#mavi kadife
Explore tagged Tumblr posts
raksh4sa · 1 year ago
Text
Tumblr media
"Her şeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir. (Burada Eduardo Galeano'nun şu sözlerini de hatırlamak güzel olacaktır: Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, delirirsiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız.) Çünkü aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam çok kişisel bir şeydir ve herkese göre değişir." Yer vermiş olduğum bu sözlerinin ardından David Lynch sineması üzerine birkaç kelâm etmek istiyorum.
Bu gece Lynch sinemasının zirvelerinde yer alan bir filmi, Blue Vellet (Mavi Kadife) filmini, seyrettim. Film, ilgi manyağı bir kadın ve psikopat ruhlu bir adamın sadomazoşist (psikiyatrik terimle parafili) ilişkisini konu edinmektedir. Kendisini birden bire bu tuhaf ilişkinin tam ortasında bulan Jeffrey ile de film tam anlamıyla başlamış olur ve Jeffrey yaşananların esrarını ve gizemini anlamaya koyulur.
Film, Freud'un psiko-analitik gelişim kuramı üzerine inşa edilmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin gelişiminde altı yaşına kadar yaşanılanlar büyük rol oynar. Özellikle, bu evrede cinsel gelişimin kişiliğin oluşmasında büyük bir etkiye sahip olduğunun altı çizilir. Ona göre cinsel gelişimin beş evresi vardır (Oral, Anal, Fallik, Gizli&Latent, Genital dönemler) ki Mavi Kadife filminde bu evreler canlandırılmıştır.
Bunlarla birlikte, filmin her bir karesi sayısız sembollerle doludur. Oedipus Kompleksi'nin sunuluşu, Id-Ego-Süperego kuramının karakterize edilişi ve renklerle verilmeye çalışılan yoğun anlam katmanları... Mavi Kadife filmi hakkında daha birçok izah getirilebilmek mümkündür. Ancak hepsini burada ifade edebilmek hiç de mümkün gözükmemektedir. Bunun yerine, Youtube platformunda yer alan "25. Kare" kanalının yayımlamış olduğu "Blue Velvet - Mavi Kadife Film İncelemesi" başlıklı video serisini izlemenizi tavsiye ederim.
Blue Vellet / Mavi Kadife (1986)
2 notes · View notes
katakullii · 2 years ago
Text
Marmaray’a biniyorsanız denk gelmişsinizdir, abi kardeş olduklarını düşündüğüm iki çocuğa. Abisi melodika çalıyor, küçük kız da karton bardağıyla gezip para topluyor bunu da gürültüyle yapmıyor, bazen gelip bacağınıza dokunuyor onu görmeniz için, bazen yanınıza oturup bardağını uzatıyor, sadece.
Bu sabah da gördüm onları, küçük kız bugün mavi kadife bir elbise giymişti, pek güzel olmuştu. Yanımda oturan kadının bavulunu inceledi uzun uzun, karşımda oturan teyze şeker verdi, belki kahvaltı bile yapmamıştır henüz diye düşündüm, abisiyle paylaştı şekerini. Sonra koşuşturdu biraz ordan oraya, çocuk çünkü, oyun gibi her şey onun için. Bu sabah ayrı bir koydu bana çocuğun çocuk olamaması.
13 notes · View notes
bonecolors · 12 days ago
Text
Can'a;
Senelerdir bedenini görmüyor, sesini işitmiyor olmama rağmen her detayınla ve renklerinle halan kafamın içinde yaşamaya devam ediyorsun. Aklımdan ve kalbimden geçmediğin tek bir gün bile yok. Yaşarken pek anlayamamıştık ama bir nevi aileydik. Ne kadar başka evlere taşınsak da, çevremiz değişmeye başlasa da, günlerimizi birbirimizle paylaşamıyor hale gelsek de. O seneler içerisinde, yaşadığımız yoğun duygu maratonundan sağ çıkabilmeyi başardık ve halan ayakta durabilmenin vermiş olduğu o güç, işte bizi birbirimize sıkı sıkıya bağlayan şey o güçtü. Ama zamanla "o" gücünü kaybettiğini fark edemedim ve senin ayakta durabilmen için bir güç "veremedim." Sonsuz derecede üzgünüm. Karşımdaki sandalyede oturabilsen tekrardan ve saatlerce süren sohbetimizin içerisinde kaybolup gidebilsek. Eve dönmek için sandalyelerimizden kalkmaya yeltelenirken miles ile chet'in tuhaf ilişkilerinden bahsedebilsek akşam ışığı eşliğinde, yine ve yeniden. Benim için bu macera inanılmaz bir deneyimdi, senin için de öyle olduğunu biliyorum. Gururlu bir şekilde bundan sıklıkla bahsederdik. Çünkü bir nevi şövalye olmuş gibiydik beraber. Bu maceraya ortak olduğun için sonsuz teşekkürlerimi sana ithaf ediyorum. Sokaktaki kedinin yürüyüşünde, gülüşen çocukların yaydığı havada, salıncağın metal ıslaklığında, yere düşüşen kahverengi yapraklarda, terlemiş bir bardak naneli limonatada, günbatımı eşliğinde kaykay kayan gençte, gecenin karanlığı içerisine oturmuş müzik dinleyen kızda, pizzacıların kırmızı renkli duvarlarında, adaçayının güven verici kokusunda, sahafların önündeki banklarda kahkahalarla sohbet eden bizde, rüzgarların ıslak ıslık çalışında, denizin saçlarımızı tuzlatışında, Kasım ayının yoğun dalgalarında, mavi tonlarının umut oluşunda, joe, bill, billie, sevinç, julien, tigran'da, tatlı kadife sesli yaşlı adamda, Sony kulaklığın gri renginde. Hayatın her yerindesin ve yerindeyiz. Ben hayatta kaldıkça, rüyalarımda, anılarımda, hayallerimde, zihnimin her köşesinde yaşamaya devam edeceksin. Ölene kadar devam eden dostluk dedikleri bu olsa gerek? Ama bizimkisi ölümün ötesinde de devam eden bir dostluk olarak baki kalacak.
Tumblr media Tumblr media
0 notes
benimpencerelerim · 7 months ago
Text
MAVI KADIFE
HUZURSUZ ÖLÜLER ÜLKESİ
https://www.youtube.com/watch?v=MotGUK3avo4 David Lynch, Mavi Kadife filminin açılışını  “Amerikan Rüyası”nın bir prototipiyle yapar. Tipik bir orta sınıf Amerika’lı “Amerikan Rüyası” konutu bahçesinde çimleri sulamaktadır. Sonra Lynch kamerayı Amerikan Rüyasının alameti farikalarından biri olan bahçenin huzurlu, sessiz, dingin, sakin, düzenli, temiz çimlerinin altına çevirir. Orada kıvıl kıvıl birbirine dolanmış böceklerin dolaştığı karanlık bir dünyayla karşılaşırız.
Bu sahne, iki farklı metaforla birbiriyle bağlantılı iki anlam evrenine açılır. Bir yandan masum Amerikan Rüyasının altında yatan kokuşmuş temellere dikkat çeker, bir yandan da steril küçük burjuva Amerikan yurttaşının masum bilincinin, benliğinin altında yer alan bilinçaltının günahkar zehirli ayrıntılarına.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tanr%C4%B1sal_anlat%C4%B1c%C4%B1http://www.edebifikir.com/kitap/kisaca-postmodern-edebiyat.html
Edebiyatta ise postmodernizm en fazla romanı etkilemiştir. Postmodern romanın temelinde metinlerarasılık, üstkurmaca ve çoğulcu bakış vardır. Bu romanın kurgusunda entrika ve gizem ön plandadır. YaniMetinler arasılık, üst kurmaca ve çoğulculuk post modern romanın üç temel direğini oluşturur.
Tanrısal anlatıcı,[2] bir öykünün, öyküdeki tüm detayları bilen bir üçüncü şahıs tarafından anlatıldığını belirten bir edebiyat terimidir. Anlatıcı tüm karakterlerin duygu ve düşüncelerini bilen, "tanrı gibi" bir kişidir.[3]
Çoğulcu bakış açısı anlatının farklı kişilerin ağzından anlatmaktır. Bu bazen hâkim anlatıcı bazen kahramanın bazen de bir gözlemcinin dili olabilir. Bu çoğulcu bakış açısı, seçkinle avamı birleştiren, seçkinin içindeki avamı ortaya çıkaran bir yeniliktir.
https://evrimagaci.org/id-ego-ve-superego-nedir-freudun-yapisal-kisilik-kurami-gunumuzde-kabul-goruyor-mu-11867 Sigmund Freud'a göre insan kişiliği karmaşıktır ve birden fazla bileşene sahiptir. Freud, ünlü psikanalitik teorisinde kişiliğin id, ego ve süperego olarak bilinen üç unsurdan oluştuğunu belirtir. Bu unsurlar, karmaşık insan davranışları oluşturmak için birlikte çalışır.[1], [2] Her bileşen, kişiliğe kendi benzersiz katkısını ekler ve üçü, bir birey üzerinde güçlü bir etkiye sahip olacak şekilde etkileşime girer. Kişiliğin her öğesi yaşamın farklı noktalarında ortaya çıkar. Freud'un teorisine göre, kişiliğinizin belirli yönleri daha ilkeldir ve sizi en temel dürtülerinize göre hareket etmeye zorlayabilir. Kişiliğinizin diğer bölümleri bu dürtülere karşı koymak için çalışır ve sizi gerçekliğin taleplerine uydurmaya çalışır.[3]
Psikanalizde kullanılan İd (temel benlik), Ego (bilinç) ve Süperego (toplumsal kurallar; din, ahlak, töre, gelenek gibi) üçlemesi, ilahi dinlerdekişeytan, nefis ve inanç üçlemesine benzemektedir.
Bu bölgenin adı bilinç dışıdır ve bilinç durumunu etkileyen asıl şey bu yapıdır. Freud'un bilinçaltı ile ilgili imgelemeyi güçlendiren bir yorumu vardır. Freud bilinci okyanustaki buz dağına benzetir. Suyun altında kalan kısım bilinçaltı, su üzerinde kalan kısım bilinçtir
Kişilik okyanusunun uçurumlarında, vadilerinde, bataklıklarında, akıntılarında binlerce hayalet, iskelet, ceset dans eder, salınır, birbirlerine dokunurak hareket eder. İnsan da kişilik de bir buzdağıdır. Görünen kısmı, görünmeyen kısmına oranla çok küçüktür. Bu küçük kısım da farklı anlatıcıların farklı algıları, ahlak anlayışları, arzuları, düşmanlıkları, hasetleri, ön yargılarının prizmasından kırılarak diğer gözlemcilere ulaşır.
Gerçek, bir yandan karmaşıktır, anlaşılmazdır, bir yandan birçok insan birçok kısmını bilmez, farkında değildir, bir yandan yanlı olarak aktarılır ve sadece seçilen kısımları aktarılır, bazı kısımlarından hiç söz edilmez, hasır altı edilir, bir yandan da zihnin labirentlerinde, kıvrımlarında, kovuklarında, loş kuytuluklarında gizli bir uykudadır. Bazen biri, hayat, bir rastlantı bir taş, bir kaya fırlatır  ve okyanustaki hayaletler uzun bir dansa başlar ve anlayana usul usul hikayelerini anlatır.
Uzayın, gezegenlerin, dünyanın bir tarihi, belleği, “bilinci”, “bilinçdışı” olduğu gibi bir ülkenin, kurumun ve tabii ki grupların ve bireylerin de tarihi, belleği, bilinci ve bilinçdışı, görünen ve görünmeyen, anlatılan ve anlatılmayan yüzleri var. İnsan ve zihni gibi bütün bu varlıklar da devasa buzdağlarıdır.
Tabii her anlatı da anlatanın bakış açısı, bilgileri, amaçları, çıkarları, ahlakının etkisi altındadır. İnsan kendisine karşı bile dürüst değildir bazen, belki de çoğu zaman. Bu daha çok ilkeleriyle uyumlu yaşamayan, tutarlı davranmayan insanlar için geçerlidir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bili%C5%9Fsel_%C3%A7eli%C5%9Fki Bilişsel çelişki ya da bilişsel uyumsuzluk, Leon Festinger tarafından ortaya atılmış bir psikoloji bilimi kuramıdır.
Psikoloji alanında bilişsel uyumsuzluk, bir kişi çelişkili inançlara, fikirlere veya değerlere sahip olduğunda ortaya çıkar ve bunlardan birine veya daha fazlasına karşı çıkan bir eyleme katıldıklarında tipik olarak psikolojik stres olarak deneyimlenir. Bu teoriye göre, iki eylem veya fikir birbiriyle psikolojik olarak tutarlı olmadığında, insanlar tutarlı hale gelene kadar onları değiştirmek için ellerinden geleni yaparlar.[1] Rahatsızlık, kişinin inancının algılanan yeni bilgilerle çatışmasıyla tetiklenir, burada rahatsızlıklarını azaltmak için çelişkiyi çözmenin bir yolunu bulmaya çalışırlar.[1][2]
Çelişkili fikirlerin veya deneyimlerin nüanslarıyla baş etmek zihinsel olarak streslidir. Hepsi doğru gibi görünen zıt görünen şeylerle oturmak enerji ve çaba gerektirir. Festinger, bazı insanların inanmak istedikleri her şeye körü körüne inanarak kaçınılmaz olarak uyumsuzluğu çözmüş gibi olacaklarını savundu.
Bir insanı, olguyu, olayı aslına olabildiğince uygun bir şekilde anlamak için çok sayıda gözlemcinin, anlatıcının bakış açısına, anlatısına, bilgisine ihtiyaç vardır. Tabii bu anlatıcıların dürüstlüğü, bilgilerinin doğruluğu da önemli bir faktördür.
Bir insan söz konusu olduğunda anlatıcılardan, bakış açılarından birisi de bu insanın kendisidir. Nihayet sadede geldik. Yani herkes birisi hakkında bir şeyler anlatırken, o kişinin kendisini anlatmaması adil değildir. Aksi, hayatın kadim konularından yargısız infaza girer. Tabii her insan hikaye anlatıcısıdır, her insanın kendini anlatma ihtiyacı vardır ama çoğu insan da bunu durup dururken yapmaya başlamaz. Birileri durgun sulara kaya, taş, çakıl, kum fırlatırsa haliyle ataleti bozulan durgun sular da bir süre konuşmadan tekrar durulmaz.
Mesela “büyük hayatlar” dışında bir varoluş biçiminden zevk almayan, büyük hayat olmayınca unu eleyip eleğini asan, onunla nefes alıp nefes veren insanların, eş dost ilişkileri veya başka bir nedenle “büyük hayatlar” kapılarından içeri adım attığında hararetle kader birliği muhabbetlerine girmesi gören gözler, hisseden yürekler için devasa bir kayadır.
“Küçük” “büyük hayatlar”a başlayan insanların sosyal medya hesaplarında minnetlerini dile getirmeleri bir taştır mesela. Şeflik sınavında iliştikleri “büyük hayatlar”a tutunarak sınav kağıtlarını düzelttirip küçük rantlara haksızca tepeden inenlerin ahlaklı tripleri atmaları da ufak taş örneklerindendir.
Sınıf ayrıcalıklarını, statülerini, saygınlıklarını kıskançlıkla, titizlikle koruyanların, sakınanların seçme  sınavında gerilerde olduğu halde bir büyük hayatın sihirli bir dokunuşuyla adaylar arasına yükseltildikten sonra pek asil sınıflarının üyeleri arasında yer almasına seslerinin çıkmamaları da kocaman bir kayadır.
Büyük hayatların küçük hayatlardan ayrıcalıklı olması, onların tabii oldukları kurallara tabii olmaması, bazı hayatların daha eşit olması, sadece küçük hayatların panoptikona tıkılması, hapsedilmesi küçüklerin cılız itirazlarının susturulması da atılan taşlardan biridir sadece.
Bu sihirli dokunuşlar yapma ayrıcalığı ve gücü büyük hayatları cazip kılan faktörlerden sadece biridir büyük olasılıkla. Diğer irili ufaklı hayatların kapılarında kul köle olmalarını sağlayan bir güçtür bu. Ayrıca gerçek değer sahipleri olan “üretici elit”lere iş vermek, onları yönlendirmek, onlara hak ettiklerini veren nihai karar mekanizması, yani tanrısal anlatıcıdan daha üstünü olan tanrısal “ihsan edici ve “büyük hayat” dağıtıcı olmak, diğer küçük hayatların da onlara değil kendilerine değer vermesini yaşamak da diğer cazibe kaynaklarından bazılarıdır. Kapitalistlerin üstün yetenekli, bilgili, birikimli, deneyimli insanları yanlarında çalıştırmaları da buna benzer.
Bu kadar taş, kaya atılırken bile ses çıkarılamayan ortamlara, panoptikonlara mahkum olmak da büyük hayatlar sisteminin yarattığı trajedidir aslında. Bu büyük hayatlar sistemi olanakların, kaynakların israf edilmesine, kıtlığına yol açmakta, üretici elitler de dahil bütün küçük hayatları alternatifsizliğe mahkum etmektedir. Yani büyük hayatlar hem bu alternatifsizliği yaratırlar hem de ondan beslenirler, onun sayesinde var olurlar.
İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü... Akıl çağıydı, akılsızlık çağıydı.... İnanç devriydi, kuşku devriydi... Mevsimlerden Aydınlık 'tı, mevsimlerde Karanlık'tı.... Umudun baharını, çaresizliğin kışını yaşıyorduk... Elimizde hem her şeyimiz vardı, hem de hiçbir şeyimiz yoktu... Hepimiz ya cennete gidecektik, ya da doğruca öteki tarafta - Sözün kısası, öylesine bugüne benzeyen bir dönemdi ki...
Charles Dickens.
ANADOLU
Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun ?
Ahmed Arif
Sokak Kedisi ve Ciğercinin Kedisi - Orhan Veli Kanık
Kuyruklu Şiir Uyuşamayız, yollarımız ayrı; Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi; Senin yiyeceğin kalaylı kapta; Benimki aslan ağzında Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik. Ama seninki de kolay değil kardeşim; Kolay değil hani, Böyle kuyruk sallamak tanrının günü. Cevap (Ciğercinin kedisinden sokak kedisine) Açlıktan bahsediyorsun; Demek ki sen komünistsin. Demek ki bütün binaları yakan sensin. İstanbul’dakileri sen, Ankara’dakileri sen… Sen ne domuzsun, sen! Orhan Veli Kanık
0 notes
balkabaklidondurmambenim · 10 months ago
Text
bordo kazak
gri ıntımıssımı
siyah bershka korse
siyah atlet top
ten rengi zara kazak
siyah düz bershka kazak
kahve dantel top
bej rengi kazak
siyah streç body
kahve bolero
beyaz bolero
fırfırlı tek omuz
siyah tatlı gömlek
uzun etek
zara siyah saten pantolon
tül lacivert üst
kapşonlu mavi zara sweat
siyah benekli elbise
siyah kazak 3
pembe kazak 3
dolgu ayakkabı 3
kahve hırka 0
siyah mini elbise 4
yeşil peri elbise 5
yeşil kadife üst 3
kahve kovbay saçma şeysi 2
mavi hırka
beyaz hırka
beyaz kazak
gri kot
mavi kot
bershka blazer
b lacivert sweatshirt
b baggy pantolon
b ışıltılı üst
atkı
0 notes
cicekmalzemesikonya · 1 year ago
Text
Çiçek tutkunlarına hitap etmekte ve çiçek kutuları, kutu çiçek, çiçek kutusu, kutu gül, gül kutusu, harfli gül, siyah kutuda gül, harfli gül kutusu, kutuda nişan çiçeği, kutuda yapay gül, isimli çiçek kutusu, balonlu çiçek kutusu, gül kutusu boş, kutu içinde gül, silindir kutuda gül, kutuda tek gül, silindir çiçek kutusu, siyah kutuda kırmızı gül, kutuda yapay çiçek, yuvarlak kutuda gül, kutuda gül fiyatları, kutu kutu çiçek, kalpli kutuda gül, çiçek kutusu fiyatları, kutuda solmayan gül, harfli çiçek kutusu, kadife çiçek kutusu, yuvarlak çiçek kutusu, nişan çiçeği kutuda, yapay gül kutuda, boş gül kutusu, çekmeceli çiçek kutusu, tek gül kutusu, cam kutuda solmayan gül, şeffaf çiçek kutusu, yapay kutu gül, kadife kutuda gül, kutu cicek hediye, çiçekli balon kutusu, premium kutuda çiçek, silindir kutuda yapay gül, kuru çiçek kutusu, silindir kutuda çiçek, kalpli gül kutusu, kutuda canlı gül, kutuda tek gül fiyatı, kutu kırmızı gül, ahşap çiçek kutusu, siyah gül kutusu, silindir gül kutusu, gül kutusu fiyatları, kare kutuda gül, kutu gül çiçek, kırmızı gül kutusu gibi en kaliteli ve çeşitli çiçek malzemelerini sunmaktayız. İşimizin merkezinde; kutuda tek kırmızı gül, söz çiçeği kutuda, tavşan kutulu çiçek, ahşap gül kutusu, balonlu kutu çiçek, kutuk ciceklik, çikolatalı çiçek kutusu, pleksi gül kutusu, kutuda ayıcık gül, yapay çiçek kutusu, çiçek kutusu imalatı, isme özel gül kutusu, bir kutu çiçek, şeffaf gül kutusu, kutuda siyah gül, kalpli çiçek kutusu, kutuda canlı çiçek, çiçek kargo kutusu, büyük kutuda gül, şeffaf kutuda gül, kalp kutu gül, kalp kutu çiçek, makaronlu çiçek kutusu, pembe kutuda gül, özel kutuda gül, harfli kırmızı gül, harfli kutu çiçek, yuvarlak gül kutusu, kutu da çiçek, siyah kutuda çiçek, harfli cicek kutusu, isimli kutuda gül, kutu beyaz gül, kutuda çiçek fiyatları, solmayan kutu gül, kutu çiçekleri, kutuda lila gül, çiçekli kutular, kalpli kutuda çiçek, kutuda makaronlu gül, ahşap kutuda çiçek, kutu gül harfli, kutuda gül ve ayıcık, solmayan gül nişan kutusu, mavi gül kutuda, tek kutu gül bulunmaktadır. Müşterilerimize peluş ayıcık çeşitleri, peluş ayıcık, büyük peluş ayı, peluş ayı fiyatları, dev ayıcık, dev peluş ayı, 2 metre ayıcık, pelus ayicik, peluş ayı büyük, 5 metre ayıcık fiyatları, 2 metre peluş ayı, pembe büyük ayıcık, 1 metre ayıcık, 2 metre ayıcık fiyatları, 3 metre ayıcık, buyuk pelus ayi, ayıcık bombo peluş oyuncak, çiçek aksesuarları, papatya gelin tacı, gelinler tacı çiçeği, çiçek aksesuar modelleri, aksesuar çiçek, salon vazo çiçekleri, yapay çiçek aksesuar, gelin tacı canlı çiçek, gelin tacı çiçeği fiyatları, büyük vazo çiçek modelleri, uzun vazo çiçekleri yapay, gelin çiçek tacı, tüylü vazo çiçeği, gold vazo çiçekli, kamelya aksesuarları, çiçek aksesuar site, dekoratif vazo çiçek, çiçekli vazo modelleri, süs vazo çiçekleri, duvak çiçeği, elbise aksesuarları çiçek, canlı çiçek gelin tacı, köşe aksesuarları çiçekleri, lavanta gelin tacı, çiçeklik vazo, nişan tacı çiçekli, gelin çiçek tacı modelleri, canlı çiçek aksesuarları, çiçeklerin tacı çiçeği gibi konularda hayal güçlerinin sınırlarını zorlayarak iş yapma fırsatı sunuyoruz.
0 notes
deliklicinar · 2 years ago
Text
Mevsimlik Çiçekler Merkezefendi'yi Renklendirecek
Tumblr media
Merkezefendi Belediyesi kendi ürettiği 98 bin adet mevsimlik çiçeği toprakla buluşturuyor. Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, "Kendi ürettiğimiz çiçeklerimiz ile ilçemizi rengarenk süslüyor, güzel kokular ile sarıyoruz" dedi. Merkezefendi Belediyesi ilçeyi daha da güzelleştirmek için çalışmalarına devam ediyor.  Merkezefendi Belediyesi tarafından düşük maliyet ile üretilen çiçekler, ilçenin dört bir köşesinde toprakla buluşuyor. Park ve Bahçeler Müdürlüğü Fidanlığındaki serada yetiştirilen turuncu ve sarı renkte 60 bin adet kadife çiçeği, pembe, mor, beyaz ve kırmızı renkte 20 bin adet petunya, sarı, mor, kırmızı ve pembe renkte 12 bin adet zinya ile mavi ve beyaz renkte 6 bin adet vapur dumanı çiçeği, ekipler tarafından ilçe sınırları içerisindeki kavşak, refüj, park ve birçok alana dikiliyor. Merkezefendi'nin her noktası yazlık çiçeklerle renklenirken, Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri ayrıca toprak çapalama ve bakım çalışmalarını da eş zamanlı olarak yürütüyor.
"ÇİÇEKLERİMİZİ SEVGİYLE DİKİYORUZ"
Binlerce mevsimlik çiçeğin toprakla buluşarak Merkezefendi'yi daha da güzelleştirdiğini belirten Başkan Şeniz Doğan, aynı zamanda tasarruf sağladıklarını da söyledi. Yeşilliğe ve doğaya büyük önem verdiklerini ifade eden Doğan, "Seramızda ürettiğimiz çiçeklerimiz ilçemizi süslemeye devam ediyor. Sıcak havaların gelmesiyle birlikte çiçeklerimizi toprakla buluşturuyoruz. Merkezefendi'nin daha yeşil, daha güzel, daha rengârenk ve daha sağlıklı olması için mevcut yeşil alanların bakımını sürdürüyor, yeni yeşil alanlar oluşturmak için de çalışmalarımıza devam ediyoruz" diye konuştu. Read the full article
0 notes
sektorellfirmalar · 2 years ago
Link
0 notes
makaleajans · 2 years ago
Text
Dünyanın En Güzel 10 Plajı
Mavi ve berrak suları ve altın kumları ve sıcacık güneşi ile huzur bulabileceğiniz, göz kamaştırıcı, dünyanın en güzel 10 plajı dünyanın dört bir yanında sizleri beklemektedir. Her biri adeta cennetten bir köşe durumunda olan bu dünyaca ünlü plajların bazıları popüler bazıları ise yeterince bilinmemektedir. Ancak ortak özellikleri her birinin mutlaka ve mutlaka görülmesi gerektiği gerçeğidir.
1. Grace Bay - Karayipler
Adalar topluluğu olarak bilinen, sınırlarında yetişen kaktüs çeşitlerinin fazla olmasından dolayı bu isimle anılmaktadır. Britanya’nın denizaşırı topraklarının, Kuzey Atlas Okyanusu ile birleşen dünyanın en güzel plajlarından biri yer almaktadır. Özellikle Grace Bay, Provo Adasının en güzel ve nadide denizle birleşen noktası olarak bilinmektedir. Turkuaz renginde denizi, bembeyaz kumları ile yılın her döneminde, Eylül ve Ekim ayları dışında tercih edebileceğiniz yerlerden biridir. Aynı zamanda lüks evleri, pahalı otelleri, yeme içme mekanları ve barlarının her biri, birbirine yakın çevrelerdedir. Dünyanın en iyi sahilleri listesinde yerini almaktadır.
2. Flamenko Plajı - Porto Riko
Porto Riko’nun doğu kısmında yer alan Culebra Adasının plajı olarak bilinmektedir. Deniz suyunun temiz ve berrak görüntüsü sayesinde ziyaretçileri, görüntüsüne hayran bırakmaktadır. Özellikle tüplü dalış sporunun yapıldığı cam gibi suları sayesinde deniz canlılarını izlemenin keyfine varmak için harika bir deneyim olacaktır. Hafta sonları dinlenmek ve kısa tatil yapmak için adaya feribot ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Bu nedenle palmiyelerin çevrelediği evleri izlemek doğayla iç içe olmak için harika bir tercih olacaktır. En Güzel 10 Plaj
3. Nacpan Plajı - Filipinler
Filipinlerin, Palavan adasının en güzel kasabası olarak bilinen El Nido, dünyadaki cennet olarak adlandırılmaktadır. Fakat bu kasabaya ulaşmak maddi ve manevi yönden hiç kolay olmayacaktır. Aralık, Ocak, Şubat ve Nisan ayları arasında seyahat için güvenli olacaktır. Aynı zamanda tatil planınızda bu bölge varsa hava durumuna göre hareket etmeniz gerekecektir. Sessiz ve kafa dinlemek için tercih edilen, yemyeşil ormanlık alanlar ve denizin farklı mavi tonlarının bulunduğu harika yerlerden biridir.
4. Whitehaven Plajı - Avustralya
Tüm dünyada parmakla gösterilen Avustralya’nın büyüleyici Whitehaven Plajı, 7 kilometre plaj uzunluğuna sahip dünyanın en güzel 10 plajı ünvanına sahip yerlerinden biridir. Turistler için unutulmaz bir deneyim olacak Whitehaven Plajına ulaşım için gemiler dışında günlük turlarda düzenlenmektedir. Okyanus üzerindeki keyfli yolculuğunuz sayesinde denizdeki canlılar ve balinalar sizlere eşlik edecektir. Bu nedenle balayı için tercih edilecek her mevsim, yazı yaşayacağınız harika yerlerden biridir.
5. Mar Del Plata Plajları - Arjantin
Tango dansı ile ünlü olan Arjantin’in, Atlantik Okyanusu kıyısında yer alan Mar del Plata Plajı en dikkat çekici plajlarından biridir. Aralık ayı itibari ile başlayan ve Mart ayına kadar süren yaz döneminde, bu harika plajları kalabalık görmek mümkündür. Özellikle kültür ve Sanat Turları yaparken doyasıya güneşlenmek isteyenler bu sahili tercih etmektedirler.
6. Hawaii Lanikai Plajı - Amerika Birleşik Devletleri
Dünyadaki sıcak, eşsizlik ve farklılığı, okyanusun incileri ile birleştiren en güzel plajlar Hawaii’de bulunmaktadır. Bu nedenle pasifik Okyanusunun ortasında yer alan Lanikai, romantik bir tatil isteyenlerin tercihleri arasındadır. 18 adacıktan oluşan Hawaii, popüleritisine rağmen denizi ve plajları el değmemiş görüntüsü ile dikkat çekmektedir. Bu nedenle en romantik tatil yeri olarak bilinmektedir.
7. İztuzu Plajı - Muğla
Nesli tükenmekte olan Caretta Caretta cinsi kaplumbağaların bulunduğu bu plaj, çok sayıda turisti ağırlamaktadır. Kadife kumlarının üzerinde güneşlenirken, geniş yüz ölçümü ile dikkat çekici harika sahillerden biridir. Doğasını korumak için çevresinde çok fazla tesis bulunmamaktadır. Kaplumbağalara ait özel dönemlerde plaj ziyaretlerinin kısıtlanması mümkün olacaktır.
Tumblr media
Dünyanın En Güzel Plajları
8. Kaputaş Plajı - Antalya
Ailece seyahat eden kişilerin özellikle tercih ettiği en rahat seçeneklerden biri Kaputaş plajıdır. Kuş bakışı görüntüsü ile 200 basamaklı merdivenlerden inerek serin ve berrak sulara ulaşmak mümkündür. Antalya’nın sıcaklığından dolayı en güzel ziyaret edilecek dönem ise Eylül ayı olmaktadır. Coğrafi konumu nedeni ile de dikkat çeken Kaputaş plajı mutlaka görülmesi gereken plajlar listesinde yerini almaktadır.
9. Ölüdeniz - Muğla
Antalya ve Dalyan’ın ortasında yer alan Fethiye, Başta İngilizler olmak üzere yabancı turistlerin Türkiye’de yerleşik yaşama geçerken en çok tercih ettikleri yer burası olmaktadır. Fethiye’nin en güzel sahilleri arasında yer alan Ölüdeniz, yamaç paraşütü gibi birçok adrenalin sporlarına ilgisi olanları cezbeden yerlerden birisi olmaktadır.
10. Baia Do Sancho - Brezilya
Yüzme, dalış, seyahat ve çevrecilerin dünya çapında en çok tercih ettikleri favori olan yerlerden birisidir. Aynı zamanda Güney Amerika’nın bu adalar topluluğunda 3 bin kişi yerleşik olarak yaşamaktadır. 2018 yılında dünyanın en güzel plajları arasına girmiş bu plajdaki doğal güzellikler tamamen koruma altındadır. Bu nedenle çok fazla tesis bulunmamaktadır. Merdiven ve tüneller aracılığı ile ulaşılan plaj tertemiz keşfedilmemiş bir cennet olarak bilinmektedir. Bunlara ek olarak; Fransız Polinezyasındaki Bora Bora, Tayland’daki Phi Phi Adası, Yunanistan’daki Navagio, Seyşellerdeki La Digue ve İspanya İbiza’daki Playa San Miguel dünyanın en güzel 10 plajı arasında yerini almaktadır. https://makaleajans.com/cocuklu-aileler-icin-en-iyi-5-tatil-yeri Çocuklu Aileler için En İyi 5 Tatil Yeri Read the full article
1 note · View note
mehmetkeskinn · 2 years ago
Text
Sinemdeki Sen
Sineme çekebileceğim bir durum olsaydın, seninle orada konuşurdum. Bağrıma basabileceğim bir acı olsaydın seni orada çekerdim. İçime atabileceğim bir duygu olsaydın seni orada her gün büyütürdüm.
(İzninle bir sigara yakıyorum.)
Ama sen nasıl oluyorsa bir ırmak gibi taşıyorsun ruhumun sınırlarından, üzerime yıkılan bir köprü gibisin. Aklıma geldiğin her an bir çivi çakıyorlar göğsüme. Senin yüzünden acı çekmek, yüzüne dokunmaktır.
Ağzının kenarında şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyor yüreğimin merkezine, bir sokağın köşesinde bana çarpıyorsun, bir şehrin ortasında sana çarpılıyorum. Sesin sıcak, sesin mavi. Konuştukça anlamlaşan, sustukça daha da anlamlaşan dudakların var, eksik olmasın.
Bazen insanın bir konser biletinden başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
İnsan dedim süslü bir hayvandır, sen bana bakma. İnsan yanında utandığı birini sevmeli. Kadife mutlulukları olmalı mesela, el ele tutuşup bay��rdan aşağı koşmalı, sarma yaprağı tadında hüzünleri olmalı.
Sana çocukluğumu gönderiyorum, beni yeniden büyüt…
Bazen insanın çıkıp gitmekten başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
Müslüm Gürses çalıyor, sigara yanıyor, yağmur yağıyor, gözlerim doluyor, gölgem büyüyor, parmaklarım yazıyor, aklım karıncalaşıyor, tanrı uyuyor, evi terk ediyorum.
Yalnızlık sağlığa zararlıdır, sen de öyle..
0 notes
ezeldeterjan · 2 years ago
Text
Çamaşır Makinesi Nasıl Kullanılır?
Çamaşır makineleri, günümüzde evlerde bulunan en kullanışlı ve teknolojik ürünlerden biridir. Kullanıcılar, bu makinelere ek olarak uygulanabilecek birçok fonksiyonu çok daha kolay ve pratik bir şekilde kullanabilmektedir. Örneğin, çamaşır makineleri, programlanabilir yıkama programları, çamaşırların çeşitli materyalleri ve yoğunluklarına göre ayarlanabilen yıkama sıcaklıkları, enerji ve su tasarrufu, çamaşırların daha etkili yıkanmasını sağlayan çeşitli fırçalama seçenekleri ve daha birçok fonksiyonu sunmaktadır. Bu sayede kullanıcılar, elle yıkamanın yanı sıra evdeki çamaşırların yıkanması, kurutulması ve düzenlenmesi gibi zaman alan ve yorucu işlemleri çamaşır makineleri sayesinde kolayca ve hızlıca yapabilmektedir.
Çamaşır makinelerinin kullanımı, ilk etapta karışık gelebilir fakat kısa bir sürenin ardından alışılacak bir işlem halini alır. İlk olarak makineyi doğru bir şekilde yerleştirmeniz gerekir. Çamaşır makinesinin yerleştiği alan, makinenin hareketlerinden kaynaklı olabilecek titreşimlerden etkilenmemeli ve düz bir yüzeyde durmalıdır. İkinci olarak, yıkamak istediğiniz çamaşırların yıkama etiketlerine göre doğru şekilde sınıflandırılması ve yıkama programının doğru bir şekilde seçilmesi gerekir. Üçüncü olarak, makinenin deterjan veya çamaşır deterjanı kapasitesine uygun bir şekilde doldurulması ve makinenin doğru bir şekilde kapatılması gerekir. Son olarak, makineye yıkama programını seçin ve çalıştırın. Ürün kullanma kılavuzundaki talimatları ve önerileri takip ederek çamaşır makinesini kullanmanız en doğru yol olacaktır. Şimdi adımlara daha detaylı bakalım;
Çamaşır Makinesi Nasıl Çalıştırılır?​
Çamaşır makinesi kullanımı, tamamlanmış bir kurulumun ardından oldukça kolay ve pratik bir işlemdir. Bununla birlikte, çamaşır makinenin tüm fonksiyonlarını ve özelliklerini iyi tanımak ve öğrenmek, daha etkili ve verimli bir çamaşır yıkama deneyimi sunacaktır.
Çamaşır makinelerinin birçoğunda, sol üst köşede bulunan bir deterjan haznesi bulunur. Bu hazne, sol tarafında ön yıkama için, sağ tarafında ana deterjan için, ortada da yumuşatıcı için ayrılmıştır. Modelden modele farklılık gösterse de, bu haznelerin sıralaması, genellikle bu şekildedir. Eğer sıralama farklı ise, makinenin kitapçığından ya da hazne üzerindeki işaretlerden yararlanabilirsiniz.
Örneğin, "II" işaretli hazne ana deterjan haznesi, "I" işaretli hazne ön yıkama haznesi ve mavi bir aparat ya da damla sembolü bulunan hazne yumuşatıcı haznesidir. Deterjanların hangi haznede bulunması gerektiği, hazne üzerindeki işaretlerden anlaşılabilir.
Çamaşır makinesini çalıştırmak için, deterjanlar haznelere doğru yerleştirildikten sonra, çamaşırlar için uygun programı seçilir ve başlatma tuşuna basılır. Bu işlem, çamaşır makinesinin çalışmasını başlatacaktır.
Çamaşır Makinesi Kullanımı ve Dikkat Edilmesi Gerekenler​
Çamaşır makinesinde yıkama işlemi, kıyafetlerin tam anlamıyla temizlenmesi ve orijinal yapılarını koruması açısından son derece önemlidir. Bunun için çamaşır makinesinde yer alan programların doğru bir şekilde kullanılması gerekir. Çamaşır makinelerinin üzerinde bulunan programlar, farklı türde ve farklı sorunlara sahip çamaşırlara yönelik çözüm sunar. Bunlar arasında en yaygın olarak kullanılan programlar, renkliler, beyazlar, hassaslar ve hızlı yıkama programıdır.
Çamaşır makinesini çalıştırmadan önce yapılması gereken en önemli adım, çamaşırların renklerine göre ayırılması ve etiketlerinin incelenmesidir. Çamaşırların etiketleri, yıkama sıcaklığı, deterjan türü gibi konuların belirlenmesine yardımcı olur. Eğer herhangi bir etiket yoksa, yaygın ve geçerli bilgiler doğrultusunda yıkama yapılabilir. Örneğin, pamuklu kıyafetler genellikle 40 derecede yıkanırken, hassas yapıdaki kıyafetler, örneğin yün, 30 derecede yıkanır. İpek ve kadife gibi daha hassas kıyafetler ise soğuk suda yıkanmalı ve bu kıyafetler üzerinde sıkma işlemi yapılmamalıdır.
Kıyafetlerin renklerine ve yapılarına göre ayırılmasından sonra, uygun deterjan tercihi yapılmalıdır. Doğru deterjan tercihi, kıyafetlerin rengini ve ilk günkü halini korumak açısından büyük bir önem taşır.
Sonuç olarak, çamaşır makinesinde yıkama işlemi, doğru program seçimi, çamaşırların renklerine ve yapılarına göre ayırılması ve uygun deterjan tercihi ile tam anlamıyla yapılırsa, kıyafetlerin temizliği ve orijinal yapılarının korunması sağlanabil
0 notes
beklerken · 2 years ago
Text
Aşk, karanlık bir ‘şey’dir. İnsan bile aşk kadar karanlık değildir, insanın gecesi olan anılar bile hiçbir anıya yakıştıramadığımız hayvanlar bile öyle masum kalır ki aşkın yanında: “Rain Dogs” koyu kahveyle iyi gider “Rain Cats” bugünlerde kezzapla aşkı neyle denersen dene ölümle iyi gider yalnızca
Kimse gecesinden bir aşk bağışlamaz kimsenin kelimeler kuyusu olan kalbinde de toplanmaz aşk kimsenin kederinden çalınmaz ve ödünç de alınmaz kimsenin yağmurundan… Aşk karanlığını bağışlar insana kalbini sen toplarsın ona kederi sen yakıştırırsın ve sendeki yağmuru paylaştırırsın kimin gözyaşından kaldıysa
Aşk bazen de onun yerine söylenir herkesin bildiği şeyleri üstelik ilk defa gibi: Aşkı dünyadan getirir insan birine bakarak değil, öyle büyük olmalı ki aşk, karanlığından da fazla, ‘sende aşk yokmuş’ dememeli kimse kimseye ‘aşk kalmamış dünyada’ demeli, ‘suç bende değil’ ‘yoksa ben de âşık olmak isterdim sana, ama yok, yok ki aşk dünyada ben nerden getireyim? ’
Belki sözler de karanlık kalmalı, rengini açmamalı onların da, yoksa… Virgül bile aşk için delildir. Belki sözlerin de aynası olmalı ve bakmalı nasıl söylendiğine ve kime… Niye yok yoksa suretimiz suskunluğumuzdan değerli midir?
Herkesin kaybettiği aşkı ben de bulamadım küçük bir oğlan gibi, sanki acının mutluluk olduğuna inandırmışlar da çocukluğumda inanacak başka bir şey kalmamış bana
“Mavi Kadife” yi niye unutamadığını hatırla simsiyah bir şiirdir baştan sona ve hâlâ, maviliği şairler ve budalalar içindir, istersen İskenderiye armağanı ‘Justine’e de sor, istersen ‘kuyu’ diyelim karanlığa da sen bu şiiri bitir ya da küs ve aşkı eğlendir
Aşk çünkü karanlık bir eğlencedir sen üzülürsün aşk eğlenir
Aşk bir kere yalnız bırakırsa insanı yalnızı bir kere daha yalnız bırakır aşk da
Çünkü insan bir değil iki kere yalnızdır aşkta (iki kere karanlık da denilebilir)
önce, kendinde değildir ve sevgili de inanmaz kendinde olmayana … De ki öyleyse: Ölümden başka her şey ödünçtür ödünç bir bıçak gibi elden ele gezen aşk da ve bir kadının ‘herkes bıçağını bende biledi’ demesinden daha kötüsü, bıçağını o kadında deneyen herkesten biri olmaktır, olsa olsa! Sen de denedin, ‘zor’ olduğu için aşkı yalnızca ondan istedin, oysa aşktan daha zoru, istemekti, bilmedin!
Bilme öyleyse: Aşk bu kadar karanlıksa şiir nedir?
‘Asl’ olan insanın gülümsemesidir başkalarının görmesi değil’ diyemiyorsa…
‘Aşk için daha fazla boşluk yaratmayı’ öğretemiyorsa…
‘Aşk, görünmez oluncaya dek, sevdim seni, derine indim ve gözden kayboldum’ yokluğuna inemiyorsa…
Şiir nedir? ‘Bahçeyi derviş yetiştirir, şiiri aşk’ Bana n’oluyor öyleyse?
‘Ne istediğimi sen bilmezsen ben nasıl bilebilirim? ’ demedikçe şiire ne bizden?
‘Ne kadar güvenebilirsen acı çekmeyen birine aşka da o kadar güven! ’ demeyen şiirden de bana ne?
Dinle öyleyse: Şiir doğudur Asya kadar iyi bir şair de görmedim ben kendinden önce başkalarının düşünü gören …
Çocuğu içinden atarsan anne olursun yağmuru parka atarsan üzgün şiiri içine atarsan içine atmış olursun yalnızca aşk olursun diyemem yine de içine attıkları bu karanlıkta
“Eskiler alıyorum” diye gezene şimdi sokak kalmış mıdır kimbilir: Geceyi tanımadan şiir yazdın âşık olduğun karanlığa kalmadan şiir dediğin ısrardan başka ne ‘ödünç’ diyorsun durmadan, ödünç, ödünç karanlığı mı istiyorsun ödünç yerine karanlıktan şiir çıkmaz, geceden çıkar ve aşk, istemezse, karanlığını bile ödünç vermez şiire!
Bu bir mektup olsaydı seni güldürürdüm mutlaka fakat bu bir şiir, bağışla seni yine güldürdüğüm için, bağışla Bak ben kaldım, sen de Kal! Karanlığa bir yarım ekle yalnız bir de yağmur kız ekle ve kal istersen yarısı mavi, yarısı bordo bu ödünç şiirde
Ya da; Ya yağmuru alıp gidelim buralardan Ya yağmuru terk ettiğin parka bırak beni de!
… (on dakika ara) …
Eski, Yeni, Ödünç Alınmış Ve Mavi Haydar Ergülen
1 note · View note
adimisenko · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Blue Velvet / mavi kadife ( 1986 )
40 notes · View notes
yurekbali · 2 years ago
Text
Tumblr media
‘Şairlere iyi davranınız/ şairler ince ruhludurlar/ en ufak şeyden kırılırlar/ kabalıktan kaçınınız./../ şairleri ağlatmayınız’ diyor bir şiirinde İzzet Yaşar. Ben de şairlerin hoşgörüsüne sığınarak onları bir kez daha tanımlamak istedim. Affola! Ece Ayhan: Hüzün bölücü yasaucu bandonun sebebi, şiirimiz içerikral yetiştirdi abiler. Ver ellerini öpeceğiz! İlhan Berk: Giritli bir denizkızının haşarı şair oğlu. Refik Durbaş: Akşam simidinin üstünden dökülen sıcak susam. Tarık Günersel: Dize mayını. Testerejen! Can Yücel: Rakı Genel Kurmay Başkanı. Sakalı bile su ile beyazlamış. Öldüğü zaman, her meyhaneye bir kılı bırakılacakmış. Vay benim peygamber amcam! Edip Cansever: Tülbentlerden süzülen eflatun şua. Attilâ İlhan: Edip git başımdan sen bana göre değilsin! Nâzım Hikmet: Atlantis’in ulusal kütüphanesinde kitabı bulunan tek ‘Türk’ şair. Enver Gökçe: İşteş fiilin mucidi. Melih Cevdet Anday: ‘Sokaktaki Adam’ın poetik tanımı. Mehmet Akif Ersoy: Sihirbaz tarihin festen çıkarttığı şair. Ataol Behramoğlu: Karanfil Bakanı. Necip Fazıl Kısakürek: Emniyet kemerlerinizi bağlayınız! Behçet Necatigil: Külrengi bayramı. Erdal Alova: Meziyet adası. İsmet Özel: Lam islenir, sol’dan sağ’a tek ve bir! Lâl olsun sana kinim! Hasan Hüseyin: Beni küçüksemek kurtuluş mu? Turgut Uyar: Griden emekli. Ümit Yaşar: İlköğretmenlerimiz bugün fişlerimizi dağıttı. Öğreneceğimiz ilk hece: Aşk! Hilmi Yavuz: Bu çorbanın tuzu var, dağlarımda kuzu var, kim korkar hain Ekhidna’dan, şiirimizin yavuzu var. Orhan Alkaya: Tay Tanrısı’yla İstiridye Tanrıçası’ndan olma muzır prens. Türkân İldeniz: Ay Sokağı’nda bıçaklanmışım bir buluğ vakti. Sepetimde kokinalar, saçlarımda bir lir şıngırtısı. Sait Faik: Mavi gözlü martıların intihar ettiği adalarda, ben de yalnızlığa teşebbüs ettim. Özdemir İnce: Özlem hemoglobini. Fikret Hakan: Karakter şairi! Lale Müldür: Hüzün burcundandır diyorlar, o bir noel anne! Engin Turgut: Şeytan pabucu. Celal Sılay: Hatıra artıklarıyla tırmandığımız o bal yokuşun hem başını hem de sonunu şimdi, bebek mezarlığı yaptılar. Nilgün Marmara: Şoför bey! Müsait bir yerde intihar edebilir miyim? Nil’de gün ansızın battı. Sunay Akın: Yaşlı niyetçinin tavşanının gözbebeği. Z, T’dir kimi. Memed Kemal: İsmin bahar hâli. Ahmet Haşim: İnce saz heyetinden bir ricam olacak: Hanende Melek’i çalsınlar ve ömrüm ilelebet tüllere sarılı kalsın! Oktay Tuncer: Ne tutar mutluluğun maliyeti acaba? Gitar çalsın Tom Sawyer ve ağlamasın artık Oliver. Özdemir Asaf: Son nefeste hüzzam, son nefeste kırık kontrbas hüznü. Bülent Ecevit: Bir kadının gerdanından kopup dökülen kolyenin, kadife üzerindeki pıtırtısı. Orhan Veli: ‘Ozan Tabakası’ delinmiş, merak etmeyin. O, bir sabah erkenden nasılsa sessizce gelir, sessizce diker ve yine sessizce gider. Yahya Kemal: Hayret bişi yav! Ahmet Telli: Bu kent, başlı başına bir atlıkarınca. Çıplak bir delikanlının giysilerini kokuyor. Tuğrul Tanyol: O genelev koridorlarından geçerken, hep ağlayan yaşlı bir kadının sesini işitirdik ve o gecelerde hiçbirimiz şarap içmezdi. Gecenin memesinden mor sütler sağardık. Cemal Süreya: Sıcak gecelerde suyun aynaya düşen tavrı. Neyzen Tevfik: Öldüğünde ruhu katılaşıp iri bir penise dönüşmüş. Oh olsun vagina suratlılara! Zühtü Bayar: Bu kar taneleri nedense, hep ofsayta düşüyor senin avuçlarında. Adnan Özer: Akıl anaforu ve sis yayınevi. B. Rahmi Eyüboğlu: İnsan Mahallesi’nin tek muhtar adayı. Sami Baydar: Bizim umutlarımıza ta anaokulundayken tecavüz edilmiştir saygı değer ibne amcalarım! Ercüment Behzat Lav: İdare lambasının ışığına engel ellerimiz, duvarlara hep bir ağlayan palyaço gölgesi olarak vururdu. Akgün Akova: Adresi: Beşdakikadelikanlı Caddesi, Ayıpettin Sokak, Canımıye Apartımanı, Bilmemkaç/Bilmemkaç Şenköy-İstila, Bul. Oğuzhan Akay: İpin üstünde, dilin üstünde değil de altında yürüyen cambaz. İzzet Yaşar: Mücadele Üniversitesi Dekanı. Pir Sultan Abdal: Sehpadan çağlayan yüzüyle, geceleri yurdumu kuran güven kimyası. Yaşar Miraç: Kahverengi ve mukaddes, ılık ve nasırlı, sol anahtarı. Cevat Çapan: İyi şey. Asaf Hâlet Çelebi: Meryem Ana’nın küçük el çantasındaki fener. Cahit Sıtkı Tarancı: Kırçıl temayüllerle oynaştığımız, nâlelerden vücuda gelmiş çocuk parklarında kaybettiğim saadet ve yürekleri müşkül durumda bırakan bir ikindi yağmuru. Ahmet Erhan: Akdeniz’in can bulup ayağa kalkmış köpüğü. Ahmed Arif: Şiirimin kirvesi. Hallarını sonbaharlara yazdım. Yücelay Sal: Fareli köyün fedaisi. Savunmasını şarkı söyleyerek yapan avukat. İbrahim Osmanoğlu: Merminin lavı! Mahir Öztaş: Etten saksofon. Halim Şefik: Otopsi Sonucu: Kırmızıyla kızıl arasında üç ölü, beş ağır yaralı ve sevgide toplu kıyım. Barış Pirhasan: Sabah serinliğinde seviştiğim o tay! Bana dakikalarca kanyak içirmişti dudaklarından. Ne zaman ağlasam, onu unutamam! Veysel Çolak: Bir tıkırtının ana fikriyle acıkmış olmanın şefkatli ayrıntılarında, ama niçin kaybettik biz abilerimizi o son masum kâbus kentinde... Aytunç Altundal: Ölüm, yaşadıklarımızın tavan arasıdır yalnızca. Ve ben, sevgilimin çıplaklığının, en büyük eksikliğiyim. Salâh Birsel: Bakışlarında guguklu saat sevimliliği, gülüşünde sallanan sandalye keyfi biriktirmiş ısıcık. Nuh Ömer Çetinay: Zarafet mimarı. Krokilerini gül yaprağına çizerdi. Eray Canberk: Sen mi çaldın bisikletimi? Yıldızların öldüğünü ve kum saatlerine gömüldüğünü sen mi hatırlattın? Hoş yaptın. Turgay Fişekçi: Menzilime yüzün, mendilimin kenarına oyan kanar. Cahit Irgat: Adını harf harf Latinceye çevirince ‘ateş’ oluyor. Abdülkadir Bulut: Istırap ile mıhlanmışım korkunç yazgının rahmine, her yanım pıhtı küllerle tanımlı. Hulki Aktunç: 12 EYL. 980. Tankınızı park ettiğiniz tarih sürecinden derhâl kaldırınız. Nihat Behram: Toplum proteini. Murathan Mungan: Birbirimizin ellerini ovuyorduk. Aynı yatılı okulda okumuştuk galiba ve aynı yazlık sinemalarda çalışmış, aynı saman defterlere aynı şiirleri yazmıştık. Ben intihar etmişim, onu kırkıncı odada vurdular. Fazıl Hüsnü Dağlarca: Türkçenin miskin iklimi. Arif Damar: Küçük dolaşımdaki adı: Şair! Büyük dolaşımdaki adı: İnsan! Ülkü Tamer: Virgül’ün başına gelenler, pişmiş noktanın başına gelmedi. Ercüment Uçarı: O çağda, kulüpten caz solistini kaçırıp, bir ay boyunca ona çocuk şarkıları söyletmiştir; rica etsem acaba hatırlar mısınız? Seyhan Erözçelik: Ruh kanseri. Ontoloji servisinde yatan piri yeis. Oktay Rifat: Penceremin pervazındaki teşrinisani rüzgârı, söyle bana, geceleri ben siyah ejderhaya sarılıp uyurken niçin ağlamakta mütemadiyen kardelenler? Hüseyin Avni Dede: Güz yırtığı, mana söküğünde müteessir, altın’a batırılmış bir sırça koleksiyoncusu. Namık Kemal: Cikletten çıkmış artiz fotoğraflarında bir kanlı kardeş gördüm ve sultana gaz‘el’le sarkıntılıklar ettim. Aziz Nesin: Barışköy-Mizahtepe tramvaylarının değişmez, tonton vatmanı. Sabahattin Ali: Gözlerim ne kadar bozuk olursa olsun gözlük takamıyorum; saçlarım taralıyken utanç içindeyim; okumak, yazmak da istemiyorum. Ben büyüyünce öğretmen de olmayacağım baba! Necati Cumalı: Bir hamam rutubetinin buhurdanlardan yayıldığı loş ve güzel taşlıklarda asılı çarşafların arasında öpüştüğüm: Şiir! Yılmaz Gruda: Gönlü Kapalıçarşı, kalemi Galata Kulesi. Haydar Ergülen: İhlal seyyahı. Erol Çankaya: Bizim bırakılmışlık’Iarımızın akli dengesi bozuktur ve sevgililerimizin gözleri daima gökkuşağı rengindedir. Emirhan Oğuz: Bulutlar da, halklar da evlat edinilir. Bir kış sabahı kırdan acı çiyler içilir. İsmail Uyaroğlu: Aşk partizanı. Enver Ercan: Tophane’den Cağaloğlu’na düşen düşeş. Atılgan Bayar: O da yazdı! Yaşar Nabi Nayır: Çocuklar, cam buğuları ardından, havuzda süzülen kahverengi kuğuları seyrederken, biz, niçin nargilelerimizi ateş ve huzur ile boyardık. Metin Eloğlu: Tutku okutmanı. Bedirhan Toprak: Morgta tutulduğum ölü adamın kulağına seni okudum; siyah bir hüsn-ü yusufa dönüştü dudakları. Eğildim, hükmü kokladım. Ahmet Oktay: Kuyu kuytularında, birlikte, su tabancalarımızla kardan adamlara ne hoş pusular kurmuştuk oysa. Afşar Timuçin: İmge berberi. Kemal Özer: Sosyalizm müzesi. Nevzat Çelik: Uçan Balon, Elma’s Şekeri, Berlin Duvarı. A. Muhip Dıranas: Komşu evin perdelerinde, bir vantrilok silueti gibi titrer yetim sihir. Benim Fahriye Ablam, Sappho’ya âşıktı. Arkadaş Zekai Özger: Göç yolunu şaşırıp arkadaşlarını kaybettiği için şiirime düşen siyah leylek. Yağmur Atsız: Karışan bir yumakta buluyorum günlerimiz’in G noktasını. Turgay Kantürk: İlk yok oluşlar gibi son başlangıçlar. Akif Kurtuluş: Pusu avukatı, hayalet s’avcısı. Şükran Kurdakul: Meserret oteli. Metin Altıok: O, tek altın im! (anagram) Hüseyin Alemdar: Ortadoğu’nun lale bahçesi. Osman Olmuş: Geri kalanlar ham mı? Sina Akyol: Şiirine girerken sözcüklerdeki a’lar kibarlıktan şapkalarını çıkartırlarmış; öyle diyorlar. Karacaoğlan: Halk başkenti. S. Kudret Aksal: Sitar bestesi. Ali Asker Barut: Esmer bir gülücük bırakmışlar başucuma, ve sararmış kâğıtlara yazılı şiirini, alınyazıma dayamışlar. İskender Fikret Akdora: (büyük İskender) İhtiyarlık ile musiki arasındaki toplama işareti. Eşittir: Bir yaz gecesi, Beykoz vapurunun, serin sessiz suda bıraktığı simli iz. Güven Turan: İstikrar misyonerleri, göğüs kafeslerinde mitralyöz taşıya taşıya ölürler. Metin Üstündağ: İroni maiden! Ömer Faruk Toprak: Her gece suladığım bir çınar var bahçemde, ve diyorum ki oğula: Sakın şiir yazma! Şiirle valse kalk! Ferhan Şensoy: Doğal Şakalaşmalar Müdürü. Enis Batur: Zembereği kırık postacı. Cezmi Ersöz: Tarot destesindeki münzevi. Manastıra kalp kapatılır mı? Ramazan Üren: Yumurtanın karası. Gülseli İnal: Kuş tüyüne bilimsel masallar anlatan genç su. Orhon M. Arıburnu: İstanbul’un dublörü. Metin Celâl: Entelektüel oksijen tüpü. Merih Akoğul: Korkuluk ceketlerinin yakalarına çiçek takan delikanlı. Metin Cengiz: Yanardağ itfaiyecisi. Er değil. Gültekin Emre: Bir sineğin kirpiği. Oktay Taftalı: Sabahları kalkmak için güneş saatini kuruyormuş. Orhan Kâhyaoğlu: Yağmurun psikiatristi. Kaan İnce: Gökyüzünde sırtüstü yüzen denizatı. - küçük İskender, ^ (’Eflatun Sufleler’ kitabından...) - Görsel: Yazıda tanımlanan şairler...
40 notes · View notes
melankoliningunlugu · 4 years ago
Text
ten rengi
gel benim ol diyemem. ciğerlerime verem gibi yapışan nefesine git diyemem. bir hayalet gibi duruşunu görmezden gelemem. bir rüya mavisinde dans eden kadife kokuna dönüp yoruldum senden diyip bırakıp gidemem. ateş olup yüreğime de girsen, kan gibi damarlarımda da yürüsen artık eskisi gibi sevemem.
bağışla beni, insanlıktan nasibi almamışların yerine de utanırım ben. sevmeyi öğrenemedim, terk etmeyi de öyle. anlamışsındır zaten seni kışın açan bir berfine değil de ciğerime yapışan vereme benzetmemden.
kapanan göz kapaklarım uykuya değil sevmeye yenik düştü. sevdiğim tüm kadınlar ben sardıkça buzdan bir heykel gibi küçüldü. sen de biliyordun, aslında hepsi bir kelebek gibi benim içimde bir yerde büyümüştü.
sana değil insanlığa umudum kalmadı benim. damarlarıma saldığım kimyasalların acımı silip atamayacak kadar basit çaresiz olduğunu bilmeyecek kadar basiretsiz değilim. ben yolumu seçtim; sırtımı kıbleye döndüğüm gün, gurura yenik düşen sevap gibi kayboldu tüm servetim.
gökyüzü mavi diyorlar, bana gri. tenin beyaz, dudağın kırmızı, gözlerin zümrüt kahvesi; boşver, insan insanın müsveddesi. yer gök bana simsiyah, hem böylesi daha iyi.. gecenin koynuna sığınan bir felaket gibi durma ömrümde. hayat kısa, bir nefeslik canı var bedeninin; insan fani, bir gecelik ömrü var bazen sevginin.
sev diyemem, sevda da diyemem. yağmurlu bir kasımın ağrısı bu. can diyemem, canan da diyemem. bu ıstırap acı değil sızı değil, bir pişmanlığın uğultusu.
puslu bir sonbahaharın koynundan alsam seni, sarsam denize karışan nehirlerin can yüzüne; biter mi sence bitmek bilmeyen bu ıstırabım? dumanı tüten bir eve odun olsam girsem, yana yana soğukta kurumuş bir canın ellerine can versem diner mi acaba çocukluktan kalma pişmanlığım?
bırak beni, ölmeyi hak edenler ölmez; yaşamayı hak edenler ölür; sevmeyi hak edenler sevilip bağışlanmadığı gibi. bırak beni, şikayetçi değilim, bu da yaratanın bir hikmeti.
Emre
85 notes · View notes
edebi-yat · 5 years ago
Text
Şöyle göğüs kafesimden beynime kadar adını bilmediğim bir titreklik ciğerlerime kalbime ve ordan bir özlemi mühürlercesine yanaklarımı kızartıp, gözlerime bir buguluk damlatarak geceye yayılan yıldızlar gibi, zihnimin içine yayılıyor.
Yanıp sönüyor, yakıp söndürüyor, ürkütüp sarılıyor.
Ellerimi uzatıp tek tek yakalamak istiyorum. Tıpkı bir zamanlar her bir saç telinden kopardığım yıldızlar gibi. Hepsini ama hepsini kutsiyetinle oturduğun kalbimin etrafına dizerek bütün bedenimi ve ruhumu senin nurundan onurlandırmak için.
Ey benim gökyüzüm, biliyorum o sensin bedenimde dolaşan okyanus dalgası misali kıvrım kıvrım ve kadife sıcaklığıyla beni saran, ısıtan, ürküten ve koruyan.
Şu nehir yüreğimin şahlanarak aktıgı engin ve korunaklı okyanus…
Benim Sonsuzluğum.
Mavi Su
327 notes · View notes