#İmge
Explore tagged Tumblr posts
Text
Koza Düşünce'nin 27. sayısı geliyor! Kapak çiziminin Sarper Özhan’a ait olduğu sayımızın Sorgu Masasına Taylan Kara’yı oturttuk!
#koza düşünce dergisi#koza düşünce#dergi#edebiyat#koza#şiir#fanzin#ankara#semih samyürek#öykü#antalya#roman#sanat#düşünce dergisi#i̇stanbul#kitap#müzik#i̇mge kitabevi#Taylan kara#Deneme#İnceleme
10 notes
·
View notes
Text
Carl Gustav Jung
Analitik Psikoloji, Jung’un Freud’dan bağımsız olarak yaptığı çalışmaları içeren psikoloji ekolüdür. Jung, Freud’un kişisel bilinçdışı görüşüne kolektif bilinçdışı görüşünü ekleyerek; arketip adını verdiği kalıtımsal insan tecrübelerini yansıtan düşünce kalıpları üzerine ekoller geliştirmiştir. Arketipler evrensel niteliği olan imgelerdir. Arketipsel imgeler, yaşamda direkt olarak fark edilmese de hayatın dönüm noktalarında kişilerin davranışlarını, kararlarını, seçimlerini derinden etkileyebilir.
“Zihnimizin biçimlenmesine yardım etmiş ve ana ruhsal koşullarımızı saptamış belirli bir dünyada yaşadığımız için, doğuştan getirdiğimiz yapımızın sınırları içinde kalmak zorundayız. Bu nedenle, tüm benliğimiz ve düşüncelerimizle bu dünyaya bağlıyız.” (Jung 2001: 304)
Jung’un fikirleri üzerinde özellikle annesinin etkisi çok büyüktür. Otoriter bir anneye sahip olması Freud’un aksine ‘ataerkil’ değil ‘anaerkil’ bir kuram geliştirmesine sebep olmuştur. Bu sebeple analitik psikoloji, hem yutup yok edici hem de koruyucu kadın imgeleriyle doludur.
“Her erkek, içinde, o ya da bu kadına ait olmayan sonsuz bir kadın imgesi taşır. Bu imge özünde bilinçdışıdır ve erkeğin organik sistemindeki asıl kadın biçiminin, yani bir arketipin, kalıtımsal bir öğesidir. Bu asıl resim, kadınlığın tüm atasal deneyimlerinin ve o güne dek kadınlığın bıraktığı izlerin bir birikiminden oluşur. İmge bilinçdışı olduğu için sevilene bilinçsizce yansıtılır.” (Jung 2001: 16)
“İmge” yalnızca gerçekleştirilecek eylemin biçimini değil, eyleme neden olan tipik durumu da ifade eder. Bu imgeler, türe özgü olmaları nedeniyle “ilkimgeler”dir ve eğer bir şekilde “oluşmuş” iseler bile, oluşumları türün ortaya çıkışıyla eş zamanlıdır. İnsanı insan kılan özelliklerdir bunlar, insan eylemlerinin insana özgü biçimleridir. Bu spesifik tarz insanın çekirdeğinde vardır ve kalıtsal olmadığı, her insanda yeni baştan oluştuğu varsayımı, sabah doğan güneşin önceki akşam batan güneşten farklı bir güneş olduğu biçimindeki ilkel inanç kadar saçmadır.
Jung, kolektif bilinç dışının insanoğlunun atalarından geçen bir çeşit kalıtımsal miras olduğunu ifade eder. İnsan bir ‘anne’ kavramına ait bilgilerle dünyaya gelir ve bu şekilde ortak davranışlar sergiler. Bu da kolektif bilinç dışının bir sonucudur.
“İçinde yaşadığımız toplum, bizden kendi değerlerine uyum sağlamamızı bekler. Toplum her zaman her şeyi kabullenmez. Biz de toplumun beklentilerine göre davranırken, bazı davranışlarımızı bastırarak bilinç altına iteriz. Bastırma zaman zaman o kadar başarılı gerçekleşir ki, kendimizi ciddi anlamda göründüğümüz gibi olduğumuza inandırırız. Bu bastırma, her zaman sağlıklı bir şekilde gerçekleşmez. Bastırma bu bağlamda, kişinin kendi yaşamı ile ilgili olan kişisel bilinçdışına ait olan gölgeleri barındırır. Bunların asla yok olmadığını söylemek mümkündür.” (Jung, 2005)
Kaynakça
Carl Gustav Jung, Dört Arketip, Metis Ötekini Dinlemek.
Aktaş, Kübra, Özdemir, M. Zeynep, Tınkır, Nilgün (2015), Carl Gustav Jung: Analitik Psikoloji, İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Lisans Tezi, İstanbul.
1 note
·
View note