#yangın sağlık etkileri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kaliforniya'da Orman Yangını Dumanına Karşı Acil Durum İlanı
California’daki orman yangınlarının yaydığı duman, halk sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor. ABD Sağlık Bakanlığı, bu tehlikeye dikkat çekmek amacıyla halk sağlığı acil durumu ilan etti. Dumanın Sağlık Üzerindeki Etkileri California’daki yangınların yaydığı duman, zararlı partiküller ve kimyasallar içeriyor. Uzmanlar, bu dumanın kalp krizi, solunum rahatsızlıkları, bağışıklık sistemi…
0 notes
Text
Veri Kurtarma Stratejileri ve Teknolojileri
Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda, dijital dünyanın temel taşları olan veriler, hayatımızın hemen her yönünü etkilemektedir. Ancak, dijital varlıklarımızın bu değerli parçaları, veri kaybı tehdidi altındadır. Donanım hataları, yazılım çöküşleri, insan hataları ve siber saldırılar gibi faktörler, veri kaybına neden olabilir. İşte bu noktada, veri kurtarma stratejileri ve teknolojileri, dijital dünyanın değerli kalesini oluşturur ve kaybedilen verileri geri getirme misyonunu üstlenir.
Veri kaybı çeşitli senaryolarda meydana gelebilir. Sabit disk arızaları, yanlışlıkla silinmiş dosyalar, yangın veya su baskını gibi do��al felaketler, veri kaybına yol açabilir. Bu nedenle, farklı veri kurtarma çeşitleri ve bu çeşitlerin nasıl uygulandığı konularına detaylı bir şekilde değinebilirsiniz. Veri kurtarma teknolojileri, bu çeşitlilikle uyumlu olarak tasarlanmıştır ve her senaryoya özel çözümler sunabilir.
İşletmeler için veri kaybı, hem finansal hem de itibari anlamda ciddi sonuçlar doğurabilir. İş sürekliliği stratejileri, veri kaybının minimize edilmesine ve hızlı bir şekilde işin normale dönmesine yardımcı olabilir. Bu bölümde, veri kurtarma ve iş sürekliliği arasındaki ilişkiyi inceleyebilir, işletmelerin veri kaybını nasıl engelleyebileceği ve sürekliliği nasıl sağlayabileceği konularına odaklanabilirsiniz.
Teknolojinin ilerlemesi, veri kurtarma süreçlerini de dönüştürmektedir. Yeni nesil depolama teknolojileri, hızlı tarama algoritmaları ve derinlemesine veri analizi yazılımları gibi inovasyonlar, veri kurtarma süreçlerini daha etkili hale getirir. Bu bölümde, veri kurtarma teknolojilerindeki son inovasyonları ve bu inovasyonların nasıl kullanıldığını anlatabilirsiniz.
Veri kurtarma süreçleri sırasında, kişisel veya hassas verilerin gizliliği risk altında olabilir. Bu nedenle, veri kurtarma işlemlerinin gizliliği nasıl koruduğu ve hangi güvenlik önlemlerinin alındığı hakkında ayrıntılı bir analiz sunabilirsiniz. Veri kurtarma uzmanlarının gizlilik standartlarına uyması, müşteri güvenini artırır.
Veri kurtarma sadece bireysel kullanıcıları değil, aynı zamanda farklı sektörleri de etkiler. Sağlık hizmetleri, finans, eğitim ve diğer sektörlerde veri kaybı, ciddi operasyonel sorunlara neden olabilir. Bu bölümde, farklı sektörlerdeki veri kurtarma uygulamalarının nasıl farklılaştığını ve sektörlerin nasıl korunabileceği konularını ele alabilirsiniz.
Gelecekte, veri kurtarma süreçlerinin daha da sofistike hale gelmesi beklenmektedir. Yapay zeka, otomasyon ve büyük veri analitiği gibi faktörler, veri kurtarma alanında yeni yollar açacaktır. Bu bölümde, geleceğin veri kurtarma eğilimleri ve teknolojileri hakkında tahminlerde bulunabilir, bu alanın nereye doğru ilerlediğini değerlendirebilirsiniz.
Veri kurtarma stratejileri ve teknolojileri, dijital dünyanın savunma kalkanını oluşturur. Değerli verilerin kaybını en aza indirgemek ve kaybolan verileri geri getirmek için doğru yöntemler ve teknolojiler kullanmak, kişisel kullanıcılar için olduğu kadar işletmeler için de kritik bir gerekliliktir. Teknolojinin evrimiyle birlikte, veri kurtarma süreçleri daha da güçlenecek ve veri kaybının etkileri en aza indirilecektir.
0 notes
Text
Orman yangınlarının sağlık üzerindeki etkileri neler ve kendimizi nasıl koruyabiliriz?
Halk sağlığı uzmanlarına göre, Güney Avrupa ve Amerika’daki orman yangınlarının yarattığı hava kirliliği önümüzdeki yıllarda insan sağlığı için ciddi tehdit oluşturuyor Dünya genelinde rekor kıran sıcaklıkların ardından binlerce hektar orman yandı. Avrupa Orman Yangın Bilgi Sistemi (EFFIS) temmuz ayında 170 bin hektardan fazla yeşil alının kül olduğunu duyurdu. Bu rakamın, 2003-2022 yılları…
View On WordPress
0 notes
Text
En İyi Ses Yalıtım Malzemesi Nedir?
En İyi Ses Yalıtım Malzemesi Nedir
Ses, havada dalga şeklinde yayılır ve çevredekiler tarafından algılanır. Ancak, sesin bu yayılımı sırasında farklı yüzeylere çarparak emildiği veya yansıdığı bilinmektedir. Özellikle, ses dalgalarının bir duvar gibi bir yüzeye çarpması durumunda, bu yüzey tarafından emilerek etkisiz hale getirilebilir. Yine aynı şekilde, bir kısmı ortama geri yansırken, bir kısmı ise yüzeyden diğer yüzeye iletilir.
Yalıtım Nedir?
ses yalıtımı, günümüzde özellikle işyerleri, evler ve toplu yaşam alanları gibi birçok alanda sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem, yüksek ses seviyesinin neden olduğu rahatsızlığı azaltmak amacıyla tercih edilir. Ancak, sadece yüksek ses seviyesinin önlenmesi değil, aynı zamanda sesin yayılımının kontrol altına alınarak istenilen seviyede tutulması da hedeflenir.
Starbor Isı Ses Yangın Yalıtımı Firması olarak, Türkiye'nin her yerindeki bayiliklerimizle hizmet vermekteyiz. borlu yalıtım malzemeleri kullanarak, müşterilerimize en kaliteli ve etkili çözümleri sunuyoruz. Borlu yalıtım malzemeleri, özellikle yüzeye çarpan ses dalgalarının diğer yüzeye yansıyan kısmını engelleyerek istenmeyen seslerin engellenmesini sağlar.
Ses ve Gürültü Nedir?
Gürültü, günümüzde hem yapı içinde hem de dışında önemli bir sorun haline gelmiştir. Herkesin duymak istemediği sesler, çevremizdeki yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve hatta insan sağlığı üzerinde ciddi etkilere sahip olabilirler. Bu nedenle, gürültü ile mücadele etmek için çeşitli önlemler alınmalıdır.
Binaların Gürültüye Karşı Korunması Yönetmeliği gibi yürürlükte olan mevzuatlar, gürültüyü önlemek için çeşitli önlemler öngörmektedir. Bu önlemler arasında, gürültü yalıtımı ya da ses izolasyonu yapılması gibi uygulamalar yer alır. Özellikle okullar, hastaneler, iş yerleri, konutlar, eğitim tesisleri, sağlık ve yaşam alanları gibi insanların yoğun olarak kullandığı mekanlarda, gürültüyü en aza indirmek için bu önlemler mutlaka alınmalıdır.
Gürültü, havada oluşan ve hava yoluyla yayılan olmak üzere iki farklı şekilde ortaya çıkabilir. Havada oluşan gürültü, üst veya alt katlardaki komşuların ayak sesleri gibi doğrudan ses kaynaklarından kaynaklanabilir. Hava yoluyla yayılan gürültü ise, trafikteki araçların motor sesleri gibi daha uzaktan gelen ses kaynaklarından kaynaklanabilir. Bu tür gürültüler, havada yayılarak yaşadığımız mekanlara kadar ulaşabilir ve rahatsız edici bir etki yaratabilir.
Ses Nasıl Önlenir
Ses önlemek, çevredeki gürültüyü azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için alınan önlemlerdir. Gürültü, iş ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir faktördür ve bazı durumlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, gürültüyü önlemek veya azaltmak, insanların rahat bir ortamda yaşamasını sağlamak için önemlidir.
Sesin özellikle gürültü şeklindeki rahatsız edici etkileri, çoğu zaman iş ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Bu nedenle, bu tür etkilerden korunmak için gerekli önlemler alınmalıdır. Ses önlemek, çevredeki gürültüyü azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için alınan önlemlerdir. Gürültü, iş ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir faktördür ve bazı durumlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, gürültüyü önlemek veya azaltmak, insanların rahat bir ortamda yaşamasını sağlamak için önemlidir.
Türkiye'nin her yerinde geniş bir bayilik ağına sahip olan Starbor, gürültüyü önleme konusunda uzmanlaşmıştır. borlu yalıtım malzemeleri kullanarak, müşterilerine kaliteli ve etkili bir ses yalıtım hizmeti sunuyor.
Ses Yalıtımı Nasıl Yapılır?
ses yalıtımı, sesin yayılmasını engelleyen veya azaltan malzemelerin kullanımı ile gerçekleştirilir. Ses yalıtımı için kullanılan malzemeler, ses dalgalarını emer veya yansıtır, böylece gürültüyü azaltır ve ortamı daha sessiz hale getirir. Ses yalıtımı, evler, ofisler, endüstriyel tesisler ve birçok diğer alanda uygulanabilir.
Ses yalıtımı yaparken, öncelikle sesin nereden geldiği ve hangi yollarla yayıldığı belirlenmelidir. Daha sonra, ses yalıtımı malzemeleri seçilir ve kurulum yapılacak yüzeylere uygulanır. Ses yalıtımı malzemeleri arasında, Starbor Isı Ses Yangın Yalıtımı Firması'nın da kullandığı borlu yalıtım malzemeleri gibi çeşitli yalıtım malzemeleri bulunur.
0 notes
Text
SICAK ÇARPMASI
Doğanın Çocukları;
Bir varmış bir yokmuş, evren iki küçük atomdan oluşmuş. Doğa o günden bugüne varlığını hiçbir koşula bağlı olmaksızın sürdürmüş. Tüm varlığa nefes olmuş, çiçekleri meyvelere dönüşmüş mahsül olmuş, insanlığın dinlenebileceği bir beşik olmuş. Zincirlerindeki tüm hayvanlarla avlanmışlar. Tabiat ana asırlarca var etmiş, onlar tüketmiş. Şarkı söyleyen gürgenlerden sessiz ve suskun mobilyalar üretmişler. Alevlerin içinde siyah gölgeleri varmış. Tabiat ana Zümrüd-ü Anka gibi yanmış, küllerinden yeniden doğmuş. Bu döngü böyle devam etmiş taki yeniden doğacağı güne kadar…
‘‘ İnsan bir savaş alanıydı. öpen hatta okşayan, konuşan, susan, çiçekler veren bir savaş alanı.’’( Hasan Ali Toptaş-Ben Bir Gürgen Dalıyım)
Vatanımız zor bir süreçten geçiyor. Covid-19, müsilaj ve şimdide orman yangınları…
Tabiat ana feryat ediyor. Doğanın sessiz yavruları acı içinde yardım elimizi bekliyor. Durduk yere yangın çıkamaz fakat bunun için küçük bir kıvılcım ve tutuşabilir malzeme yeterli. Bu durumun %80 ‘ den fazlasına insanlar sebep oluyor. O küçük kıvılcım koca bir alev topuna dönüşüyor. Kuru hava koşulları ve artan sıcaklıklar nedeniyle yangını söndürmekte güçlük çekiyoruz ve etki alanları giderek yayılıyor. İşte karşı karşıya kaldığımız bu büyük sorun Küresel Isınma. Orman yangınları küresel ısınmayı etkiliyor ve küresel ısınmada orman yangınlarına sebep oluyor. Bir kısır döngünün içerisinde savruluyoruz. Buna bağlı olarak bu yazımızda Sıcak Çarpması ve Sıcaklığın Etkilerinden söz edeceğiz.
SICAK ÇARPMASI NEDİR?
Sıcak çarpması, çevresel koşullar nedeniyle ısıya maruz kalınması ve termoregülasyon (vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizma) eksikliği nedeniyle vücut sıcaklığının 40,6 °C'nin üzerine çıktığı hipertermi olarak tanımlanan ciddi bir ısıya bağlı hastalıktır. Güneş çarpması olarak ta bilinen bu tıbbi durum ateşten farklıdır. Baş dönmesi, zihin bulanıklığı, baş ağrısı ve hâlsizlik gibi ısı bitkinliği belirtileriyle beraber vücut sıcaklığının 40 dereceyi aşması artan vücut sıcaklığıyla, vücutta oryantasyon bozukluğu, terleme ile kendini göstermektedir. Genellikle kişinin ateşi 39,4 derecenin üzerindedir, cilt kuru, kırmızı ve sıcaktır, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır. Eğer uyurken bu duruma maruz kalırsanız semptomları farketmeniz zordur. Ancak yüksek eforla gelen sıcak çarpması aşırı terlemeye sebep olur. Özellikle küçük çocuklar nöbet geçirebilir. Sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir.
📷
SICAK ÇARPMASI NEDEN KAYNAKLANIR?
Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral kaybıyla metabolizmanın aşırı ısı üretmesi, yetersiz ya da bozulmuş ısı kaybı mekanizması ile birlikte termoregülasyonun başa çıkamadığı durumlarda anormal derecede yüksek vücut sıcaklıkları sonucu sıcak çarpması olur. Bunların nedenleri arasında alkol, uyarıcı maddeler, aşırı efor sarf etme yaşlanmaya bağlı fizyolojik etkenler olabilir. Efora bağlı sıcak çarpması ise sağlık sorunu olmayan genç bireylerde ve sıklıkla spor yapan ağır efor sarf eden bireylerde, açık havada çalışan işçiler ve askeri personellerde görülebilir. Risk altındaki gruplar;
Yaşlılar ve 5 yaş altı çocuklar
Kalp ve böbrek yetmezliği
Şeker hastalığı
Yüksek tansiyon
Gebeler
İdrar söktürücü, alerji, kalp, psikiyatrik ilaç kullananlar
Alkol bağımlıları
Obezite ve aşırı zayıflık
Cilt hastalığı, olan bireylerdir. Aşırı vücut sıcaklığı insanlar ve diğer sıcak kanlı hayvanlarda hücresel solunum ile ana organların işlevi için gerekli olan biyokimyasal reaksiyonları düzenleyen enzimlerin çalışmasını sekteye uğratabilir.
YÜKSEK ISININ CİLDE ETKİLERİ NELERDİR?
Uzun süre ısıya maruz kalınması halinde yüksek ısı deriye zarar verir. Kişide güneş yanıkları meydana gelebilir. Deri kızarık, ağrılı ve aşırı derecede sıcaktır. Sıcak döküntüsü ise sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişidir. Her yaşta görülmekle birlikte sıklıkla bebeklerde görülür. Küçük kızarıklıklar şeklindedir. Sıklıkla boyun, göğüs, dirsek iç yüzü gibi kıvrım yerlerinde görülür. Kızarık bölgeler kuru tutulmalı, daha serin ve daha az nemli ortam sağlanmalıdır. Maruz kaldığımız güneş ışınlarının geniş vadede erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması şeklinde bize olumsuz etkileri olabilir.
SICAK ÇARPMASINDAN NASIL KORUNURUZ?
Risk grubundakiler 10.00-16.00 arası güneş altında yüksek sıcağa maruz kalmamalıdır.
Sıcak havalarda açık renkli, ince yazlık kıyafetler tercih edilmelidir.
Güneş altında şapka, şemşiye ve güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
Su tüketimi artırılmalıdır.
Daha sık ılık duş alınmalıdır.
Yorucu fiziksel aktivitelerden uzak durulmalıdır.
Hava sıcaklığının yüksek olduğu saatlerde özellikle alkollü içecekler ve ağır yemeklerden uzak durulmalıdır.
Güneşe maruz kalındığı takdirde ciltte oluşan yanıklar ve kızarıklıklar üzerine nemlendirici tıbbi losyon sürülmelidir. Yağ, salça, yoğurt ve diş macunu vb. maddeler kesinlikle sürülmemelidir.
Şu sıcak günlerde daha çok tedbirli olmanızı ve cildinize iyi bakmanızı diliyoruz. Sağlıkla kalın…
0 notes
Text
Kimyasal Risk Etmenleri
Kimyasal Risk Etmenleri ile çalışanlar ya da bunları üretenler, maalesef işin ciddiyetinin farkında değiller ve insan sağlığını nasıl etkileyeceği konusunda hiçbir şey bilmiyorlar veya bilmek istemiyorlar. Güncelleme: 24.10.2020
Kimyasal Tanımı
Doğal halde bulunan veya üretilen veya herhangi bir işlem sırasında veya atık olarak ortaya çıkan veya kazara oluşan her türlü element, bileşik veya karışım olarak tanımlanmıştır. Günümüzde kimyasallar herkesin yaşamının bir parçasıdır. Tehlikeli kimyasallar; sağlığa, güvenliğe ve çevreye akut veya kronik zarar veya hasar verebilen kimyasallardır. Dünyada bilinen 5 ila 7 milyon farklı türde kimyasal bulunmaktadır. Her yıl Dünyada, tarımda kullanılan kimyasal maddeler, gıda katkı maddeleri, ilaçlar, enerji üretiminde kullanılan yakıtlar, kimyasal tüketim maddeleri, vb. dahil en az 400 milyon ton kimyasal madde üretilmektedir. Bu kimyasal maddelerden 5000 – 10.000. ticari kimyasal madde türü tehlikeli, 150 – 200 çeşidi de kanserojen olduğu bilinmektedir. Her yıl 1200 yeni kimyasal madde üretilmekte ve bunlar bir şekilde piyasaya arz edilmektedir. Burada insanı dehşete düşüren gerçek şudur ki, kullanılan ve geliştirilmekte olan kimyasal maddelerin çoğunun, bunları üreten ya da işyerinde kullanan işçilerin sağlığını nasıl etkileyeceği konusunda ya çok az şey bilmektedir ya da hiçbir şey bilmemektedir. Biyolojik Risk Etmenleri için tıklayınız Fiziksel Risk Etmenleri için tıklayınız
Kimyasalların Sınıflandırılması ILO’ ya Göre Sınıflandırma ILO’ ya göre kimyasalların sınıflandırılmasında dikkate alınacak kriterler ve sınıflandırmada kullanılacak yöntem belirlenmeli ve ona göre sınıflandırma yapılmalı. - Toksit Özellikleri - Parlama, patlama, oksitleme, tehlikeli reaksiyon verme özellikleri - Aşındırıcı ve tahriş edici özelikleri - Alerjik ve hassasiyet oluşturma özellikleri - Kanserojen etkileri - Teratojenik ve mutajenik etkileri - Üreme sistemine etkileri Sınıflandırmada Dikkate Alınacak Kriterler Vücudun tümüne akut veya kronik olarak etki eden zehirli özellikleri; - Kimyasal ve fiziksel özellikleri. Örneğin parlayıcı, patlayıcı, oksitleyici ve tehlikeli ölçüde reaktif olması gibi. - Aşındırıcı ve tahriş edici özellikleri - Allerjik ve hassasiyet etkileri - Kanserojen etkileri - Genetik etkilenme - Üreme sistemine etkileri Sınıflandırma Yöntemi Sınıflandırma, elde olan bilgi kaynaklarını temel almalıdır; - Test verileri - Üreticinin veya ithalatçının sağladığı bilgiler ile yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar - Uluslararası taşımacılık kuralları ile ilgili elde edilen bilgiler, (Örneğin, Taşımada Kimyasalların Sınıflandırılmasında, Tehlikeli Maddelerin Taşınması Hakkında Birleşmiş Milletlerin Tavsiye Kararı ve Tehlikeli Atıkların Sınırlar Arası Hareketinin ve Onların Yok Edilmesinin Kontrolü Hakkında, Birleşmiş milletler çevre koruma kuruluşu (UMEP) Basel Sözleşmesi” gibi) - Kaynak kitaplar - Deneysel tecrübeler - Karışımlarda, karışım üzerinde yapılan deneyler veya bileşenlerinin tek, tek bilinen tehlikeli özellikleri - Uluslararası kuruluşların yaptıkları tehlike değerlendirmesi sonuçlarından elde edilen bilgiler Kimyasalların Tasnifi - Organik ve inorganik kimyasal maddeler - Plastikler, sentetik reçineler, elyaflar - Farmostatik kimya maddeleri ve ilaçlar - Temizleme, yıkama, parlatma maddeleri, parfümeri - Boyalar, vernikler, laklar , emaye boyalar - Zirai kimya maddeleri - Çeşitli kimyasal müstahzarlar - Petrol ürünleri Kimyasalların Taşınması Özellikleri - Patlayıcı maddeler - Sıkıştırılmış, sıvılaştırılmış basınç altında yoğunlaştırılmış parlayıcı, parlayıcı olmayan ve zehirli gazlar - Kolaylıkla parlayabilen sıvılar - Kolaylıkla parlayabilen katılar - Oksidan maddeler - Organik peroksitler - Zehirli ve enfeksiyona neden olabilecek maddeler - Radyoaktif maddeler - Aşındırıcı maddeler - Diğer zararlı maddeler Tehlikeli Kimyasallar ve Kaynaklar Her kimyasal madde; - Uygun yolla ve uygun dozda canlı organizmalara verildiğinde zararlı etki meydana getirme kapasitesine sahiptir. - Bir etki meydana getirebilmesi için öncelikle belirli bir yoldan vücuda alınması, absorbe olması gereklidir. - Meydana gelen etkinin şiddeti, organizmada etki yerine ulaşan madde miktarına bağlıdır Siyanid atıkları Elektrokaplama, metal işleme, kimyasallar Metal işleme atıkları Aşındırıcı asitler, Kesme yağı, Asidik Çamur Solventler Bitkisel yağ, kimya sanayi Civa Atıkları Darphane, pil sanayi Florid Boksit, gübreler Arsenik Gübre, ağaç işleme Pestisitler Üretim ve formulasyon, atık izolesi Plastik Monomerler, vinil klorür, acrilonitril Fenol Demir ve çelik, petrokimyasallar Asbest Asbestli çimento, izolasyon ve yapı sanayi Kurşun Boya, kurşun batarya sanayi Tehlikeli Kimyasalların Riskleri - Sağlık RiskleriMeslek Hastalıkları ve İş Kazaları Tehlikeli kimyasallar; - Çok Taksit Madde - Toksit Madde - Zararlı Madde - Aşındırıcı Madde - Tahriş Edici Madde - Alerjik Madde - Kanserojen Madde - Mutajen Madde - Üreme için Toksit Madde - Güvenlik Riskleriİş Kazaları, Yangın, Patlama-Parlama Tehlikeli Kimyasallar; - Yanıcı - Parlayıcı - Patlayıcı - Oksitleyici - Suya Duyarlı Olanlar - Birbirleriyle reaksiyona Girenler 3. Çevre İçin Riskler - Ekosistemin dengesini bozma - Çevre için Zararlı Olan Kimyasal Maddeler Kimyasala Maruz Kalan Kişinin Fizyolojik Özellikleri - Yaş Yeni doğmuş çocuklarda bazı enzimler henüz oluşmadığı için bu tür enzimlerle detoksifiye olan kimyasallarına toksit etkisi artar. İleri yaşlarda da bağırsak faaliyetleri ve absorbsiyon yavaşladığından ağız yoluyla alınan maddelerin etkisi gecikebilir. Genellikle yaşlı kimseler ilaç ve toksit maddelere karşı daha dayanıksızdırlar. - Beslenme Yetersiz bir şekilde beslenen sıçanların DDT ve kafeine daha duyarlı oldukları gösterilmiştir. Ayrıca yüksel proteinli ve karbonhidratlı besinler klinikte toksit maddelerle oluşan karaciğer harabiyetine karşı kullanılmaktadır. Yağ dokuda biriken bazı kimyasallarda yağlı beslenme sonucu vücutta daha fazla tutulurlar. - Cinsiyet - Hamilelik - Genetik Faktörler Bazı bireylerde doğuştan nedenlerle bazı enzim sistemlerinde eksiklik veya daha yüksek aktivite söz konusudur. Bu nedenle aynı maddeye farklı cevaplar verilir. Kimyasalların Vücuda Giriş Yolları - Solunum Kimyasallar işyeri havasında toz, sis, duman, gaz ve buhar, lif şeklinde dağılmış olabilir ve solunabilir (çapı 3 mikrondan az uzunluğu 5 mikrondan fazla uzunluk, çap oranı 3:1 den büyük lifler - Absorbsiyon (Deri veya Gözler)Sıvı kimyasallar deri yolu ile absorblanabilir. Ayrıca gözlerde sıçrama veya buhar şeklinde bulunan maddeleri absorbe edebilir. - Sindirim Ortam havasında bulunan tozların yutulması, kimyasal madde bulaşmış ellerin temizlenmeden yemek yenilmesi, sigara içilmesi yoluyla yanlışlıkla yutma yoluyla, gaz, toz, buhar, duman, sıvı veya katı maddelerin vücuda girmesidir. Kimyasallarda Risk Değerlendirmesi Bir kimyasalın risk değerlendirmesi başlıca 4 basamakta yapılır; - Toksisitenin değerlendirilmesi - Doz-cevap ilişkisinin belirlenmesi - Maruziyetin belirlenmesi - Risk karekterizasyonu Riskleri önlemek için yapılacak 3 adım yöntemi; - Tehlikeleri belirle - Riski değerlendir - Uygun kontrol mekanizmalarını kur Risk Kontrol Önlemlerinin Hiyerarşisi - Ortadan kaldırma - Tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanı kullanma - İzole etme - Mühendislik önlemlerini uygulama - Eğitim dahil güvenli çalışma alışkanlığını kazandırma - Kişisel koruyucu donanım kullanma Kimyasal Risk Önlemleri Kimyasal risk önlemleri, kaynakta, ortamda ve kişiye yönelik olarak üç aşamada değerlendirilir. - Kaynakta Alınacak Önlemler - Kullanılan Maddenin Değiştirilmesi Benzen yerine toluen, benzin yerine gazyağı vs. gibi daha az zararlı madde kullanmak. - İşlemin Değiştirilmesi Örneğin, işyeri ortamına bol miktarda boya ve tiner yayan tabanca boyası yerine havasız tabanca tekniğini uygulamak veya durum uygunsa fırça kullanmak hem boyadan, tinerden ekonomi sağlayacak hem de ortam havası daha az kirlenmiş olacaktır. - İşlemin Kapalı Sisteme Alınması - İşlemin Yer ve Süre Olarak Sınırlanması - Islak (Sulu) Yöntemler Kullanılması Özellikle tozun ortama karışmadan bastırılmasına yarayan bu yöntem maden işletmelerinde çok yararlı olmaktadır. - Yerel Aspirasyon Sisteminin Uygulanması Gaz, toz, buhar gibi maddelerin kaynağında, ortama yayılmadan çekilerek dışarı atılmasını sağlayan bu yöntem ne yazık ki, pek çok yerde yanlış uygulanmakta ve bazen yarar yerine zarar vermektedir. - Sürekli Ortam Ölçümleri Ortamda, sık sık sorun olan madde veya etkenler özel detektör tüpleri veya deteksiyon cihazları ile kontrol edilerek alınan önlemlerin yeterliliği denetlenmeli, gerekiyorsa yeni önlemler alınmalıdır. - Yeterli Bakım Programı Risklerin kaynağında önlenmesi için tesis edilen sistemlerin bakımlarının yapılması kimyasalların ortama yayılmasını önlemede etkili olacaktır. - Ortamda (Hava yolunda) Alınacak Önlemler - İşyeri Düzeni Düzensiz bir işyeri, iş verimini düşüreceği gibi iş kazaları olasılığını arttıracak ve iş gereği oluşan süprüntü vb. maddeler örneğin bulaşık üstüpüler, tozlar sağlığı olumsuz yönde etkileyebilecektir. - Genel Aspirasyon İlk göz önüne alınacak husus çalışan kişilerin soludukları hava düzeyinde etkin bir havalanma sağlanmasıdır. - Seyreltme Aspirasyonu (Temiz Hava Sağlanması) Tamamen kapalı iş ortamlarında bir yandan yerel aspirasyon ile zararlı maddeler dışarı atılırken gerekli olan temiz hava da bir başka sistemden içeri verilmelidir. - Çalışan Kişide (Alıcıda) Alınacak Önlemler Eğitim Önlemlerin en etkili ve yararlısı, çalışanların, hangi tehlikelerle karşı karşıya olduğu, nasıl korunacağı, alınan önlemlere nasıl uyacağı konusunda yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanan işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimleridir. - Kişisel Koruyucular Gözlük, maske, eldiven, baret vb. kişisel koruyucular en son başvurulacak fakat gerektiğinde kesinlikle kullanılması zorunlu araçlardır. Bu araçlar ancak, hangi tehlikeye karşı ne kadar ve ne sürede koruduğu bilinci ile kullanılırsa yararlı olurlar. - Yeterli Sağlık Kontrolü Çalışan kişilerin işe giriş muayeneleri ve periyodik tıbbi kontrolleri sorunların erken tespit edilmesi ve gereken önlemlerin alınarak tedavilerinin yapılması çoğu kez hayat kurtarıcı olmaktadır. Kimyasalların Depolanması - Depolamada işaretlere dikkat edilmeli - Depolama raflarından malzemenin düşmemesi için önlem alınmalı - Dökülmelere karşı önlem alınmalı - Etkileşen kimyasallar yan yan konulmamalı - Malzeme tanklarının etrafı taşma havuzu ile çevrilmeli ve dökülmelere karşı önlem alınmalıdır. - Varil, bidon vb malzemeler kirlilik yaratmayacak şekilde depolanmalıdır - Kullanım alanlarında göz duşları ve malzeme güvenlik bilgi formları bulundurulmalıdır. - Yanıcı kimyasallar diğerlerinden ayrı olarak güneşten etkilenmeyecek şekilde kapalı alanda depolanmalıdır. - Dökülmelere karşı uygun nitelikte absorban malzemeler konulmalıdır. - Kaplar Tanımlı olmalıdırlar. Risk ve Güvenlik İbareleri R (Özel Risk-Tehlike) ve S (Güvenlik-Sağlık) Numaraları olmak üzere iki kısımdır. R - Risk ve S - Güvenlik numaraları uluslararasıdır. R - Risk numaraları o malzemenin yol açabileceği zararları ve tehlikeleri gösterir. S - Güvenlik numaraları o malzemenin kullanımı, depolanması sırasında zararlarının azaltılması ve ortadan kaldırılması için alınması gereken önlemleri / tavsiyeleri belirtir. Risk İbareleri - R 1-Kuru halde patlayıcıdır. - R 2-Şok, sürtünme, alev ve diğer tutuşturucu kaynakları ile temasında patlama riski. - R 3-Şok, sürtünme, alev ve diğer tutuşturucu kaynakları ile temasında çok ciddi patlama riski. - R 4-Çok hassas patlayıcı metalik bileşikler oluşturur. - R 5-Isıtma patlamaya neden olabilir. - R 6-Hava ile temasta veya havasız ortamda patlayıcıdır. - R 7-Yangına neden olabilir. - R 8-Yanıcı maddelerle temasında yangına neden olabilir. Güvenlik İbareleri - S 1-Kilit altında muhafaza edin. - S 2-Çocukların ulaşabileceği yerlerden uzak tutun. - S 3-Serin yerde muhafaza edin. - S 4-Yerleşim alanlarından uzak tutun. - S 5-....... içinde muhafaza edin. (Uygun sıvı üretici tarafından belirlenir) - S 6-....... içinde muhafaza edin. (İnert gaz üretici tarafından belirlenir) - S 7-Kabı sıkıca kapatılmış halde muhafaza edin. Malzeme Güvenlik Bilgi Formu Kimyasalların neden olduğu sağlık ve güvenlik tehlikelerinin azaltılmasına yarayan bir sistemin parçasıdır. Kimyasal maddeyi ; •Taşıyanların , •Depolayanların, •Kullananların •Üretimde Çalışanların kimyasal maddelerin tehlikeleri konusunda doğru değerlendirme yapmalarını sağlamayı amaçlar. Kimyasal maddelerle birlikte Malzeme Güvenlik Formlarını (MSDS) kullanıcıya vermelidirler. MSDS Malzeme Güvenlik Bilgi Formu ya da Güvenlik Bilgi Formu ile ilgili daha detaylı açıklama için tıklayınız...
Yangın Maddenin ısı ve oksijenle birleşmesi sonucu oluşan kimyasal olaya yanma denir. Yangın Sebepleri - Dikkatsizlik - İhmal - Sabotaj - Sirayet - Tabiat Olayları - Kazalar Yangınla mücadelede 4 altın öğüt - Yangın, doğal afetler dışında, genelde insan hatasından dolayı meydana gelir. - Yangını önlemek, söndürmekten daha kolaydır ve risk taşımaz. - Yangını önlemek, bir veya birkaç kişinin görev ve sorumluluğu değil, tüm insanların görevidir. yangını söndürmek ise bu konuda eğitilmiş insanların görevidir. - Yangın can ve mal düşmanıdır. ancak, yangın anında insana en büyük düşman, panik ve mantıksız harekettir. Yangın ve yangın sınıfları ile ilgili detaylı bilgilendirme için tıklayınız; Yazının tüm hakları www.nedenisguvenligi.com‘a ve yazarlara aittir. Telif hakları kanunu gereğince kopyalanamaz ve/veya farklı bir yerde kullanılamaz. Ancak alıntı yapıldığında link ve adres verilmek zorundadır. Read the full article
#Güvenlikİbareleri#kimyasalrisketmenleri#hse#isg#isyerihekimi#KimyasallarınVücudaGirişYolları#MalzemeGüvenlikBilgiFormu#Riskİbareleri#TehlikeliKimyasallar#TehlikeliKimyasallarınRiskleri
0 notes
Text
Oktay: Bilgi kirliliği oluşturanları affetmeyiz
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "İstanbul'da bilgi kirliliğinden dolayı tek bir vatandaşımızın burnu kanarsa, bilgi kirliliği oluşturanları affetmeyiz." dedi. Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu ve diğer yetkililerin katılımıyla Hasdal'daki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Merkezi'nde gerçekleştirilen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) Toplantısı'nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Sabah saatlerinden itibaren ilgili kurumların üst düzey temsilcilerinin de katılımıyla çalışma halinde olduklarını ifade eden Oktay, öncesinde, 5,8'lik depremle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görevlendirdiği andan itibaren tüm ilgili bakanlıklar ve kurumlarla birlikte depremin etkileri ve yönetimiyle ama hemen sonrasında da ileriye dönük çalışmalar için bunu bir fırsata çevirdiklerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, dün akşam bu görevlendirmeyi yaptıklarını, kurumların bunu çalıştığını ve bugün de toplantıyı gerçekleştirdiklerini anlatarak, şunları kaydetti: "Yaptığımız çalışmalarda şunu gördük; olası bir deprem ya da başka bir durumda, İstanbul ya da İstanbul dışındaki 80 ilimiz için bu geçerlidir, yıllarca yaptığımız çalışma ve hazırlıkların aslında son derece ciddi bir hazırlık olduğunu, 28 çalışma grubuyla birlikte aslında ne kadar sağlıklı bir sistem kurduğumuzu burada bir kez daha görmüş olduk. Bizim bu sistemimiz aslında dünyaya örnek bir sistem. Bunu da başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Avrupa Birliği de dahil dünyadaki en iyi entegre sistemlerden birisini kurmuş durumdayız. Dolayısıyla bu sistemin müdahale ile ilgili gereği şudur; herhangi bir afet, deprem olduğu anda sıfırıncı dakikaya hazırlıktır. Yani anlamı şu; buradan AFAD'dan düğmeye basıldığı anda bu 28 çalışma grubu anında harekete geçecektir hiçbir talimat beklemeden. Ne yapacağıyla ilgili herkes noktası, virgülüne kadar nerede, ne yapacak, nasıl yapacak hepsi çalışılmış, görevlendirilmiş, planlanmaları yapılmış, entegre sistemle ilgili bilişim alt yapısı da dahil bunlar kurulmuş. Çalışma grupları arasında da yine İstanbul Valiliğimiz, yine ilgili bakanlıklarımız ve AFAD başta olmak üzere şimdi telsiz sistemiyle haberleşme sisteminin de oluşturulduğu bir yapıdan bahsediyoruz." "Organize sanayi bölgelerini arama-kurtarma ekibi kurması için teşvik edeceğiz" Hemen bugünden itibaren de bunun İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda yoğun şekilde tatbikatların yapılacağı devreye girileceğini anlatan Oktay, şöyle devam etti: "Burada ne var derseniz şu var. İlk deprem olduğu anda neye ihtiyacımız var? Arama-kurtarmaya ihtiyacımız var. Bir senaryo yazıyoruz, bu senaryoda muhtemel hasar nedir, bu hasara göre arama-kurtarmaya nerede ihtiyaç vardır, dolayısıyla bu yerlerin, her bir ilçemizin mahallelerine kadar görevlendirilmiş arama-kurtarma ekiplerimiz vardır. Sadece İstanbul'da değil, 80 ilimizdeki AFAD'a bağlı arama-kurtarma ekipleri bunun içerisindedir, STK'ların arama-kurtarma sertifikalandırılmışları bunların içerisindedir. Organize sanayi bölgelerimizin de kendilerine özel, anında ihtiyaç duydukları ve yaptıkları üretimin çeşidine göre de yine kendilerinin de bir arama kurtarma ekibi kurmasını teşvik ediyor olacağız ve buradan da yine AFAD bünyesinde de her türlü eğitimi vererek sertifikalandıracağız, çok hızlı bir şekilde. Bunlar görevlendirilmiş durumda. Ulaşım nasıl sağlanacak, havadan, karadan ve denizden, görevlendirilmiş durumda. İlden buraya gelecekse de yine aynı şekilde hem Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından hem diğer tüm hava kabiliyeti olan birimlerimiz ve Türk Hava Yolları başta olmak üzere hangi havalimanından kalkacak kimler o uçağa binecek, ne zaman gelecek, nasıl gelecek ve bulunduğu yere nasıl gelecek hepsi şu anda gideceği yeri biliyor." Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ayrıca altyapı ile ilgili de çalışıldığını dile getirerek, şunları aktardı: "Hasar varsa anında o altyapının ayağa kaldırılması, bu sudur, kanalizasyondur, doğal gazdır, elektriktir vesaire. Bir başkası beslenme. Bir başkası 112 acil ve UMKE dahil sağlık hizmetleri. Bir başkası hasar tespit. Dünden itibaren hemen gördüğünüz gibi tüm ihbarlara yine anında giden bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bünyesindeki, sorumluluğundaki bir çalışma grubumuz bu da. Tüm alanlarda aklınıza gelebilecek, eğitim alanında, sağlık alanıyla alakalı ve bunun nakliye, ulaşım, trafik, güvenlik hizmetleri, aynı şekilde ihtiyaç boyutunda satın alması, haberleşmesi, iletişimi.... 28 ayrı alanda aklınıza gelebilecek, defin bunun içerisindedir, yangın ve itfaiye çalışma grupları bunun içerisindedir. Her bir alanda şu anda yeni planlarımızı da sabahtan itibaren çok detaylı bir şekilde gözden geçirmiş durumdayız." Eksik olanlarla ilgili de tekrar çalışılması için görevlerin verildiğini vurgulayan Oktay, 1 haftaya kadar da çok daha güçlü şekilde her türlü tatbikatla bu çalışmaların devam edeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şu değerlendirmelerde bulundu: "Afetin yönetimi bir şeyi affetmez, bilgi kirliliğini affetmez. Yani İstanbul'da tek bir vatandaşımızın burnu kanarsa, bilgi kirliliğinden dolayı tek bir vatandaşımızı kaybedecek olursak bilgi kirliliğini oluşturanları affetmeyiz. Yasal olarak affedemeyiz ve millet olarak da bunu affetmeyiz. Burada siyaset yapmıyoruz, burada insan hayatını konuşuyoruz, dolayısıyla bunun parçası olan, paydaşı olan herkes buradadır. Bütün şeffaflığıyla çalışılan, tartışılan, eksiklikleri giderilen bir çalışmadır. Buna toplanma alanları da dahildir. Açıkça söylüyorum bunu. Toplanma alanları ve barınma alanları da buna dahildir. Olmayan bir şeyi var gibi göstermek bizim ne etik ne ahlaki boyutta çalışma prensibimize asla ve asla uygun değildir. İnsan hayatı üzerinden siyaset yapanlara sesleniyorum, ben buradan bir kez daha. Seviyelerini koruyor olmaları gerekiyor. Burada söz konusu olan benim İstanbul'daki vatandaşımın hayatı ise bu hayat üzerinden hiç kimseye siyaset yaptırmayız." Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, bu toplantıya tüm tarafları davet ettiklerini vurgulayarak, "Buna İstanbul Büyükşehir Belediyesi dahildir ve Başkan da geldi akşam burada bu çalışmaların içerisinde bulundu. Toplanma alanları dahil, çok ilginç bir şekilde sürekli gündeme geldiği için bu İstanbul'da bunu ifade ediyorum. Orada da bu çalışmaları gördük. Orada da kendisinin de olduğu bir ortamda bu açıklamayı birlikte yaptık. Sonrasında kanal kanal dolaşıp bu vardır/yoktur tartışmasına girmek kadar anlamsız bir şey olamaz." diye konuştu. Dün ayrılırken herkese davetin yenilendiğini, "Sabah herkes burada olacak." denildiğini ifade eden Oktay, sonrasında sosyal medyada dolaşan başka şeylerin kabul edilemez olduğunu söyledi. Oktay, toplantıya iki bakanın katıldığını, diğer tüm bakanlıkların da bakan yardımcıları düzeyinde temsil edildiğini dile getirerek, şöyle devam etti: "1. Ordunun, Sahil Güvenliğin, Jandarmanın, Valimizin burada olduğu bir ortamda şehirden sorumlu arkadaşımız hem burada olmayacak, sonrasında da gidecek bunun siyasetini yapacak. Böyle bir şey olmaz. Biz burada siyaset yapmıyoruz. Biz burada İstanbul'daki vatandaşımızın hayatı söz konusu ise insan hayatı söz konusu ise biz onunla ilgili hazırlıkları yapıyoruz. Burada ilk günden itibaren kurduğumuz sistemle son derece şeffaf olduk. Tüm Türkiye ile bunu paylaştık. Yetmedi, web sitelerine koyduk, 'Bu toplanma alanlarının nerede olduğunu e-devlet üzerinden girdiğinizde görebilirsiniz.' dedik. 1 milyonun üzerinde İstanbul'daki vatandaşımız giriyor ve kontrol ediyor. Şimdi AFAD'a tekrar talimat verdik, toplanma alanlarını illaki e-devlet üzerinden de değil, normal web sitesinden vatandaşlarımızın görebileceği alanlar olsun." "Kamu binalarımız yüzde 92 oranında güçlendirilmiş durumda" Toplanma alanlarının, herhangi bir deprem, afet olduğunda toplanılabilecek bir merkez olduğunu vurgulayan Oktay, en kısa zamanda da buradan tahliyeye başlanacağını söyledi. Oktay, barınma merkezlerinin hazır olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Kamu binalarımız yüzde 92 oranında güçlendirilmiş durumda. Yani bunun anlamı şu; İstanbul'daki kamu binalarının yüzde 92'sini okullar dahil, barınma hizmetlerinde kullanabileceğiz, demektir. Dolayısıyla bu kamu alanları ve spor salonları, buralar arttıkça, bizim açık alanlardaki çadır kurabileceğimiz ve oralarda barındıracağımız alanlara olan ihtiyacımız azalacaktır. Dolayısıyla bu daha kaliteli hizmet vereceğimiz anlamına gelir, İstanbul'daki vatandaşımıza. Türkiye'de de bu böyledir. Dolayısıyla buradan da o barınma hizmetlerinin verildiği yere gidecektir, barınma merkezlerine tahliye edilecektir. Tahliye ile ilgili de ulaşım ile ilgili de ayrı ayrı yine çalışma gruplarımız var, burada da yine hazırlıklarımız var. Oradan ya oraya götürüleceklerdir, biz sağlayacağız bunu veya İstanbul'dan dışarı çıkmak isteyecektir, yine burada da Deniz Kuvvetlerimiz buna dahildir, Sahil Güvenlik buna dahildir yani denizden, karadan ve havadan dışarıya ulaşımın nasıl sağlanacağı, İstanbul'un diğer bölgelerine nasıl ulaşımın sağlanacağı çalışılmıştır." "İhtiyacımızın karşılanmasında herhangi bir sorun yok" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, toplanma alanlarının metrekare olarak hesaplandığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz şöyle çalışıyoruz; herhangi bir en ağır, en kötü senaryoda ihtiyacımız olan toplanma alanı metrekare olarak nedir ve bu metrekare alan olarak biz ihtiyacımızı karşılayabiliyor muyuz, karşılayamıyor muyuz? 'Burası toplantı alanıdır, ilanihaye hiçbir belediye ve kurum herhangi yapılaşmaya gidemez.' Böyle bir kural yok zaten. Orası olduğu zaman bir başka alandır. Bizim için önemi olan ihtiyacın karşılanmasıdır. Bugün de çalışmalarımız da yine gördük ki ihtiyacımızın karşılanmasında herhangi bir sorun yoktur. Bunu dün Sayın Cumhurbaşkanımız da açıklamışlardır. Yani bu değişken bir olay. Bunun üzerinden senaryolar oluşturmak, bunun üzerinden hazır değilmişiz gibi bilgi kirliliğine gitmek, kendi insanımızı huzursuz etmek kadar yanlış bir olay olamaz. Bu anlaşılır bir durum da değildir. Dolayısıyla biz yaptığımız çalışmalarda aslında bütün kurumlarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve yerel yönetimlerimiz de buna dahil, hazırlıklarında ne kadar ciddi olduklarını bir kez daha gördük. Ben bundan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla eksik olan tarafımız ne? Bilinçlendirme boyutu. Yani burada asıl vatandaşlarımız bu işin bir paydaşı. Deprem olduğu andan itibaren ve deprem olmadan önce yapmaları gereken hususlarla alakalı bilinçlendirme konusunda eksiğiz. Dün de söyledim, bugün yine tekrar ediyorum, medyadan ve basın kuruluşlarımızdan burada destek istiyoruz. Bu bizim ortak derdimiz. Tek taraflı bir şey değil." Oktay, AFAD'ın bünyesinde şu anda bin 100 deprem gözlem istasyonunun olduğunu, bunlardan birinin de GONAF şeklinde ifade edilen son derece özellikli bir gözlem istasyonu olduğunu, yerin 300 metre altında ve kademeli olarak her kademedeki deniz altındaki faaliyetleri ölçtüklerini söyledi. Fuat Oktay, "Yine Kandilli'nin 450 civarında olmak üzere, toplamda bin 500'ün üzerindeki gözlem istasyonuyla Türkiye'deki her sistik hareketi ölçüyoruz. Dolayısıyla buna göre de her türlü hazırlığımızı yapıyoruz. Yani deprem konusu keşke bilimsel olarak şu gün, şu saatte olacak diye bilinebilen bir şey olsa da hazırlığımız ona göre yapsak. Bu, bugünkü bilimsel, teknolojik olarak geldiğimiz noktada depremin hangi saatte, nerede, nasıl olacağını bilen hiçbir yaklaşım, hiçbir şey yoktur. Olabilir şeklinde istatistikler üzerinden yorumlar yapılır. Bu yorumları dünden beri siz de dinliyorsunuz sürekli. Bizim görevimiz buna öncesinden hazır olmaktır. Şu anda da bununla ilgili de o hazırlığı yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi'nin (İSMEP) İstanbul'daki bütün kamu binalarının güçlendirilmesiyle alakalı bir proje olduğunu ifade eden Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yüzde 92'ye gelmemizde bu projenin de çok ciddi bir katkısı var. Deprem haritaları güncellendi. Onun özelliği şu, son derece bilimsel altyapılarla çalışılan tüm üniversitelerimizin, ilgili tüm kurumlarımızın katıldığı, uluslararası bilimsel boyutta en ileri görüşlerin alındığı, dolayısıyla önceden şu bölge birinci deprem bölgesi, şu bölge ikinci deprem bölgesi dediğimiz şeyin artık bina olarak, yani şu anda bulunduğunuz yerin koordinatını verdiğinizde bunun kaç derece deprem bölgesi olduğunu öğrenebilirsiniz. Bunu da yine hem AFAD'ın web sitesinde hem de e-devlette bulabilirsiniz. Dolayısıyla yapılarınızı buna göre yapmak durumundasınız. Afete hazır Türkiye boyutunda, yine eğitim noktasında 12 milyon kişiye ulaşmış durumdayız. Ciddi bir çalışma. Dolayısıyla birçok konuda yapılan çok kapsamlı çalışmalarımız var. Bunları gölgelemeden, hepimizin varlığı bu, bundan gurur duymamız lazım. Farklı siyasi görüşlerde olabiliriz ama bu gurur duyabileceğimiz bir tablodur. Bir ve beraber olabileceğimiz bir tablodur. Daha iyisine nasıl gideriz bunu el birliğiyle güç birliğiyle yapmak durumundayız. Bugün de yaptığımız buydu. Tüm kurum ve kuruluşlarımızla geldiğimiz nokta itibarıyla da hamdolsun oldukça güzel çalışmalarımız var. Eksikliklerimiz de onları da belirledik hızlı şekilde. En fazla bir hafta içerisinde onlar da daha da iyi hale gelecek şekilde tamamlanıyor. Bütün yoğunluğumuzla burada da tatbikatlara başlıyoruz." "Çözüme odaklandık" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bir gazetecinin "depremin ardından yaşanan iletişim sıkıntısını" sorması üzerine, şunları söyledi: "Tüm alanlarla ilgili çalışma yaptık. Orada birkaç şeyi ayırmak gerekiyor, birincisi veri/data paylaşımında bir sıkıntı yaşanmadı, görüntü paylaşımında bir sıkıntı yaşanmadı, seste bir sıkıntı yaşandı ve mobil aramalarda bir sıkıntı yaşandı. Afetin yönetimiyle alakalı sorumlu olan birimler arasında, orada bir sıkıntımız olmadı. Yani orada bir iletişim sistemi yönetenler arasında var, şimdi bugün yaptığımız çalışmalarda onun daha da güçlendirilerek, daha da genişletilerek, tamamen ayrı bir sistem, her ihtimale karşı güçlendirmeyle alakalı kararlar aldık. Diğer boyutla alakalı da Turkcell, Vodafone, Avea ve Türk Telekom ile ilgili de çalıştık. Onların bize açıklamaları oldu ama onun ötesinde biz onlardan yoğun bir çalışma istedik, bazı görevler verdik. Burada yoğunluk olsa bile iletişimin ilk anda kesilmemesi ile ilgili neler yapılabileceğiyle alakalı da çözüm önerileriyle gelmiş durumdalar, 4 şirketin genel müdürü de buradalar. Orada bir eksikliğin olduğunu gördük, sadece açıklamalarla yetinmek istemedik, dolayısıyla o açıklamaları da kamuoyuna yaparak yetinmek istemedik, çözüme odaklandık." "Şu an itibarıyla 611 bina talebiyle karşı karşıyayız" Cumhurbaşkanı Yardımcı Fuat Oktay'ın başkanlığında Hasdal'daki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Merkezi'nde gerçekleştirilen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) Toplantısı'nın ardından Oktay, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gazetecilere açıklama yaptı. Kurum, afet olduğu ilk andan itibaren Afet Yönetim Planı çerçevesinde bakanlığa bağlı birimlerden, 34 ilden sahada 270 personelin görev yaptığını kaydederek, şu bilgileri verdi: "AFAD'a bildirilen hasarlı bina veya hasarlı bina talebine ilişkin olarak, şu an itibarıyla 611 bina talebiyle karşı karşıyayız. Bu talepleri sahadaki ekibimiz bugün akşam itibarıyla bitirmiş olacak. Hasar ön tespitlerini bugün akşam itibarıyla ilgililerine bildirmiş olacağız. 80 kamu binamızla ilgili inceleme yaptık. 55 okulumuz, 9 hastanemiz ve diğer kamu binalarında da tespit çalışmalarımızı yaptık. Yapmış olduğumuz tespit çalışmalarında da 55 okulun 14'ünde tespitlerin daha detaylı yapılmasına ilişkin arkadaşlarımız çalışıyorlar. Hafta sonu itibarıyla bu okullarımızdaki tespitler de tamamlanmış olacak. İnşallah bütün bize bildirilen binaların tespitlerini hızlı bir şekilde yapmak suretiyle vatandaşımıza hizmet etmiş olacağız." Türkiye'de yılda 23 bin deprem meydana geldiğini, nüfusun yüzde 71'inin ve Türkiye topraklarının yüzde 66'sının deprem bölgelerinde yaşadığını aktaran Kurum, şunları söyledi: "Bugüne kadar 80 binin üzerinde canımızı kaybettik. 2002'den bugüne bu sektörde yapılması gereken, kentsel dönüşüm anlamında, üst yapı anlamında sosyal donatı anlamında birçok projeye imza attık ve atmaya da devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012'de 'Bedeli ne olursa olsun dönüştüreceğiz.' dediği seferberlikle birlikte bugün 1 milyon 150 bin konutun dönüşümünü başlattık. TOKİ ile 850 bin bağımsız bölümü ürettik ve vatandaşlarımıza teslimlerini gerçekleştirdik. Yapı denetim kanunlarıyla deprem yönetmelikleriyle 35 milyon vatandaşımızın yaşamını güvence altına alacak süreçleri yine yaptık ve bu süreçler çerçevesinde depreme hazır bir şekilde girmeye gayret gösterdik. Açıkladığımız eylem planı çerçevesinde de dönüştürülmesi gereken acil öncelikli 1,5 milyon konutu da her yıl 300 binini dönüştürmek suretiyle 5 yıl içinde inşallah tamamlayacağız ve depreme daha hazır bir ülke olarak bu sürece devam edeceğiz. Eğer dün yaşanan depremde bu kadar az hasar gördüysek, kalp krizinden yaşamını yitiren bir vatandaşımız olduysa da bugüne kadar yaptığımız bu kararlı çalışmaların da etkisini gözardı etmemek gerekir." "Bu işin siyasetini yapmıyoruz" Murat Kurum, belediyeler, yerel yönetimler ve vatandaşlarla iş birliğinde çalışacaklarını ifade ederek, vatandaşların talep etmeleri halinde bakanlığın lisans verdiği kuruluşlara binaların tespitini yaptırabileceğini belirtti. Birçok ilçede kentsel dönüşüm çalışmalarının sürdüğüne değinen Kurum, "Bu işin siyasetini yapmıyoruz. Talep edilen her türlü projeyi yerinde gönüllü hızlı dönüşüm yapmak suretiyle gerçekleştirmek istiyoruz. Bu sayede depreme daha hazır bir ülke olarak yolumuza devam edeceğiz." dedi. İmar barışına dahil olan binaların güçlendirilmesi İmar barışından yararlanan vatandaşların güçlendirilme konusunda talepleri olduğuna ilişkin soru üzerine Kurum, açıklanan kentsel dönüşüm eylem planı çerçevesinde hem yeni yapılacak binalara ilişkin hem mevcut binaların güçlendirilmesine ilişkin belli hedefler olduğunu söyledi. Kurum, belediyelerle ortak çalışma yürüttüklerini dile getirerek, bu çerçevede İstanbul'un tüm ilçelerinde kentsel dönüşümle alakalı projelerin devam ettiğini, ekimde de TBMM'nin açılmasıyla birlikte imar barışına dahil olmuş binalar için güçlendirmenin önünün açılacağını kaydetti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bu şekilde mevcut yapıların güçlendirilerek vatandaşların sağlam ve güvenli bir şekilde oturmasının önünü açacaklarını ifade ederek, her yıl 300 bin konut üreterek, acil dönüştürülmesi gereken 1,5 milyon konutun dönüşümünü de sağlayarak depreme daha hazır bir ülke haline gelineceğini vurguladı. "Tam bir entegrasyon içerisinde meseleye vaziyet etmeye çalışıyor" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün yaşanan depremden sonra Ankara'da AFAD Başkanlığı binasında gördüğü tablonun 1999 tablosundan bambaşka bir görüntü olduğunu ifade ederek, "1999 tablosunda biz Sayın Çiller ile birlikte Yalova'daydık. O gün rahmetli Ecevit'in de rahmetli Demirel'in de tablodan net bir şekilde bilgisi söz konusu değildi. Bu bahsettiğim 20 yıl öncesinin Türkiye'si. Oysa bugün AFAD başkanlığının koordinasyonunda Türkiye bütün kurumları ile birlikte enerjisinden itfaiyesine, yerel yönetimlerinden bütün kamu kurum ve kuruluşlarına kadar tam bir entegrasyon içerisinde olabildiğince meseleye vaziyet etmeye çalışıyor. Türkiye bu tedbire de kolay gelmedi." diye konuştu. "Türkiye çok üstün adımlar attı" Her 15 günde bir çalışma gruplarıyla çalışmaları her ilde revize ettiklerini dile getiren Soylu, hem insan hem de teknolojik unsurları da meselenin içerisinde katarak hareket ettiklerini belirtti. Bu yıl 10'u illerde gerçekleştirilen saha tatbikatı olmak üzere 42 tatbikat yaptıkları bilgisini veren Soylu, şöyle devam etti: "Önümüzdeki günlerde Kahramanmaraş'ta bir ulusal tatbikat yapacağız. Temmuz ayından başlayarak önümüzdeki yıl temmuz ayına kadar Afetlere Hazırlık Yılı ilan ettik. Biz sadece depremle karşı karşıya kalmıyoruz. Bir taraftan sel, bir taraftan hortum, heyelan, çığ ve buna benzer birçok afetle karşı karşıya kalıyoruz. Bu topyekun bir mücadeleyi gerektiren bir mesele. Türkiye burada çok üstün adımlar attı. Hepimiz çocuklarımızın İstanbul'da okula gitmekte zorlandığı günleri hatırlıyoruz. Neden? Çünkü okul binaları çürüktü. Bugün böyle bir tablo yok. Bu, bu süreç içerisinde gerçekleştirilen ve samimiyetle gerçekleştirilen adımlarla oldu. Geçmişte yaptığımız simülasyonların çerçevesinde AFAD RED diye bir programımız var. 5,8 büyüklüğünde bir depremde AFAD RED sistemi bize hiçbir ölümlü vaka olmayacağını ortaya koydu. Biz simülasyonları daha önce de yapıyorduk ama olayın cereyanı ile karşı karşıya kaldığımızda aslında kurduğumuz tüm sistemlerin ve atacağımız tüm adımların, alacağımız tedbirler konusundaki yaptığımız bütünlüğü bir kez daha burada görmüş olduk." İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bugün çalışma gruplarıyla dün yaşananların tüm yönleriyle değerlendirildiğini anlatarak, iyi oldukları alanlar dışında üzerine koymaları gereken alanlar da bulunduğunu söyledi. Toplumsal bilinçlenmenin önemine vurgu yapan Soylu, kamuoyunda gündem olan toplanma alanlarıyla ilgili olarak şunları kaydetti: "Bizatihi işin içerisinde olan bir kişi olarak bunu söylemem lazım. Toplumda bir güvensizlik olursa biz bu ülkeyi yönetenler olarak ilk önce kendimizi affetmeyiz. Çünkü deprem ve karşı karşıya kaldığımız afetler konusu bizim için fevkalade önemli. Bu toplanma alanlarının belirlenme süresi yaklaşık 2,5-3 yıllık bir süreç. Bu 3 yıl içerisinde belediyelerle yaptığımız iş birliği, yani 'Bize deprem anında toplanma alanını belirtir misiniz?' dedikten sonra onlardan gelen ve sonrasında AFAD, belediyeler, kaymakamlıkların teyit ve tespit ettikleri yerlerle ilgili hem listelemeyi yaptık hem e-devlet üzerinden yayımladık. Tüm STK'larla bunu paylaşarak bilinçlendirme oluşturmaya çalışıyoruz. Buralar ilanihaye toplanma alanı olarak kalacak alanlar değil. Kalacaklar var, kalamayacaklar var. Buralar bir yerden alıp bir yere tahliye merkezi olarak nitelendirilebilecek alanlardır. Bunların içerisinde okul bahçeleri, spor salonları yok. Bunları da ilave ettiğimizde İstanbul'da eldeki stokla bunu sağlayabileceğimizi düşünüyoruz." Soylu, toplumsal farkındalık için her ay bir temalarının bulunduğunu belirterek bu ay deprem çantası üzerinde bilinçlendirme çalışması yürüttüklerini kaydetti Read the full article
0 notes
Text
Çukur Bir Sabittir...
Çukur bahsi artık bir temsil değil var edilen, hakikat kılınan bir meseli belirtendir, bildirendir. Cerahatle kuşatılan, vahametle günü zapt olunmuş, hiddetle ve kinle geleceği örselenmiş olan bir menzilin var ettiği yegane bahis bu çukurun, mecaz değil doğrudan “hakikat” kılınmasıdır. Yeniden, yeniden ve yılmaksızın yeniden güncelliği yakalanan bir çukurda aklı / fikri / tahlille tahayyülü gömmektir. Yeni ülke ol Türkiye 2.0 bu bahistir. Rejim değişikliğinin ‘referandum’ dönemindeki kadar açıktan / alelade değil açıktan ve derli toplu düzenlendiği bir yağma hali ile memleketin tahayyülü sandığa yansıtılmış bildirilir. Oysa kesintisiz bir cürüm istenci şimdi sabitlenendir.
Memleket yoktur. Çukur bir sabittir. Memleket tahayyülünün hiç kılınması artık kesintisizdir. Güncelliği yakalanan bir sandık mefhumunun az ötesinde nihai bir sonuç olarak hiddet / yıkım ve tahakkümdür. Bunlarla bir yolun / yarının varlığı bildirilirken asıl olan çukur bahsinin eksik gediğini tamamlama istencidir. Bir çukur var edilirken yapılanlaradır sözümüz, derdimiz. Çukur bahsi bir rivayeti değil varlığı kesintisiz kılınan kötülüğün merhalesiyken bunun halen iyi bir şey olduğu vurgusunadır dertle niyaz ettiğimiz.
Cürümler birbiri ardılı sıra güncellenirken, yaratılan, kalıcılaştırılan bütün ol karanlık artık istisnasız hepimizi derinlerine çekmektedir. Bay Erdoğan ile Bay Devlet’in “oyuncağı” kılınan bir ülke tahayyülünün aksidir mesele bu sınırlardaki meselimiz. Güncelliği sağlanan zulüm ve kötülüğün bir toprağın artık yegane istikbal belirleyicisi olmasıdır dert. Süreğen kılınan şey demokrasi tahayyülünün bariz hiçleştirildiği, sıradanın sesinin de itirazının da boşa düşürüldüğü bir sahnenin imalidir. Hayat bariz çürütülürken yinelemeli bir kez daha yol nereye?
Yolun bundan sonrasının karanlığa ol katran karasına bağlantılanması kesintisizdir. Cerahat salt şimdiyi değil yarını da “hiç kılma” istencinin tezahürüdür. Bunca açık var edilen yıkımın sofrasında bir gelecek yoktur. “Çukur” bahsi bir rivayeti değil var edilen her gün güncellenen bir hakikat kılınandır. Cerahatin aleni sofrasında atılan her adım, sıradanın hayatında açılmış her gedik en biçimsiz hale / bir forma kavuşturulan her teşebbüs bu yerin çukurluğunu tescil etmektedir. Sahiden yol ile yön yoktur aslında. İmal olunan karanlığın cerahati ve karanlığı yükseltildikçe aşılan yeni sınırlar vardır.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) iktisat profesörü Daron Acemoğlu, Cumhuriyet’e bir mülakat verir. Türkiye Ekonomisinin sorunlarının yapısal olduğunu söyleyen Acemoğlu, “Son 10 yılda çok fazla verimlilik artışı olmadı. Teknolojik gelişme veya gayrimenkul sektörü dışında yatırım yaşanmadı” der. Türkiye ekonomisi için çok sert bir iniş riski olduğu belirten Acemoğlu’nun Pelin Ünker’e anlattıklarıdır. “Demokrasi büyüme için faydalıdır. Siyasal özgürlüğü destekleyen siyasal kurumlar büyüme için faydalıdır. Bu, tabii ki siyasal özgürlük olmadan büyümeye sahip olamayacağınız anlamına gelmez. Çin bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Fakat bir bütün olarak, toplum baskıdan arındırılırsa, ifade özgürlüğü varsa, demokratik kontrol mekanizmaları söz konusuysa, Ekonomi güç ve çıkar çevreleri tarafından ele geçirilmemişse, büyüme teşvik edilir ve daha yüksek kaliteye ulaşır. Bu doğrultuda, basın özgürlüğünde geriye düşüş, yargı bağımsızlığının ve diğer kurumların bağımsızlığının azalması, insan haklarına getirilen sınırlamalar, sağlıklı ekonomik büyüme ihtimalini azaltacaktır.”
Düzlemin ve onu yönettiğini iddia eden devletlinin yaptıklarına dair kesintisiz bir tahayyüldür bir profesörün bildirdiği. Yaşam menzili bir havzanın giderek onu çürüten bir çukura evrimi günbegün daha görünürdür. Dışta ve içte seslendirilen en önemli bahis bir gidiş söz konusu olsa da geri dönülmesi imkansız kılınan karanlıktır. Zam fırtınasının kara bulutları diye manşet atar 4 Temmuz günü Evrensel Gazetesi.
“Enflasyon yüzde 15’i aştı. Gıdada ve Ev eşyasında yüzde 19’u bulan fiyat artışları, ulaşımda yüzde 24’ü geçti. Yiyecek almak, eşyaları yenilemek, gezelim demek ateş pahası. Kuru soğan % 82.53 Patates % 63.34 Havuç % 57.72 Sivri biber %57.28 Limon %35.32 Domates %23.59 artar. Aylık yüzde yetmiş, seksen zaman sadece pahalılığın değil tarımda bağımlılığın da resmi olur.”
Bir manşete sığdırılanlardan daha fazlası, Bülent Falakoğlu’nun makalesinde yer verdikleriyle açığa çıkar. “Yaz aylarında ekonomi için de iyi sinyaller gelmiyor. Faiz ve kurun etkileri fiyatlar dışında da görülmeye başlandı. Son iki ayın verileri ekonominin yavaşlama eğilimine girdiğini gösteriyor. Haziran ayında ithalat ve ihracat rakamlarının azalması... Yatırım malları ve ham madde ithalatının gerilemesi üretimde azalmanın işareti. Satın alma endeksi iki aydır üst üste keskin daralma gösteriyor. AKP seçimi kazanmak için adeta kasayı boşalttı. Hazine mevduatından sadece haziranda 40 milyar lira harcandı. Artan faiz, yükselen kurlar, boşalan kasa...”
“Asıl faturayı vatandaş ve boğazına kadar borçlu olan özel sektör ödeyecek. Özel sektör de bunun bedelini çalışanına yükleyecek. Ülke ekonomisinin, üretim yapısının yabancı sermayeye ve ithalata bağımlı olmasının kaçınılmaz sonucu. Yabancı sermaye gelmeyince kur ve faiz şoku yaşanıyor. O şok dalgası da vatandaşa, ülke emekçilerine yansıtılıyor. “Bana ne dolardaki ve faizdeki artıştan? Benim ne dolarım ne faizde param var” cümlesinin ne kadar gerçek dışı olduğu yıl sonuna kadar acı tecrübelerle görülecek.” Bu kadar karanlığın bariz aleni kılınıp, güncellendiği yer bir çukurdan gayrisi midir?
Akademisyen Prof. Dr. Sinan Alçın’ın ortaya serdiği meramıdır. “Kamuda yapılan zamlar orta vadeli plandaki hedefler ve Merkez Bankasının hedefleri üzerinden belirlenen ücret artışlarıydı. Şimdi o çok geride kalmış oluyor. Yüzde 8-9’luk ücret artışları daha yılın ortası gelmeden buhar olup uçmuş durumda. Yine birçok TİS yüzde 10’u geçmeyen düzeylerde bağıtlanmıştı. Buralarda çok ciddi kayıplar var. Enflasyondaki ciddi artış geniş halk kesimleri açısından reel gelirlerin azalması anlamına geliyor. Bu da uzun vadeli devam ettiğinde yoksulluğun kalıcı hale gelmesi anlamına geliyor.” Çukur kalıcı bir mefhumdur. Sahneye konulan şeylerle yaşama ihtimalinin de hemen her türlü çabayla sıfırlanması güncellenendir.
Hal midir, gidişat böylesi midir, bu mudur yeni? Cerahatle kuşatılan, vahametle güncellenen, emeğin hiçleştirildiği, yoksulluğun vaat olmaktan öteye taşındığı, devletin bekası, şusu busu öne sürülerek hayat lime lime edilmektedir, böylesi midir yeni, bu kadar mıdır? Enflasyon’un, on beş yılın zirvesine çıkması nedeniyle DİSK’ten ücretlerin arttırılması talebi dile getirilir, alıntılayalım. “Haziran ayında tüketici fiyatları (TÜFE) artışının yıllık yüzde 15,4’e ulaştığı, gıda ve ev eşyasında artışı yüzed 18,9, ulaştırmada ise yüzde 24,3 olduğu belirtildi.
Enflasyonun “düşük ücretli, yoksul ve emekli tüketiciler” açısından daha yüksek olduğu vurgulanan açıklamada yaz aylarında sebze ve meyve fiyatlarının ucuzlaması ve enflasyonun düşmesi beklenirken bu yıl tersi olduğuna dikkat çekildi. “Tüm ücretlilerin ekmeğinin küçüldüğü” belirtilir. DİSK açıklamasında enflasyondaki hızlı artışın 19 milyon civarındaki ücretli ve maaşlı çalışanın gelirlerinin reel olarak erimesine yol açtığı belirtilerek asgari ücret başta olmak üzere ücretlerin “revize edilmesi”, enflasyon oranında artış yapılması talep edildi. Her şeyin hemen her şekilde, bariz bir yangın yerine dönüşmüş sahada yıkımı gösterdiği ortadayken yeni düzenin hayata kastına bir dur denilecek midir?
Üretim bahsini gözardı ederek şişirilmiş bir balon olan “ekonominin” çöküşü güncellenirken yaşamımız zehirlenmeye devam olunuyor. Zamların kesintisizliğimde, işsizliğin zıvanadan çıkmış, herkesi tehdit eder hali, şiddetin sahneden hiç el etek çektirilmeye teşne olunmaması, cari açık ve bir dolu ekonomik telaşenin gösterdiği şey müştereklerimizin bu sınırlardaki yıkımıdır. DİSK’in itirazı hemen hemen herkesi ortak seslenişi, büyüme halini ol tahayyülün kadüklüğünün ne olduğunun, nasıl bir yıkımın var edildiğine karşı bir seslenişi bildirir, duyan var mı ola?
Çukur bahsi artık temsili değil, hakikatin içinde olduğu bir anlamın ta kendisidir. Şiddet, gerilim, nefret ve kesintisiz tahakkümle bir ülkenin varlığı kalıcı bir hal ve biçimde yıkılmaya devam olunmaktadır. Çukur bu tahayyülün bileşeni, ön tanımıdır. Hayat istencinin cerahate rehineliği çukuru kalıcılaştırır. Her gün var edilen fecaat ikliminin eksiksiz ve aralıksız mimarisi, a’dan z’ye savunucuları olan devletli mekanizmasının tüm etmenleri bu hayat çabasına karşıttır kesin bilgi.
Olağanüstü Hal’in birkaç hafta içinde sonlandırılabileceği ima edilirken, şu yıkım halinin cerahatli toprağında yeni eklemeler gerçekleştirilir. Bildiniz ol, karar hükmünde kararnamelere bir yenisi eklenir. “Olağanüstü hal kapsamında 701 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararnameye göre çeşitli kurumlarda görev yapan 18 bin 632 kamu çalışanı ihraç edildi, 199 akademisyen görevinden uzaklaştırıldı, 12 dernek, 3 gazete ve bir televizyon kapatıldı. Aynı KHK ile 148 personel, kamudaki görevlerine iade edildi.” Hayata ulaşmanın önüne setler düzülmeye devam olunur. Binlerce insanın ekmeğine kan doğranır. Yedikleri bir lokmanın hesabı kesilir. Bir lokma bir hırkayla yola çıkanların insafı çoktan kenara terk ederek, hiddetle büyüklenmelerinin sonucunda tüm o cürüm, cürüm, cürüm iklimi yeni çürümeleri beraberinde getirir. Budur çukur, bu kadar bariz.
Pazar günü, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki Sarılar köyü yakınlarında İstanbul seferini yapan yolcu treni, vagonlarından bir kısmının raydan çıkması sonucu devrildi. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Eyüp Gümüş, kazada ilk belirlemelere göre 10 kişinin hayatını kaybettiğini, 73 kişinin de yaralandığını açıklar. İlerleyen saatlerde ise kaybın sayısı 24’e yükselir. Her şeyin, hemen her şekilde sıradan olanın aleyhine işlendiği bir uzamda, bir yıkım daha göstere göstere gelir. HDP Milletvekili Garo Paylan’ın bildirdiğidir: “Çorlu’daki katliama neden olan menfezlerin yapım ihalesi bir ay önce “ödenek çıkmadığından” iptal edildi. Kaynaklar Saray’lara, şatafata harcanıyor. Biz’ler öldürülüyoruz. Kaza değil Cinayet!”
“Ölenlerin 12'si Uzunköprü, 2'si Kırklareli'nin Pehlivanköy ilçesi, 4'ü Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi, 3'ü Tekirdağ'ın Muratlı ilçesi ve 2'si İstanbul nüfuslarına kayıtlı. Kazada yaşamını yitirenlerin isimleri şöyle: Ersen Gül, Serhat Şahin, Melek Tuna, Ayşe Başaran, Ergün Kerpiç, Hakan Sel, Oğuz Arda Sel, Özge Nur Dikmen, Gülce Dikmen, Sena Köse, İrfan Kurt, Mavinur Tiflizden, Bahar Koçman, Yağmur Laçin, Özcan Cesur, Derya Kurtuluş, Beren Kurtuluş, Emel Duman, Bihter Bilgin, Ömer Alperen Can, Seyfi Ergül, Zübeyde Seven, Gani Kartal ve Rubize Kartal.”
Ajanslara düşen birkaç satırlık metinler, isimler, sayılar, devletliden gelen düzeltmeler, bir şey olmadığını ima eden açıklamalar, açıklamaların üstüne yapılan yeni açıklamamalar, sonrası her daim olduğu üzere riya, yalan ve örtbas. Evrensel’e konuşan Makine Mühendisleri Odası Çorlu Temsilcilik Sekreteri Birtan Altan şunları söyledi: “Olay yerine güvenlik güçleri bizleri de yaklaştırmadı. Fakat ilk görgü tanıkları ve fotoğraflardan edindiğimiz ilk izlenim, yoğun yağış sonrası yanlış hesaptan dolayı yetersiz olan menfezin taştığı yönünde. Bundan dolayı ray alt yapısı zayıflıyor veya bozuluyor. Burada ya hesap hatası ya da uygulama hatası var. Trenin üzerinden geçtiği ağırlığa dayanamayıp raylar ya çöküyor ya da kayıyor. Çünkü şimendifer ve ilk vagon menfezi sağlam geçmiş ama arkadaki 5 vagon devrilmiş. Daha detaylı raporumuzu detaylı incelemeden sonra yapacağız. Ama şunu söylemek isterim ki bu sadece bir kaza ile açıklanamaz. Özelleştirme ve iktidarın ve denetimleri odalardan alıp özel şirketlere vermesinin bir ürünüdür bu kaza.”
Kazada hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel ve Hakan Sel'in yakını Adil Çiftçi sorumluların ortaya çıkarılmasını istediklerini belirtti. Çiftçi, sorumluları cezalandırması için Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı: Soma'nın, Ermenek'in, Torunlar'ın yarası sarılmamışken, daha oralarda adalet sağlanmamışken böyle bir olayın olması düşündürücü. Sorumlular bir an önce cezalandırılmalı. Kazada yaşamını yitiren 18 yaşındaki Serhat Şahin'in amcası Cemal Şahin ise kurtarma çalışmalarının yetersiz olduğunu belirterek "Çoğu kişiden önce gittik. İstanbul'dan ambulanslardan önce gelen yolcu yakınları da vardı. Devletin ekipmanları yetersiz kaldı. İki dayısının tırnaklarıyla orayı kazıdığını gördüm. İki demirin arasına kafası sıkışmış çocuğun, onun altında kazıdıkça bir tane daha ceset çıktı. Böyle vahim bir durumdu. Gördüğüm manzara karşısında ölü sayısının daha fazla olabileceğini düşündüm. Bu demiryolu hattı iki ya da üç ay önce açıldı. Üç ayda o demiryolunu ne kadar sağlam yaptılar bilmiyoruz. Önceden 6 saat süren bir yolculuğu şimdi 3 buçuk saate düşürdüler. Ben sadece yollara bakım yapıldığını biliyorum ama komple değiştirilmesi gerekiyordu. Bir ihmal var burada. Devletin, bunun suçlusu kimse bulup cezalandırması gerek" dedi.
Yirmi dört insanın canına mal olan kırımın faturası, iki makinist ile seferlerden sorumlu olan iki personelin gözaltına alınması ile onların üstüne bırakılmaya çalışılır. Çukur olma halini en üst perdeden var eden bir iklimin gösterdiği, bir cinayete yol veren, olasılıklara göz yuman bir yönetimin varlığıdır. Sıradanın katilleri koltuklarında kaykılmaya devam eden, memleketteki ol yıkım halihazırda güncelken, rejim değişikliği tantanası arasında gümbürtüye devam edenler olarak güncellenmeye devam olunuyor. Cerahatin bunca peyderpey kılındığı bir yerde #yastayız bahsini bile gözardı ederek, yola devam diyenlerin bizlere bir gelecek sağlamayacak oldukları afakidir. Cürümlerle bir ülkenin dönüşümü güncellenirken, temellerde yeniden sıradan olanın kanı vardır. Bu topraklarda can alarak, can çalarak, kırımların olmasına müsamaha göstererek, her fecaati devleti yıkmaya karşı bir hamle olarak görenler, asıl yıkım müştereklerimizedir. Sizlerin koltuklarına, makamlarına, apoletlerine, titrlerinize değildir. Artık anlayın...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2018
Desenler – Carlos LATUFF
#politikmeram#arzihal#söz hakkı#yeni ülke#başka türkiye var#çürüme#ekonomik#kriz#yoksunluk#düşüş#buhran#çökertme#türkiye gerçeği#devlet102#disk#asgari ücret#müştereklerimiz#çorlu#katliam#tren#hissiyat#siyasa#anarşizan#yaşama meseli#insaniyet#serbest deneme
0 notes
Text
Oktay: Bilgi kirliliği oluşturanları affetmeyiz
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "İstanbul'da bilgi kirliliğinden dolayı tek bir vatandaşımızın burnu kanarsa, bilgi kirliliği oluşturanları affetmeyiz." dedi. Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu ve diğer yetkililerin katılımıyla Hasdal'daki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Merkezi'nde gerçekleştirilen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) Toplantısı'nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Sabah saatlerinden itibaren ilgili kurumların üst düzey temsilcilerinin de katılımıyla çalışma halinde olduklarını ifade eden Oktay, öncesinde, 5,8'lik depremle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görevlendirdiği andan itibaren tüm ilgili bakanlıklar ve kurumlarla birlikte depremin etkileri ve yönetimiyle ama hemen sonrasında da ileriye dönük çalışmalar için bunu bir fırsata çevirdiklerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, dün akşam bu görevlendirmeyi yaptıklarını, kurumların bunu çalıştığını ve bugün de toplantıyı gerçekleştirdiklerini anlatarak, şunları kaydetti: "Yaptığımız çalışmalarda şunu gördük; olası bir deprem ya da başka bir durumda, İstanbul ya da İstanbul dışındaki 80 ilimiz için bu geçerlidir, yıllarca yaptığımız çalışma ve hazırlıkların aslında son derece ciddi bir hazırlık olduğunu, 28 çalışma grubuyla birlikte aslında ne kadar sağlıklı bir sistem kurduğumuzu burada bir kez daha görmüş olduk. Bizim bu sistemimiz aslında dünyaya örnek bir sistem. Bunu da başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Avrupa Birliği de dahil dünyadaki en iyi entegre sistemlerden birisini kurmuş durumdayız. Dolayısıyla bu sistemin müdahale ile ilgili gereği şudur; herhangi bir afet, deprem olduğu anda sıfırıncı dakikaya hazırlıktır. Yani anlamı şu; buradan AFAD'dan düğmeye basıldığı anda bu 28 çalışma grubu anında harekete geçecektir hiçbir talimat beklemeden. Ne yapacağıyla ilgili herkes noktası, virgülüne kadar nerede, ne yapacak, nasıl yapacak hepsi çalışılmış, görevlendirilmiş, planlanmaları yapılmış, entegre sistemle ilgili bilişim alt yapısı da dahil bunlar kurulmuş. Çalışma grupları arasında da yine İstanbul Valiliğimiz, yine ilgili bakanlıklarımız ve AFAD başta olmak üzere şimdi telsiz sistemiyle haberleşme sisteminin de oluşturulduğu bir yapıdan bahsediyoruz." "Organize sanayi bölgelerini arama-kurtarma ekibi kurması için teşvik edeceğiz" Hemen bugünden itibaren de bunun İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda yoğun şekilde tatbikatların yapılacağı devreye girileceğini anlatan Oktay, şöyle devam etti: "Burada ne var derseniz şu var. İlk deprem olduğu anda neye ihtiyacımız var? Arama-kurtarmaya ihtiyacımız var. Bir senaryo yazıyoruz, bu senaryoda muhtemel hasar nedir, bu hasara göre arama-kurtarmaya nerede ihtiyaç vardır, dolayısıyla bu yerlerin, her bir ilçemizin mahallelerine kadar görevlendirilmiş arama-kurtarma ekiplerimiz vardır. Sadece İstanbul'da değil, 80 ilimizdeki AFAD'a bağlı arama-kurtarma ekipleri bunun içerisindedir, STK'ların arama-kurtarma sertifikalandırılmışları bunların içerisindedir. Organize sanayi bölgelerimizin de kendilerine özel, anında ihtiyaç duydukları ve yaptıkları üretimin çeşidine göre de yine kendilerinin de bir arama kurtarma ekibi kurmasını teşvik ediyor olacağız ve buradan da yine AFAD bünyesinde de her türlü eğitimi vererek sertifikalandıracağız, çok hızlı bir şekilde. Bunlar görevlendirilmiş durumda. Ulaşım nasıl sağlanacak, havadan, karadan ve denizden, görevlendirilmiş durumda. İlden buraya gelecekse de yine aynı şekilde hem Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından hem diğer tüm hava kabiliyeti olan birimlerimiz ve Türk Hava Yolları başta olmak üzere hangi havalimanından kalkacak kimler o uçağa binecek, ne zaman gelecek, nasıl gelecek ve bulunduğu yere nasıl gelecek hepsi şu anda gideceği yeri biliyor." Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ayrıca altyapı ile ilgili de çalışıldığını dile getirerek, şunları aktardı: "Hasar varsa anında o altyapının ayağa kaldırılması, bu sudur, kanalizasyondur, doğal gazdır, elektriktir vesaire. Bir başkası beslenme. Bir başkası 112 acil ve UMKE dahil sağlık hizmetleri. Bir başkası hasar tespit. Dünden itibaren hemen gördüğünüz gibi tüm ihbarlara yine anında giden bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bünyesindeki, sorumluluğundaki bir çalışma grubumuz bu da. Tüm alanlarda aklınıza gelebilecek, eğitim alanında, sağlık alanıyla alakalı ve bunun nakliye, ulaşım, trafik, güvenlik hizmetleri, aynı şekilde ihtiyaç boyutunda satın alması, haberleşmesi, iletişimi.... 28 ayrı alanda aklınıza gelebilecek, defin bunun içerisindedir, yangın ve itfaiye çalışma grupları bunun içerisindedir. Her bir alanda şu anda yeni planlarımızı da sabahtan itibaren çok detaylı bir şekilde gözden geçirmiş durumdayız." Eksik olanlarla ilgili de tekrar çalışılması için görevlerin verildiğini vurgulayan Oktay, 1 haftaya kadar da çok daha güçlü şekilde her türlü tatbikatla bu çalışmaların devam edeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şu değerlendirmelerde bulundu: "Afetin yönetimi bir şeyi affetmez, bilgi kirliliğini affetmez. Yani İstanbul'da tek bir vatandaşımızın burnu kanarsa, bilgi kirliliğinden dolayı tek bir vatandaşımızı kaybedecek olursak bilgi kirliliğini oluşturanları affetmeyiz. Yasal olarak affedemeyiz ve millet olarak da bunu affetmeyiz. Burada siyaset yapmıyoruz, burada insan hayatını konuşuyoruz, dolayısıyla bunun parçası olan, paydaşı olan herkes buradadır. Bütün şeffaflığıyla çalışılan, tartışılan, eksiklikleri giderilen bir çalışmadır. Buna toplanma alanları da dahildir. Açıkça söylüyorum bunu. Toplanma alanları ve barınma alanları da buna dahildir. Olmayan bir şeyi var gibi göstermek bizim ne etik ne ahlaki boyutta çalışma prensibimize asla ve asla uygun değildir. İnsan hayatı üzerinden siyaset yapanlara sesleniyorum, ben buradan bir kez daha. Seviyelerini koruyor olmaları gerekiyor. Burada söz konusu olan benim İstanbul'daki vatandaşımın hayatı ise bu hayat üzerinden hiç kimseye siyaset yaptırmayız." Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, bu toplantıya tüm tarafları davet ettiklerini vurgulayarak, "Buna İstanbul Büyükşehir Belediyesi dahildir ve Başkan da geldi akşam burada bu çalışmaların içerisinde bulundu. Toplanma alanları dahil, çok ilginç bir şekilde sürekli gündeme geldiği için bu İstanbul'da bunu ifade ediyorum. Orada da bu çalışmaları gördük. Orada da kendisinin de olduğu bir ortamda bu açıklamayı birlikte yaptık. Sonrasında kanal kanal dolaşıp bu vardır/yoktur tartışmasına girmek kadar anlamsız bir şey olamaz." diye konuştu. Dün ayrılırken herkese davetin yenilendiğini, "Sabah herkes burada olacak." denildiğini ifade eden Oktay, sonrasında sosyal medyada dolaşan başka şeylerin kabul edilemez olduğunu söyledi. Oktay, toplantıya iki bakanın katıldığını, diğer tüm bakanlıkların da bakan yardımcıları düzeyinde temsil edildiğini dile getirerek, şöyle devam etti: "1. Ordunun, Sahil Güvenliğin, Jandarmanın, Valimizin burada olduğu bir ortamda şehirden sorumlu arkadaşımız hem burada olmayacak, sonrasında da gidecek bunun siyasetini yapacak. Böyle bir şey olmaz. Biz burada siyaset yapmıyoruz. Biz burada İstanbul'daki vatandaşımızın hayatı söz konusu ise insan hayatı söz konusu ise biz onunla ilgili hazırlıkları yapıyoruz. Burada ilk günden itibaren kurduğumuz sistemle son derece şeffaf olduk. Tüm Türkiye ile bunu paylaştık. Yetmedi, web sitelerine koyduk, 'Bu toplanma alanlarının nerede olduğunu e-devlet üzerinden girdiğinizde görebilirsiniz.' dedik. 1 milyonun üzerinde İstanbul'daki vatandaşımız giriyor ve kontrol ediyor. Şimdi AFAD'a tekrar talimat verdik, toplanma alanlarını illaki e-devlet üzerinden de değil, normal web sitesinden vatandaşlarımızın görebileceği alanlar olsun." "Kamu binalarımız yüzde 92 oranında güçlendirilmiş durumda" Toplanma alanlarının, herhangi bir deprem, afet olduğunda toplanılabilecek bir merkez olduğunu vurgulayan Oktay, en kısa zamanda da buradan tahliyeye başlanacağını söyledi. Oktay, barınma merkezlerinin hazır olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Kamu binalarımız yüzde 92 oranında güçlendirilmiş durumda. Yani bunun anlamı şu; İstanbul'daki kamu binalarının yüzde 92'sini okullar dahil, barınma hizmetlerinde kullanabileceğiz, demektir. Dolayısıyla bu kamu alanları ve spor salonları, buralar arttıkça, bizim açık alanlardaki çadır kurabileceğimiz ve oralarda barındıracağımız alanlara olan ihtiyacımız azalacaktır. Dolayısıyla bu daha kaliteli hizmet vereceğimiz anlamına gelir, İstanbul'daki vatandaşımıza. Türkiye'de de bu böyledir. Dolayısıyla buradan da o barınma hizmetlerinin verildiği yere gidecektir, barınma merkezlerine tahliye edilecektir. Tahliye ile ilgili de ulaşım ile ilgili de ayrı ayrı yine çalışma gruplarımız var, burada da yine hazırlıklarımız var. Oradan ya oraya götürüleceklerdir, biz sağlayacağız bunu veya İstanbul'dan dışarı çıkmak isteyecektir, yine burada da Deniz Kuvvetlerimiz buna dahildir, Sahil Güvenlik buna dahildir yani denizden, karadan ve havadan dışarıya ulaşımın nasıl sağlanacağı, İstanbul'un diğer bölgelerine nasıl ulaşımın sağlanacağı çalışılmıştır." "İhtiyacımızın karşılanmasında herhangi bir sorun yok" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, toplanma alanlarının metrekare olarak hesaplandığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz şöyle çalışıyoruz; herhangi bir en ağır, en kötü senaryoda ihtiyacımız olan toplanma alanı metrekare olarak nedir ve bu metrekare alan olarak biz ihtiyacımızı karşılayabiliyor muyuz, karşılayamıyor muyuz? 'Burası toplantı alanıdır, ilanihaye hiçbir belediye ve kurum herhangi yapılaşmaya gidemez.' Böyle bir kural yok zaten. Orası olduğu zaman bir başka alandır. Bizim için önemi olan ihtiyacın karşılanmasıdır. Bugün de çalışmalarımız da yine gördük ki ihtiyacımızın karşılanmasında herhangi bir sorun yoktur. Bunu dün Sayın Cumhurbaşkanımız da açıklamışlardır. Yani bu değişken bir olay. Bunun üzerinden senaryolar oluşturmak, bunun üzerinden hazır değilmişiz gibi bilgi kirliliğine gitmek, kendi insanımızı huzursuz etmek kadar yanlış bir olay olamaz. Bu anlaşılır bir durum da değildir. Dolayısıyla biz yaptığımız çalışmalarda aslında bütün kurumlarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve yerel yönetimlerimiz de buna dahil, hazırlıklarında ne kadar ciddi olduklarını bir kez daha gördük. Ben bundan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla eksik olan tarafımız ne? Bilinçlendirme boyutu. Yani burada asıl vatandaşlarımız bu işin bir paydaşı. Deprem olduğu andan itibaren ve deprem olmadan önce yapmaları gereken hususlarla alakalı bilinçlendirme konusunda eksiğiz. Dün de söyledim, bugün yine tekrar ediyorum, medyadan ve basın kuruluşlarımızdan burada destek istiyoruz. Bu bizim ortak derdimiz. Tek taraflı bir şey değil." Oktay, AFAD'ın bünyesinde şu anda bin 100 deprem gözlem istasyonunun olduğunu, bunlardan birinin de GONAF şeklinde ifade edilen son derece özellikli bir gözlem istasyonu olduğunu, yerin 300 metre altında ve kademeli olarak her kademedeki deniz altındaki faaliyetleri ölçtüklerini söyledi. Fuat Oktay, "Yine Kandilli'nin 450 civarında olmak üzere, toplamda bin 500'ün üzerindeki gözlem istasyonuyla Türkiye'deki her sistik hareketi ölçüyoruz. Dolayısıyla buna göre de her türlü hazırlığımızı yapıyoruz. Yani deprem konusu keşke bilimsel olarak şu gün, şu saatte olacak diye bilinebilen bir şey olsa da hazırlığımız ona göre yapsak. Bu, bugünkü bilimsel, teknolojik olarak geldiğimiz noktada depremin hangi saatte, nerede, nasıl olacağını bilen hiçbir yaklaşım, hiçbir şey yoktur. Olabilir şeklinde istatistikler üzerinden yorumlar yapılır. Bu yorumları dünden beri siz de dinliyorsunuz sürekli. Bizim görevimiz buna öncesinden hazır olmaktır. Şu anda da bununla ilgili de o hazırlığı yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi'nin (İSMEP) İstanbul'daki bütün kamu binalarının güçlendirilmesiyle alakalı bir proje olduğunu ifade eden Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yüzde 92'ye gelmemizde bu projenin de çok ciddi bir katkısı var. Deprem haritaları güncellendi. Onun özelliği şu, son derece bilimsel altyapılarla çalışılan tüm üniversitelerimizin, ilgili tüm kurumlarımızın katıldığı, uluslararası bilimsel boyutta en ileri görüşlerin alındığı, dolayısıyla önceden şu bölge birinci deprem bölgesi, şu bölge ikinci deprem bölgesi dediğimiz şeyin artık bina olarak, yani şu anda bulunduğunuz yerin koordinatını verdiğinizde bunun kaç derece deprem bölgesi olduğunu öğrenebilirsiniz. Bunu da yine hem AFAD'ın web sitesinde hem de e-devlette bulabilirsiniz. Dolayısıyla yapılarınızı buna göre yapmak durumundasınız. Afete hazır Türkiye boyutunda, yine eğitim noktasında 12 milyon kişiye ulaşmış durumdayız. Ciddi bir çalışma. Dolayısıyla birçok konuda yapılan çok kapsamlı çalışmalarımız var. Bunları gölgelemeden, hepimizin varlığı bu, bundan gurur duymamız lazım. Farklı siyasi görüşlerde olabiliriz ama bu gurur duyabileceğimiz bir tablodur. Bir ve beraber olabileceğimiz bir tablodur. Daha iyisine nasıl gideriz bunu el birliğiyle güç birliğiyle yapmak durumundayız. Bugün de yaptığımız buydu. Tüm kurum ve kuruluşlarımızla geldiğimiz nokta itibarıyla da hamdolsun oldukça güzel çalışmalarımız var. Eksikliklerimiz de onları da belirledik hızlı şekilde. En fazla bir hafta içerisinde onlar da daha da iyi hale gelecek şekilde tamamlanıyor. Bütün yoğunluğumuzla burada da tatbikatlara başlıyoruz." "Çözüme odaklandık" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bir gazetecinin "depremin ardından yaşanan iletişim sıkıntısını" sorması üzerine, şunları söyledi: "Tüm alanlarla ilgili çalışma yaptık. Orada birkaç şeyi ayırmak gerekiyor, birincisi veri/data paylaşımında bir sıkıntı yaşanmadı, görüntü paylaşımında bir sıkıntı yaşanmadı, seste bir sıkıntı yaşandı ve mobil aramalarda bir sıkıntı yaşandı. Afetin yönetimiyle alakalı sorumlu olan birimler arasında, orada bir sıkıntımız olmadı. Yani orada bir iletişim sistemi yönetenler arasında var, şimdi bugün yaptığımız çalışmalarda onun daha da güçlendirilerek, daha da genişletilerek, tamamen ayrı bir sistem, her ihtimale karşı güçlendirmeyle alakalı kararlar aldık. Diğer boyutla alakalı da Turkcell, Vodafone, Avea ve Türk Telekom ile ilgili de çalıştık. Onların bize açıklamaları oldu ama onun ötesinde biz onlardan yoğun bir çalışma istedik, bazı görevler verdik. Burada yoğunluk olsa bile iletişimin ilk anda kesilmemesi ile ilgili neler yapılabileceğiyle alakalı da çözüm önerileriyle gelmiş durumdalar, 4 şirketin genel müdürü de buradalar. Orada bir eksikliğin olduğunu gördük, sadece açıklamalarla yetinmek istemedik, dolayısıyla o açıklamaları da kamuoyuna yaparak yetinmek istemedik, çözüme odaklandık." "Şu an itibarıyla 611 bina talebiyle karşı karşıyayız" Cumhurbaşkanı Yardımcı Fuat Oktay'ın başkanlığında Hasdal'daki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Merkezi'nde gerçekleştirilen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) Toplantısı'nın ardından Oktay, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gazetecilere açıklama yaptı. Kurum, afet olduğu ilk andan itibaren Afet Yönetim Planı çerçevesinde bakanlığa bağlı birimlerden, 34 ilden sahada 270 personelin görev yaptığını kaydederek, şu bilgileri verdi: "AFAD'a bildirilen hasarlı bina veya hasarlı bina talebine ilişkin olarak, şu an itibarıyla 611 bina talebiyle karşı karşıyayız. Bu talepleri sahadaki ekibimiz bugün akşam itibarıyla bitirmiş olacak. Hasar ön tespitlerini bugün akşam itibarıyla ilgililerine bildirmiş olacağız. 80 kamu binamızla ilgili inceleme yaptık. 55 okulumuz, 9 hastanemiz ve diğer kamu binalarında da tespit çalışmalarımızı yaptık. Yapmış olduğumuz tespit çalışmalarında da 55 okulun 14'ünde tespitlerin daha detaylı yapılmasına ilişkin arkadaşlarımız çalışıyorlar. Hafta sonu itibarıyla bu okullarımızdaki tespitler de tamamlanmış olacak. İnşallah bütün bize bildirilen binaların tespitlerini hızlı bir şekilde yapmak suretiyle vatandaşımıza hizmet etmiş olacağız." Türkiye'de yılda 23 bin deprem meydana geldiğini, nüfusun yüzde 71'inin ve Türkiye topraklarının yüzde 66'sının deprem bölgelerinde yaşadığını aktaran Kurum, şunları söyledi: "Bugüne kadar 80 binin üzerinde canımızı kaybettik. 2002'den bugüne bu sektörde yapılması gereken, kentsel dönüşüm anlamında, üst yapı anlamında sosyal donatı anlamında birçok projeye imza attık ve atmaya da devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012'de 'Bedeli ne olursa olsun dönüştüreceğiz.' dediği seferberlikle birlikte bugün 1 milyon 150 bin konutun dönüşümünü başlattık. TOKİ ile 850 bin bağımsız bölümü ürettik ve vatandaşlarımıza teslimlerini gerçekleştirdik. Yapı denetim kanunlarıyla deprem yönetmelikleriyle 35 milyon vatandaşımızın yaşamını güvence altına alacak süreçleri yine yaptık ve bu süreçler çerçevesinde depreme hazır bir şekilde girmeye gayret gösterdik. Açıkladığımız eylem planı çerçevesinde de dönüştürülmesi gereken acil öncelikli 1,5 milyon konutu da her yıl 300 binini dönüştürmek suretiyle 5 yıl içinde inşallah tamamlayacağız ve depreme daha hazır bir ülke olarak bu sürece devam edeceğiz. Eğer dün yaşanan depremde bu kadar az hasar gördüysek, kalp krizinden yaşamını yitiren bir vatandaşımız olduysa da bugüne kadar yaptığımız bu kararlı çalışmaların da etkisini gözardı etmemek gerekir." "Bu işin siyasetini yapmıyoruz" Murat Kurum, belediyeler, yerel yönetimler ve vatandaşlarla iş birliğinde çalışacaklarını ifade ederek, vatandaşların talep etmeleri halinde bakanlığın lisans verdiği kuruluşlara binaların tespitini yaptırabileceğini belirtti. Birçok ilçede kentsel dönüşüm çalışmalarının sürdüğüne değinen Kurum, "Bu işin siyasetini yapmıyoruz. Talep edilen her türlü projeyi yerinde gönüllü hızlı dönüşüm yapmak suretiyle gerçekleştirmek istiyoruz. Bu sayede depreme daha hazır bir ülke olarak yolumuza devam edeceğiz." dedi. İmar barışına dahil olan binaların güçlendirilmesi İmar barışından yararlanan vatandaşların güçlendirilme konusunda talepleri olduğuna ilişkin soru üzerine Kurum, açıklanan kentsel dönüşüm eylem planı çerçevesinde hem yeni yapılacak binalara ilişkin hem mevcut binaların güçlendirilmesine ilişkin belli hedefler olduğunu söyledi. Kurum, belediyelerle ortak çalışma yürüttüklerini dile getirerek, bu çerçevede İstanbul'un tüm ilçelerinde kentsel dönüşümle alakalı projelerin devam ettiğini, ekimde de TBMM'nin açılmasıyla birlikte imar barışına dahil olmuş binalar için güçlendirmenin önünün açılacağını kaydetti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bu şekilde mevcut yapıların güçlendirilerek vatandaşların sağlam ve güvenli bir şekilde oturmasının önünü açacaklarını ifade ederek, her yıl 300 bin konut üreterek, acil dönüştürülmesi gereken 1,5 milyon konutun dönüşümünü de sağlayarak depreme daha hazır bir ülke haline gelineceğini vurguladı. "Tam bir entegrasyon içerisinde meseleye vaziyet etmeye çalışıyor" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün yaşanan depremden sonra Ankara'da AFAD Başkanlığı binasında gördüğü tablonun 1999 tablosundan bambaşka bir görüntü olduğunu ifade ederek, "1999 tablosunda biz Sayın Çiller ile birlikte Yalova'daydık. O gün rahmetli Ecevit'in de rahmetli Demirel'in de tablodan net bir şekilde bilgisi söz konusu değildi. Bu bahsettiğim 20 yıl öncesinin Türkiye'si. Oysa bugün AFAD başkanlığının koordinasyonunda Türkiye bütün kurumları ile birlikte enerjisinden itfaiyesine, yerel yönetimlerinden bütün kamu kurum ve kuruluşlarına kadar tam bir entegrasyon içerisinde olabildiğince meseleye vaziyet etmeye çalışıyor. Türkiye bu tedbire de kolay gelmedi." diye konuştu. "Türkiye çok üstün adımlar attı" Her 15 günde bir çalışma gruplarıyla çalışmaları her ilde revize ettiklerini dile getiren Soylu, hem insan hem de teknolojik unsurları da meselenin içerisinde katarak hareket ettiklerini belirtti. Bu yıl 10'u illerde gerçekleştirilen saha tatbikatı olmak üzere 42 tatbikat yaptıkları bilgisini veren Soylu, şöyle devam etti: "Önümüzdeki günlerde Kahramanmaraş'ta bir ulusal tatbikat yapacağız. Temmuz ayından başlayarak önümüzdeki yıl temmuz ayına kadar Afetlere Hazırlık Yılı ilan ettik. Biz sadece depremle karşı karşıya kalmıyoruz. Bir taraftan sel, bir taraftan hortum, heyelan, çığ ve buna benzer birçok afetle karşı karşıya kalıyoruz. Bu topyekun bir mücadeleyi gerektiren bir mesele. Türkiye burada çok üstün adımlar attı. Hepimiz çocuklarımızın İstanbul'da okula gitmekte zorlandığı günleri hatırlıyoruz. Neden? Çünkü okul binaları çürüktü. Bugün böyle bir tablo yok. Bu, bu süreç içerisinde gerçekleştirilen ve samimiyetle gerçekleştirilen adımlarla oldu. Geçmişte yaptığımız simülasyonların çerçevesinde AFAD RED diye bir programımız var. 5,8 büyüklüğünde bir depremde AFAD RED sistemi bize hiçbir ölümlü vaka olmayacağını ortaya koydu. Biz simülasyonları daha önce de yapıyorduk ama olayın cereyanı ile karşı karşıya kaldığımızda aslında kurduğumuz tüm sistemlerin ve atacağımız tüm adımların, alacağımız tedbirler konusundaki yaptığımız bütünlüğü bir kez daha burada görmüş olduk." İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bugün çalışma gruplarıyla dün yaşananların tüm yönleriyle değerlendirildiğini anlatarak, iyi oldukları alanlar dışında üzerine koymaları gereken alanlar da bulunduğunu söyledi. Toplumsal bilinçlenmenin önemine vurgu yapan Soylu, kamuoyunda gündem olan toplanma alanlarıyla ilgili olarak şunları kaydetti: "Bizatihi işin içerisinde olan bir kişi olarak bunu söylemem lazım. Toplumda bir güvensizlik olursa biz bu ülkeyi yönetenler olarak ilk önce kendimizi affetmeyiz. Çünkü deprem ve karşı karşıya kaldığımız afetler konusu bizim için fevkalade önemli. Bu toplanma alanlarının belirlenme süresi yaklaşık 2,5-3 yıllık bir süreç. Bu 3 yıl içerisinde belediyelerle yaptığımız iş birliği, yani 'Bize deprem anında toplanma alanını belirtir misiniz?' dedikten sonra onlardan gelen ve sonrasında AFAD, belediyeler, kaymakamlıkların teyit ve tespit ettikleri yerlerle ilgili hem listelemeyi yaptık hem e-devlet üzerinden yayımladık. Tüm STK'larla bunu paylaşarak bilinçlendirme oluşturmaya çalışıyoruz. Buralar ilanihaye toplanma alanı olarak kalacak alanlar değil. Kalacaklar var, kalamayacaklar var. Buralar bir yerden alıp bir yere tahliye merkezi olarak nitelendirilebilecek alanlardır. Bunların içerisinde okul bahçeleri, spor salonları yok. Bunları da ilave ettiğimizde İstanbul'da eldeki stokla bunu sağlayabileceğimizi düşünüyoruz." Soylu, toplumsal farkındalık için her ay bir temalarının bulunduğunu belirterek bu ay deprem çantası üzerinde bilinçlendirme çalışması yürüttüklerini kaydetti Read the full article
0 notes