#Türk Şiiri
Explore tagged Tumblr posts
yurekbali · 1 month ago
Text
Tumblr media
““Türk milleti zekidir, çalışkandır...” diyor Atatürk, üstelik bunu öylesine can-ı gönülden söylüyor, ki Ata’nın 10. Yıl Konuşmasında bu bölümü üç kez dinleseniz ağlarsınız. Ağlamak, anlamaya mâni değil bu arada! Terakkiye hiç değil, yeter ki terakki olsun! Atatürk bir şey daha söylüyor, “Ben sporcunun en çok zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim” diyor. Şairler için bir şey söylemiş mi bilmiyorum, mutlaka söylemiştir. Örneğin Nâzım Hikmet’e, ilk ve son ve tek karşılaşmalarında, Nâzım arkadaşı Va-Nu ile milli mücadeleye katılmak, desteklemek için Kuvayı Milliye kanalıyla Ankara’ya geldiğinde, daha gencecikken ve halkı mücadeleye davet eden destanı yazdığında, ve o destan 10.000 adet basılıp dağıtıldığında, bozkırın başkenti yani büyük bir ev gibiyken daha Ankara, kaç nüfusu vardır ki, “mavi gözleri çakmak çakmaktı” demeyi o görüşmede aklına yazmış olmalı Nâzım, Mustafa Kemal Paşa onu kutlayacak ve “hep böyle gayeli şiirler yazınız” diyecektir. Eh Nâzım da bu öğüdü tutacak ve bilindiği gibi hep hep gayeli şiirler yazacak, hatta güttüğü gayeden ötürü de başını sevdaya olduğu kadar derde de salacaktır.” - Haydar Ergülen, Bir Ergenlik Olarak Türk Şiiri (Şiir Niye?) * * * “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : “Üç,” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlıyacaktı.” - Nâzım Hikmet, Kuvâyi Milliye (Sekizinci Bap) (Kuvâyi Milliye) - Görsel: Mustafa Kemal Atatürk (Ekin Başak Akgül), Nâzım Hikmet (Veysel Kurucu)
25 notes · View notes
ckardelen · 3 months ago
Text
Tumblr media
SENİ SEVDİM
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim "Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil Nasıl yürür özsu dal uçlarına Ve günışığı sislerden düşsel ovalara
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü Yitik ceren arayı arayı anasını buldu Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi
Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar Ve onların yoğun boyunlu kadınları Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz Senet senet satılmadan önce Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp Tanrı parsellenip kapatılmadan önce Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin
Gülten AKIN
15 notes · View notes
bukalemunkadin · 11 months ago
Text
Tumblr media
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin,
Geleceksin bu şehre sonunda.
Bu şehir arkandan gelecektir,
Aynı mahallede yaşlanacaksın.
6 notes · View notes
hircinbirdeniz · 2 months ago
Text
"özlemek bu dokunmak'la geçmiyor."
21 notes · View notes
yirmisifiraltiikibin · 7 months ago
Text
göz yaşını örten gülümseler varsa hala kapatilmayan defterler vardir
37 notes · View notes
gokyuzunedenmaavi · 2 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
“Saraylarda süremem, dağlarda sürdüğümü;
Bin Cihana değişmem, şu öksüz Türklüğümü.”
💬Hüseyin Nihal Atsız
14 notes · View notes
yurekbali · 26 days ago
Text
Tumblr media
Cemal Süreya Anısına... Lokman şair senin hayatın Yedi kırlangıcın hayatı kadar Altısını ardı ardına yaşadın Bir kırlangıcın daha var. * * * ““Kehanet” adlı kısacık bir şiir buldum Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Cemal Süreya... En az bizler kadar yalnız bir insan, yalnız bir şair. Aramızdaki fark ise onun eline kalemi, bizim ise onun şiirlerini alıyor oluşumuz. Yalnızlık paylaşılır mı bilmiyorum ama kelimeleriyle ruhunu aktarmış bize Cemal Süreya. Yalnızlığı bizim yalnızlığımız olmuş, hüznü bizim hüznümüz, aşkı bizim sevdamız. “Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası” Etrafını yalnızlık sarmışken bile söze aşkla başlamış Cemal Süreya. Zaten gece aydınlanıp elimizdeki kelimeler tükendiğinde geriye sevda kalıyor zihinlerde. “Bu adam gerçekten çok sevmiş!” diyorsunuz. Ellerini sevmiş kadınların, boyunlarını, bembeyaz tenlerini, bakışlarını bile sevmiş. Hepsini ayrı sevmiş ama birini bile diğerinden az sevmemiş. Yalnızlığıyla arasına giren de yine o kadınlar olmuş. “Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi” Ve sonrasında şairin hasreti, yalnızlığı kabullenişiyle giden, arkasında koca bir yalnızlık bırakan bir kadın var. “Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin” Oysa Cemal Süreya’nın ne kadar cesur bir adam olduğunu hatırlatıyor başka bir şiiri. Öyle ki o, kaybettiği bir iddia sonucu soyadından bir harf eksilten bir adam, cesur bir şair. “Adımın bir harfini atıyorum”
Bu cesareti şiirlerinde çokça gördüğümüz erotizmden de anlaşılıyor. Aslında biraz da “çıplak romantizm” onunki. Cinselliği hayatın bir parçası olarak görüyor ve hayatın parçası olan her şey onun için şiirin de bir parçası hâline geliyor. Erotizmi ve aşkı aynı potada eritiyor şiirlerinde ve bunu o kadar olağan şekilde yapıyor ki okurken hiç de rahatsızlık duymuyor insan. “Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor” Cemal Süreya’nın şiirlerinde beynimizi kurcalayan bir diğer konu ise ölüm ve ölüm kavramını ele alışı. Oldukça genç yaşlarda sırasıyla kardeşinin, annesinin ve babasının vefatına tanıklık eden Cemal Süreya, ölümle tüm gerçekliğiyle yüzleşiyor. Bu nedenledir ki şiirlerinde ölüm kavramının ele alınışı oldukça somut. “Sen ki gözlerinle görmüştün 57’de Babanın parçalanmış beynini Kâğıt bir paketle koydular mezara İstesen belki elleyebilirdin de Ama ağlamak haramdı sana” Yaşı ilerledikçe ve gitgide arkadaşlarının ölümüne tanık olmaya başladıkça ölüm temasını şiirlerinde daha yoğun işlemeye başlamıştır Cemal Süreya. Ondan korkup kaçmak yerine, ölümü görsel veya işitsel nesneler yardımıyla somutlaştırmış ve hayatın tam anlamıyla bir parçası hâline getirmiştir. Ölümden sonrası için de büyük endişeler taşımamış ve bir şiirinde tanrının da bizim ölümümüzle birlikte öldüğünü ileri sürmüştür. Cemal Süreya’nın ölüme karşı takındığı dingin tavrı iki minik dizede çok güzel özetlenmiştir. Hayat kısa, Kuşlar uçuyor. Son şiirinde bile ölüm teması yine her zamanki gibi gerçekliği yadsınmadan işlenmiştir. Ama bu son şiirinde okuyucusuna değil, tanrıya seslenir Cemal Süreya. Ölmek için doğru bir zaman yoktur belki, ama yaşanmış güzel bir hayat vardır. Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir.. Üstü kalsın.. “Şairin hayatı da şiire dâhil” diyen, seven, âşık olan, hasret çeken, acılara katlanmaya çalışan, çoğu kez ağlayan, kıskanan, yalnız kalan ve eşsiz şiiri de bunlarla doğan ve şiirleri hâlâ bu kadar canlı ve şiirleri hâlâ bu kadar içimize işleyen Cemal Süreya’yı ölü saymanın doğru olduğuna inanılabilir mi? Cemal Süreya, şiirleriyle ve içlerinde barındırdıkları o hoş, eskimeyen imgelerle birlikte yaşamaya ve ruhumuza güzellikler katmaya devam ediyor. Anısına, bıraktıklarına, yaşadıklarına sevgi, saygı ve özlemle... * * * Cemal Süreya (Kendi seçimiyle “10 Ağustos” 1931 - 9 Ocak 1990) * * * - Görsel: Cemal Süreya (Ekin Başak Akgül)
19 notes · View notes
ckardelen · 7 months ago
Text
Tumblr media
PERİLER AŞKA UÇAR
ne güzel çarşaflar sererdin aşka üstünde serin kanatların yelken açardı bir gün kim bağırdıysa uyandık birbirimizden -deniz bitti, boğuluyorum, camı açsana!
denizin üstünde uyku yasaklandığından beri karadayım, boğulsam da kırpmıyorum gözlerimi her zaman benim gözlerim değil uykusuz görüyorum beni okşayan gözlerindeki geceyi
yakılacak öyle çok sır var ki bu ormanda yine sen tutuştur, yine bir avuç suyun uslandırsın deli çiçekleri ezen kötü sözleri derim ki: - aşk varmış o perinin çırptığı her kanatta!
Haydar ERGÜLEN
15 notes · View notes
bukalemunkadin · 1 year ago
Text
Tumblr media
Nilgün Marmara 🥀
4 notes · View notes
rayhaber · 4 months ago
Text
Şair Nisa Leyla ile Şiir, Kutsallık ve Toplumsal Kaos Üzerine Söyleşi
Şair Nisa Leyla’nın Başarısı Şair Nisa Leyla, her yıl İtalya’da Sanat ve Felsefi Bilimler Akademisi (Accademia delle Arti Filosofiche e Scientifiche) tarafından verilen ‘Lucius Annaeus Seneca Uluslararası Çağdaş Edebiyat Akademik Ödülü’nü kazandı. Bu prestijli ödül, 1400 dosya arasından seçilen, son çıkan kitabı “Mu”dan derlenen ve İtalyancaya soprano Burcu Büken Kuru tarafından çevrilen…
0 notes
yalnizligamahkumbirkiz · 8 months ago
Text
Uzaktan seviyorum seni
Kokunu alamadan
Boynuna sarılamadan
Yüzüne bakamadan
Sadece seviyorum...
Cemal Süreya
30 notes · View notes
emirhaneren · 2 months ago
Text
Nasıl Tarif Edilir
Gözlerin ne de güzel bakıyor öyle.
Güneş desem sönük kalır,
Deniz desem yeşil kalır.
Hani içinde kaybolursun ya aynı öyle.
O bembeyaz tenin de nedir?
Kadife desen sert kalır,
Kağıt desen yine kalındır.
Hani ay olur ya bedir,
İşte
İşte aynı öyle.
17 notes · View notes
nx1100 · 4 months ago
Text
"Bu garip bir veda olacak,
çünkü aslında hep içimdesin"
10 notes · View notes
gokyuzunedenmaavi · 6 days ago
Text
Tumblr media
Kar mı yağan başına, gam mı yoksa koca Türk.
Sen mi Türklüğe yüksün, Türklükmü sana yük.
9 notes · View notes
yolhikayelerim · 10 months ago
Text
9 notes · View notes
kaossairi · 2 months ago
Text
Seni şiirlere konu etsem
Öyle derin bir meselesin
Seni bir roman ilan etsem
Öyle uzun bir çizgisin
Seni kaderimden sayıp,
Yavaş yavaş, kendime gizlesem
Öyle muazzam birşeysin
@kaossairi
5 notes · View notes