstünde beslendiği geçmişin kirli ve ellerine kan oturmuş temsilleri gibi sırtı sıvazlanıp durdukça güçlenen bir temsile dönüşen Samast’ın öncüllerinin varisi olduğunu yeniden ifşa eder. Duruşma salonundan çıkarken elinde tespih, etrafında yancısı tiplemelerin varlığında “altı üstü” bir Ermeni’nin canını aldığı için verdi��i adalet sınavından bir kere daha ak / pak çıkageldiğini göstere gelir. Hakkaniyet kavramı sizlere ömür kılındığı için, dahası baş efendinin dahi laf arasına sıkıştırıp, benim bile baş edemeyeceğim bir karanlık diyerek Dink ailesine zamanında bildirdiği o eksen, çete, yapı vesair bir kere daha kullanışlı maşasını adaletten kurtarır. Zaman aşımı kavramını devreye koyarak, zaten hesabı hiçbir türlü verilmemiş bir cinayetin ardılı / önü / sonrası muallak kılınmaya devam olunur. Bunca afaki bir çürüme halinin bir benzeri daha söz konusu mudur? Kim verecektir ki hesabını?
Doğrudan silahların / şiddetin ta kendisinin baş göstermediği bir ülke için hayalini süren, mücadelesini veren, avukat Tahir Elçi’nin, Dört Ayaklı Minare altında katledilmesinden sonra geçen süredeki o adaletsizlik halinin tam tekmili sureti olarak sanık polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında beraat kararı verilir. Dokuz yıl öncesinde var edilmiş olagelen cinayetin üstünün her nasıl / hangi hamlelerle kapatılmak istendiğini de göstere gelen ol kayıtsızlık, göz ardı etme hali, Kürdün de hakkının geçersiz kılındığı bir zemini ifşa eder. Uğur Kaymaz, Baran Tursun, Nihat Kazanhan, Mazlum Turan, Kemal Kurkut, Helin Hasret Şen, Ceylan Önkol gibi ilk elden akla gelen nice kırımın, cinayetin ardındaki o kolluk kuvveti asker-polis olduğunda yargının sessizliği, kararları alelacele vermesinin türevi bir hal Tahir Elçi davasında da kendisini yeniden belirgin bir biçimde göstere gelir. Adalet kavramının boşa düşürüldüğü bir zeminde bir asırdan uzunca süredir var edilen eşitlik mücadelesi de, kırk küsur yıldır devam olunan çatışma / savaş / yıkım ve terör olgusunun da her şeyi yerinde saymaya devam eden bir ülkeyi gösterdiği muhakkaktır. Kürd sorununun çözümünü değil bu kalıcı kördüğüm çözümsüzlüğü hattını diri tutarak, acıları / yaraları / yıkımları daim bir biçimde yineleyerek hangi yaraya merhem olunabilir ki, olunur ki!
Adalet bir müşterektir. Toplum nezdinde güvenilecek bir liman olagelen yegane değişmez ve sabitimiz olarak güncellenmesi elzem olan bir mefhumun alenen alaşağı edilmesinin ol hali zaten nerelerde ıskalıyor bu ülke hayatı bunu bildirecektir! Genel geçer değil alenen bir biçimde cumhuriyetin dönüşümü kati / kesin bir yıldırı ikliminden geçiriliyor bir kere daha. Anayasal yazım sürecinden, ortada bir görünüp bir sırra kadem bastırılan demokratikleşme paketlerinden şu araların modası olagelen normalleşme / ılımlılık vesair tanımlamalara girişilirken var edilmiş yaralar göz ardı ediliyor. Hiçbir acının, türevi olan o yıkımların hesabı verilmiyor. Müştereklerimiz çalınıyor, yağmalanıyor. Eşitlik eksenini yitirmiş, Kürdü de, yıllar evvelki gibi Ermeni, Rum, Süryani halkları için düşmanlaştırma politikasının başkasını bir kere daha yineleyip, reva görerek, hangi olumlama halinden bahis açılabilir? Müştereken bir hayat imgesinin savunulmasının unutturulduğu bir zemini gözler önüne getirdiğinizde ol makus kaderi bir yazgı gibi dayatmaya devam ederken tüm o muktedir yönetimi, yargısı hangi nizamdan, hangi yarınlardan bahis açılabilir. Her gün havanda su dövülürken. Her gün başka bir acıya rehin kılınırken. Her şey paldır küldür yağmalanırken, nasıl?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel İçin Kaynakça: Hrant’la Ermeni Tahir Elçi’yle Kürdüz
Meramda Paylaşılan Haberler
Hrant Dink Cinayeti: Yılmazer ve Akyürek'e Ağırlaştırılmış Müebbet Talebi https://bianet.org/haber/hrant-dink-cinayeti-yilmazer-ve-akyurek-e-agirlastirilmis-muebbet-talebi-296429
Elçi Davasında Cezasızlık: Hukuk Kürtler İçin İşlemiyor https://mezopotamyaajansi.net/search/content/view/244885?page=1&key=f5212405a08d1fe7d97257a53067ac57
#meram#arzihal#müştereklerimiz#adalet#hak#hürriyet#insanlık#demokrasi#akp#yeni türkiye#başka türkiye vardır#cerahat#sarmal#kötülük#hayatiyet#insan hakları#kör karanlık#cinayet#fasit döngü#adalet nedir?#yara#tahayyül#insan olma#yazılama#meram hayat#ülke kuşatılırken#kürd sorunu#hrant dink#tahir elçi#ya adalet!
0 notes
Text
Atkins Diyeti Nedir? Nasıl Yapılır? Aşamaları Avantajları Dezavantajları Atkins diyeti proteince zengin besinler ile oluşturulmuş bir diyettir. Dr. Atkins’in 1993 yılında yayınladığı ilk kitabında düşük karbonhidrat ve yüksek yağ temelli bir beslenme prensibi benimsemiştir. Atkins diyetinde yüksek yağ ve protein ve düşük karbonhidrat birleşimi ile vücuttaki yağ oluşumunu engellemek hedeflenmiştir. Bu diyette evreler içinde az miktarda karbonhidrat tüketimi ile insü... https://www.begonya.com/atkins-diyeti-nedir/?feed_id=173439&_unique_id=656217348feb1
0 notes
Text
Olumlu düşünsen bile olumlu düşünürken bile düşüncelerini çok düşünmekten olumsuza çevirdiğim o evreler bitirdi beni..
1 note
·
View note
Text
ABBC Coin Nedir?
ABBC Coin Nedir? ABBC Ne İşe Fayda? ABBC Coin, online alışveriş ve dijital ödemeleri inançlı ve kolay hale getirecek tahlil imkanları sunan bir platformdur. Bu makalemizde Kriptokoin.com olarak “ABBC Coin nedir?” sorusuna cevap vereceğiz. Bunlara ek olarak proje hakkında merak edilen tüm hususlara değineceğiz. ABBC Coin nedir? ABBC ne işe fayda? Dubai ve Belarus merkezli heyeti olan ABBC Coin’in dünyanın çeşitli yerlerinde farklı şirketlerle iştirakleri bulunmaktadır. Bu firmalar ortasında ise fintech, web ve taşınabilir uygulama geliştirme, AL ve AR geliştirme şirketleri de bulunmaktadır. ABBC, bir Blockchain tahlil sağlayıcısı olarak kendisini tanıtmaktadır. Söz konusu olan Blockchain tahlilleri; dağıtım, finans, alışveriş ve güvenliği hedeflemektedir. ABBC Coin herkes için kesintisiz bir biçimde kripto para süreci yapabilecekleri bir Blockchain platformu sunmaktadır. Tıpkı vakitte ABBC’nin kendi dijital cüzdan servisleri aracılığıyla kullanıcılar, yanlış kullanılan datalardan, çalınan varlıklardan yahut hücuma uğrayan hesaplardan korkmadan süreçleri kendi istedikleri doğrultuda yapabilmektedir. Projenin emeli nedir? Proje 2017 yılının sonlarında kuruldu. Projenin hedefi; transferlerin yavaşlığı, yüksek süreç fiyatları ve ödeme seçeneklerinin limiti oluşu üzere mevcut e-ticaret sorunlarına daha yeterli tahliller sunabilme maksadıyla kullanıcılarına sunulmaktadır. Platformun kendi dijital varlığı olan ABBC Coin’i geliştiren ABBC, dijital varlıkları sorunsuz olarak saklamak istemektedir. Ayrıyeten güvenliğini sağlamak, süreçler yapmak ve kullanmak için bir platform oluşturabilmekte maksatları ortasında yer almaktadır. Nasıl çalışır? ABBC Coin işletmeler ve bireyler için geniş bir online fırsatlar yelpazesi sunmaktadır. İşletmeler kendi eserlerini satmak için ABBC’nin alışveriş merkezine kayıt olabilmektedir. Müşteriler de kripto para ünitelerini kullanıp farklı seçeneklerden yararlanabilmektedir. Ayrıyeten daha uygun ödeme sistemleriyle de süreçlerini gerçekleştirebilmektedir. Platform sistemlerine entegre edilen formda biyometriyi kullanmaktadır. Bu sayede hak sahiplerinden öteki kimse cüzdanlara erişememektedir. ABBC’nin 2. Jenerasyon ana ağını geliştirilmesiyle birlikte, sistemin şu anda saniyede 5.000 süreç gerçekleştirebileceği belirtilmektedir. Ayrıyeten platformda node’lar üzerindeki süreçleri onaylayan PoS konsensüs protokolü uygulanmaktadır. ABBC Coin nedir? ABBC nasıl satın alınır? Şu anda ABBC ile süreç yapılabilen borsalar; Bittrex, MEXC, XT.COM, CoinTiger, Bitget ve KuCoin’dir. Coin satın almak için ise bu evreler izlenmektedir: Öncelikle birinci adım olarak seçtiğiniz ABBC listeleyen borsanın web/mobil uygulamasına erişim sağlayın. Daha sonra borsanın hesap açma adımlarını tamamlayın. Bir öbür adım olan kimlik doğrulama ve onay sürecini tamamlayın. Öteki adım olan borsanın para yatırma adımlarını takip edin. Son adım olarak ise istediğiniz bakiye tutarınca ABBC seçin ve alım buyruğu oluşturun. Muteber hesaplarınızda saklayın. Read the full article
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/agnes-denesin-yasayan-pramit-eseri.html
Agnes Denes'in "Yaşayan Pramit" Eseri
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’nin bahçesinde 13 Eylül 2022’de yerini alan Agnes Denes’in mekâna özgü eseri Yaşayan Piramit, yaşam döngüsüne bahar ve yaz aylarında da devam edecek.
Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda; Çimsa’nın iletişim sponsorluğunda SSM’nin bahçesinde yer alan eser, İstanbul’un kent florası içinden seçilen ve farklı cephelerindeki güneş ve gölge miktarına göre yerleştirilen bitki ve çiçeklerden oluşuyor.
İlk olarak 2015 yılında New York’taki Socrates Heykel Parkı’nda ve ardından 2017’de documenta 14 kapsamında Kassel’deki Nordstadtpark’ta inşa edilen, mekâna özgü eser Yaşayan Piramit doğal yaşam döngüsüne sahip bir heykel olarak da değerlendiriliyor. Dört ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan piramit, gökyüzüne uzanan dokuz metrelik bir kavis çiziyor. Piramidin teraslarında, özenle seçilmiş yaklaşık altı yüz türde iki bin adet bitki ve çiçek yer alıyor. Filizlenerek, çiçek açarak ya da tohuma kaçarak sergilendiği süre boyunca farklı evreler geçiren eser, İstanbul’da sonbaharı geçirdi ve şu anda kış mevsimini yaşıyor.
Agnes Denes’in Türkiye’de sergilenen ilk eseri Yaşayan Piramit, yaz mevsimini de müze bahçesinde geçtirdikten sonra tabiata duyarlı yaklaşımını sürdürecek ve ziyaretçilerini bitkileri sahiplenmeye davet edecek.
Agnes Denes’in 1969 yılında kaleme aldığı ve sanatçının arzusu doğrultusunda bu sergi için özel olarak üretilen Manifesto isimli eseri ise müze koleksiyonunda kalıcı olarak yerini alacak.
Yaşayan Piramit eseri kapsamında çocuk ve yetişkinlere yönelik çevre ve ekoloji odaklı atölye ve konferans gibi etkinlikler sergi boyunca devam edecek.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/agnes-denesin-yasayan-pramit-eseri.html
Agnes Denes'in "Yaşayan Pramit" Eseri
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’nin bahçesinde 13 Eylül 2022’de yerini alan Agnes Denes’in mekâna özgü eseri Yaşayan Piramit, yaşam döngüsüne bahar ve yaz aylarında da devam edecek.
Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda; Çimsa’nın iletişim sponsorluğunda SSM’nin bahçesinde yer alan eser, İstanbul’un kent florası içinden seçilen ve farklı cephelerindeki güneş ve gölge miktarına göre yerleştirilen bitki ve çiçeklerden oluşuyor.
İlk olarak 2015 yılında New York’taki Socrates Heykel Parkı’nda ve ardından 2017’de documenta 14 kapsamında Kassel’deki Nordstadtpark’ta inşa edilen, mekâna özgü eser Yaşayan Piramit doğal yaşam döngüsüne sahip bir heykel olarak da değerlendiriliyor. Dört ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan piramit, gökyüzüne uzanan dokuz metrelik bir kavis çiziyor. Piramidin teraslarında, özenle seçilmiş yaklaşık altı yüz türde iki bin adet bitki ve çiçek yer alıyor. Filizlenerek, çiçek açarak ya da tohuma kaçarak sergilendiği süre boyunca farklı evreler geçiren eser, İstanbul’da sonbaharı geçirdi ve şu anda kış mevsimini yaşıyor.
Agnes Denes’in Türkiye’de sergilenen ilk eseri Yaşayan Piramit, yaz mevsimini de müze bahçesinde geçtirdikten sonra tabiata duyarlı yaklaşımını sürdürecek ve ziyaretçilerini bitkileri sahiplenmeye davet edecek.
Agnes Denes’in 1969 yılında kaleme aldığı ve sanatçının arzusu doğrultusunda bu sergi için özel olarak üretilen Manifesto isimli eseri ise müze koleksiyonunda kalıcı olarak yerini alacak.
Yaşayan Piramit eseri kapsamında çocuk ve yetişkinlere yönelik çevre ve ekoloji odaklı atölye ve konferans gibi etkinlikler sergi boyunca devam edecek.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/agnes-denesin-yasayan-pramit-eseri.html
Agnes Denes'in "Yaşayan Pramit" Eseri
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’nin bahçesinde 13 Eylül 2022’de yerini alan Agnes Denes’in mekâna özgü eseri Yaşayan Piramit, yaşam döngüsüne bahar ve yaz aylarında da devam edecek.
Sabancı Holding’in ana sponsorluğunda; Çimsa’nın iletişim sponsorluğunda SSM’nin bahçesinde yer alan eser, İstanbul’un kent florası içinden seçilen ve farklı cephelerindeki güneş ve gölge miktarına göre yerleştirilen bitki ve çiçeklerden oluşuyor.
İlk olarak 2015 yılında New York’taki Socrates Heykel Parkı’nda ve ardından 2017’de documenta 14 kapsamında Kassel’deki Nordstadtpark’ta inşa edilen, mekâna özgü eser Yaşayan Piramit doğal yaşam döngüsüne sahip bir heykel olarak da değerlendiriliyor. Dört ton toprakla doldurulmuş ahşap basamaklı teraslardan oluşan piramit, gökyüzüne uzanan dokuz metrelik bir kavis çiziyor. Piramidin teraslarında, özenle seçilmiş yaklaşık altı yüz türde iki bin adet bitki ve çiçek yer alıyor. Filizlenerek, çiçek açarak ya da tohuma kaçarak sergilendiği süre boyunca farklı evreler geçiren eser, İstanbul’da sonbaharı geçirdi ve şu anda kış mevsimini yaşıyor.
Agnes Denes’in Türkiye’de sergilenen ilk eseri Yaşayan Piramit, yaz mevsimini de müze bahçesinde geçtirdikten sonra tabiata duyarlı yaklaşımını sürdürecek ve ziyaretçilerini bitkileri sahiplenmeye davet edecek.
Agnes Denes’in 1969 yılında kaleme aldığı ve sanatçının arzusu doğrultusunda bu sergi için özel olarak üretilen Manifesto isimli eseri ise müze koleksiyonunda kalıcı olarak yerini alacak.
Yaşayan Piramit eseri kapsamında çocuk ve yetişkinlere yönelik çevre ve ekoloji odaklı atölye ve konferans gibi etkinlikler sergi boyunca devam edecek.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
0 notes
Text
breton names from tes + adunaic dictionary x3
Acrole Adale Adanne Adine Adjeards Adrise Agael Aglie Agrance Agrelena Agren Akellau Alantoir Alben Alyzo Amariyê Amuard Ancel Ancie Andelle Angernas Anght Aniquin Aranne Arcroft Ardynnak Aregon Arlia Artivil Artonan Ascayug Ashard Astie Athie Atois Audelynd Audine Aullet Aultrut Aurel Aurey Auzor Avienric Azepi Badow Baline Barle Batrac Bauck Baumanet Beaulan Bedwulub Belant Belient Belmort Belyne Beraph Berey Berien Berne Beror Bertic Bingfix Blaris Bogeonie Boryd Bricelix Briely Brior Brofte Brudida Bruilyna Brurt Buines Burviri Bêthta Cadrane Calboic Cannar Carcenon Caric Caynette Cedardis Chael Channe Chate Cheart Chilic Chright Chrya Coric Corna Corsa Cranan Crolyste Cronce Dacroft Dalanna Dancien Dandor Danworde Darde Darvie Dasouard Dearond Deignoyn Deland Delle Delre Denne Derne Deynylot Diert Distin Dolerde Doreen Dorlaing Dorya Doucroc Douis Duffina Dunak Dunick Dunodil Durese Durus Ediel Ediend Edmala Edorgyr Edren Edrodin Elardt Elert Elien Eline Elita Ellam Ellet Elrelia Emenaric Emiene Emood Enrone Ephient Erill Erront Escelval Essele Etonrier Evanko Evrel Facheode Falie Faline Fanic Felle Fercette Fieroft Flene Flourt Flozine Fondyne Forine Franna Frede Freet Frelle Frene Fricard Frodouri Frulen Gaber Gabilley Gaette Ganchric Ganoille Garanius Gasar Gaver Gawrie Gelak Geley Gelia Gelles Gemellon Geonts Geraron Geraus Gerle Gertin Gescelen Gesly Ginwyna Girou Gitchard Glaine Glais Gleile Goisirie Gonard Gorle Gotte Grene Grenot Gretic Groin Gront Grubegon Gruzouse Gryannyn Guinise Gwine Gwynces Gwynrel Gwyra Gwyrre Gwywyna Harel Harohdet Harque Haste Hawarcel Heaum Helle Heoldan Heomtore Hermile Heroc Herthiot Hiberann Hileauck Houiste Hoïna Hulive Ilvaude Irine Izabyr Izautric Izout Jacimain Jaminces Jamris Janete Jaquerte Jaste Javaling Javend Javory Jeari Jehana Jerot Jodouing Jodoulud Jolind Joscine Jowind Jurane Jusaring Kavette Kinart Kinient Kinslyna Krirl Laduld Lafel Lanelles Lannaud Larberyn Lastaing Laulover Lerahde Lescien Lessa Loine Luele Lurone Lysab Lyvaic Lywynak Mabrey Macmun Manig Manista Marbou Marce Marde Mardsle Mardyn Marea Marencat Marld Marmon Mascane Matheona Matin Mauck Mauliert Mautrug Mauvenis Maval Melann Melyn Melyse Micelle Millel Moldarra Monhamel Monise Moods Morefulo Morgin Morte Morya Moryvanc Muinaur Muncton Munissan Murique Mylven Mynynaus Namret Nitau Noisa North Nuara Nupera Ochrya Ocquette Octyr Opele Ophin Orane Orfix Osamec Oscene Osiac Osiri Ouiso Owege Pamason Parbin Parianne Paricham Parieris Parierne Pastnol Pauberic Perely Peroche Persmir Pette Pevermon Phany Phoret Pilhick Pilliene Rarbord Rarna Rastai Relle Renia Rhawk Rierrya Roist Rolmor Rolyne Ronienan Rosten Roward Ruffillo Sabelie Segash Sevic Shardin Sillanur Sillette Sistyr Soletta Solle Sorgrey Sorra Spera Spric Stais Stord Storya Styrick Suniser Suronak Swenjak Swoodwic Syvygas Sâiric Tarchelo Tarick Taund Tharmis Thean Thilu Thysa Tices Trabyth Trien Triene Trique Triste Urvelan Ustan Utepi Uthelyn Vacque Valane Valaux Valen Valle Valleon Vande Vault Vienn Villey Vinard Vinere Vissanna Vivea Vivond Vouris Vycton Vyctynow Warobale Wenoebel Wicki Wiles Wrolie Yeont Yssaperd Ystard Ysylivin Yvale Yvyct Zagran Zibaurt Ziding Zonel
0 notes